9 Temmuz 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4

9 Temmuz 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

» or UYUĞk » iCA J'EP_ AREİNBUL! Haktki vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan Kadri CEMiL 9-7-934 Ber Hakkı mahfuzdur Geçen kısımların hulasası Mütarekeden sonra İstantul'da Anado- ta lebinde çalışanlar arasına katdan İltia- mi, İngilizler lehinde çalışan Fatma Nürz- bet'le tanişiyor ve onuzla berüber yaşıyor. Diğer taraftan Pantikyan yazıhayesinde llit kuvvetlere çalışan Feridun Bey Pan- tkyan tarafından takip ettirilecektir. — Haydi bakalım, yürü demiş- ti. Baha ısrar etmedi. Bir arabaya | atladılar.. İkisi de konuşmak için başka başka mevzular arıyorlar. Ekseriya eski hatıraları hnlıyom lardı. Hlhaminin evine geldikleri za- man Baha içeriye girmek isteme- di: — Ben burada şeni beklerim. Arabayı da göndermiyelim. Ka - racaahmede buradan geçiveririz. Dedi. Sonra ilâve etti: — Sen de girme Recep. Şu işi mektupla halletmek daha doğru olür. — Hayır. Buna imkân yok. Ü. zerimde bazı emanetleri de var, Onları bırakmak mecburiyetinde- yim. — Haydi, sen de geleceksin. — O başka.. Recep beyin ısrarına dayana - madı o da yürüdü. Kapıyı çaldılar.. Fakat açan bu- lunmadı. Tekrar çaldılar. Bu sefer| © kapı yerine komşununki açıldı ..| Oradan uzanan bir geç kızın başı: — Kimi aradınız, efendim, de - — llhami Beyin evi burası de-; Bil midir?. | — Evet efendim, — fakat şimdi burada kimse oturmıyor.. — Çıktılar mı?, — Hayır.. İlhami Beyin annesi bir hafta evvel öldü.. Bu cevap iki arkadaşı — sersemc çevirmişti.. Bir müddet soracak sual ve yerecek cevap bulamadılar Nihayet Recep Bey: — Ya kız kardeşi.. — O mu, üç kapı — aşağıda bir mektep arkadaşı vardı, şimdi onur yanında., AA — Kendisini görmek kabil olur mu acaba?. — Niçin olmasın.. Giderseniz görürsünüz.. — O nerede dediniz?. — Üç kapı aşağısı.. Tefrika numarası 12 Tefrika: 99 — Teşekkür ederim.. Recep Bey ayrıldı. İki kapı aşa- ğı ilerlerken Bahaya: — Ben dedi, bu kızcağıza kar -« deşinin şehit olduğunu söylemiye - ceğim. İki acıya tahammül etme- sine imkân göremiyorum.. Sonra hayatta büsbütün istinatsız kal - ması kendini felâkete sürükliye - bilir. Söylemezsek ümit, ana acı - sını yenmiye kâfi gelir.. — Çok isabet edersin.. Kapmmın önüne — gelmişlerdi. Recep Bey ilerledi ve kapıyı çal - dı, Pencereden uzanan küçük bir baş: — Kimi istiyorsunuz. efendim, diye sordu.. — İlhami Beyin kızkardeşi bu - rada mı?. — Evet efendim, burada.. Kim diyelim?, arkadaşı ondan kendisine haber getirdim.. — Recep dersiniz.. — Peki efendim.. Küçük baş çekildi. —Az sonra süratle açılan kapıdan kız kardeşi göründü: —A. Siz misiniz Recep Bey, hoş geldiniz.. Ağabeyimden ne haber?, — Çok iyi canım.. Sen nasılsın? Başın sağ olsun... Recep Bey bu son cümleyi ağ - zından kaçırmıştı.. Kendisi tara - fından mevzuu bahsedilmeden söylemesi hiç te doğru olmamış - t. Zavallı kızcağız — bir an cevap veremedi.. Sonra yavaş ve hüzün- lü bir sesle: — Teşekkür ederim, dedi. Sözünü ağabeyine intikal ettir- mesinden bunun — üzerinde fazla durulmasına taraftar olmadığını gösterdi: — Ağabeyim nasıl Recep Bey? Ne zaman gelecek?. — Daha işlerini bitirmedi ca - nım.. İki ay kadar daha gelemi - yeceğini zannederim.. İhtiyaçları - nı yerire getirmek için bana selâ- hiyet verdi.. — Ne istersen bana söyliyeceksin.. — Mektup ta yazmadı mı?. — Hayır.. Kendisini ayrılaca - ğım gün göremedim.. Fakat çok iyi olduğuna emin olabilirsin?. İlhaminin - Aşk mı, Servetimi? Nıkılı : (Vâ - Geçen kısımların hülâsası Fikret, Avrupadan dönünce Türkânı almak istiyor. Türkânın fakirleşen fakat lüks hayat sür- "mekten bir türlü vageçemiyen ba bası İlhami Bey, kızını Cemal Bey isminde zengin birine vermek arzusundadır. O gün Cemal Bey, evlerine davetli olduğu — halde, Türkân ve Fikret yemeğe inmiyor lar, — Bittabi, on bin Nirayı, para bat- tığı takdirde bana barçlanırsınız... O zaman tediye edersiniz... Şimdilik, pa- rayı ben koyarım... Ehemmiyetsiz bir şey.e Ticaretin neticesinde kâr olaca- ğrnı tahmin ettiğim için, İki ay sonra, beş hin Tiranızı şimdiden hazır adde- debilirsiniz.... Bakalım, aklınız yata- cak mı?,... Size, bu ticaretin ne oldu- İlhami Bey, alâkayle dinliyordu: İki ay sonra, beş bin lira, nasıl da imdadına hızır gibi yetişecekti. Bu da- mat, hakikaten fevkalâde bir insandı. Türkân, ayağiyle gelmiş böyle bir ni- meti nasıl tepiyordu. Belli idi ki, ev- lendikten sonra da, İlhami Beyi mü- temadiyen, böyle kârlı işlerde teşrik — Nü) ü ı Ve, anlatmağa başladı... Birden bire, İlhami Bey, kararını verdi: “ — Yarından tezi yok, şu Fikretle apaçık konuşur, meseleyi onunla hal- Tederim... Yoksa, Türküna meram an- Bu sırada, küçük köşkte, genç kız, delikanlıya diyordu ki; — İzdivaç tekliflerini erkeklerin kızlara yapması, öteden beri Adettir ] amma, ben bunu yıkıryorum... Beni ıl, beni bü adamdan — kurtar, M— Fıkra musabakası Eniyi, en güzel fıkraları bize gön- Evvelâ memnun fakat sonra.. Bir genç kız yalnız başına plâja gitmişti. Tam denize gireceği es- nada karşısında bir gencin elinde fotograf makinesile kendisinin ret- mini almağa hazırlandığını fark - etti. Gülerek ona doğru yaklaştı ve sordu: — Afedersiniz beyefendi, han- gi gazete için?. Genç cevap verdi: — Gazete için değil, küçük ha- nım.. Ben bir amatörüm.. Genç kız tavrını değiştirdi, Kaş- larını çatarak sert bir sesle: — Sen, dedi, bir genç kızın ma- yo ile resmini çekmeğe utanmıyor musun?. ——— — ——— — Teşekkür kederim, Recep — Burada kalmak - istemiyor - san bize gidelim. Hem kardeşim - le arkadaşlık eder. Hem de yer değiştirmiş olursun.. — Şimdi olamaz Recep Bey.. Annemin ölümünden — sonra beni bunlar teselliye çalıştı. Kendileri - ni hemen bırakıp gidemem.. Hele bir kaç gün geçsin.. — Nasıl istersen.. O hâlde seni ne günü almıya geleyim. — Bir hafta sonra.. — Olur., Gene bu saatlerde ge - lir; seni ararım.. — Teşekkür ederim.. Recep Bey cebinden yirmi Yira çıkardı. Uzatarak: — Bana ağabeyin size verilmek üzere elli lira bırakmıştı. Maale - yolda hatırladım. — Şimdi bunla- rı birekayım.. Üstünü de bize geldiğin gün veri- rim, — Teşekkür ederim.. -— Başka bana söyliyecek bir şeyin var mı? Eşyalarınızı ne yap- tınız.. — Daha hepsi öteki evde., Hiç bir şey almadım.. Hepsi olduğu gibi duruyor.. — Zararı yok dursun — varsm.. Bir hafta sonra her şeyi hallede - riz.. Genç kız gene durgunlaşmıştı , Recep Bey: (nnımı var) Delikanlı cevap vermiyordu. — Niçin cevap — vermiyorsun?... Beni çok mu çirkin buluyorsun?... Ha- yırl.. Çünkü daha bugün güzel'oldu « ğumu söyledin... Öyleyse?... Fikret, esefle başını salladı. Dört bir yanma baktı: — Bu ev, bu bahçe, bu elbiseler, bu hayat... - Diye mırıldandı... Ben, sana bunların biç birini temin ede - mem... Ben, maaşı ancak yüz lira o - lan bir memurum... Senin ise, hayatın meydanda... Bu hayata tekabül edecek geliriniz maalesef tükendi.. Seni, mu- tavazi bir surette yaşatlmama hem İm: kân yoktur, hem buna ben kail ola - mam. Genç kızi — Niçia?... — Niçin?..... Diyerek oturduğu iskemleden kalktı; Fikretin kanepesine, onun yanmma oturdu. - sen beni ne zannediyorsun? Ben, züppe ve alâyiş düşkünü bir kız mıyım? — Gö - züm, servette midir?... Otomobilim, motörüm, battâ muşum, yalım, sar- yım olduğunu farzet., Fakat, yanımda, © soğuk herif, o Cemal Bey bulundu- | ğu müddetçe, bütün bunlar, bana çok feci, çok tahammülfersa gelecektir... Mmuhtaç olacağımız ameli malümatı — Hayatta kolayca öğreniniz öi 37 — Nakıl ve tercâme hakkı Eğer iyi bir havada yerdeki kuru yapraklar arasımnda bir kaç ıslak yap - rak, yahut yağmur yağdıktan — sonra slak yapraklar arasında bir kaç kuru yaprak görürseniz bu yaprakların ye- ni yerinden oynatıldığını anlarsınız. Eğer bu tekerrür ediyorsa bir iz üs- tündesiniz demektir. — Eğer iz yoksa ya taş yada tilki olduğuna hükmede - bilirsiniz. Eğer iz varsa, karaca yahut | beyaz domuz izidir. İzlerin mesafeleri ve atılış tarzları ayvın ne olduğunu ve emniyetle mi, korku ile mi yürüdüğünü gösterir, E- Iıriıurhuk&ınddelniılıdi-, ğiniz gibi tahkikatta bulunursunuz. | Bunda usul, sabır, dikkat — sarfetmek Tâzımdır. Yavaş yürümeli, mütemadiyen sa- ı ve solu yürmi metrelik bir mesafeye kadar gözden geçirmeli, kulak geri - sinde olmalıdır. Köpek tetkik sahasın- gan biraz ötede çalıları dolaşır, hare - kâtı gözden kaçırılmamalıdır. 2 — Ormanda sürek: Ormanda sü- rek avı yapılırken açık sahalarda ol - duğundan fazla ihtimam almak lâzım- dır. Nişancıların birleştirileceği yer - ler ve yerlerinde yapacakları değişik - likler dikkatle tesbit edilmelidir. Disip- Tin daha sıkıdır. Bu ava henüz ihtiya- ta alınmamış olan ve iyi ateş etmiyen müptediler girmemelidir. Zaten tehli- kelidir. En tehlikelisi yanındakilerden birini yaralamaktır. Çünkü bu avda kurşun ve iri saçma kullanıldığı var - dır. Avdan evvel, işe vakıf bir çok kim- seler, ormanın etrafını dolaşarak izle- ri tetkik ederler ve ormanda, tilki ka- ryaca, yaban domuzu olup olmadığını tetkik ederler. İze göre hayvanın nerede olduğu tetkik edilir ve o mıntaka çevrilir, Bu gekil avda evvelâ iriçavla iştiçal olu - nur. Eğer ilk tahmin yanlış çıkarsa ça- bucak lâzım gelen tadilâtı yapacak sür- ati intikal göstermelidir. Bu av kapta- nının dirayeline kalmış bir meseledir. Tabil halde ayrılan kısımlar birer bi- ver taranır. Her bir kısmın etrafı ağ ve iple örülmüştür. Nişancılar bu ağ veya ip hattının haricinde dururlar. İçeri doğru dönerler ve iç tarafa &- teş ederler. Maamafih bazı defa av hat- tan çıkacak olursa verev ateş - edilir. Dikkatsiz hareketlerden sakınmak için en iyisi av gelirken tüfeği omuz- lamak ve beklemek, meydana çıkar çıkmaz doğrudan doğruya ateş etmeli- &."Mıvlk&wh-î kip edilmemelidir. Eğer bedene esnasında arasıra bir kurşünun veya bir merminin kulak di- binde vızladığı duyulursa korkmamalı. anutmamalıdır ki: *“Islık çalan kurşun uzaktan geçer,, bundan dolayı arkadaşlarına söylen - m&!