Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
. '—"m?'f—î—_—wr FTTTRTE Erüre TTT A a l ! İlânlarınızdan fayda bekliyorsanız HABER 'i Tercih etmeniz lâzımdır. Ocaktan idareci ocaktan yazıcı Son senelerde hakikaten şidde- tini arttıran kıyasıya futbol ne ya- zık ki hâlâ eski günlerin acı hatı- ralarını canlandırmaktan bir tür- lü kurtulamadı.. Dünyanın hemen her yerinde sertliği ve o derecede ş ddeti iti - barile bu kabil kazalara sebebiyet veren spor hareketlerinin başında Asosiyeşin futbolu ile, Amerika - lıların oynadığı futbol gelir. Burada saymakla bitip tüken - lılarını insan ne çabuk ta hatırlı- yor. İyice hatırlıyorum Mehmed Na- zifin kırılmış bacağının rontgen - de alınmış resmini o zaman neş- retmiştim.. O günden bugüne ka- dar kırılan bacakların çıkan — kol ve omuzların sayısını benimle beraber bilen!er çok olsa gerek, Hele son zamanlarda oynanan İngiltere — İtalya maçını hatırlar sak insanın futbolu oynamak de- ğil seyir bile etmeğe kalkması mâ nasız olacak.. » Futbolü terkettiğim senelerde onun çiddetinden kendimi kurtar- dığım zaman çakur çukur futbol oynıyan dost'arın maçlardan ev- geçen hafta Beşiktaş maçında Lütfinin galiba Nazıma çarptığı- nı gözünde büyüterek tekme — sa- dasının kulağına kadar geldiğini yanındaki eski bir oyuncuya ş kâ- yet şeklinde anlatan zatın bu hay- retine ben herkeslen fazla hayret ediyorum !.. Bugün spor işlerinin ehil ellere bırakılması şekiinde başlıyan de- rin b'r neşriyat karşısında şuradan biri çıksa da; ehil eller devrinde bu kabil kazalar olduğu — zaman tedbir olarak heyetleri istifaya mı davet ederdiniz dese hakkelinsaf buna cevap verecek — bulunab'lir mi?.. Ehil eller zamanında yapılan parlak bir Prag tenezzühü vardır ki ben onu Lâle devrine benzeti - rim! Yanılmıyorsam Zeki İstan- bul futbol heyeti reisi iken kendi- sinin de oynadığı Vefa — Fener arasındaki şild maçında büyükce bir kavga çıkmıştı ki o maçın hâ- lâ neticesi b'r türlü ikmal edileme miştir. Kaza gelirken haber ver- mediği içindir ki şekline ve yer'ne göre bazan bir âfet halini alıyor.. ı seki eksiri gibi şifa verecek bir miyecek olan kaza'ların bell! baş- [ buluştur. Şu kadar ki spor 'şlerini Cenevre turnuvası ve | çok büyük alâka gösteriyor. Mımtaka Çekler ile İspanyolların kav gası da spor tarih: için oldukca ta- rihi bir vak'adır. Eğer dirayetli hakemlere malik değilsek bu noksanlığı heyetlerde değil; kıymetleri çok yüksek eski futbolcuların kimbil'r hangi — se- beblerle hakemlik yapmamaların- da aramalıyız.. Bu ehil eller sözü spor alanla- rında senelerce ter dökenlere Ha- idare edecek ehil eller gibi keşke spor yazılarında da ehil ellere yer verilse de elinin hamuru ile erkek işine herkes karışmasa!.. Ne yazık k: bu hulya spor ya- panlar için ne tatlı bir rüyadır!. Ö. Besim KOŞALAY Basketbol Türk üniversitesi Türk üniversitesinin Avrupa bas- ketbol turnuvasına davet edildiğini öğrendim. Tam yerinde olan bu da- vetiyeye bilmem nasıl cewr.b verile- cek. Ancak bir hakikat varsa o da şu- d ur: “'ı' ü gk lı ŞM_MM —.Md - harice kuvvetli akisler yapmış amma memleket içinde bu işle alâkadar, ve T.İ. C. L. kına bağlı hiç bir faal heyet yoktur.,, İstanbulda basketbolun iki sepet ve bir topla oynandığından pek ötesini pek haklı olarak bilmiyen ve voleybola varlığını vermiş bir mınta- ka heyeti vardır. Bu heyetten basket- bol işlerinin lütfen kabul edilmesi ri- ca edilmiş. Onlar da senede bir veya hiç oyun oynatmadan bir takıma hük men bir iki galibiyet vererek bir baca- ğım yarım parmağım boyunda kosko- ca federasyon kupasını teşvik mahi - yetinde bir klübe veriyorlar, Teşkilâ- tın başındakiler Avrupanın en birinci plânda gelen Türk basketbolunu bun- dan ibaret sanırlar. Öyle olmasa ver- dikleri ehemmiyet çerçevesiniden ta - şardı. İdman teşkilâtımızın ehemmi - yet vermediği bu spora karşı Halkevi şampiyonu bir oyunla, Halkevi birin- cisi tam seksen oyunla ve üç katego - ri üzerinden gseçiliyor. — Cenevrede Türk basketbolunu tanıyanlar vardır. Halkevi turnuvasını ve beynelmilel temaslarımızı onlar takib ediyorlar. Basketboldaki varlığımızı bu oyunla- ra ve turnuvalara istinad — ettirerek tanıyorlar,. Üniversitemizde soporcu çok fakat ne yazık ki spor teşkilâtı yoktur. Ce- nevre davetine red cevabı vermek mec Kara çıkarılacaktır. kuruştur. Tam bir Roman 5 kuruşa Zamanımızın en büyük zabıta vak'alarını hikâye eden Roman serisinin ikinci sayıst Sarı Saçlı Adam Neşsrolurmuştur. Başından sonuna kadar zevk, merak ve heyecan ile okunan bu romanlardan her on beş günde b'r kitap Kitancılardan ve razete müvezzilerinden aravmız. & Gölge &uriyetinde kalmalarını istemem. Bu ırfan kurumunu bir vakitler Rusyada temsil etmiş Nihatlar, Ulviler, Zeki - lerin yerinde pek âlâ Cenevrede Me - nemler, Vasfiler, Sadriler, Kâmiller, Ruhiler Hayriler temsil edebilirler. Hem bütün turnuvada en önlerde bi - tirerek temsil edebilirler. Türklerin basketbolda şimdiye ka- dar büyük bir avansları vardı, Biz basketbolu Avrupada herkesten — çok sene evvel oynadık. Bizde bu oyun oynanırken Avrupada daha bir lek basketbol çemberi yoktu. Biz bu işe Amerikadan yarım sene sonra başla- dık. Senelerden beri çalışarak — elde ettiğimiz bu avansı başkalarına ne hak yere fırsat vererek kapattırırsak ihmalkârlığımız yüzümüze — vurulur. Korkarım ki basketboldaki işlerimiz bir koşucunun dört tur avans aldık- tan sonra pistin kenarında oturarak rakiblerinin o dört turu kapattırıb bir de tur bindirdikleri vakit tekrar yetişeceğim diye koşmasına benzeye- cek., Bizim basketbolda bugün Avru - padan alacak dersimiz yoktur. Onlar bizden çok şey öğrenebilirler. Fırsat varken bunları öğretelim, çünkü öğ- renmeye gelince hoca daima talebe - den üstün çıkar. Bir vergi