n : | Süyük zabıta romanı Ravf, eğildi. Vedat Bey, arkalarında duru- ".'d“' Rifat, solda ve tabancası Rifat; s..* Gidip Mehmedi göndereyim. hhi yardrm yollasın. Vedat, ona baktı. — Evet, bana lâmbanı ver. a Rauf, merd'vene doğru yürü- 'ü. Sonra, yarı yola gelmişken ge Ti döndü: — Vedat, kardeşim, sen de be- nimle beraber gel. Komiserle Rifat, yalnız kaldı- " Lâtif, bir şeyler mırd danıyor; Sayıklıyordu. ved.u; — İsabet ki vurmamazlık - et- :L.dm, kurşununuz boşa gitme- — Evet, fakat hâlâ anlıyamıyo- Tum. Lâtif Beyin burada yalnız ol mi e 4 ta, bu e“:Ln: verem'yorum... Son- — Ben de hiç bir şey anlıyamı- l T "İimıl ki Lâtif Bey, yarına ölmez de bize bir şeyler an- L'lbilir. î.zlnnetmem. uf ile Vedat yukarı çıkma- Ö4 başladılar. Atalımın yanına vardılar. “ Yaralıyı aşağı indirmek tec- Siaka. bulkunalım? -dedi: komisere dönerek: — Aydınlatır mısınız? Lütfin yüzüne doğru eğildi. — Omuzlarından tutup - kaldı- ,'ı';im. Davut, sen de bacakla- &n tutarsın. s“""l. başını Rifata çevirdi: | .— Kuzum, Rifat Bey, başmı Si tiniz? iç'n bana yardım eder mi- T.LR““' bir ııniyeılereddüt'e.ni. ıo' d““"':“lııı ceblerinden birine Yi ""hl.&ndiıindın istenilen şe- 'mıkbvm'% yanmdan geçti Sır- Vud, / “Uda çevirdi. Lâkin, Da- di ":'ç'_'d'; Rifatın üzerine atıl- İadı, iki kolunu kıskıvrak yaka- Vedat, Ri » tabancasını irerek DSt tehdit etti; Rauf fa kolep- Mti Tım bileklerine geçirdi. '*rini aramağa başladılar. _t':;- bir müddet çabalayıp kar uktan sonra, kafa tutma- nsızlığını anladı. Sakin- lapi, Eekü devam ün ve yarın son üzamlıların Mezarlığı Dünya yüzme şampiyonu JOHNNİ WEİSMÜLLER'in en güzel filmi TARZAN ve SEVGİL'Sİ MİLLİ SİNEMA'da büyük muvaffakiyetle Nakleden : Vâ - Nü — Bu komedi nedir? Olur şey değil... -diye söylenmeğe başla- dı.» Maksadınızı anlatın kuzum. Aşağıdan bir ses: — Doktorun adamları geldi... Yaralı artık kımıldamıyordu. Ihtimal, ölmüştü, İki ceset, nakledildi. Tevkifinden sonra yapılan ilk istintak esnasında Rifat, kendisi- ne sorulan bütün suallere cevap vermekten geri durdu. Cebinde bulunan kâğıtlar, is. minin Cemil Pertev olduğunu an- latıyordu. Fakat, husust polis ha- fiyeliği ettiği 'çin müstear bir isim kullanmasından da tabii bir şey yoktu. İlk yalnız kaldıkları zaman, Vedat, Raufa tereddütle sordu: — Sakın yanılmıyalım... Bu tereddüt, Raufa, tamamiy- le mânasız göründü. dedi ki: — Cesedin damdan indirilmesi için Lâtife kim yardım etmiş ola- bilir, bunu bana izah eder misin? İşte bak, hâdiselerin nasıl cereyan etmiş olabileceğini sana anlata- yım: Rifat, bizim yukarı çıktığı- mızi işitti. Mahvolduğunu anla- mıştı, Son kozu oynadı. *“ Sayfiyede bulunuşunun sebe- bini izah ederek işe başlıyacaktı. Nitekim öyle yaptı (Devamı var) İ Rabyo | bugun İSTANBUL: 18: Fransızca ders. 18,30: Bayan Azade: Paanastik. 18,80: dans — musikisi plâk e. 19,30: Tinberler. 