Ü KAT L SAa S CKL —a 18 Mayıs 1934 Benim ; Iki kardeşlerin zıt ahlâkı Bir karilm bana şöyle bir mek- tup Yazmış: “Ruhiyat âlimi olmadığınızı bi-| liyorum. Fakat, senelerdenberi, T akşam sizin yazılarınızı oku-| Tum, Görüşlerinizin doğruluğuna itimat ediyorum. Onun için, dün €vde münakaşa ettiğimiz bir bahs $e dair sizin ne düşündüğünüzü öğrenmek istedim. “Efendim, bizim halamızın ikiz Oğulları, iki damla suyun müşa- heti gibi, biribirlerine benzer. Ayni yerde de büyümüşler, ayni hocılııd:n ders almışlardır. Bu - Na rağmen, biri ne derece iyi ah- lâklı ise, öteki o kadar kötü huy- ludur. “İki zıt telâkki vardır. Bunlar- dan birincisi, (Dedelerin, ana ba- banm ahlâkı evlâda da geçer!) diye iddia eder. Şeyh Sadinin Meşhur nazariyesi: Akıbet gürkzade gürk şeved! h “İkinci telâkkiye göre ise, bir imsan maneviyatmnı husule geti - Brç aldığı terbiyedir. H'“Nki. halazadelerimin mi- sali bu iki telâkkiye de zıt!.. Ây- ni anı in evlâdı olan ve ay ni terbiyeyi alan bu iki çocuktan b'ri niçin iyi de öteki fena? Bir türlü halledemedik.,, Söylediğiniz gibi, ben, ruhiyat Cevdet Kerim B. kadınları çalıştırma yurdu işini izah etti “Yurtta kusur sayılacak mahiyette bir şey yoktur vazi- yetin temiz olan iç yüzünü hesaplariyle merciim olan i makama bildirdim.,, Geçen hafta Şehir Meclisinde '| yapılan fevkalâde içtimada İstan- bul valisi ve belediye reisi Muhit- tin Bey Esnaf Bankası hâdisesi mü nasebetile söz söylerken kendisini müdafaa için Cümhuriyet Halk fırkası tarafmdan idare edilen ka- dınları çalıştırma yurdunun idare- sinde bir takım yolsuz hareketler olduğunu söylemişti. Muhittin Be- yin iddiasına göre belediye kasa - sından bu yurda şimdiye kadar 160,000 lira verilmiş ve bu para Esnaf Bankasının feci akıbetine uğramıştır. Vali Beyin sözleri kadınları çalıştırma yurdu etrafında efkârı vecererereraİLerALALALLELREEPERRCEELEYEREREN Acaba deli mi? Evvelki gün Edirnekapı sürları haricinde jandarmalar tarafından yaralı bir adam bulunmuştur. Der- hal müdavatı yapıldıktan sonra so ülimi değilim. Esasen, bu ilim pek| rulan suallere cevaben sür haricin- Çocuktur; kökleşmiş, kuvvet bul-| deki yoldan geçerken tanımadığı Muş, su götürmez düsturları yok- bir adamın önüne çıkarak hiç se- tur ki, bir âlim zuhur ederek bun-| bepsiz kendisini yaraladığını söy- lara dayana dayana hükümler Vermek salâhiyetinde olsun! Seciyenin nasıl teessüs ettiğine Odar, asi zit telâkhki olduğu doğru- dur. İrsiyete dayanan birincisi, es kt devirlerde zuhur etmiştir. Bu- Hu çıkaranlar, o zamanın hâkimi olan asilzadelere hoş görünmek gayretini gütmüş'er.. Yani, “Bir insanın babasında iyi hasletler o- lursa, ayni tezahürler oğullarında da görünür!,, demekle, sülâlenin, “İmi surette idare mevkiinde kal TMasını temin etmek istemişler.. Ha'buki, halkçılık dünya üze - _'i“de alıp yürüdükten sonra, her İtşanın iyi tahsil ve terbiye gör Mek sayesinde mükemmelen yeti-| tebileceği nazariyesi herkese hoş Böründü. Netekim, bu, bana da, diğerin » *n daha makul görünüyor. Anlattığınız misalin izahına Bolince: İrsiyetin seciyede birinci "2il olduğunu iddia edenler, bil-| Tem, bu muadeleyi nasıl ballede-| Sekler?, » “Ecdattan birin'niyi hasletleri Wiz'erden birine geçmiş, bir di- *r ceddin fena huylarına da ikin- ;:“Cuk varis olmuş!, demek, , * halde, pek zayıf pek aksak 'ı’-'ü!