Hakikt vesikaları tasnif ed Kadri CEMiL Her bakkı mahfaxzdur | —1-s-0934 Geçen kısımların hulâsası | Mütarekeden sonra İstanbulda A- nadolu lehinde çalışanlar arasına ka tdan İlhami, İngilizler lehinde ça yor v nunla beraber yaşıyor. Di; Padtikyan yazıhanesi: vetlere çalışan Feri yan tarafından takip ettirilmektedir. Kuvayı milliye namma İstan-| bulda bulunan memurinden erkâ-| nı harbiye yüzbaşısı Seyfi Beyin| “Ankaradan aldığı bir emre tevfi Bi kan İstanbuldan müfarakat etmek| üzere olduğu ve yüzbaşı — Ekrem| Beyle topçu miralayı Eyüp Beyin de Ankaraya azimetlerinin mu - karer bulunduğu Mehmet Ali Bey| tarafından Ba rapor ihbar edilmiş-| tir, Raporun son fıkrasında Ankara | hükümetinin İstanbulda bulumnj | memurlarından bazılarının tepdi - line karar verdiğini ve — Ankaral| hükümetiyle hükümeti merkeziye arasındaki münasebatın biraz ger-| ginleşmekte olduğunu ve bu husus! hakkında menabii — mevsukadan| pek mühim malümat aldıkların - larından hakikat oldukları teeyyüt ettiği takdirde arzedileceklerinin tabit bulurduğu bildiriliyor. $ Şilede memurini hükümetin| kuvayı milliye ile temasta bulun -| duklarının İngilizlere ihbar edil -| diğini geçende arz ve ihbar ctmiş—% tim. Oraya izam olunan memur - lardan biri budefa — avdet etmiş ve neticei — tahkikatı şifahen kağltön — (Gördon) a bildir -| miş. — Meseleye pek ehem- miyet verilmiş — olacak — ki ma-| halli mezküra Z. Beyin izamı ta -| karur etmiş. Z. Beyin — şapka ile| bir İngiliz kryafetinde gitmesi de| mukarrerdir. $ Dün öğleden sonra; Selimiye| kışlasiyle mektebi tıbbiyenin ta -| rassut altma alımması Kadıköy li - va kumandanlığına telefonla bil - dirilmiştir. Tarassudu icra edecek memurlara şef olarak meşhur ter- zi Mehmet tayin edilmiştir. Se- bebi tarassut tahkik — edilmekte - dir . $ Ohanes imzasiyle verilen ra- porda; Rumeli Feneri ile Rumelj. Kavagı — arasında mütefer -| rik mahallerde Akçeşehre gönde- rilmek üzere mühim miktarda es-| Hiha ve cephane ve altı adet yedi Kader Geçen kısımların hulâsası | Mekteplerde okutulan ve tarihte, e- | debiyatta bahsi geçen bir kral Ödip ef- sanesi vardır. İşte, o gün, faler Fatih Efendi, Kdip Beye, Kral Ödipin f ketine uğrryacağını haber veriyor. De- Hikanlı, istrrap i lemiyor. Eve dö: Annesine ne söyliyeceğini şaşırıyor. | Onun yüzüne bakamıyor. Kendisine, smman Bey ismindeki ahbabımın geldi- ğgini haber veriyorlar. Falcıyı tavsiye €den bu adamdır. Osman Bey, sakal bırakmıştır. Edip, arkadaşma meseleyi söylüyorsa da, an- mesine bir türlü açılamıyor, Şimdi, E- dip, Osman Beyle beraber İzmire git- miş, yani annesinden kaçmıştır. Orada blr çok kadınlarla bu meyanda — Şahı Nikvanı H, İsminde birile tanışıyor, | Asıl acemi tavuk ben.. en ve birbirine bağlıyan Tefrika: 89 | | buçukluk sahratopu cem veiddihar edildiği ve bunların” — fırsat zühur etikçe sahile getirilip — motörlere| tahmil ve Akçeşehre irsal edilmek! to oldağu Böğnu Ve sibatf olümu' | yor, Keyfiyet, esliha nakil ve sevki ne memur olan zabit efendinin a- hiren tepdil edilmesinden ve yeni tayin olunan zabite itimat edilip edilmemesi hakkında ismi tasrih edilmiyen bir motör — kaptanının | Sarıyerde ve İngilizler hizmetinde ifşaatta bulun -| masından şayi olduğunu ve esliha| ve cephanenin hangi mahalde iddi har olunduğunun meçhul bulundu ğu da ilâveten dermeyan olunu - bulunan lâzlara yor. Raporun mercii aidine itasına mümanaat olunmuştur. $ Dahiliye nazırı esbakı Meh - met Ali Bey; Londranın emir ve tensibiyle, Dersaadet İngiliz mü - messilliği istihbarat — müşavirliği vazifesine tayin olunmuş ve key - fiyetin son derece mahrem tutul- ması mukarrer bulunmuştur.Bade- ma mümessil dairesinde bir istih- bar dairesi bulunacak ve bu daire- | yalnız siyasi —İstanbul hüküme - tine âit— işlerle meşgul olacak - tır. — Delilim dairedeki bazı şayi- ata istinaden bu daireye polis mü- döürü sabıkı Tahsin Suavi, Şakir , Saffet (Ferit Paşa ekaribinden) Beylerin de memur edileceğini söylüyor. Müşavirlik vazifesinin Mehmet Ali Beyden evel hariciye müsteşa- rı sabıkr İhsan Beye teklif edildi - ğini ve fakat müşarünileyh tara - fıindan nazikâne bir surette red - edildiğini ve bu muameleden mü- mesillik ve bilhassa Balların pek müteessir olduğunu da ilâve eyli - yor. — Bu dairenin teessüsünü mü- teakip erkânı harbiye ikinci şube badema siyasetle meşgul olmıya- caktır. ve teşkilâtında da bazı te - beddülât icra edilecektir. Geçende Londraya ani olarak çağrılan (Kâpiten Benet) in bu husus için çağrıldığını ve bu mü - şavirlik dairesinin — mümaileyhini nezaret ve idaresi altında buluna- cağmı mümaileyhin tercümanı de- likme söylemiş, Erkânr harbiye ikinci şube ba - dema askert istihbaratı idare ede - Tefrika No.30/ 11-6-934 Aşk ve ma- cera Frormanı Nâkıli (VA-NO) Ağlamış bebek!.. Sana karşı ga- yet garip bir şefkat hissi, himaye arzusun duyuyorum.. Amma, se - nin bunlara ihtiyacın yokmuş, bu- raya sırf eğlenmeğe gelmişsin, o da başka.. Derhal, tavrını değiştirdi: Bana da bugün ne oldu bil-| | mem. Hiç te bu âdaletlerim yok -| tu, Ukalâlıklardan hoşlanmaz - dım, Vazifem seni — eğlendirmek | olduğu halde, tutuyorum, şefkat - ten ,muhabbetten bahsediyorum . Acemi kart tavuk!.. Edip, bu sözlere verecek cevabı bulamiyordu. Mahcup oluyordu : - —Estağfirullah ,efendim. O | Geçen kısımların hulasası HABER — Akşam Postası Tariht Tefrika: 74 iki kadın — ticareti » Alibaba k İstanbulla Rusya, da yapmakla meşği ken hadım yap daki kızlarını teslim ederek, Kafkas yaya gidiyor. Tifliste valinin kona - ifında (Fatma) ismindi zını kaçırmağa — uğraşırl Rüstem isminde bir gençle tanı Ferhadın ark intikam almak İstanbula dn'îvntgr muvaffak oluyor. Rüstem, balıkçı — ile ahbaplığı derinleştirmişti. Yahu, dedi, Ferhat hadım - dır. Bu güzel kadın onunla nasil oturuyor? . Balıkçı gülmeğe başladı: — Çaresini bulmuş.. Tekrar er- kek olmuş., (Yakında bir çocu- ğum olsunda görün!,) diyormuş .. Para insana her şeyi yaptırır be!. Rüstemin ağzı hayretinden bir karış acık kalmıştı.. — Ne diyorsun?, Ölmüş adam dirildi ha?.. Diye söylendi.. Balıkçı sözünü tamaladı: - Ölmüşü fa'an yok.. Vaktiyle| onu hadım yapan, yarım yapmış . Cinci meydanındaki meşhur cer - ameliyat ikinci raha gitmiş.. Kendine yaptırmış.. Yani türkçesi defa sünnet olmuş galiba!., Şimdi herifin