Hançerli IT]Kadm r—u—........_. eeresan nnni No. 7 | Yızın. ak Ferdi.. Sivil memur, Yavuzdan alacağı olan bir tüccar rolü yapıyordu! — Çak âlâ! Benim kendisinden | bin lira alacağım vardı. Bir kaç defa lııber gönderdim. Aldırma- dı.. Evınııdekı kıymetli eşyayı söy le bir gözden geçirmeğe karar ver dim, — Eşyama hacız mı koydura- caksınız? — Evet.. Fakat, evvelâ sizinle görüşmeğe lüzum gördüm! — Yavuz Bey bana şimdiye kadar böyle bir kimseye hem de bin lira borcu olduğundan bahset- memişti. — Kocanız size bütün esrarmı anlatır mı? — Benden bir şey gizlediğini zannetmiyorum... Hüviyeti meçhul alacaklı bir- denbire tavrımı değiştirdi: — © halde kotanızm bu'saatte nerede gizlendiğini de bilirs'niz! Haydi, söyleyin bakalım? Yavuz Bey dün akşamdanberi nerede- dir? Bedia metanetini muhafazaya çalışarak: — Boğaziçine gideceğini söyle- mişti. Bu gece zannetmem ki gel- | sın., Dedi. Hüviyeti meçhul misafir: — Her zaman gider mi? -diye sordu- ve giderse çok kalır mr? — Her zâman gider., Bazan bir | iki gece kalır. — Boğaziçinde nereye gider? — Büyükdereye.. — Kime?... — Dargın bulunduğum teyze- | sine.. — Tuhaf şey! Teyzesiyle dar- ginsınız demek? ! — Evet., Çoktan beri kendisiy- le görüşmüyorum. — Teyzesi ne vakitten beri Bü- yükderede,oturur? — Bir sene kadar oluyor. — Ondan evvel?.. — Zannederim Gedikpaşada.. — Büyükderedeki adresini ve- rir misiniz? — Bilmiyorum.. Piyasa cadde- sinde bir evde oturur amma.. Han gi evde oturduğunun farkımda de- gilim. Hem bu kadar aceleye ne lüzum var? Mademki şimdiye ka- dar beklediniz.. Bir iki gün daha bekleyiniz., Ne olur? Bedia konuşurken misafire bir sigara uzatmıştı. Hüviyeti meçhul adam cebin- den çıkardığı kibritle kendi pake- tinden bir sigara çıkarıp yaktı: — Tşekkür ederim.. Bendeniz bafra sıgarasından başka sigara içemem. Bedia sigarayı masanın üstüne bıraktı.. Gözünün ucuyla misafiri yukarıdan aşağı kadar süzdü. — Beyefendi, zatı âliniz ticare- te sülük etmezden evvel hâkimlik, müstantiklik falan yaptınız mı? — Niçin sordunuz? — Sizinl konusurken I:endımı hâkim huzurunda zannediyorum. İnsana âdeta ahret sualleri soru: yorsunuz! W — Efendim, kolay değil-bu. Bin Xraktk bir borç meselesi. l haber alınmıştır. Bedia gülümsedi: — Doğrusu ya, benim bu borca hiç aklım ermedi. — İnanmıyor musunuz? — Bana senedini misiniz? — Yanımda değil. — İşte şimdi şüphem daha faz- la arttı., — Ben ne olabilirim, hanrme - — Güzel bir müstantik.. Zeki ve işgüzar bir taharri memuru. — Derhal hatırınıza bu meslek- lerin gelişi de, sizin kocanızdan şüpheniz olduğunu gösteriyor. Ya vuz Beyin bir. vak'anın izlerini kaybetmek için gizlendiğini ne- den saklıyorsunuz! Bedia kahkaha ile güldü: gösterebilir — Hah şöyle, beyefendi! Açılı- | nız biraz.. Hüviyetinizi gizleme- yiniz! Ben zaten sizin sivil bir za - bıta memuru olduğunuzu daha evi me ilk adım attığınız zaman anla- | mıştrm, Hüviyeti möçhul misafir, me- | mur olduğunu ima ederek: — Öyle olsun, dedi, fakat siz de eminsiniz ki, Yavuz Bey şu da- | kika tagayyüp etmiştir. Aksi tak - | dirde.. —— Aksi takdirde evinde bulun: ması lâzımdı demek istiyeceksi- niz, değil mi? — Şüphesiz.. — © halde arayınız, efendim! Ben mert bir kadınım.. İşte evim.. Odalarımın hepsi açık, Kocamı e- | vimde saklamağa kat'iyyen tenez- zül etmem... — Ben de öyle tahmin ediyo- rum, hanımefendi! Gözlerinizden, tavırlarınızdan ben de anlıyorum ki, mert vetemiz yürekli bir ka- dınsınız! Herhalde zabıtanın şid- detle takip ettiği bir bâdisenin kahramanımı —kocanız değil, ba- banız bile olsa— kanun ve insani- yet namına ele vermekte tereddüt etmiyeceksiniz! Bedia saf ve temiz yürekli bir kadın rolü oynamakta devam edi- | yordu. — Buyurunuz, evimi arayınız, dedim ya! Diyerek ayağa kalktı. Memur evvelâ hüviyetini gös- | terdi: larından Keramettin.. Ve sonra, birdeti ciddi bir ta- vırla: — Lütfen beni yatak odasma götürür müsünüz? (Devamu var) Bursa Pazarı Ankarada şube açıyor Beyoğlunda, Sultan hamamın - — Polis müdüriyeti başmemur- Prâtâk n Kayat Bilgisi Nakıl ve terecüme hakkı mahfuzdur Yazan : M. Gayur ' Mantar — Olta ipinin kalmlığına göre bir bezelye — cesametinden -bir mandalina cesametine kadar olabilir. Uzunluğu istikametinde — delinmiştir. Bu deliğe bir kaz tüyü fehmi geçiri- Tir. Oltanın ipi bu kalemin boşluğun- dan geçer. Mantar ne kadar uzun o « lursa o kadar iyidir. Mantarın iyi gö- rülebilmesi için üst kısmı — ekseriya karmizi — ile boyanır. Mantarın su yü- zünde kalabilmesi için olta ipinin de- mize batan kısmının - sikleti ile müte - vazin olması lâzmadır. F — Kurşun: Mantarı müvazene- | lendirmek ve oltaya şakuli bir istika- met vermek için kullanılır. Küçük ve orta balık oltalarında muhtelif kutur- da saçma kullanılır. Olta ipi saçma - nın yarık yerine yerleştirilir. — Sonra saçma dişle veya kıskaçla sıkıştırılır. Pek iri saçmalar kullanılmaması şaya- nı tavsiyedir. Bunun yerine müvaze - neyi temin edecek — miktarda küçük saçmalar kullanmalıdır. Son kullanı - lan saçma “yem"” den hiç olmazsa o- tuz beş santimetre mesafede olmalı - dtr. Diğer saçmalar ise ikinci birinci- den yarım santimetre üçüncü dörtle üç santimetre ve ilâhara mesafede o - larak konur, — Sazan gibi iri balıklar tutmak için zeytin biçiminde iri kur - şunlar kullanılır. Bu saydığımız altı başlıca parçadan mürekkep oltadan başka bir takım tali âletler de kullanılır: 1 — Sonda âleti: Yukarısı bir hal- ka ile biten ve altında kurşuna rapte- dilmiş mantar bulunan iri bir kurşun parçasıdır. Balık tutulacak mevkin derinliğini tayin için kullanılır. Bu . nun için zipkin sonda — kurşununun halkasına geçirilir ve ucu kurşunun altındaki mantara takılır. Olta ipi müteaddit defalar atılarak suyun derinliği tayin olunur. Manta: rın vaziyeti derinliği ölçmeğe hizmet eder. 2 — Sargı tahtası; Balik avlandık - tan sonra olta ipi bunun üzerine sarıla- rak bırakılır. Sargt tahtasmın — contası olmamalıdır. En iyisi bir nevi makara- dır. İp sarıldıktan sonra zıpkin maka - ranın kenarındaki küçük — sapa takılır. Eğer olta ipi yassı tahtaya sarılacak o- Tursa tahtanın ipi hırpalıyacak — keskin kenarı olmamasına ayrıca dikkat etme- lidir. 