aç BE T eT T FÇ e Te F a H L T K l — B e L BZ S n dR e bak di B aBi b İ ae ide b a bi î ”W İkincikânun V $ :ğj “T. 5.000 HABER — Aksım Poıtaıı Almanya Takyidattan nmasiıl n BÜYÜK DENİZ ROMAN: Sahin Yavrusu ve ne zZzaman Yazan: No. 70 Alma ve başka dile ç"H no 58 | kurtulabilir? Aka Gündüz n Devlet yasasınca koruludu!| ı Fazan: Kadircan KAFLI Levend'ler: “Karayusuf cezasız kalmamalı!,, d.y2 bağrıyorlardı sına kapanıyordu!... Hepsinin başında bu tulgarlar- dan bir tane vardı ve herkes çıp- laktı. Eski dünyanın iht'yar dedi- ği tipte k'mse yoktu. Herkes gü- zel, gürbüz, dinç... Erkeklerde sakal bıyık ta yoktu. Zeus bunu tuplarda mı? —Neresi olursa olsun diy — Batı ile alt kutup wj doğru gelsinler. Ş Profesör dedi ki: — Nereye ineceğimizi ne Milletler Lemiyetine dönmezse ne olur? Orta Avrupa işlerini halletmek için Fransanın İtalya ile konuş- ması büyücek bir plânın birinci Bir aralık gürültü — birdenbire durdu. Bu sefer kulaktan kulağa — Glorya ile dövüşmek te is- Hökirü Ti İK 4 öğdler dolaştıi bzlüteerlee a ıîı;; ır. h İ YA ASN 3 görünce profesörün bir kucak sa | lim. — Kara Yusuf son kalan suyu — Bu bir alçaklıktır. EEME M | kalını düşündü. Arkasına bakınca — Kolay. Konuştuğum ıni"“. neredeymiş, atılıyor. şaşırdı. Profesörün apak saçları | çünüzün de radyostratosf — Uğursuzluk gördünüz mü?.« Gemide bir ka- dın!... İşte bizim başımıza bu belâyı açan yalnız budur. — Bir korsan gemisi için, ka- dından daha uğursuz bir şey yoktur... Gemiye kadın girdi mi, ölüm girmiş demektir. da kendine ayırmak için Sansar Osmanı depoya gönderiyor... — Demek ki deponun bütün suyu boşalmış!.. Kara Yusuf bu- vu yapar miı?.. — Bu bir alçaklıktır. — Biz insan değil miyiz?... — Bizim canımız yok mu?... Üçüncüsü, Fransız Başvekili ve hariciye nazırının Londraya gelmeleriyle başlıyacaktır. Dördüncüsü, Almanyaya yapı- lacak olan tekliftir, Almanya ile anlaşma temayü- lü, şimdiye kadar daima asabiyet mevzuu olan ağır Versay müahe- sakalları kapkara kesilmişti. O- mikronun (M) harfine benziyen gövdesi yarı yarıya düzelmişti. Yerde köy, kasaba, şehir deni- len b'r şeyler yoktu, Yerin her ya- nını küçük evler kaplamıştı. Bü- tün geçtikleri yerler sanki sonsuz ona göre ayar etti. Kendili den ineceğiniz yere inersiniz: — Orası uzak mı? — Uzak ne demek? | — Uzak, yakının zıddı def — Yakın ne demek? — Bilmiyor musunuz? —-.Vay piç kurusu!... Tutaltrm Hepsi de dişlerini gıcırdatı- | | - takayyüdatını ortadan kaldı- bir ğîhüdii g a — Bizde uzak yakım diyt , şu kâratayı!.. yorlardı. x. « | rabilecek mahiyette görünüyor. ir aralık yanyana geldiler ve | şey yok. Çabukla yavaş var. " — Tutahm... 0 zamana ka.daı' çektlkıerl Bu hafta îç"nde, Orta Ampa konuştular $ başınızdak—î .trotoferom ile — Reise söyliyelim!... Eğer Kara Yusuf bunu yaparsa ceza- sız kalmamalı!... Sesler gittikçe yükseliyordu. İçlerinden bir ikisi su depo- sundan gelecek olan Sansar Üs- manı kabahatin üstünde yakala- mak için kümeden ayrıldı. Ayni zamanda diğer levent- ler de yerlerinden fırladılar -: Mademki herkes kendini dü- şünüyor, biz de biran evvel ma- taralarımızı dolduralım!... Yarı yolda, Sansar Osmanı elinde matarası ile yakalıyan iki arkadaşa rastladılar. Zavallı çocuk neye uğradığı- ni anlamamıştı. / İçlerinden biri ona uzun uzun bazı seyler sormağa kalkıştı. LüâkinrSansür Osman biranda silkindi, etrafını çeviren İlevent- lerin arasından bir kertenkele gi- bi kaydı, Kara Yusuf'un kama- sasına doğru koşarak uzaklaştı. Leventler küfür savurarak su deposuna yürüdüler. Fakat içle- rinden yalnız birisi kenarlara si- nerek, kendini gizliyerek Sansar Osmanın arkasına düşmüştü. Zaten yalnız yıldızların ve bu lutsuz, açık bir gök kubhbesinin aydınlattığı böyle bir gecede ko- lay kolay göze görünmek kabil değildi. Kaptan köşkünde, Ali Reisin başucunda yanan mini mi ni ışık, ancak bir iki adım etrafı aydınlatıyordu. Sansar Osman kamaranın ka- pısıma üç defa vurdu./Kapı açıl- dı. İçeri girdi. Sonra çıktı ve ka- pı içeriden kapandı. Sansar Osman merdivenler- de kayboldu. Meçhul adam bir kaç saniye bekledi. Kapıya yaklaştı. Üç defa vur- du. Kapı açıldı. Meçhul adam içeriye doğru başını uzattı. Bir saniye baktı, içeriden, şaşırdığını anlatan in- ce bir ses duyuldu. Meçhul adam bütün hızıyle hemen oradan uzaklaştı. Bir kaç saniye sonra su denn- sunun önünde toplanan leventle- rin arasında ağızağıza yeni bir fısıltı dolaşıyordu. : — Gemide bir kadın var!... —Nerede?.. —Kara Yusufun kamarasın- da... — Demek ki o suyu ona götü- tüyorlarmış.. — Kara Yusufun gözlerı onun 'çin hep gerideymiş... — Biran evvel doğruca İIne- bahtıya dönmeyi bunun için is- Semiş!... zorluklar, tattı':ları yenilme — a- cısı, onlara bu kadar acı gelme- miş ve onları bu kadar kızdır- mamışti. — Kara Yusuf bu alçaklığı yapsın ha!... Bu yaralılar, gemi- nin bu hali, bizim susuzluğu- muz, bundan sonra vereceğimiz kurbanlar, hep onun yüzünden... Ahhh!... Asmalı onu... Onun yü- zünden kırılan direklerin birine sallandırmalı!... Suyu, susuzluğu, çektikleri zahmetlerle vücütlarındaki — ya- raları, ondan sonra — başlarına gelecek olanları hep unutmuşlar- dı. Gözlerinin önünde bütün bun lara sebep olan Kara Yusuf var- dı. Önün cezasını vermedikçe bir türlü hınçları yatışmıyacak tı. korsan yasasını bozan bu ıfri yarı esmer delikanlıyı o zamana ka- dar gösterdiği bütün yiğitliklere rağmen parça parça edeceklerdi. Birdenbire bağıra çağıra yu- karı fırladılar. Kılıçlarını çektile Bir kısmı kaptan köşküne gi- derken içlerinden üç dört tanesi de Kara Yusufun kamarasına koştular. O sırada doğuda, ufuk aydın- lanıyordu. Ay doğacaktı. Gürültüyü duyan Kara Yusuf Ali Reisin yanından dışarıya fır- ladı. Deli Mehmetle diğerleri de onun arkasından koştular. Hemen oracıkta, gözleri dön- müş, kızgınlıktan zanğır zangır titreyen yalınkılıç - -leventlerle karşılaştılar. Yavuz hepsinin önüne atıldı ve gürledi: — Ne var;, ne oluyor?... Leventlerin en irilerinden üçü dördü birden cevap verdiler: — Ne olacak?... Daha ne ol- sun 7... Korsan yasası ayaklar al- tına alındı. : — Bir kişi söylesin!... çiğneyen kimdir?... — İşte, bu!... Bu işte!... Yusuf!... Başka biri haykırdı: — Gemiye kadın sokmuş!... Deli Mehmedin yüzünde bir aydınlık doğdu. Ne zamandan beri çözemediği bilmeceyi şimdi boylu boyunca açmıştı. Demek ki Kara Yusufun kamara kapı sını içeriden açıp kapayan eller, bir kadmın elleriydi?... O da, diğer dört elehaşı da hayretle Kara Yusufun vüzüne baktılar. Küçük Hüseyin bile bu kadar yıldan beri tanıdığı sevgi- li arkadaşının böyle bir haltı iş- liyeceğine bir türlü inanamıyor- du. Yasayı Kara (Devamı var)' konuşmalarınımn Londraya ceği umulmaktadır. geçe- Almanyanın Cenevreye, Ulus- lararası kurumuna dönmesini is- tiyorlar. İ Yeni bir misakla kendisine mü- savi gözü ile bakılab'leceği gibi; kontrol altında, muayyen bir de- receye kadar, yeniden silâhlan- masına da müsaade edilecektir. Bu tasavvur, Almanlar tarafın- dan kabul olunmadığı — takdirde, Almanyanın, “Milletler Cemiyeti misakı,, ve bir çok başka mınta - kavi m'saklarla birbirine bağlı | diğer Avrupa devletlerinin — çen- beri içinde yalnız olarak kalaca - ğını gösteriyor. Almanyanın Cenevreye dönme- si esas tutulduğu gibi, gerek “şark misakı,, gerekse “Tuna misakı,, na girmesi bekleniyor. Almanyaya tâ 1932 yılında va- dedilen müsavat hakkı — böylece tâhakkuk etmiş olacak. Lehistanla, geçen yıl içinde bi - raz açılmış olan aralarını da Ce- nevrede bulmağa çalışacaktır. Bu itibarla Fransız murahhasi- le, Lehistan murahhasının Cenev- redeki konuşmaları gayet mühim olacaktır. Ve nihayet konuşmalar Cenevreden Londraya geçerek, İn gilterenin müzahereti görüşülecek tir. Almanyanım sırası işte bundan sonra geliyor. Almanyayı Versay muahedesinin takyidatından kur- taracak yeni bir anlaşma şekli, Roma, Cenevre, Londra konuşma larının dördüncü admını teşkil e - decektir, s—arüğğete İspanya Türk mallarına müsaade gösteriyor Hükümetimizin yaptığı teşeb - büsler üzer.ne İspanya hükümeti Türkiye ihracat eşyasına ve Türk ihracat tacirlerine fevkalâde mü - saadekârlık göstermiştir. ' Kbul edilen müsaadekârlıklar- dan başlıcası şimdiye kadar Türk tacirlerinin İspanyada kalan ve bir türlü alamadıkları bloke para- larmın geri verilmes'dir. Teşrinisani 933 tarihine kadar İspanyaya sokulduğu vesaikle is - pat edilen malların parası verile- cekt'r. Bundan başka gene yapılan te- şebbüs neticesinde İspanya hükü- meti şimdiye kadar İspanyaya gi- ren Türk mallarından almakta ol- duğu münzam resimlerin hepsini ilga etmistir, İspanya — hükümeti bu kararlarını resmt gazete ile İ - lân etmiştir. — Nereye gidiyoruz? — Bilmem, — Bir yere insek. — Nasıl ineceğiz? Bilmiyoruz. O sırada çocuğunu elinden tut muş bir kadın yanlarından geçi- yordu., Zeus ona işaret etti. Kadın geldi ve sağ kulağı yanında bir düğmeye basınca durdu. Bunlar 'aramadıkları için ilerlediler. Ka dın gene uçup geldi: — Durmasımı bilmiyorsunuz. — Evet. dediler. — Siz galiba eski dünyalısmız. —E vet. Kadın nasıl