ır. t Fat-at, telkin ve terbiyeyi seci: *nin husule gelmesinde amil sa- Sar, pek âlâ şöyle diyebilir: — Herkesin zihnen ve hissen| :h'“k bulunduğu zamanlar var - v(" Meselâ, bugün iyi uyumuşsu: Szdur, yemeğinizi mükemmel :,*"'Sevııi,.—'nszdir. Bütün dikkati- l*ı' h"î*ı“len intiba kapmak için, f oöbjektifi gibi açıktır. M' bir gün, kabuğuna büzül-| Nh gi z lumbağa gibi, beş hissi- b dışarki âleme kapalıdır! " "'_'ı kardeşlerin iyi seciyelisi, “'.“ ki, gözlerini ve ku'aklarmı Sar HAçmak - fırsatını — bulduğu » Anlar, daima ruhunu iyi terbi- — Sdecek ü Ni sahn lemiştir. | Zabıta bu meçhul carihi | maktadır. Valiyi » dava ara- Sarayburnu gazinosunun eski müsteciri Derviş Zade İbrahim Bey tarafından vali Muhittin Bey aleyhine açılan dava henüz müd- dei umumilik tetkik bürosundadır. | — Vali Bey ve belediye tarafından | Milliyet gazetesi aleyhine dava a- çıldığı hakkında dolaşan rivayet teeyyüt etmemiştir. Cahit beyin davası Rus ticaret mümessilliği aleyhi- | ne Hüseyin Cahit Bey tarafından açılan 450 bin liralık alacak dava- sı birinci ticaret mahkemesince bi tirilmiş ve mümessillik bu parayı tediye etmeğe mahküm olmuştu. Son günlerde temyize giden bu | karar oraca nakzedildiğinden mu Hakeme yeniden görülecektir. Ö karşılaşmış. Ona, mürebbileri, iyi| sözler söyleyip iyi tablolar göste- rebi'mişler. Seciyesi fena olan ço- cuk ise, objektifinin açık zaman- larında, sırayla, kötü tesirlere tâbi kalmışıtr..,, İşte, muhterem kariim, bana bu sonuncu izah mülâyim görünüyor. Bilmem, ne dersiniz?.. Bu da, ai- lelere, mekteplere ne güç vazifeler düştüğünü gösteriyor: Bir çocu- ğun fena tesir altında kalmaması için daima iyi sözler işitmesi.. Halbuki, heyhat.. Ekseriyetle bunu yapamıyoruz.. Yavruların yanında neler konuşuyoruz: — Adaaam sen de.. Her şey pa rayla döner.. Fazilet ne demek- miş?... Bak, şu mütekait, namus- kârlığı yüzünden böyle sefil bir | ihtiyarlık geçiriyor.. Süt ninesinin oğlu ise, harpte vurgun vurdu.. Bravo! Akıllı imiş.. (VAa-Nü ) umümiyede fena bir his brrakmış- tr. Bu esnada Cümhuriyet Halk Fırkası İstanbul vilâyeti reisi Cev- det Kerim Bey Ankarada bulundu. ğundan Muhittin Beyin sözlerine| cevap vermemiş ve bu —mesele | meşkük bir vaziyette kalmıştı. | — On gündenberi Ankarada bulun makta olan Cevdet Kerim Bey dün sabah Ankaradan şehrimize gel- miştir. Kendisini Haydarpaşada bir çok fırka mensubini karşılamış tır. Vali Muhittin Bey tarafımdan kadınları çalıştırma yurdu hakkın- da söylenen sözlere karşı kendi-| sinden cevap istiyen gazetecilere| Cevdet Kerim Bey şu cevabı ver - miştir: “Şehir Meclisi müzakereleri es-| Otobüs kazası Şoför Ömer oğlu Mehmedin idaresindeki 221 numaralı otobüs Zeytinburnu küçük zabit mektebi önünde Abdül isminde bir çocuğa garparak yaralamıştır. Şoför yaka Tanmıştır, Tehdit Malatyalı Hüsamettin isminde! biri Tahtakalede Sandıkçı Yoda Efendiden sustalı çakı çekmek su- retile beş lira isterken cürmü meş hut halinde yakalanmıştır. Kürek çalanlar