30 Ağustos 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

30 Ağustos 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bugün şerefli bir günün yıldönü- münü yaşıyoruz ı Melek_ ve Şeytan Geçen kısmın hülâsası | İçki ile geçmiş bir geceden sonra sabahleyin biraz daha uyu- mak istiyordum. Arkadaşım AÂyı Nuri, yeni bir eğlenceden bahset- ti Zorla gittim. Sart saçlı şişman | bir kadınım oyunu görülecekti. Fakat duramadım; karım Zeh- ranm, evde yalnız olduğunu dü - şünüyordum ; geriye döndüm, İçeri girdiğim zaman onda hic bir vakit görmediğim bir hareket- karşılaşmıştım? Bana karşı çok haşin davranıyordu; fakat bu ne kadar sürebilirdi? Kolurada kıvrak bir şehirli ka- dın varmış gibi, gülen bir yüzle merdivenleri çıktım; beyaz bir ay ışığında yatak odamın kapısını ve karyolamı bulmakta zorluk çek- medim. Olduğum gibi, soyunma - dan uzandım. Uykuya dalmadan evvel kollarımın arasında bir şey aradım. Hayal, insanı doyuramı - yor, Şimdi Zehra bile kovulamaz- dı doğrusu... — Zehra!.. Aşağıdan sandık kapaklarının vuruşlarını, onun ayak — seslerini duyuyordum, fakat gelmiyordu. Başım ağrıyordu, ay, ağaçlar, oda, tavan, döşeme birbirine ka - rışıyordu: — Adam sen de, biraz kendisi gelir! Diye düşündüm. Sonra kendi kendime söylendim: — Fakat hoşuma gitti kâfir! Ne güzel çıkışıyordu? Tıpkı şehir- li, kıskanç bir kadın gibi.. Demek ki beni seviyor.. Sevmeğe başladı demek!... Lâkin boş ümit! O, an- nemin bir modelidir. Başka — tür- lü olamaz. Nereye gidecek? Bu ka dar cesaret var mı onda? Hayatı hep böyle yosunlu bir dere gibi geçecek! Benim için hizmetçi ol - maktan kurtulamıyacak 0!.. Ah keşke hep bu geceki gibi olsa!.. Ne gezer? öyle rastgele bir coştu? Gelip geçici bir şey.. Yarın sabah gene bir gölge halinde sessiz ve solgun mutfaktan odaya, odadan çamaşıra, çamaşırdan dikişe koşa sonra No. 4 cak; gününün çoğunu da seccade başında geçirecek. Avrupada bu- Tunsaymış tam bir rahibe olacak - mış ama, yanlış yerde doğmuş!... Ah, keşke gitse!.. Dalacağım sırada bir gürültü oldu, ev sarsıldı: — Rüzgâr kapılardan birini çarpmıştır ! Dedim. Rüzgârsız bir gecede olduğumu bile düşünememiştim. Olduğum yerde sızıp kaldım. G Ar P Zehra, çağırdığım halde gene gelmeyince gece aramızda geçen sözleri hayal meyal hatırladım. Anlaşılan dargınlığı henüz geçme mişti: — Gideyim, şunun gönlünü a - laym! Zaten uykum kaçtı. Diyerek aşağı indim, Merdive- nin alt basamağında her tarafa duyuracak şekilde hem söylendim hem de onu aramağa başladım: — Zehra!.. Neredesin canım; sen hiç bu kadar darılmazdın ba- na! Hakkm da var ya! Gece pek çok içmiştim, Ne yapalım; onsuz yapamıyorum işte.. Beni avutu - yor.. 'Tuhaf şey! Zehrayı ne mutfak- ta, ne de oturma odasında bula - bildim. Sandık odasile elbiseleri - nin bulunduğu yer karmakarışık - tı. Yağmaya uğramışa benziyor - du. Kapının arkasındaki ayakkap- larr da orada değildi. Ortada sa- bahtanberi iş görüldüğüne ve bu evde bir kadınımın bulunduğuna dair en ufak bir işaret yoktu. Zeh- ra, ortalığı hiç bir zaman böyle dağnık bırakmazdı. Ne kadar er ken kalksam her şey yerli yerinde olurdu. — Yoksa gitti mi? Buna bir türlü: — Evet!.. Diyemiyordum. Kabil değil! Zehra bunu yapamazdı.Hem nere ye gidecekti? Komşu evinde, ta- nıdıkların yanında ne kadar barı- nabilecekti? (Devamı var) Harbiyenin mezunları — Baştarafı 10 ncu sayfada— I Yahya oğlu Hikmet (İstanbul), Şükrü oğlu Kemalettin (İstan- bul), Hüseyin oğlu Cemal (İstan- bul), Ahmet Derviş oğlu Salâhat- tin (İstanbul), Salih oğlu Ali (İz- mir), Abdullah oğlu Bedrettin (Mamuretülâziz), Şükrü — oğlu Mehmet Cemal (İstanbul), Halil Rüştü oğlu Abdülbaki (Akseki), Muharrem oğlu Naki (İstanbul), İbrahim Halil oğlu Niyazi (Ki- lis), Hüseyin oğlu Ali Rıza (Erzu rum), Hasan oğlu Mehmet Ragıp (İzmir), Mehmet Fazlı oğlu Ali (Ereğli), Muammer oğlu — (Mi- nür (İstanbul), Mehmet Tahir oğ lu İbrahim Hızıç (Edirne), Hulü- si oğlu Mehmet Hayrettin (İstan- bul), Hüseyin oğlu Mustafa (A - msasre), Abdülhamit oğlu Abdür- rahman (Bitile). Mehmet — oğlu Sabri (Bursa), Cafer oğlu Hakkı (Çengelköy), Halil oğlu İbrahim ! (Gümüşsuyu), Edip oğlu İhsan (Ayvalık), Muharrem oğlu Emin Ali (İstanbul), Mehmet Sadık oğ- lu Tevfik (Konya), İbrahim oğlu Ömer (Kayseri), Ahmet oğlu Mahmut (Maraş), Hamdi oğlu Raci (İstanbul), Halil Rıdvan oğ- lu Turgut (İstanbul), Recai oğlu Asım (Suşehri), Ali Refik oğlu Ihsan (İstanbul), Abdullah oğlu Mehmet Ali (İstanbul), Mehmet Salih oğlu Ahmet Remzi (İstan- bul), Zeki oğlu Mahmut (İstan - | bul), Abdurrahman oğlu Sabri İ (Bozyük), Mehmet oğlu Hayret - tin Hasan (İstanbul), Aziz — oğlu Zeki (İzmit), Mehmet Saim oğlu Mehmet Muzaffer (İstanbul), Ah met oğlu Necmettin (Soma), Ab- dürrahman oğlu Hikmet kemalet- tin (Erzincan), Abdülkadir oğlu Müstafa Rüştü (Ordu), Ali Rıza oğlu Tevfik (İstanbul) efendiler. Tüfek patladı. Kara k eişin metresi, elind bâlta ile yatağa serildi. Şimdi kocası, rakibinin mezarından intikamı almıya gidiyordu.. Hasbuhal Esnaf ve sokaklar Bütün işi belediyeye bırakma- malıdır. İstanbul belediyesinin büçtesi, diğer belediyelerinkinden pek azdır. Onun için her yere ye- tişemiyor. Bir de lâtife edelim: Yetişemeyince de, esnafı sıkıştı- rıp ondan ceza almak, eksiğini bu süretle kapatmak mecburiyetinde kalıyor. Hem bu cezaların önüne geç- mek, hem de tam manasiyle vic- danlı, vazifesini bilir bir hemşeh- ri olmak için, esnaf, hiç olmazsa kendi dükkânının civarında soka- ğın temizliğine, intizamına 1ik- kat etmelidir. Bahusus, akşam üzeri sokak ortasına ata- rak bütün şehri leş kokusuna ve mikroba boğmak, bizim medeni seviyemize yakışmaz. Böyle bir şeyi, dünyanın en terbiyesiz, en gün görmemiş insanları bile yap- maz. Tenekelerle mezbeleleri yolla- ra devirmekten vazgeçmeli ve be- lediyenin işlerini — kendi menfa- atimize — olarak — benimsemeli- yiz. İstanbul, düşman şehri de- gildir. Gene bizim şehrimizdir. Buraya, belediye ile el birliği ola- rak, hatta belediyenin yapmadık- larını husust teşebbüslerimizle ya- parak bakmalıyız. Kavafoğlu çöpleri | | lar 7 de ve gıda maddeleri satan- (Yazısı hikâye sütunnmuzdadır) Tütün satıcılarının Kasapların ve sebzecilerif müşterek bir arzuları var Şehrimizdeki mubtelif tütün - cü ve aktarlardan, dükkânların erken kapanması münasebetile fikirlerini sorduk, Ve neticede hepsinin şikâyetlerinin ayni nok - tada toplandıklarını gördük! Tütüncü ve aktarlar diyorlar ki: — Bizim memleketimizde yal- nız tütün satan dükkânlar yoktur. Aktarlarda ve gıda maddeleri sa - tan dükkânlarda ayni zamanda panma saatine nazaran biz aktar. lar 9 da kapatıyor. Çok güzel.. | - yi,, Biz de memnun olduk.. Fakat bizi asıl mahvedecek olan şudur: | “Gıda maddesi satanlar dük- kânlarda tütün de bulunduğu için bunlar istedikleri gibi tütün satı- şı yapabiliyorlar.. Ve bunu bilen müşteri de, tülününü vaklile al - mak ihliyacını duymuyor.. Dokuza kadar gıda maddeleri satan dükkânlardan alabiliyor. Onun için bize'dr aynı gıda mad- deleri satan dükkânların kapan - ma saatine kadar müsaade edil - mesi lâzımdır. Yoksa bizim hali- miz cidden çok fecidir, hafta tatili Kasımpaşada S. İh, Efendi tâ* rafından gönderilmiştir: N Hükümetimizin yaptığı kanun” la dükkânlarm saat yedi — vE dokuzda kapatılmasını fevkalâdt memnuniyeltle karşılıyoruz. Bi enaleyh kasapların, ıcbucilef*. ne cuma ve ne de pazar utırlwv timiz olmadığı gibi saat beşte #” çıp saat 21 de kapıyoruz. Bilâf&” sıla çalışmaktayız. Bizim dükkâöl” ların da cuma günleri öğl. sonra kapatılmasını alâkadar kamdan rica eyleriz efendw Zannedersem haklıyız. 4 tütün de satılır... Dükkânların kaf-—... . L L Üsküdar Birinci sulh hukuf mahkemesinden: Behiye Hanım tarafında? Meşrutiyet mahallesinde fabrik& sokağında 24 No. lu hanede mü” kime Fatma hanım aleyhine ikâ” me eylediği istihkak davasını ca' ri muhakemesinde mumaileyha * nin ikametgâhı meçhul bulundU” ğu gönderilen davetname daki mübaşir tarafından verilef şerhten anlaşılmış ve ilânen ğine karar verilmiş olmakla ye”” mi muhakeme olan 1/11/934 ptf şembe günü'saat 14 te Uık“l“ Sulh Hukuk Mahkemesinde bazif bulunmanız lüzumu ilânen lob'uJk olunur. (3007) 4

Bu sayıdan diğer sayfalar: