' di. — İaha | tm. 16 Eylül 1934 HABER'in hikâyesi —-Son sayıfadaki resme bakm! — Siyah saçlı süvari: — Geri dönelim, kardeşim! -de- Sarı saçlı süvari ise, alay etti: — Deli misin sen?... — Kardeşim... Geri dönelim di- Yorum sana.. Bu gece bir rüya gör- düm. — Tarihteki meşhur kumandan lardan biri, ne yapmış, haberin var mı?.. Muharebeye gidecek- miş.. Bakalrm, bugün harbe başla- tmak için uğurlu bir gün müdür diye remil âattırmış. Remil, uğur- suz çıkmış... Halbuki, yanında bu- lunan müşavir çıldırır; hiddetin - den küplere binermiş... “Aman, yahu, efendim... Bugün düşman, karşımızda pek azdır; hücum &- dersek yenmemiz pek mümkün - dür... Fakat ihtimal yarın yardım- €r kuvvet alır. O zaman halimiz fenalaşır... Gün bugün, saat bu sa- , Attir... Hemen hücum...,, fakat, ku mandan: “Remil attım da remil attım...., diyerek ayak direr, dururmuş... Nihayet, onun söylediği dinlen- Miş, müşavirliği nazarı itibara a - kmmamış... Fakat, düşmana — yar- dımcı kuvvet gelmiş... Tabit, mah- Yolmuşlar... Sarı saçlı süvari bir kahkaha Attı, — Sen de bizi mahvettirmek istiyorsun galiba... Eğer bugün yo la çıkmazsak, yarına kadar —müt- hiş bir kar yağması ve ortalığım panması muhtemeldir... Onun için, mahmuzla bakalım... Deeceh.. tak, tsk, tsk... Dağ yolunda çıkıyorlardı. Siyah saçlı süvari bir müddet tustü: Arkadaşmım söylediği ona, Makul gibi görünmüştü. Âz sonra, sinirleri gene bozul - — Bu yoldan ilk defa geçiyo- Tum.... Fakat, buralarını tantyor tibiyim... — Ne münaşebet?. — Rüyada gördüm... — Asrl şimdi rüya görüyorsun galiba... — Yok, hayır... Uyanığım.. Bi- — İâkis, bütün hislerim ayakta... Sıh hatim tamamile yerinde.., Yalnız, — Tüyamım dehşetinden hâlâ ürküyo — Rüyan neye dairdi kuzum? — Sama dairdi, — Bana dair mi? — Evet... İşte, bu yollardan bir- geçtik.... Atlarımızı sürdük... ya, ŞU uçurumun yanıma gel - »e Orada birdenbire atımın aya Tn asabiyeti tuttu, Uçurumdan a- Hağı yuvarlandm... Sarr saçlı adam: — Yapma, - canım... -diye - bir daha attı. Rüyamda da böyle bir kah - attımdı... Dönelim, döne - — — Sen çıldırıyorsun.., Böyle bir ! ha_î!min vaki olamıryacağını sa- | ha ispat edeceğim... Ben, dünya- n en usta binicisiyim... Atım da b —i talimli, en usta, cins bir. hay- ar... Bak, sana bunun - böyle ü ispat edeyim.. — Gitme... Allah aşkına , git- î-. Rüyamda da tıpkı böyle söy- eer — Haydi, haydi... Öyle şey ol- ')N"' Kaç gündür yorgunsım... at luk başma vurmuş... Han - tadan uçuruma düştüğümü “Üyanda gördün?... Şu noktadan Bir rüya mı?.... İşte, atrmı oraya yaklaştırı- yorum... Bak... — Şakayı bırrak... Rica ede- rim... Hatırım için... —Ah... * — Gördün mü işte, hayvanm huylandı... — Jonki!.. Jonki!... Sarı saçlı adam, uçurumun deh- şetinden huylanan atmı nafile ye- re teskine uğraştı. Beygir, şaha kalktı... Bir iki silkindi... Çifte attı... Süvarisini kündeden atar gibi, uçurumun de- rinliklerine yuvarlandı. — İşte, düştün... Söylemedim mi?.., Söylemedim mi?... Söyleme dim mi?... Düştün işte,.. Bu hikâyeyi, şimdi, timarhane- de bulunan sarı saçlr süvari anlat- mıştır “Rüyamda gördüğüm ayni- leçıktı! “diyersrar edip duru- yor... Artık, bilemeyiz: Sahiden böyle müthiş bir rüya gördü, ve orüya hakikat olarak tecelli etti de onun için mi çıldır- dı; yoksa çıldırdı da böyle bir rü- ya gördüğünü onun üzerine mi id- dia ediyor... (Hatice Süreyya) Atletik sporlarda söz, ayağa düştü Altıncı Balkan oyunlarma tam on ay kaldı. Bu oyunların İstan- bulda icrası artık bir zaruret hali- ni aldığmdan önümüzdeki mey- sim için yapılacak ve yazılacak çok iş var. Altıncı Balkan oyunlarma bu- günden itibaren bütün memleke- tin alâkasını celbedebilmek, bü- tün naazrları oraya çevirmek; hu- Tâsa”o büyük harekete lâzım olan