memma a saem [HABR'In — İhikâyeleri AA —8nci sayfadaki resme bakmız!— Bugünkü İspanyaya giderşeniz, orada, yanakları şeyrek kıllarla örtülü, yalnız çenelerinden keçi gi bi sakallar sarkan bazı esmer ve kıvırcık saçlı insanlara tesadüf e-| dersiniz, Bunlar, Araplarla birlik- te Endülüsü fethetmiş olan Berbe- rilerdir... Vaktile — müslümanmış- lar... Lâkin, İspanyollar galebe çaldıktan sonra, Aferikaya kaça- mamışlar. Din değiştirmek mecbu- riyetinde kalmışlar... Cebeltarığın şimalinde, — bun-! larım köylerine, — kasabalarına a-| drm başında tesadüf olunur. Guadamanda denilen İspanyol kasabası da, böyle bir Arap—Ber- beri vatanıdır. Esasen, Guada- manda da, Vadiülmendep kelime- lerinden bozmadır. Buranım tarihi camileri — kilişe haline getirilmiştir. Lâkin, an'ane leri, hâlâ, Islâmiyet zamanındaki gibi kalmıştır: Evlerde kafes var-! dır. Faizle para vermek yasaktır. Erkekler doksan dokuzlu — tesbih çekerler... Muhafaza olunan diğer bir müs Kiman âdeti de fahişe kadınların recmolunmasıdır. Bilhassa, Guadamanda derebe ği yahut valisi makamında olan 'Alberto Almuktesim fuhşun en a- mansız düşmanıydı. Nerede yolu-| nu şaşırmış bir kadınm mevcudi- yetini hissetse, derhal gözcü ko- yar, zaniyeyi cürmü meşhut halin- de bastırır, onu yakalatarak hap Settirir. Sonra bizzat istintak ede- €ürmüne kanaat getirdikten nra, merasimi mahsusa ile ka- sabanm meydanma çıkarır, beline kadar soyar, alt kısmını toprağa gömer, ilk taşı kendi atardı. Biriken ahali, müteakıp taşları fırlatırlardı. Kadm, inler, bağırır, yalbrarır, fakat, hiç kimsenin mer- hametini celbedemezdi. Ahali a- — eışa bile, Albertonun askerleri rec- mi sonuna kadar getirmekle, gü “nahkâr kadın öldürmekle mükr' lef bulunurlardı. Alberto Almuktesim, işte yolu- nu şaşıran kadınlara karşı bu « det ve zülmile şöhret bulmuştu Bir kaç kere, merkezi hüküme' Guadamandanın bu an'anesile mü cadele etmek istedi. Lükin, her se- ferinde âdeta isyan çıktı. Mesele- Nnin sarpa sarmasından korkuları' medeni kanunun burada tatbikin den vaz geçildi. Gene bir gün, Albertoya, haber| verdiler: — Motenti mahallesinde boş bir ev vardı, Asaletmeap... Bura: baştan aşağı kadar siyahlara bü- rünmüş ve yüzünü de örtmüş bir kadın tarafından kiralandı. Döşer di, dayandı... Kadının kim oldu- ğunu mahalleli bilmiyor, Fakat bu hatun, geceleri evde yatmamakta: dır. Yalnız, öğleden sonra, gene, — simsiyah örtülere bürünmüş bir halde geliyor. Biraz sonra, kapıyz — bir delikanlır geliyor. Üç defa vu- rüyor. Pencerenin kafesi aralanı- yor, Gelen adam böylece tetkik e- dildikten sonra, kapı acılıyor. De- Hikanlı içeri almıyor... Üç dört sa- — at geçince, evvelâ genç adam çıkı- yor. Sonra, siyahlı kadın, evini ki-| litliyerek geldiği gibi sır oluyor.! Onun kim olduğunu bir türlü öğ- — Tyenemedik. F Alberto, derhal emir verdi: | Senora!.. Sizi, zindanın bir Fahişe ve recim raya goöliniz.. Siz, benim en sadık üç adamımsınız... Takip işini size havale ediyorum.. Askeri kılığını- zı değiştirin. Sivil giyinin... Şüphe Hi evin etrafımı kolaçan edin... Gü- nahkây kadın gelir gelmez hemen, yakalayın.. Buraya getirerek zin- dana atm... Kendisini bizzat ben istintak edeceğim ve sonra, * ceza- sını vereceğim... Alberto, hâlâ fuhşun önüne ge- çemediği için, sarayımda asabiyet- le dolaşa dursun, üç sadık adamrı, werilen emri harfiyyen tatbik et- tiler... Siyahlı kadın, evinde bas- tırıldı. Bir kapalı arabaya konula- rak, saraya getirildi. Fakat, biçare, yolda, iki göz iki çeşme ağlıyarak, kendisini yakala yanlara yüzünü açtı. Üç adam, hayret içinde, dehşet içinde kaldı- lar: — Siz Senora!.. Siz ha.. — Evet, görüyorsunuz ya.. Ben Bırakın.. Allah rızası için gide- yim.. Zira, hem benim, hem koca- mın, hem do ailemin, ağabeyir- namusu berbat olacak.. Ustelik recmedileceğim... — Maalesef, aldığımız — emri harfiyen icra mecburiyetindeyiz, hüc- resine atacağız, Sonra, giderek e- fendimize haber vereceğiz. Ara- nızda, kozunuzu paylaşırsınız. Kadın, daha da yalvardı. Fa- kat ne söylediyse kâr etmedi. Ü- zerinden siyah örtüleri çıkartılıp, zindana atıldı. Emri icra edenler, biraz sonra, Albertonun huzuruna çıktılar. — Tuttuk, getirdik efendim. | — Kimmiş? ! —. .. | — Kimmiş diyorum size? — Efendim, şey, görürsünüz. i Müstebit vali, asabiyetle yürü- dü. Avluyu geçti. Bahçesinin bir köşesindeki zindana vardı. Kapı- yı açtı. İçeri girdiği zaman, az da- ha bayrlacaktı: — Sen? Benim hemşirem ha? Aman Yarabbi.. Genç kadın, onun — ayaklarına kapandı. AF diledi. Çocuklukla- rında beraber oynadıklarından, annesinin kendisini nasıl sevdi- ginden, bu felâketin bütün aile için silinmez bir leke olduğundan, daha nelerden, nelerden — bahset- medi.. —Ağabey.. Ağabey. Dünyada Ben senin en fazla sevdiğin insan değil miyim? Bana bu büyük ce- zayı verecek misin? Alberto, hemşiresini iterek ye re devirdi. Sonra, dışarı çıktı. Ka- pt önünde bekliyen üç sadık ada- mına: r — Ananeyi yerine getireceğiz dedi. Kim olursa olsun, ayni ceza- ya çarpılacaktır. Fakat, şimdilik bu meseleyi yalnız siz biliyorsu: nuz. Değil mi? — Evet, efendimiz.. — Benim hemşiremi recmetmek kolay bir iş değildir. Bunun cesa- retini kendimizde bulmamız için, benimle beraber geliniz. Arato, Bireni, Cinezo, biribirle- rini takiben, efendilerinin arkasın- dan yürüdüler. — Haydi, benim sadık çocukla- rım. Şuraya beraber girelim. Hem teessürümüzü unutmak, hem de vereceğimiz kararda kat'i olmak icin birer kadeh şarap içelim. Bir an yatak odasma girdi. Dört — Arato, Bireni, Ginezo!... Bu:| bardak dolusu şarapla avdet etti.| Hi yasuox HASER — Akşam Postası En iyi, en güzel fıkraları bize gön- dereceklerin yazıları; burada neşredi- lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol maması, seçme olması ve okunaklı | yazılması lâzımdır. 273 — Saat kaç? Adamın biri, acele bir yokuştan sür'atle iniyoı-ı*lu.x Tam yokuşun yarısına geldiği za-| man, elinde beş altı paketle bit -| kin bir halde yukarı çıkmakta 0- kan bir yahudi ile karşılaştı. Nasıl eoldu bilmem, adam farkına - var - madan yahudiye çarptı ve elinde- ki paketleri yere düşürdü. Bu va- ziyetten fevkalâde — hiddetlenen yahudi küfretmeğe başladı. Adam bir an durarak bu küfür- lere mukabele etmek ve hattâ döv- mek istedi ise de karşısındakinin bir yahudi olduğunu — anlayınca yapacağı işin ehemmiyetsizliğini düşünerek - sür'atle yoluna devam etti. Bunu gören yahudi, kendisin - den korkarak kaçıyor zanniyle ar- kasından —güya— kovalamağa başladı. Bir aralık arkasına bakan| yolcu