26 Mıvu es4 4 p HABER — Akşam Postası 'ı—ınıırııı | Fıkra müsabakası ikâyeleri Çarlık Rusyasında, derebeyle- ri olduğunu bilirsiniz. Bunların en zenginlerinden Nikolay, bir vilâ - yet kadar geniş olan ırııııınde, dolaşmıya çıktı. Şatosunda - altı| gün kaalar uzaklaştıktan sonra, bir köylü evine indi. Burasını tercih edişinin ıebebı, kapıda, diğer köylülerden epeyce| muntazam yüzlü, sevimli bir kxıı gördüğü idi. Nikolay, kırkını bir-| kaç yaş geçmiş olmasını rağmen epeyce çapkın bir erkekti.. O zamana kadar, ne kadın ma-| ceraları geçirmişti.. Aşk, hayatta, onun birinci meşgalesiydi.. Hele, kapı önünde gördüğü on sekiz on dokuz yaşlarındaki bu kızcağız, gençlik hatıralarını uyandırmıştı.. Derebeyi, karısı üzerine bir ka- dını sevmişti. Nadejda ismindeki bu kadın için, senelerce, yanmış, tutuşmuştu.. Onun yüzünden ba - şına işler açılmıştı. İşte, kapı ö- nünde gördüğü zarif köylü kızı bu Nadejdaya öyle benziyordu ki.. Yüreği “hop!,, etti. — Buraya bak.. İsmin ne senin? — Maria İvanovna.. — Kimin kızısın?, — Bu izbenin sahibi olan İva- nın.. — Ya?.. Pek âlâ.. Baban evdey-!| se, söyle, sizin eve misafir inece- / ğim.. Ben, derebeyi Nikolayım.. Genç kız, pek şirin konuşuyor- du. Hele efendilerinin ismini işi- tince, büsbütün hararetlendi.. A- deta pervane kesildi.. Sevinç için- de, eve girdi.. Babasına ve ağabe- yine haber verdi.. Onlar, dışırı fırladılar.. Derebeyini attan ındır- diler.. Maiyyetine, diğer evlerde| “yer tedarik ettiler.. Beygirler ahı- ra çekildiler.. Akşama kadar, bütün köy halı! kı, Nikolaya Jâzimgelen hürmet! ve ihliram vazifesinde kusur et -| medi. Dertlerini, ihtiyaçlarını an - lattılar. Fakat, derebeyi, onları dinlemiyordu bi'e.. Aklı fikri, ge- cenin yaklaşmasını temennide i - di.. Kıza göz ucu ile bakıyor, onun hayran tebessümleriyle karşılaşı - yordu. “— Her halde bir kolayını bu- lur, odasına girerim... - diye düşü- nüyordu. Aman yarabbi. Nadej - daya ne kadar benziyor.. Onun koynunda, genclik aşkımı tekrar yaşıyacağım., Yirmi küsur sene gençleştiğimi hissedeceğim..,, Nihayet, beklenilen zaman gel- di.. Akşam yemeğini yediler.. De- rebeyi, yorgun olduğunu, yatmak ihtiyacında bulunduğunu, kimse -| nin odası etrafında dolaşmaması-. nı, tam manasiyle süküt istediği- ni söyledi. Evin taksimatını daha önceden kestirmiş, kızın nerede yattığını öğrenmişti. Hatta, bir takrip, yalnız kalarak, kapı man- dalının dişi kısmını rapteden çivi- yi de söküp çıkarmıştı. Geceleyin, kanadı itince, rahatça odaya gire-| cekti. Kızın kendisine mukavemet etmiyeceğini tahmin ediyordu.. Eski çapkın olduğu için, bu gibi işlerde meleke sahibiydi.. Di- ğer derebeyleri gibi hoyrat ve ka- ba değildi.. Aşk mese'elerini kim- seye çaktırmadan, gürültüsüz, re- P îılıuıı hallederdi. : kli T Onun i için, odasında yalnız kı- / İmnca, bir saat kadar bekledi. Her- — kesin uyuduğuna emniyet hasıl & — der etmez, yatağından indi. Mu- mu yaktı. Ayaklarının ucuna basa: rak, kapıdan dışarı çıktı.. Usul usul ilerliyordu. Koridoru Büyük günahın eşiğinde geçti.. Maria İvanovnanın yattığı ocanın önünde durdu. İçerden, rnuntazam nefesler işitiliyordu.. Nikolay: “— Uyuyor.. - diye kendi ken- dine söylendi. - O halinde seyre - deyim.. Kızların uyuyuşuna bayr-| hırım..,, Yüreği, delikanlılık zamanında olduğu gibi, tatlı tatlı çarpıyordu. Kanadı hafifçe itti. Bir gıcırtı hâsıl oldu. Derebeyi, gürültünün devamına mâni olmak üzere, kapı- yı birdenbire, bir hamlede - itti., Cik.. Kanat açıldı.. Şimdi, odada idi. Kız yatağında yalnız yatıyor!| Ve, oh, hele şükür, odada başkası yok.. Nikolay, elinde şamdan, ya- vaş yavaş ilerledi. Yatağa yaklaş- tı. İğilip baktı. “— Melek gibi.. « diye söylen - di. - Nadejda da tıpkı böyle uyur-| du. Ne de derin uykuda! lik..,, Yorganın ucunu tuttu.. Kızı, ya- rı beline kadar açtı. Uyanınca söyliyeceği cümleleri tasarlıyor, diğer taraftan da, Marianın billür gibi kollarını, tazeliği fışkıran gö- ğüslerini gözden geçiriyordu. O - muzları ne hoş müdevyverdi.. Ger- danı.. Gerdan!!!.. Nikolay, titredi... Yıldırımla vurulmuşa döndü. Genç- Mumu iğerek kızın gerdanına |: bir kere daha baktı.. Sonra, iki a. dım geriledi.. Korku, hayret, se - vinç içinde, bir an daha duraladı. Sonra, tekrar yaklaşıp yorganı kapadı.. “— Aman yarabbi!.. Aman ya- rabbi!..,, diye söylene söylene ge- ri döndü. Kapıyı kapadı. Odasına avdet etti. Ve yatağında, sabaha kadar uyuyamadı. Güneş doğunca, köylülerle bir « Tikte, dışarı çıktı. Ev sahibine: — İvan!.. - dedi - Bu kız, senin mi?, — Benim efendimiz.. — Öz kızın mı?, Köylü, kekeledi. Bir. Mariaya, bir. derebeyine bakıyor, cevap veremiyordu. Nihayet: — Size ne malüm olmaz ki efen dimiz., - dedi. . Lâkin, dar, onun eşiğimize kundakta bı- rakılmış bir çocuk olduğunu ken - disinden gizlemiştim.. Derebeyi heyecan içindeydi: — Bırakıldığı vakit, gerdanın « da bu haç işareti gene var mıy - dı?. — Evet efendimiz! Gerdanın - daki döğme haç o zaman da vardı. Nikolay, bir gece evvel bambaş- ka bir nazarla baktığı kızı, şimdi, baba şefkatiyle kucakladı.. Onu, öperek, severek, kulübe . den dışarı çıkardı: | — Maria, benim kızım!.. En sevdiğim Nadejdadan doğan, fa - kat karımın kıskançlığına uğrayıp yok edilen evlâdım!.. - diye söyle- niyordu. « Öldürüldü sanıyordum.. Meğerse hayattaymış.. Ne mes'u - dum!, Köylüler, bu buluşma sahnesini hayretle seyrediyorlardı. Genç kız, kendisine o zamana kadar bakan ihtiyar köylü ve ai- lesiyle birlikte, Nikolayın sarayı - na götürüldü.., Mıriıyıı mahzun etmemek için, şimdiye ka: En iyi, en güzel fıkraları bize gön- | dereceklerin yazıları; burada neşredi- lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- maması, seçme olması ve okunaklı | yazılması lâzımdır. 