Şahirv'i in Yazan: Kadirsin Kaflı ansannamamasanesi Karşıdaki gemi son gücünü Direkteki nöbetci haber verdi: — Reis!... Yaralı kadırga, tam üzerimize geliyor... Murad Reis oraya baktı: — Gele dursun!... Biz başkası- nı arıyoruz. O yana bakmayın!... Lâzım değil!... Diye cevab verdi. Karşıdaki gemi, biran evvel yaklaşmak için son gücünü harcı - yor, yaralı bir adam gibi sanki rkı- nıyordu. Murad Reisin filosu da, akşam- dan evvel yuvasına varmak isti - yen kocaman birer açık deniz martisi gibi sanki uçuyorlardı. — Mendil sallıyorlar... — İşaret veriyorlar... Bağırı- yorlar... — Venedik tarafına gittiğimiz için bizi belki Venedikli sandılar, yardım istiyecekler!... Uzaktaki gemi bir bayrak çek: | ti, Fakat güneş o sırada uzak de- | nizlerin arkasına (gömülmüştü. Bayrağın üstündeki işaretler bir türlü sezilemiyor, kara bir Obez parçasını andırıyordu. Gemide telâş görülüyordu. Kürekleri, hiç umulmıyan bir hızla inip kalkıyordu. , Uzun Hasan, o tarafa hiç bak- | mıyan reise döndü: — Bunlar herhalde bizimle yö- rüşmek istiyorlar... Belki de Ali Reisdir. Onun bir Cenova kadır « gasını ele geçirdiğini söylemişler. di ya... Murad Reis dudak büktü; — Sözünü geri al, kardeş!... A-| li Reis düşmandan dayak yiyecek ve bu hale gelecek adam değildir. Hem de önun yolu başkadır. Her. balde sancak tarafımızdadır. — Lâkin bizimle görüşmek is - tediklerini anlatıyorlar... Hiç de - ğilse bir şeyler sorarız, belki de Ali Reis'den bir haber alırız... Bu sözler Murad Reisin de ak - ına hoş göründü. Bir haber al mak... Ne zamandanberi böyle bir habere çok ihtiyacı vardı. Uzun Hasan sözüne devam et « tiz — Bunun için pek o kadar za - man da kaybedecek değiliz... Çok çok yarım saatlik iş... Tam bu sırada yaralı geminin bordasında bir alev parladı. Bir duman bulutu göründü. Sonra bir gümbürtü, akşamın alaca karan « lığında dalga dalga bütün ufukla. ra dağıldı. Eğer biraz daha gitseler, karan- lık basacak, zaten gittikce geride kalan yaralı kadırga, gözden sili- necekti, O da bunu anlamış olmalı ki, demindenberi verdiği işaretlerle anlatamadığını top atarak sanki haykırmıştı. Fakat Murad Reis bir türlü vakit kaybetmek istemi. yordu. iğ Ali Reis bir kadın yüzünden gemide çıkan kargı - e; aşalığa çok ü Deli Mehmede: — Güverteden ayrılma. Sana güveniyorum!... Demiş, yörgun ve bitki bi v3 N in rheğgi Büyük dl bel yaklaşmak i için harcıyordu Kara Yusuf baygındı. Kenar - daki sedire uzanmış, herşeyden habersiz hafif hafif soluk alıyor - du. Boynunda, onu boğmak isti- yen ipin mor ç'zgisi hâlâ görünü. yor, Ali Reis bu baba yoldaşı yi - | ğit delikanlmın ölmesi ihtimalini" bile içi titriyerek düşünüyordu. Fakat KaraYusuf bu hafifliği nasıl yapmıştı? Gemide yasayı korumak için en çok göz kulak o- lan o idi. Savaşta en öne atılırdı. Ellerine o zamana kadar yüzlerce genc ve güzel kız geçtiği, levent - lerden bazıları onlara sarkıntılık etmek isted kleri halde, Kara Yu- sufun kılı bile oynamamıştı. Ali Reis, henüz yüreğinde aşkın sarhoş edici çılgın heyecanını tat- madığı için buna şaşıyordu. Halbuki şaşacak ne vardı?... Aşk, neler yapamaz ve yaptır- mazdı?... Gece, leventlerin (ellerinden kurtararak küçük b'r sandalm i - çinde denize bırakılan genc kız a- caba çok mu güzeldi?.. Ali Reis bunu da düşünmüyor - du. Sadece Kara Yusufun ikide bir dudaklarının arasından bir ad: mırıldandığını duyuyordu. Kula - | ğımı o tarafa yanastırdı. Kara Yusuf sayıklıyordu: —Stel... la!,, Stel.. la1.. Bu, geceki kızın adı olmalıydı. Ali Re's kızdı: — Abdal!... Şimdi bunun zama nı mı?.. Ne olduğu belirsiz bir kı- zın uğruna, bütün gemicilik yasa- sını ayaklar altma almak!... Bü- tün yoldaşları bir tarafa atarak sevgilis'ni düşünmek!... Ne fena Kara Yusuf sahiden çıldır- mış olacak!... Diye söylendi. Başı fena halde #ğrıyor, kolla « rı ve ayakları