sorduk: 10 gm EA A YON HABER — Akşam Postas/ Her parçası ayrı bir heyecanla okunacak macera; Süreyyapaşa işçilerinin bir şikâyeti Çar (Baş tarafı 1 incide) mızı Kavi olan şu mektubumuzun muhterem gazetenizde aynen der- cini rica ederiz. Fabrika hakkında güya bizim tarafımızdan yazılıp gönderili- yormuş gibi imzasız veya lealet- tayin imzalarla muhterem gaze- tenize müracaatlar vuku buldu- ğunu, 14 — 9 — 934 tarihli nüs- hanızdaki (dokumacılarn gön- derdikleri izahatm yakmda gaze- temizde yer bulacağı) fıkrasını o- kumakla anladık. Bu gibi şikâyetler, hariçten ya- pilan basit rakabet entrikaları O- Jahileceği gibi, içimizde çalışmak istiyen ve işlerine nihayet veril. mesinden muğber olarak, el'an kendilerini aramızda çalışıyormuş gibi göstererek fesat karıştırmak i n bazı gayri mes'ul kimsele- reketi olsa gerektir. Riz bütün işçiler, müessesede kendi arzumuzla çalıştığımızı ve fabrikadan her hususta memnun olduğumuzu ve hiç bir şikâyeti- , yaprlan şikâyet- arafımızdan yapılma- hürmetlerimizi tak- dim ederiz efendim.,, Mektubu getiren üç ustabaşıya | — Sisden ihtiyat parası kesili- | yor; bu, müessesenin elinde, bin- lerce lira teşkil ettiği halde karşı» lığında ne faiz, ne de temettü alı- yormuşsunuz diye yazdık. Bu, ya» lan mıdır?... o Üzerinde tabanca bulunan bir işçiden otuz lira ceza kesilmiş, bü para müesseseye mal edilmiş, tabanca da, keza, mües- sese tarafından müsadere edilmiş. Biz, bunu, gayri kanuni bulduğu- muz gibi müessesenin işçiden dok- tor parası kesmesini de “elli ame- | leden fazla işçi kullanan fabrika- nın doktör bulundurması, mad- desine muhalif telâkki ediyoruz. Zira, bu, müessesenin, doktorunu kendi tutacağı manasınadır... Çı- raklardan da, kendilerine iş öğre- tildiği için, neticede ücret alındı- ğı doğru değil mi? Gelen üç usta başı, birbirinin yüzüne baktıktan sonra, mütevek- kilâne: — Siz, fabrikada olanları hep öğrenmişsiniz... Fakat biz, mem- nunuz!... dediler, — Allah muhabbetinizi arttır sm... Esasen, biz, evvelce de yaz” dığımız gibi, Süreyya paşa mese lesini istihdaf etmiyoruz. İş ka- nunu çıkacağı için, gayr itabil ve gayri mantıki vaziyetler etrafın- İ da vazi karturlun dikatini > celbet- meğe uğraşıyoruz. a Çocuğunu denize atan kadın (Baş tarafı 1 incide) — Bilmiyordum... — Neyi bilmiyordun. — Ne yaptığımı bilmiyordum. Gizlerim karardı. Ne yaptığımı bilmiyorum. Ben hastayım, Hiç | bir ans evlâdını bilerek denize a » tar mı? Aysenin sorgusundan sonra Müfi* Efendi isminde bir zat şahit olark çağrılmıstır. Hâdiseyi zabı - tava haber veren bu zat demiştir ki; — Bir iş için Kadıköyüne geçi” yordum. Bu kadının kucağında iki buçuk yaşmda, mavi enlarili bir çocuk vardı, Çocuk ağlıyor, annesi susturmaya çalışıyordu. Bu sırada vapur Harem açıklarında idi. Biraz yanlarmdan ayrıldım, döndüğüm vakit çocuğu kadının kucağında görmedim. Yanına yak laşıp sordum: — Çocuğun nerede? — Sustursun diye anneme ver- dim cevabını verdi. Bu cevabı ak- la yakın bulmadım. İskeleye çıkın ca bekledim. Kadınm yanında kimse olmadığı gibi çocuk