yahudinin kendisini kovala- dığını görünce fevkalâde hidetle- nerek yahudinin üzerine yürüdü . Zavallı yahudinin ödü patlamıştı. Hemen mülâyim bir sesle: — Beyefendi, acaba — saat kaç Tütfen söyler misiniz, dedi.. bir iş için; Kadirga: Ülviye Gidilebilecek eğlence yerleri SİNEMALAR : Gece yarısı klübü MELEK: — Garsönlüar şahı. ELHAMRA: Kırık mabude li İİSARAY: — Slav Karova tarafındanlı İPEK: SUMER: TÜRK: ASRİ: İİŞIK: — Beyaz rahibe, H ŞARK: — Satılık aşk ALKAZAR: — Dehşet süvarileri. HİLÂL: — Meçhul doktor. ALEMDAR: Kartallar uçarken YILDIZ: — Hata, MilLI: — Bir millet uyanıyor. j HÂLE: (Üsküdar) Sarışm Venüs. KEMALBEY: Halkmlazı. E FERAH: — Ankara postasr FRANSIZ TIYATROSU: Kuklalar. B a in Bardaklardan üçü eşti. Bir tanesi daima kullandığı kendi kadehiy- di. | — Haydi, şerefime içiniz, son damlaya kadar., Atmaca, Boğaziçi şarkısı Bir saatlik milyoner * Lâkin, valiye hiç bir şey olmıdı-: ığ halde, üç adam sendeledi. Göz-| leri kan çanağına döndü, Ağızları köpürdü. Yarım dakika bile geç- meden, cansız cesetler halinde ye- re yuvarlandılar, Ertesi gün vali şu tamimi neş- retti: “Motenti mahallesinde — icrayı! fuhşeden siyahlı kadını benim em-, rim üzerine yakaladıkları halde kaçmasını kolaylaştırdıkları için, Arato, Bireni ve Cinezo isminde- ki üç asker, zan altına llınınlşhr.î Fakat bunlar, kabahatlerinin mey- dana çıkacağını öğrenince zehirl' | şarap içerek kendi ellerile kendi cezalarını venııişler'üir.,ı Bittabi valinin hemşiresi, hiç bir şey olmamış gibi, akşam karanlı- ğında dairesine geçti v& Sırrı kimse öğrenemedi. (Hatice Sürevva) 16 Mayıs 1984 Pratik Hayat Bilgşisi Hayatta muhtaç olacağınız amelf malümatı kolayca öğreniniz B b e Nakıl ve tercüme bakkı mahfuzdur Yazan: . Gayur Cumartesi, çarşamba günleri çıkar b - Asliye mahkemelerinde: Asli- ye mahkemelerine verilecek vekâlet- nameler Noter marifeti ile yapılır. Bu vekâletnameyi vekâleti verecek ve &- lacak olan huzurunda — Noter tanzim eder ve muayyen bir harç alır. Vekâletnameler umumiyet itibari- le iki türlüdür: 1 — Umumi vekâletnameler: U- mum işlerini takip için müvekkil tara- fından avukata tam salâhiyet verildi- ği tasrih olunan vekâletnameler.. 2 — Hususi veküâletnameler: Şah- sin yalmız Mie Sşbartakip vermlllemı için avukata vekâlet — verildiği tasrih olunan vekâletnamcler. (Fazla tafsilât için: Avukat, hâ- kim, mahkeme, ilâm, hukuk kelimele- rine müracaat ediniz). Avukat AVUKAT — Hukuk Fakültesini ve kanuni staj müddetini bitiren ve yahut ber hangi bir suretle avukatlık yapmak için müsaade alan siyasi hu- kukunu haiz ve baroya mukayyet her- kes avukatlık yapabilir. Ancak bir mevkcide baro teşkili için azami beş a- vukat bulunması lâzım geldiğinden beş avukat olmıyan bir belde de avu- katlar baroya kaydedilmek kaydından varestedirler, Ayni zamanda Hukuk tahsilini bitirmemiş olmakla — beraber kanuni mevzuatı bellemiş olan kim- selerin avukat bulunmıyan veya avu- kat miktarı beşi bulmıyan yerlerde a- vukatlık etmelerine müsaade olunur. Avrupanın bir çok memleketlerin- de avukatlar Ceza, Sulh, Ticaret gibi ihtisas şubelerine ayrılmakta ve ancak kendi şubelerine ait davaları kabul e- dilmektedir. Türkiyede ise bir avukat her türlü davayı deruhte edebilir. BAROYA GİRİŞ VE İHRAÇ — Baro heyeti mevcut olan yerlerde her hangi bir avukatın Baroya ithaline Baro meclisi karar verir. Bir avuka « tın her hangi bir suretle mesleği leke- liyecek bir hareketi tahakkuk ederse avukat gene Baro meclisi karariyle Barodan çıkarılır. Baroda kaydi olmi- yan avukatın vekâleti muteber değil- dir. AVUKAT TUTMAK — Kanu - nun hiç bir davada hiç bir kimseyi a- vukat tutmağa icbar etmez. Herkes kendine güvenecek olursa kendi huku- kunu müdafaa eder. Yalnız eğer maz- nun sinnen küçük ve yahut mahcur o- hursa mahkeme heyeti veli veya veli- yesine bir avukat tutmasını emredebi- lir. Bir suçtan dolayı mahkemeye ge - len kimse avukat tutamıyacak dere- cede fakir olursa mahkeme ona bir üc retsiz avukat gösterir ve avukat bedel- siz olarak davayı rüyet eder. ÜCRET — Avukata verilecek üc« ret davanın mahiyetine göre değişir. Cinayet davalarında avukatlar müvek- killeri ile kararlaştıracakları bir ücret alırlar. Ticaret, veraset, borç gibi da- valarda ise yani nakte ait olan dava- larda avukat ücreti vekâlet dedikleri ücretten başka yüzde on alır. Ücrel meselesi davadan evvel avukat ile mü- ekkil arasında kararlaştırılır. ve bir mukavele ile tesbit olunur. VEKÂLET NEVİLERİ — İki türlü vekâlet olur. Bunlardan birinde müekkil avukata muayyen bir. müd- det veya muayyen bir dava için vekâ« let verir. Bu vekâlete vekâleti hususiye denir. Diğer nevi vekâlette ise müek- kil bilâ kaydüşart hukukunun müda- faasını avukata terkeder. Böyle vekâ- letlere vekâleti umumiye denir. VEKÂLET HARÇLARI — Vekâ let harçları mütehavvildir. Resmi suç- lardan başka Kâtibiadil aidatı da vardın Hali hazırda umumi bir vekâlet haret dört ilâ beş lira arasındadır. Bu harç tabii müekkil'e aittir. IŞ TEVDİİ — Davası olan bir kim- se iktidarına güvendiği bir avukala | müracant ederok ona davasımı teşrih eder. Eğer davası mukaddema mahke meye intikal etmiş ise davanın dosya numarasını verir. Avukat ile ücret hakkında kararlaştırılarak mukavele yapıldıktan şonra avukat vekâletna « meyi alır. Mahkemece icabr kanuni görülmediği takdirde avukalın yalnız olarak müekkilini mahkemede temsili caizdir. Ancak icabr kanuni olursa mü- ekkilin mahkemede avukatla — beraber ispatr vücut etmesine müsaade de bus — Tunmak mahkeme hevetinin kararına” bağlıdır. (Devamı var) eee cercecArrELARLATER AM aT TrerLAEcAcAE” Istanbul Asliye Birinci Ticaret Mahkemesinden: y Cemil ve Ali beyler tarafındaB 12-—10—933 tarihinde 'T. A. 20 sefer No.sile İstanbul'dan Kalas'a hareket eden Avantino vapuruns yükletilmiş olan A, G, markalı yir” mi çuvalda (1147) kiloluk Çüvett kökünü havi 319 No.lu konşimen” tonun zayi olduğu iddia olunmak* la ticaret kanımunun 638 inci mad desinin son fıkralarına tevfikan i$” bu konşimentonun 45 gün zarfım” da bulan mahkemeye ibraz olun* ması ve ibraz edilmediği takdirde bu müddetin hitamında iptalin€ karar verileceği ilân olunur. “Karagöz,, eğleniyor! Karagöz gazetesi taratından tertip edilen TARİHI MÜSAMERE 1 — Konser: Klâsik Şark musikisinin en güzel eserleri. 2 — Orijinal Karagöz oyunu. 8 — Orta oyunu, 18 Mayıs Cuma günü saat 15 de Tepebaşı tiyatrosunda Orkestra koltukları 150, koltuklar 125, iskemle 100 kuruş. Biletler VAKIT yurdunda Karagöz idarehanesinde satılıyor. -*3