“HABER — Alişam Postası Okuyub geçiverdiğiniz Meraklı küçük haberle! 7 haberler nasıl alınır? Garson mektebi —Dişçinin parmağı— ölü doğ ve yaşıyor!—Körün gözü dayakla açıldı! | Sahte müstantik, hakiki müstantiği nasıl atlattı ? Pek çok kimseler gazete okur- ken, orada tesadüf ettikleri bazı haberlerin ne akdar müşkülât ve zorlukla, bazan tehlike ile elde e- dildiklerini halırlarından bile ge- çirmezler. “Misal olmak üzere bir Fransız muharririnin mühim bir cinayet hâvadisini getirmek için geçirdiği 5 sergüzeşti anlatalım. Brüyer sokağında mükemmel bir cinayet olmuştu. Mükemmel demekten maksad, cinayetin çok kanlı ve tam manasile bir trajedi! halinde olmasıdır. Bessarabo isminde bir, kadın, kocasını tabanca ile öldürdükten sonra cesedini, uzak bir yere pos- ta ile göndermek üzere bir bavula koyduğu esnada polis cinayeti an- lamış. Kadını apartmanda tevkif ederek tahkikatın yapılması için; cesedin bulunduğu odaya muvak- katen hapsetmişti. | Polis işi çok gizli tutmağa ka- rar vermişti. Her hangi bir kim-! senin, ber şeyin üstünde” gazeteci-| lerin kadınla müstantikten evvel görüşmemesi için her türlü tedbir. İerin alınmasını emretihişti. Komiser odayı ve apartmanı $1- kı bir göz hapsi altına alan polis- lez su emri vermişti: — Müstantikten başka hiç bir kimsenin ve bilhassa gazetecilerik içeri girmesine katiyen müsaade simiyeceksiniz. , Kapının, öni toplanmıştı. Bilhassa gazeteciler oldukça mühim bir yekün tutuyor-! lar ve her hangi bir hile ile içeri! girerek kadınla konuşmağa çalışı: | yorlardı. Fakat polisler gayet 81-| ik olarak emir almış olduklarm-! dan Bunların içeri girmesine değil, parmaklarının uçlarını bile sok - masma müsaade etmiyorlardı. Bu esnada birdenbire büyük! bir israrla ve şiddetle çalınan bir otomobil kornası duyuldu. Halk aralandı ve bir otomobil apartma- nın kapısı önüde durdu. İçinden; kolunda çanta, hafif sarı sakallı, ciddi tavurlu, gözlüklü ve redin - gotlu bir adam inerek kapıya doğ- ru ilerledi. Kendisini gören gazeteciler he- men yaklaştılar: — Bay Müstantik, emretseniz! de biz de içeri girsek! | — Cinayet hakkında bir kaç söz Tütfeder misiniz? Müstantik olduğu anlaşılan a - dam, gayet hızlı ve sert bir lisan - la gazetecileri tersliyordu. Bu a - rada birkaç foto muhabiri de res - mini aldı. İ Müstantiğin geldiğini gören polisler, hemen ihtiram vaziyeti | aldılar. Fakat gazeteciler kendisi. ne o kadar musallât olmuşlardı! ki; zavallı adam bir adım bile ata: mıyordu. Daha fazla dayanama- dı ve polislere: — Dağıtm şu münasebetsizle- ri! diye emretti. o Polisler derhal seğirttiler ve güç belâ müstantiği yalnızca içeri aldılar. Fakat di. ğer gazeteciler müstantiğin içeri girdiğini görünce onlar da (içeri girmek için bağırıb o çağırmağa başladılar. Müstantik yeniden em-, retti. Bunun üzerine apartmanın. kapısı kapandı. İ Fakat bu ufak mücadele müs - | dışarı çıkardı. Kendisi | yalnız kaldı. Cesedin saklandığı sandık tantiği çok yormuş ve hiddetlen - dirmişti: — Siz ne biçim polissiniz? diye memurları iyice azarladıktan son- ra sesinin şiddetini (azaltmadan sordu: — Kadın hangi odadadır? — İkinci katta beş numarada. — Anahtar nerede? — Buyurun. — Götürün beni oraya! Derhal bir polis memuru müs - tantiğin önüne düştü ve kendisini cinayet odasına götürdü. Kapmın önünde iki, ve icinde de gene iki polis memuru vardı. Müstantik anahtarla kapıyı açıb içeri girdi ve içerideki polislere emir vererek kadınla Pp riye gönderdi. Kapıyı kendi eliy- le kilidledi. Hâlâ kaşları çatık ve söylene söylene aşağı indi. Anah-| tarı komiser muavinine verdikten! sonra dışarı çıktı. | Müstantiğin dışarı çıktığını gö- ren gazeteciler yeniden üstüne a- tıldılar, resimlerini çekmeğe baş- ladılar. O kadar ki zavallı adam tekrar polislerden imdad istedi. Polisler güçbelâ otomobiline yol açtılar ve böylelikle müstantik ev- den ayrıldı. On dakika sonra geniş bir ga- zinoda müstantik kıyafetine giren gazeteci, arkadaşlarına cinayetin bütün safhalarını not ettiriyordu. Fakat hâdise burada bitmedi. Aradan on beş dakika geçmemişti! ki, bu sefer hakiki müstantik a -| partmanın önüne geldi. İçeri gir- mek istedi. Fakat kapıda nöbet bekliyen polis kendisini göğsün - den iterek bağırdı: — Pek geç kaldın, aziz dostum. Kendini bir müstantiğe benzetmek için ne kadar uğraşlınsa nafile ol- muş. Kendini kurnaz zanneden bir gazeteci olduğun besbelli. Müs tantik gelib gideli yarım saat ol. du. Haydi çek arabanı! İ Müstantik mütevazi bir adam-' mış. Hiç ses çıkarmadan herkesin! kahkahaları arasından (geçerek doğruca karakola gitmiş ve mese -| leyi komisere anlatarak, açıkgöz! bir gazetecinin kendilerini atlattı ğını söylemiş, İ Polis komiseri yanmda hakiki müstantik olduğu halde koşarak cinayet evinin önüne gelmiş. De minki adamın komiserle birlikte geldiğini gören oplisler afallamış-| lar ve o zaman nasıl bir tuzağa düşmüş olduklarmı anlamışlar. Londrada, meyhane tezgâhtar.! ları için bir mekteb açıldı. Bilhassa içki satılan yüksek yerler için, usta adam yetiştirmek için açılan bu mektebte, “talebe,, ye, meselâ bireyı bardağa nasıl koymak ve ne ölçüde köpük bı - rakmak lâzım geldiğini öğrete - ceklerdir. Fakat bu, daha birinci (o sınıf derslerindendir. İş ilerledikçe, yani bir sımf daha yukarı çıktık - ları zaman, şarab, viski koymak gibi dersleri alacaklardır. Daha yukarısı kokteyl ve gene! | muhtelif içkilerden ölçü üzere ya- pılan bir nevi İngiliz içkisini ka- rıştırmak usulü öğretilecek ve bu- na benzer şeylerden ders verile -| » cektir. 5 Tezgâhtarlık edecek olan ge - rek kadın, gerek erkek çok terbi - yeli davranmak, ince konuşmak gibi sıfatları da elde etmek zaru- retindedir.. Mekteblerde birçok talebe vardır. Dişçinin parmağını ısıran müşteri Yugoslayyada, bir müşteri, bir dişçinin parmağını ısırmıştır. Bunu bir hınçalma şeklinde anlatıyorlar. (o Fakat iş o kadar büyümüş, ehemmiyetlenmiştir ki dişçi mahkemeye kadar gitmiştir. Mesele şöyle başlıyor: Dişçi. müşterinin dişiyle uğraşırken faz- la acıtmış olacak ki, müşteri ağzı- nı birden kapatıveriyor, ve dişçi- nin parmağını kuvvetle ısırıyor. an kesilmesi zarureti hasıl olduğu i çin, dişçi bu kesilmiş (o parmağını bir şişe içerisine koyarak mahke- me huzuruna çıkmış ve “vücudu- na maddi zarar,, verdiği iddiasiy- le hakkını kazanmağa savaşmış- tır. Iki yılda 346 kitab Fransada bir adam, 1933 yılına kadar hiç kitab okumamışken, bir arkadaşının israrı üzerine bu alış- kanlığa kendini veriyor. Ve şimdi yapılan bir hesaba gö- re anlaşılıyor ki, 1933 yılındanbe- ri bu adam tam346 kitab okumuş- tur. ölü doğdu, yaşıyor İngilterede bir çocuk ölü ola- rak doğmuştur. Ve birkaç hafta. dır yaşıyor. Bunun nasıl olduğu merak edi- i lecek şeydir. Çocuk gerçekten ö- lü gibi doğmuştu. Soluk alması için yaptıklarını bırakmadılar.. Fakat çocuk kımıldayor, kalbi! ! Fakat çocuk (o kımıldamıyor, kalbi atmıyordu. başlamıştır. İngiliz doktorları, şimdiye ka- dar bu gibi dört vakayla karşılaş! tıklarını söylüyorlar. Körün gözü dayakla