Tariht tefrika: 24 Geçen kısımların hulasası Abdülhamit, Tıbbiyali (Necdet) 1 Pariste- ki Jön Türklerle muhabare attiği vehmile ma- Trayın tindanlarında hapsetmişti. — Kızıl Bul- tanım gördelerniden Saadet, Nacdeti seviyor ve Padişahı ilma ederek Nocdotle birlikte as- raydan gıkıyor, Fehim Paşa sahnede, Parlali Takkase sorguya çekilmiştir. Bu sırada gizti bir teşkilât İstanbulda Padişahı — yıkmağa galışeyor... — Kaç mektup getirdin? — Yirmiden fazla. — Bu dostluk değil, sefaret kuriyesi gibi bir vazife. Hepsini yerli yerine verdiniz mi bari? — Şüphesiz. Çünkü kendileri- ne söz vermiştim. Posta ile gön- derdikleri mektuplardan bir çok- larının hafiyeler vasıtasile pom-ı neden çaldırıldığını söylüyorlar- dı. — Onlara karşı büyük bir zâ- fmız var.. Bunun sebebini izah et ibakalrm? Fehim Paşa birdenbire muha- were tarzını değiştirmişti. Kıqlı-f a DI;MB; etmeğe ve sesinin #onunu kaltmlaştırmağa başladı. Matmazel Meyan tavrını boz - muyordu. Fehim Paşa sordu: — Nerde ve.kimin karşısmda JBulunduğunu biliyor musun? © — Tabit, Gözlerim ve dimağım “wazifelerini mükemmel surette ifa ediyorlar. Nerde ve kimin karşı- sında bulunduğumu biliyor ve gö- rüyrum... Sultanm hafiyeliğini y:lpın Bir paşa ile konuştuğum- dan eminim, Fehim Paşa o güne kadar hiç bir kadın tarafmdan böyle bir is- tihzaya maruz kalmamıştı. Celâl Bey hayretle Paşanın yü- züne baktı. Fehim Paşa hiddetle ayağa kalkmıştı.. Matmazel Meyan — iz- 'İn.llle üstünde oturuyordu. — Bir- “denbire odanın içinde o kadar se- ri bir tokat şaklaması koptu ki..| Celâl Bey bile yerinden hopla- Parieli rakkase bir anda yuvarlanmıştı. « Fehim Paşa yüksek bir sesle Abdülhamit Gözd;leri haykırdı: Geçen kısımların hülâsası İlhami Bey, servetini kaybetmiş bir Paşaradadir. Fakat, eski debdebeli hayatı terketme': istemiyor. Önun için, kızı Tüskün anımı Cemal Bey ismin- de bir zengine vermek emelindedir. Halbuki, Türkânla Fikret serişiyorlar. Tlhami Bey Fikreti, oğlu gibi büyüt- mektedir. Ona, kızdan vazgeçmesi için rica ediyor. Banka memuru olan Fik- retin önüne, tecadüf, Şadiye Hanım isminde zengin bir kadın çıkarıyor. Bu hanım, da delikanlı ile alâkadar oluyor. Genç kiz, evden çıkar çıkmaz ora- dan geçen bir taksiye atladı: — Galataya... - emrini verdi. Otomobil, süratle giderken, boyu- ııçııüıınlılihhıııuyııııınnıo— diyordu: — Gösteririm.. Gösteririm... Ne gösterecekti?. Tefrika numarası : 37 Aşk mı, Servet mi? Nâkili: (Vâ - Nü) — HABER — Akşam Postası Yazan: Ishak Ferdi Paris Polis müdürü sorguya çek - seydi, ona da böyle mi cevap ve- recektin? Matmazel Meyan sersemlemiş- ti.. Güçlükle kendini toplryabildi.. Düştüğü yerden kalkarak, evvel- ce oturduğu iskemlenin kenarımna dayandı: — Vurunuz... — Hakkmızdır! Çünkü ben bu hakarete müstaha- kım... Ve geniş bir nefes aldıktan son ra, Celâl Beye hitaben: — Şark saraylarımdaki efendi kılıklı cellâtları yakından görmek bir tokata değer... Dedi.. Kaşlarını çatarak önüne baktı. Fehim Paşa hiddetinden ateş püskürüyordu. Celâl Beye: — Bu ne küştah kadın... Neye güveniyor da bize karşı terbiyesiz ce cevaplar veriyor? Diye sordu. Celâl Bey: İ — Ecneleidir.. Sonra da, Mulen| Ruj gibi dünyanın en meşhur sefa hethanelerinde büyümüş bir artist tir. Onlar kendilerini datma sahne de zannederler... dedi. Fehim Paşa çok hiddetlidi: — Burası Mulenruj sahnesi de- #il. Bukadar mühim itiraflardan sonra, ben onun yakasını kolay ko lay bırakmam. Hoele siz beni biraz onunla yalnız bırakmız.. Sonra gene görüşürüz. Ben ona birkaç tokat daha aşkedeyim de, Fehim Paşaya dil uzatmanm ne demek olduğunu anlasın. Celâl Bey yanındaki odaya geç ti. Fehim Paşa kapıyı kapadıktan sonra, bıyıklarını bükerek rakkase nin yanına sokuldu. Matmazel Meyan bu dakikaya kadar korku hissetmemişti. Celâl Bey ne de olsa teşrifatçılıktan ye- tişmiş nazik ve terbiyeli bir adam dı. Fakat, Fehim Paşanın sert ta- vırları ve bilhassa saçlarını okşa- maktan başlıyan yılışkanlığı, Pa- risli rakkaseyi — sinirlendirmeğe başlamıştı. Fehim Paşa gülerek — söftiyor- du: — Demek ki Necdet Beyle Pa- riste tanıştın... Onun mesaisini ve fikirlerini takdir ediyorsun, öyle mi?! Matmazel Meyan itidalini kay- Bunu, belki, kendi de vazih olarak bilmiyordu. Fakat, fevkalâde bir şey yapmağa azmetmişti.. . Şoför: tanın neresine gideceğiz <- fendim? « diye sordu. — Voyvoda caddesinc.. Orada indi. Şoförü savdı. Fakat, otomobilini bankanın önün- de durmamıştı. Mahiyetini ve sebe. bini bilmediği bir ihtiyala riayet edi- yyordu... Bir kaç adım yürüdükten son- ra, bankanın kapısından içeri girdi. Buraya şimdiye kadar aslâ gelme- diği için, kimseyi tanımıyordu. Kapıcıya hesabı carinin ne tarafta olduğunu sorup öğrendi. Fakat, gene do daireyi bulamadı. İkinci bir adama sorması lâzım goldi. Orada, uzun yağlı saçlı, fiake fis - ke sivilceli bir genç duruyordu. Göz- lerini meçhul bir noktaya dikmiş bakı- vordu: j dereceklerin yazıları; burada neşredi- lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- maması, seçme olması ve okunaklı yazılması lâzımdır. ——— — Evet, dedi, fakat bu bahsi Fıkra müsabakası Eniyi, en güzel fıkraları bize gön- Yüzü neden uzamış? Yüzü uzun bir adama arkada- şu — Senin yüzün neden uzun- dur, acaba!.. diye sormuş, adam da şu cevabı vermiş: — Sonbaharın sıcak bir gü- nünde doğmuşum. Eğer kış imda- dıma yetişmemiş olsaydı yüzüm bütün, bütün akıp gidecekti. Neye bakıyormuş? Nakıl Bazan sani mahiyette olur. Siyatik sinirin görülür bir surette berelenme - sinden veya tazyıkinden neş'et eder. İptida siyatik'in arazı şudur: Siya- tik'e maruz olan süfli âza güç kımıldar | ve acır, elem budun ve dizin arka tara « fında baldırın ve ayak bileğinin dış ta- rafındadır. Hastalığın devri yavaştır ve tedavisi seridir. Ikinci şekli Siyatikte hastalık iımı'ıhıı ederse bel kemiğinin şekli bozulur. Tedavi: Tam bir istirahat. Teskin e- | dici ilâçlar tatbiki ve doktor görürse enjeksiyonlar iledir. Aft AFT — Ağızda zuhur eden ve ek- seriya zararsız olan bir rahatsızlıktır. Küçük sarı kabarcıklar husule gelir. Bunlar patlar ve yara halini alır, sonra iz bırakmadan geçer. Bu rahatsızlığın bir de mühim şekli vardır. AÂraz: İptidada dudakların iç tara- fında beş ilâ yirmi küçük lekeler gö- rülür. Eğer lekeler iki dudağın birleş- tiği köşede veya burun deliğinde olur- sa o vakit herpez hastalığıdır. Aftta Tekeler dudağın içinde veya kıvrımın- da, dilin kenarlarında, alt kısmında, damakta bazan arka ağız ve boğazda olur. Bu lekeler kuruluk - ve yanıklık hissi verir. Mühim şeklin ârazı: 39 ilâ 40 de- recei hararet, ishal, kusma “bunlar ih- tiyarlarda ve sıska meme çocukların - da" görülür. Hastalığın inkişafı: Lekelerin üze- rinde bir toplu iğne başından bir mer- cimeğe kadar cesamette — kabarcıklar olur, bunların kenarları kırmızıdır. İç- lerindeki lebeni bir mayi vardır, İki, üç günde patlarlar. Yerlerine esmer kabüklü yaralar Rasıl' ölür. Bu'Yakalar | satıktadır. ve kenarları 'gayri 'mühta « zamdır. Bir hafta geçmeden yaralar kapanır ve bir iz bırakmaz. Yaraların devamı müddetince acı hissolunur, ha- fif bir humma verir, Nadiren çene al- tında güdde hasıl eder. Nefesi kokar, lüzum Yanlarından geçenler neden bak- tığını sordular. Şu cevabı verdi: — Ben bu evi Bağdatta gör- müştüm. Şimdi buraya gelmiş ona bakıyorum. Çorlu: Mehmet tazelemekle ne öğrenmek istedi- ğinizi anlıyorum. Beyhude yorul- mayınız! Ben komiteci Paşa Hazretleri! Fehim Paşa Parişli rakkasenin sert tavırlarla verdiği cevaplar- dan sinirlennemiş değildi. Eğer Matmazel Meyap bir daha aksilik yapacak olursa, Fehim Paşa genç kadına bir kaç tokat daha vura- caktı.. Buna karar vermişti.. Ya » nımna sokuldu: — Seh Pariste evli mi idin? — Hayır.:. Ben kızım... Henüz hiç bir erkekle evlenmedim. — Haydi canım, bırak bu nağ- meleri. Mulen Rujda çalışan senin gibi güzel bir artist bu zamana kadar kız kalır mı? 5 — Bu mevzu üzerinde - sizinle konuşmağa lüzüum görmüyorum| paşa! Benim mazim ve - kızlığım sizi alâkadar etmez!... —- Nasıl alâkadar etmez ca- nım?! Hoşuma gidiyorsun... Kü- çücük gözlerinin içinde güneş gi- bi parlıyan kıvılcımlar uçuşuyor. Sen hakikaten nefis bir Eyüp kay mağına benziyorsun! Kolay kolay elimden kurtulamazsın! Haydi, söyle bakalım: İstanbulda kimle- ri tanıyorsun? Padişaha fenalık Ağır aftlarda yaralar çok dirişkin. dir. Âzalara, makata, bir ilâ beş ya « şındaki - kızların - tenasül uzuvlarına yayılır ve kabuklar husule getirir. Bu kabuklar altı yedi günde düşebilir. İz- | leri kalır. İshal — devamlıdır. — Ti- | edenler kimlerdir? fo humması derecesine çıkar. Buna Aft Matmazel Meyan somurtkan| hümması denir. bir çehre ile: Hastalığın iyi olması: Aft iz bırak- — Evvelâ siz! -diye söze baş- ladı. İstanbulda Padişaha fenalık yapmak istiyenlerin başında sizi görüyorum ! madan ve birden bire iyi olür. Ağır aftlar uzun sürer, muannittir. Çocuk - lar ve ihtiyarlarda ölümü tevlit edebi- Hir. Hastalığın devamı: Lekeler devre- genç kızin , genç kız ona hitap etti. müdürü Fikret Beyin yerini gösterir misiniz? Genç, rüyasından uyanır gibi sil - | kindi, Gözlerini sabit noktadan bir an ayırdı. Fakat, gene o sabit noktayı gös- — O hanım kim?... - Diye sordu. — Şadiye Hanım.. — Yam — Siz, Fikret Beyin nesisiniz? — Onunla çok yakından alâkada - terdir rım... ü — İşte efendim, orada... Mavi elbi- Şair, içini çekti: seli bir kadın duruyor, görüyor musu- — Ben de Şadiye Hanımla çok ya- nuz?... İşte onunla konuşuyor.. kından alâkadarım... Şadiye oradaydı. Nurinin — sallapatiliği — karşısmda, Türkân, Fikretle rakibesinin gişede | genç kız, gülümsemekten kendini ala- birbirlerine sokulup — komnuştuklarını | madı. gördü. — Ne münasebet? — Ne suretle alâ- kadar sımız? * Çantasını yokladı. Fakat, ne elleri fazla bir hareket yaptı, me de ayakları onu ileri doğru götürdü. Olduğu yerde mıhlanmış gibi kaldı. Şair, yağlı uzun taçlarını iki yana sallafıp gözlerini semalara dikerek: — Ne münasebetle mi?.. Ne suret. le mi?.. En yüksek, n ulvi suret ve münasebetle... Şadiye Hanımı seviyo- Pratik Hayat Bilgisi Hayatta muhtaç olacağınız ameli malümatı kolayca Ööğreniniz e —0 Halindeki garabet, uzun yağlı saç- h gencin dikkatini celbetmişti: — Efendim, ben, Fikret Beyin ma- iyetindeyim... - dedi. - kendimi takdim edeyim... Şair Nuri Bendeniz.. Eğer isterseniz Fikret Beyi buraya çağıra - yım.. Akrabasındansınız galiba.. ihti « mal, onu bu mahrem muhaveresinden mahrum etmek istemiyorsunuz.. Ne acı acı konuşuyordu. rum... Onu kıskanıyorum... Onu sizin Fikret Bey benim elimden alacak.., Ta- hammül edemiyorum... Beni kurtarın.. Allah rizast için beni kurtarın.. Bir ça- resine bakın... Onlar, birlikte gezmeğe gidiyorlar... Halbuki evkiden... — Eskiden, Şadiye Hanımla siz mi gezmeğe giderdiniz?.., 4 Agustos 1934 ve tercüme hakkı mahfardur Yazan: . Gayur si iki ilâ üç gün, kabarcıklar iki ilâ üç gün, yara devresi yedi ilâ *7 kiz gün sonra nekahat devresi geçir * yevileii tarhamsn yi olumizi (TORM aftta ilk devre yedi sekiz gün sürtf Hastalığı bir buçuk iki ay devam ©" tiren bir de nekahat devresi vardi. İhtilâtlar: Mevzu olarak anjin, dE teri, gangran; gayri mevzu tehlikeli hallerde iltihabı em'a, — Tatfi umumi ve ölüm. Sebepleri: Bütün aftlar entani, $ çici bazan salgım - halindedirler. Aft hümması insana öküz, inek, keçi, ” muz ve koyundan ayak, burun, ağıl hastalığa maruz bir teması ile !” hasta hayvanlara dokunarak eli pislet” miş olan kimselerin tuttuğu eşya VÜ sıtasiyle yahut ta aftir hayvan sütü ilf geçer. Afttan hasta olan hayvanlartf eti yenebilir.'; Gizli » yaftlair, imebifili tahrişten husule gelir: Gayet sıcak Y mek yemesi, çiğnerken dilini, veya zının bir tarafını ısırması, dişlerin relemesi, dişlerin tahrişi, yirmi yaş nin inkişafı, tütün, dişlerin çürük fistüllü veya küfekili olması ihtiyar * lıktan, şekerden veya civadan diş et * lerinin çekilmiş olması gibi hâdisele vücudün ahvali umumiyesinin fena © ması aft'ı tevlit eder. Buna bahusus ihtiyarlarda, krzamtf ğa uğrayanlarda, âdet üzerinde olâ* kadınlarda ve veremlilerde tesadüf © dilir. ; Afttan korunmak için mevzii tah * rişten vücudü umumi zafa götürmek” ten içtinap etmelidir. Ve hastalığı $? çirecek şeylerle temas etmemelidir. Tedavisi: Mevzii bazı ihtisiirnlar #0 İmir: Binde yirmi bikarbonatlı su ilt rlık gargara ve pamukla ti ı Bir İltre suya yifmi gram * meci kökü, iki haşhaş başı ve elli gret i bal koyarak menku “çay” yapılır ve * — Nitrat darjan veya sülfat dö küivf ile hafifçe yakılır. Bunun ü oksijenli su yahut perborat dö süd !7 — zu kullanılabilir. Klorat dö potas şe ” kerleri ağızda eritilir. Yahut dört grsif klorat dö potas, 60 gram şurup, & gram su ile yapılan mahlüt içilir. “E” ğer şeker hastalığı varsa, ve klorat potas şekeri ne de son ilâç kullanılm” malıdır. Urnumi tedavi tarzı: Doktar celbt' dilir. Büyüklere sedliç tozu kırk greff müsil olarak verilir. Çocuklara ı..u'"', ile santonin verilir. Uzviyet kuvvetlet” dirilir. “Arsenikli, fosfatlr ilâçlar, 20 tonik serom zerki vesaire usulleri il€ * mideye lâvman yapılır. İdrar tahlil ” lunur. Süt ve yahut süt ve sebze Ş mi tatbik olunur. ber difi EZLEFE ETEELELECECER - EPFTE FETEFE, M zZ) a 2 .0 LARRSrAE Te —7 - n n itmezdim... Faki ben gitmediğim gibi, kimse de gitmef di... Lâkin şimdi, o, Fikret Beyle d07 şıyor.. Otomobille geziyorlar.. İf” şurada duran otomobil.. Şadiye H&t min hususi arabası... Kendisi kul YOren — Hangisi? j w Türkânın dimağına, şimşyiç gibi fikir gelmişti. Şair: — Göstereyim.. -.dedi. y Fikretle Şadiye, ber şeyden biht ber, gişenin önünde konuşup durur” ken, Nuri ile Türkân bankanın KAP : sından dışarı çıktı. . Nuri: — Siz'de benim gibi betbahtettfi, anlıyorum... - diyordu. * iştö. a otomobille geziyorlar... Kim bilir ;, relere gidiyorlar.. Vallahi içimde ' |p hisler kabarıyor ki.. Tekerlekleri? stiklerini patlatacak kadar oluyor a, Lâkin bu maddi intikam hoşuma miyök'.” Çünkü'leü gl M bir-intikam lâzım... “Ah” da;:ı ve Füzulinin şu beyitini hatırli! yA (Devamı VA