1940: Spor (Bşref Şefik) 20,10: Orkestra plâk ile, 20,40: Bayan N met Vahit şan piyano e. 21,16: Soan haber- ler. borsa 21,30: Bayan Bedriye Rasım Tü- zün şan radyo caz ve tango orkestrasile bir- likte, 228 Khr. VARŞOVA, 1815 m. 18: Piyano — şarkı konseri. — konfe - rana, — Sözler, 19,15: Öpera — plâkları. — BSözler. 20: Viyolensel — piyano kanseri. — spor, haberleri, 21: exki operetlerden parça- lar, — Haberter. 22: fransız eserterinden nen- SAS Khr. BUDAPEŞTE, 580 m. 18: Filda Racz tarafından şarkılar. 18, 8ö: sözler, 109,03 opera arkıratrası. 20,10: söz- ler. 2040: plâk 21,10: stildyodan bir keme- di 28: haberler. 28207 Chariy Güudrle caz orkestrası. 24101 Porti çinfene orkestirmsı. LA5: san haberler. 125 Khz. MOSKOVA, IT4 m. 17.80: Sözler, 13.30: Kızılardu içcin salist konseri, 19,90: Kolkor neşriyat. ?lı Benfo- mak könser, 321 Müttelif dilerde neşriyat. 823 Khz. BÜKREŞ, 385 m. 18-15 Gündüz plük meşrivat, 18 Eğlen- eeli musiki, 19 haberler, 19.15 konarrin de- vamı, 20 dors, 2080 plâk, 90,65 kanforans, ZI caz, 2? sözler, 2225 salan arkestrası, 28: Haberleri. EA25 arkostennmm devemie, TARZAN'dan KUVVETLİ TRA DER HORN'dan müthiş - Buz W | bu memlekete ait bu para gene ay | ni memleket içeris'nde | kalkmalı mıdır? Bu, görülmüş bir la iklimlerin destanı - Aşkları - Heyecanla dolu meraklı ha- yatları i M O ediyor.. Bu filmin son iki gününden ist'fade ünüdür. l | re yoktur. Çünkü takdir edilen iti- | bari kıymetler, üç beş gün bile tu- | tanamıyor. Hükümetim'zin yeni | gümüş paralar bastırdığı şu sıra- Cenu pt Halâ eskl gümüş paralar kullanılıyor | Halk bundan pek sıkıntı çekiyor Gaziantep muhabirimiz — yazı- yor: Bi'r müddetten beri Habere gön derdiğim mektuplardan da anla- şıldığı üzere, saltanat devrine ait olup memleketimizin münhasıran bu hvalisinde eski gümüş meciye ve eczası, buralarda oturan vatan- daşları çok zarara sokmuştur. Çün kü: Bu para piyasası hemen her gün değişecek nisbete kararsızdır. Meselâ, bundan bir ay evvel (54) gümüş kuruşa geçmekte bulunan bir kâğıt lira bugün (44) kuruşa kadar düşmüştür ki, daha düşmi- yeceğini kimse temin edemez. E.- sasen bu kararsızlık yıllardan be- ri devam edegelmek suretiyle yurt daşları pek müşkül mevkilere sok makta bulunmuştur. Bir lira kâğıt para (62) kuruş gümüş değerin- deydi. Bu banknotun elli dörtten kırk dörde düşmesi her sınıf halkın maruz kalacağı zararın büyüklü- ğü açıktır. Memur, bir banknot başına on kuruş gümüş zarar et- miştir ki, bu, yüz lira maaş alan bir kimse için yirmi beş liraya ya- kın b'r zarar demektir. Diğer taraftan tüccar peİıA acık- h bir vaziyettedir. Bu yüzden ser- mayesi yüzde elli eksilmiştir. Bu havalide alış veriş gümüş para üzerinedir. Bakkal, kasap vesair satıcılar verd'kleri eşya karşılığı daima gümüş para ister- ler, sasen bu eşyanın fiyatı gümüş para üzerinedir. Bu sebeptendir ki, bir memur aldığı maaşı gümüş ile değiştirmek zaruretindedir. B'r banknot elli kuruş gümüş iken veresiye yapmış bir tacirin bu veresiyesi kâğıt para 44 de düştüğü