Hakiki vesikaları 28-5-934 Geçen kısımların hulâsası Mütarekeden sonra İstanbulda A- nadolu 'leMidde çalışanlar arasma ka tılan İlhami, İngilizler lehinde çalı - şan Fatma Nüzhetle tanışıyor ve o « nunla betaber yaşıyor. Diğer taraftan Pantikyan yazıhanesinde milli kuv - vetlere çalışan Feridun Bey Pantik - yan tarafından takip ettirilmektedir. | Tarafeynin rizasiyle (bir itilâf akti mümkün olamadığı takdirde büyük bir grevle hem şirketleri İn- gilizlere karşı müracaata mecbur| etmk hem de ameleye büyük isti »| fadeler temin etmeyi tasarlamak - tadır. Bu şekilde hareket edil - diği tekdirde kuvvetlenecek olan| fırkalarla kabine arasındaki vazi:| yetin değişeceği kanaatini besli » yor.,, İlbami Bey, bu (raporu daha henüz bitirmemişti ki kapı vuru du: — Gir, diye seslendi: İçeriye gelen İlhami idi, Elinde bir kâğıt vardı, — Nedir o kâğıt Ilhami Bey?. — eÇrkes Bekir ( Sıtkının ra- porunun tamamı Mehmet Bey. — Ya! Nereden buldun?. — Feridun Bey delâletiyle Mı - ğırdan aldrk. Haritanın Lom aldıktan sonra hemen iade edeces| ğiz. -— Ver bakalım!.. | İlhaminin uzattığı kâğıt çok u - zun değildi. Mehmet Bey, yüksek sesle okudu: “Çerkes Bekir Sıtkı (o meselesi için Galata şubesi meşgul olacak - tr. o Bekir Sıtkı, kör O Remziile bugün Beykoza gitmiş ve varm da Âlemdağma giderek O teşkilâta başlanması kararlaştırılmıştır. Teşkilât şimdilik bin © neferden mürekkep olacaktır. Şimdiye ka- dar kaytolanların adedi 265 kişi den ibarettir, eCte icin bu hafta icinde Gönen ve o Manyastan 400 küsur çerkes gelecektir... “Cetenin faaliyet mahalli: Sağ! cenahı Eskihisardan : başlıyarak Kazdağı, Çataltepe, Ovacık, Sivri- tepe, Çakaldağı ve Korucuköyden geçecek ve sol cenah ta Yeniköyde sahile dayanacaktır.,, “Çetelerih; süvari ileri Karakol - ları Hereke civarında . Serçetepe sırtlarında, Kayalı dağ yakınında Bağcılar karyesinde, Korucudağı ında Kazıkçı okaryesi de ve Geçen kısımların hulâsası Mekteplerde okutulan ve tarihte, e- | debiyatta bahsi geçen bir kral Ödip ef- | sanesi vardır. İşte, o gün, falcı Fatih | Efendi, Edip Beye, Kral Ödipin felâ- ketine uğrıyacağını haber veriyor. De- inde, ne yapacağını bi- ımindeki ahbâbınin geldi veriyorlar, Falcıyı ta eden bu adamdır. Osman Bey, sakal bırakmıştır Edibin annesi Osman Beyi: Edibi yalnız birakeyor. İki ahbap, konuşu yorlar. Edip, arkadaşıma meseleyi s5ylüyor- sa da, annesine bir türlü açılamıyor. »e bakamıyor. Kendisine, | Seni, boğuluyor gibi bir va -| tasnif eden ve birbirine bağlıyan Kadri CEMiL Ber bakkı mahfuzdur | Dududağı civarında Çanaklıda bü | muhasebecisi oldu, Tefrika: 75 lünacaktır, Çete merkezleri, Gebze, Ovacık ve Hamidiye kâryeleridir. Kara - deniz sahilindeki Doğanlıda otuz kişilik bir süvari müfrezesi bulu * nacak ve Şileye kadar sahili taras- sut edecektir.., “Bekir Sıtkı, şimdilik, teşkilâtı! ikmal edinciye kadar Alemdağı,! Ermeni köyünde bulunacak sonra da Ovacık karyesine gidecektir.,; | HABER — Akşam Postası Tarihi Tefrika: 60 Geçen kısımların hulasası | Ali baba, İstanbulla Rusya, iki memleket arasında kadın — ticareti yapmakla meşguldü. Alibaba küçük - ken hadım yaptığı Ferhada İstanbul- daki kızların: teslim ederek, Kafkas- yaya gidiyor. Tifliste'valinin kona - ğmda (Fatma) isminde bir Gürcü kı- zını kaçırmağa uğraşırken, Rüstem isminde bir gençle tanışıyor. Bu genç, Ferhadın arkadaşıdır ve Ali babadan intikam almak üzere Tiflise gelmiş - tir. Rüstem Fatmüyı kaçırıyor ve fail olarak Ali babayı zindana atıyorlar. Ve Rüstem, günün birinde Fatma ile | İstanbula dönmeğe muvaffak oluyor. — Sarışın sevgililer.. Bunu an - “Çetelerin vazifesi millici çete-| lerin yukarıda söylenen hattan çeriye girmemelerini temindir, Bu küvvetlere kâfi gelecek mik| İ tarda esliha ve cephane Beykozda! depo edilmiştir.,, ! “Bekir Sıtkının'teşkilâtına Ni « gehbancılardan altı yüzbaşı çete| kumandanı olarak dahil olmuşlar-| dır. Bekir Sıtkı akşamları “Taş - - kilâtı mahsusa-emri yevmisi,, un - vahiyle emir yazmağa da mezuni | yet almıştır. Hürriyet ve İtilâfm| faal âzasımdan kör Remzi kâtibi ve Esat Bey namında bir çerkes te ingilizler süvari . teşkilâtına lü- zum görmiyorlar, Bekir de kabul eltirmek için israr ediyor. Süvari teşkilâtının masrafı biraz fazla o- lacağı icin kabul edilmemesi ihti - mali vardır.,, “Çetelere dahil olan efrada, ha- riçte Âlemdağına odun kesmeğe tenbih Teşkilât için lüzumu birinci taksiti dün) Bekir Sıtkıya teslim edilmiştir. Mehmet Bey, okumasını bitirin- ce İlhami Bey Bekir Sıtkı işiyle hiç tealâkadar olmıyan bir meseleden bahsedecekti. Bu mesele doğru - dan doğruya Feridun Beyin şahsr m taallük ediyordu. — Mehmet Bey, dedi. Feridun Bey, bizzat benim'e sizden kendi şahsına müteallik bir mesele hak - kında cevap vermenizi rica ediyor. — Nedir? — Feridun Beyin takip edildiği- ni ve kendisinden şüphelenildiğini biliyorsunuz. Bunu size. kendisi! anlatmıştı. - Evet... — Bugün daha ehemmiyetli bir mesele karşısında kalmış. Bey - kozdaki memuru siyasi Mehmet gideceklerini söylemeleri olunmuştur. olan paranın Tefrika No. 16! 28-5-934 Aşk ve ma- lamıyacak ne var?, Herkesi kör ve sağır mı sanıyorsun?. Rüstem: birdenbire şaşaladı: — Vallahi bir şeyden haberim yök, Fatmacığım! Haydi benimle alay etme! | Teyze hanım, kurşuncu kadınla konuşurken, başını çevirdi: — Rüstem.. O ne biçim konuş - ji mak öyle?. Kızcağızın neş'esini getirinciye okadarne zahmetler çektiğimizi görmüyor musun? Se- sini biraz yumuşat bakayım., Bilir sin ki, ben böyle sertlikten hoşlan- mam.. Fatma, kurşuncu kadınm gitme- sini bekliyordu. Rüsteme cevap vermedi.. Biraz sonra, kutşuncu kadın ev- den gider gitmez, Fatma, teyze - nin yanını oturdu.. Rüstem ayakta dolaşıyordu. İç sıkıntısı şimdi Fatmadan Rüs- teme geçmişti. Fatma birdenbire kendini tuta - mıyarak ağlamıya başladı: — Rüstemin bir sarişın sevgilisi varmış, teyzeciğim! o Kulağımla | işittim. Ferhada onun nerede ol - duğunu soruyordu. Ali kendisi hakkında yeni bir ra- por vermiş ve bu doğrudan doğru: ya dün öğle vakti Mecır Hey'e ve- rilmiş. Mehmet Aliyi tanıyorsu - nuz, şu Dudullu nahiyesi müdürü.. Raporda Feridunun (E.) Beye ufak