HABER — Akşam Postasi Fıkra müsabakası Eac iyi, en güzel fıkraları bize gön: Abdülhamit Ve Gözdeleri Tarihi tefrika: 32 Cellâtlar kızgın şişleri kurşun| çanağına sokmuşlardı. Osmanım feryadma kulak veren yoktu. Venedik papaslarının vaktiyle İtalyan saraylarında yaptığı işken celerin aynımı yaptrmağa ve bu su retle hürriyet istiyen ağızları ka patmağa çalışan Abdülhamit, ma beyinci Nuri beyin bu işte muvaf fak olacağından emindi. Nuri bey kızgın şişleri hafız Os manm göğsüne ve kollarma yapış tırdıkça taş odanm duvarlarına acı bir ses aksediyordu: — Allah aşkına yapmayımız... | Merhamet ediniz.. Ben hain ve nan kör bir adam değilim. Nuri bey gülerek, cellâtlara: — Biraz daha.. Diye göziyle işaret ediyor ve Ramazan mütemadiyen şişleri kur şun çanağına daldırıp — Osmanın göğsüne yapıştırryordu. Hafız Osman bir saat sonra bay giın bir halde taşların üzerine yatı rılmıştı. Yirmi seneden beri sarayda na muskârane hizmet eden bu temiz kalpli adam nihayet kendisine ma Tik olmadığı bir zamanda: — Artık tahammülüm kalmadı.. Mektubu efendimizin yatağına gö Demiş ve kendinden geçmişti. Hafız Osman ne söylediğini bil miyordu. Zaten onun söyliyecek bir sözü yoktu. Biçare ulınoıiu' bir şeyden haberdar değildi. İşken| ced&i kürtülmak için, isnat edilen şeyleri üzerine almağa mecbur ol| muştu. Nuri bey bu itiraf karşısında ev. velâ cellâtların yüzüne baktı. Bu| bakışta: “— Gördünüz ya.. Nasıl muvaf fak oluyorum... !,, Diyen bir mana vardı. Nuri beyin bu derece merhamet siz ve soğuk kanlı bir adam oldu ğunu Yıldızda — herkesten evvel Abdülhamit — koşfetmişti. — Kızıl| sultan, bu gibi işleri erbabma ver mekte büyük bir zekâ ve isabet gösterirdi. Son günlerde Nuri beyden baş mabeyinci Celâl bey bile çekinme ge başlamıştı. Nuri bey kolay kolay kızan bir. adam değildi.. O, saman altından N efrika numarası : 45 Aşk mı, Servet mi? Nâkili: (Vâ - Nü) fevkalkde methetmişler... Türkân Ha- nım, asabileşmiş.. — Onları sabırsız- lanan hal ve tavriyle istiskal bile et « miş.. Nihayet, beş sularında Fahri Paşanın kızları, Türkân Hanımdan ay- rılmış... Beyoğluna çıkmışlar... Ora - dan, bizim otomobil geçerken ne gör- müşler biliyor musunuz? “ — Ne görmüşler? * — Sizinle ben, ön tarafta otoru - “ 2 Haydi, haydi.. * — Vallahi... * — Uyduruyorlar. * — Ban de ilk önce öyle sandım.. Fahri Paşanm kızlarını — istintak et - tim: (Üstümde ne renk elbise vardı? Şapkam nasıldı?) dedim. Bilirsiniz ki, kadınlar, böyle şeylere fevitalüde dik- kat ederler. Hattk, süratle geçen bir | kine karşı da böbürlenmeğe başla Yazan: Ishak Ferdi su yürüten takrmından olmılılıı beraber, ayni zamanda da hâdise ler karşısında itidal ve muhakeme sini muhafaza etmesini herkesten iyi bilirdi. Nuri beyin ufak ve manasız bir meseleden dolayı yaver Kâzım| beyle arası açılmıştı.. Kâzım bey izzeti nefsini kimse ye kırdırmak istemiyen ciddi bir gençti. Bir gün Nuri beyle arala| rında şöyle bir muhavere geçmiş ti: — Bugün efendimiz Cuma alayı na biraz geç çıkacaklar. — Gene korkulu bir gördü acaba? Bu suali soran yaver Kâzım bey rüya mı di. Kâzım bey, herzaman Nuri beyle dostça konuştuğu için, ken disinin bu sözden muğber olacağı nı hiç te tahmin etmemişti. Nuri bey o günden beri Kâzım beye muğberdi.. Ve nerede görse, yavaşça kulağına eğilerek: — Efendimiz bugünlerde korku lu rüya görmiyor.. Acaba sebebi nedir? Diye fısıldar, geçerdi, İki dost arasındaki gerginlik ay lar geçtikçe göze çarpacak bir şe kil almıştı. | Nuri bey (işkence odası) na me mur edildikten sonra — vaziyetini büsbütün değiştirmişti. *“Mühür kimdeyse, Süleyman odur!,, fehvasınca Nuri bey de eli ne işkence aletlerini aldığı günden beri yalnız maiyetine değil, mafev mıştr. Hafız Osman hâdisesi Abdülha mide büyük bir muvaffakiyet şek linde arzedilmişti. j Hademenin bu zaruri — itirafın dan sonra, Muş mutasarrıfı Mah mut beyin yeğeni aranıyordu. Böy le bir gencin Kadırga taraflarında| dolaştığı da Fehim paşa — tarafın dan zatışahaneye ihbar edilmişti. Nuri bey padişahtan aldığı salâ hiyet üzerine, zaptiye nazırma bu hususta aldığı bir iradeyi (ebliğ. ederek, evvelâ başıboş — dolaşan | gencin derhal tevkifini ve saraya izamımı bildirmişti. Nuri bey bir taraftan bu genci aratırken, diğer taraftan da yaver etomobilde bile insanın sırtında ne gçeşit olbise olduğunu görürler.. Ley- | lâ, bütün teferrüatıma kadar tuvaleti- | mi anlattı.. İlk defa giydiğim elbise - | nin ve şapkanın tafsilâtımı verdi... Bu- nun üzerine, ben de çar naçar iki kü- çük hanımın beni sizinle Beyoğlunda gördüklerine inanmak mecburiyetin - de kaldım.... * Fakat, işin garibi, Fahri Paşanın kızları, bizim otomobilin arka tara - fında Türkân Hanımın oturduğunda ısrar ediyorlardı. “Dılııkkî.hfıliıiyloıhbıpoı-, nız, üçünüz birlikte gezmeğe gidiyor- sunuz.. - diyorlardı. “ — Hayt, ben onu tanımam bile.. * cevabını veriyordum, * Onlar ise: “ — Efendim, bunu saklamakta ne |* mana var?.. Gözlerimizle gördük... Üçünüz birlikte gidiyordunuz... - di. | yorlardı. İ dereceklerin yazıları; burada neşredi- Yalnız bu fıkraların uzun aol- seçme olması ve — okunaklı lecektir, maması, yazılması lâzımdır. Çocuk mantıkı — Anne niçin avcılar aslanları, kaplanları öldürüyorlar? Annesi düşündü, sonra: — Onlar zavallı koyunları öldü | rüyorlar da onun için!.. dedi. — Peki öyleyse niçin kasapları avlamıyorlar? —eti e ü ün ğ Şikâzetler, Temenniler: neden pahalı? “ Haliç Feneri, Kireçhane sokak 3 numarada Ali” imzasiyle aldığımız bir mektupta Haliç fenerinde buz sa- tışlarımdan şikâyet edilmektedir. —O- kuyucumuz bu semtte — buzun dört, hattâ — beş kuruşa satıldığını - söylemekte, bayiin kendi keyfine ha- reketinin önüne geçilmesini dilemek- tedir, Otobüs tehlikesi Yeni mahallede oturan Adil Fikret Bey Büyükdere - Taksim otobüsle - rinden şikâyet ediyor. Şikâyeti şu: Taksimden Büyükdereye giden oto - büsler yolun en zikzak ve inişli yeri olan Haecr Osman bayırında, benzin- den tasarruf için, motörü durdurarak yokuşu öyle iniyorlar. Halbuki, böyle yapıldığı zaman bir tehlike anında yalnız frenler kâfigelmiyeceği cihetle bu bareket çok hatalıdır. Belediye - nin bu işle alâkadar olması lâzındır. Haliçfenerinde buz Kâzım beyi göz hapsine aldırmış tı. Kâzım bey,bir aydan beri — sarayın içinde — arkasında iki hafiye dolaştığının farkmda değil di. Nuri bey bir akşam sarayda nö betçi iken, kendi kendine-düşünü, yordu: — Ah, şu Kâzımı bir dolaba düşürsem.. Kalbinin ve kafasının içinde kimbilir neler vardır?! Ve o geceden sonra, Nuti bey yaver Kâzım beyin peşini — bırak mamıştı. “— Kâzım beyi nasıl olsa, bir gün tuzağa düşüreceğim...,, Diyordu.. Adamlarına şiddetli emirler vermişti. Hafiyeler Kâ zım beyin hariçte de arkasından gidiyorlardı. Nuri bey, Necmiseherle — Kâzı mın gizli gizli temas — ettiğinden ve Cafer ağanın odasında bir kaç defa buluştuklarmdan — haberdar olsaydı, acaba neler yapmazdı! (Devamı var) # — Yanılmış olacaksınız. *“ — İkimiz de gördük... * Birden bire, aklıma şoförün ge- tirdiği kehriba iğnegeldi. Bunu çek - memden çıikararak, küçük hanımlara gösterdim. “ — Bu iğneyi evvelce başka bir yerde görmüş miydiniz? “ — Evet, Türkân Hanımın göğ - sünde bir çok defalar görmüş, pek beğenmiştik.. Ya.. Gördünüz. mü? Ahbap olduğunuzu söylememiş miy- dik?. * — Fakat emin olun ki, hayatım- da bir kere olsun İlhami Beyin kızını görmüş, onunla konuşmuş — değilim... Nerede kaldı ki, otomobilime alarak, birlikte gezmeğe gideceğim... Buna imkân yok... Dün, söylediğiniz saatte, filhakika, Fikret Beyle ben, benim ©- tomobilimle, Beyoğlundan geçtik... Fakat, arabada üç değil, iki kişi idik.. # — Üç köşi idiniz... “ — Allah Allah.. Şaşılacak şey.. Acaba, ispirtizmada dedonblement, yani “ikileşme” dedikleri hâdise mi oldu?.. Hani, ispirtizmacılara naza - ran, bir insan, diğerini çok severse, iki nüsha olarak — tecelli ettirirmiş... Meselâ, kendi, harp cephesindeyken, büyüdüğü Pratik 12 Agustos 19sa Hayat Bilgisi Hayatta muhlaç olacağınız ameli malümatı kolayca öğreniniz AA — Nalıl ve tercüme bakkı mahfazrduür Aft hümmasından korunmak için hasta hayvanlar tecrit edilir. Ve bulun- dukları sakı ile ona dokunan eller ve eşya dezenfekte edilir. Aft hastalığı zuhur eden çiftlikle - rin sütü içilmemeli ve yahut sağıldığı- nın akabinde tâkim edilmelidir. Aft hümması doktor tarafından ida- re edilen mevzii ve umumi - tedavi ile geçer, Hayvanlarda zuhur eden Aft sıt - ması aftta tpkı insanlardakinin arazı- mı gösterir ve tedavisi aynidir. Afiş AFİŞ — İlân bahsine müracaat. Asma ÂASMA — Bağ bahsine müracaat. Arşın ARŞIN — Metre sistemi devletçe kabul edildikten sonra terkedilmiş o - lan tul ölçüsüdür. Bu ölçü mutavassıt boyda bir adamın başparmağı ucundan omuz mafsalına kadar olan mesafe i- le tensip edilmişti. Maamafih boyu mıntakaya göre değişirdi. Endaze de- dikleri arşın altmış beş santim. İstan- bul arşını altmış sekiz santim, Halep arşını yetmiş bir santim. Zirai mimar dedikleri ölçü 0,758 metre idi. Metreyi İstanbul arşınına tahvil i- çin 1,47 ile darbetmek arşını metreye tahvil için 0,68 ile darbetmek icap e- der. Kırk arşın murabbaı bir dönüm sa- yılırdı. Arşın hali hazırda ancak eski kayitlerde mevcuttur. Şimdi istimali | kanunen memnudur. Antraks ANTRAKS — “Acemceden alman ismi: Şirpençe” beraberce faaliyette bu- lunan bir çok çıbanın birleşmesinden husule gelir. Ârazı: Pembe ve sert bir şişkinlik görülür. Kenarları acır, satıhta kabar- cıklar husule gelir. Bunlar beş altı gün- de açılarak cerahat ve kurumuş et par- çaları ifraz ederler. Manzara gayet müstekrehtir. Çıban başlarımı birleşti- ren deri morlanır ve nihayet parça parça kopar. Daha hastalığın iptida - sında titreme, hümma ve umumi va - hatsızlık müşahede olunur. İyileşme yüzü gösterince ağrı ke- silir. Akıntı kurur. Yaranın dibi kü - çük toamurcuklar peyda eder. Hastalığın devamı otuz gündür. Da- ima görülür bir iz brrakır. Eğer Şirpençe mahdut bir şiddet- te ise ufuneti ıslak pansımanla veya pülverizasyon ile teskin etmelidir. Her halde doktoru çağırmalıdır. Tehlikeli Şirpençe muhakkak ameliyatı icap et- tirir. Hastalığın merkezinde ihtilâtlar olabileceği gibi Şirpençenin fevkalâde de olur. Bahusus şeker has- la, annesinin yahut zevcedinin 'yanma bir kaç saniye gelebilirmiş... —Yoksa, Türkân Hanım da, Fikret Beyi çok mi oldu da bizim otomobile bindi?.. “Leylâ: *“ — İyi buldunuz... Muhakkak öy- le olmuştur... - dedi, “ Bunun üzerine, onlara, iğneyi şoförün nerede bulduğunu anlattım.. * — Fakat, katiyen otomobilde iki « Fahri Paşanın küçük kızı: “ — İspirtizmadaki ikilik hâdisesi, ruhun ikiye ayrılması suretinde olur. kişiydik... Yanımızda Türkân Hanım yoktu... Nasıl olabilir? - dedim. Böyle bir şey oldu da, Türkân Hanı- Tn ruhu sizin yanmıza geldi ise, göğ- sünde iğne bulunmasına İimkân var mı? “Kamil Flamaryon isminde meş « hur ispirtizmacı âlimin bir çok kitap- larını okumuştum. Orada, ruhların, beraberlerinde, kendilerine ait eşyala- ri taşıdıklarına hattâ bunları bazan bir yerde unuttuklarına da - rasigel - dim.., * Bunları anlattım.. Her halde böy- le pek garip bir ruh hâdisesiyle kar- Yazan: ., Gayur talığına müptelâ olanlarda çok tehli * kelidir. Ve en tehlikeli neticeler Vef? Müri Kangoia salfoları; (d gibi. Adam ADAM — İnsan kelimesine mü * Taçaat. Armut ARMUT — Hoşafı, reçeli yaptltf bir meyvedir. j Reçel: Olğun armutlar ı# İkiye bölmeli, ortasındaki taşları t6 * mizlemeli. Sonra yirmi dört saat bırakmalı, Bilâhora bir sıra armut üzerine t0f şeker ekmeli, gene bir sıra armut koy" | malı, böylece tencereye yerleştiril ten sonra kuvvetli ateşte mül! karıştırarak, fakat ezmeden — pişirmt” k. Pişirimin sonuna doğru bir limo * mun kabuğunu ince rendeliyerek ilâ * ve etmelidir. Bir kilo çiğ armuda yf* rım kilo şeker hesap edilerek yapılı": Diğer usul: Olğun armutlar alınif Dörde bölünerek taşları - ve temizlenir. Parçalar soğuk suya at * — hır. Meyveler tartılır. Bir kaba behtf yarım kiloya 378 gram hesap ile nö * bet şekeri konur. Tencereye her gö gram nöbet şekeri için bir bardak # ister. Şeker etiyince armutlar kaba ki” mur. Zayif ateşten — kımıldatmaksızif üç saat kadar kaynatılır. Sonra mef” veler delikli kepçe ile almarak çömleklerine konur. “Kalan — su koff şurup halinc gelinceye kadar kaynalf lır ve meyvelerin üzerine dökülür, Avarya AVARYA — Ticareti bahriyedi iki türlü avarya vardır: | 1 — Her hangi bir ticaret gö mişinin hamüleye hareket ve mil anlarından muvasalet — ve tahliy? | anma kadar vukan gelen hasarlar * | dır. “Kablo kopması, hamuleyi denif İ suyunun tahrip etmesi gibi.” 2 — Ticaret gemisi veya veya her ikisi için yapılan fevkalâdi masraflar: “Liman, karantine, fenif rüsumu, ambalâji bozulmuş olan em * tiann tahliye edilerek ambalâji —ıslaf edildikten sonra tekrar tahmili mâ Bu svretle avarya iki sınıfa ayrt * lır. Biri büyük veya müşterek ve ğeri küçük veya hususi: Avaryalart? — ödenmesi bazan şeraiti hususiyeye © bidir. Süreti umumiyede tutulan hat tı hareket ise şudur: BÜYÜK VEYA MÜŞTEREK * VARYA — Biri maddi hasarın ) fevkalâde bir masrafın umumi avaryt — olabilmesi için üç şart vardır: (Bitmedi) î gılaştığımıza zahibim... Siz, bu mest leye dair ne dersiniz? ) Fikret Bey: f * — Ben ispirtizmaya inanmamt” - dedi. - fakat, buna rağmen, hayrti” teyim... İlbami Bey beni ziyaret etti” — Dün konuştuklarımızdan bir çy nt Türkân biliyor... “Türkân Hanım, bizim konuştuk” larımızı her ne süretle işitmiş olur olsun, her halde biliyor. Onun İ 7 llhami Beyin Fikrince, katiyen bt * — nim izimi bırakmıyacakmış. çnı*ı j fikrimi öğrenmiş. Binaenaleyh, ond4” uzaklaşmalı imişim ki, aile yıkılma sın imiş... “Klüpten, bizim müdürü tanıyf” Kendisiyle mektep arkadaşı da.. | likte, onun yanına çıktık. WJ. ş seri bir karar verdik. Beni İzmir #” besine tayin etti. Gidiyorum... | Ş Şair Nuri; tafsilâtm bu noktasif da, hazin hazin içini çekti: — Işte efendim, bu sözleri vöTÜ söylemez, Şadiye Hanım, ııli'â öte tara'ında bir asabiyet geçirdi. Y mütcessir olduğunu — sesinden 4 dım. (Devamı vaf)