gözleri fal taşı gibi açılmış. cek ve (Mecır Moris) in nezareti ve (Pantikyan) m idaresi altında bulunacak olan (dahili isihbarat) şubesi İstanbul işleriyle ve (Mecır Ceklin) in nezareti — ve (Nersis- yan) m idaresi (Nersisyan - bizce malüm bir şahsiyet değil) altında bulunacak olan (harict istihbarat şubesi) de Anadolu, Kafkas, Ara- bistan işleriyle meşgul olacaktır. Bu teşkilât esas — itibariyle hali hazır teşkilâtının aynidir, Yalnız şubeler tefrik olunuyor ve şef ola- rak bazı yeni şahsiyetler tayin o- lunuyor. Her iki şube gene kema - fıssabık (Mecır Hey) in emri al- tında bulunacak imiş. Maalesef — (Kapiten Goördon) yeni teşkilâtta da vazife — alıyor. deniz kontrolu, pasaport — idaresi (Mecır Hey) in emri altında ipka olunuyor. Bu teşkilât sabıkı gibi beynelmüttefikin zabıta teşkilâ- tından hariçtir. (Devamı var) nasıl sözler?. Ben, doğrusunu i: terseniz, buraya, sizin tahmin et - | tiğiniz gibi eğlenmek, çapkınlık etmek arzulariyle — gelmedim .. Başımdan bir — takım felâketler geçti.. Kendimi teselli — için, bir kadının şefkatine, muhabbetine , arkadaşlığına güvendim.. Halbu - ki, lüzumsuz yere kendisine kıy - met vermişim.. Beni öyle — çirkin bir mevkide bıraktı ki.. Hoş, onun ne olduğunu da biliyordum. Bu derece ehemmiyel vermekle ka - bahatliyim, doğrusu! Tam yara - | nn üstüne parmağınısı dokundur- dunuz.. eBnim bir sığınacak ku - cağa ihtiyacım var., Her evevl şefkat.. Böyle bir evde bu — cümleleri gayri ihtiyari söylediği için, ken - dini pek komik buluyordu. Hele Şahı Nisvanın bir kahka. ha daha atması üzerine, büsbü . tün bozum oldu.. — Öyleyse, ben senin annen * | yormuş.. Alacağı olsun onun. il l dını alamaz mıyız?. şeyden 11 Haziran 1934 18 Haziran 1434 Müellifi: Zshak FERDI Yirmi senelik hadımlığının bir acısmı çıkarıyor k Rüstem bu sözleri işidince büs-| bütün çileden çıkmıştı: | — Vay kerata be!.. Demek ki| | son günlerde beni boyuna at!'atı -| öyle | Ve yavaşça delikanlının kulağı-| | na iğildi: — Şu teresin elinden o güzel ka- — Ne 0?7., Gözün mü var yoksa | o kadında?, — Çok hoşuma gidiyor vallahi. Buralara onu görmeğe ge'dim.. — Sen onu kolay — kolay göre *mezsin, ağabey! — Neden?, — Ferhat onu sokağa çıkarmı -| yor.. Canım, ben sana onu kaçıra- | lzm, diyorum. Sokakta — görüp te | elime ne geçecek?. Delikanlı dudaklarını uzatarak güldü: . — Bu iş sana tuzluya oturur ,! ağabeyciğim|!, . L N't — Yan! çok paranı alırım de - mek istiyorum !., — Meselâ ne kadar?. Balıkçı biraz düşündü: — Yirmi beş beyaz mecidiyeni alırım!.. w |— Çok para istedin be arkadaş! — Çok mu ya!.. Bunun için bir kaç gün uykusuz kalacağım.. Üs- telik yakalanma tehlikesi de ca - ba,. Rüstem susmuştu.. Yirmi beş mecidiye — böyle bir iş için hiç te çok para sayılmazdı. Fakat, o sırada Rüstemin cebinde on mecidiye bile yoktu. Balıkçıyı kaçırmak istemiyordu.. İçinden: — Tam benim aradığım adam.. Kuvvetli.. Külhanbey.. — Ferhadı! nasıl olsa haklar.. Diyordu.. — Bana bak,, arkadaş! Gel..| Seninle uzlaşalım!.. Bu bir gönül! işidir. — Ben tâ İstanbuldan gel -| dim.. Yanımda istediğin kadar pa-| ra yok.. Bugün de bu işi lııııtlılıı1 | bitirmeliyim.. Sana — peşin olarak| | beş mecidiye vereyim!.. Kusurunu!| da yarın evime gelir, alırsın! Ben! halimden ve sözümden de anlıyor-| sun ki mert bir adamım!, Sen de | benim mert bir delikanlıya benzi ı yorsun ! . olayım, çocuğum.. Vallahi birden- bire içimde evlât muhabbeti kabar | dl,. İkinci hamlede, kadın ciddile -| şivermiştli: j Sanki kendine de pek muvafık| gelen bir fikir bulmuştu.. — Dah! ciddi bir ifade ile sordu: | — Senin annen var mı?. — Söylesene? .. Annen — var | mı?, - Annem?!. m Cümle yarı kaldı.. Kadın, bir pot kırdığma zahip | oldu. Delikanlmın annetinin öl- me, teessürünün o yüzden ol- duğuna hükmetti . | Mutlaka anlamak istiyordu : — Annen hayatta mı ?. — Hayatta.. ! — Elhmadölillâh Fakat.. Oun, ebediyen mahkümum. | | | | | | | | | , hayatta ..| ıörı—m&ei Rüstem bu sırada cebinden beş mecidiye çıkararak yavaşça masa- rün kenarına koydu. . Paranın şıkırtısını duyan deli- kanlı çok çabuk gevşeyivermişt Zavallının ömründe beş mecidi - ) yeyi bir arada gördüğü yoktu. — Paranın yüzü sıcaktır, be - yim! Kabul ediyorum. . Diyerek, mecidiyeleri cebine in- dirirken: — Bu güzel çerkes — kızını bu akşam, Ferhat evde yoken kaçıra- cağım amma.. Bir şartla.. Dedi,, Rüstem memnundu.. Me- selenin esasını hallettikten sonra, Ötesini düşünmiyordu.. — Haydi, artık uzatma! dedi, Şartı martr yok.. Para'arı cebine yerleştirdin.. Yarın bir avuç para daha alacaksın!.. Balıkçı birdenbire mânalı bir tavırla kafa tutmıya başlamıştı: — Ağabeyciğim, bu işte benim | de hakkım var diye gülüyordu: Rüstem, delikanlının ne demek | istediğini anlryamadı. — Ne hakkı be?.. Haydi, saç- malama !.. — Saçmalamıyorum, ağabey - ciğim! Haniya söyle bir dakika- cık da, ben, göz hakkı a'mak isti- yorum. Ferhadın evine girdikten sonra.. Onu kucaklayıp bahçeye indirirken, pembe — yanacıkların- dan bir defa olsun öpmiyecek miyim?, Rüstem dayanamadı.. Birdenbi- re yerinden fırlıyarak delikanlı - nin - gırtlağıma sarıldı. — Sen beni kendin gibi pis bir esrarkeş mi sandın a mendebur?. Seni şurada şimdi bir tavuk gibi boğazlâayıp — gebertirim.. Anla - ladın mı?, Balıkçı, Rüstemin kendisinden çok kuvvetli bir adam olduğunu | anlayınca işi $akaya vurarak gül- meye başladı: Affedersin, beyim! Gevezelik ettim. Kusura bakma! Şimdilik bana müsaade.. Rüstem, balıkçının yakasından çekti: — Otur şuraya... Akşama ka - dar beraberiz. Sen bana uzaktan Ferhadın evini göster. Bu işi ben senden iyi yapabilirim.. Anladın mı?.. Balıkcı şakalaşır — gibi, kendi kendine söylendi: anlamam.. Buna imkân mı var ?. Bir anne ile bir eylât, biribirlerini ebediyen görmemeğe mahküm ol - sun... Ne sebeple?. Sanki, sebebini kestirmiş gi - bi, ansızın, hak verdi: — Olabilir.. Sahi.. Benim de başımdan böyle bir şey Beçti.. Gözleri sulandı: Bir evlât ile bir ânne, ebe - diyen biribirlerini — görmemeğe mahküm olabilirler.. Vah zavallı çocuğum vah... Edibin saçlarını okşadı . Aralarımnda ne garip bir anlaş. ma, bir kaynaşma husule geliver- mişti. Edip, aradığı şefkatin tesel- lisini burada mı bulmuştu? İnana- mıyordu.. “— Acaba bu kadın benimle a- lay mı ediyor?.,, — diye bakıyor « du. (Devamı var)