E"l* dadk Üi A KY İ EKED! Hakiki vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan Kadri CEMiL | —16-5-934 Geçen kısımların hulâsası Mütarakeden sonra İstanbulda A- nadolu lehinde ve aleyhinde çalışanlar vardı. Bunlar yorulmadan, bıkmadan mütemadiyen çalışıyorlardı. — Leyhte çalışanlardan bir grupun içlerine aldık- ları İlhami ismindeki genç Glatada Ariyan hanına tercüman diye yerleş- mişti, Park eğlencesinde tesadüf et- tiği Fatma Nüshetle aralarında bir se- vişme uyanıyordu, Diğer taraftan ev sahibinin oğlu Fatma Nüzhete Şahin kehyanım kahvesine giderek onunla ve arkadaşlarile temasa geçmiye çalış- mıştı.. Bu adam uzun bir müdavemetten sonra, Şahin ile anlaşmıya çalışmış: fakat ,Kâhyanın arkadaşları — tarafın- dan yüz verdirilmemişti. Kâhya atlat. | muya çalışıyordu. — Teşekkür ederim. Tom.. Fa - kat, size gelemiyeceğimi söylemiş tim.. Buraya hakikaten gelmek iş- temiyorum.. İçimde, şayet bu sefer de bana bir iş havale bl!uımıyıcığıma dair var, — Yok, yok.. Senher — zaman, her üzerine aldığın işte böyle ıöy-ı lemişsindir. Fakat hepsinde de muvaffak oldun. Bu sefer de mu - vaffak olacağında hiç şüphem yok. — Bugünlerde kendime karşı büyük bir itimatsızlığım var Tom., Cidden muvaffak olamıyacağım- dan korkuyorum.. — Sana daha işi ki.. | — Söyle söyleme.. İlk defa "P'W mak mecburiyetinde kalacağım bir iş olmadığriçin — mahiyetini sormıya bile lürum görmiyorum.. ederseniz bir his söylemedim | — Anlatayım mi?, — Hayır lüzumu yok.. — Gelmiyecek misin?, — Daha kat'i kararımı verme - dim, — O halde mesele yok demek - tir. Şimdiden teşekkür edebilirim. Oda da yalnızlardı, karşı kar - şıya olurmuşlar Nadejda — yere, Tom Nadejdaya bakıyordu.. | Bu genç ve güzel kadının yapa » mıyacağı bir iş olamazdı. — Yeter ki istesin.. Onun gözlerine gözleri-| ni diken, tenine teni temas — eden| biri, onun tesirinden kendisini kur taramazdı.. Açılmıyan ağızları bülbül gibi söyletecek ve gizli hakikatleri or- taya döktürecek kadar kudreılil Geçen kısımların hulâsası Edip Bey isminde bir genç, Fatih Efendi ismindeki Arap bir falcıya gi- diyor. Bu adam, kendisine, babasının | katili olduğunu haber verdikten son- ra, daha müthiş bir şey söylüyor: *Tarihteki meşhur Kral Ödipin felâketinc uğrıyacaksm!” Edip, eve mahzun mahzun döner- ken, Aliye isminde bir ahbabma rast- liyor. Kadın, elini uzattı: — Anlaşılıyor.. Fazla rahatsız etmiyeyim., Başka sefer birle- şiriz, gezeriz.. Maamafih, bir ke ve daha teklif edeyim.. Haydi, gel.. Bizim eve gidelim.. Ben seni davet ediyorum.. — Vallahi kabil değil.. Her bakkı mahfuzdur Tefrika: 63 I kadındı.. Neden sonra, yerde — mıhlan- mış gibi duran gözlerini kaldırdı. Tomun yüzüne baktı. Yalnız bu bakış onun kudretine kâfi bir mi- sal olabilirdi; alacağını konuşalım.. — Nereye gideceğiz ve ne ala- cağım.. — Nereye gideceğimi sorma, ne alacağını konuşalım.. — Konuşalım.. — Ne istiyorsun?. — Bilmem ki.. İşin mahiyetini bilmiyorum,. Sen teklif et.. İşin e- hemmiyetini