SK — Oğlum, demişti. Baban in - sanları severdi. Bu toprağı ve bu halkı severdi. Onları koleradan kırılırken görünce, onları kurtar - mak için kendisini verdi. Sütçünün; küçük arabasma kostuğu eşeğin boynundaki çın - gnağın sesi odasına kadar gelin - cs anladı ki gün doğmak üzere - dir ve kendisi bütün gece uyuma - mıştır. © Yıkandı. Gömleğinin yakası dünkü yorgunluktan biraz kirlen- mişti. İçini dışına çevirip taktı, Şarlonunkilere benziyen papuçla - ymı parlattı. Yeni postallarını şim- diden eskimesin diye © giymedi. Küçük aynasını bavula koyduğu için pencerenin loş pırıltısını ayna edip kendisine bir daha çeki dü- zen verdiktne sonra çıktı. “Alaca aydınlık gittikçe açılı - yordu. Vapur iskelesine kadar i - yice gün doğmuştu. Küçük vapu- ra girince oturdu. —— Sıhbiye nazırmın köşkü ne * rede? — İşte şu soldaki tirşe boyalı köşk.. Bütün ömrü çeekinmelikleri ür. keklikle geçen miskin şimdi pişkin bir adama dönmüştü. Köşkün zi- lini çaldı, Çatık suratlı bir uşak açlı.. — Kimi istiyorsun? — Zeus'u görmek istiyorum. Uşak, hanım veya hanımefendi demediği için kızdı. — Hangi Zeus? — Nazır Beyin kızı Zeus, — Onun adı küçük hanrmefen- didir. — Öyle olsun. İşte onu görmek istiyorum. — Sen kimsin? Ne yapacaksm? — Ben onun arkadaşıyım. Ko- nuşacağim. Uşak ters ters baktı, Miskini deli sanmıştı. — Küçük Hanımefendi uyuyor. Göremezsin, Miskin nasıl olmuştu da pişkin- leşmişti: — Sen bir haber ver, dedi. Ver- mezsen ben kolaymı bulurum. Karşı gazinoya gider doğruca kendisine telefon ederim, o da sa- na “al arkadaşımı içeriye!,, der. Uşak kapıyı suratma kapadı. Miskinde dediğini yaptı. Köşkün kapısına dönünce uşak gülümsi- yerek baş eğdi: — Önceden yanlışlık oldu efen- dim, hoş görünüz. Buyurunuz. Si» zi bekliyorlar. Miskin bundan hiç kurum duy- madı. Zeus giyinmiş, sokağa çıkmağa hazırlanmıştı. Miskine şaşa şaşa baktı. Geleceğini (o ummuyordu. Hem niçin gelsin? — Hoş geldin ninem! Nasıl ol- du bu geliş? — Kısaca söyliyeyim Zeus, sa» na çok mühimi bir işie'n geldim: Ama kimseye söylemiyeceksin; Hele Saro ile Güner'e hiç mi hiç. — Söylemem beni meraklandır- ma, — Saro ile Güner parasiz kaldı- lar, Babalarma telgraf çektiler, Telgrafhane postayla gönderece- ğini söylemiş. Onlar da bugün ya- tın askere gidecekler. Maarif Ne- saretinin bana veidiği saati sat- mağa kalktım. Meğer kalpmış, i- ki liradan bir para artık etmezmiğ. Glee mi ağa BiZ yil > acik Yazan Aka Gündüz | (No. 19 İM EE m e e e SİRİ m Bn Sin len ln bel İl sg eğil Mm EM Vİ Alma ve başka dile çevirm. Detlet yasasınca Koru'udur ver, Ben onlara onar onar pay e- derim. Sorarlarsa, benim saat kalp değilmiş, yirmi liraya sattım, de. rim, Onlar sağ kâlirlârsa, parayı öderler, ben de sana getiririm. Sağ kalmazlarsa... — Sus! — Sustum, Sustum Zeus! Darıl- ma, — Bir dakika bekle. Babamdan alayım. Miskin paraları