——— 80 Eylül 1934 HABER— Akşam Postası hikâyesi — Allo! Allo!... Ben avükat Galip... Merhaba, hanımefendi... Nasılsmız?... Ya!?.. Böyle bir za manda?... Şampanya mi içiyorsu nuz?... Yalnız başmıza?.... — Evet,; yalnız başıma... Bütün dostlarım benden kaçıyor.. - Fazi let rolü oynuyorlar... E.... Alemdesiniz bakalım... Bana has redecek zamonımız yok mu?... — Boş zamanım olmamakla beraber, sizinle bir saatimi geçire bilirim... Pek âlâ, pek âlâ, şimdi geliyorum.. Meşhur avukat te'efonu kapa dı. Daktilosuna, kâtibine, hizmet | çisine, burnundan çıkan bir sesle, emirler verdi. Buadam,ayni za manda da salonlarda — şöhret ka zanmıştı. İşte, demin telefonda konuştu 'ğu Fazilet, ona bir akşam - şöyle demişti: — Eğer günün birinde mahke meye düşersem, itham edilirsem sizi lultacağ-m... Sonra, her tesadüflerinde, ayni | bahse temas ederek şakalaşmıştı. — Ay, demek ki, İstanbulun en artist, en şık, en güzel — kadını ol mak size elvermiyor. —Ayni za manda mahkeme huzurunda da dikkati celbetmek lüzum!... — Öyle, öyle... Her halde böyle bir hâdise başımdan geçecek.., Buna rağmen Fazilet hanıme - fendi, mahkemeye — düşmemişti. Lâkin, dostlarından biri, şakağın- da bir kurşun deliği olarak, onun | evinden nakledilmişti, Vakanın intihar olduğu münakaşa b'le kabul etmezdi. Buna rağmen rezalet ayuka çıkmıştı. Zira, bu Kdam, ev bark sahibi bir fabrika- tördü. Şimdiye kadar, kendisine bir leke sürülmemişti. Halbuki intiharindan sonra, karısma — ve gocuklarına üç yüz bin liralık bir borç bırakıyordu. Her yerde, Faziletin yiyip sü- mürdüğü bu azim servetten bah- solunuyordu. Bu adamı bir sene içinde böyle soyup soğana çevir- mişti, Üstelik te borç içinde bırak- mıştı. En iyi dostları bile, — kendisi hakkında, şöyle diyorjardı: — Artık bu kadarı da rezalet... Bu derece ileri varmamasını — bu kadına anlatmalı... , Avukat Galip, kendisini, diva- nin yumuşak yastıkları üzerine u- zatmış, püfür püfür sigara içerken buldu. Ayni divanın önünde, fab- rikatörün ceeşdi kaldırılıp taşm- mıştı. Avukatı görünce, eliyle çapkın bir öpücük yolladı... Koliyle hava- da bir daire çizdi... Sonra, bir ke- di uyuşukluğiyle gözlerini yarı ka- padı., İpek sabahlığının içinde, vücu- dunun bütün zarif çizgileri görü- | lüyordu. Lâkin, Galip, bütün bu tafsilâta nt üstüne aldığı bir maznuna sual , 80 — Bu işin nasıl olup bittiğini bana tafsilâtiyle anlatır mısınız? diye sordu. — Sonuncu günü mü? — Hayır... Evvelâ birinci günü. Mini mini ağzından, havaya doğru, kocaman bir duman hal- kası koyuverdi. Azıcık kaşlarını Yatarak, hatırasmı canlandırmak istedi. Nihayet, alt dudağını ısır- dı. Pek Ffazla bir şey htırlamadığı belliydi. mrtuet ue uN Ctaliha Siz ne | Vicdan azabı | | dükal pek az konuştuktu. Geveze değil- di. Gayet âşık görünüyordu. Faz- la konuşmadan bana aşkını izhar etti... Kendisinin çok zengin oldu- ğunu biliyordum... Ne isterse yap- masına müsaade ettim... Ertesi sa- bah, bana zümrütlü ve pırlantalı bir yüzük gönderdi... Lâkin tekrar yanıma geldiği ve beni öpmek is- tediği vakit dedim ki: “Yalnız bi- rinci defaya mahsus olmak üzere kredi açarım... Müteakip seferler tediyat peşindir!...,, Galip Bey, samimiyetimi takdir etmelisinz.... Bakınız, size de bunları samimi - yetle söylüyorum.... Fabrikatör, sözlerimi nazarı itibara aldı... Her sefer, bana bir bilezik, bir kolye, bir pantantif, diğer bir yüzük ve- saire getirdi.. Anlaşılıyordu ki, servetini böylelikle eritmiş... Hal- buki ben, bunun böyle olacağını | sanmıyordum. — Dul zevcesiyle yetişmesi icap eden dört çocuğu... — Onlar, bana ait değil... Ben, fabrikatörün parasını çalmadım... Keendi verdi... Aylardanberi, ba- na hiç bir şey vermeden ve ben- " den hiç bir şey almadan — buraya gelip gidiyordu. Bana yalvarıyor- du... Musallât olmuştu... -- Peki, sonuncu güne geçelim. — Sonuncu gün, — ayni suretle kendisinin olmam için, bana yal - varıp yakardı... Sonra, nefes ne - nefese dedi ki: “Mademki iş böy- | "ledir, yapacak hiç bir şeyim yok... Öleceğim... Kendimi vuracağım.,, şöyle diyecektim; fakat, vakit bu- | Jamadım: “Fena etmezsin...,, işte | bunu söylememe vakit kalmadan, tabanca patladı... Ne münasebet - sizlik... Bunu, ilk defa olarak bir erkek benim evimde yaptı. — Lâkin evinizin haricinde?... Sizin sebebinize... Kaç kişi?... — Pek çok erkekleri mahvet - tim... Lâkin, intihar edenler çok olmadı... İki, üçten fazla değil - dir, Çocuk safvetiyle gülümsiyor - du. Dumanların arkasından hul - yaya dalmıştı. — Vicdan azabı duymaz mısı - nız, hanımefendi? Kahkaha attı: — Paraları kalmıyan aptafların intiharı yüzünden — vicdan azabı duymak mı? Tuhafsınız, Galip B. Benimle alay ediyorsunuz galiba. Sonra, gülmekten vazgeçerek, gözlerini testekerlek açtı: — Hak., Şey... - Vicdan azabı duyduğum da oldu... Öyle bir a « zap ki, benimle birlikte ölüp gide- cektir. Bu vicdan azabmı, on altı yaşımdanyken duydum... Abla - mın evinde oturuyordum. Ablam, benden on yaş büyüktü — ve pek sevdiği bir adamla evliydi... Eniş- tem beni severmi Lâkin bana bir şey söylememiş... Birbirimiz i- çin, suküt içinde, yanyana, yanar ; K | dururmuşuz meğer... Bir gece, o- ehemmiyet vermedi. Müdafaası- | dama geldi... Bana yalvardı... Fazilet, hatıraları içinde kay - bolmuş gibi durdu... — Hülâ bu hâdisenin azabr, yü- reğimi sızlatır... Kızgın bir demir gibi, kalbime yapışır... — Demek ki, bu işe, ilk defa olarak; hemşirenize, — eniştenizle münasebet ederek başladınız?... Fazilet, haykırdı: — Hayır, hayır... Anlamadınız. Eenişteme, ablamın kocasr oldu - ğu icin, red cevabı verdim... Fe - dakârlığımın manasızlığına ba - kın... Zira. bu adam, cok geçme - bir kaç örnektir!. Kadın ve Moda Bir kadının ifrat derecede modaya düşkün olması, bir terzinin nazarında fevkalâde iyi bir şaydir. Fakat, meselo, esasında böyle değildir. İfrat derecede modaya düşkün olmanın bir israf sebo- bi olmasını bir tarafa bırakalım. Kadın, uydurursa, şahsiyetini kaybeder. Mo- | danın elinde kuklaya döner. Modayı göz önünde tutmakla beraber, derhal kabüllenişte biraz olsun titiz davranma- lıdır! Siyah kadifeden akşam elbiscleri, İngilterede pek modadır. Resimde gör- düğünüz, Londra moda — salonlarından birinde yapılmıştır. Bu siyah kadifeden akşam elbisesi, uzun eteklidir. Belde, ayni kumaştan ve ucu fiyongalı bir ku- maş bulunuyor. Omuzlar çıplak bırakıl. miştır. Göğüs ve ense de açıktır. Kolla» rın yenleri ayni kumaştan geniş parça- lar ekdenmek suretile, süslü bir hale ge- tirilmiştir. BT aoiT p iyayas ÜT gggT gy gpt ÜT a gayız KB den, başka bir kızla kaçtı... Benim de ilk aşkım, böylelikle heba ol - du.., İlk ve son aşkım... hep değişen modaya körü körüne ayak | Kadın ve Moda ade lik cereyanı baş gösterir. Lâkin, bu çok sürmez. Dışa giyilen şeylerde olduğu gis bi, içe giyilen şeylerde de süs bulunması temayülü, devamlı surotte giderilemer. İşte, bir müddet evvel iç çamaşırların- da süsün lüzumsuzluğu yolunda uyanan cereyan da, evelce olduğu gibi gene sü reksiz olmuş, tekrar süsleyiş araştırma- ları yapılmıştır. Bununla beraber, şimdi iç çamaşızlarında yer tulan süsler, eski zamanlarda olduğu gibi fazla Ince danteleler ve şık işlemeler, kâfi gö rülüyor. Resimdekiler, son moda iç çamaşırlarının süslerini göz önüne getiren " Şildir, Sü danlık — yapılma - sına — ve bunun moda olmasına biç il mi a) verir Bu şimdi bir ihtimal olmaktan çıkmış - tır. Sünğer par - çaları bir araya getirilerek ga - danlıklar yapılı « yor! Bunün için z1. neklerde — şekil - dendiriliyor. En ziyade, çiçeği ve midye kabuğunu şekiller ediliyor!. andıran tercih Elmas ve inci ger- danlıklardan son- ra cam parçala - rından — gerdan - lklar moda sahasında yer tutmuş ve bu moda hayli uzun gsürmüştü. Nihayet Bir değişiklik yapmak lâzem gelmiş, dü şünülmüş ve sünğer hatıra — gelmiştir, Bunlar, dizi halinde gerdanlık 0'-->ak - takıldığı gibi, elbise yakalarına süs te olmaktadır. Elmas ve inciden cam parça larına geçiş, iktısadi buhranım tesiriyle ortaya Çı bir moda sayılmıştı. Cam parçalarından sünğgere iniş te, ayni nok- tadan nükteler yapılmasına yol açmıştır! Resimde ayni örnekte bir kaç mendille bir mendillik ve dört papatya var, Mendillik, burada pek o kadar kullanılmaz, Lâkin, işe yarayan bir şeydir. Men- dilleri derli toplu bir halde muhafaza etmeğe yarar. Resimdeki örnek, dört kö- şedir. Kenarları, örmedir. etrafları alt tarafları gibi, santıraşlı ipek kumaştan- dır. Kumaş, ipektendir. Desenleri, papat yanın renkleri olan sarı ve beyaz renk « lerdedir. Bazı çizgilere de, çiçeğin yeşil sapı, rengi: rmiştir. Mendiller, dört köşedeki üç köşe şeklinde kapakların al tıma yerleştirilir, El işi olarak evde ya- pılması kolay olan mendillikleri yapmak, ev kadını için bir eğlence teşkil eder! aa .a Değişik biçim! Kocaya karşı Herkesin parası, sık sık ve değişik Kocası başka bir kadının iyi ve gü- ::;:* )"P""mî';":f?-_ _F':'e: bir | zel olduğundan bahsedince, bir kadının mın, parası yetmediği için, ay- B öi İsiçitide elbüse İle yükülük iüğeeder | c MeSSSSNNA | ö iei Gol aA #ildir. Hep ayni giyinişte göze görün- | lış bir harekettir. Zeki bir kadra, sama mek, iyi tesir uyandırmaz. Şu halde ne | bir münakaşa ve kayga vesilesi yapa- yapsın?. Yapacağı şey, gayet kolaydır. | cak yerde, kocasının mülâhazasına — iş. Yeni elbise alamıyorsa, elbisesinin bi- | ( |A Li b sözlüh çimini değiştirebilir. Bilhasca — iktisadi - buhranın şiddötle hüküm sürdüğü Bü- | Yan dolayı kamısının kıkançlık — göstü. rerek gülünç olmadığını görünce, ona Nakili (Hatice S yük harpsonu zamanından beri, Avru- pa kadınları, biçim değiştirme usulünü | karşı daha ziyade bağlılık duyar! $ benimsemişlerdir! . — LAT