Büyük zabıta romanı Mezarlığı Nakleden : Vâ - Nü —66— .— Nuh Bey kapıyı çaldığı va- | ğız ki, o esrarengiz adam, her it, ne kadar zamandan beri geri dönmüş bulunuyordunuz? Lâtif Beyin evine gittikten ve üç beş kelimelik hoç beşte bulun: di sonra, Rauf, ev sahibine bu suretle sualler soruyordu. Üçü de küçük yazırhanede otur muşlardı. — Ben geldiğimden takriben ©n dakika sonra o geldi. — Nuh Beyin gelişine — kadar Siz, gayri tabit hiç bir şey farket- Mediniz mi? — Pardon, efendim... Söyledim Zannederim: İçeri geldiğim za- Tan bir elektrik lâmbasnın yandı Emt farketm'ştim. HŞ Biliyorum. — .Unutmadım... Lâkin şunu söylemediniz.. Hiç bir gürültü hisşetmediniz mi?... Baş- ka bir gayri tabiilik sezmediniz mi? — Hiç bir gayri tabiilik sezme- Lim, efendim... ö Haydi, öyleyse, bu hâdise Yen'den oluyormuş gibi tekrarlı- Yyalım. Salondaki ışığı yakmak | Tatfunda bulunur musunuz? Lâtif, şaşırmış görünüyordu. Kendisine emredilen şeyi yap- tı. Işığı yaktı. Sonra polis komise- | in yanına döndü, Rauf dedi ki: — Beyefendi... di, Nul h eçi Rifat Bey, şim- 'n yerine geçecek, o- yİSİnde gözle görülmi kabl dim farzediniz. lıu’::d.uı::nt; :'_"C“l değilim. Sonra ne yaptı- , — Nuh Bey, evi gezmekliğimi- ti, baştan aşağı kontröl etmekliği- “izi tavsiye etti. Sofaya geçtik. , yerinden kalktı. ı.'* Haydi efendim, o sırada ne- Yaptınız sa tekrar edin. ı_ıl-iüf. gayet heyecanlıydı. Ön - den yürüdü. Arkasından da Rifat i, at: biı* Dedinizdi ki, sofanın dört Yanına seri bir nazar atmışsı- Fız... Öyle değil mi? h%î_îm... Orada görünürde imşenin bulunmadığını far- tik. Birinci kata çıktık. Evvel —"'lfı merdivenleri aydımlatan *ktriği yaktım . ).Nu_hıyı yaktı. Ortalık aydın- eli L Lâkin bu sırada, polis hafi- » Lâtifi kolundan tuttu. “;"ü—ıdı edin de yukarı çık- Yın, 'an önce size bir sual sora- — Buyurun... — .;.'Bm dediniz ki, yazı oda- tu 'lklldı. sofada kimse yok- q“ulmı burada — sağ taarfınız- xı;:ıpıh. kapı, mutfak kapısıdır. ,';lb’mk ki, yukarı çıkmazdan u di 'ada kimse var mı, yok dış> e bakmak aklınıza gelme- Le:' Maalesef gelmedi... Hattâ, & :_l::dl?ediıi gibi, Nuh Beyin de b::ı“- kaşlarını kaldırıp yüzün- di, —" olan bir tebessümü gizle- — İkiniz de S M l I.IM büyük ihti- . ."* :hl!.llıı lı&_xz.!'*—-— Çok büyük ihtiyatsız- kimse, bu kapının arkasında gizli Rauf, cevap vermedi, Lâtif«, önündeki merdivenin basamaklarmı gösterdi: — Devam edelim. — Hayhay... — Demek ki, hemen yukarı çık tınız? — Evet... — Öyleyse yine çıkın... Lâtif ve Rifat, merdivenleri çıktılar. Rauf, onların, arkaları sı- ra yürüdü. Ş'mdi, dört odanın kapılarının açıldığı sofadaydılar, Lâtif: — İşte bu dört odarın hepsine de teker teker girdik. Fakat bura- larda hiç kimsenin bulunmadğını gördük. Rauf: — Rica etmiştim; fakat ricamı gene tekrarlayayım. — O akşam ne yaptınızsa, hepsini birer birer ihmal etmeden tekrar- laymız, Sağ taraftaki birinci odaya gir diler, Lâtif, izahat verdi: — Burada, bir müddet durarak, Nuh Beye, bahçede gördüğüm ve hayret ettiğim ışıkları anlattım. — Ondan sonra bu odadan he- men çıktınız