bir karabetinden ve vâsi mik» yasta bir teşkilâtla kuvayı milliye: ye hizmet ettiğinden bahsediliyor- muş.. Rapora Keptın Gordon'un tihbaratından öğrendiği malümatı | (E.) Beye bildirdiği söyleniyor « muş.. Rapora Kapiten Gordon'un mütaleası da bağlı imiş. Bunda (Devamı var) Şimdi, falcınn söylediklerini u- nutmuştu bile. (Birtek hakikat karşısındaydı: Demek ki, o, baba” cera romanı Nâkıli (Vâ- Na) ziyette bulduk... | Mahvolduğunu sandim... Kuş palazina yakalan. dığına kail olduk... Biban da fev- kalâde telâşa düştü. Evimizde ©- zaman telefön yoktu... Geceliği ü- İ zerine pantolonunu geçirdi. Ceketi sırtına aldı... Palto falan giymeden o buz gibi havada sokağa fırladı.. Ne kadar zaman sokakta, kaldığı»! nı bilmiyorum... Nihayet doktorla birlikte avdet ettiler... Hastalığın meğerse, kuş palazı değilmiş. “Faux Croup,, imiş... Ertesi gün sapasağlam kalktın... ban bir daha kalkmamak üzere yatağa serildi. Fakat, ba-l sin ölümüne sebebiyet vermiş ?.. İşte bu müthiş haberi öğreniş onu sarsıyordu. Fakat, bir kac dakika kadar sa de babasının katili olduğu kanaa- tini düşündükten sonra, gene fal- cının söyledikleri aklına geldi. Titremeğe başladı.. Sanki bu müşkül mevkiden çık» mak için sordu: — Babamın doktoru çağırırken üşüdüğü ve bunun neticesinde öl « İ düğü katiyyetle anlaşılamamıştır amma,. Değil mi, anne? Servet Hanım: İ — Eğer mesele anlattığım gibi cereyan etmemiş olsaydı, kat'i de- nemezdi., Fakat, heyet.. Her şer anlattığım gibi oldu... Bir an, odayı sükünet istilâ etti. Mukadderat, sanki Edibin aley- Edip, yıldırımla vurulmuşa dör hine silâhlanmıştı. müştü, — 28 Mayıs 1934 28 Mayıs 1v34 o Karadeniz Korsanları © Müellifi: /shak FERDİ Rüstem bunu duyunca birdenbi- re gülmeğe başladı: — Vay.. Demek ki odeminden- beri ağzında geveleyip durduğun sarışın kız lâfını ben Ferhatla ko- nuşurken işittin, öyle mi? Anladım şimdi somurtkanlığının sebebini ! Rüstemin teyzesi Fatmayı okşı - yarak: — Ağlama yavrum! —dedi, — Rüstem artık uslandı.. Gül üstüne gül koklamaz.. Ve Rüsteme dönerek: — Öyle değil mi, koca aslan?. Diye seslendi.. Rüstem, karısına Ferhadın esir kızlarından bahsederek, bunların geçmiş senelere ait birer masal ol- duğunu söylemişti. Fatmanın içine o gün nasılsa bir şüphe girmişti. Rüstemin verdiği! teminata karşı, o günden sonra, bu bahse temas bile etmemişti. (Sarışın kız) lâfı çoktan unutul- muştu.. ».. . Bir akşam Rüstem eve çok geç gelmişti.. Rüstemin teyzesinin evi Cibalide yalı boyunda idi. Sahile bir kayık yanaşmıştı. Fatma uya - nıktı., — Bu gelen Rüstem o'malı.. Diyerek pencereye koştu.. Rüstem sahile çıkarken kayıkçı söyleniyordu: — A beyim, Bebekten buraya kadar kürek çekmekten ne kol kal. dı, ne göğüs.. o Beş on para daha ver.. Ne olur?. Fatma (Bebek) kelimesini du - vunca kuşkulanmıştı.. (Sarışın, kız) ın Bebekte Mahmut paşanın! sahilhanesinde oturduğunu bili - yordu. Ferhadın sözlerini tama - miyle hatırlamıştı.. Rüstem yukarıya çıktı. Ağzı ra» kı kokuyordu ve gözleri oduman- lıydı. Bacakları biribirine dola - niyordu. Odanın içinde sallanarık yürüdü. Pencerenin önüne oturdu: — Bu gece çok sıcakvar, Fat - ma! Öteki penrereleri de açar mr sın?. Fatma odanın bütün pencerele - rinitaçmıştı.. Eyüp tarafından ılık bir rüzgâr esiyordu. Fatma biraz sert bir tavırla sor- du: — Bu vakte kadar neredeydin? Kadın devam ediyordu: — Doktor, sonradan anlattı ki, baban, kapısmı açtıramamış.. U- zun zaman, o ince elbisesiyle «0 » ğukta beklemiş., Zili çalıp dur - muş.. Ah, ne ihtiyatsızlık.. Görü - yorsun ya.. Bu ihtiyatsızlık, ölü - müne sebebiyet verdi. Edip: — Demek ki, demek ki... Sebep benim.. Kadm, oğlunun yüzünde hasıl olan dehşet ifadesini farketti; — Lâkin, yavrum, Mes'ul de - gilsin ki. —diye oğlunun üzerine iğildi. — Sen masumsun!.. Sakın, bu yüzden içlenme!. Yoksa, yüre- ğime dert olur!.. Anlıttıklarım - dan dolayı pişman olurum... Edibi o kucaklıyacaktı.. Fakat, delikanlı, çırpınarak, bu kucaktan kurtuldu: — Ah... Bırak, bırak... Beni bı- rak.. Sonra, ayağa kalktı (Dimdik durdu — Bir arkadaşın evinde,, Sür * net düğünü vardı da.. — Çok âlâ, Bari epeyce eğlen” din mi?. — Ferhadın evine gitmiştim ” Babamdan bir haber alırım diye” O da sünnet düğününe davetliy” miş.. Zorla beni de götürdü. —Üsküdardan geliyorsun de mek?, — Öyle ya.. Ferhadın evi Üskü darda olduğunu bilmiyor musul! Fatma gülümsedi: — Sünnet düğünü sabaha kad” devam eder.. Sen neden erken din?. ç — Gece yarısı oldu.. Erken Mi” — Üsküdardan buraya kayık! iki buçuk saat sürer.. Vaktin yar! sını denizde geçirmişsin! Deme ki düğün evinden çok erken kalk” tm!.. — Öyle.. Erken kalktım. s hatırıma geldin!.. Fazla oturam?” dım., — Beni bukadar fazla düşün” yorsun ha? Çok teşekkür ederif" Rüstem, gözleri kapalı konut” yordu. Oturduğu yerde © uyuklamsğ” başlamıştı. Fatma, du: — Haydi, tem! Çok içmişsin!.. Rahat et. rın konuşuruz.. Rüstem gülerek kalkmak işte” di: — Yarın beni azarlıyacak ei sın, karıcığım?. Ayakta duramıyordü Sendeledi., Fatma kolundan tu masa yere yuvarlanacakti, — Neme lâzım. Ağzımı bile La mam,. Seni azarlamak bana mez! Diyerek, elbisesini çıkardı. ye tağa yatırdı. 5 Fatma, Rüstemin son günle'” birdenbire kendisini içkiye Vi ğinden çok müteessirdi. Rüstem sarhoş olduğu zap00” deli gibi, önüne gelene çatıyor, kesle kavga ediyordu. Günün rinde elbette bir belâlıma 64'” cak ve başına umulmadık bir fe ket gelecekti. Fatma, Rüstem! iv tün kusurlarına ve Min rağmen çok sevdiği için, onu den soğutmak çarelerini dü rüyordu, —Devamı k, > Tar Annesi, ona yaklaştı. Saç okşadı: — Evlâdım.. Bunları sana A leyişimin sebebini anlasan 4 &mın hata etmemiş olduğumu “ kocasının yanına soku” yatağına yat, Rü” Ye latmak istedim.. (O, cidden imi,, Senin elinin çizgilerinde *, lenen bütün hakikatleri Edip: — Elverir.. o Elverir!.. # yalvardı.. Sonra, âdeta huşunetle, ilâ? ti: — Bu adamdan bahsedilm wi bile artık istemiyorum. Artık miyorum, istemiyorum, istemi! rum, Servet Hanım, kendisine l sını dönen oğluna, bir mi baktı.. Şimdi onun da gileri endişe ile çekilip vel tü. Komişacakmış gibi bir pe” ve da, sustu, düşünmeğe rl di (Devsan i