A vg v » ya saba o —, HABER — Akımın Pastası e lk ET — pa n e | ngilizce dersler:| ci ımı in i Müellifi: ömerRıza mmm —98— Yazan: a | o. VE i ii eniz Romanı Vücude getiril, ilk tin ada e | ÖCÜ İrem. | yüzen ip ” Yarın yola çıkar, birlikte Cezayire Aklınca ( Siçilyanın Odoğu burnuna kadar sokulduktan sonra birden doğuya dönecek, İtalyan çizmesinin topuğunu yalıyarak, |- talyanım doğu tarafındaki kıyıla - | rmdan Venediğe süzülecekti. Murad Reis bu manevrayı he men anlamıştı. — Şimdi, Ali Reis'n sahiden İ. nebahtı taraflarını haraca kesti - Gini, oradan geçen Venedik gemi- lerini hemen hakladığını anladım. Böyle olmasaydı bu tabansız he - * rif, baş'zn başa toplarla donan - mış olduğu halde, bu kadar uzun soldan g tmezdi... Biraz sonra güneş balıyordu. Venedik gemisi de gerisin ge - riye dönüyor, karanlıkta gözden | siliniyordu. — Sanki hepsi de sözleşm'şler ve bizi yolumuzdan çevirmek için, kancık karılar gibi görünüyorlar ve cilveleşerek kaçıyorlar... oFa- kat hiç bir şey para etmez... Ali Reisle buluşuncıya kadar oruçlu. yum! Murad Reis höyle düşünüyor, gemilerin daha hızlı gitmeleri i - gin kumandalar veriyor, bütün gü verteyi, forsaları gözden geç're - rek herşeyin yerli yerinde olup ol- madığına bakıyordu. Bu onun yolculuk zamanların - da sabah, akşam ve gece. yarım herhalde yaptığı bir seydi. Böyle. likle hayatında hiç bir aksiliğe çatmamış, gemilerinde düzensiz - lik olmamıştı. Ertesi gün akşama doğru İne - bahtı körfezine girdiler. Gece ya- rısına doğru da limanın ağzına |* vardılar. Yarım bir ay ufukta aşılı duru. yordu. Onun yarım ışıklarında lizzanı gördüler. Orada bir kaç geminin karaltısı vardı. Murad Re's kendi kendine şöyle düşündü: — Henüz gitmemiş Gemiler burada... Kaleden dolu olarak atılan sor» gu topuna, kuru sıkı selâm (topu ile karşılık verdi. Fenerle konuş - *u ve limana girdi. Hemen sandala atladı. © Hâlâ, Ali Reisin orada olduğu - olacak... nu zannediyor, gözleri sevinzle | parlıyor, yüreği rahat rahat Yuru- vordu. — Yarm, sıkar, birlikte Cezayire döneriz. Annes'nin sağ olduğunu öğrenin - ce kim bilir ne kadar sevinecek... Diyordu, Karaya çıktığı zaman bir man- - askerle bir zabit onu karşıla - ir: — Hoş geldiniz Murad Reis!.. — Hoş bulduk... Murad Reis sözüne h'ç aralık vermeden ilâve etti: — Ali Reis nerede?.. Çabuk be. ni ona götürün!... — Ali Reis mi?... — Evet!... Ali Reis!... Anlama- “m mı?.. Şahin Re'sin oğlu... Zabit durgunlaştı — Ha... Evet!... Burada idi, fa- kat... Her yerde olduğu gibi İnebah- tıda da bızı kendini beğenmiş a - Lİ Lal dili güneşle beraber yola ! | döneriz. d damlar, henüz on sekiz yaşındaki bu atılgan ve kurnaz delikanlıya “Re's!,, demekten (çekiniyorlar, onu küçük görüyorlardı. Bu zabit te onlardan biri idi. Bunun için de “Ali Reis!,, de- nildiği zaman başkasını düşünmşü tü, Hele Murad Re'ş gibi eski bir deniz kurdunun, £ sanlı bir deniz akıncısının küçük Aliye “Reis!, | demesini kafasına sığdırılmamı$ tu. / Murad Reis merakla sordu: — Fakat... Ne oldu?... — Gitti... — Nereye7... Zabit gülümser gibi yaptı, Se- İ sinde gizli gizli © alay edenlerin lâstiklimanasiyle cevap verdi: — Venedik üzerine... Şahin Re- isi kurtaracak... Koca Osmanlı devletinin, zengin Şeyh Ebusai— din ves Durdu. Çünkü şimdi sıra Mu - rad Reise gelmişti, — Ve Murad Reisin yıllarca çabaladıkları halde kurtarama - dıkları Şahin Re'si kurtaracak!.. Diye söze devam edecekti. Fa- kat Murad reis zabitin yakasın - dan tuttu: — Abdal herif!... Ben sana bunu sormuyorum... Ne zaman gitti?... Bana bunu söyle!... Bu sirada palabıyıklı başka bir zabit; bir dey gibi sne pa yaparak geldi Murad Reisi gö- rünce: — O0oo0!,. Murad!... işin var senin?... Ne oldu?.., dam ne yaplı?.. Murad Reis biraz evvel eğlenir gibi söz söyliyen fakat şimdi kor- kuşundan titriyen zabiti bir itişte beş adım ileriye fırlattı. Sonra o - nun boynuna kollarını dolayan palabıyıklı arkadaşının omuzunu sarsarak sordu: — Bana doğrusunu söyle!... A- li Reis gitti mi?... Ne zaman git - ti7.. Ben onu almağa geldim. Ce. zayirden geldim... — Vah vah!... Geç kalmışsın yoldaşım... Ali Reis Venedik ü » zerine yelken açalı tamam üç gün oldu... — Üç gün mü?... Üç gün... Ş'm- İ di Korfuyu çoktan geçmiştir. Ha - valar o kadar uygun değildi a- — Sahiden yaman delikanlı!.. Ben yoldaşlara söyledim ya, ba - basmdan baskın çıkacak bu.., Hem de bir tek gemi ile Venedik üzer'ne gitmek... Oralara, koca donanmalar bile sokulamadı... ! Fazla bir cesaret!.. Söyledik, bi - | az daha beklemesini, hiç olmazsa i baharda, daha hazırlıklı yola çık- İ masını söşledik ama, dinleleme - dik... Murad Reis bunları dinlemiyor, düşünüyordu. Burada ne Bu a “Fatih Sulh 3 üncü Hukuk Hâ - | kimliğinden: Halen Bakırköy emrazı akliye altında bulunan İsma'l Hakkı kı - zı Hacer Münirenin hacrile ken - disine büyük kardeşi Ekremin| | vasi tayin edildiği ilân olunur. ve asabiye hastanesinde bakım | İ 28 — 1 — 935 tarihinden itibaren | noktalı v'rgü 1(iki) durak yerini ifade ettiği anlaşılı yor. Bu nokta yükseğe (konursa tam durağı, ortaya konursa virgü- lü, dibe konursa noktalı virgülü gösterirdi, Yazılar küçüldükçe bu siste - min doğru olmadığı anlaşıldı ve onun için bu işaretler değiştirile - rek virgül ile noktalı virgül bu - günkü şek'llerini aldılar. Sual i - şareti aşağı yukarı bütün bildiği- miz şekilde doğmuştur. Bu çeşit işaretlerin (kullanışı çok eski olduğu (halde bunlarm kullanılması b'r takım kaidelere bağlanmamıştı. ğ İngilizlerin — ilk tâbii sayılan Coxton üç işaret kullanmıştı. Bun- lar virgül, iki nokta ve nokta idi. O da bunları bir usul dairesinde kullanmadığı için bastığı kitapla- rın bir çoğunda noktaya tesadüf olunmaz. 1566 da durak işaretleri hak - kında eser yazan Aldus Manutius bunlara dair bir takım (kaideler koymaktan çekinmiş (ve yalnız bir takım tavsiyelerde bulunmuş- tu. Bugün de bunlara dair tam ve kati kaideler ileri sürmek imkân- sızdır. Sebebi şudur: Bu çeşit işaret - leri fazla kullanmak doğru değil- dir, Bunları kullanmaktan mak - sad okuyucunun, O okuduğu şeyi rahat okuması, yazıcının yazdığı- nı sarih bir şekilde yazmağa im »| kân bulmasıdır. Meselâ şu iki