ta mey danda yoktu, Polise hâdiseyi an - lattım, Karakolda faciayı ikrar etti, Müddei umumi sordu: — Bu çocuğun böyle bir facia- ya kurban gideceğini nereden his- settiniz. — Evliyim, çocukları çok seve- rim, Kendi çocuklarım da var.. Sarı saçlı güzel bir çocuk olan yav ru ile alâkadar oldum, Ağlıyordu. İkinci şahit olan Niko isminde» ki Rum çocuğu da şöyle şehadet etmiştir; — Kucağında çocuk vardı. Ağ- yordu, gördüm. Sonra vapur dal- ga kıranın önüne gelince bu efen- di kadının yanına gelerek çocuğu» nü ne yaptığını sordu. Kadnm çocuğu denize attığını görmedim. Ayşenin yengesi Fethiye OHa- Em dn demiştir ki: — Ön senedir kendisini görmü- yorduk. Salı günü bize geldi, iki mân çocuğu vardı. Ondan ötesini bilmiyorum. İnebolulu seyyar sucu Haşim: — Ayşeye çocuğun bâbasımnın kim olduğunu sormuştum. Köy içinde bir ihtiyar olduğunu söyle» di. Bilmem yalan, bilmem doğru Ayşenin babası da şahitlik ettik - ten sonra Ayşenin cürüm işlediği zamanki akli vaziyetinin tespiti için müşahede altma alınmasına karar verilerek muhakeme başka bir güne bırakılmıştır, Mihailofla hakiki mülâkat | isimlerinde olan bu heyete dahi- | tine kavuşursa o zaman faaliyet - , Bir muharririmiz bugün öğle üzeri Mihsilofu Suterazi sokağın» da İsmail Beyin evinde bularak görüşmeğe muvaffak olmuştur. Mihailof bu evde bir kaç gün ev- vel İstanbula gelen dostu Bulgar mebuslarından Dimtiri Haçkofun misafir bulunduğunu öğrenince şimdilik orada oturmağı muvafık bulmuştur, Mihailof 38—40 yaşlarndadır, yukarıda işaret ettiğimiz gibi, sa- çımı sakalını ustura ile kestirmiş, bu suretle mümkün mertebe tanm | maz bir hale gelmek istemiştir. Muharririmizi güler yüzle karşılı- yan Mibailof muharririmizle karşı laşınca oldukça düzgün bir Türk- çe ile: — Türkiyede kendi evimde gibi oturuyorum. Demiş, sonra ilâve et miştir; — Vaktile Üsküp rüştiyesinde okudum. Onun için Türkçe - bili- rim, Eskiden yazmasını da bilir - | — Seslen bakalım içeriye... Süleyman tekrar yuvarlanmak» tan korkarak büyük bir ihtimam» la iğildi ve çukura başmı sokarak kuvvetlice üç defa seslendi: Süküt., Süleyman, cevap alamayışına rağmen Blanşın bu çukurdan baş» ka bir yerde olamıyacağma kani- di. — Ben, dedi, aşağıya atlıyaca- ğım.. Bana yardım et.. — İçersi karanlık!, Ne olup ol- madığını görmeden bu tecrübeye kalkışmak budalalık olur. — Bundan başka yapacak bir kıskançlık, kuvvet, aşk ve seyahat romanı , ÇASLANLI HÜKÜMDAR SÜLEYMANIN OĞLU Ş ver > (o Tefrika No. 37 Ty” şeyimiz yok. Elimiz böğrümüzde bekliyemeyiz ya.. — O halde, beline ip bağlayıp sarkıtayım.. bellerinde tabit ağaç Jiflerinden ördükleri ipleri vardı. Süleyman kendisinin ipini çıkardı ve ücunu beline bağladıktan sonra: — Haydi, dedi. Tut bakalım.. Kuyu, derine benziyor. Kâfi gel- mezse seninkini de eklersin.. — Pek âlâ.. Süleyman, çukura evvelâ ayak- larını sarkıttı; sonra ellerini bı - raktr ve Hergüle: ..