zamanlar tahsil ettiği tak dirde uğradığı zarar mFydmdı olduğu gibi kâğıt para yükselince de veres'ye yapanm zararı mey- dandadır. Bu karasızlıkta Türkiye; güm- rüklü veya kaçak suretiyle eşya yollıyan Suriye tüccarlarının par- makları olduğu söylendiği gibi bu ralarda türemiş bir kaç meçhul şahsın ve bilhassa bazı sarrafla- rın alâkalı bulundukları anlaşıl- maktadır. Geçenlerde bu para ü- zerinde ihtikâr yaptıkları anlaşı- lan üç sarraf hakkında müddei umum'likçe takibat yapılmışsa da bunlar muhakeme neticesi beraat etmişlerdir, Bizim paramız, hükümetin ka- bul ettiği mübadele vasıtası kâğıt para olduğuna ve memlekelin her köşesinde böyle kabul edildiğine göre yalnız şark ve cenup hava- lisinde bu paranın âdeta geçmiye- rek yerine saltanat hükümetine a- it gümüş mecidiye ve eczaşının te davülü caiz bir iş midir? Sonra, düşüp hâdise değildir. Hükümet geçen- lerde bir mecidiyeyi (38) kuruş kâğıt paraya mukabil olarak ka- bul ve ilân ettiği halde, bugün mecidiye (48) kuruş kâğıt paraya kadar fırlamıştır, Hepimizi, bütün vatandaşları pek yüksek surette zarara sokan bu paranın piyasadan büsbütün toplanmasından başka doğru ça- ASLANLI HÜKÜMD Tetrika No.147 —K SUaM e KU AD Haşima kendisinden istenen su yu getirdiği zaman Yavuzu, Mu- radın üzerine eğilerek göğsünü a- çarken buldu. Murad, tamamile çıldırmış bir haldeydi. Sık sık ne- fesş alıyor ve Yavuzun göğsünü aç masına mâni olmıya çalışıyordu. Bir ara, Yavuzun kendisine fena- lrk yapacağını sanmış olacaktı ki olanca sesiyle bağırdı: — Çekil, çekil diyorum sana.. Bana Fenalık yapmak için mi geldin.. Sen mi Yavuzsun.. Hah, hah hah hah!... Bu çılgın gülüş Merzukayı en - dişeye düşürmüştü. Yavuzun ya - nma yaklaşarak: — Yavuz, Haşimanm getirdiği suyu yüzüne-serp.. Al şu bezi. O - nu da, ıslatarak kalbinin üstüne koy. Yavuz, Merzukanın dediklerini yaptı. Fakat bundan da bir netice çıkmadı. Müthiş bir kuvvet sarfediyor - du. Yavuz, Haşimanın yardımı olmasaydı, belki zapt bile edemi- yecekti. — Sıkı tut Haşima. Kollarını.. Kollarını.. Elimizden — kurtarırsa bizim için felâket olur. Filhakika, Murad, korkunc bir şekil almıştı. Böyle birdenbire değişmesi, müvazenesini kaybet - mesi inanılacak şey değildi. Murad, bir kaç defa o kadar şiddetli bağırmıştı ki, köyde bu yüksek sesi işitenler koşup kulü- benin önüne yığılmışlardı. —— Dışarıya fırlıyan reis oğlu, kim- senin gürültü yapmamasına ve da gılmalarma çalışmıştı. Dört kişinin, Muradı teskine çalışmaları yarım saatten — fazla sürdü, Nihayet Murad, bitkin bir halde uzanıp kalmış, kuvvetli kuv vetli nefes almalarında devam et- ti. Az sonra da tamamile kendin - den geçti. İhtiyar Haşima Yavuzla Mer- zukayı kendi kulübesine gönder - dikten sonra sabaha kadar Mura- dın yanında kaldı. .. *l X3 Muradın kurtulması ümidi yok- tu, Haşimanm anlattığına göre daha şafak sökmeden uyanmış, gene sapık sapık konuşmalarında devam etmişti. O, sayıklamaları - na bakılısa, Yavuzu öz kadeşi di- ye karşısma çıkarılan biri diye te- lâkki etmiş, kendisini aldatmak is- temes'nden dolayı Haşimaya düş- man kesilmişti. — Ben, biliyoum. Hem çok iyi biliyoum, Benim kardeşim Yavuz öldü. Bunu bana hem bulduğum kâğıt, hem de sabaha karşı bura- ya gelen babam söyledi. Şimdi ben babamın sözüne i - nanmıyacağım da size mi inana - cağım.. Beni aldatmaktan ne kazana - caksınız. Haydi.. Haydi işinize gi- din.. Beni de kendi halimde bıra. kın.. Hem o adam, kardeşim Ya . vuz olduğunu — söyliyen adama söyleyin,. Bir daha karşıma çık - masın.. larda bu Jıı'v_ıli;ıân—hıımı—l;i;b; lâ kesilen eski gümüş mecidiyele- ri de piysadan kaldırması lâzım- a 4.Enver Her parçası ayrı bir heyecanla okunacak kıskanclık, kuvvet, aşk ve seyahat romanı SÜLEYMANIN OĞLUĞİ AR yt ÜRA (| l sşte Muradın hezeyanları hep buna benziyordu. Sabahleyin, kulübenin kapısı- nr iyice kapayarak Yavuzun ya - nına gelen Haşima böyle söyliyor ve kurtulması ümidini beslemiyor- du. Yavuz: 4 — O halde Haşima, şimdi ne yapacağız, onu bu halde bırakıb yerime dönerim. — Bilmiyorum. Ne yapabilece- ğimizi bilmiyorum. — Acaba birkaç gün kendi ha- linde bıraksak mı dersin? — Zaten öyle olmıyacak mı?.. Onu aramızda serbest bırakmak, tehlikeli olub olmıyacağını şimdi- den kestiremediğimiz için ihtiyat- sızlık olur. — Evet.; Bekliyeceğiz. Belki b | ki gün sonra kendisine gelir.. — Bekliyelim.. İhtiyar Haşima ümidsiz olmak- la beraber Yavuzun ümidini kır « maya çalışıyor. (Devamı var) aa AA a e Şikâyetler, temenniler Haklı bir şikâyet Okuyucularımızdan Zeki imza- siyle aşağıdaki mektubu aldık: , Kadıköyün Hünkârimam, Kur- bağalı, Kızıltoprak, Kuyubaşı ve mücaver semtlerin Fikir tepesi namiyle tanınmış güzel bir gezme yeri vardır, Şehrin usanç veren uğultulu ya- şayışından kurtulup velevki haf. tada bir gün olsun dinlenmek için kendini kırlara atarak biraz te- miz bava almak ihtiyacımı duyan- larm tek eğlence ve dinlenme ye- ri olan bu güzel yer ne yazık ki buğün bir çöplük halini almıştır. Dört tarafı denizle çevrili olan bu yerin çöplerini atmak, — daha doğrusu yakmak gerekirdi. Bü- tün mahallelerin çöplerini buraya atmak burasını öldürmek demek- tir. Halkm sağlığıyle ilişiği olan belediyeden ve Kadıköy Kayma- kamlığından şehrin sağlığı, temiz. liği ve imarı namına bu işin önüne geçilmesini dileriz.,, - Tayyare ihtifalinde sporcular ve talebe T.İ.C.L İstanbul Mıntakası Başkanlığından: 27 — 1 — 1935 tarihinde ya » pılacak tayyare şühedası ihtifali- ne şehrimiz sporcularının işt raki kararlaştırılmıştır. İhtifalin sureti icrası hakkındaki malümat alâka- dar makamat tarafından gazete « lere verilecek tebliğe göre mıntar kamıza mensub sporcu arkadaş - ların bü merasimde hazır bulun « maları isteğimiz bild'rilir. Hillt Türk Talebe Birliği Ge- — nel yazganlığından: 27 —1 — 935 tar'hinde Tay- yare İhtifali vardır. Birlik Üyele. rinin saat (15,5) ta Fatihte Birlik. bayrağı altında toplanmalrı,