3 — Kepçe: Olta ile tutulan iri ba - hldarı sudan çıkarmağa yarar. Bunla - rın denizden olta ucundan çıkarılması, olta ipinin kopması tehlikesini gösterir. Kepçe hir buçuk metre tulünde bir sap ucunda bir demir çenbere takılmış bir ağ keseden ibarettir. 4 — Çatal: Çelikten ve ucu çatal gi- bi bir ince saptır. Balığın çenesine olta fazla takılmış olursa bununla çıkarılır. (Devamı var) SARAY (Eski Glorya) 9 ve 10 Birinci teşrin Salı ve Çarşamba Raşit Rıza Tiyatrosu (Hodelsiz Buseler) - 38 Perde Yazan : Birabeau Nakleden: M. Feridun Dekorlar : (d) gropu Gişeler her gün açıktır. Aile geçimine yardım Maarif Vekâleti celilesinin ruh- da, Bahçekapıda ve Bursada satış | satı resmiyesini haiz NEKTAR K. şubeleri bulunan Çağlıyan ve Lâle | ZARUKYAN Biçki ve dikişin bü- fabrikaları sahibi Sipahi Zade Ha | tün teferruat ve inceliklerini naza san Hüsnü Beyin müşterilerine bir kolaylık olmak üzere bu defa An- | karada Adliye Sarayı de yeni bir şube açmakta olduğu (3186) vi ve ameli olarak esaslı surette üç ay zarfında öğretir ve musaddak ittisalinde şehadetname verir. Beyoğlu Altın Bakkal Babil l (İcadiye) caddesi No. 63 AKDENİZ KORSANI No. 14 ŞAHIN REİS ı I Büyük macera, aşk ve harp romanı | Şahin reis: “Simdi seni babandan istemiye gıdıyorum, sevgilim!,, dedi Şahin Reis de eğilmişti, ikisi- | nin de ılık nefesleri birbirine karı- şıyordu. İkisi de biraz daha yak- laştılar. Dudaklar yerleşti ve köl- ! lar dolandı. — Tak, tak, tak!... Kapı vuruldu. Şahin Reis doğruldu. Kalbi ne serin bir saadetle — çarpıyordu. Genç kızı tekrar öptü. — Şimdi, seni babandan meğe gidiyorum sevgilim!.. Dedi. — Çabuk dön!.. Seni dört gözle | bekliyorum. * iste- * & ,* TUTUN ŞUNU!.. | Şahin Reis kamaranın kapısın- dan çıkarken küçük — Hüseyinle karşılaştı. — Gene he var?... Diye sordu. Hüseyin soluk -soluğa verdi: — Şeyhin meşaleli — süvarileri kenara geldiler; gemiye girmek istiyorlar. Sahilden sesler geliyordu. Demek ki genç — kızın kaçırıl- dığını, sonra Şahin Reis - tarafın- dan kurtarılarak gemiye alındığı- ni haber almışlardı, Şahin Reis yukarı çıktı. Keıu:lı ne ceki düzen verdi. Kiliemi, han- | çerini yokladı. Sonra kör Ali ile tabansıza şunları söyledi: — Benim yokluğumda gemiye hiç bir yabancı girmiyecek gemi- den de hiç kimse çıkmıyacak. Bu- nun için ne lâzımsa yaparsınız. Ben bir saate kadar dönerim... Tabansız sordu: — Şeyhin kızı burada kalacak mı?.. — Onu ben döndükten düşünürüz. — Siz dönmeden evvel almak isterlersen. — Gemiden kimse çıkmıyacak dedik a!... — Peki Reis!.. Şahin Reis, gemiden sahile