verecek rakamdan da anlamak kabil olur . — Evvelâ (30) İngiliz; iş olup bittikten sonra da (40) Nadejda dudaklarını büktü: — Eski işler kadar mühim ol - masa gerek.. — (70) temi anladın?. — Tabii.. — Teklifim daha yetmiş değil.. Bu işi yaparken kücük bir mesele daha var, onu da halledersen bir (40) daha alabilirsin.. — Pekâlâ,, Yarm mı gidiyoruz? — Evet, yarın saat dokuz buçuk ta seni gelip alacağım.. — Hay hay, beklerim.. Madam izin verdi değil mi?, —Evet.. Merak etme.. (Devamı var) HABER Akşşgn Postası Jdarehanesi: KARA CADDESİ Telgrat Adresl: İSTANBUL HABER Telefom — Yazı: 23872 — İdaro: 24870 ABONE ŞERAITI 1 x 6 I€ aylık Türkiye: 90 260 480 870 Ki Kenabi: 190 875 700 18200 ILÂN TARİFESİ Ticaret Üğnlarının satırı 12,30 Resmi ilânlar 10 kuruştur. | ——-——> “ İSTANBUL AN- Sahibi: HASAN RASİM Neşriyat müdürü M. Gayur Başıldığı yoti (VAKIT) Matbaası HABER çgazetesi El! yazısı tahlil kuponu isim . v , | mayı elden kaçıracaktı. 16 - 5 - 934 Aşk ve ma- cera romanı! Nâkıli (VA-NOA)| Sesi, fecileşmişti. Hattâ, kendi de tesir altında kaldı.. — Öyleyse, ne diyeyim?. Pek müteessir oldum.. — Ben de.. Ayrıldılar.. Edip, evine yaklaşmıştı. Başını iğip yürüdü.. Elli metre kadar gittikten son - ra geri baktı: “— Şu kadınla beraber yemek yeseydim vebu akşam eğlensey - dim daha iyi ederim.. Anneme | kendi kendini Tefrika No. 4 | telefonla haber vermek meseleyi hallederdi.. Keşke davetini kabul| etseydim.. Ne demeğe reddettim?| Fakat, gözleriyle, Aliyeyi ırı-]' HABER — Akşam PFostası Tarih? Tefrika: 48 e| 16 Mayıs 1934 —» 16 Mayıs 1934 © Karadeniz Korsanları © Mü ellifi: Jshak FERDI Z Geçen kısımların hulasası Istanbulda Sultan Mecit ve Rusyada Çar Nikola zamanında esirci Ali baba iki memleket arasında kadın - ticareti yapmakla meşguldu. Alibaba Ferhat is- minde birini küçükken hadım yapmış- te. Büyüdüğü zaman Istanbuldaki kız- ları bu delikanlıya teslim ederek, Kaf- kasyaya gidiyor. Tifliste valinin kona- ğında (Fatma) isminde çok güzel bir Gürcü kızı vardır. Ali baba bu kızı kaçırmıya uğraşırken, bir gün Rüstem isminde bir gençle çalışıyor. Bu genç, Ferhadın arkadaşıdır ve Ali babadan intikam almak üzere İstanbuldan Tif. lise gelmiştir. Rüstem Fatmayı kaçır- mak ve Ali babayı ele vermek için ter- tibat alıyor . Ruslar Ali babayt tevkif ederek Pe- tersburga getirmişlerdir. Ali baba sa- rayın zindanlarında işkence görüyor. Bu esnada Rüstem Bey Tifliste Ça - rın gözdesile beraber yaşamaktadır. Ali baba bu sırada 2zındana girip çıkmıştı. Ştanka bir tuzaga düşerek ya- kalandı. Ve mülürim (Petroviç) Sivas- tapol sahillerinde donanmanın başına geçerek ikinci bir Ştanka oldu. . dği- Rüstem, o gün Safiyeyi avut - mak suretiyle büyük bir tehlike - nin önüne geçmişti. Fatma Rus memurlarının araş -| tırmasında yakayı — kurtardıktan sonra, mahzenden çıkarılarak oda. sına götürüldü.. Aradan iki gün geçmişti. Rüs - tem sözünde duruyordu. Geceleri| fırsat buldukça Safiyenin odasına uğrıyor, çerkes dilberini bir