ılııkılıür Çııukübâyhıernrl Sıv—ibıhııdı-hyq—ııhh- nim için eçhennem azabıdır... — Fakat, ben sana bir kürk manto bile yaptıramam... Sen ki, en pahalı terzilerde, bir mevsimde sekiz, on el « bise yaptırmağa alışmışsın... Beberi yüzer, yüz ellişer Hiralık elbiseler... Ma- aşım iki misline çıksa, sade senin bu gibi masraflarını ödemeğe kâfi gel- | mez.... Halbuki, düşün: Daha ne ihti- yaçlarımız var.. Bu evin borcunu öde- mek... (Öyle ya: Onu, Emniyet Sandı- ğından çıkarmak lâzım!...) Sonra, ye- mek, içmek, gezmek, hizmetçi, benim şahsi masraflarım, babanın masrafla - Yi (Bunlar arasında, klüp ücreti de dahil!) Sen ve baban aslâ tramvaya binmezsiniz... Mutlaka taksi istiyecek- siniz... Türkân, mmuhatabını. mütemadiyan surturmak istiyordu: — Ne manasız, ne maddi şeyler dü- şünüyorsun., Canım efendim, — benim pek çok elbiselerim var... Bunları bir sene idare ederim... Bozar, bozar, ye - ni şekillere sokarım,.. Bir seneye ka - dar da Allah kerim... Sen, gençsin, is- Ükbalin açıktır... Bankacılıkta tekâ - mül edeceksin... Hem, işlttiğime göre, bu meslekte bir çok fırsatlar zuhur c mahft Yazan: . Gayur — kurşunlar ekseriya kayın dan sekme suretile gelir. Bu Likelidir fakat atıcıyı mesal — bakkı yoktur. Hat içerisine dikkatsizleri şiddetle ğer bunu yapan bir nw bir tarafa çekerek nasihat ki bir daha yapmaz. Eğer hat' ateş eden tecrübeli bir avcı tanına müracaat ederek u daha az zarar vereceği yere f mesini istemelidir. Ayni tasını anlar ve belki salâhr he ğer yandakilerden birine pok niyet edilmiyorsa dayanmak bir ağaç arkasına geçerek runmalı. Ormanda avlanırket gara İçmemeli. DAĞDA AV — Dağda “öne doğru,, olarak yapılır €en yorucusudur. Av daha nöf #undan ova veya ormandaki avlanmaz. Fakat başka yan avlar elde edilir. Dağ en ü h'_ .'* SU USTUNDE AV —"A su birikintilerinde yaban leri hayvanlar bulunur. nevi muhacerette istikı den cenubadır. Şu halde bu istikametteki de bulunmaları daha muht! tercihan güneş doğarken ve ! yapılmalıdır. Kabil olduğu ya yakın yürümeli ırmaktan rak görülen su birikintileri kümelerini de tetkik etmeli. rinde avlanmaktan hoşlanan soğuktan ürkmez bir köpek peği sahili araştırmağa takiben yürümeli ve karşı dınhıçırmıııılı. Suda h Jî.khıliı m;lırmın. E]ı çıkta çırpınıp balık tutmağa # siz ve sürünür bir adımla * Çünkü yerin ıırıılınııı suya hilin şokli müşait ise göller,; lar ve su birikintileri ru avlanılabilir. Fakat bu ma güçtür. Çünkü çukurlar sazlıklar kenardan karaya nir, Zaten getirmeğe — alıştır! köpek olmıyacak olursa avi için bir küçük kayık ister. buralarda öne doğru av az nabilir. Tatbik etmek isti: geçmez çizmeler giymiş ol çukhrııdılıolııı!ı&r U diyormuş... Bir aksionun yahut fırlıyacağını önceden lır, bunlardan kendi hesab Miİşsin.. Fikret: — Yok, yok... - Dedi. « bankacı, bütün faaliyetini mur olarak — sarfetmeğe | Vazifesi esnasında esrardan istifade etmaek banka memuruna çu bir hareket, gayri meşru w Türkân bir kahkaha atti? — Amma da yaptın ha kadar eski kafalı imişsin.. banka memurlarını daimi mur yapmak için zen; in, den ibaret olsa gerektir.. " biliyor... Ne kadar değişmi$” ne içinde, bir insan bu eder mi?..”

Bu sayıdan diğer sayfalar: