Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
a. ğ Trm nn —x —— Cü Büyük zabıta romanı zamlıların Mezarlığı 12 Telnetkâinem 1005 — YT TÇ ! TeT K HABER — Akıım Postasi " | RADYO | Nakleden : Vâ - Nü —GĞ -— Nuh Bey kapıyı çaldığı va- dıf, ne kadar zamandan beri geri Onmüş bulunuyordunuz? |- Lâtif Beyin evine gittikten ve üç beş kelimelik hoç beşte bulun- uktan sonra, Rauf, ev sahibine suretle sualler soruyordu. Üçü de küçük yazıhanede otur muşlardı. — Ben geldiğimden takriben On dakika sonra o geldi. |— Nuh Beyin gelişine — kadar Siz, gayri tabiit hiç bir şey farket- Mediniz mi? — Pardon, efendim... Söyledim Tannederim: İçeri geldiğim za- Man bir elektrik lâmbasnın yandı Ümr farketm'ştim. n Biliyorum. — ..Unutmadım... :lkin şunu söylemediniz.. Hiç bir 8ürültü hissetmediniz mi?... Baş- ka bir gayri tabiilik sezmediniz mi? — Hiç bir gayri tabiilik sezme- Lim, efendim... — Haydi, öyleyse, bu hâdise Yen'den oluyormuş gibi tekrarlı- Yyalım. Salondaki ışığı yakmak latfunda bulunur musunuz? Lâtif, şaşırmış görünüyordu. Kendisine emredilen şeyi yap- tı. Işığı yaktı. Sonra polis komise- Tinin yanına döndü, Rauf dedi ki: .— Beyefendi.., &1, Nuh Beyîn y ; €rine geçecek, ©- nun roölünü , ç4 Chü oyniyacaktır, Rifat Bey, şim- Sünu ona anlat dim farzediniz. Burada sanki '::;Cut değilim. Sonra ne yaptı- Ş — Nuh Bey, evi gezmekliğimi- 'ı_ baştan aşağı kontröl etmekliği- “izi tavsiye etti. Sofaya geçtik. Rauf, yerinden kalktı. | — Haydi efendim, o sırada ne- *r Yaptınız sa tekrar edin. Lâtif, gayet heyecanlıydı. Ön - ,N yürüdü, Arkasından da Rifat lndı. R'lfıt: Bi:_ Dedinizdi ki, sofanın dört Bi Yanına seri bir nazar atmışsı- » Öyle değil mi? hi “'i_Evet... Orada görünürde eç Simsenin bulurmadığını far- ttik. Birinci kata çıktık. Evvel 'dfı merdivenleri aydınlatan Tiği yaktım , I-lîğ;î yaktı. Ortülik âydın- L Lâkin bu sırada, polis hafi- Yei, Lâtifi kolundan tuttu. m_';ı Müsaade edin de yukarı çık- Yim an önce size bir sual sora- y B“Yurun... — Bana dediniz ki, yazı oda- &n l'_llondı, sofada kimse yok- da> B n burada sağ taarfınız- u kapı?... îğ“ kapı, mutfak kapısıdır. EVve emek ki, yukarı çıkmazdan Nu di burada kimse var mı, yok di? iye bakmak aklınıza gelme- ;;mMB&leıef gelmedi... Hattâ, de © gelmediği gibi, Nuh Beyin 8elmedi, de h:lı;. » kaşlarını kaldırıp yüzün- . S Ğma olan bir tebessümü gizle- — İkini d U LAt e Yal Z de gayet bü ihti- bsezl etmişsiniz. İT "Tnek hk, zîv“'_'- Çok büyük ihtiyatsız- â. simdi. hevizniz anlıyaca- Faeli a 3 T e VT b tıniz, Ben, bu işi yiçinde gözle görülmiyen bir şahi- | ğız ki, o esrarengiz adam, her kimse, bu kapının arkasında gizli imiş. Rauf, cevap vermedi. Lâtif., önündeki merdivenin basamaklarmı gösterdi: — Devam edelim, — Hayhay... Ü — Demek ki, hemen yukarı çık tınız ? — Evet... — Öyleyse yine çıkm... Lâtif ve Rifat, merdivenleri çıktılar. Rauf, onların, arkaları sı- ra yürüdü. Ş'mdi, dört odanın kapılarının açıldığı sofadaydılar, Lâtif: — İşte bu dört odarım hepsine de teker teker girdik, Fakat bura- larda hiç kimsenin bulunmadgını gördük, Rauf: — Rica etmiştim; fakat ricamrı gene tekrarlayayım. — O akşam ne yaptımızsa, hepsini birer birer ihmal etmeden tekrar- layınız, Sağ taraftaki birinci odaya gir diler,. Lâtif, izahat verdi: —Burada, bir müddet durarak, Nuh Beye, bahçede gördüğüm ve hayret ettiğim ışıkları anlattım. —Ondan sonra bu odadan he- men çıktınız mı? — Evet, hemen... Ayni suretle üç odayı da gez- diler, Sonuncusundan çıkarlarken, (ki, bu sonuncu, sol tarafta bulu- nuyordu.) Lâtif, ona, izahat ver- mek zaruretini duydu: — İşte tam:bu esnada, aşağıki sofada ışığın sönmüş olduğunu gördüm. Polis sordu: — Bunun ilkönce siz mi farkı- na vardınız? — Evet.., Bittabi ben... Çünkü odadan ilk çıkan ben oldum. — Alâ,.. Sonra? — Bir kaç saniye kadar tered- dütte kaldık. İşin ne olduğunu an- lamak ister gibi durduk... Ondan sonra, Nuh bey bana artık gitmek lâzım olduğunu, zira, karısının te lâşa düşeceğini söyledi. “Yavaş yavaş, bin türlü ta- kayyüde baş vurarak aşağı indik. Sahneyi tekrarlamak için, Lâ. tif, ilerliyordu. Polis komiseri, ©- nu bir işaretle durduttu. — Affedersiniz.., Bu noktadan sonra, ayni şeyleri tıpatıp tekrar- lamıyorsunuz sanırım... — Nasıl yani? (Devamı var) -Nezle ve soğuk İiıı. a'gınlığı için | de vardır. Bugün İSTANBUL —: 17,80 İnkılâb dersleri — (Üniversiteden naklen C. H, F. Genel kâtibi Receb Peker tarafından). 19,30 Haberler. 19,40 Spor haberleri (Eşref Şefik). 20410 Tiyatro musikisi plâkları. 20,50 G. Gülyan tarafm- dan piyano refakatiyle şarkılar. 21,15 Son haberler. 21,80 Bayan Bedriyenin refakati- le Radyo caz ve tango örkeBtrası, 223 Khz. BÜKREŞ, 3866 m., , 18 — 15 Plâk ve haberler. 18 Oskar muzikası, 19 Haberler. 20,20 Konferana. 20,40 Karışık neşriyat. 22 Haberler. 22, 20 Opera örkestrası. 23,40 Salon örkestra- &81L 24,80 çingene musikisi. 1,10 Haberler. 841 Khz. BERLİN, 857 m. 19,05 Spor bahisleri. -19,20 Plâk. 20,40 Aktualite. — Haberler. 21 Haberler. Son- ra saat intihabına dair neşriyat. 950 Khz. BRESLAT, 8316 m. 17 Eski ve yeni danslar. 19 Caz (plâk) 19,30 Polonya tarihinden. 19,50Sözler. 20, 05 (Siebenscheafer) isimli hikâye. 21 Ha- berler. 21,10 Berlinden nakil. en tesirli ilâçtır. Her eczahane- ” Maruf Teksayt kaputları daima böyle kapalı zarf derununda ecza- Deposu Galata: Postakutusu 1112 | Çocuğu kaçıran (Baş tarafı I inci sayıfada) İskoçyalı kız, hususi surette İn- giltereden Amerikaya getirilmiş ve şahidliği dinlenilmektedir. Suçlu Haupmanımn vekili İrlan- dalı Reyli ortaya birçok yeni me- seleler çıkarmakta devam ediyor. Haupmanın suçlu olmadığı iddia- sındadır. Diğer taraftan müreb- biyenin şahidliği tam üç saat sür- müş, kız, yorgun düşmüş, baygın- lıklar geçirmiş ve kollar arasında çıkarılarak dışarda hıçkırarak ağ- lamağa başlamıştır. İskoçyalı mürebbiye Mis Gov, çocuğun çalındığı geceki vaziye- | ti anlatmıştır. n Sesi kısılarak şunları söylemi tir: , — Çocuğun odasma girdiğim zaman elektriği çevirdim. Çocuğu uyandırmaktan korkuyordum. Fa- kat yatağın üzerine elimle dokun- duğum zaman çocuğun olmadığı- nı hissettim. Koşarak merdiven- lerden aşağı indim. Ve Kolonel Lindberğe vaziyeti anlattım. Ko - lonel Lindberg bir şey söylemedi. Fakat bir silâh almak üzere