Almanyada bir tren kazasında 160 kişi yaralandı Ankara Mektubu: . Şantajcı Her devrin, en menhus, en müstek- İreh, en zelil ve ayni zamanda en meb- İzul bir “parazit” i vardır. Ona şan - 'tajcı derler. Şantajcı, rengi, kokusu, damgası, alâmeti farikası olmıyan, sizin benim gibi, yiyen, içen, gülen, sohbet eden, âdabı muaşeret dedikle- ri şeye tamamen vakıf olan, fakat ruhu en menfur bir hastalıkla malül elan bir mahlük.. Günün birinde siz mücssesenirde, mağazanızda, evinizde işinizi görür - ken, yahut her hangi bir derdinize dert ararken o, karşınızda peyda o « har, Natuktur. Size karşı büyük bir muhabbet, sevgi, teselli nereden gel- diği anlaşılmıyan bir teveccüh ve hat- tâ hürmet gösterir. Size olan rabıta- #ndan, sadakatinden bahseder. Onu dalgın dalgın dinlersiniz. Sonra mak- #&da intikal eder. Biraz evvel fedakâr Ve sadık iken bu vefer himayekâr bir #öor alır. Başınıza — gelebilecek her K zlü felâketlerden sizi korumak kay- dihi ileri türer. Şahsınızı, ailenizi, bil. dklerinizi, sevdiklerinizi her hangi Ve âfetten korumak İçin göğüs ger- mağe amade bir tavır alır, Sesi bu w- rada sık sık “ton” değiştirir. Bazı yük- selir, bağmıza gelebilecek — felüketin, #gayya” sını gözlerinizin — önünde canlandırır. Bazan istirhamkâr — bir enin şekline girer; kendinizi kurtar - /manızı icap ettiğini en tatlı, en munis ibir eda ile yalvararak anlatır ve ni- hayet... Eğer ısrar edecek, onun tel- imihlerine, ricalarına, tavsiyelerine ri- îıyu etmiyecek olursanız parlar, gür- İler, alevler saçar, artık vefakârlık, fedakârlık, samimiyet, himaye edici - Kik emelleri ve tezahürleri yok olur. Kuduran bir kelp gibi üzerinize sal - dırır. Sizi hariminizden, en büyük sev- ginizden vurmağa, alnmıza ebediyyen silemiyeceğiniz bir damğa yapıştırma- ğa hazırdır, Bunu porvasızca - söyler, bağırır, mücadele — silâhlarını sayar, döker; mağlüp olacağımızı iyiden iyi- ye dimağınıza sokak ve emeline mu - vaffak olarak sizin nefret nazarlarınız önünde göğsünü kabarta kabarta u- zaklaşır. İşte şantajcı budur. İstediğiniz kadar namuskâr, vazi- feşinas, ailenize sadık, ahlâk mefhum- larına bağlı olunuz. O, sizin maziniz- de her hangi bir zayif noktanızı ya - kalamıştır. Çocukluğunuzdan başlıya - rak bütün hayatmnızı elemiş, sizin bile farkına varmamış olduğunuz hâdise- leri not tutmuş, müessesenizdeki def- terlerinizi satır satır, kelime — kelime gözden geçirmiş, vazifenizdeki en kü- çük terahileri not etmiş, hususi ha « yatmızdaki en gizli notkalara hulül etmiş, müstahdemlerinizle, âmirleri - mizle, arkadaşlarınızla olan en mah - rem temaslarınızı zaptetmiştir. Ve bü- tün bunlardan — topladıklarını — tasnif etmiş, tortularını en mahir bir kimya- ger gibi süzmüş, tahlil etmiş, sizin bir daha insan yüzüne bakamıyacağınız bir bale sokulmanız için lâzım gelen tertibi hazırlamıştır. Şantajci... Onun en büyük silâhlarından biri neşriyattır. Milletin seviyesini yük - seltecek, medeniyet ve bilgi nurları- mr saçacak, devlet idaresinde dördün- cü ve münekkit bir kuvvet vazifesini görecek neşriyat onün elinde bir © - “yuncaktır. Sureti haktan gözükür ya- /zacağı, neşredeceği bir kaç kelime ile sizi cemiyetten çıkarmak onun için 'oyuncak mesabesindedir.. “Şantajci” denilen bu paraziti ne yapıp yaparak mahvetmek, cemiyeti onun belâsımdan kurtarmak - lâzım. Şantajci cemiyeti lekelemekle geçi « men bir hortlaktır. O hortlağı yok et- mek için onu kanun harici etmek, söyliyen dilini koparmak, yazan elini Kaırmak devlet için en büyük, en mu- kaddes ve mübrem bir vazifedir. ... ( _—Ağianlı Hükü;ı;dar L Te Sovyetlere göre Sporcularımız Rus- yada neden yenildi Moskovada 3 - O ile aleyhimiz? neticelenen Türkiye - Mos! futbol maçının haberlerini ? Sovyet gazeteleri dün ıelllW' Spor münekkitlerine nazaran, t#” kımımız, başlangıçta Sov!e'-ıılll çok sıkıştırmıştır. Fevkalâde 8 zel bir ferdi oyun oynamışta da müşterek kombinezonlar yıl’". a mıştır. 24 ncü dakikada ilk 32 nci dâkikada ikinci gol, ş cıda ise üçüncü gol kıydedill" stir. İkinci haftaymda Sovyetlefi fazla hücuma kılkıqmımlll"' kendi lehlerindeki vaziyeti, bir müdafaa ile muhafaza et tercih etmişlerdir. Maçı binden fazla insan seyretmişti” Pek çok kimse yer bulamamifı Süleymanın Oğlu “Yolda tesadüf ettikleri bu çöl arapları, ticar&tle hayatlarını kazanır adamlar gibi görünürlerdi. Hakikat de böyle idi. Fakat esir ticareti.,, Bu mühim ve baştanbaşa heyecan dolu romanımıza başlamış bulunuyoruz Bugünkü ve yarınki kısımlarını okumak. kâfidir Iki Yüzlü Adam Bütün dünyaca tanınmış, fevkalâde meraklı zabıta ve tahlil romanı Tefrika N: 20 Bu vaziyetten sonra, Atersona -- sanki içerden gelecek sesi din- lemesi için — tekrar işaret etti. İçerden bir ses cevap verdi: Garip, rahatsız bir ses: — Söyle kendisine!! Kimseyle görüşemem ! Pol, sesinde muzaffer bir eda ile: — Peki efendim! dedi. Baş üs- tüne! Ve lâmbayı tekrar yerden ala- rak, Mister Aterson'u uzaklaştır- dı. Biraz sonra, mutfak içersinde: Atersonun gözlerinin ta içine ba- karak: — Gördünüz mü efendim?. de- di. Bu benim efendimin sesi mi- dir?. Avukat: — Fazla değişmişe benizyor, diye cevap verdi. Fakat rengi solmuştu. Ayni manidar bakışla, uaşğın gözleri içine baktı. Uşak: — Hem adamakıllı değişmiş efen- dim, dedi. Ben yirmi senedir bu evde hizmet ediyorum. Efendimir sesini tanımaz mıyım?. Hayır & fendim, hayır! Tam sekiz gündür 14-8.934 Dr. Cekilden eser yok. Sekiz ıü.nı evvel acıklı bir çığlığını işittik. Dr. Cekil'den gelen son hakik! ses bu oldu. Fakat onun yerinde- ki adam kimdir?. Niçin burada- dır. İşte anlıyamadığımız budur Mr. Aterson!! Mr. Aterson ,elini çenesinde gezdirerek: — Vaziyet cidden garip, dedi! Fakat dediğim gibi, bu adam sa- hiden Doktor Cekil değilse, Dok- tor Cekil öldürülmüşse, - pek âlü- katil burada ne arıyor?. Bu anla- şılmaz şey! Ben bıuna akıl erdire- miyorum. — Mr Aterson. Görüyorum ki sizde kolaylıkla bir şeye kanaat getirenlerden değilsiniz! Fakat durun, size biraz daha anlatayım. Bu içerdeki adam: — (insan veya hayvan - herhangi korkünc - se;) gece gündüz bir ilâcın ismini hatırlamağa çalışıyor, buna da muvaffak olamıyor. Efendimin u- sulü: arada bir, ısmarladığı ilâç- larm ismini şöylece bir kâğıda yazıp merdivenin üzerine atmak - tı. Bu hafta bütün işi bundan iba- ret oldu. Bu hafta üzerine bir ta- kım müa'lossle- enzali kâğıt yı- gınlarından başka bir şey gelmedi Çeviren Hikmet Münir dışarıya! Yemekleri getiriyor, o raya bırakıyoruz. Kimse yokken, bir ara dışarıya çıkıp tepsiyi içe- ri kaydırıyor. Günde üç, beş defa ilâç ısmarladığı vaki.; Hem boyu- na şikâyet.. Şehirde toptan ne ka- dar ecza satıcı varsa hemen hep- sine gönderildim. Bu ilâç — her ne için aranıyorsa — bu içerdeki mahlüka muhakkak lâzım efen- dim. Avukat sordu: — Kâğıtlardan sende var mı?. Pol ceplerini karıştırdı. Avuka- ta, buruşmuş bir kâğıt uzattı. Avukat, bunu alarak ışığın al- tında iyice muayene etti. Kâğıtta şu okunuyordu. “Doktor Cekil — müessesenize saygılarını sunmağı bir vazife bi- lir.. Bu son gönderdiğiniz. nümune halis cinsten olmadığı için şimdi- ki ihtiyacına da kâfi gelmemekte- dir. 4 18 — senesinde, sizden mühim miktarda ayni eczadan almmıştı. Eğer ayni kuvvette gene varsa, Tütfen, göndermeği unutmayınız. Masraf haizi ehemmiyet değldir. İstenilen ilâca şiddetle ihtiyaç var!,, —e stadyum kapısından geri dönmü! tür. Malüm olduğu üzere, Sovyet futbolcuları ,diğer milletler fW bolcuları ile henüz çırpıçmll”f lardır. Çarlık zamanında, Rus !W krmı en fena takımdı. Beynelm” lel müsabakalarda daima s0! gelirdi. Hem de daima bü: ü farklarla yenilirdi. Fakat, Avrup* matbuatı, Rusların Sovyet i bında ilerlemiş olduğuna, bizi vaki temaslarından dolayı metmektedir. | Su sporlarına taallük eden bür tün müsabakalarda bizim miş olmaklığımızı, Sovyet mll“_' atı şu nazikâne cümle ile te ediyor: d “Türk sporcularının elde ı“l? leri zayıf neticeyi, onların det” suyuna alışmış olmalariyle ( etmek mecburiyeti vardır.,, Halbuki Moskova su yarıt! bittabi tatlıs suda olmuştur. Buf” dan başka, bizim matbuatta, reşlerden bahsederken, 4 — 3 $4 yı ile Sövyet pehlivanlarını ye” diğimiz yazılıyordu. Sovyet mat” buatını okurken, bunların bütüf Soövyet nüfusu içinden seçilmi? pehlivanlar — olmayıp Moskov* pehlivanları olduğunu da öğren * dik, Mektupta böyle yazılıydı. So”” ra birdenbire, bir heyecan 9"' olarak cümleler — tükeniyor. V Doktor yazısını şöyle bitiriwfa" “Allah rızası için, bana, © ki neviden bulup her halde gÖ” deriniz.,, Avukat: , — Fakat bu efendinin, Dot TOR CEKİL'in el yazısı!!. Uşak biraz duraladı: — Evet, dedi. Onun yul’". benziyor.. “sonra sesi değii Ama el yazısı neyi ispat edef Ğ Ben içerdeki adamım kendiiid gördüm! * — Gördün mü?, Nasıl?. — Anlatayım efendim: Bıı’ç; den içeriye girmiştim.. O “, — zannediyorum — kapıdan dr şarı çıkmış, ilâç getirmişler " , diye bakıyordu.. Kabinesinin 5 pısı açıktı.. Ben girer girmez: * , lığımsı bir ses çıkardı. Ansıztf çeriye koştu. Onu ancak bir w görebildim.. — Fakat ıördü; manzara karşısında tüylerim ken diken oldu, ” (Devamı var)