atı- lan iskele üzerinde göründü. Ka - raya ayak bastığı zaman Cezayir Kâhyası Hasan Ağa ile karşılaştı. Selâmlaştılar. Hep beraber, Şeyhin konağına yürüdüler. Konak ışıklar içinde idi. Şeyh kapının karşısındaki direkli avlu- da bir aşağı bir yukarı, sert adım- larla dolaşıyordu. Etrafta belki o- | tuz kadar silâhlı ve silâhsız adam, | pençe divan duruyorlardı. Şahin Reis içeri girdi. Şahin olduğu yerde durdu ve ona baktı. — Merhaba ya şeyh!.. — haber sonra — Merhaba Sahin Reis.. Kızım nerede?.. Yoksa!.. Yarm âakşam KAÇ GESSEEEETENESEEI TUMARAEDLNAMLESALEA ASA ; Yüzü hafif sararmıştı. Demek ki olup bitenlerin hepsinden habe* ri yoktu. Şahin Reis cevap verdi: — Kızınız sağ ve sağlam — ola- rak benim emanetimdedir. Çok şü kür hayatını kurtarabildik. Fakat hemen buraya gelecek halde de- gildi. Size onun silâhını getirmek ve husus! bir şey için görüşmek ü“ zere geldim, Sonra onun nasıl kaçırılmak is- | tendiğini, nasıl bunun farkma var- dıklarını kımıldanan çuvalı, deni- ze düşmesini ve oradan kurtarma larını kısa sözlerle anlattı. Şeyh Ebüssait, Şahin Reise yak laştı. Yüzünde büyük bir sevinçle onun sırtını okşadı: — Sağ ol evlât!.. Sen olmasay- dın bugün ve bundan sonra dünya bana zindan olacaktı. Zaten ne kadar kahraman bir adam olduğu nu işitir ve seni beğenirdim. Fa- kat neden kızımı da beraber getir | medin? Yoksa kâfirler ona Bir fe- nalık mr yaptılar? — Hayır ya şeyh. Bir şey yapa- madılar. Anasından doğduğu gi- bidir. Hiç telâş ve merak etmeyi- niz. Elbiseleri ıslaktır. Gemide ça- I | bucak kurutmak için ateşimiz bu- lunmaz. Kendi hmırımdı istira- hat ediyarvebundan Hic bir şikâ- P yeti yoktur. Beni size kendisi yof- ladı. Seyh yeniden ve daha hatâret« le Şahin Reisin sırtını okşadı. Ku- cakladı. — Hemen şimdi gidelim, kızımı biran evvel görmek ve evime getir mek isterim. dedi. — Bundan evvel sizden bir ri- cam var ya şeyh!.. — Bir rica mı? Zaten sana elim den gelen en büyük mükâfatı yap- mak isterim. Dile benden ne diler- sin?.. Beraber kapıdan girdiler. Bü- yük bir salonun kenarındaki sedi- re oturdular, Burası, ortadaki fis- kiyeli havuz, etraftaki çiçekler, duvarlardaki arap çinileri ve süs- leri, halı, ipek ve kuş tüyü içinde, cennetten bir örnek idi. Halayıkyar kahve ve çubuk ge- tirdiler. Şahin Reis kahveyi aldı. Fakat Çıbık içmediğini söyledi. Şeyh, bu kahraman Türk kor- sanma dönerek sordu: — Söyle bakalım, dileğin ne- dir?., — Senden ne istersem yapacak mısın, ya Şeyh?.. — Elbet!. Sen olmasaydın - kı- zım şimdi kâfirler elinde kalacak- ti. Bana bütün dünyayı bağışlasa- lar bu kadar sevinmezdim. (Devamt var) RERESEEREEREEEENEEEARNENEZ SÜ TETERSENEN EERERİEELERTETEENTRREEEİMEENNE NNU T 0 R K Sinemasında DOUGĞLAS FAİRBANKS Jr. tarafından temsil edilen dehşetli bir mevzuu, heyecanlı sahneleri ibtiva eden bir muazzam film: ve LORETTA YOUNG A K!.. Hürriyetini, aşkına feda eden bir gencin macerası!...