17 Eylül 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

17 Eylül 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dostlar nem kapıyorum! Düşmemek için dile, Defteri kapryorum! İşin sonu ne ola? Bakmadan sağa sola Her gün yeni bir yola Durmadan sapryorum ! Gönlüm seferber gibi, Kılıç çekmiş er Sapa bir Allah gibi İmanla tapıyorum! Yapacağım bir akın, Gelsene birar yakın, Sözüme kanma sakın, Hep şaka yapıyorum! Fuat Hulüsi Karısı gete yatısına misa - firliğe giden Şakir Bey bula- şık yıkıyor! Nükte, nüktecik Muharrir — “Toplu iğne” nin o akşam neşesi pek yerin- de idi; nükteleriyle yanında- kileri — neşeye boğuyordu. S. Bey de bir nükte savurayım dedi: ortasında saç ilâcı satıyor - dü: — Beyler, efendiler! Duy- dük, duymadık, İşittik, İşit - medik demeyin! Bilenler bil- miyenlere öğretsin, — işitenler işitmiyenlere söylesin! Bu ilâç saç dökülmesine karşı bire bir dir. —Miaal mi istiyorsunuz: Bu ilâcı kullanan — bir kelin saçları üç gün içinde iki misli olmuştur! İş — Sizin dairede ne iş ya- pilir? — Şakir Bey hataları tas- nif Mehmet Bey - kaydeder. Veli Bey ise hataları bildir « meğe memurdur. — Peki siz ne yaparsınız? — Hataları!... Çıtkırıldım zade — Muallâ Muallâ Bey bu suale ce - vap vermeğe tenezzül etmi - yerek hiddetle sordu! — Niçin otomobilimi dur- duruyorsunuz? — Çok bızlı gittiğiniz i - Muallâ Bey istihfafla du- dak büktü: — Hızlı gidiyorum amma lerim iki cilt kitap doldurur! Polis cevap verdi: — Evet amma bilmedikle - riniz de iki hastahane doldu- rur! Soğuk kanlılık! İngilizlerin - sogukkanlılığı meşhurdur; misal olmak ü - zere şu bikâyeyi anlatırlar: Bir İngiliz seyyahı sabaha karşı odasından çıkarak gar. sondan biraz su istemiş. Gar- son bir bardak su vermiş. Beş dakika sonra seyyah gelerek tekrar su istemiş ve bu, böy- lece, beş dakika fasıla ile ya- rım saat devam etmiş. Gar- son nihayet dayamamıyarak — Bu kadar suyu ne yapı- yorsunuz? — Odamdaki musluk bo - zulmuş; yangını söndürmeğe çalışıyorum! Erkek — Seyyahate çıkıyoruz diye neye - ortalığı alt et ettin? Redm — Hırsız gelirse, kendizinden evvel başka bir b Te M 5 Velinimet! | Mide hastalıkları mütehassısı Doktor Kâni Bey, arkadaşiy- le sokakta giderken bir kadı- | na selâm verdi; sonra arkada- — Bu kadın sayesinde se- mede en az bin lira kazamı - yım, dedi. Arkadaşı sordu: — Zengin bir hastan mı? — Hayır, zengin bir has - | tamın aşçısı! | Kadın — Kar deşiniz sefalet içinde, niçin yardım etmi- yorsunuz? Erkek — Kardeşim amma çok uzaktan... Ben ailenin birinci çocuğuyum , o, on birinci... ONYi TE Üa ÖYUiT zaça İT gzT gaygE İ TALNegAR ÜN AM gea gTT yeyacET lt Kadın çantaları Bazı ipek bağlıdır bazı kemik kapaklı, Türlü türlü biçimde kadımların çantası! Bu güzel mahfazanın içinde durur saklı, Sahibinin karmeni, pudrası, lâvantası! Aynasına bakarak, kadınlar nerde olsa, Ederler yüzlerinin renklerini kontrol! Tenlerinin üstünde boyalar biraz solsa, Mahir bir ressam gibi, gene sürerler bol bol! € Bir