Kasımpaşa iskelesinde bağlı İdrisle, Yunusun sandalından kü- rek çalan sabıkalı Nuri ve Ahmet yakalanmışlardır. Sabıkalı Şükrü ad- liyeden kaçtı Dün Yenipostahane binasında bulunmakta olan İstanbul adliye nezarethanesinde öğleye — doğru bir kaçma hâdisesi olmuştur. Yaptığı muhtelif hırsızlıklardan! dolayı dört sene dokuz ay on beş | gün hapise mahküm olan İstinyeli Şükrü isminde biri karardan sonra tevkifhaneye nakledilmek üzere nezarethaneye götürülmüştü. Fa - | kat kendisi orada bulunan maz- nunlarla kavga etmeğe başladığın- | dan yalnız olarak bir odaya tecrit edilmesine lüzum görülmüştür. Bu esnada odada yalnız kalan Şükrü camın macunlarını söküp camı çıkartmış ve pencereden ko- ridora geçerek kalabalığa karış- mış ve kaçmıştır. Jandarma hâdiseden ancak yir; mi dakika sonra haberdar olmuş ve derhal faaliyete geçmişse de kendisini bulmak bir türlü müm- kün olamamıştır. Bu esnada iş müddei umumlliğe de aksetmiş ol: duğundan tahkikata başlanmış ve keyfiyet zabıtaya bildirilmiştir. Kendisinin yakın bir zamanda tek rar ele geçirileceği muhakkaktır, ( nasında kadınları çalıştırma yur -| du meselesine temas edilmiş oldu- ğunu soruyorsunuz; bu müessese yedi sene evvel dul ve kimsesiz şe-' hit kadınlarına ve kızlarına yar-| dım ve hizmet maksadile — kurul-| muş bir hayır yuvasıdır. Bu meselede fırka için kusur sayılacak hiç bir mahiyet yoktur.! Hasbelvazife Ankarada bulundu- ğum sırada vâkıf olduğum bu me- sele hakkında bura ile temas ede- rek yeniden bir daha tetkikat yap- tırdım. Vaziyetin temiz olan içyü- zünü hesaplarile ve bu meseleye temas şeklini bir raporla merciim olan makama arzettim.., vevesı Kara Alinin davası Gebze Darıca ve civarında is - tediği kimseleri kendi adamları va sıtasile öldürten çiftlik sahibi Ka- ra Ali İstanbul ağır ceza mahke- mesince 30 sene ağır hapse mah- küm edilmişti. Bu suçlari kendisi- nin teşvikile icra eden yeğeni Ha- Kil ile Çoban Ahmet te muhtelif cezalara mahküm olmuşlardı. Bir kaç senedenberi sürüklenip gitmekte olan bu davaya ait karar| son zamanlarda temyiz mahkeme- since nakzedilmiş olduğundan da- vanın yeniden tetkik edilmesine başlanmıştır. Mahkemede Kara Alinin avu- katı müekkilinin serbest bırakıl- masını istemişse de mahkeme he- yeti bu talebi reddetmiştir. Mahkeme, neticede bazı tetki-| kat yapılması için başka bir güne bırakılmıştır. Bu dava münaşebe- tiyle şimdiye kadar yüze yakım şa- hit dinlenmiştir. Yaya kaçıyordu Babası Osman Efendiden yedi- ği dayaktan muğber olarak on gündenberi kaybolduğunu dünkü nüshamızda yazdığmız küçük Ali, Sıvasta bulunan annesinin yanma yaya olarak gitmekte iken İzmitte yakalanarak buraya getirilmiş ve pederine teslim edilmiştir. Tayyare filosu Bir Mayıs bayramı münasebeti-| le Rusyada yapılan Sovyet bayra- mına iştirak eden tayyare filomuz bugün şehrimize gelecek ve dur- madan Eskişehire geçecektir. Romanya tarikile gelmekte o - lan filo dün bekleniyordu. Fakat hareketini bir gün tehir etmiş ol- duğundan ancak bugün gelebile- cektir. Yakalanan hırsız Galatada oturan sabıkalı Ah-| met, dün Tahtakalede Kanalizas - yon şirketine ait iki buçuk metre uzunluğundaki direği çalıp