açıldı Glasko şehrinde 9 yaşında bir çocuğun gözünün biri körolmuştu. Zilhassa Sinema sanayii olan memleketlerdeki her gene hi Artık bir işe yaramıyordu. same © umasrımasumamıniasnosinmun | ma artisti olmak için taliblerde aranan meziyetler aras" kan gazeteler, bu dehşetli cinaye-| sesin “Fonojenik,, olması yer almış tır. Bundan istifadeyi Sonra, doktor £ büyük bir cesaret göstererek kal - binin boşluğuna iğneyi sokarak! tahrik edici bir madde şırınga et -| miş ve az sonra küçücük kalb; hem| © de kuvvetle atmağa, oynamağa| © Fakat garibtir ki, bu hal yedi sene böyle devam ettikten sonra, yani çocuk 16 yaşma girdiği halde ! hâlâ annesinden arada bir “Cen- ! netten çıkma,, yı yediği sıralarda bir gün gözü büsbütün açıldı. Nasıl olduğunu anlatalım: Çocuk gene bir haşarilik etmiş- ti. Annesi sopayı eline aldı o ve hırsla sert sert vurmağa başladı. Çocuk bir müddet sonra. bağıra- rak annesine şunu söylemeğe baş- ladı: — Anne, öbür gözüm de görü - yor... Doktorlar, gözün gerçekten a - çıldığını ve artık böyle devam e - | debileceğini söylüyor. Bununla beraber, körleri dövü- | nüz, diyemeyiz... . Yarının şehirleri Yarının en yeni şehirlerinin na- sıl olacağını zannediyorsunuz? Bir mimar düşünüyor ki, ışık tertibatı büsbütün değiştirilmek lâzımdır. Işıklar bugün, sokaklarm şu - rasını aydınlatıb, burasını karan - lik bırakıyor. Yarınki şehir ışık - ları tertibatı, baştan başa o her yeri sağnak halinde aydmlatan | & İ Dünya ağır siklet boks şampiyonu! Maks Bir yakında Mis Kirk Broon! adlı bir kadınla evlenecekmiş. Re- simde boksör nişanlısiyle danse- derken görülüyor. bir gün sinema artisti olabilmektir. yeri sağnak halinde & gi bir vaziyette olacaktır. Her yer, istisnasızca 8 cak. O kadar ki, otomo? lâmbalarını kullanmak lü duymıyacaklar.. il Sonra, kazaların ve tüf” tatıkların da önüne geçme” ayni mimar, şehir nüfusu "| da şöyle düşünüyor: “Şehirler 10.000 kişide” kalabalık olmamalıdır. gelince, onlar da üç katı $€” ceke, En iyi hediyf Meshur sinema yıld Klark Gaylel'in 34 yaşını * bildiriliyor. Kendisine, yıld” hediyesi olarak, kumpanf” hibleri tarafmdan yeni ve © sek fiatta bir mukavele 10”) mış, aylığıda arttırılmıştı” Hatıra şampiyopi İngilterede, en devam!” te hatıra defteri tutan ada”) germon Aşton isimli bir *| olduğu anlaşılmıştır. Bu adam, hayatımın bif sını olsun yazmağı unutm? 16 yaşındanberi tam 60 yal lerce hatıra defteri doldur” Hatıra defteri şampiyon” bu defterlerinde, bu kadaf” birçok tarihi ve mühim hiti de kaydetmiş bulunuyor. mon, bundan başka gazet”” çok mektub gönderib ba! > “a mavarrTM ora eri j Birçok mevzular üze tuyucu mektubu,, yazmış yazılar baş muharrirler dan beğenilerek sütunlara *| rilmiştir. Kendisi bir musiki 8 Şimdiye kadar binden faz ki parçaları yapmıştır. Milyonerler müf* | Amerikada yeni bir 9” rulmağa başlanmıştır. i Burası “Milyonerlerin ©; olacaktır. Fakat nasıl ler; bilirmisiniz? Öyle kalmış paraya konan soy gil de, hiç parasızken, çalı ni fikirler bulub milyon 19”. sanlar... çi Bir örücünün oğlu ola” cinin kalemi, bir çiftçini” 1 lan Rokfellerin kazandı! lar müzede saklı duraö eserler arasındadır. ( zın Sesli sinema çıktıktan Yy di ıç” eği tn bütün noktalarını en ince te-| Amerikada genç kızın mikrofon önönde konuşmağı öğret Ki ferrüatıma varıncıya kadâr yazmiş! mışlar, plâjlarda bile ders vermenin yolunu bulmeışlar: İniyanın güneş altında plâjların daima açık olduğunu işe** Bu esnada ikinci tabi olarak çt-| bulunuyorlardı. dır. “al eni vi