müd -| det sevip okşadıktan sonra, tekrar | odasına dönüyordu. Rüstem bu vaziyete istemiyerek düştüğü için, Safiyeyi daha fazla avutmağa imkân yoktu. Safiye, Rüstemi — çılgıncasına sevdiği halde, Rüstemin genç kı - za karşı ufak bir temayülü — bile yoktu, Zahiren sever gibi görünü- yor, fakat içinden Safiyeye diş bi- Tiyordu. Rüstem bir gece meseleyi Beki- rofa açmak istemiş ve: — Bu kızın elinden bizim'yaka- mızı kurtar! Demeğe karar vermişti. Fakat, delikanlı hiddetinden yiyor ve meseleyi Bekirofa açmanın büyük bir ted -| birsizlik olacağını da düşünüyor - du Bekirof, Fatmanın çara ait bir kız olduğunu anlıyacak — olursa,| işin şekli değişecek. Belki de Fat- Genç kadın, kaybolmuştu. Edibin annesi Servet Hanıme - fendi, oğlunun avdetini dört gözle bekliyordu. Zira, evvelâ avdet saati geçmiş- ti. Sonra, Edibin falcıya gittiğini biliyordu. Bakalım ne söylemişti?. Meraktaydı.. Fal, büyü, sihir meseleleri bir çok kadınlar gibi, onu da pek alâ- kadat ederdi. Lâkin, bizzat bu gi- bi adamlara baş vurarak kaderini sormağı bir nevi hoppalık, çocuk « luk sayardı. İçtimai mevkii, ciddi- yeti ve yaşiyle bunu gayri müte - nasip bulurdu. Hem, kadıncağız, falcılara inan makla beraber, onlardan korkar- dı da.. Fena bir şey haber vermele- rinden, böylelikle, hayatı zehir et-| melerinden ürkerdi.. Nitekim, Edibin pek küçüklü - ğünde, Göztepede, Çiftehavuz ta. raflarında, arabalariyle gezerler- Zira Rüstem, Safiyeyi bir ge .! ceihmal edecek — olursa, yeni bir ihanetle karşılaşacağını biliyor » du. Rüstem, bu karışık ve tehlikeli yaziyetten nasıl kurtulacaktı?. Safiyeyi biraz olsun sevebilsey - di, onu uzun müddet — oyalıyaca « ğından emindi. Fakat, Fatma gi- bi eşsiz bir güzel sevgilisi varken, bir kaç defa efendisinin koynuna girip çıkmış olan — Safiyeyi nasıl sevebilirdi?, Rüstem vaziyeti muhakeme e - derken, beyninden şimşek sür'ati - le geçen bir fikir, delikanlıda yeni bir ümit uyandırdı.. — Acaba Safiyeyi kolyaca öl- dürebilir miyim? Bu suali kendi kendine bir kaç defa tekrarladı.. Rüstem, İstanbulda bir çok. kimselerle kavga, dövüş yapmış. Çapkınlık âleminde az çok tanın- mış haşari bir gençti. Fakat, o gü-| ne kadar kimseye ne silâh çekmiş, | ne de tabanca atmıştı.. | Kendisini çıldırasıya seven bir genç kızı öldürmek — kolay bir iş değildi. Kolay değildi amma, tehlike de gittikçe büyüyor ve ikisinin de yakalanmak ihtimali günler geç - tikçe kuvvetleniyordu.. Rüstem Rusyaya kadar gelerek prens Mihailofun şatosundan ça - rın gözdesini kaçırdıktan — sonra, bir yatak cariyesi için hayatmı tehlikeye koyamazdı.. Yumruklarını sıkarak son ka - rarımıı verdi: — Safiyeyi öldüreceğim .: Ve koridorda dolaşırken, ya »| vaş yavaş mırıldandı: | — Öldüreceğim, hem de bu ge- C.. ö —erre Rüstem, Safiyenin odasma in - diği zaman, Bekirof dışarıdan yeni gelmişti. Bekirof o gece Rüstemle bera * ber yemek yiyecekti.. Uşaklardan birine: — Rüstem Bey gelmedi mi?. Diye sordu., Uşak: — Görmedim.. Gidip bakayım.. Dedi.. Evde