tutmuyordu, Oldu ğu yerde mindere yaslandı, uzan dı ve gözlerini yumdu. Dışarda, belli başlı eventler güvertede elde silâhla duruyorlar, ufkun her yanını sık sık gözden geçiriyorlardı, Bir akşam evvelki uğursuz savaşta yaralananların a- rasında da sayıklayanlar bulunu- yordu. Uelkenlerin tamiri, direk çu- buklarının düzeltilmesi, (o dümen yerine, dümen işini görmek için büyücek bir kürek takılması gibi işler henüz bitmişti. Cenuba doğru, yavaş yavaş gi- diyorlardı. Saatler böyle geçti. Pkindi oldu ve ufka (yaklaşan güneşin sıcaklığı azaldı. Geminin gölgesi mavi denizin üstünde git- tikce uzayor, kararıyordu. Birdenbire direğifi ucundaki Sansar Osman ince sesile haykır - dı: — Ufukta bir gemi!... tarafında... Leventler o tarafa baktılar... Sansar Osman devam ediyor - du: — Bu bir kadırgadır. İzimin hi- İ zasında, tam yolla şimale doğru gidiyor!... İskele ( Devamı var ) hi di Lr Tak HABER — e HABER — Aks Posta Postası T Tegilizeedi dersler ıl Müellifi: ömerRıza —99— Asıl mesele bu işaretleri yer- i li yerinde kullanmaktır. Nokta, i- ki nokta, virgül, noktalı virgül ve- İ saire nerelerde k “lanılır? Bunlara dair kat'i kaideler koy mak imkânsızdır. O halde bunları yanlışsız kullanmanın yolu nedir? Bunun yolu; iyi ingilizce ya - zan muharrirlerden birkaçının e « serini okuyarak onların (bunları nasıİ"kullandıklarmı görmek ve öğrenmektir. Barrie, Conrad, Ste- venson, Conan Doyle, Kipling gi- bi muharrirlerin yazılarını okur. sanız bu yolda çok yardım görür- sünüz, Bu muharrirleri okuduktan sonra siz de onları taklid eder, onlarin yaptıklarını yapmağa baş- larsmız. Biz, burada size bir örnek gös- termekle iktifa edeceğiz. Nakledeceğim parça bir çocu- ğun Brighton'da tatilini nasıl ge-! çirdiğini anlatıyor, burada apos- troflardan başka (hiç bir işaret konmamıştır. Evvelâ bu parçayı birlikte okuyalım, sonra da dura- rak işaretlerini birlikte koyalım: l hada splendid holiday at Brighton İ bathed in the sea every day and one day when it was very hot İ went in three times we Went to east bourne in a streamer cal- led the Devonia and we had seve- ral splendid rides in a charabauc we Went to Sewes Newhaven Wa- rthing Sittleh am Fton and Arun- del there are two piers at Brığh- İ ton the west pier and the palace pier and on each there is a theat- ———İ.a gonca? hall İ ent to see Rose Marie on the west pier and doctor Syn on the palace pi- er the air at Briğhton makes yoü feel awfully sleepy at firot themer ning after İ got there! slept till post nine o'clock and İ shauldn't have woked up tben if Dad had'nt come in and sail come on jack are yor goringto sicep all day wben İ said isittime to get up Dad he roared wirth lavghing and shouted time ot get updaa he roa- red witl İaugbinz md sirouted tine İ get up 1 should think it is it's me- ariy ten o'clock and if you don't burry yov'll get no breakfast so look sharp my lad. Şu cümleyi birlikte parçalıya - lum ve her cümlenin sonuna bir nokta koyalım: (0) | hada splendid holiday at i Brightön. (2) 1 bothed in the sea every day. (and). (3)One day when it wos urey hot İ went in three times, (4) We went to Eastbourne in a steamer called the Devonia. (and). (5) We had sevcral splendid rides in a charabanc. (6) We went to Lewes New - haven Worthing Littli o hampton and Arundel. (7) There are Wwo piers at Brig- hton the west picr and the palace! pier. (and). İ o (8) On each there is a theatre and a concert hall, (9) İ went to see Rase Marie on the West Pier and doctor Syn on the palace Pier. (10) Tbe air at Brighton makes you awfully sleepy at first. (17) The morning after İ got there | İ slept till post nine o'clock. (and). | (12) İ should'nt have woked “ PŞUBAT 1995 a a a SİNAMA EE MEMESİ sasamanımınımımımanıasın ar İl ei Aka Geli — Kızmamak mü? — Elbette. Yeni dünyada kız- mak yok! Görülüyor ki (o sanator- yumdan çıkalı bunca zaman oldu- ğu halde gene tek tük eski dün- yalığınız kalmış. i Umumi harbin birinci safhası bitti, İki safha arasinda g zamanda da nişanlanma bayramı yapılacak. Yüz binlercekız ve erkek havada çift çift ve kolkola dizildiler. İnsanlık ve sevgi mar- şı okundu. Yüz binlerce çift mil. yonlarca insanın ortasında güle, sevine nişanlandılar. — Düğünleri ne vakit? — Ne düğünü. Nişanlandılar ya. Yeni dünyada sevgi ve beraberlik uzun merasim istemiyor. Nişan - lanmak istemiyor. Nişanlanmak, insanlığa yeni yeni insanlar yetiş- tirmeğe yeter. Yüz binlerce nişanlı birbirine gül demetleri atarak birbirlerini kutlulamağa başladılar. Güzel ses li borular öttü. Harbin ikinci saf. bası başlıyacaktı. Tam bu srrada nişanlılar ara - smda bir karışıklık oldu. o Beyaz tenli bir güzel kız avucunu (o sağ yanağma kapamış, şaşkın şaşkın bakımıyordu. — Ne var? Ne oldu? Diye soranlara tabii bir tavurla: — Bilmem, yanağıma bir gül, çarpınca, avucum birdenbire ora- ya kapandı. — İndir elini de görelim. Klein a e e Kg anlamadılar. Kızm yanağında bir damla kan vardı. Tabiat bir küçük yanlışlık et - mişti. Dikenleri kalmıyan gülle - rin bu kökünün şu dalında bir di- ken kalmış. o İşte o diken nasılsa kızm yanağına batıb bir damla! kan çıkarmış. Bunu keşfeden profesör Esoes oldu. Herkes sormağa başladı: — Bu ne? Bu ne? Esoes, yeni insanlığı kanın ne olduğunu öğretmek istemedi. — Bir şey yok, dedi. Gülün w- saresi çıkmış, kızın yanağını süs lemiş. Fakat o sırada diplomat Tuzak yanağı yaralanan kızın nişanlısı. Br tuttu ve kulağma fısıldadı: — Buna (kan) derler. — Kan ne demektir? Diplomat kanım ne olduğunu an latmağa başladı. Esoes mani ol - mak için ilerlemek istediyse de muvaffak olamadı. Diplomat bir harb arabasının üstüne (çıkmış (kan) hakkında konferans veri - yordu. — İhtilâl kansız olmaz! Harb kansız olmaz! İnsanlar kan dök meyince rahat edemezler. — Biz öyle şeyler bilmeyiz. up then if Dad had'nt come in an sa'd com on jackare you going to sleep all day. (13) When | said is it time to get up Dad he roared with leug- hing and shovled time to get up. (14) 1 shuvld think it is, (15) Mis neariy ten o'clock (and). (16) İf you don't hurry you will get no brenkfast. | (17) So look sharp may lad (Devamı var) OOO Alma vebaşka dile çemrme Devlet ya- sasınca koruudur. Bu derin uğultuya diploni” isi vab verdi: — Zarar yok. Şimdilik belleyiniz, bu da yeter. kanı belleyiniz. — Nasıl belliyelim. — Ben ne dersem bir 8: tekrarlayınız. Hazır mısın di bakalım hep bir ağızda — Kan! — Kan! — Kan! Kan! — Kan! Kan! — Kan! Kan! Kan! — Kan! Kan! Kan! Bir ses daha duyuldu. yoncu başka bir harb çıkmış haykırıyordu: — Son eksalans! Acıyı u! — Şimdilik kanı . bel acıyı kolay öğrenirler. Bir uğultu koptu: — Acı nedir? Acı nedir? — Kanın çıktığı yerde kindir. — Kin nedir? Kin nedir? — Şu kızın yanağındaki damlasıdır. Omega bir sıçrayışta di tın ensesini yakaladı ve sürükledi. Neye yarar ki b de komisyoncu ortaya geçib almıştı. Kızın önüen geldi “ kese: — Bu kırmızı damlaya dedi. Buna ne derler? Uğultu dalgalandı: — er oil v Ve kıza dönüb söylediz © — Yanağındaki kırmız © nın yerinde bir şey duyuyo sun? — Bilmem. Zannederimi — Evet. Duyuyorsun. liyen bir şey. Onu şimdiye duymamıştın. — Evet. Doğru — Ey yeni dünya insanls”" kan damlasına dikkatle bs” Şimdi ondan bir koku yay” Bilmediğiniz bir koku. Bv içinize ve beyninize işli Y IDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CW po mali Telgras Adresi: İSTANKUİ we Erleton ai | EBONE ŞARTLA doyma . Türkiye: 120 440 n vi Benebi: 150 dap 'LAN TARIFESİ vw i riearet Manlarınıp #Ur * #üramni Ulalar 10 &W sl TAN? ezemmeeaesaman Sahibi ve Nesriva' HASAN RASIM U Masılarğı yer: (VARFTI EEE #5 TAFEE, > FİZFETİ; gi ağ. #4 A 2 Sİ FEZ. EEE 7 o AFGEFL ves