ehemmiyeti vermek için belki geç bile kaldık.. Her ne kadar Zagrep oyunları ve onun netayici henüz temizlen- I memişse de o sahadaki söz o ka- | dar ayağa düştü ki, artık bize sü- küt etmek yakışacak.. Atletizm — işlerini yazanlarnm kendilerini tanımamakla beraber fikirlerini çok parlak buluyorum. Bazıları artık seyahate çıkma- mak suretiyle bu işlerin kurtula- cağımı o kadar kuvvetle söylüyor ki, adeta inanacağım geliyor.. Yunanlılar bugün - Balkanlar- daki hâkimiyeti, seyahate çıkma- makla değil, iş bilenlere krymet vermekle, neşriyatı da bu işi anlı- yanlara bırakmakla elde edebil- miştir.. En kestirme terakki yolla- rınım dabil ve hariçte bu işe ehem- miyet vermekle - mümkün olduğu bu devirde kendi kendimize bir şey yapacağımızı zannetmek ni-: hayet bir zandan ibaret kalır. At- letik sporların bir kısım aşinaları- nında rekorlarımızım kıymetinden niçin o derecelerin tutulamadığm- dan büyük bir bilgi ile bahsedişle- ri de parlaktır.. Rekor denilen en yüksek dere- cenin her gün ve her zaman ya- pılmasını bekliyenlerin ekseriyeti bizim memlekette — toplanmıştır. Dört senedir Balkan şampiyonu olan Yunanlı Frangudisin Zag- repte iki yüz metrede üçüncü ge- lişi hiç zannetmem ki o çok düşük dereceye rağmen Yunanistanda “Yahu, nasıl olur, bizim Frangu- disin derecesi daha yüksekti, ne oldu,, şeklinde gülünç bir neşri- yata vesile olmamıştır. Rekor denen en yüksek derece bakkaldan peynir almır gibi alı - ÇOT T RRER Y Ü F HABER — Akşam Postası Kadın Sonbaharın serin günlerinde hafif bir manto altıma giyilebilecek elbise örneği.. İnce yünlü kumaştandır. Ku- maş, bej rengindedir. — Göğsü yelek tarzında ve çit düğmelidiz. Düğme - ler, beyaz renkte deri kaplıdır. Bu sonbahar — elbisesinin süsleri, düğmelerden başka koyu renkte deri- den bir kemer, beyar ipekten bir yaka ve eflâtun renkte ince kadifeden bir boyunbağı... Boyunbağının — ortasına da tek taşir bir iğne sokulacak. Diğer taraftan, çok uyğun inişli pastaları da, ayrıca endamr derli toplu göster - meğe yarryan birer süstür. Bu elbise giyildiği zaman ele alı - nacak çantanın timsah derisinden ve yahut oaun taklidinden, koyu gümü - gi renkte olması, muvafıktır. Resim- de görüldüğü gibi, bu, umuml görü - nüş itibariyle ahenk teminine yatı - yor. Şapkaya gelince, ©, sade, koyu renkte, kenarr az olmalıdır. Mor ka - difeden bir kurdelâ; eflâtun boyun « bağı ile imtizaç ifade eder. Tskarpinler, sonbahar modasında yer tutan timsah derisinden olursa, bu da gerek renk, gerek desen nokta- larından çanta ile uyğunluk göstere - ceği için, armöni tam olur, Sonbahar- da serin havalarda hafif bir manto al- tına giyilebilecek olan bu elbise, ılik havalarda mantosuz da giyilebilir. Bu örnek, Viyanada sonbahar için örtaya konulanlar arasında en şıklarından bi- ridir. Peki, bu elbisenin üÜzerine alma - Cak manto nasıl olursa, elbiseyi a - çar?., Manto, elbiseyi açık bırakmıya- cağı, bilâkis kapatacağı için, bu hu - susta fazla takyit gözetmeğe Tüzum olmadığını, Viyanalı bir moda müte - hassısı söyliyor. Bununla beraber, ha- fif, sade, arkasr omuzdan düşük, rag- Jan tarzında bir mantonun, elbiseden daha koyu renkte olarak tercihi mmu - vafık düşeceğini de ilâve ediyor! nır ve satılır bir Mmeta olmadığı için heyecanın haddi azamtyi bul- duğu yerlerde âsabma hâkim ola- bilmek ayrı bir haslettir.. Atletik sporları o kadar bigâne takip ediyoruz, ki bugüne kadar yapılan işlerle bugünkü alâkamız arasında bir nispet bulabilmek “imkânı yoktur.. On ay sonra yaprlacak - altmer Balkan oyunları için — $imdiden yazar,en derin noktalara kadar etrafa anlatmıya çalışabilirsek ge- lecek sene düşülecek vziyet karşı- sında bizim gibi herkse daha sa- bırlı ve hazımlı olur.. ö5mer Besim <ü iş bir masa örtüsü kenarıdır. Za» rif Mine çiçekleri örnek alımarak çizilen buişleme desenleri, kenarı biribirlerine pek yakın olmryarak, örtü üzerinde yer tutmuştur. Ortaya yakın olan işleme, kenarda olanla bir örnektir. Ancak, kenarda olan, daha iri görünüşlü bir işler — me halindedir. İçeriye, dışarıya doğru keskin girintili ve çıkıntılı olan örtü ke- narr ile kenardaki bu işlemenin — arasın da, yer yer tek ve büyükçe Mine çiçekle- Ti gekillendirilmiştir. İşleme, beyaz keten Üüzerine mavimsi ipekledir. Yaprak- la gölğeyi andırır kısımlarda, işleme rengi yeşilimsidir .Bu tarzda masâ örtü- — ; leri, hem şık, hem kullanışlıdır, hem de işlemesiyle uğraşmak, ev kadınıma di- ğer ev işleri arasında hoş bir iş, eğlence mahiyetindebir iş gibi gelir. Hiç ev işi olmıyan kadm da, arada böyle bir işle meşğul olursa, can sıkıntısını duymaz! — — Sonbaharda — ör- me gömleklerler bir. Tikte atkıların da mo- da . olacağından ev- velce — bahsetmiştik, Burada, şık bir atkı örneği görüyorsu « nuz, Viyana modelle- rinden olan bu atkı, beyaz yünden örül - müştür. Uzuncadır. Omuzlara — atıldığı — zaman, iki ucunda- ki saçak saçak püs- küller, dir kapakla « rını bulur. Sade gö- rünüşüne — rağmen, bir çok deseni var - dır. Uca doğrü iki tarafı, bir örnektir. Orta yer, müteva « zin olarak ufak u « fak delikli, bundan * sonra gelen iki ta « c raf önce sık örülmüş sonra gene ortası gibi, daha sonra gene sık ve sonra da tekrar ortaar gibidir. Bunü müteakip || gçapraz örğü, geniş delikler, yeknesaklı- ğt gideriyor. Bu geniş delikler sırasını, (l 'Pı yeniden ortası gibi örülmüş kımım ta- kip ediyor. Nihayet çiçek ve yaprak tar zında.desenler ve bunların ucundan sar- kan püsküller, atkının süsünü —tamamlı yor! Bu tarzda atkılar, burada da gezin tiler etnatında omuzlara alımıyor. Şimdi- den bilhassa Büyükadada muhtelif çeşit leri sabah, akşam göz önünde geçit res- mi yapmağa başladı. Başka başka düz tenkler de ve renk renk yünlerden karı- şek olarak örülmüş olanları da göze çarpıyor. Burada tercih edilenler, şimdiki halde daha ziyade İspanyol atkılarını göğ önüne getiren çeşitlerdir. Lükin, resine deki gibi düz renkte olanları daha kibar bularak tercih edenler de yok değil! Çinliler nasıl evlenirler? Uzak şarklılarla Avrupalılar ınmdılnl evlenmeler, gittikçe sıklaşryor. Artık eski vaziyet yok... Buna rağmen, bu evlenmeler gerek Asyada, gerek Av- rupada hâdise mahiyetinde — görülü - yor t Göçende Londrada iki Çinlinin ev- denmesi de, bir Asyalı ile bir Afrika- İmm evlenmesinden daha az alâka u - yandırmış değildir. Londrada musiki tahsil eden ve şimdi diplomasını alan Çinin eski İngiltere sefirinin oğlu Dr. Se - Ming - Se orada Tp — tahsil e- den Yo - Şung - Li ile tanışıp seviş. mişlerdir. Bu kız, Pekin bankası di - rektörünün kızıdır. İkisinin de yaşları küçük olduğu — kaydiyle, aileleri bir kaç sene kadar evlenmelerine müsaâ- de etmemişler, nihayet müsaade alma- PÜ A li D bilmiş, nikâh kıyılmış, düğün yapıl « mıştır. Nikâh ve düğün, tamamiyle Çin â- detine uyğun olarak cereyan etmiş, binanın içerisi ve dışarısı baştan başt giçeklerle donatılmıştır. Aile mensupla- —| rının oturduğu koltuklara, — laymetli halılar örtülmüştür. Gelin, Pirlanta - larla işlenmiş bir elbise giymiştir. — * Avrupalr misafirlerin en çok hay « retini uyandıran şey, gelinle güveyi- | nin birbirleriyle tek kelime konuşma « maları olmuştur. Çin nağmeleri, Av « rupalı misafirlerin kulaklarını, gelen nağmelerle ökşarken, gelin bir köşede, güvey bir köşede, hiç ağız aç- madan oturmuşlardır! 8 Çinliler, garp memleketlerinde ev- lenirken bile, — kendi âdetlerine göre bareket ediyor, bunların yadırganma« smr umursamıyorlar İ Ükai L n l D a ll dye Ka garip —— G