18 Eylül 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

18 Eylül 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Eylül 1934 E Yakılan köy K (Baş tarafı 1 inci sayıfada) Alevlerin birdenbire parlama - | sına rağmen, Hüseyin Osman ai - — lesiyle beraber alevlerden kendini kurtarabilmiş, ve kaçmıştır. Vak- tiyle uyanabilmesinde talii yardım etmiştir. Çok geçmeden bütün köylü- ler uyanmış, ve yangını söndür- mek teşebbüsünde bulunmuşlar - dır. Lâkin tasallütta bulunan - lar köylüye tüfeklerle âateğ âçmış- tır. Bunlar, silâhların patladığını görerek ateşle uğraşmaktan vaz - geçmişlerdir. Bu suretle evin iki tarafı da yanmış ve samanlık kü- 'milen muhterik olmuştur. — Bü hâdiseden yarım saat son - — ra, Denizköylüler kendilerinden iki üç kilometre mesafede olan “Çelebi köyünde de ateş çıktığını “görmüşlerdir. 'Ayni zamanda ora- Ha da on beş yirmi kadar silâh a- fıldığı duyulmuştur. Orada da ay- “ni şekilde bir tasallüat olduğu an- Taşılmıştır. ; Bu suikastlerin aralarında inti- Kam almak istiyen Türk aileleri- nin kininden ileri geldiği anlaşı!- mıştır. Bu gazeteyi bize gönderen o - kuyucumuz, bu haberin “Bu sui - kastler,, le başlayıp “Anlaşılmış - — tır,, la biten son cümlesini tekrar mavi bir kalemle çizerek yanına — Mynen şu cümleleri yazıp imza et- — Miştir: “Bu kat'iyyen doğru değildir, Dobruca komitesinin işidir.,, Bizim evvelce yazdığımız yazı da bu merkezdeydi ve Bulgarların Türk akalliyete yaptıkları zulüm- lerin nihayet yangın çıkarmak de- recesine kadar ileriye vardırılmış olmasını nasıl tavsif edeceğimizde müşkülâta uğramıştık. Anadolu ajansının bugün, Bul- gar ajansından naklen verdiği bir telgrafı da okuyalım: Postası Her parçası ayrı bir heyecanla okunacak macera, Eliyle yüzünü yokladı. Parmak Tarmı göz kapakları üzerinde gez- Sofya, 18 (A. A.) — Bulgar | dirdi. Ya kendinden geçmiş, ya- ajansı bildiriyor: Varna civarında Denizköy Türk ahalisine bazı mezalim ya - ptldığına dair ecnebi memleket - hut ya bayılmış olacaktı. İki üç defa ismini söyledi. Blanş'da hareket yoktu. Sarstı, gene bir hareket olma- levde intişar eden havadisleri tav- | dı. zihan meselenin şahsi bir adavet neticesi olarak ayni köy halkın - dan bazı köylülerin 12 eylül tari - Bayılmış - olacaktı. Yukarıya seslendi: — Blanş burada Hergül.. Fa- h nde bir Türke ait bir eve ve bir | kat bayılmış olacak; kendisinde değirmene ateş vermelerinden i - | hiçbir hareket yok.. baret olduğunu beyana salâhiyet- tarız. Esasen bu meselede nüfusça hiçbir telef yoktur. Şumnu hava - lisi müdürü ertesi gün vak'a ma - halline gitmiş ve failleri derhal tevkif ettirmiştir. Bunlar muhake- me ve şiddetle tecziye olunacak- lardır. | Bundan ve Balgar gazetesinin | —i dss ssdürüseleriremR dd lelükdüi ü e serdüĞÜveedüRERAKdAEEÜLERTYEÇp| | yazısımd » çıkarılabilecek mana ancak şu ur: “İş, ört bas edilmeye çalışılı- yor.,, Biz, Bulgaristanda köyleri - ni yakmıya varacak kc " - biribir- lerine düşman olan bir !ürk akal- liyetinin mevcudiyetine akıl erdi- iemiyoruz. Tramvay Şirketinin O mektedir. İşte bu vergi Maliye - den kaçırıldığı için şirket aleyhi - — ne dara acçılmıştır. p. Dün mahkxemnede şirket namına — avukat Mehmet Celâl Bey bulu - nuyerdu. Avukat Celâl Bey de - miştir ki: — Müvekkilim olan şirket ka - — çakçılık yapmamıştır. Şirketim, Simens şirketine bazı siparişlerde bulunmuş, fakat bu mal gelece- ği sıralarda dolar düşmiye başla- mış, temevvüçlerden — mütevellit — bir fark meydana gelmiştir. Şirket fiatler düştüğü halde do- Tarın sukutunu nazarı dikkate ala- — Tak malı aldığımız. şirketin mü- messilini zarardan korumak — için — fazla para vermeyi kabul etmiştir. Malın fiati üzerinden — muamele vergisini ödemiş — bulunuyoruz. Uyku hastalığı (Baş tarafr 1 inci sayıfada) Heldning bu sabah altıda Al- man hastanesinde ölmüştür. Yap- tığımız tahkikata nazaran bu zat Felemenk sefirinin misafiri iken sefirin Ankaraya gitmesi üzerine Perapalaş oteline geçmiştir. Ken- — , disi her sene bir iki defa uykusuz- — Tuk hastalığına tutulur. ve fakat uyku ilâcı alır, içer ve hastalığı bu — suretle geçermiş.. Heldning Pera- — palasda iken hastalığı gene üze- — yine gelmiş, bu defa da uyku ilâcı — Alıp içmiş, ancak bu defaki ilâcı — Pazla içmiş olacak ki, bir daha u- yanmamıştır. Cenazesi henüz kal- arı miştır, — vergi kaçakçılığı (Baş tarak 1 incide) | Farkı fiat, malım maliyet fiatiyle alâkadar olmayıp mümessili za - rardan kurtarmak için mümessille şirketim arasında yaptlan - ikinci bir anlaşma neticesinde şirket ta - rafından ödenmiş bir meblâğdır ve vergiye tabi değildir. Bunun üzerine hâkim Reşit B. şu kararı vermiştir: “— Elektrik şirketine iki suç is- nat edilmektedir. Biri muamele vergis kaçırmak, dğeri hilâfr ha- kikat beyanname vermektir. Her iki suçtan dolayı bu şirket aleyhi- ne açılan bu davarevrakınm mah- kememize havale edilmesi herhal- de peşlerinden sürüklemekteydiler rüyet salâhiyetimiz haricinde ol - duğundan evrakın müddeiumu - miliğe idadesine karar verdim.,, Müddeiumumilik bu davayı ait olduğu mahkemeye verecektir. mihailof işi (Baş tarafı"1 incide) ninde geçirmiş ve sabahleyin do - kuzda gene karısı ile birlikte çık- mış, başka bir Türk dostunun evi- ne gitmiştir. ç Mihailof, henüz kararını ver - memiştir. Komitecinin hakikt be - yanatını dün tafsilâtiyle | yazmıştık. Mihailofun diğer gaze- | telere söylediği bazı sözler de şunlardır: “— İtalyaya gideceğim doğru değildir. Bu şayia, İtalya ile Yu - göslavya arasındaki gerginlik gö- zönünde tutularak ortaya atılmış- tır. Madamı da İsviçreye götüre - ceğim. Onu hiçbir zaman yanım- / dan ayırmam. — Sars. — Sarstım. " — Yaralı olmasın?. — Bilmiyorum. Süleyman tekrar — tekrar sarstı ve seslendi. Neden sonra kulağına çok ha- fif bir mırıltı çarptı: kıskançlık, kuvvet, aşk ve seyahat romanı ASLANLI HÜKÜMDAR SÜLEYMANIN OĞLU g Tefrika No, 38 — Süleyman, sen misin?. — Evet, ne oldu sana?. — Düştüm.. Sesi tekrar kesildi. — Bir yerin acıdı mı?.. — Cevap versene Blanş.. — Evet.. Ayağım burkuldu. A- cısından bayılmış olacağım.. — Evet..O kadar seslendiği- miz halde cevap vermedin. Sana yardım edeyim mi?., Kalkabilir misin?. .» — Çalışayım. İzv 2t Blanş'ın sol ayağı incinmişti. Üzerine basamıyordu. Süleyman kendisini müşkülâtla köşeye ka- dar çekti ve çukurun toprak duva- rına dayadı. Hergülün yukardan - sarkıttığı | bir ikinci iple Blanşı yukarıya Kuyruk kesenler | Ankara telefonu yakalanamıyor Bu gidişle İstanbulda beygirle- ri kısa bir zamanda kuyruksuz gö- receğiz. Boğaziçinde, — Ortaköy- de, Beşiktaşta, Karagümrükteki beygir kuyruklarımım kesildiğini evvelce yazmıştık. Şimdi de ha- ber alıyoruz ki, bir kaç gün zar- fında Ramide yirmiye yakın bey- girin kuyruğu dibinden kesilmiş- tir. Kuyruk kesenler Eyüpte de fa- aliyete geçmek istemişlerse de an- cak iki kuyruk kesebilmişlerdir. Beygirlerin kuyrukları makas- la, bıçakla değil ustura veya jilet- le dibinde kesilmektedir. Sonra bu iş gündüz değil, gece yarısı sabaha karşı yapılmaktadır. Kuyruk kesiciler beygiri bulunan evlerin ahırlarma girmekte, kuyru ğu sessizce kestikten sonra evdeki başka eşyalara dokunmadan çı - kıp gitmektedirler. Jandarma ve polis memurlarmın sıkı takibatı - na rağmen kuyruk kesiciler he « nüz ele geçmemişlerdir. Kuyrukların neden kesildiğini de yazalım: Balık tutmak mevsimi yaklaş - mıştır. Ve dolayısivle — olta satışı hararetlenmiştir. Olta iste beygir kuyruklarından — yapılmaktadır. Bf"îl' kuyruğunun kilosu yirmi beş liradır. Bundan dolıyıdır ki, beygir kuyruğu çok rağbet gör- mektedir. : y tam bir istiklâle kavuşmasıdır. Biz Makedonyanın Bulgaristan « dan ayrı bir devlet olmasını isti - yor ve bunun için çalışıyoruz. Mü- cadelemize, Makedonya hürriyet ve istiklâline kavuşacağı zamana kadar devam edeceğiz. Makedon- yada muhtelif unsurlar vardır. Bütün bunların bir arada kardeşçe yaşaması için Makedonyanın is - tiklâli lâzımdır.,, Madam Mihailof da şunları söylemiştir: — Çok yorulmuştum. İstanbul- da dinlendim. Türklerin benim şimdiye kadar bildiğimden çok ki- bar, nazik ve misafirperver olduk- Orta tedrisat memurları Ankara, 18 (Hususi, telefonla) — Maarif Vekâleti muallimlerin kadrosundan sonra orta tedrisat memurlarının kadrolarını da tes- bite başlamıştır. Kabataş ve İstan- bul Hiselerinin ambar ve idare me- murları bu mekteplerin pansiyon kısımlarında - çalıştırılacaklardır. Kadıköy lisesi ambar ve idare memurları da Haydarpaşa lisesi - ne verileceklerdir. Emniyeti umumiye müdürü “ (Ankara, 18 (Hususi, telefonla) — Yeni emniyeti umumiye müdi- ri Şükrü bey cumartesi günü Edir- neden buraya gelecektir. Şükrü bey gelinceye kadar emniyeti u - mumiye işlerine birinci şube mü- dürü Hasan Basri bey bakacak - tır. Muallim mekteplerine talebe alınmıyacak Ankara, 18 (Hususi, telefonla) — Maarif müsteşarına vekâlet e- den Salih Zeki bey muallim mek « teplerine talebe almıp alınmama - s1 meselesi hakkında dedi ki: “— Bütçede talebe kadrosu da- ralmıştır. Buna mukabil talebe mevcudu fazladır. Binaenaleyh bu sene muallim mekteplerine ta- lebe alınmıyacaktır. Maliye para işleri müdürü Ankara, 18 (Hususi, telefonla) — İzmir - Kasaba demiryolları tahvillerinin basılmasında — hazır bulunmak üzere Parise gitmiş olan maliye vekâleti para işleri müdü- rü Rüştü beyin bu ay sonuna ka- dar işlerini bitirip Ankaraya dön: mesi maliye vekâletince kendisi - ne bildirilmiştir. Ormanlarımızı ıslâh Ankara, 18 (Hususit, telefonla) — Ormanlarımızı ıslâh için Al - manyadan getirilen M. Bernhar -« dın mukavelesi bu ay nihayetinde bitecektir. Mukavelenin uzatılıp uzatılmıyacağı henüz belli edğil - dir. kadınlarının, bize bal, yağ, yu - murta ikram edişleri, ihtiyaçları - un en büyük bir. B uştarı DUnu çıktı. Blanş yürüyemediği için uzak- tan gördükleri kulübelere doğru, kâh Süleyman, kâh — Hergül'ün kucağında ilerlediler. çekti. Sonra da Süleyman <- 17 -. 'ABDÜLFAKİ AV PEŞİNDE Bu köye geleli üç gün olmuştu. Uzaktan gördükleri mantara ben- ziyen kulübeler, haliyel bırakıl - mış bir köy enkazından başka bir şey değildi. Kulübelerden birine birçok te- reddütlerden sonra yaklaşmışlar- dı. Birini boş bulunca, ötekine baktılar. Onları da ayni halde gör- dükten sonra, burada gecelemeyi faydalı bulmuşlardı. i , İşte o geçedenberi buradaydı- l lar. Kulübelerden birçoğu tamami- le harap bir haldeydi; pek azı da şiddetli yağmurdan korumabile - ' cek bir şekilde. Süleymana, bu geniş arazide kurulan bu köyün, eski sakinleri Karanlıkta Blanşı üzerine u - zattığı bir saman yığınının yanın. da, ilk aydınlıkla iki tane insan iskeletiyle yan yana gördü. Bütün kulübeleri, gündüz gözü ile dolaş- tığr zaman da, ayni şekilde müte- addit iskeletlerle karşılaştı. Kemik ve deri aralarmda bul- duğu açık yerlerden, sanki etleri su olup akmış gibi, birçoklarının derileri, daha ek yerlerinden ay - rılmamış iskeletler üzerinde yapış- mış duruyordu. Biribirine zamk- la yapıştırılmış kıvırcık saçlar, hâ- lâ, kafataslarında bir bir sabit du- ruyordu. — Ölüleri — gömülme - miş bir mezar içinde yaşıyorlar gibiydi. Bu korkunç yerden ayrıl- mak, onlar için hemen imkânsız görünüyordu. Blanşın ayağı daha iyileşme * mişti. Yürüyemiyordu. Hergül'ün dev vücudu, tahminen otuz sekiz buçuk, otuz dokuz derece bir ha> İ raretje kıvranıyordu; Hasta ol « muştu. Müthiş bir ağrı ile, o da, Blanşın yanına uzanmıştı. Bu vaziyette Süleyman nereye gidecekti. Bulundukları kulübe « den, iki vahşi iskeletini ağaç par” iyle sürüyüp çıkardıktan son” î:l:r:ımı oturulabilecek bir hal& getirmeye uğraşmış, kuru otlar” dan, iki hastaya da mümkün oldu- ğu kadar istirahat edebilecekleri birer yatak yapmıştı. Süleyman, her sabah yakın 07" manlara uzanmıyor, yenebilecek ye” nişler bulup getiriyordu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: