14 Ocak 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

14 Ocak 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yacı şaka Içki düşmanları'nın çayında ne görülür? “İçkisiz eğlenti,nin bir faydası: “vakti kerahet,,i hatırlatmak! Ruhiyatta bir kanun var. Bir şe- yin aksi kendisini — hatırlatırmış. Meselâ siyah denince beyaz, gü - zel denince çirkin hatıra gelir. Ayni şekilde içki aleyhinde bir balo, bir çay da insana derhal iç- ki lehinde bir hareketi hatırlatı- | yor, | Geçen gün, Tokatliyan salo- | nunda verilen çaya giderken ka - prmın önünde şu muhavereye ktu- lak misafiri oldum. Elli yaşlarında kadar bir adam gene ayni yaşta bir arkadaşna sor du: — Tokatliyanda bir çay galiba? Acaba neyin çayı? var — Bir nevi reklâm, İçki içmez- demek istiyorlar. — Bu salon ikiye bölünse de bir kısımda içki lehtarları, öbür tarafta içki aleyhtarları çay tertip etseler, acaba ne olur? — Tokatl'yan oteli bir tarafa doğru çöker. — A? Hayret. Şu danseden şiş- | man adam var ya? Onu ben her akşam birahanede bira içerken görürüm, Acaba yor? — Senin aradığını. — Vallahi azizim, doğrusunu — İçki düşmanlarınınmış. — İyi ki aklıma geldi. Ben de deminden beri sıkıntımın sebebi - | ni anlayamıyordum. Vakti kerahat geldi. İsterseniz siz de buyurun da iki tek atalım. — Hay, bay... Müzik ayni müzik, garsonlar ayni garsonlar, salon ayni salon, kavalyeler ayni kavalyeler, dam - lar ayni damlar.. Yani şehrimizde | sık sık yapılan çayların müdavim | leri hemen hiç değişmemiş, hep ayni simalar, Görebildiğim Farklar şu: Mazhar Osman, Fahrettin Ke « rim ve diğer bir kaç doktor yüzlü adam göze çarpacak bir yerdeki masalarma oturmuşlar. İkide bir çay bardakların şampanya — ka- | dehleri gibi havaya kaldrıyorlar. Ve birbirlerine dokundurup — içi- yorlar. Karikatürist Cemal Nadir Gü - ler elinde bir blok bir köşeden et- | rafı seyrediyor. Kollarında yeşilaylı bantlarla bir çok genç içki aleyhtarı genç Baylar ve Bayanlar ortada dolaşı- yorlar. Caz çalmağa başlar başla- mz hcmen işlerini brrakıp birbir- lerile dansetmeğe başlıyorlar. Ve her masanın üstünde kart - vizit büyüklüğünde kâğıtlar: “İçki beliyesi ferdin ve cemi- yetin selâmetini tehdit eder., “Ayyaşların nesli müterdi lur.,, “İçki sağlık ve varlık düşma- nıdır.,, “Dimağa alkol koymak, bir ma kine yatağına kum koymağa ben- zer, Dimağımı alkol ile zehirle- mektense onu başka bir maksatla kullanımm..,, 1930 Thomes A. Edisson “Arzularımı tatmin değil, tah- dit etmek sayesinde mes'ut olma- yı öğrendim. ©o- 1836 Stuart Mill Masadan masaya dolaşıyorum ve konuşulan şeyleri dinliyorum: — Monşer, caz neden pek sey- rek vals çalryor? — Anlıyamadımn mı? Vals ta ne kadar olsa içki gibi baş döndü- rür. — Mazhar Osman, Fahrettin Kerim neden en ön masada otu- ruyorlar, istersen ben içkin'n lehindeyim. İlk insazılar içki içme lerdi, Hal - buki biz içki içtiğim'z halde on - lardan daha medeniyiz. — Stuart Mill Gandinin ced - dinden olacak. — Nereden anladın? — 99 sene evvel söylediği şeyi bugün Gandi söylüyor da.. — Sigara içer misiniz? — Haym. — Aman ne iyi? Bravo. İşte gençler böyle olmalıdır. Sigara ıîâıudıhınwı süphe yok ki iç- — Fakat içki içerim. — Ya?.. — Maamafih her zaman değil. Ara sıra.. —Neise., — Bay doktor. — Buyurun. — Amer'kada eskiden içki kul- lanmak yasaktı, Acaba, şimdi