araştırdı.. Hizmet - çilerden biri: — Biraz evvel burada idi.. Diye cevap verdi.. ken, bir çingene kadını, — onlara, buraya, yakımda — taşındıklarını, deniz yolundan geldiklerini, baş - larından sıkıntı geçeceğini söyle - memiş miydi? Filhakika, kocası - nın ömrü hakkında — “uzundur!,, demişti ama, belki de bunu neza. keten böyle haber vermişti! .. Bir adama: “— Sen yakında — öleceksin!.. diye haber verilmez a.. Çingene falcınm diğer söyledik- leri doğru çıkmıştı. Sahiden de , deniz yoliyle — Istanbula yakmda gelmişlerdi. Minimini Edipçik kuş- palaızına yakalanmıştı., Demek ki, falcı bilmişti.. Hem, bu, lâalettayin bir çingene kadını idi, Fatih Efendi ise, meşhur mu, meşhurdu.. Osman Bey gibi — kellifelli bir tüccar ona inandıktan ve gidip ta- Hine baktırmasını Edibe sıkı sıkı - ya tavsiye ettikten sonra.. Acaba ne demişti?. Bütün gün Uşak Rüstemi bulamamışti. Bekirof sofrada beklerken, ” tem bu muhteşem konağın 4 katında, Safiyenin odasında e8" ni kana boyryarak tekrar Y“w ya çıkmıştı. Fatma o gece baş ığıumdı,. mustaripti. Yatağında yıur“" Rüstem odasma gelirken, I"" kendisini arayan uşakla tız — Efendi sizi yemeğe bıW beyim!.. Rüstem asık bir çehreyle cevii verdi: — Bu gece rahatsızım.. YJ yemeden yatacağım.. Uşük dudağını bükerek aXf? dr.. Rüstem, odasına girer elbisesini değiştirmişti. Fatma yatağında dalgın yatıyordu.. Rüstem kendi kendine: — İyi ki uyuyor.. Halimdet ” | ki bir şey sezecekti.. Diye söylendi., Ellerini yık# J Dizleri titriyor, yüzü ve | nin içi ateş içinde yanıyordu: — İ| Yaptığına biraz sonra pisi” || olan delikanlının içine bir # girmişti: Acaba öldü mü? “ Rüstem, çerkes kızını iple n starğ dalif Safiye odasında Rüstem birdenbire kapıyı boynuna kement atmış ve bif ” | le ağzını kapatmış, öteki eliyle | ipi çekmişti.. gn Safiye bağırmağa ve b? müdafaa etmeğe imkân ve . bulamadan yere devrilmişti: | tem bundan sonra ipi tekrar kızın boynundan çıkarmış ';'J di beline sararak, Safiyeyi na yatırmıştı. / İşte tam bu sırada S:f;"' yüzünden şiddetli bir kan # başlamış ve Rüstemin ellerî:)' bisesinin bir kısmı kırmızı " — lerle boyanmıştı. ( Rüstem Safiyenin odıııuy karken yatakta hafif bir deP gödrdüğünü hatırlıyarak: — Ya ölmediyse?.. Diye düşünüyordu.. Madem ki, kendini ele istiyen Safiyeyi öldürmeğ? vermişti.. (Deramı e zihnini bu mesele işgal .ıı:;r “— Her halde oğlanın çıktır. İyi şeyler söylemiş, ©" (| bel gelinim hakkında malüf', /| miştir!.. —diye düıünw Acaba, gelinim kim .ı;uk’ iyi muamele ederim.. Ka yapmam.. Ah, Edibin ço okşamak bana nasip olsa- , Maamafih, hiç te yaşım! < ( almış bir kadın değildi- saçları çok kırlaşmıştı; ” ağırlık gelmişti; yeni mot çekinerek âdeta — elli yaf'" hanımefendi gibi — giyif! Halbuki, kırk ikisinde gi dr.. Yüzünde saçlariyle “î!i şiyle tezat teşkil eden V€ '" , kanlar icin onu olduğund”” c ha genç ve sevimli — gö — taravet vardı. y “— Kaynanalık yapma”” bin çocuk'arını okşasam-ı ri, insanda bir tebessüm V dı.,