282 — En büyük mabet Bir ıııeclııle dünyada mevcut de Ayasofya camiinin en büyük mabet olduğuna bahse girişmiş - ler. Nihayet orada bulunan bir a -| €eme yaklaşarak iddialarını söy -| lemişler ve hüküm vermesini iste -| mişler. Acem nargilesini tokurdatarak kendilerini dinlemiş fakat netice- de: — İkiniz de hata ettiniz, demiş. Dünyanın en büyük mabedi Tah - ran camiidir. — Ya?., Peki, bunun büyüklü- ğü hakkında bir fikir verir misi » niz?. — Tahran camii o kadar büyük, © kadar büyük ki, geceleri kandil- lerini yakmak için kandillerin için de kayıkla gidilir. Çarşıkapı: Hüseyin aremem ee ea şsenem d HABER'in Büyük deniz; Gezıntısı Kuponlarımızın, daimi — ku - ponlarla tepdiline ve davetiye - lerin tevziine başlandı. Okuyucularımız her gün oğ-' leden sonra — cumaları müstesi pa — müracaat etmeleri liıım-l> Öti ü Davetiyelerin ıeuıı 30 mayısi tarihinde nihayet bulıuktır.ı Davetlilerin yanlarında getire -: bilecekleri davetlilere mahsus: 80 er kuruşluk biletlerin satışı: 5 haziran tarihinde bitecektir. Pek mahdut miktarda hazır- lanan lüks mevkiler için şimdi -: den müracaatta bulımulmılıdır. Bu biletlerin fiatı 150 ve 200 kunışlur. Gıdılebılecek eğlence yerleri SİNEMALAR : İPEK: — Otomobilde İzdivaç. MELEK: Hüküm gecesi ELHAMRA: Şen mülâzim. SARAY: Beyaz şeytan. SUMER: Ateşli kadımlar. TÜRK: — Merkez tayyare filosu. ASRİ: Şeytan kardeşler. HİLÂL: — Ankara Türkiyenin kal- bidir. | ŞIK: — Budapeştede skandal. ŞARK: — Mavi Tuna, ALKAZAR: İstanbuldan geçerken ALEMDAR: — Ankara Türkiyenin kalbidir. Bir millet uyanıyor. Kim olduğunu bilmek is- tiyorum, KEMAL BEY: — Şehvet adası. HÂLE: ÇÜzsküdar) İstanbul sokak- larında Ankara postası | İ $ | İ j İ $ ; i $ MİULI: YILDIZ: FERAH: Bugün, Maria, elli yaşında ka - dardır. Bolşevik inkılâbından son- ra, beyazlarla beraber - İstanbula gelmiştir. Birlikte getirdiği para -| larla bir pastacı dükkânı açmıştır, Macerasını bizzat anlattı; biz de yazdık. (Hatice Süreyya) | n gemin tesirine karşı gelmek iste - | üç günde bir eterli losyonla yıkama - ;bezle sarmalı, yahut bir meşin yastık- | ralı kanun ile mukayyettir. Kanunun | başlıca maddeleri şunlardır: Prdtık Hayat Bilgisi Hayatta müuhtaç olacağınız ameli malümatı kolayca Öğreniniz u7 — Nakıl ve tercüme bakkı mahfuzdur Yazan: . Gayur Cumartesi, çarşamba günleri çıkar Bir dizğine yüklenen beyğir: Ba - | şının vaziyeti ne olursa olsun, dizgin- ler arasında düz durmağa mecbur e- dilmelidir. Bu kusurun sebebi hayva- mesidir, Diğer dizğin çekilecek olur - sa gem iki tarafa da dokunur ve yal - nur veya beygir sağa sola eğilip ra - hat bulamayınca tabii vaziyetine av - det eder. Tırıs gitmek istemiyen beygir: Ça- resi, koşturmak, sonra durdurmak, bu bir kaç defa yapılınca dörtnaldan tr rısa geçer. Istran beygir: Bu beygire karşı a- ğızlık kullandır. En kati devasıdır. Yalnız ahırda olsun, koşulmuş olsun, yanına öon dakika kaynar suda haşlan mış bir et parçası ile yaklaşmalı. Al ve kaynar derecede sıcak et parça- sı bir ince kâğıt alıtada gizlidir. Bey- gir kulakları, ayırır, başını uzatır, du- daklarını kırıştırır ve elin üzerine atı- larak sıcak eti sirir, Damağı, dudakları yanar bir daha ısırmağa kal kışmaz. Geriliyen beygir: Ağzın fazla ham olmasından, kalçaların veya baldırla - rın zafından idare eden ele itimatsız « hıktan olur. Bunun iğin ilerlemek is - temez, sonra geriler. Çaresi, sabır ve tatlılık, ve azim göstermeli. Bir müd- det fazla yüklememeli, Dilini sarkıtan boygir: Meşinden bir küçük cep yaparak küçük bir ka- yış'a dizğin altına bağlamalı. Kuyruğunu Yanındaki eşyaya sü- ren beygir: Gayet tenöiz tutmalı, İki h Örtüsünü yiyen beygir: Tesbihli bir halka ile gem takviye olunmalı. İnsan gibi yatan beygir: Ayağı la ihala etmcli, yabut ta Avrupü' nalr yerine yerli nal vurmalı, | GIDA — Beygir, saman, yulaf, ku ru ot ve kepekle beslenir. Bazı gıda hayvanın boyuna göre değişir: Yulaf, 8 ilâ 18 İitre, kuru ot, üç kilo, kepek, 6 litre verilir. Hey yatak, hem gıda o- larak ta saman verilir. Yemeklerin intizamı: Uyandığı za- | man samanlığa bir miktar saman, iste diği kadar su, iki litre yulaf, bir lit- re kepek.. Öğle vakti: İstediği kadar su, üç litre yulaf, iki litre kepek, Akşamı İki kilo kuru ot, yetmiğe | 1/4 ölçek saman, istediği kadar su, beş litre yulaf ve bir litre kepek.. Askerlik ASKERLİK — Türkiyede askerlik 21 Haziran 1927 de Büyük Millet Meclisince tasdik edilen 1111 numa- Türkiye Cümhuriyeti - tebası olan her erkek, askerlik yapmağa mecbur- dur. Neferden zabit vekiline (hariç) ka- dar olanlara efrat denir. “Madde 1” | | Askerlik çağı, her erkeğin esas nü- fus kütüğünde yazılr ve yazılacak ©o - lan yaşıma göredir. Ve yirmi yaşına girdiği sene Kânunusasinin birinci gü- nünden başlıyarak kırk altı yaşına gir- | diği sene Kânunusanisinin birinci gü- nünde bitmek üzere en çok yirmi altı sene sürer, Yerli nüfus kütüklerinin birinde yazılı olmıyan kimselerin ya- bancı kütükleri, yerli kütükleri gibi sayılır. Muhacirlerin askerlik çağları- nın başlanğıcı, geldikleri senede nü - fus kütüklerine geçen yaşlarına ve bu esasa göre hesap olunur. Geldikleri sene Kânunusanisinde benüz yirmi i- ki yaşını bitirmemiş olanlar muvazzaf hizmeti yapmağa borçlu tutulur. Fa- kat işbu hizmetleri iki sene müddet - le tehir edilir. Daha büyük yaşta bu- lunanlar kendi yaşıtlarının bulunduk- ları sınıfa geçirilir. Diğer hükümet te- basından iken mülteci olarak — veya bükümetin tebalığını terkederek gelip Türk tebası olarak kabul - olunanlar dahi muhacirler gibi askerlik yapma- &a borçludurlar. “Madde 2” | vaffazlık Aakerlik çağı, yoklama devri, mu- ve ihtiyat olmak üzere üç devreye ayrılır. “Madde 3" Yoklama devri askerlik çağının başlanğıcından kıt'aya duhulüne ka - dardır. Yoklama devrinde bulunup se- kizinci madde mucibince askere isten- mesi zamanı gelmemiş olanlarla on dokuz yaşında bulunanlar ancak se - ferberlik zamanlarında Müdafaai mil- liye vekâletinin istemesi ve heyeti ve- kilenin kabul ve Reisicümhurun da tasdik eylemesiyle yalnız sıhhi muaye- neleri yapılarak askere almabilirler, Bu suretle askere alınanlar, kanunen alınmaları lüzım gelen güne kadar ya- pacakları askerliği ordu ihtiyacı için ©o sene toplanacak askerin — azlığına, çokluğuna göre Müdafaai milliye ve- kâületi ve muvazzaf hizmetlerine kar- şılık tutar veya askorlik çağlarının so- nundan iki kat indirir. “Madde 4” Muvazzaflık devri; piyade sınıfın- da bir buçuk; diğer sınıfların muzika- da iki ve jandarmada iki buçuk ve bah- riyede üç sone olup kıt'aya dühul gü- nünden başlar, Bir buçuk seneden ziyade askerlik yapacakların fazla askerliklerinin kar- şılığı olmak üzere çağlarınım sonun - dan iki kat düşülür. “Madde 5" Muvazzaflık hizmetinden — hiç bir fert istisna edilemez. “Madde 6” Muvazzaflık devrinin hitamından askerlik çağının nihayetine kadar olan kısım ihtiyat devridir. Bahriyede askerlik yapıp ihliyata geçenlerin bahriyeye alınmıyacak o - Tanların kara ordusu — ihtiyatı sayı « lır. “Madde 7" Hert sene numarasız efrat kâmilen ve numara çeken efrat ihtiyaç nisbe - tinde ve numara sırasiyle askere alın- dıktan sonra fazla kalanlara (artık ef- rat) denir. Artık efrat lâzım olduğu vakit ar- kadaşları ihtiyata geçinceye kadar a$- kerlik yapmak üzere çağırılabilirler. Arkadaşları ihtiyata geçinceye ka- dar çağırılmamış olan artık efrat İc- ra vekilleri heyeti karariyle ordu kad- rosuna ilâveten altı ay askerlik yaptı- rıldıktan sonra yaşıtlarının sınıfına ge- çirilebilir. Krsa hizmet yaparak ve ya- hut nizamnamesi veçhile yaşıtların - dan evvel askere giderek muvazzaf hizmetlerini bitirmeleri hasebiyle ih- tiyata geçmek üzere terhis edilenlere (ruhsatlı efrat) denir. Ruhsatlı efrat ihtiyata geçinceye kadar seferberlik olmadıkça tekrar muvazzaf hizmeti i- çin askere çağırılamaz. “Madde 10” Günüllü asker ancak bahriye ve jJandarma amıflariyle küçük zabitlik için kabul olunur. Gönüllü için aske - | zi kabul haddi on sekiz yaşmı ikmal e- denlerdir. “Madde 11" Son yokdamada bulunmuyan ve bu- lunamadıklarına dair bu kanunda ya- zılı bir mazeret göstermemiş olanlara | (yokluma kaçağı), son yoklamada bu- lunarak numara ile veya numarasız asker edildikleri halde istenildikleri sırada gelmiyenlere veya gelip te as - kerlik yapacakları kıtalara gitmeksizin | toplandıkları yenlerden veya yollardan savuşanlara (bakaya), askere girdik - ten sonra izin almaksızın savuşanlara (firar), askerde iken işleri için veya hastalanarak izin veya tebdilhava gü- nünü geçirenlere (izinsiz), yirmi yaş- larına girmiş oldukları halde isimlerir ni nüfus ve ahzasker kütüğüne geçir” memiş bulunanlara da — (saklı) denir: Alelumum altı ay ve daha fazla talim görmüş efrada (usta asker) altı ay * dan daha az talim görmemiş (acemi efrat) denir, “Madde 12” Askerlik daireleri Asker almak işlerinde Türkiyt Cümhuriyeti kolordu — mıntakalarınt ve kolordu mıntakaları askerlik dai * relerine, askerlik daireleri askerlik şubelerine ayrılmıştır. Şube daireler'tr daireler fırka veya kolordulara ve köt ordular Müdafani Milliye Vekâletin? bağlıdır. “Madde 13" (Devamı var)