oda - sına koştu. Bir yandan da, karısına, (An, An! Çocuğumuzu çaldılar) - diye bağırıyordu...,, Mis Gov bundan sonra, tayya- reci Lindbergin elinde silâhla dı- şarıya fırladığını ve Lindbergin karısı ve uşaklarla kendisinin o - turma odasında kalarak çocuğun geri dönmesi için, dua ettiklerini anlatmıştır. Arkasından, suçlu Hauptma - nın vekili Reyli tarafımdan mü - rebbiye Mis Gova sorgular sorul - mağa başlanmıştır. Vekil, Mis Gova, çocuğun ça - lmdığı akşam birisi tarafndan te- lefon edildiğini itiraf ettirmiştir. Bu vakit çocuğu yatağına koymuş bulunuyordu. Telefon Henri Con- son isimli birindendi.. Diğer bir lâkabı da “Kırmızı,, olan bu adam Mis Govdan bir randevü istemek mevzuu üzerinde telefon etmiş ve Mis Gov gelemiyeceğini söylemiş- ti.. Conson, İskandinavyalı bir de- nizcidir . Cinayetten sonra polis tarafından sorguya çekilmiş ve bırakılmıştır. Mis Gov, Conson denen adam- la, arada bir “sinemaya, bara, ve bazan paten kaymağa,, gidiyor - muş.. Conson şimdi Norveçte imiş. Kendisinden ancak altı ay Gvvel bir haber almış... Bundan sonra, çalınan ve öldü- rülen çocuğun mürebbiyesi İskoç- yalı kıza, suçlu vekili tarafından bir yeni sual daha sorulmuştur, Bu sual, Lindberglerin evinde- / rüvermiş gibi ve gayet sakin bir | yım. Onu sevindirmek kendi se- Tefrika No.135 İHTİYAR VAHŞİNİN BİR TEŞEBBÜSÜ İhtiyar vahşi eğlence gecesinin sabahında, daha güneş doğmadan kabileden ayrılacaktı. Reisin oğlu, ihtiyarım böyle sabah sabah hareketinden kuşku- lanmış olacaktı. Onun için, sessiz sedasız uzaklaşmasının farkına vararak arkasından gözetliyordu. Gerçi, ihtiyar kendilerinden gizli, kabilesine fenalık getirecek bir adam değildi. Şimdiye kadar kasabalarındaki iyi şeyleri hep on dan öğrenmişler ve tatbik etmek- te tereddüt etmemişlerdi. Onun merakı, fenalık noktasından de- ğil, belki sırf merak olabilirdi. İhtiyar, reis oğlunun kendisini gözetlediğini görmüştü amma his- settirmedi. Neden sonra şöyle gö- halde: — Ne var, reisin oğlu.. Nereye gideceğimi mi merak ettin.. diye sordu. — Evet., Sizin böyle erken er- ken hiç bir gün kabileden ayrıldı- ğınızı görmedim. Şüphesiz bize gene fevkalâdelikler getirmeğe gidiyorsunuz. — Hayır.. Fevkalâdelik - getir- meğe değil, yalnız Aslanlı Adamı görmeğe gidiyorum. — Kendisini çok göreceğim geldi. — Hakkın var.. B«k hatırlama- drm, Bizi çok zamandan beri ara- madı. Bizden alâkasını esirgeme- si için bir kabahatimiz de olmadı. — Ona karşı ne kabahatimiz o- labilir ki.. Ben de sırf endişede kaldığım için gidiyorum. Elbette 'bir fevkalâdelik bizi aramamasın- da.. — Nezaman — dönersiniz. . — Hemen dönmek üzere gidi- yorum, Çok kalacak değilim. — Misafirimizi çok bekletme- melisin ! e — Sana söylüyorum. Reis oğ- lundan gizli bir harekette bulün- mak istemem. Aslanlı Adamı gör- meğe gidişim daha çok misafir içindir. Aslanlı adama sevineceği bir haber götürüyorum zannında- Her parçası ayrı bir heyecanla okunacak macer kıskançlık, kuvvet, aşk ve seyahat romanı ASLANLI HÜKÜMDAR SÜLEYMANIN OĞLU. '? Z W)- Haa lelelelelalelalelelelel Yazan: Rıza Şekip haber.. : İ Reisin oğlu bunu söylerken ta- mamiyle ihtiyara yaklaşmış bulu- muyordu. İhtiyarın çadırı önündey diler.. İhtiyar, kabilelerinin bekârıy- dı. Uzun zaman esirlikte kalması, evlenememesi neticesini doğur- muştu. Kulübesinde tek başına yaşar, her işini kendisi görürdü. Onun zaten bir yardımcıya ihtiya cr yoktu. Bütün köy gençleri, köy kadınları onu baba diye telâkki ederler ve yardımlarını esirgemez lerdi. İhtiyar, reis oğlunun kolundan tutarak kendisine daha çok yak- laştırdı ve: — Bu beyaz misafirimizin, As- lanlı Adamın kardeşi olması ihti- mali var, dedi, şimdi gidip mese- leyi kendisine haber verecek ve ikisinin konuşmalarını temin ede- eğim. — Bundan misafırımızın haberi var mı? ğunu zannetmiyor. Onun daha kü çük yaşta öldüğüne kani.. — Kardeş olduğunu sen nere- den biliyorsun? — Aslanlı Adam bana bir kaç defa hatıralarımdan bahsetti. Bu arada Mısırda size yandığını. bir çok defalar anlattığım: canbazha- nedeki aslan terbiyecisinin oğlu olduğunu söylemişti, sanıyorum. Misafirimiz Murat ta bana bu canbazhaneden ve canbazhanede- ki aslan terbiyecisinin babası ol- duğundan bahsetti. — O halde kat'i demek.. — Belki Aslanlı adamım anlat- tığı aklımda yanlış kalabilir. Böy leyse aldanmış olabilirim. — Muradı niçin alıp götürmü- | yorsun? — Aslanlı adama danışmadan bunu yapamam. — Seni yolundan daha fazla vincim olacak. — Hayrola.. Nedir bu sevinçli ki bir köpek hakkındadır. Evin uşağı Vatley ve karısı ta- rafından Lindberglere terbiyeli bir köpek getirilmişti. Bu köpek yabancıya karşı muhakkak havlı- yordu.. Çocuğun kaçırıldığı gece, mü— rebbiye Gov, bu köpeğin haykır- dığını işitmemiştir. Bundan baş- alakoymayayım. Biran evvel git, biran evvel dön. — (Devamı var) tur: — Consona pek düşkün müy - dün? — Evet,, — Pek iyi bir delikanlı mıydı? — EVET! Sonra, sıra çocuğun penceresi dibindeki ayak izlerine gelmiş, suçlunun vekili, pencerenin dibin- ka, Mis Gov, evde, Vatleylerin ya- de bulunan ve suçlu Hauptmanım pacağı her hangi hareketten, kö- | olduğu söylenen erkek ayak izle- peğin kuşkulanmadığını, kuşku- | ri yanında bir de kadın ayak iz- lanmıyacağını da, bir münasebet- | le söylemiştir... Çocuğu kaçırmakla itham edi- len adamın vekili, çocuğun müreb biyesi İskoçyalı kıza iki fotoğraf göstermiştir. j — Bunları tanryor musun? — Evet.. Biri benim resmim. — Öteki? : — Benim değil.. Avukat, meçhul bir kadınn ©- lan diğer resimle, iMs Govun res- mi arasında bir benzerlik olduğu- nu tekrarla Mis Gova söylemiş, fakat menfi cevab almıştır. Sonra iddia makamından, mü - ! rebbiye kadına şu sorgu sorulmuş- leri bulunduğunu ileri sürmüştür. Şahid Vulf, çocuğun penceresi dibindeki yalnız erkek ayak izle- ri olduğunu tekrarlamş, yalnız bir tanesinin pek silinmiş — olduğunu söylemiştir, sonra, buraya yakın bir yerde bir kadın ayak izi bul - duğunu da ilâve etmiştir. Suçlu vekili, bu kadın ayak iz- | lerinin, Mis Govun ayak izleri ol- duğunu söylemiş, diğer bir şah'd yüksek bir iddia ile, bu kadın a- yak izlerinin tayyareci Lindber- gin karısıma aid olduğunu söyle- miştir. Muhakeme kalmıştır. — Var.. Fakat o, kardeş oldu- ıı.+_;f # A -ei PE —— vi ü Vei ee | L ağmlr di S Nzzddr A S