Y A CĞ e 4 < SahinY | Fazan: Kadircan KAFLI BÜYÜK DENIİZ ROMAN: avrüsü no 58 Levend'ler: “Karayusuf cezasız kalmamalı!,, d! alı!,, dy2 Bir aralık gurült(ı birdenbire durdu. Bu sefer kulaktan kulağa fısıltı'ar dolaştı: — Kara Yusuf son kalan suyu da kendine ayırmak için Sansar Osmanı depoya gönderiyor... — Demek ki deponun bütün suyu boşalmış!.. Kara Yusuf bu- “u yapar mı?,.. — Bu bir alçaklıktır. — Biz insan değil miyiz?... — Bizim canımız yok mu?... — Vay piç kurusu!... Tutalrm gu kâratayı!.. — Tutalım... — Reise söyliyelim!... Eğer Kara Yusuf bunu yaparsa ceza- sız kalmamalı!... Sesler gittikçe yükseliyordu. İçlerinden bir ikisi su depo- sundan gelecek olan Sansar Os- , manı kabahatin üstünde yakala- mak için kümeden ayrıldı. Ayni zamanda diğer levent. ter de yerlerinden fırladılar : Mademki herkesş kendini dü- şünüyor, biz de biran evvel ma- taralarımızı dolduralım!... Yarı yolda, Sansar Osmanı elinde matarası ile yakalıyan iki arkadaşa rastladılar. Zavallı çocuk neye ulrıdılı— “mı anlamamıştı. İçlerinden biri ona uzun uzun bazı seyler sormağa kalkıştı. Lâkin-Sanstr Osman biranda silkindi, etrafını çeviren İlevent- lerin arasından bir kertenkele gi- bi kaydı, Kara Yusuf'un kama- sasına doğru koşarak uzaklaştı. Leventler küfür savurarak su deposuna yürüdüler. Fakat içle- rinden yalnız birisi kenarlara si- nerek, kendini gizliyerek Sansar Osmanın arkasına düşmüştü. Zaten yalnız yıldızların ve bu hıtsuz, açık bir gök kubbesinin aydınlattığı böyle bir gecede ko- lay kolay göze görünmek - kabil değildi. Kaptan köşkünde, Ali Reisin başucunda yanan mini mi ni ışık, ancak bir iki adım etrafı aydınlatryordu. Sansar Osman kamaranın ka- pısına üç defa vurdu.,/Kapı açıl- dı. İçeri girdi. Sonra çıktı ve ka- pı içeriden kapandı. Sansar Osman ıııeıdımler- de kayboldu. Meçhul adam bir kaç saniye bekledi. Kapıya yaklaştı. Üç dafa vur- du. Kapı açıldı. | Meçhul adam içeriye doğru başını uzattı. Bir saniye baktı, içeriden, şaşırdığımı anlatan in- | i Meçhul adam bütün hızıyle hemen oradan uzaklaştı. Bir kaç saniye sonra su depo- sımun önünde toplanan leventle- rin arasında ağızağıza yeni bir fısıltı dolaşıyordu. — Gemide bir kadın var!... —Nerede?.. —Kara Yusufun kamarasın- da... — Demek ki o suyu ona götü- rüyorlarmış.. — Kara Yusufun gözleri onun 'çin hep gerideymiş... — Biran evvel doğruca Ine- bahtıya dönmeyi bunun için is- Aemiş!... — Bunun için sık sık kamara- 2 bagrıyorlardı sına kıpınıyoırlu!.- — Glorya ile dövüşmek te is- temiyordu. — Bu bir alçaklıktır. — Uğursuzluk — neredeymiş, gördünüz mü?... Gemide bir ka- dın!... İşte bizim başımıza bu belâyı açan yalnız budur. — Bir korsan gemisi için, ka. dmdan daha uğursuz bir şey yoktur... Gemiye kadın girdi mi, ölüm girmiş demektir. Hepsi de dişlerini gıcırdatı- yorlardı. O zamana kadar çektikleri zorluklar, tattı'zları yenilme —a- cısı, onlara bu kadar acı gelme- miş ve onları bu kadar — kızdır- mamışti, — Kara Yusuf bu alçaklığı yâpsın ha!... Bu yaralılar, gemi- nin bu hali, bizim susuzluğu- | muz, bundan sonra vereceğimiz kurbanlar, hep onun yüzünden... Ahhh!... Asmalı onu... Onun yü- zünden kırılan direklerin birine sallandırmalı!... Suyu, susuzluğu, çektikleri zahmetlerle vücüutlarındaki — ya. raları, ondan sonra başlarına gelecek olanları hep unutmuşlar- dı. Gözlerinin önünde bütün bun lara sebep olan Kara Yusuf var- dı. ÖOnün cezasını vermedikçe bir türlü hınçları yatışmıyacak tı. korsan yasasını bozan bu wri yarı esmer delikanlıyı 6o zamana ka- dar gösterdiği bütün yiğitliklere rağmen parça parça edeceklerdi. Birdenbire bağıra çağıra yu- karı fırladılar. Kılıçlarmı çektile Bir kısmı kaptan köşküne gi- derken içlerinden üç dört tanesi de Kara Yusufun kamarasına koştular. O sırada doğuda, ufuk aydın- lanıyordu. Ay doğacaktı. Gürültüyü duyan Kara Yusuf Ali Reisin yanından dışarıya fır- ladı. Deli Mehmetle diğerleri de onun arkasından koştular. Hemen oracıkta, gözleri dön- müş, kızgınlıktan zanğır zangır titreyen yalınkılıç - leventlerle karşılaştılar. Yavuz hepsinin önüne atıldı ve gürledi: — Ne var, ne oluyor?... Leventlerin en irilerinden üçü dördü birden cevap verdiler: — Ne olacak?... Daha ne ol- sun ?... Korsan yasası ayaklar al- tına alındı. z — Bir kişi söylesin!... çiğneyen kimdir?... — İşte, bu!... Bu işte!... Yusuf!... Başka biri haykırdı: — Gemiye kadın sokmuş!... Deli Mehmedin yüzünde bir aydınlık doğdu. Ne zamandan beri çözemediği bilmeceyi şimdi boylu boyunca açmıştı. Demek ki Kara Yusufun kamara kapı sını içeriden açıp kapayan eller, bir kadının elleriydi?... O da, diğer dört elehaşı da hayretle Kara Yusufun vüzüne baktılar. Küçük Hüseyin bile bu kadar yıldan beri tanıdığı sevgi- Ki arkadaşının böyle bir haltı iş- Tiyeceğine bir türlü inanamıyor- du, Yasayı Kara (Devamı var)' HABER — Akşam Postan Almanya Takyidattan nasıl ve ne zaman kurtulabilir? Milletler Lemiyetine dönmezse ne olur? Orta Avrupa işlerini halletmek için Fransanın İtalya ile konuş- ması büyücek bir plânın birinci adımıdır. İkinci adım şimdi Cenevrede atılıyor, Üçüncüsü, Fransız Başvekili ve hariciye nazırınm Londraya gelmeleriyle başlıyacaktır. Dördüncüsü, Almanyaya yapı- lacak olan tekliftir. Almanya ile anlaşma temayü- lü, şimdiye kadar daima asabiyet mevzuu olan ağır Versay müahe- desi takayyüdatımı ortadan kaldı- rabilecek mahiyette görünüyor. Bu hafta iç'nde, Orta Avrupa konuşmalarının Londraya — geçe- ceği umulmaktadır, Almanyanın Cenevreye, Ulus- lararası kurumuna dönmesini is- tiyorlar. Yeni bir misakla kendisine mü- savi gözü ile bakılableceği gibi; kontrol altında, muayyen bir de- receye kadar, yeniden silâhlan- masına da müsaade edilecektir. Bu tasavvur, Almanlar tarafın- dan kabul olunmadığı — takdirde, Almanyanın, “Milletler Cemiyeti misakı,, ve bir çok başka mınta - kavi m'saklarla birbirine bağlı diğer Avrupa devletlerinin çen- beri içinde yalnız olarak kalaca - ğını gösteriyor. Almanyanın Cenevreye dönme- si esas tutulduğu gibi, gerek “şark misakı,, gereksö “Tuna misakı,, na girmesi bekleniyor. Almanyaya tâ 1932 yılında va- dedilen müsavat hakkı — böylece tâhakkuk etmiş olacak. Lehistanla, geçen yıl içinde bi - raz açılmış olan aralarını da Ce nevrede bulmağa çalışacaktır. Bu itibarla Fransız murahhasi- le, Lehistan murahhasının Cenev- redeki konuşmaları gayet mühim olacaktır. Ve nihayet konuşmalar Cenevreden Londraya geçerek, In gilterenin müzahereti görüşülecek tir. Almanyanın sırası işte bundan sonra geliyor. Almanyayı Versay muahedesinin takyidatından kur- taracak yeni bir anlaşma şekli, Roma, Cenevre, Londra konuşma larının dördüncü admını teşkil e « deceklir, iekilöelesi Ispanya Türk mallarına müsaade gösteriyor Hükümetimizin yaptığı teşeb - büsler üzer ne lspanya hükümeti Türkiye ihracat eşyasına ve Türk ihracat tacirlerine fevkalâde mü - saadekârlık göstermiştir. ' Kbul edilen müsaadekârlıklar- dan başlıcası şimdiye kadar Türk tacirlerinin İspanyada kalan ve bir türlü alamadıkları bloke para- larmnın geri verilmes'dir. Teşrinisani 933 tarihine kadar İspanyaya sokulduğu vesaikle is - pat edilen malların parası verile- cekt'r. Bundan başka gene yapılan te- sekbbüs neticesinde İspanya hükü- meti şimrdliye kadar İspanyaya gi- ren Türk mallarından almakta ol. duğu münzam resimlerin hepsini ilga etmistir. İspanya — hükümeti bu kararlarını resmi gazete ile i - lân etmiştir. | ” M İldmelkânun 11 8 _.,) “T. 5.000 Y Hepsinin başında bu tulgarlar- dan bir tane vardı ve herkes çıp- laktı. Eski dünyanm iht'yar dedi- ği tipte k'mse yoktu. Herkes gü- zel, gürbüz, dinç... Erkeklerde sakal bıyık ta yoktu. Zeus bunu görünce profesörün bir kucak sa kalını düşündü. Arkasına bakınca şaşırdı. Profesörün apak saçları sakalları kapkara kesilmişti. O- mikronun (M) harfine benziyen gövdesi yarı yarrya düzelmişti. Yerde köy, kasaba, şehir deni- len b'r şeyler yoktu. Yerin her ya- nını küçük evler kaplamıştı. Bü- tün geçtikleri yerler sanki sonsuz bir şehirdi. Bir aralık yanyana geldiler ve konuştular : — Nereye gidiyoruz? — Bilmem. — Bir yere insek. — Nasıl ineceğiz? Bilmiyoruz. O sırada çocuğunu elinden tut muş bir kadın yanlarından geçi- yordu. Zeus ona işaret etti, Kadın geldi ve sağ kulağı yanında bir düğmeye basınca durdu. Bunlar 'uramadıkları için ilerlediler. Ka dım gene uçup geldi: — Durmasını bilmiyorsunuz. — Evet. dediler. — Siz galiba eski dünyalısınız. —Evet, Kadın nasıl durulacağını, nası! inileceğini öğretti. Zeus: — Biz yere inmek ist'yoruz. Fa kat kimseyi bilmiyoruz ne yapa- hım, —Kolay, indiğiniz yerde iİkön- ce kime rastlarsanız bunu söyle- yniz, Size yol gösterir. Rastgele bir yere indiler. Ve ilk gördükleri erkeğe dertlerini söylediler, Erkek, yere çakılmış baston gibi bir şeyin önüne gitti ve ucuna eğilerek söyledi; — Üç insan eski dünyadan gel mişler, yer arıyorlar. — Batıda mı? Doğud. ? Ku- Lcocid Corc Hükümelin işsizler hakkında tuttuğu yo- lu tenkid ediyor Loid Corç İngiltere için yeni hazırladığı — “Kalkınma plâanı,, hakkında bir gaezteciye mülâkat verirken, bugünkü İngiliz hükü - metini tenkid ederek demiştir ki: “Görüyorsunuz ya.. Maliye Na- zırı Parlâmentoda — bana cevab verdi. Nutkunda hiç yanaşmadığı bir meseleye temas ettim, b!-!“'l' kü Ingiliz. hükümetinin ışızlık hakkındaki siyaseti ne olduğunu sordum. İki milyon müseccel işsi- | zimiz var, *“Bana verdiği cevab şu oldu: (İşs'zlik hakkındaki siyasetimize | şimdi olduğu gibi devam edece - #iz).. Ru feci bir vaziyettir. (Bekle —gpörereksiniz hersey yoluna girecek) gih' bir tavır alı- yorlar. Eğer bir hükümet hareke- te geçmivorsa, iktirlar mevkiinde hanei hilümet olursa o'sun der - hal harekete recirecek bir parlâ. mentonun avdetini tem'n etmeli - yiz..,, Devlet yasasınca koruludu! tuplarda mr? j —Neresi olursa olsun diyö” | — Batı ile alt kutup doğru gelsinler, Profesör dedi ki: — Nereye ineceğimizi ne Hm, — Kolay. Konuştuğum int##f çünüzün de radyostratosft ona göre ayar etti. Kendiliğ” den ineceğiniz yere inersiniğ: — Orası uzak mı? — Uzak ne demek? ) — Uzak, yakının zıddı d — Yakın ne demek? — Bilmiyor musunuz? — Bizde uzak yakın diyt © şey yok. Çabukla yavaş var: " başımızdaki strotoferom ile hi re gidersin'z. Daha çabuk isterseniz... — İstiyoruz. Erkek gene küçük direğit zuna eğilip konuştu: — Bir raketorad gönderinit | Eski dünyanın yarım d kadar bile geçmeden ucu sivfi torpil havadan önlerine iniv? İçine yerleştiler ve erkek bir # gözden kayboldu. Raketorad kapayıp açmcıya kadar havi miş ve üçünü de inecekleri indirmişti, İndikleri geniş yer laba'ık bir pazara benziyordu: Karşılarında güler yüzlü, | zeki bakışlı bir kadın peyda © Önce Omorfoya sordu: — Siz eski dünyadan baktr'yoloğ doktor Zeussunut: — Evet, Ne bildiniz, — £ — Genç kadın cevap verri gene sordu: —Siz radyomoloğ doktor — mikrosunuz. — Evet. .4 — Siz de profe$ör Esocs!. — Evet. ü Fakat üç eski dünyalının de şaşakalmışlardı. 'J (Devamı F iüm ee BAA LAİ e ai Naziler | Avusturyaya ha' icum mu edecekl” Hududa bin asld_,r gönderildi , “Deyli Herald,, gazetesine yanadan bildiriliyor: ; | Hususit kaynaklardan habere göre 50 kamyon ıçzf n 1000 kadar Avusturya askeri ıelınnı geçerek Avusturya —— n hududuna yol almışlar! Avuıtııryıdın çıkarılmış Nazilerin Sar reyiâmının | ettiği müddetçe, hududu g€? Avusturyaya hücum — etme!” | mâni olmak üzere bu a | gözcü duracakları nnnodıü" Avusturya salâhiyet nı bu havadisleri tekzip etmekl? raber, bilhassa Avuıhııryıtl" karı kısmında olmak üzert, ı turyanın bir çok yerlerinde Nazi hareketleri göze çarP' olduğunu söylemektedir. Yukarı Avusturyada, ga? / Bt ) keleri de dahil olmak w'",ı çok silâh anbarları keşfet yukarı Avusturya ve —Vi bir çok tevkifler yapılmıştı”" Nazi hareketlerinin, re: sonra da Avusturyada RBM göstereceği hükümet mehâ'” sezilmektedir. j