ü ( Dünden devam ) bu esnada yaklaşm:ş ve pen n dibine gelmişti. ris Mağdaya: ; İ-?ıııhyı yak! 'edi. Oda aydımlandıktan son- ÜÜÜ 12 Va .."h"l'"'"l yüzlerine baktılar. 18 sordu: Kız Cereni,; babamı ne yapacak em, şimdi sanlarız. e Ve Mağda birden kapıya yürü: hı; Açtı, İşıuııılık rTüzgârla bera- ç Senç bir kız içeri girdi. Üşü- W: gıu!d—." kıpkırmızı ol- bi er:nı İi lîulıunın altına Clkınhn'h" ç G.oğ.ıu“ıçeı'ı çekik, ba- | eri dönük, ve biraz kan- 'ağda bir sene ders okut- ' budala kızı isticvaba baş- u. M Fuğu b ı'dl: Ci Baba Östoyan'ı ne yapacak- Mük. : '-la:eh"' bir cevap vermedi. Ev. n anbrıviçer. 'edi, &, h 1 ğ 'Onra alık alık etrafma a AÇ e ıöbl" tey Yapmıyacağım! SK 'e ise ne arıyorsun? — <Ki Aramıyorum, SK arıyor? mitel, M.“ eler, b a bi Ü :;d"l Sapsarı kesildi ni kaj n 'İl:'lrl dayandı V ” tüfekli toyani * Oraya ge | ihıı.:_' Hem evle- | Tarla Borise | Buat; k.")ı Di dedikten sonra bir tüzgü, € birakmıştı. Şid. dllı.l. Siriyor. Lâmbanın Siktı detii, * Bitme - Bo- F E.:_ğ_ s: i şeyi ede- Şimdi bü- m h ber aldılar, H;cı in ettiler, tün servetimiz olan sekiz yüz lira- yı istiyecekler. Babam giderse iş- kence ve tahkir edecekler, Şimdi bçn giderim.Onlarla konuşur; ken dileriyle beraber dağa çıkmağa ra zi olduğumu söylerim ve paraların da henüz almmadığını; bir hafta sonra elimize geçeceğini anlatır ve kandırırım. Yarın akşam bizi burada bulamazlar.. | Mağda me'yus ve perişan: — Ah inanmazlar; saha bir fe- nalık yaparlar. Dedi. Boris tekrar temin etti. Mutlaka kandıracağını, böyle ha- reketten başka çare - olmadığımı; baba Östoyan giderse işte asıl fe- nalık © vakit olacağımı uzun uza- diye anlattr. Mağda asabi ve derin !“Çkmklırlı ağlıyor, kıvranıyor; ince parmaklariyle kumral saçla- rmı sıkıyordu. Boris kalpağını ba- şına koydu. Karısını tekrar öperek ve elini sıkarak: —Haydi sevgilim; cesur ol; de- di. Yarrm saat sonra gelirim; yata rız. Bu son gecenin heyecanları bi- ze bir hatıra olur. Kapıya yürüdü. Mağda da bera ber yürüdü. Titrek bir sesle: — Ben de geleyim, Boris! Dedi. Lâkin kocası razı olma- di: —-Sen orada sâarhoşlarım arasın- da ne yapacaksın? Burada otur, bekle, yarım saat sevgilim, cesur ol. — Ah, bari yanına revolverini alsan... — Muharebeye gitmiyorum ki., Konuşmağa gidiyorum, luzumu yok! Dedi, Ve asabi bir istical ile dı- şarıya çıktı. Mağda kapıda kalmış | &. Karanlık öllö tutülücak ve” his- solunacak kadar siyah ve kesifti. Kacası bu karanlıkta kaybolmuş- tu, Sevgili Borisini yutan bu siyah rüzgârlı gecenin ademi andıran, ölümü ihtar eden korkutucu karan lığı göılerinden vücuduna, da- marlarına giriyor, kanına karışı- yor; ruhuna nufuz ediyordu. Başı döndü. hıçkırıklar ve göz yaşları içinde tıkandı. Olduğu yere yıkıl- dı. Gözlerini vahşi ve siyah gece- | 'ye dikmiş, siyah ve soğuk rüzgâ- rm altında ağlıyor, fasılasız hıçkı- rıklarla kıvranıyordu. aba İstoyan daima, güs neş battıktan bir saat sonra yaltar, hemen u - yur ve sabah olmazdan iki saat kapısını açtı. Gelini bahçe kapısı- nin eşiğinde uzanmış görünce şa- şaladı. — Ne yapıyorsun orada? 'D_edi. Mağda kayın babasının sesini işitir işitmez kalktı. Toplan- | van imtihan edildi ve komisyon şüp- HABER — Akşam Postası Bahisler: Hesap yapan hayvanlar! 