alınca kalktı. — Beraber gidelim; — Olmaz, olmaz. Sen onlara er- ken gelsinler diye haber gönder- mişsin, Beraber görürlerse işi ça- karlar. Hem sen bir saat sonra gel. Ben onları senden önce bulup pa- rayı vereyim. Bahçe kapısına kadar kol kola yürüdüler. Bunu gören uşak kapı” yı açarken yerlere kadar eğildi. Devirdiği çamı doğrultmak istiyor du. Miskin sosyete işlerini bilme- diği için ilkönce uşağım elini sıktı, sonra Zeus'un! Kapıdan çıkınca hizli hizli, pa- puçlarinr şaplata şaplata iskeleye ârüdü. Miskin içinde ömrünün ilk 1e- vincini duyuyordu. Sevincin ne ol» duğunu pek bilmiyen Miskin bunu bir türlü anlayamıyordu. Yalnız konuşmak, gülümsemek, koşmak istediğini biliyordu. Acaba niçin? Diye diye pansiyonun büyük avlu: | süna girinice karşısında iki dayı ço cuğunu buldu. Onlar da Zeus'a ka- vuşmak için erken davranmışlar- dr, — Vay! Gene ne var? — İkinizi de ütandırmak için geldim... — Bir suç mu ettik?. .— Yok. Hani, benim saatim bir lira bile etmez demiştiniz ya. Ben onu tam yirmi liraya sattım. — Etme! —— İnanmazsanız işte paralar. — Gerçek yahu! — Sen bunu yankesicilere kap- tırmadan nasil buraya kadar geti- rebildin? — Avucüma aldim; Sıkı fıkı ka- padım. Yumruğumu da cebimden çikarmadım. Alın, onu senin, onu senin. — Yapmamalıydın bunu. — Oldu mu ya? — Bizim paramız nasıl olsa ge- lecek, — Gelince bana ödersiniz — Ama saati sattın. — Alana yalvardım. Parayı ge- ri getirince saatimi vereğek. İkisi birden Mişkinin boynuna sarıldılar ve ikisi birden söyledi- ler: — Sen bir insânsın. — Sizin gibi, — Üniversiteye gelecek misin? — Geleceğim. Sizi bizim Lâbo- ratuvarın kapı eşiğinde bekliyece- ğim. Tam saat on birde. Söyliye- ceklerim var. Zeus'u da beraber getirin — Dünden beri sana bir şeyler oldu. —Bilmem. Miskinliğim azıttı mı ne? : Caddenin köşesine kadar bera - ber gitt'ler.İki delikanlı ayrılırken Miskin ilk gez yüksek sesle arkala rından haykırdı: — Saat 11 de! kapı eşiğinde! Uzaktan bir daha selâmlaştılar. Miskin yalnız kalınca birdenbire Lâboratuvarın Wood (vud)'tahta Wovd Tvüd) ağaçlık Wooden (vüden) tahtadan yapılma Wool Cvul) yün İ Woollen (vulen) yünlü Word (verd) kelime Work (werk) iş Work (verk) çalişır World (vorled) dünya Worm (verm) kurt Worry €vori) telâş eder Worse (vers) fena Worst (verst) en fena Worth (vers) değer” Write (rayit) yazar Wrong (rong) yanlış Yard (yard) yarda Y Year (yir) yil Yellow (yello) sarr Yes (yes) evet Yesterday (yestefdey) dün Yet (yet) henüz, bununla beraber You (Yu) siz i Young (yong) genç, küçük Your (yur) senin Yours (yurs) senin Yourself (yurself) kendin Yourselves (yursleves) kendiniz. İngilizce derslerimizi tamamlamış bülunuyoruz. İngilizcenin gramerini | de kısaca anlatarak bu'derslere niha'* yet vermek “isletiz. İngilizcede ke- Time, sekiz çeşittir, Bunlarm birineisi isimdir. — İngilizcede isme Noun (Noün)derler.