mı? — Evet, hemen... Ayni suretle üç odayı da gez- diler, Sonuncusundan çıkarlarken, Üki _İ?u sonuncu, sol tarafta bulus nuyordu.) Lâtif, ona, izahat ver- mek zaruretini duydu: — İşte tam>bu esnada, aşağıki sofada ışığım sönmüş olduğunu gördüm, Polis sordu: — Bunun ilkönce siz mi farkı- na vardınız? — Evet.., Bittabi ben... Çünkü odadan ilk çıkan ben oldum. — Alâ... Sonra? — Bir kaç saniye kadar tered. dütte kaldık. İşin ne olduğunu an- lamak ister gibi durduk... Ondan sonra, Nuh bey bana artık gitmek lâzım olduğunu, zira, karısının te lâşa düşeceğini söyledi. “Yavaş yavaş, bin türlü ta- kayyüde baş vurarak aşağı irdik. Sahneyi tekrarlamak için, Lâ. tif, ilerliyordu. Polis komiseri, ©. nu bir işaretle durduttu. — Affedersiniz... Bu noktadan sonra, ayni şeyleri tıpatıp tekrar- lamıyorsunuz sanırım... — Nasıl yani? (Devamı var) Nezle ve soğuk a'gınlığı — için en tesirli ilâçtır. Her eczahane- kg_ de vardır. “iâü" ÜİNSAZ VAS kapıtlar dalma M böyle kapalı zarf a derununda ecza- nelerde satılır. dra, simdi, henizniz anlıyaca- | Deposu Galata: Postakutusu 1112 ei | I İ ı _ıı e Klşam Vostsez " ? HRADEOİ Bugün İSTANBUL —: 1730 İnlalâb dereleri — ÇÜniversiteden naklen C. H. F. Genel kâtibi Receb Peker tarafından). 19,30 Haberlar. 19,40 Spor haberleri - (Egref Şefik). 20,10 Tiyatro musikizi plâkları. 20,80 G. Gülyan tarafm- dan piyano refakatiyle çarkılar. 21,15 Sön hâberler. 21,30 Bayan Bedriyonin refakali- le Raâyo caz ve tango orkopirası. 228 Khz. BÜKREŞ, 864 m. , 13 — 15 Plâk ve haberler. muzikası. 10 Haberler. — 20,20 Kanforana. 2040 Karışık neşriyat. 23 Haberler. —22, 20 Opera orkestrası. — 23,40 Saloa orkestra- sı. 2430 çingene musikisi. 110 Haberkr. l1 Khz. BERLİN, 857 m. 19,05 Spor bahisleri. 10,20 Plâk. 20,40 Aktualite. — Haberler. 21 Haberler. Son- ra saâl intihabına — dair meşriyat. 830 Khz. BRESLAT, 816 m. 17 Haki ve yeni dansdar. 19 Caz (plâk) 19,30 Polonya tarihinden. 19,40Sözler. 20, 05 (Elebensehenfer) isimli hikâye., 21 Ha- berler. 2110 Berlinden nakil. Çocuğu kaçıran (Baş tarafı I inci sayıfada) İskoçyalı kız, hususi surette İn- giltereden Amerikaya getirilm'ş ve şahidliği dinlenilmektedir. Suçlu Haupmanım vekili İrlan- dalı Reyli ortaya birçok yeni me- seleler çıkarmakta devam ediyor. Haupmanın suçlu olmadığı iddia- sındadır. Diğer taraftan müreb- biyenin şahidliği tam üç saat sür- müş, kız, yorgun düşmüş, baygın- lıklar geçirmiş ve kollar arasında çıkarılarak dışarda hıçkırarak ağ- lamağa başlamıştır. İskoçyalı mürebbiye Mis Gov, çocuğun çalındığı geceki vaziye- ti anlatmıştır. < Sesi kısılarak şunları söylemii tiri — Çocuğun odasına girdiğim zaman elektriği çevirdim. Çocuğu uyandırmaktan korkuyordum. Fa- kat yatağın üzerine elimle dokun- duğum zaman çocuğun olmadığı- nı hissettim. Koşarak merdiven- lerden aşağı indim. Ve Kolonel Lindberğe vaziyeti anlattım. Ko - lonel Lindberg bir şey söylemedi. Fakat bir silâh almak üzere oda - sına koştu. Bir yandan da, karısına, (An, An! Çocuğqlu çaldılar) diye bağırıyordu...,, Mis Gov bundan sonra, tayya- reci Lindbergin elinde silâhla dı- şarıya fırladığını ve Lindbergin karısı ve uşaklarla kendisinin o - turma odasında kalarak çocuğun geri dönmesi için, dua ettiklerini anlatmıştır. Arkasından, suçlu Hauptma - nn vekili Reyli tarafından mü - rebbiye Mis Gova sorgular sorul - mağa başlanmıştır. Vekil, Mis Gova, çocuğun ça - lmdığı akşam birisi tarafndan te- lefon edildiğini itiraf ettirmiştir. Bu vakit çocuğu yatağına koymuş bulunuyordu. Telefon Henri Con- son isimli birindendi.. Diğer bir lâkabı da “Kırmızı,, olan bu adam Mis Govdan bir randevü istemek mevzuu üzerinde telefon etmiş ve Mis Gov gelemiyeceğini söylemiş- kü.. Conson, İskandinavyalı bir de- 18 Oskar nizcidir . — Cinayetten — sonra polis tarafından sorguya çekilmiş ve bırakılmıştır. Mis Gov, Conson denen adam- la, arada bir “sinemaya, bara, ve bazan paten kaymağa,, gidiyor - muş.. Conson şimdi Norveçte imi: Kendisinden ancak altı ay M':l bir haber almış... Bundan sonra, çalınan ve öldü- rülen çocuğun mürebbiyesi İskoç- yalı kıza, suçlu vekili tarafından bir yeni sual daha sorulmuştur. Bu sual, Lindberglerin evinde- Her parçası ayrı bir heyecın[ı okunacak macera, kıskançlık, kuvvet, aşk ve se Tefrika No.135 İHTİYAR VAHŞİNİN BİR TEŞEBBÜSÜ Ihtiyar vahşi eğlence gecesinin sabahında, daha güneş doğmadan kabileden ayrılacaktı. Reisin oğlu, ihtiyarm böyle sabah sabah hareketinden kuşku- lanmış olacaktı. Onun için, sessiz sedasız uzaklaşmasının farkına vararak arkasından gözetliyordu. Gerçi, ihtiyar kendilerinden gizli, kabilesine fenalık getirecek bir adam değildi. Şimdiye kadar kasabalarındaki iyi şeyleri hep on dan öğrenmişler ve tatbik etmek- te tereddüt etmemişlerdi. Onun merakı, fenalık noktnımdın de- ğil, belki sırf merak olabilirdi. İhtiyar, reis oğlunun kendisini | gözetlediğini görmüştü amma his- ( settirmedi. Neden sonra şöyle gö- | rüvermiş gibi ve gayet sakin bir halde: : — Ne var, reisin oğlu.. Nereye gideceğimi mi merak ettin.. diye sordu. — Evet., Sizin böyle erken er- ken hiç bir gün kabileden ayrıldı- ğmızı görmedim. Şüphesiz bize gene fevkalâdelikler getirmeğe gidiyorsunuz. — Hayır.. Fevkalâdelik getir- meğe değil, yalnız Aşlanlı Adamı görmeğe gidiyorum. — Kendisini çok göreceğim geldi. — Hakkın var.. EB«k hatırlama- dım, Bizi çak zamandarı beri ara- madı, Bizden alâkasını esirgeme- si için bir kabahatimiz de olmadı. — Ona karşı ne kabahatimiz o- labilir ki.. Ben de sırf endişede kaldığım için gidiyorum. Elbette bir fevkalâdelik bizi aramamasın- da.. — Nezaman dönersiniz. — Hemen dönmek üzere gidi- yorum, Çok kalacak değilim. — Misafirimizi çok bekletme- melisin! t — Sana söylüyorum. Reis oğ- lundan gizli bir harekette bulun- mak istemem. Aslanlı Adamrı gör- meğe gidişim daha çok misafir içindir. Aslanlı adama sevineceği bir haber götürüyorum zannında- yım. Onu sevindirmek kendi se- vincim olacak. — Hayrola.. Nedir bu sevinçli GeeeRRAKeRN ki bir köpek hakkındadır. Evin uşağı Vatley ve karısı ta- rafından Lindberglere terbiyeli bir köpek getirilmişti. Bu köpek yabancıya karşı muhakkak havlı- yordu.. Çocuğun kaçırıldığı gece, mü- ASLANLI HÜKÜMDAR SÜLEYMANIN OĞLU ğ yahat romanı v Yarr Yazan: Rıza Şekip Ve habe mamiyle ihtiyara yaklaşmış bulu- muyordu. İhtiyarın çadırı önündey diler.. İhtiyar, kabilelerinin bekârıy- dı. Uzun zaman esirlikte kalması, evlenememesi neticesini doğur- | muştu. Kulübesinde tek başmıma yaşar, her işini kendisi görürdü. Onun zaten bir yardımcıya ihtiya ci yoktu. Bütün köy gençleri, köy kadımları onu baba diye telâkki ederler ve yardımlarını esirgemez lerdi. İhtiyar, reis oğlunun kolundan tutarak kendisine daha çok yak- laştırdı ve: — Bu beyaz misafirimizin, As- lanlı Adamın kardeşi olması ihti- mali var, dedi, şimdi gidip mese- leyi kendisine haber werecek ve ikisinin konuşmalarını temin ede eğim. — Bundan misafırımızın haberi var mı? ğunu zannetmiyor. Onun daha kü çük yaşta öldüğüne kani.. — Kardeş olduğunu sen nere- den biliyorsun? — Aslanlı Adam bana bir kaç defa hatıralarından bahsetti. Bu arada Mısırda size yandığını. bir çok defalar anlattığım: canbazba- nedeki aslan terbiyecisinin oğlu olduğunu söylemişti, sanryorum. Misafirimiz Murat ta bana bu canbazhaneden ve canbazhanede- ki aslan terbiyecisinin babası ol- duğundan bahsetti. — O halde kat'i demek.. — Belki Aslanlı adamın anlat- tığı aklımda yanlış kalabilir. Böy leyse aldanmış olabilirim. — Muradr niçin alıp götürmü- yorsun? — Aslanlı adama danışmadan bunu yapamam. — Seni yolundan daha fazla alakoymayayım. Biran evvel git, biran evvel dön. — (Devamı var) GERETSCACENAUTULACANACANAACCECACACECECERCENAMAA” tur: — Consona pek düşkün müy - dün? — Evet.. — Pek iyi bir delikanlı mıydı? — EVET! Sonra, sıra çocuğun penceresi — Var.. Fakat o, kardeş oldu. rebbiye Gov, bu köpeğin haykır- | dibindeki ayak izlerine gelmiş, dığını işitmemiştir. Bundan baş- | suçlunun vekili, pencerenin dibim- ka, Mis Gov, evde, Vatleylerin ya- | de bulunan ve suçlu Hauptmanın pacağı her hangi hareketten, kö- | olduğu söylenen erkek ayak izle- peğin kuşkulanmadığını, kuşku- | ri yanında bir de kadın ayak iz- lanmıyacağını da, bir münasebet- | leri bulunduğunu ileri sürmüştür. le söylemiştir... Şahid Vulf, çocuğun penceresi Çocuğu kaçırmakla itham edi- | dibindeki yalnız erkek ayak izle- len adamın vekili, çocuğun müreb | ri olduğunu tekrarlamş, yalnız bir biyesi Iskoçyalı kıza iki fotoğraf | tanesinin pek silinmiş — olduğunu göstermiştir. söylemiştir, sonra, buraya yakın — Bunları tanıyor musun? bir yerde bir kadın ayak izi bul « — Evet.. Biri benim resmim, —| duğunu da ilâve etmiştir. — Öteki? Suçlu vekili, bu kadın ayak iz- — Benim değil.. lerinin, Mis Govun ayak izleri ol- Avukat, meçhul bir kadımn o- | duğunu söylemiş, diğer bir şahid lan diğer resimle, iMs Govun res- | yüksek bir iddia ile, bu kadın a- mi arasında bir benzerlik olduğu- | yak izlerinin tayyareci Lindber- nu tekrarla Mis Gova söylemiş, | gin karısına aid olduğunu söyle- fakat menfi cevab almıştır. miştir. Sonra iddia makamından, mü - Muhak Un rebbiye kadına şu sorgu sorulmuş- * kalmıştır. BUt HBEe li burada * Reisin oğlu bunu söylerken ta- ; ğ Hai a mane