14 yaşında bir mektep çocuğu kadar hesap yapabilen bir beygir! Cihan savaşından evvel köpek ve bey girlerin cemi, tarh, zarp ameliyelerini yaptıkları ve hattâ cezri murabba ve mikâp çıkarabildikleri — havadisi A manyadan gelmiş ve herkes hayretten hayrete düşmüştü. Hesap yapan beyğirler — a - Ber - lin beygiri - 1900 senesine doğru, ufak bir geliri olan biraz delimsi, Berlinli | Vilhelm Von Östen isminde bir adam hayvanların zekâveti meselesiyle boz- muştu. Bu adam — Hans isminde bir Rus aygırmı terbiye etmeğe koyuldu ve bu hayvana Almanca “Kluge” lâ- kabmı taktı. Von Osten bu beygire hesap ders- leri vermeğe başladı ve bunun için de aşağıdaki usulü takip etti. Önce hayvana sağ, sol, yukarı, a - şağı V. 8. gibi şeyler öğretti ve bundan sonra hesap dersleri vermeğe başladı. Hans bir masanın önüne getirildi ve üzerine bir, sonra iki, — ve daha son bir çok bilyalar konuldu. Von Östen, Hansın — yanında diz çöktü ve masa üzerine kaç bilya ol « duğunu söylemeğe ve her — defasında hayvanın bilya miktarı kadar tırnağı- ni vurmağa mecbur. — etmeğe başladı. Af zaman sonra, bilya yerine, adedi ayırabiliyordu. Onlar için sağ tırnağını ve vahidi kıyasi için de sol tırnağını vuruyordu. Zait ve nakıs işaretlerini — biliyor ve zarp ve taksimin kaidelerini öğrenmiş bulunuyordu. Bir kac ay sonra cezri murabba ve kara tahtaya yazmağa başladı ve alı - nan netice şayanı hayret bir dereceye | vardı, Beygir, çok geçmeden saymağa (yami istenilen sayıda ayağını vurma- Ba)ve hattâ ufak tefek hesaplar yap - mağa, küçük küçük meseleler hallet - meğe muvaffak oldu;. okuyor, muzika çalındığı zaman, doğru — parçalarını, falsoları tefrik edebiliyordu. n Hayvan aklı durduracak kadar kuv. vetli bir hafızaya malikti: Haftanım i- çerisinde her günün tarihini göstere - | biliyordu. Elhasıl 14 yaşında bir mek- tep çocuğunun yapabileceği hesap a « moliyelerini kolaylıkla başarabiliyor - du. Bu seri ve hayret verici netice ilân edilir edilmez Von Ostenin evine me- raklı bir çok insanlar üşüştü. Bazıları bu neticeye inanıyor ve bazıları da bü- tün bunların bir göz boyamadan iba - ret olduğunu ileri sürüyordu. Bu iki grup arasında — çok şiddetli münakaşalar baş gösterdi. Bunun ü - zerine Prof. Strümpf ve Prof. Nagel, hayvanat bahçesi müdürü, bir sirk mü- dürü, bir baytar ve süvari zabitinden mürekkep bir komisyon toplandı; hay- heli hiç bir şey görmemekle beraber bir kararvermeği münasip görmedi, Ikinci bir komisyon toplandı: Prof. Strumf, Berlin ruhiyat lâboratuvarın - dan M. Oskar Pfungst işe koyuldular ve uzun müddet uğraştılar, tecrübe - ler yaptılar. Bu komisyonun raporunu M. Pfungst yazdı ve Hans ismindeki beygirde hiç bir zekâvet olmadığından ve hiç bir harf ve adet tanıyamadı « Bını, hesap etmeği, saymağı bilmedi - ğini ve yaptığı şeylerin, sahibi tara - fından verilen, görülmiyecek derecede, ' — Hiç! diye cevap verdi, dışa- rı çıkacaktım, uzanmıştım. İhtiyar ocağa doğru yürüdü. Mıidı kapıyı itti. Ve ocağa koş- tu. Odun attı tutuşturmağa başla- dı. İhtiyar çubuğunu dolduruyor- du. Mağda ateşi yaktıktan sonra ortada; kaba ve kalım ayaklı ma- sanın yanındaki bir sandalyeye o- turdu. Dirseklerini dayadı. Başmı ellerinin içine aldr İşte yarım saat oluyordu. Boris henüz gelmemişti. ' | Niçin bu kadar gecikmişti? Kalbi burkülüyor ve avazı çıktığı kadar haykırarak ağlamak, kendini yer- k;re atmak, koşarak Melinanın &- vine gitmek, Borisi bulmak, onün kolları içine atılmak istiyordu. — Arkası yarn— küçük işaretlere itaat etmekten iba - ret olduğunu bildirdi, Von Osten, bunun üzerine protes- tolar yağdırdı; buna kimse ehemmiyet vermedi ve meyus, 1909 da 71 yaşında iken öldü. Elberled beygirler. B. — Von Os- tenin şakirtlerinden Elberfeld'li zen - gin bir fabrikatör olan M. Karl Krall | 1908 senesinde, eskiden emek verdiği | Hansı satın aldı; bundan başka Mu - hamet ve Zarif isminde iki aygır elde etti ve sonraları bunlara ilâveten bir Shetland Midillisi (Haenschen) ile ta- mamiyle kör ve hiç koku almıyan sa - kin bir aygır ile genç bir fil (Kama) satın aldı. Fil bütün gayretleri seme - vesiz bırakmıştır. M. Krall az zaman içerisinde cidden hayret verici neticeler elde etti. B. bi - | rİnci dersten sonra iki hafta geçme - den Muahmed, küçük cemleri, tarhla- | F yapıyor, onları, yahidi kıyasiden | Cigara içen bir eşek! mikâp çıkarabiliyordu, Sahibinin tan » zim ettiği bir alfabe ile heceliyor ve okuyordu. 1 10E 20A 30 (i 400 SOU 60 El Amudi olarak yazılmış adetler için sol ayakla ve ufki yazılan adetler için aA zs EnNTOrFr FT xX UA ĞHN de sol ayakla vuruyordu. Şu halde hay- * van “D” harfini göstermek için sol a. | yağı ile iki darbe ve sağ ayağı ile üç darbe indirmesi lâzımdır. — “K” harfi için sol ayağı ile dört ,sağ ayağı ile de dört darbe indirmesi icap eder. “x” harfi için sol ayağı ile ve sağ ayağı ile altı darbe indiriyordu. Beygir karışık olan bu alfabeyi çok süratle öğrenmiş oluyor ve “Ei"Au” gibi işaretleri de kolaylıkla bulabili - yordu. Elbörfeld beygirleri yalnız hesap yapmakla kalmıyorlar, sesleri, renkle- ri, kokuları birbirinden ayirt edebili - yorlardı. Önlerinde söylenen isimleri, tırnak- lariyle vurmak sayesinde lııwîyırlıb dı. Yalnız sadalı harfleri beceremiyor- lardı, Meselâ Zucher kelimesini ZKR şeklinde vururdu. | İ Bir gün Maeterlinek, Muhamed ile | | ahırda başbaşa kalmaşlardı. Mümai - deyh indiği otelin ismini gayet açık bir tarzda bir kaç defalar — tekrar — etti: Weidenhof... Hayvan aşağıdaki harf - leri tirnağını yere vurarak yazardı: - WEİDNHOZ Ayni şerait tahtında, yani Muha - met ile”başbaşa olmak üzere M. Mae- terlinek yalnız bir tarafında arap â - detleri yazılmış ( ) on mukav- va aldı, bunları karıştırdı ve hava - nn önüne koydu. Hayvan mukavva - ların üzerinde yazılı olan adetleri sa- rih bir sürette vurdu. Mukavvaların üzerinde yazılan a - detler muhtelif renklerde, — muhtelif boyalarla yazılmıştı. M. Maeterlinck sağda bulunan kartonun rengini sor- du ve beygir alfabesiyle o rengi yaz- dırdi. Hacncehen ismindeki Midilli ile M, Maeterlinck hesap temrinlerini yaptı. Kara tahtaya 441:7 yazdı; cevap: 63 çıktı. Bunun üzerine muhtelif adetler- le cem, tarh ve zarplar yaptırdı; hay- van nadiren aldandı. Kör Barto çok güçlükle talim ede- bilmişti. Bu hayvanın büğürüne hafif derbeler indirerek harfler ve adetlerin kıymetleri öğretilmişti. Bu sayede Bar to da küçük hesap ameliyelerini yap- mağa muvaffak olmuştu. M. Pfungst'ün dediği gibi, gözle ve istemiyerek verilen emirler nazariye- si doğru olsaydı tamamiyle kör olan Barto için bu noktai nazar kabul edi- Temez. Muhamet aşağıdaki ameliyatları gayet kolaylıkla yapabiliyordu: x ü y MA Ptaukafı. & x4 ' . y " " 4 X 4;0_ KZSE- l aj ekr G Vx dut l6 eeei VÖT ÜT 19 . xX zpö Maeterlinek'in ziyaretinden bir kaç gün sonra Muhamedi imtihan etmek üzere Doktor — H. Hacnel geldi. M. Krall seyahatte olduğundan beygirle başbaşa kaldı. Ve kara tahtaya - işa- retini yazdı; cebinden çıkardığı iki mu: kayvayı, bakmaksızın, işaretin sağ ve soluna koydu; mukavvalarda yazan a- detlerin ne olduğunu bilmiyordu. Hayvan tırnağını vurarak 15 oldu- ğunu duyduktan sonra doktor döndü ve kara tahtada 7 -- 8 adetlerini oku- du. Ayni şersit altında bir çok zarplar yaptırdı. Artık son olarak bir zarf içerisin « den cevabını bilmediği bir mesele çı « kardı, / 1816 787 Muhamedin cevabı 53 idi. Doktor kâğıdı çevirdi. Ve orada yazan cevabı okudu: 53. Bu iki zatın müşahedatını okuyarak beygirlerin dalima tam ce e vap verdiklerine inanmak lâzımdır. (Devamı var), Mustata Santur