durulacağını, nasıl inileceğini öğretti. Zeus: — Biz yere inmek ist'yoruz. Fa kat kimseyi bilmiyoruz ne yapa- —Kolay, indiğiniz yerde ilkön- ce kime rastlarsanız bunu söyle- yiniz, Size yol gösterir. Rastgele bir yere indiler. Ve ilk gördükleri erkeğe dertlerini söylediler. Erkek, yere çakılmış baston gibi bir şeyin önüne gitti ve ucuna eğilerek söyledi; — Üç insan eski dünyadan gel mişler, yer ariyorlar. re gidersiniz. Daha çabuk git isterseniz... — İstiyoruz. 'P Erkek gene küçük direğit | zuna eğilip konuştu: — Bir raketorad gonderınî" Eski dünyanın yarım dak* kadar bile geçmeden ucu sivf? torpil havadan önlerine inivt' İçine yerleştiler ve erkek bir * gözden kayboldu. Raketorad /| kapayıp açıncıya kadar havö” | |— mış ve üçünü de inecekleri * | indirmişti. İndikleri geniş yef ” | laba'ık bir pazara benziyordu' Karşılarında güler yüzlü, * zeki bakışlı bir kadın peyda 0" Önce Omorfoya sordu: — Siz eski dünyadan ' baktr'yoloğ doktor Zeuuuuıl* — Evet. Ne bildiniz, — — w — Genç kadın cevap verme” gene sordu: / —Siz radyomoloğ doktor | mikrosunuz, — Evet. ğ — Siz de profösör Esces!— — Fvet. Fakat üç eski dünyalının de şaşakalmışlardı. — Batıda mı? Doğuda mı? Ku- AHGUKKUKUĞUNUUYUĞUĞUNGUEKUNGUĞUNURKURURURRUNU Loid Corc Hükümetin işsizler (Devamı WA Naziler lu tenkid ediyor Loid Corç İngiltere için yeni hazırladığı — “Kalkınma plânı,, hakkında bir gaezteciye mülâkat verirken, bugünkü İngiliz hükü - metini tenkid ederek demiştir ki: “Görüyorsunuz ya.. Maliye Na- zırı Parlâmentoda — bana cevab verdi. Nutkunda hiç yanaşmadığı | bir meseleye temas ettim, bugün- kü İngiliz — hükümetinin işs'zlik hakkındaki siyaseti ne olduğunu sordum. İki milyon müseccel işsi- zimiz var, “Bana verdiği cevab şu oldu: (İşs'zlik hakkındaki siyasetimize simdi olduğu gibi devam edece - Siz).. Bu feci bir vaziyettir. (Bekle yoluna girecek) gib' bir tavır alı- görerekeiniz hersev yorlar. Eğer bir hükümet hareke- te geçmivorsa, iktidar mevkiinde hansi hilsümet olursa olsun der - hal harekete recirecek bir parlâ. mentonun avdetini tem'n etmeli - YiZ..,; hakkında tuttuğu yo-! Avusturyaya hÜe' İ cum mu edecekil Hududa bin askef' gönderildi — “Deyli Herald,, gazetesine yanadan bildiriliyor: Husust kaynaklardan A habere göre 50 kamyon içeri: 1000 kadar Avusturya askeri * şehrini geçerek Avusturya — man hududuna yol almışlard” Avusturyadan çıkarılmış " Nazilerin Sar reyiâmının î;') ettiği müddetçe, hududu g©* ; Avusturyaya hücum etmelt' ; mâni olmak üzere bu aske"ı gözcü duracakları zannedıll;'wl Avusturya salâhiyet mak bu havadisleri tekzip etmek” | raber, bilhassa Avusturyanı? * 4! karı kısmında olmak üzere: turyanın bir çok yerlerinde .ıgl' Nazi hareketleri göze çarp” olduğunu söylemektedir. 0.. Yukarı Avusturyada, ga? b# keleri de dahil olmak nzer’h,,ar çok silâh anbarları keşfe n,’ yukarı Avusturya ve — Viy? — bir çok tevkifler yapılmıştı"" | Nazi hareketlerinin, reyıa'wbd sonra da Âvusturyada te | göstereceği hükümet meh *& ıezılmek' tedirı