gibi bize verilmiş bu varlığı körletmiyelim, Nali Moran bbbi Soy Adları | — B'ngöl — Bakırköy eski jan- | darma kumandanı Kemal, karısı Nesibe, kızı muallim Nimet, oğlu gümrük komisyoncusu Necdet,. Kepez — Safranbolu merkez Akviran köyünde Gülen oğlu Os- man, Ünal — Lâleli Fethi Bey cad- desi Kurultay sokak No: 2 Celâl, karısı Müveddet, kızı İrfan. Akgün — Lâleli Fethi Bey cad- desi Kurultay sokak No: 2 Refik ve a lesi Müesser. Işılay — Beyoğlu Parmakkapı Saksı sokak No: 8 Mehmed Celâl, Kayan — Fethi oğlu Nejat, Üs- küdar Paşalimanı Tütün İnhisar deposunda istifçibaşı muavini. Her kitap başlı başına bir romandır ve fiyatı yalnız beş I ALGOPAN % Soğuk algınhgı ve nezle için en tesirli ve geçirici ilâç: tır. w Her eczaneden iste- yiniz. HABER Aksşarm Postası İDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESİ Çelgrai Adresi: İSTANBUL HABEH Felefon — Vazı: ERMİ? — İdare: YAPTO ABONE ŞARTLARI 1 8 Ö 12 ayuığı TPürkiye: 120 850 6Ü 1250 Krg Benebli. 180 M R40 1810 ILÂN TARİFESİ Picaret Uânlarının satırı 12,50 KReami Hanlkar 10 kürüştür Sahihı ve Necrivat Müdürü: HASAN RASİM US Bazılaığfı yer: UVARKIN) Matbaam Nakleden : AİKMET MUNR Ben tekrarladım: — Fesüphanallah, — Bak, ben böyle bir hayret ifadesi hiç işitmiş değilim, dedi. Fakat işte senin anlıyacağın gibi, ölümü; arkasından gıdayı; insan- lara ezelden arız olan değişikliği yok ettik. Ve hâdiseler; büsbütün ortadan kalkmış gibidir. Ve... —Dur! diye haykırdım. Zihnim karmakarışık oldu. Dur! tane ta- ne söyle... Hepsini birden kavrı- yamıyacağım sanki.. Bu; pek ya man şey. Güldü: — Anlaşılıyor, dedi. Uzun za- mandan beri uykuda olduğun an- laşılıyor. Pek âlâ. Öyleyse şu şe- kilde konuşalım. Sen sor, ben ce- vap vereyim, Yalnız b'r şey rica edere Şim, Mümkün olduğu kadar az sual sor. Ve elinden geldiği kadar, heyecanını zaptetmeke ça- lış. Böyle şey, burada yoktur. Tuhaftır.ki, hatırrma ilk gelen sorgu, adamın giydiği elbiselerin neden yapıldığını öğrenmek oldu: — Dağ keten'nden, dedi. Yüz- lerce sene giy. Gene yırtılmak bil- mez. Hepimizde bundan bir takırm var. Ve eğer yeni bir istiyen olur- sa, hemen şurayı dönünce, mil- - yarlarca -bulursun. O--kadar- dâ çoktur. — Teşekkür ederim. ded'm. Şimdi şuna cevap ver: Şu dakika- da nerede bulunuyoruz? Burası neresidir? — Bir müzedesin. dedi. Came- kânların içersindeki şekiller; se- nin gibi insanların örnekleridir. Fakat burada, hakikati ve bam- başka hayatı görüp anlamak isti- yorsan, oturduğun kanapeden kalk, benimle beraber caddeye çık! Bir yere oturalım, Dediğini yaptım. Büyük, loş ve kasvetli daıre- lerden geçerken, camekân içersin- deki nümunelere hayretle bakı- yordum. Bu sırada bana çok ya- kın giyinmiş ve tuhaf bakışlı biri gözüme ilişerek: — Aman, dedim. Bu benim ta- nıdığım tiplerden biridr. Bu, bu- raya nerden gelmiş? — Evet, dedi. Hattâ, sizin dün- yanızda bunun bir de adı vardı. İyi hatırlayamıyorum. Kafama, tarih ameliyatı yapılırken, o ka - dar dikkatli davranmamış mı ne - yim!.. Fakat her halde, — sizden biridir bu adam. Ne söylediklerini hiç anlamı - yordum, desem caizdir. Sormağa da vakit yoktu. Koridorları geç- miş, caddeye çıkmıştık. Fakat bu ne manzaraydı Allahım! Cadde! Bizim bildiğimiz cadde olacak güya!! Fakat nerde... Böy- le bir hayat, acaba akıldan ge- çer miydi, Değişiklik; işte bu ka- dar olurdu. Otomobil ve elektrikli tramvaylar, kamyonlar, moto - sikletler, sürüyle enerjik insanın geçtiği. konuştuğu bu sokaklar, baştan başa yosun tutmustu. Kos koca binalar, harab olmuş. San- ki geçirdiği yıllar, asırlar, onları ’ BADT LA İ l aai DT LAĞT TTT L LLLAA L D İA DDT LA TTT LA T LKL TT 300 vyıl < sonraki şehir L,, | l-ler!f”ıı 'NO yalayıb yemişti. sun ve küf bağlıydı. Se$ yoktu. Bir tekerlek dönmü)” Basımızın yukarısında, g rışık ağlar görmüyorduk. — , Hiç bir hayat izi seçilm” yalnız, ötede beride birka& * | yet ağır ve sessizce y'urll!'*"u san geçiyor. Hepsinin de * da, benim yanımdaki adamili '| diği dağ keteninden elb"' Hepsinin de yüzü kılsız V€ " sinin geçkinliği; ne genç, ihtiyar olduğuna işaret © orta ve esrar engiz çağda-« t Hey yarabbim! Acaba bü! | sanın tabiate galebe ça|m"" ye özleyib durduğum devif ” di?! ' Tuhaf bir düşüncedir! * hayatımca, insanlığın; Sü"_ rinde bir kazanca ereceğit' | gibi olmuştum. Fakat bu F / ra, medeniyetimizin üzrind * dan alan bu duru ve bitkif * zara; beni hayrette bırnktff ' | Sokakta, oraya buraya muş küçük kanapeler vard!: duk. Dağ keteninden elbiseli * — Epey ilerlemişiz ddd dedi. Hele hatırladığın ?’ bir ölç, biç! Arada ne kad& var. 'î Adetâ, öğünerek konuşt! ,î , Bir sual sordum: 4 — Otomobiller, — motos'”. nerde? Vesaiti nakliyede? g ' ser görünmüyor. — Aman, dedi. SorduğU? | bak. Onları çoktan uvdlk' ne kafa patladıcı şeylerd' l tültüye dayanılır mı? yj Dağ keteninden giyînn'li' ş burada nefret edilecek l:î"_:';j_ mış gibi, olduğu yerde silk! ! detâ, tiksindiğini gösterm” dı. | — Amma, dedi. Bir !“J: yere nasıl gidiyorsunuz? »2 man yaya mı? / — Lüzum yok.. dedi. H mek lâzım mı bakalım. * olmakla, şurda olriak # fark nedir? Ve gözlerimin içine, bir derinlikle baktı. Kaf:::) | lerce sual doluyordu. ; tanesini, en sadesini 30"' — İşinize nasıl gidiy? Her gördüğünüz iş, 9"" | nunuzun dibinde mi? ,J — İş mi? dedi. İş filan rada, Her şey sonuna “ Kala kala bir iş kalmıştı: td' asırlarca evvel yaptık; bi Bir zaman, adamın lık alık baktım. Sonrâ: * (f dağ keteninden elbiwl_" j yukarı ve bir hayalet gibi * y adamlara bir daha 8Ö7 # kendimi toplamış gıbly# dimi, adamakıllı bulm’y. tım. Eğer, bu, “klîlî“ld j dünyayı, kendine '-IY’E'ı tabirle; “gezib tozmak i mişsem, bunu bir sistem * — yapmalıydım. lı. LFreşre SŞESESES ffğf!f—?!!ğ'î:' ıg:.::.r EETSLEST £3 LA _-*;z ;;?:.#