götür- metke iken cürmü meşhut halinde yakalanmıştır. Hem suçlu hem güçlü | Unkapanında köylü sigarası| satmakta olduğu görülen sabıkalı Bürhanettin, İnhisar memuru Ha- san Efendiye küfür etmiş ve polis ler tarafından yakalanarak — hak- kında takihata huelenmretm Gözümle Vah ço:uklara!.. Bundan bir iki hafta evvel mes- lekdaşım Vâ - Nü Haberde kendi- ne tahsis edilen sütunda bazı husu- si mekteplerin tedrisatındaki nok sanlığı ve bozukluğu işaret eder » ken, bilgiye fevkalâde muhtaç ol- duğumuz bir zamanda en küçük bilgi kaynağının bile kurutulma- ması lâzımgeldiği kanaatini ileri sürmüş ve onun fikrine iştirak et- memiştim. Son günlerde karşılaştığım iki hâdise Vâ - Nü nun iddiasında hak lr olduğunu acı bir surette bana ispat etti. . * * Hâdiselerden birincisi şudur: x. İisesi mezunlarından bir grup bir gazetede uzun bir mektup neş- rediyor. Bu mektupta bu memle- kete kalemi ile hizmet etmiş, ken- disini tanıttırmıya muvaffak ol muş, ismi okuyucular âleminde söylenir bir adama karşı en kaba, en cahil bir lisan, en bozuk bir üs- lüpla sözde hücum ediliyor. Kimin kime hitapta bulunduğu gözönüne getirilmiyor. Bari bu kaba tariz- de bir insicam, bir ıttırat, bir ma» na olsa.. O da yok; aşağı sınıf neş- riyatın demagojik safsatalarından başka bir şeyi bu başsız, sonsuz yazıda aramayınız. Bu yazıyı okuduktan sonra dü- şündüm. Bu yeni “lise mezunları,, nın senelerce dirsek çürütmesi, se. nelerce ailelerine masraf ettirme- leri bu neticeye varmak için mi imiş, vah! çocuklara.. Vah! zaval- h ailelerine.. DA İkinci hâdise daha acı.. Gene ay ni X.. İisesi “Bu sefer müdavimle- rinden,, bir efendi gelip masamın üzerine uzun bir makale biraktı. — Bunda haftalık bir gazetenin yaz- dığı siyasi mahiyette yazıya hü- cum ediyor. Tenkitler yağdırıyor. Makale o kada r siyaksız sebaksız ki yazanın ne demek istediği an- Taşılmıyor. Düşündüm. Bu efendi, bu mek tep talebesi, bu istikbalin adamı olacak olan halin çocuğu, bahusus şu imtihan ve yoklama devresinde bütün derslerini bırakarak nasıl olur da “siyast mahiyette, müta « lealarla dolu bir yazı yazmakla vakit geçirir. Delikanlı! Sen siya- set denilen şeyi o kadar kolay an - laşılır, ve idare edilir bir mata mı sanıyorsun?. Eğer zannın bu ise çok aldanıyorsun. Bugün — uzun müddet gazete sütunlarında ka - lem oynatmış olanların bile yazdık larının yüzde mühim bir miktarı düşünülmeden, milli menafi araş- tırılmadan, devletin tuttuğu yol nazarı itibara alınmadan çizikle- niyor ve bundan efkârr umumiye kâr yerine zarar görüyor. Sen ise çocuğum, bir lisenin herhangi bir sınıfıma kıdar gelebildiğin için, kendini siyasi mahiyette yazılara cevap verecek kudrette görüyor - sun. Acaba şu önümdeki kâğıtla » rı karaladığın sırada bir rıyaziye meselesi halletseydin senin için daha faydalı olmaz mıydı. Hem senin için, hem seni okutan millet ve devlet için.. Vah! boş emeğine yavrum!.. Ve bu iki misal karşısında Vâ- | Nü yu tasdik ederek hususi mek- tep'erimizde ıslahata lüzum oldu- ğunu ben de söylüyorum. Ayni zamanda çocuklardan “Büyük,, ler yapmanın gençlik üzerinde na» sıl tesir yaptığını da kemali tee> sürle tekrar işaretliyorum.