güzel kız daima kokulu mendilini, Manikür takımını onun içine tıkar! Yabancılar sokmasın bu çantaya elini, Korkarım ki küçücük bir aşk mektubu çıkar! # —ı—ı—ww Bir benzeyiş: Kadın elieri ve yılanlar! KÜ amaar a GAĞ ERİRR aÜ İlaRa SA Taze yemek! Lokantada müşteri garso- na söylendi: — Bu nasıl Çerkes tavuğu böyle.. Ağıza alınır şey de - ğil. Halbuki ©on beş gün ev- vel yaptığınız Çerkestavuğu çok güzeldi. Garson cevap verdi: — İsterseniz ondan geti- velim! üN FÜN gzÜ egti Üai HÜ Tegail a90i yyaüLİN yi l Şeytan | Elbiselik kumaş Hüseyin Efendi - yeni bir elbiselik kumaş almıştı. Ak - şam eve getirdiği zaman pa - ket'üçildı, herkeâ kumaşa ba- kıyor, fikrini söyliyordu. Hüseyin Efendinin küçük öğlü kümaşı âldı ve tersini çerirerek baktı. Babası seslendi: — Oğlum orası,ters, ku - maşın yüzüne baksana.. —Evet amma baba, beni alâkadır eden taraf kumaşın ters tarafı.. Sen yüzünü giyip eskittikten sonra — ters târa - fından da bana elbise yapil - mıyacak mı7 Çünkü.. Doktorlarımız - kızmasın - lar, nakledeceğimiz fıkra Çin- ceden almmıştır! Adamın birinin karısı has- talanmış ,doktor çağırmışlar . Doktor hastayı muayene et - tikten sonra bir reçete yaz « mış. Reçeteyi eczahanede yap- tırmışlar.. — Fakat hasta bir türlü ilâcr içmek istememiş. Adamcağız sormuş: — Canım efendim, madem ki ilâcı içmiyecektin ne diye doktor çagırdık ta - bu kadar para verdik? Hasta cevap vermiş: — Ne olur canim? O da yaşıyacak! — © halde niçin ilâcı yap- tirttin? — Eezacı da yaşıyacak de- * gil mi ya! Adam dayanamamış, hid - detle bağırmış: — Bekadın — övlevse sen Aşkımızın Tangosu ! Gönlü saran bir ağdır Aşkımızın Tangosu! Bir yay gibi inliyor, Işte bizi dinliyor, Haydi sevişin diyor: Aşkımızın Tangosu? Beni yalnız sevensin, O arzumu bilensin Senden bir vât dilensin Aşkımızın Tangosu Elemleri koruyor Aşk diye haykırıyor, Aşkımızın Tongosu! Gönülden fışkırıyor, — Ahmet dayı, kimse işit mesin ,sana gizli bir şey söy“ Tiyeceğim? Niçin? Bir aslan mürebbisine bir arkadaşı sormuş: — Benden zayıf, çöp gibi adamsın, aslanların seni ye * mesinden korkmıyor musun? Azlan mürebbisi hazır ce- vap bir adammış, şöyle de * miş: t — İşte onun için korkmı « yorum ya! Aslanlar beni za * yıf görünce biraz şişmanla * rrm ümidiyle bekliyorlar! Kadın ve yaş Polis merkezinde memur sor> du: — Size çarpan otomobilin numarasını biliyor musunuz? — Evet efendim, garip bir tesadüf; otomobilin numara * sı karımın doğduğu tarihti. Kadın telâşla — müdahale etti: — Şikâyete ne lüzum var? Zaten kaza pek ehemmiyetli değildi! Mektup Sinema artisti Pola Negfi kocasına şöyle bir mektup yâf” mış: “Yapacak işim olmadığı * cin bu mektubu — yazıyorumt Yazacak bir şeyim olmadığı ” çin de mektubu kesiyorum!” AA ne diye içmiyorsun? Kadın: — İyi amma, demiş, bet de yaşıyacağım! — İncileriniz sahte mi, hakikt mi? — Ne için soruyorsunuz, efendim? ne? Sizinle alâkasf — Benimle alâkası yok. Gerdanlığınız kopmuş ta © nun için sordum |

Bu sayıdan diğer sayfalar: