"Ğ_iireşçîleır.îıhiz dünkü maçlarda galip geldiler HABER Her parçası ayrı bir heyecınlı okunıcık macera, kıskançlık, kuvvet, aşk ve seyahat romanı ç Geçenlerde Venedikte yaprlan beynelmilel deniz “motörleri yarışında resimde gördüğünüz “Mise Britain ITI" adlı İngi- liz motörü saatte 177 kilometre, 185 metre (İ11 mil) ile birinci gelmiştir. 1300 beygir kuvvetinde bir motörü olan bu jyarış teknesi dünyanm süratli motorbot larından biridir. Fakat İngilizlerin büyük emek ve ümitlerle hazırladıkları bu motör de dünya rekorunu Amerikalıların elinden alamamıştır. Dünya rekoru 124,981 mil ile Miss Amerika motörjinde., dir. ” ESNAF VE İSÇCL.. | HT .. Devletçilik usulü esnafa zarar verir mi? Pek çok kimselerde şu kanaat vardır: Makine sanayii ilerleyin - ce, küçük sermayeli san'atkârlar mahvolur. Bu fikir, bizim esnafı da bedbinliğe sevkediyor. Devletçiliğin tatbik edildiği memlâketlerde bunun böyle olma- dığını göstermek için, İtalyan mi- salini ele alalun, Böylelikle, dev - letçiliğin esnafa düşman değil dost olduğunu da ispat etmiş olu- yoruz: Htalyada küçük sanatlar *“İl Corriere Della Sera,, 28 E,»mı& 1934 tarihli nüshasından : İtalyada küçük san'atlar günden gü- ne çoğalmöktadır. Italya hükümeti, kü- çük san'atlar hakkında bir istatistik neşretmiştir. Bütün İtalya matbuatı bu mesele ile alâkadar olmaktadır. Sta- tistik enstitüsü küçük san'atları şu su- retle iza hediyor: Büyük sanayi ile küçük san'at ara- sındaki fark, teşebbüsün — derece ve & hemmiyetinden anlaşılır. Küçük san'at-- ların mümessilleri — korporasyonlarda mevcuttur . İtalyada on yaşında ve on yaşından| daha büyük olan küçük san'at mensup - larınımn adedi 1,415,559 dur. Bu rakam- Hasbuhal Veresiye esnafı batırıyor Bir çok esnaftan ayni şikâyeti işitiyoruz: “ veresiyedenbatıyo - YUZ..,, Bugünkü nüshamızda'da bak: kal Nuri Efendinin ayni tarzdaki feryatları ayuka çıkıyor.. Vaziyet <idden fecidir... Bilhassa, bu bak- kalları mahveden bir usuldür. En büyük kabak onların başına patlıyor.. Öyleyse ne yapmalı?. Pek basit: Veresiye vermemelidir!. Yahut ta, | pek muayyen şerait altında vere - | siye vermelidir. Bunu da, bakkal- lar, kendi cemiyetlerinin koyacağı bir zapt ve rapt ve nizam tahtında veresiye verdiği esnada ötekinin vermemeğe kalkışması kabil de - ğgildir. Herkes veresiye verene risizlikten, öteki ise, mallarını el- Bütün bakkalar, cemiyete kay- dedilip cemiyetin veresiye hakkın- da tayin edeceği kaidelere boyun lara nazaran İtalya nüfusunun — yüzde dördü küçük san'atlarda çalışmaktadır. Büyük sanayide çalışanların — adedi de| 3,905,819 u bulmaktadır . Şu halde İtal-| yada büyük ve küçük sanayide çalışan-| Jarın miktarı 5,321,378 dir. Bundan an- Taşılıyor — ki, Ttalya umum — nüfusunun yüzde otuzu san'atkârdır. Ttalyada küçük san'atlar iki kısma ayrılır: Biri maiyetinde işçi bulundu ran patronların bulunduğu sı İ vi de başlı başıma çalışan küçük san'at- erbabıdır. Maiyetinde işçi bulunan patronların mevcut olduğu sanayi 256,512 dir ve|— müstakillen çalışan küçük sanayi adedi de 514,154 tür. Küçüksana'tlarda ücret- Te çalışan amelelerin adedi 644,893 - tür. Küçük san'atlar arasında en kalabalık | smıfı terziler teşkil eder. Bundan son-| rya derlellik sanayli gelir. Ondan sonra| eğmeğe mecbur olmalıdır. Bu na razı olmazlarsa işte böyle bin- lerce liraları da deve olur!.. Kavafoğlu Hamiş:! Yanlış anlaşılmasın: Hiç kimseye veresiye verilmesin demiyoruz.. Esnaf cemiyetlerinin koyacağı nizamlar, — veresiyenin -.| hangi şerait altında kimlere verile- bileceğini tesbit edecektir.. — Ya- ni namuskâr müşteri ile batakçı belli olıcıkhr Mıntaka itibarile en ziyade küçük san'atların inkişaf ettiği yer Copania'dır. | Bundan sonra Venedik mmtakası, daha sonra Calabria, Toscana, Piemonte mın- takalarıdır . Küçük sana'tlara — mensup — olan| tanzim edebilirler.. Yoksa, birinin | koşar; peşin alış veriş eden müşte- | | yaparım., Hükümete ben de ver - den çıkarıp parasını alamamasın- | | dan dolayı mahvolur! | ması lâzım olan, şeyleri ben de | vermezler. Kapalı çarşı akıyor! Kanaltcarer vmm"nhn—nm astii Efendi: *“ Haberin daimi okuyucuların - l danım. Bizim derdimizle uğraşma ğa başladığından çok memnun ol- dum. Benim derdim dükkânımın fe- na halde akmasıdır. Kaç defa hep bir olup Evkafa gittik. Yalvardık, | yakardık. Ricalarımız hiç bir neti- ©e vermedi. Kışın dükkânm içine de şemsiye ile geziyoruz. Malları- mız harap oluyor. Eğer Evkaf bu sene de damı esaslr bir surette ta- mir etmiyecek olursa dükkânı ter- ketmek — mecburiyetinde kalaca- ğım.,, Vurguncu seyyar esnafla mücadele Kadıköyünde seyyar esnafm- dan Hamza Efendi diyor ki: Beş sene dir seyyar — esnaflık gi veririm, benim de belediyede esnaf kaydım var dır. Ve bütün diğer esnafın yap - yaparım.. Yalnız, arasıra türeyen satıcılar oluyor. işte bunlar hem dükkâncı- ları, hem de bizi mutazarrır edi - yorlar. Vergi vermiyen bunlardır. Bir iki gün öteberi satarlar, sonra kayıp olurlar. İhtimal başka bir semte giderler.. Bu gibiler, bir uğradıkları ye « re bir daha uğramadıkları — için satacakları mallara ehemmiyet Çürük olur, eski olur. Ucuza satarlar... © İşte bunlara belediye bakma - lıdır.. 1,4415,559 dan 1,035,314 ü erkek — ve 380,245 i kadındır. Şu haldo san'alkâr- ların yüzde yetmiş üçü erkek ve yüzde yirmisi kadındır. Yaş itibarile küçük ıın'ıi:ın mensup ASLANLI HÜKÜMDAR SÜLEYMANIN OĞLU Tefrika No. 52 Bunun üzerine Süleyman ayak- larını açtı ve ona yetişmek - için koştu. Yaklaşmca tekrar seslendi. — Hergül! Hergül!.. — Ne var Süleyman? — Biraz geri kal... Seninle ko « nuşacaklarım var., —İyiama ben'bu vahşilerin | pusuları nasıl kurduklarını öğren- mek istiyorum, — Öğrenirsin.. Benim söyliye - ceğim daha mühim. — Nedir?., — Biz avdan sonra bunlardan | ayrılalım, diyorum. Ömrümüzün sonuna kadar burada kalmaya ka- rar verdikse pek âlâ.. — Nereye gideceğiz. — Nereye olursa.. — Buna birdenbire karar vere- miyeceğim.. Hedefsiz bir yolculu- luğa çıkmaktansa burada kalmayı tercih ederim. Aylardanberi çek- tiğimiz üzüntüye yeni baştan baş- lamak için her halde bir sebep ol- malr.. Blanş razr mı?x, — Daha onunla konuşmadım.. Fakat, gitmeği kalmağa tercih e- | der sanırım.. — Hükmünü konuştuktan sonra ver.. Kafile, taneleri siyah taşlardan yapılmış bir tesbih wibi. ssun va ince yolun üzerine ıı:r,mmışh Başları üstünde av — levazımı, yiyecek ve içecek getiren vahşiler kafilenin gerisinden geliyorlardı. Blanş ta bunlar arasındaydı. Aşi- ta ile çok sevişmişlerdi. Bu güzel vahşi kızı, beyaz derili güzelden çok hoşlanmış — olacaklı ki, onu, yanından bir dakika bile ayırmı - yordu. Reis Sima'nın kendilerine ayrı ayrı kulübe tahsis etmesine rağ - men Aşita, Blanşı kendi kulübe - sinde kalmıya razı etmişti. Beraber yiyor, beraber içiyor - lardı. Blanş Aşitayı yavaş yavaş terbiye ediyor, ona temizliğin ne olduğunu öğretiyordu. Süleymanın ağaçtan yaptığı çı- | talın bile nasıl kullanılacağını öğ- retmişti. İlk defasında damağına batırmıştı. Fakat sonra.. — Artık Blanş kadar değilse bile onunki- ne yakın bir meharetle kullanabi- liyordu. Ava ahçılardan başka kadın ©- larak bir Blanş, bir de Aişta işti- rak etmişti. Kabilenin diğer kadınları köy - de, kulübelerinde kalmışlardı. Hergül sözüne devam etti: — Blanş geriden geliyor, ister- sen bekliyelim... Flrs.cee — Bekliyelim.... YNK Blanş yanlarına Süleyman: — Blanş, olııılınıı kaısmı azamı yirmi bq ıle kırk dört arasındadır. Italyada küçük san'atların mevkii pek mühimdir, Yukarıdaki rakamlardan anlaşılıyor ki, küçük san'atlar, İtalyanın iktısadi ve içtimai hayatında, mühim bir unsur teşkil etmektedir. Faşist rejiminin gösterdiği yaklaşınca, seninle azıcık ko- yüksek | alâka sayesinde İtalyada küçük san'at- lar gündengüne inkişaf etmektedir , D .| 'W Yere' iYazan: l Rıza ! Şekip nuşmam lâzım, dedi. — Ne var?, ; — Ben, artık burada daha ff la kalmayı mânasız — buluyo! Avdan sonra, geri dönmeden ? lumuza devam edelim.. — Nereye?. — Nereye gitmemiz icap Be... — Sen bilirsin... Blanş bu: — Sen bilirsin... Cümlesini çok cansız — sarif mişti. Bu, muvafakatinden ?i de,çaklına pek uygun gelmediği delâlet edecek bir şekildeydi. Sonra ilâve etti: — Fakat iyice düşünüp tı madan... — Düşünüp yok bunda.. — Bu maceraya atılalı beş £ geçiyor.. O zamandanberi bu beş on gündür azıcık rahat zü gördük.. İkinci maceraya H kendimizi biraz daha topladı! sonra atılalım, derim... Maamaff WAYRY SOY veY Te TETEUN bol nu kabul ederim. — Senin dediğin gibi —© Bunu avdan dönüşte düşüneli | taşınacak bir Şöyle böyle be; saatten — fa yol yürümüşlerdi Orman içindi geniş bir meydanlıkta gecelemi? karar vermişlerdi. — Bir an içi getirilen büyük kütüklerle y iki buçuk metre yüksekliğinde çardak kurmuşlar, üezrlerini & lar arasına sıkı sıkıya yerleştiril? yapraklarla kapamışlardı. çardağın üstünde — beş kişi ferf ferah yatabilir, dinlenebilirdi. Kabile halkı, misafirleri hazırladıkları bu yeri, tamamt” bitirdikten sonra Süleymana tef Tim ettiler. Burada Blanş, Aşita, Hergul Süleyman geceleyeceklerdi. Blanşla Süleymanın gönül leri, kaçırılma hâdisesinden so!” ra daha ateşli bir safhaya girmi” ti. Hele bu, Blânş'ın kurtuluşu takip eden günlerde daha dal V dak salmıştı. | Blanş, Süleymana tasavvur dilemez bir alâka ile bağlıydı. leymanın da kalbi ayni hisle pıyordu. Bünun gizli kalacak bir olmadığı için Hergül: —E h. dedi. Burası, yeni liler için hazırlanan bir — köşkt” farksız.. we Süleyman: SA | — Biz malüm... Fakat sen ” bu köşkte misafirsin.. Yoksa nin de bizden saklı bir şeyin da onu mu anlatmak istiyors! (Devamı var)