ne- den müsşaade ettiler? — Gayet basit evlâdım, Halk iç ki içsin de içkinin fenalığını anla- sın diye.. — Farkmda mısm? Resim çek- mek için halkı ortaya çağıran de- Kkanlı: “Baylar, Bayanlar!,, diye söze başladı. Halbuki dünyanm bütün lisanlarında olduğu g 'bi: “Bayanlar, Baylar!,, demek daha doğru değil mi idi? — Acaba bu toplantı bir dans- h çay şeklinde olmayıpta ciddi bir konferans şeklinde olsaydı, kaç kişi gelirdi? — Bilm'yorum amma, herhal - de sayılması kolay olurdu. — Farkında mısm kolları yeşil aylı Baylarla Bayanlar hiç bir dansı kaçırmıyorlar. — Tabit. Davetiyelerde “Halka | içkisiz nasıl | göstereceğiz, demiyorlar m idi? | Bunlar işin şaka tarafı. Yoksa | içki düşmanlarının danslı — çayı hakikaten çok nezih olmuş ve ye- katen güze) saatler geçirtmis'er - dir. Kend'lerini tebrik ederiz. M. Sertoğlu eğlenilebileceğini | şil aylı gençler davetlilerine haki- l ğkaııııın içi (Aşağıda sağda) ve ; seniz siz de bizim g'bi olursunuz ! Fareereesdanaserascecence eee reeneeresEmAnAnA. | danslı © burada ne ar- — | | | HABER — Akşam Postat Bizde şeker sanayii — 1926 da atılan temel, sekiz yıl sonra, parlak i muvaffakiyetli bir n Alpullu (Sağda ve aşağıda) iki görünüş ile Eskişehir Fabri- Eskişehir Fabrikasının — açılı- şında Meclis reisimizle Baş ı bBakan ve Ökonoml Bakanı —i 935 yılı bize ökonomik bakım- dan çok mutlu — bir neticeyi de beraber verdi. Cümhuriyet Tür - kiyesinin feyizli teşviki sayesin - de doğan şeker sanayii, nihayet son fabrika olan Turhalın da ik- maliyle Türkiyeyi yabancı şeke - rine muhtaç olmıyan memleket - ler arasına koydu. Bizde başlangıcı pek te uzun bir devre dayanmıyan şeker sa- nayiinin senede yalnız — pancar bedeli olarak Türk köylüsüne te- min ettiği 9 — 10 milyon İiralık faydayı, memleket iş hayatında yarattığı hareketi ve nihayet ha- rice her sene şeker için verdiği- miz mılyenlarca lirayı gene mem leket içinde alıkoymak hususun- da gösterdiği vazifeyi etrafiyle tetkik etmek herhalde çok fay- dalı olacaktır. Türkiyede şeker sanayii Bugün artık bir anonim şirket halinde birleştirilmekte olan şe- ker fabrikalarınım kurumu için ilk yapılan teşebbüsün bundan yarım asır önceye dayanan — bir tarihi vardır. Uzunköprü civarın- daki çiftliklerinde yetişen pan - carın Fransada yapılan tahlilin - den iyi bir netice alan hassa mü- şürü Rauf (Paşa) bu işte ilk de - fa taliini deneyen olmuştur. Ra- uf (Paşa) nın muvaffakiyetsiz « | Hiğini Adanalı Kemal ve Türki - yede iş yapmağa teşebbüs eden Fransız tebasından M. Soblanç - in muvaffakiyetsizlikleri takib etmiştir. Umumi Harpte bir Al - man grupunun müsbet netice alı- pnamıyan teşebbüsünü de bu ara - da saymak lâzımdır. Hep muvaffakiyetsizlikle ne- ticelenen bu teşebbüsleri müsbet bir sona bağlamak ve Türke kendi toprağından — çıkan pan - cardan kendi sermayesi ve ken - di emeğiyle ilk şekeri hediye et - mek te gene Cümhuriyet hükü - metin nasib olmuştur. ilk temel ve direktif Cümhuriyetten sonra, vaktiy- le çok denenmiş, fakat daima boş çıkmış olan bu işe yeniden sarı « lındı ve 926 senesinde Alpullu şeker fabrikalarının te « l D etice > ğ Ka 2 B melieri alıldı. Şuphesiz kolay ol- mıyan ve b'n bir müşkülâtla kar- şılaşarak ilerletilen bu teşebbüs bugün bulunduğumuz neticenin temelini teşkil etmiştir. 1930 Kâ- nununevvelinin 20 sinin Alpullu fabrikasımı gezen Büyük Atatürk fabrikanın defterinde Türk şe - ker sanayii için şu direktifi ver - “Memleketimizin her müsaid mıntakasında şeker fabrikaları - nın çoğalması ve b usuretle şeker ihtiyacının temini mühim hedef - lerimiz strasında tanınmalıdır.,, ; İşte bu'direktif şekar önnüyili mize bundan sonraki hızını ver - miştir. Pancar ziraati Şeker sanayiinin birinci ka - demesi olan pancar ziraati Türk köylüsüne yepyeni bir mahsul ka zandırmıştır. Bu işin, bilhassa hububatın dünya pazarlarında para etmediği bir devre tesadüf etmesi köylümüze yeni bir geçim yolu açmıştır. Bugün çalışan dört şeker fabrkasımın — ekim sahası yarım milyon dönümdür. Bu ara- zinin çapa, sökme ve nakliye iş- leri için köylüye —geçen — para 5,500,000 amele yevmiyesidir. Çapalama ve sökme ameliyesi - nin 160 günde ikmali lâzım gel- diğinden 35 bin kişinin tamamen tarlalarda işlemesi lâzımdır. Şe - ker — ve ispirto fabrikalarında, nakliyat, kömür ve kireç işlerin - de çalışan amele bundan hariç - tir. Şu muhakkaktır ki, mevcut fabrikalar memlekete yılda bir milyon gündelik bırakmaktadır - lar. Hububat eken köylerde, köy - lü, iş ve kazancın azlığından şi - kâyetçi bir halde kahvelerde o - tururken pancar — ziraati Türk köylüsüne daimi bir faaliyet ve hareket vermiştir. Çünkü bir ça- pa nebatı olan pancar, tarlasın - da, daimi bir çalışma istemekte- dir. Ayni zamanda pancar zira - atiyle beraber fenni ekim şekli de köye girmektedir. “Şeker — sanayiini kurmakla ne kazandık?..,, Bu kazanç şöyle öiş H0t Uşak ve ! hülâsa edilebilir: 300.000 e ya - kım çiftçi 650.000 — tondan fazla vermiş | min olunmaktadır. S : d — v mil pancar yetiştirerek 9 yon lira almaktadır. Bu sanayie sarfedilen 65.01 tondan fazla —yerli köm den memlekete 65, 00 Hiralık kâr temin — edilmekted! Senede 900.000 — fazla nakliy yapılarak muhtelif nakil vasılâ İarına 2,000,000 lira hasılât t€ Fabrikaların faaliyetine rak eden işçi ve memurlara bucuk milyon yevmiyeye yak para verilmektedir. Dört fabrikanın hükümete diği vergi sekiz milyon lirayı maktadır. Memleketimizdeki şeker f#' rikalarının bir bakışla memlekt Wn zirai, iktisadi — vaziyetine " istihlâk noktalarına göre Şi edildiği görülür. Trakyadaki A pullu fabrikası sermayesinin mühim kısmi İş bankasma aid? lan “Trakya ve İstanbul — şek” fabrikaları, tarafından — işl mektedir. Uşak Şeker - fabı Sümer Banka — aittir. Eıki;e’_ fabrikası İş Bankasının ve Tuf hal şeker fabrikası da İş ve Zi raat Bankalarının müşterek m* hdır. Bu şeker fabrikaları!” kudreti memleketin şeker iıÜı lâkinden çok fazladır. Fabrilt ların bugün için istihsal mikl" senede 50 — 55 bin ton arasıt, tehalüf etmektedir. — Bu miktf Türkiyenin bir senelik şeker * tihlâk miktarıdır. Birleşmeye doğru.. Nihayet, — şeker fabrikat' raemleket istihlâkini kırıılîy" cak bir adede çıktıktan sonrâ fabrikaları daha verimli hl"" ve yaşatmak için çok yerinde bir yola gidildi. Fabrikaların birl?i tirilerek bir anonim şirket w': mast yolundaki konuşmalar nt tcelendi Yakında birleşik fa* kaları eli altında toplryacak JJ (Türkiye şeker fabrikaları V) nin memlekete çok fıfıg olacağı muhakkatır. İşte 926 alılan ilk temel sekiz sene l/ dört büyük şeker fıbrikuilcğ lak ve muvaffakıyetli netic' vermiş olmaktadır. A. Faik

Bu sayıdan diğer sayfalar: