Hakiki vesikaları tasnif e& den ve birbirine bağlıyan Kadri CEMiL Geçen kııımların hulasası | Mütarekeden sonra İstantul'da Anndo- lü lehinde çalışanlar arasına katılan mi, İngilizler lehinde Çalışan Fatma Nür- het'le tanıgıyor ve onunla beraber yaşıyor. ıT taraftan Pantikyan hanesin te Mllli kuvvetlere çalışan Feridun Bey Pan- tikyan tarafından takip ettirilccektir. Sebebi gayet açıktı. Son günler- de istihbarata alınan Nazlı adında ki hoppa ve güzel bir kadın, kendi- sinin yavaş yavaş yıldızını söndür-| meğe başlamıştı .Nazlı kendisin- den geri kalır kabiliyette değildi. Hem bu, hem de Benet'in Ilhami- le beraber oturmaması teklifini u- zun zaman söyle böyle diyerek at- Jatmasının yıldızının sönmesinde büyük bir tesiri vardı. İngilizlere hizmet mi etmemiş- ti?, Hayır.. Muvaffakıyet mi ka- zanmamıştı? Bu da hayır. Onun şul sön iki senelik hayatı içinde yap - tıklarını belki dünyada başka kim| se, başka hiç bir kadın yapamaz! diye düşünüyordu. İlk zamanlarda göze girmek için çocuk mürebbiye| si olup konak konak dolaşmış — ve! buralardan istenen herşeyi, hiç bir iz bırakmadan yaptıktan sonra ye- niden başka kapılara koşmuştu. Bir defasında bir hanımefendi-| nin oda hizmetçiliğini bile yap- miştr. Yalnız bu teşebbüsünde mu- vaffak olamamış, istenen kâğıtları tam aşıracağı zamanda yakalan- mıştı. Nihayet odaya beyefendinin altın saatini çalmak için girdiğini söyliyerek âdi bir hırsız muamele- 'gire tâbi tutulmuş karakola geldiği zaman hemen serbest bıraktırıla-| rak büyük bir tehlikeden kurtul- muşlu, Şimdi, bir taraftan — eşyalarını taşırken diğer taraftan kafasında- ki eski hatıraları birer birer karış- tırıyor, çok iyi günlerini hiç olmaz sa hayalinde yaşatmaya çalışıyor- du. Kendisini bu vaziyete düşüren İhami miydi? Bunda hiç şüphe yoktu. Daha ilk günlerde Benet'in tavsiyelerini dinleyip İ!hamiden u- | zak bulunsaydı buğün belki böyle| olmıyacaktı. | Hhamile alâkadardı. Onu çok seviyordu. Kaçmış bulunmasma ta- hammül göstermesi yalnız ve yal- nız hayatı anlamasından ileri ge- liyordu. Onunla yaşadığı müddet-| Tefrika numarası 5 Aşk mı, Servet mi? | Nâkıli: (Vâ - Nü) Geçen kısımların hülâsası | Fikret, Avrupadan geliyor. İl- | hami Bey ile kızı, ona kendi bah- çelerindeki küçük köşkü hazırla- mışlardır. “Ağabeyl” | Gerçi, çok küçükken, Türkân, Fik- | rete ağabey diye hitap etmişti. Lâkin sonra, daha büyüyünce, alafrangnlı- Şın tesiriyle, bu tabir ortadan kalk - mıştı. Şimdi, yeni baştan nereden ha- sıl oluyordu? Halbuki, Fikretin dimağında istik. | bal hakkında plânlar hazırlanmıştı: | Türkânla evlenmek... Bu plânlar, bugün, genç kızı daha #üzelleşmiş, daha — mükemmelleşmiş Şörünce, dimağında olgunlaşmıştı. İlhami Beyin kendisine bu derece ikramı, otomobil alması, ayrı köşk ha- zırlatması, onun da ayni fikri besle - CZ e bfuzdur. Tefrika: 92 çe alâkadar değilmiş gibi göründü| gü de muhakkaktı. Bunu, onu sev- me değil, vazifesine mâni ulmımaf sını temin etmek için yapmıştı. Fatma Nüzhet bütün bu | düşüncelerinden kapısının zil sesi | le kurtuldu. Onnik gelmişti: — Haydi bakalım Fatma Ha-| num., Hazır mısın? dedi. — Aşağı yukarı.. Bana sen de yardım edersen daha çabuk bitiri- riz, — Ne yapacağım.. Fatma Nüzhet, odasınım — bir köşesinde yığılmış duran tşyılıı-—W dan bir kısmımı göstererek: — İşte dedi, şunları şuradaki boş bavula güzelce yerleştir. — Pek âlâ.. Önnik çalışmıya başladı. ma Nüzhet te gardrrobundaki biseleri birer birer katlıyarak san- | dığa yerleştirmeye koyuldu. Bir müddet sessiz çalıştılar,. Onnik: Fat- el- — Fatma Hanım, diye sö- ze başladı. Size kaç defa söylemiş- tim. Şüphesiz hatırlarsınız. İlhami Beyle beraber oturman senin için kazançIı olmıyacak demiştim. Ne| beni ve ne de dostlarmızı dinleyi- niz ve.. Onnik devamdan vnzg:çmış gibi durdu. Fatma Nüzhet: j — Niçin durdun?. Diye sordu. Bilmem sizi hâlâ gibi gördüm de.. — Yök yok.'Devam edebilir- sin.. — Bugün hiç te arzu edilir bir neticeye varamadınız. — Doğru.. — Bundan sonra ne yapacaksı- nız? — Hiç.. Gene her zamanki gibi çalışmama devam edeceğim. Onnik bir şey söylemek istiyor- du, Bunu yutkunmasımdan — ahla- mak kabildi. Arzusunu yendi — ve sustu. Fakat Fatma Nüzhet: — Niçin sordun? diye ısrar et- mütcessir ti. — Hiç sordum. — Benim neyapacağımı bilmi -| yor muydun ki böyle bir 'suale lü- zum gördün. diği kanaalini vermişti. Halbuki, işte, şu soğuk, şu modası geçmiş tabir “ Ağabeyi ” | Fikret. bunları düşünürken İlhami | bayin şu sözleri, onu, dalgınlıktan u - | yandırdı: — Çocuğum.. Yemekten sonra ku- lübe gideceğiz.. Orada seninle konu - e — dedi. Ilhami bey: — Sen, evde oturursun, yavrum.. | Biz, belki Cernal beyle birlikte avdet ederiz.. Fikret, kendi kendine: *“— Şimdi, kulübe gitmek te nere- den çıktı?. » diye düşündü. - Ben, Tür- kânla oturup konuşmağı tercih ede - | lecektir. | için müftiye bir heyet göndermeğe En iyi, en güzel fıkraları bize gön- dereceklerin yazıları; burada neşredi- Yalnız bu fıkraların uzun ol maması, seçme olması ve okunaklı yazılması lâzımdır. Aksi olmuş Bir gün Arnavutlar toplanarak sekizer rekât kıldıkları yatsı nama | zını çok bulmuşlar we indirmesi karar vermişler, Heyet müftinin yanına girerek | vaziyeti anlatır. Ve indirmesi için rica eder, Fakat Müfti bunların yatsı na- mazını sekiz rekât kıldıklarını an- layınca gözlerini açar: — Yatsı namazı on üç rekâttır. Bundan sonra beş rekât fazla kılı-! caksımnız, Diye yarım saat dini bir| nutuk irat ederek kendilerini ka - pı dişarı eder. Diğer Arnavutlar arkadaşlarını bekliyorlarmış. Müftinin yanından! çıklıklarını görünce daha uzaktan bağırırlar: — Hey.. dir dimi? Heyet mümessili cevap verir: — Nerde indirdi? Bindirdi mo- re bindirdi. İndir dimi more? İn- Kadıköy: Müfit — Neye yoksa bana mi var? cevap vermiyorsun, verecek bir. haberin ERE Covıp versene canım.. Fena | bir haber dahi olsa üzüleceğimi zannetme.. Zaten İstabuldan uzak laşmak niyetindeyim.. Artık beni bu hayat sikıyor.. — Gidecek misiniz? Nereye? — Herhalde Istanbuldan uzak bir yere.. — İlhaminin arkasından mı? — Benim onun gittiği semte git- mem kabil mi? Fırsatı bulsaydım İstanbulda daha bir gün kalmıya tahammül edemezdim, Gider onu arar bulurdum, — Demek onu seviyorsunuz.. — Bilmem seviyar muyum, Fa- kat herhalde ona karşı alâkasız değilim. Söyle bakalım bana vere- ceğin haber nedir? * — Cidden hiç bir yok.. — © halde niçin sordun.. — Tamamile gayri şuuri.. Yok- sa bildiğim bir şey var da - saklı- yorum sanma.. haberim (Devamı var) — Yürü, oğlum.. diyerek Ilhami bey öne düştü. Fikret, Türkânın elini sıktığı sırada, genç kız: — Ah şu babam.. Ah, şa babam... diye başmı iki yana salladı. Pek çok | şeyleri iyidir ama, bazan olmıyacak şeyleri bir tutturur ki.. Bunlar neydi?. Fikretin dimağını bu sual işgal edi- yordu. Şimdi, sokağa çıkmışlardı. Il- hami bey, bir otomobil durdardu, at- hadılar... Türkânın babası, da şunları anlattı: — Evlâdım.. Sen, benim mancvi ça- cuğumsun.. Lâkin öz evlâdım gibi se- ü Tıırknın da ağabeyisisin.. O - delikanlıya yol- de hulun aile sırlacımızı öğrenmelisin | ki ona göre hareket etmelisin.. Fikret, bir hissikablelvuku ile bir | felâket haberi alacağını öğrenmiş gi - biydi. Yüreği heyecanla atıyordu. İl - hami bey, onun bu manevi buhranımın farkında olmadan, anlatıyordu: Pratik Hayat Bilgisi Hayatta muhta, 'acağımız ameli maümatı kolayeca öğreniniz sARE — Nakıl ve tercüme bakkı Hayvan o tarafa gider. Böylece devam ! edilerek bu talim de yaptırılır. Maamafih av köpoğinin asıl ter- biye oluşu av arkasmdadır. Avcı bu | noktada sabirli, ciddi, hareket etmeli- dir. Denilebilir ki, terbiyenin ilk sene « sinde avcı avlanmaktan ziyade hayva- mının terbiyesine kendini hasretmeli - dir. Ertesi senelor bunun mükâfatını kat kat elde eder. Koşu köpekleri: Bunlar umumiyet- | e sürü halinde ve koşu avları ile ya - bandomuzu gibi hayvanların — avında kullanılırlar. Frantada Fuata, Gaskon- ya, Sentonj, İngilterede Blüdhunds, fokshunds, steg hımds, begi, heryor, köpekleri bu cinstendirler. Bunların uzun bir talim ve terbi - yesi yoktur. Kendilerinde aranılacık evsaf itaat ve koku alma kuvvetidir. AV SPORU — Av hali hazırda spor sahasına girmiştir. Yalnız Prüs - yada ve bazı Alman eyaletlerinde ma- likaneler varidatından addedilir. Av sporu gayet sıhhidir. adeleleri kuvvet- lendirir, akciğerlere küşayiş veriri, rü- yet kuvvetini fazlalaştırır. Ayni za - manda insanda sabir ve dikkati, sükün ve soğukkanlılığı, mütemadi sai zev « kini, kendine hâkim olarak iş görmek idaresini inkişaf ettirir. Diğer cihetten ihtiyatkâr olmağa sevkeder, Avcıda Çâzrm vasıflar: Sabırlı, sa - kin olmalı, göz koskin, kulak hassas olmalı. Av hayvanının âdetlerini, hi- lelerini, melcelerini iyi bilmeli, her na- sihati dinlemeğe ve ondan işlifade et- meğe müsltelt olmalı. İhtiyat ve so - ğuklankılığını elden bırakmamalı, ar - | kadaşlarla ava gidilirse nezakete halel vermemeli. Malzemesini, köpeğini, si- lâhını fazla methetmemeli, Kimin vur- duğu belli olmiyan av için sahiplik münakasası etmemeli. Nasıl avci olunur: Av ilminin —en mütekâmili hissi tabüye istinat eder. Bunun için avcılığa on beş ile yirmi yaş arasında başlamak lâzımdır. Gençliğe has olan ateşlilik, muval- fakiyet kanı tehlike — endişesizliği iyi avcı yetişmeğe imkân verir, Her şeyden evvel silâh kullanmasını — bil - meli, Yani yalnız ateş etmek değil, tüfeği tapımnmasını ve daima ihtiyatla at | hlık arazide av ararlar. şemasımı bilmeli. Tüfeğini kendi te - mizlemeli ve daima gayet temiz tut- | malı. Bunlardan sonra av hayvan 1hak- kında malümat almalı. Bu yavaş yavaş olur. Tecrübeli av. cıların nasihatlerinden ve mükâleme - lerinden istifade etmeli. Av hakkında ne duyuyorsa not etmeli, Bun'arın hangisinin doğru, hangisinin yanlış olduğu tatbikatta anlaşılır. Avda tee- rübeli kimselerin tavsiyelerini körü körüne tatbik etmeli. Bu tatbik esna - sında dikkat ve zekâ göstermeli. Genç gibi, ben, aile servetimi sonuna kadar tükettim.. Elimde, sade evimiz - kaldı.. O da son haddine kadar rehindedir. Şimdi, bu paraları yemekle meşgulüm.. Fakat, hazır para, bir kaç bin dağil, bir kaç on bin, bir kaç yüz bin olsa yi- ne ergeç biter... İşte o zaman felâket olacaktır.. Aile yuvama ne kadar mer- but olduğumu biliyorsun.. Evvel e - mirde, Emniyet sandığı evi satacaktır. O gün, mutlaka kalbimden vuru'muş gibi olurum... Hayat bana haram olur.. Evimiz satılmasa bile, neyle geçinece- Emin ol ki, elde kalan gelirim, iyatıma nazaran devede kulak ka- dendir. Onun için, ailemizin içine yııkızlı varidatlı bir. damat sokmak mecburiyetindeyim... Taki, kızım, şim- diye kadar alıştığı hayata devam ede « bilsin.. Değil mi?. Fikret, mihaniki surette: — Evet.. dedi. Lâkin, bu, adaş şair Fikretin “za - vallı evet,,i idi.. — Bak, işte, sen de tasdik - ediyor- sun, oğlum... Bunu, kim tasdik et - mez« Sade Türkâna bunu anlatmak ka- bil olmuyor.. O, her şeyde “Modern,, olduğu halde, izdivaç hususunda hâlâ mahfurdur. Yazan: ., Gayur avci yörgünlüğe takmninü! etiüli, ' suzluğa, hararete, soğuğa — dayanıl olmalı, sabırlı, azimli, düşünceli, ket etmeli: Bir avın izi bulununca m hakkak yakalanacağı kanaatini dimağı yerlaştirmelidir. Bundan başka üstadının iz, dal kıs rığı, yuva methali gibi şeyleri göste « rermek, genç avcıyı bunlar hakkında mütaleaya alıştırması faydalıdır. Usta bir köpeğin hareketlerini takip etmeli z işaretlere göre hare- ket etmeyi öğretmelidir.Müstakbel a iyi cine bir köpeği bizzat beslemelidi! Beslemakta av köpeği besisi için mev, cut kaidelere son derece riayet etmeli. dir. Bu terbiye edilmiş: köpekten 2i yade avcıya fayda verir. Sonra yeti şen köpekle efendisi beraberce ava gi- derler. Evvelâ ovada, daha sonra ça « Artık köpek gördüğü terbiyeye göre hareket eder. Genç avcı da öğrendiklerini tatbik e- der. Her ikisinin muvaffakiyeti geti rebilecekleri av mukadderatına bağ « hdır, Avcılıkta daha ziyade tekâmül için av hakkında yazılmış iyi eserler oku nur ve nazariyelere boğulmaksızın on- ların tatbikattaki faydalarından istifa: de olunur, OVADA AV — Ovadaki av ekse- riya tek başına yapılır. Arazinin şek- lime göre şokil alır; Araik 'e kadar aç vızalı, hendekli ise o kadar fazla dik- kat ister. Maamafih esas vazifesini gö ven umumi kaideler mevcuttur. Evves Vi rüzgür üstünde yani rüzgürm esti- Zi tarafa doğru avlanmak lâzımdır. A si takdirde avcının ve köpeğinin ko - kusunu av duyar, halbuki köpek avınt — kokusunu alamaz. n Şt halde ava başlamadan evvel kat- zıyc ıorı rııııir daima lıır'ıdııı ııl . mek şartiyle deveranı çalılık yahut kuytu hatlardan mürekkep bir siperf yolu kararlaştırılır. Av esnasında dai" ma çevreden merkeze doğru —yanaş * malı, sonra tekrar uzaklaşıp tekrar yi maşmalıdır. Çok yol yürümekten sa * kınmamalıdır. Çalılklar, fundalıklar, hattâ toprak kümeleri sıla sıkı göz: geçirilmelidir. Boş tarlalarda — tavşani ekseriya toprak kümesi arkasına sak* lanır. Tamamen açık olan — sahalardâ zikzak halinde Yürümeli, Bazan dur | malı, sonra birden bire yol almağa b lamalı. Böylece av endişelenir ve yer rinden çıkar, Eğer akşam üzeri yeni avlanılmış araziden geçiliyorsa güne- şin ufka yakım olduğundan istifade e derek arkasını güneşe verip yürümeli- Böylece av, mesafesini tayin edemedi" Hi bir gölğe görür ve ona fazla yak * laşması mümkün olur. *Devamı var) eski zihniyetli.. “Aşksız — izdivaç oluf mu?,, diye omuz silkiyor.. Aşk ile iz- divaç yanyana gelir mi imiş?, Fremk- ler, “Mariage de raison,, derler. Türs kân için, böyle bir izdiveç zaruridir. Bizim ecdatta “Nikâhta keramet vars dır!,, felsefesi gütmüşlerdir.. Türkân, servet izdivacı yapmanın kerametini sonradan öğrenip bana dua edecektil — Peki, muvafık birini buldun! mu bari?. 4 — — Buldum, oğlum... Demin h ni bir Cemal Beyden bahsetmiştik.. İf | te, onun damadım olmasını istiyoru! Klüpte kendisini göreceksin.. Baka hım ımıııılıhl enişteni beğenecek mi sin?.. Gayet rabıtalı bı—r delikanlıd Iyi aile çocuğudur.. $ geçli tir.. Böyle bir genci evimize davet derken, tabü ona karşı küçük düşn istemezdik.. Ailemizin şerefi var.. || bunun içnidir ki, evimizde gördüği yenilikleri yaptım.. Boyalar, yeni bilyalar, bahçenin tanzimi hep bu bepledir.. — Cemal Bey dediğiniz zat, Ti kânı seviyor mu?,. (Devamı'vı