cümleye dikkat the boy who had ohadhis hair cut, (2) He gave the shilling to the boy, who had had his hair, Birinci cümle ortada bir sürü çocuklar bulunduğunu, bunların iç'nde saçı kesilmiş olana Şiling verildiğini ifade edyor. Ikinci cümle ortada yalnız bir çocuk bulunduğunu ve onun saçı kesik olduğunu anlatır. Burada bir virgülün konması manayı değiştirmiştir. Fakat şu iki cümlede virgülün konmaşı ile konmaması arasında hiç bir fark yoktur: (1) The car darhed reclessly down the norrow, crowded street, (2) The car dashed recklessiy down the narrow crowded street, Virgülün konub konmaması bu iki cümle üzerinde hiç tesir et- mez, O halde ilk önre (şuna dik - kat gerektir, Durak işaretleri mümkün mertebe az kullanılma - dir, İngilizce durak işaretlerinin en belli başlıları dörttür, o Bunların birincisi (.) noktadır, £ ikincisi: (3) iki noktadır. Üçüncüsü (,) virgüldür. Dördüncüsü noktalı vir- güldür (5), bunların bir de teşhisi vardır ki, ( » ) tiredir. Bu beş işaretin İngilizce adları şunlardır; 6) full stop (fulstop) (5) colon (kolon). (.) comma (coma). GG) semi celon (semi ko- len), (0) S daşh (doş). Umumiyetle kabul olunduğu - na göre virgül (bir) derecesinde, derecesinde, iki nokta (üç) derecesinde, nok - 0 The car dcehcd recklessiy T .5. Yazan: Aka Gündüz Barışbucakta Karagül meydan muharebesi Kara wmağımn (Eski Tiber) iki yeşil yakası sayısız insanlarla dol- muştu. Stratosferik, elektron kam- yonları, raket arabaları küme kü- me yolcu, seyirci, muharib taşıyor- lardı. Gökyüzü karınca yuvası si bi insan kaynıyor, Her yer, herkes ve her şey çiçeklerle donanmıştı. Öyle çeşit, güzel, ince kokulu çi- çekler ki, bunların bir tanesini es- ki dünya hayalinden bile geçire- niemiştir, Bu insanlar yeni dün- yanım her bucağında yetiştirilib bugün için buraya © getirilmiştir. Bugün öyle bir gündü ki yeni dün- ya insanlığı baştan başa merak ve heyecan kesilmiş, ne vakittenberi gelmesini bekliyordu. Yeni dün- yanın umumi harbleri gerçi sık sık olurdu. Fakat Karagül umumi harbi ilk oluyor. Şimdiye kadar Karagül diye çok koyu renkli gül. ler yetişmiş, uzaktan kara gibi gö rülmüştü, Fakat bu sefer birçok yerler gerçek kara renkli ve çeşid- li güller yetiştirmişlerdi. Bu umu- mi harbte kimkazanacak ?Bunu hiç kimse, hiç kimseye konduramıyor. Şimal kutublarmda yetiştirilmiş ve büyük bir ordu ile umumi harbe hazırlanmış Karagülleri için çok umudlar besleniyor. Eski Groind landın yeni insanları da iç iç çifte katmerli bir Karagöl yetiştirmiş - ler ki övüle övüle ( bitirilemiyor. Yer tribünlerinde büyükler, hava tribünlerinde çocuklar yer almış: e a ya Bu harb meydanı görülecek bir yerdi. Düz değil, eğri değil, çu - kur değil, dik değil... Yusyuvarlak amma gülle gibi yusyuvarlak bir meydan.. Bir futbol topu tasavvur ediniz. Bunun dışmdaki omeşin kabuğunu harbi seyretmeğe gelen- ler kaplamış. İçindeki yuvarlak! havada da harbedecekler dolaşı- yor. Yerle gök arasında işte böyle birçok kilometre (nısıf kuturluk, yuvarlak bir boşluk bırakılmış, ve dış kaplamasını da insanlar dol - yuvarlak hava boşluğunda yapı * lacaktı. Son zafer dört dereceden geçecek... Koku zaferi, renk zafe- ilik kkikikkikikdeli ta (dört) derecesinde bir durak lık ifade eder. Tire üzerinde ne kadar durulması lâzım geldiği muayyen değildir. Fakat virgül üzerinde durulduğundan fazla ol- ması lâzım geldiği muhakkaktır, Bundan başka İngilizcede sual işareti Ouestion mark (kuveşşey sa ile nida işareti (ex, clama- mark) — (eks klameşen) bilen Fakat bunlar birer du- rak olmaktan fazla nokta ile ya- pılan durağın biraz daha genişle- > Yani bunlar cümle tonu - irler: Meselâ: "0 You are really ready for that?, (2) You are really o readyat Birinci cümle bir sual soruyor. İk'ncisi hayret veya muhabbeti i - fade ediyor. Bu farkı sesin kuvveti gösterir. Şayed birinin sözü yazı içinde iktibas olunursa iktibas işareti bu- hanur. Bunlar şu işaretler olup ( * » ) ikisi yukarıya, ikisi aşağıya doğru kapanmış iki virgüldürler. Bazan bunlar tek olarak ta kulla - Alma ve başka dıle çevirme Devlet yar sasınca kosu udur, mış bir barış dünyasında 5 ŞUBAT 000 i No. 86 İmmetesenoaa ri, güzellik zaferi ve son # Bunlarda en çok net birinci derecede galib 43: Ve galibler, mağlâbların büyük bir müzik ve dans # çekecek. Profesör Esoes, Sırplı Zeus ve öteki arkadaşlara harbin müşterek baş lığı güzel bir tribün ayırt yeni dünyaya eski dünya da çok şey öğreten Esoes& dünyanm bir cemilesiydi. Prençip yerinde du! Bir insan sevincinin bu ne yeni, ne eski dünyada miştir. İkide bir profesö lunu dürlüyor; j — Ben, diyer, bu kadar” düşünememiştim, İnsanlı dünyanm düzelmesini i: Ona çalışmıştım. Benim tum nihayet kavgasız bir dö” da insanlar insanca yaşa dan ibaretti. Şimdi görüş yalnız insanlık, ln düny” zelmemiş, tabibat bile mal değiştirmiş. Güllere dikkat ettiniz mi? Güllerde bile diken kalm katmerli gülün bir tek di yek! Güllerinin dikeni bile Böyle bir dünyaya yeni doğmak!, Esoes! Eski Bunu bize sen verdin! Güzel bir güneşin Li rim see » 7 gü gökyüzü birdenbire beyi i kıp krem rengine boyandı. Bunun ne olduğunu s9 Mihmandarlarından birisi — Beyaza yakın o krem kapkara güllere çok iy bir lur. Güllerin uçuşu, sağa so lışı, yerden göğe çıkışı dah? renge boyadılar, Nitekim # güzel görünür. Onun için #. de Algül harbi olmuştu. gündüze tesadüf etmişti. € da gökü karaya boyadılar: ler mat kreberfon ortasınd”, , güzel göründü ki.. Dikkat harb meydanı boşaldı. ret verilecek ve harb olanc? * fi! tiyle başlıyacak. o (Deva! ei CER iltibas işer yf da ikinci bir iktibas işareti lanmak o lâzım gelirse 9 tekleri kullanmak âdett'r. Şayed cümlenin içinde Gö) in i limeyi veya bir şeyi dahs zah etmek lâzım gel'rse ( ) kullanılılr. â school (and there are them) © contributed collection made on Na fi Bu cümlede parante? * iF | cümleyi alınan kelimeler daha limeleri izah ediyor ve zerinde hiç bir tesiri mıyor, Mürekkeb kelimeler ee” nıldığı zaman aralarında kullanılır. (-) yerl Bir kelimede bir iki def olunduğu saniat only ne bir apostrof (') 5“ dettir, 4 Kısa #reyi ki kün mertebe çekinmeli (Dem e SE li EEE se EBE > pe g FES İrE/#p/ Z X N N