İçinde oturduğumuz oda- daki şeylerin isimlerini sayalım: Ka- piş door (dor); pencere: window (vin- dow), sandalye: Chair (çeyr); masa: table (tabul); Jâmba: lamp (Jemp); kalem : pen (pen), kâğıt: papir. (pe per), kedi: cat (ket); çocuk: child kiz: Girl (geri), baba: father (fazer); ana: mother (mazer), vesaire. Bunla- rin hepsi isimdir. Bu Kelimelerden herhangi birisinin ne olduğu bize s0 - ruldu mu: isimdir, İngilizce ile: It isa noun Deriz, (Devam: var) Küğeliikin. Şikago öldük yağiyan Roze Lâtora isminde bir Italyan kadımi, yirmi ikinci çocu. ğunü doğurmuştur. Yeni doğan bu çocuk, kızdır: Dokuz büçük kilo ağırlığındadır. Gerek çotuğun, gerek ânnesinin sıhhati yerinde. dir. Kadmın daha evvel doğurduğu bütün çocuklar da sağdır, sıhhat- tedir. Resimde, bu yirmi! iki tr anasını, yirmi ikinci Tikte lohosa yatağında yam nuz. Yanı başında duran iki kız, ikiz doğurduğu en büyük kızları- dır. Bunlar, tıpkı tıpkısına birbir. lerine benzemektedirler. Kadının kaç yaşında olduğunu şüphesiz merak edersiniz. Kendisi, daha pek yaşlı da değildir. Kırk altı yaşındadır. Kocasma gelince, o da ancak kırk dokuz yaşınday- mış! > değişti. İki saatten beri düyduğu sevinç sönüvermişti. Düşüne düşüne yürümeğe baş- Tadı. Şakaklarında ince bir ağrı vardı. (Devamı var) Yazan: KADIR. <AN No. s8 Küçük Ali “benide harbe götü baba!,, diye Eskiden e garp sekileri” İspanya, Sicilya ve Tirenyen de- nizi-nasıl onun korkusundan titri- yordıysa şimdi de Adriyatik ve Yu nan denizleri düşmanlara haram olmuştu. Leventlerin, her yaz. mevsimi başında gemi avına çıkmaları ve her yaz sonunda ağızlarına kadar dolu olarak, yabut yedeklerinde kendilerinden daha çok gemiyi sürükliyerek dönüşleri, memleket için düğün bayram olurdu. Gerek Lâla Mustafa Paşa, ge- rek Sokullu ile diğer vezitler ' Şa- hin Reisin yararlıklarına - hayran idiler... Onu bir zaman dördüncü vezir olarak İstanbula getirtmek tersane kâhyasi yapmak istediler. Fakat Şahin Reis gitmedi: — Ben orada küflenirim... miss kinleşirim.. Yerim iyidir benim !.. dedi. Yerinden ayırmadılar., Oğlunun adını Ali koymuştu. Çünkü o zamanlarda en çok se - vilen bir isimdi. Kızmıda Ayşe diye çağırıyordu. Zira dokuz ya - şında babasız kalan Şahin reisi annesi büyütmüş, yetiştirmiş, bir gün onun kollarınm, bacaklarının lâzım olduğu kadar kuvvetlendi ğini gördüğü zaman Levent yaz - dırmıştı. Şahin reis ilk gençlik yıl- İarını Barbarosun yanında geçirir- ken gurbette ölen bu kadının adı, Ayşe idi. Şahin reisin her denize açılışın- da Habibe ile Ayşe baş başa, ya” nak yanağa verirler, onun selâ - metle dönmesi için dua ederlerdi. Küçük Ali ise babasının elleri « ne sarılır; — Beni de götür baba... Ben artık büyük oldum!.. diye yalvarırdı. Şahin reis: — Hiç olmazsa onüç yaşına gelmelisin, sabret!.. Diyince de ağlamağa başlardı. Bu