ğ 711041 EEEEEEEEEEEREEEEEEENEEEEEEANEEEEEERENERASENEEREEEEEEREEE RENEE ANAN Rakı içince XBaş tarafı 1 incide) Mülâyim efendinin, Naciye ha- nım isminde bir de nişanlısı Yar dır. Bu hanımla bu evde beraber otururlar, Naciye hanım içki ma sasmı kurmuş ve her iki taraf be- raber içmeğe başlamışlar, * Bir müddet sonra son aldıkları sişeyi de haklamışlardır. İçkiden sonra Mülâyim efendi, nişanlısmı zannederek Kâmil e- fendinin karısına hitaben: (Hay- di karıcığım, güzel bir acem şar- kısı söyle de dinliyelim) demiş. Mülâyim efendi İranlı olduğu için bu şarkıyı istemiş ve fakat yanlış kapı çaldığndan Kâmil efendi buna fena halde sinirlenmiş < ve karısma hazırlanmasını, artık vak» tin geç olduğunu (ve daha fazla burada kalırlarsa başı derde gire- ceğini söylemiştir. Bunu işiten Mülâyim efendi, Kâmil efendiye: “Ulan başın bir lim; binaenaleyh reis demek lâ zımsa ancak reislerden biriyim. / Bizden başka icabında yerimize geçecek üç yedek âza vardır. Fa - kat bunların isimlerini size söyli « yemem.,, Mihailof karısı ile beraber Sof- yadan çıktıktan sonra hududa ka- dar nasıl geldiklerini anlatmak is- tememiş, yalnız “türlü türlü vası » talar kullandık, diyerek hududu geçişleri hakkmda şunları o söyle- miştir: — Türkiyede evvelâ — Yeşillik nahiyesine çıktık, orada bir gece kaldıktan sonra bir köy arabasına İ donyalı komiteci ona son olarak binerek Kırklareline geldik. Mihailof komiteciliğe neden başladığı ve Makedonya komitesi nin maksadı ne olduğu sorulunca şöyle söylemiştir: — Babam manifatura ticareti yapardı. Yetmiş yaşında iken öl dürüldü, Ben intikam almak isti - dim; fakat şimdi unuttum, O za - | yordum. Maamafih kendi elimle manki muallimin ismini bile hatır ! hayatımda bir tavuk bile kesmiş lıyorum: Ekrem Efendi.. Mihailof bundan sonra demiş- tir ki: “.— Evvelâ yanlış anlaşılan bir noktayı izah etmek isterim: Ben Makedonya komitesi reisi deği» bir adam değilim. Umumi harp 40 nunda Sofya üniversitesini terke - derek komiteciliğe başladım. Makedonya komitesi niçin mi teşekkül etti? Makedonya parça - lanmış bir vaziyete getirildiği için Tim. Makedonya komitesini idare | ve Makedonya şimdiki gibi parça eden üç kişilik bir heyet vardır. ece kaldı, gitti. Bize geldiği za- | Ben, diğer âazsı Nastef ve Kurçef lanearş olarak kaldıkça yaşıyacak- tır. Makedonya ne zaman hürriye- derde girerse ne yaparsın, beni mi döveceksin,, diyerek Kâmil efen- dinin üzerine atılmış ve boğazını sıl a başlamıştır. Bunun üze- rine zaten kafası dumanlı. olan Kâmil efendi, Mülâyimin bu âni tecavüzü karşısmda derhal taban- casını çıkarmış ve (o boşaltmağa başlamıştır... Bu esnada Mülâyim efendinin nişanlışı Naciye hanım, nişanlısı Mülâyimin yaralanması» »t İstemediği için çıkan kurşun- larm önüne geçtiğinden bir kur- şunla elindan yaralanmıştır. Kadının feryadı, diğer sarhoş- ları da ayıltmıştır. Mülâyim e» fendi pencereyi açarak: (İmdat) diya haykırmış ve bu bağırmaya polis devriyeleri yetişmiş, dördü- nü de alıp karakola götürmüşler- dir. Naciye hanım, yarası tedavi | edilmek üzere Beyoğlu > Zükür hastanesine kaldırılmıştır. Polis <e tahkikata devam edilmektedir. ten çekileceğiz. Mihailof İstanbulda kalmamak kararındadır. Bunun sebebi; Sırp, Bulgar ve Yunanlılardan bir çok düşmanları bulunduğu için İstan - buldâ bunlarla karşılaşmak endi » şesini duymasıdır. Mihailof diyor ki: — İstanbulu çok sevdim. Bura- da mümkün mertebe fazla kalmak isterdim. Fakat bunu tehlikeli bu- luyorum. Şimdilik İşviçreye gitme ğe karar verdim. Vaktiyle orada bir sene kadar kalmıştım. Muharririmiz ayrlırken Make- şunları söylemiştir: — Bilhassa şu noktayı yazınız! Makedonyada sulh ve hürriyet ol- madıkça Balkanlar huzur yüzü görmiyecektir! el ai Tenzilâtlı yolcu tarifeleri Kânunevvel tarihine kadar! uzatıldı Ankara, 17 (Hususi, Telefon- la) — Devlet Demiryolları geliş ve gidişe mahsus olup 934 senesi Eylül nihayetinde mer'iyet müd- deti bitecek olan fevkalâde ten: zilâtlı yolcu tarifesinin müddeti birinci kânun 934 senesi nihayeti- ne kadar uzatılmıştır. /” İ zanmış yatıyordu. AŞK ” a 17 Eylül 1984 — Sen, dedi, yavaş yavaş ge şet. Sesime kulak vermeyi ihmal etme.. pi dl — Meraklanma.. Ns Süleyman kendini tamamiyle bıraktı. Hergül yavaş yavaş bırak" tığı iple onu aşağıya indirmeğ? başlamıştı. Kuyu tahmininden az derin v€ daha geniş çıktı. Az sonra kuyu" dan Süleymanın sesi işitildi: — Dibi buldum. İpi gevşet de dolaşabileyim. Hergül, ipi tamamiyle gevşet* ti, Ve elinden kaçırması ihtime* line karşr koyabilmek için, diğe ucunu kendi beline bağladı. Süleymanın, karanlık yüzündes hiçbir şey görmesine imkân yok" tu. Etrafı elleriyle yoklıyarak a ii raştırıyordu. Bir ara kulağına, derin bir n#* fes alma hissini verecek bir 16 çarpmıştı. Daha dikkatle dinledi: Filhakika bu bir nefes almaydı O tarafa doğru ilerledi. Ses, yak” laştıkça kuvvetleniyordu. — Artık hükmünü vermişti. Bu Blanş ola” caktı. Umduğu gibi de çıktı. Za* vallı kızcağız boylu boyunca “ (Devamı var) Bulgaristan Mihai lofu istiyor (Baş tarafı 1 ineide) siyasi mülteciye gösterilen miss * firperverlikten emin olduğum içi# hududu aştım. Karımla berab€” rim. Hududu benden başka geçe yoktur, Her yerde gösterilen hüs * nü kabulden çok memnunum, Bi” kaç gün zarfında ne yapmak isti * yeceğimi bildireceğim, henüz dü * şünmüş değilim.,, Mihailof bu sabah gene emmi" yet müdürlüğünden tekrar o çık#” rak Beyoğluna gitmişlerdir. Mih* ilofun oturduğu yeri öğrendik. H# ber verelim: Mihailof Beyoğlunda Suterazi#i sokağında Tinstini apartımanın!" ikinci katında oturan İsmail Be” isminde bir zatın misafiridir. Mİ“ hailof, İsmail Beyle birlikte İsta” bulda gezmeğe çıkmıştır. Bugü gezecek ve yarın ne yapmak ist€” diğini vilâyete bildirecektir. Mir hailofun İtalya veya Fransaya $i" deceği söyleniyor. Komiteci İsta” bulda ve Balkan memleketlerini? i kalmayı hayatının emniyeti nok'* sından tehlikeli görmektedir. B* sabah Ankaradan şöyle bir hab*” de aldık: efe Ankara, 17 (Hususi, Te la) — Mihailofa memleketimizi? kalmak için mühlet verildiği b“ susundaki haberler hakkında #” lâhiyettar zevat ademi mafümst beyan ediyorlar, Diğer tarafts” çıkan bir şayiaya göre, Bul: tan hükümeti Mihailofu âdi #İ mücrim olduğu noktasından yi | kümetimizden istemiştir, — (© ol