Reisicumhur Haz- retleri M. Hitleri taziye etti Sevgilinin mektupları (Üst tarafı 9 uncu asayıfada) ği, epeyce para etti. Yakında ya- nına geleceğim... Sana sürpriz ya- pacağım...,, ı O da bana hergün mektup ya-| zıyordu.Müvezzii kapıda bekliyor| lum.Eğer gecikirse basamaklara a| turuyordum. Komşular, halimden| şüphelenip “deli mi?,, diye sorduk. ları vakit, kapıcı: — Hayır... Karısından mektup bekliyor! Cevabını veriyordu. İzabel: — “Beni unutma.., Ben ölünce başkasile evlenme... -deye yaz- maktaydı.- Hâlâ ateşim var... U- zun yazamıyorum... Fakat manen kendimi yanında hissediyorum...,, Evimde herşey onu hatırlatıyor du. Masalar, perdeler, fildiş' elile| ördüğü yatak örtümüz... Elbisele- rinin asılr durduğu dolabı açtığım vakit titriyordum. Sokakta onunla | rirmediğim bir dükkân bile yoktu. Koaförün önünden geçerken kış günleri donarak fakat sevinç için- de onu beklediğimi hatırlıyordum. Tramvay duraklarımnda, köşe baş- larında, her yerde onun hayalini görüyordum. Parisin beraber do- laşmadığımız, randevu vermedi- ğimiz bir tek yolu, bir tek bahçesi yokmuş meğer... Bazan bana işler havale ediyor du: “Bana kataloğlar gönder. Ter zilere bak. Modanın nasıl değişti- ğini anlat.,, Çocuk yurduna giderek oğlumuza bakmamı yazmştı, Gidip baktım. Yanakları tombul tombuldu. Doğ- duğu zaman, doktorun - söylediği sözler aklıma geldi: “Zevceniz za yıf. Çocuk yapmamalıydınmız.,, Kıravat iğnemi satmama dair yalandan sonra, diğer yalanlar uy durup karımı oyalamak mecburi- yetinde kaldım. Otomobil alacağı mı, modeller beğendiğimi yaz- dım.., Fakat bir sabalı, saat sekiz- de, müvezzi bana mektup verme- den geçti. Odama döndüm. Büyük bir istirap içinde iki saat onu bek- ledim. Gene mektup yok. Sendele dim. Kendimi divanın üstüne at- tım. Akşam üzeri, müvezzi, bana bir balo davetiyesi bıraktı... Bu davetiyeye, baktım, baktım, bak- tım... Sabit nazarlarla baktım. Bundan sonra da geceler, gün- düzler, yağmurlar, güneşler, neşe- li gürültüler var... Dünya yüzünde hâlâ sevişen insanlar, dans eden genç kızlar yaşıyor... Mektuplar, kî'lıplır, sözler, cümleler mev- cut. Lâkin bunlar, olmuş, olmamış, neme İâzım... O, bana yazmadık- ün sONra... Sorbona ve akrabamın yanma gitmemeğe yemin ettim. Zira, ba- ığ_ı sual sorarlarsa “öldü!,, Demek lâzımgeliyordu. Yahut onlardan: “Öldü...,, diye işitecektim... Yok, Hayır... Belki gelir... Son ümidim kırılmasın... Müter7'mı: (Hatice Süreyya)i Çok sevilen bir şarkı Tefrika N: 15 Avukat, kâtibi Mister Gest'e karşı ketum dayranırdı. Bu- nunla beraber, her sırrı da ondan saklı tutabildiğine kani değildi. Gest, birkaç — defalar, doktor Cekil'in evine gitmiş gelmişti. U- şak Polü tanıyordu. Mister Hayd isimli bir diğeri- nin de, o eve girip çıktığını elbet- te rlibidi. Bunlar — hakkında bellibaşlı bir fikri olduğu da mu-| hakkaktı. Acaba, şu mektubu ona göster se nasıl olurdu?. Avukat kendi kendine düşünüyordu. Bundan başka, kâtibi Geıl_l el yazısından anlar, onun üzerin- de tetkik yapmış bir adamdı. Bu vaziyet, avukata daha cesa- ret veriyordu. Gest konuşulacak bir adamdı. Anlayışlı, bilgiçti. Bilhassa böyle| kendini alâkadar edecek bir ya- zı meselesinde, mektuba dair u -| fak bir işarette bile bulunmadan| geçemezdi. İşte bu işaret, bu küçük - izah- la, avukat Atersona, ne — yolda böyle Saatlerce Baş başa H PLÂKLARINDA OKUNMUŞTUR lardı. 4 Yarından Sonra HABER sütunlarında büyük bir merakla takip edeceğiniz bir eser olacaktır. Iki Yüzlü Adam Bütün dünyaca tanınmış, fevkalâde meraklı zabıta ve tahlil romanı 9.-8.934 hareket edeceğini tayin edebilir- di. Söze şöyle başladı: — Sir Danvers'e cidden yazık oldu! Gest cevap verdi: — Evet efendim! Halkta ,bü-| yük heyecan uyandırdı.... Öldüren| adam, her halde deli olacak! Aterson, bu defa mektubu çı- kararak: — Senin, bir şey hakkında fikrini almak isterim. Bende el yazısiyle şöyle bir vesika - var. Yalnız, kimse duymasın. Çünkü ne yapacağımı henüz bilmiyo- rum. Fakat seni tam mânasile alâ kadar edebilecek bir mevzudur. İşte, bir katilin el yazısı., Kâtip Gest'in, gözleri parladı. Ve mektubu, şiddetli bir merak- la gözden geçirmeğe — başladı Bir müddet sonra: — Hayır efendim, dedi. Bu a- dam deli değil.. Fakat o kadar tu haf bir yazt ki.. Avukat; — Yazan da pek, ama haddin- den fazla tuhaftır... ( Aslanlı Hükümdar ) Süleymanın Oğlu Aslanlı hükümdarın peşine düşen beş on Cezayirli, başlarına gelecek felâketten habersiz, ayak izlerini takip ederek, onun bazan serinliğinden istifade için bulundu- | ğu mağaranın yanına kadar Buraya kim sokulabilirdi? Bunlar, bu cesareti nereden bulmuşlardı? Afrikanın, bozkır ve ormanlarının ye- göne hâkimi, kendisi de bir insan olduğu halde vahşi hayvanlar - tehlikesini insan tehlikesinden daha hafif, daha ehemmi- yetsiz bulurdu... No, 270009 amiyet H. sokulmuş- M se b ll anilik Çeviren Hikmet Münir Bu sırada, avukalın hizmetçisi elinde bir kâğıtla geldi. Avukat elinden kâğıdı aldı, okudu. Kâtip sordu: — Doktor Cekil'den mi geliyor. efendim, dedi. Yazıyı - tanıyaca- ğım galiba.. Eğer hususi bir mek- tup değilse, müsaade eder misi- niz? Avukat: — Hayır oğlum, Sadece yeme- ğe davet ediyor. Fakat ne yapa- caksın? Al bakayım.. | Kâtip, avukatın clinden kâğıdı. alarak evvelki mektupla yan yana koydu. Ve dikkatlice, her ikisini de sıra ile ve bir ona, bir diğerine bakarak gözden geçirdikten son- ra, tekrar avukata dönerek: — Çok şayanı dikkat bir el ya- zısı efendim! dedi. Bir lâhza sessiz kaldılar. A-/ vukat nefsiyle âdeta mücadele e- diyordu. Sönra kâtibe sordu: — Yazıları niçin mukayese et- tin, Gest? Kâtip: — *W!” (Devamı var) tarafından yalnız | kayı anlatmaktadır. Kaptan mektubet” KUPON | 220 | 9-8-1934 Şikâzet!er, Temenniler" Bir Türk kaptanının başına gelenler Istanbul limanma mensup “Hüdr verdi,, ismindeki geminin kaptanı İstii” il oğlu Hakkı bey; Türkiye Cumhüff yeti Varna konsolosluğuna hitabet ” çık bir mektup göndermiştir. Bu tupta Hakkı bey, başından geçen bir * da diyor ki: j “İstanbuldan 23 temmuz 934 tari hinde takas muamelesiyle zeytin —V hamsi baliğı yüklü olarak “Hüdaverdi! ismindeki gemiyle hareket edip Burgf zâ gittim. Burgazdan da kömür Y lüyordum. ) 31 Temmuz talı sabahı sant dörülü kaptan kamarasının üstünde yatarktf tanımadığım iki resmi polis gel sert bir muamele ile beni uyı ve dışarı — sürüklediler. Tekelede bulunan ve türkçe bilen bf gümrük muhafaza memuruna bağı bunların ne istediklerini sordum. GÜT rük memuru meselcye müdahale ede rek, jandarmalara sordu.. Onlar da geminin direğinde çe bulunan Türk sancağının, Bolşevik bif rağı olduğunu iddia ederek, beni kâf? kola götürmek istediklerini söyledili” O sırada esen rüzgür — sa dalgalandırarak ay ile yıldızı gördükl Ben de mahalli liman reisine bir art” hal vererek şiddetle şikâyette — bulü” dum. Beynelmilel ticareti bahriye katlif nunu bilmeden ve yanlarına liman müru almadan doğrudan doğruya £ miye girerek Türk sancağının şereliti rencide etmek istiyen mezkür polislefi” muhakkak surette teçziyeleri için İstâf bulda Jâzım gelen makama müracaat © deçeğim gibi bir Türk vadandaş sıfatif le bu çirkin muameleyi size HIM bir borç ve icap eden teşebbüsün sür#” le icrasını ıüı ederim efendim.,, Benim görüşüm: — (Baş tarafı üçüncüde) larımız bile, buna sinirlenmek!?” dir.. Bunu gözetmiyenler, elbetit' hiç de hoş olmiyan müdahalel, Wi karşılaşabilirler. Mukadder w raz malüm: — Öyle ama, İstanbulun sey” yah şehri olmasını istiyoruz... Fakat, cevabı da hazır: ğ — İstiyoruz da -oluyor mu? Istanbula seyyah aktığı gün, belte siyasetimizi — değiştiri! Hem de merak - etmeyin, b mız, dün gelmiş dil bilmez biyi kırk yıldanberi İstanl yaşayıp hayatını burada ka: fakat türkçeyi — istihkar — ed S berbat jorgonlar geveliyenler ayırt eder. Temyiz hassası vetlidir... Bütün umumi yerlerde hik: ses türkçe olmalıdır. Bizzat tatl * frenkleri, gençlerimizin müf'bj lesine lüzum kalmadan ' W kendiliklerinden idrak etmelid " MN c — ZAYİ — 5688 sicil nun"J 2—8—934 tarihli motosiklet "j liyetnamemi zayi ettim. Y alacağım. Beyoğlu Valdeçeşme No: Osep Rosnosyan. u - 6 ODEON