her zaman böyle olurdu. Babası dönünceye kadar ufuk - ları gözetler, yelkenlerini şişirerek giden gemilerin hasretini çekerdi: — Ah; büyüsem ve babam gibi olsam!.. Derdi. k Bu, tam mânasile bir “Şahin yavrusu;; idi. 1560 senesi idi. Şahin reisin yaptığı akınlar en çok Venediklilere dokunduğu için fena halde kiziyorlardı. Artık Ad- riyatik denizinin dışındaki > şehir ve kalelerinden haber alamaz ol - muşlardı.Anderya Dorya'da hasta yatıyordu. Neredeyse ölecekti. Senato ne yapacağını ; şaşırmış bir halde idi. Buna her halde bir çare bulmak lâzımdı. Türklerin Malta üzerine son bir sefer yapa - rak orayı elel geçirecekleri de işi- dilmişti; Eğer buda * olursa artık Venedik ve Cenova ile bütün Ak- deniz garbindeki devletler hava - 4rz alan insanlara benzeyecekler- di. Ozamana kadar bizim Venedik- li şövalye Valeryo da şeytan ada - sındaki defineyi azar azar ve tek başına Venedik'e taşrmış, orada AKDENİZ KORSANİ| ŞAHİN REİS Büyük macera, aşk ve harp romanı 16 ikinci teşrin 193£ o v yalvarıyordu | parasile Bönintol 'ya yaptığı i oi & | ler sayesinde Marki er? ! | muşta. meye i ! den bulduğuna akıl erdi ) du. Fakat o; vaktile Ame dip te kırmızı derilileri / amcasından, onun mira$i sediyor, inandırıyordu. Venedik gibi bütün varlığ verişten ibâret, sarraf ve yi ruhlu bir hükümette zengi” damın yüksek mevkilere 8 kadar tabii bir şey olama? yo da orada ikinci amiral vi kazanmıştır. Oranın en zengin ve m silzadesi Marki Santona'n!#. madı olmuş; karisi sari f nazik, yasemin kadar ince * doğurmuştu: Bunun adı Gr# idi. O sıralarda yedi yaşın© lunuyordu. Valeryo, Şahin adını du?” Cezayirde başına gelen hatırlıyor, eski hmcı, uyan yılan gibi, kalbinin içinde gi yordu. Anderya Dorya'nınh Venedik'in bu sıkışık halin bilmiş, hem eski öcünü hem de birdenbire yirmi mil hur olmak istemişti. / O yaz da Venediğe mal f * otuz dört gemiden ancak si mana gelebilmişti. Senato "# bir toplantı yapmış, bu der" resini arıyordu. Kaçdefa Sokulluya muahededen bahsetmişler, reisin akınlarını durd istemişler, fakat her defi hiç cevap almamışlar, y: — Yazarız, yazarızl.. diy& Baştan savmışlardi. Marki Valeryo dantelli ? nı düzelterek yavaş yava$ kalktı, Öksürdü ve şunları * di: j — Bu işi ancak kılmç v€ f tirir. Şimdi sonbahar olduğ 4 Şahin reis -limandadır. 54 Trk filosu da İstanbula En kuvvetli bir fila ve sok le'bir baskın yapılırsa, : gelinir... Herkes bir söz söle gf — Türk hükümeti Si bozar... .»* — Şimdi bozmıyor da »* görüyoruz?. . edi” — İnebahtı zorlu vi ie — Her şeyden evel bi cek kadar gemi var mi” — fiprerim Dorya ei ni yaşıyor.. O sağlamı © — On iki senedir dişi v yordu. Ne yaptı?.. w ” — Bu işler lâfla senedir düzgün bir fil9 emrine verdik mi? Hepsinin üstünde Mark yo'nun sesi duyuldü! — İnebahtı'da an askeri var.. Çabucak * olanları da sayarsak P zor bulur,, Limandaki