8 Mayıs 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

8 Mayıs 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hakikt vesikaları tasnif e | 8-5-934 Geçen kısımların hulâsası Mütarakeden sonra Istanbulda A- | nadolu lehinde ve aleyhinde çelişanlar vardı, Bunlar yorulmadan, bıkmadan mütemadiyen çalışıyorlardı. Leyhte çalışanlardan bir grupun içlerine aldık- ları İlhami ismindeki genç Glatada Ariyan hanıma tercüman diye yerleş- | mişti. Park eğlencesinde tesadüf et- tiği Fatma Nüshetle aralarında bir se- vişme uyanıyordu. Diğer taraftan ev sahibinin oğlu Fatma Nüzhete Şahin kehyanm kahvesine giderek onunla ve arkadaşlarile temasa geçmiye çalış mıştı , Bu adam uzun bir müdavemetten sonra, Şahin ile anlaşmıya çalışmış; fakat ,Kâhyanın arkadaşlar: tarafın. dan yür verdirilmemişti. Kâkya atlat- mıya çalışıyordu. | — Telâşmız ve endişenizi his « | sediyorum. Buraya siz ayrıldıktan | sonra ben girdim, Benden şüphe- lenmeniz yerinde olabilir. Fakat bana hissettirmemiye çalıştığınız için size teşekkür ederim. Müsaa - de ederseniz, nöbetçi üstümü başı- mı ve bulunduğum yerleri gözden geçirsin, Siz bunu yapmak isteme- seniz bile ben israr etmek vaziye - tinde bulunuyorum.Hakkımdaki fe na sayılabilecek bilgilerinize bir Kadri CEMiL Her hakkı den ve birbirine bağlıyan mahfuzdur Tefrika: 55 Feridun Bey ceplerini boşalttık- tan sonra, oPantikyanınaramsına hazır bir vaziyette bulundu. Pantikyan Feridun Beyin krava- | na varıncıya kadar aradı, Bir şey bulamadı ve : | — Şimdi endişeden kurtuldunuz mu Feridun Bey? İşte üzerinizde | bir şey yok, ve gülerek: — Acaba bir başka tarafa bırak- mış olmayasmız?. — Bulunduğum yerleri de ara - manız rica ederim.. — Buradan çıktıktan sonra ne- reye gittiniz?. Feridun Bey bir anlık tereddüt devresinden sonra: — Mublis Beyin yanındaydım. —Ya..... — Oraya başka kimse gelip git- ti mi? ! — Hayır, beraber bulunduğu «| muz zaman yalnızdık. -— Hiç kimse gelmedi mi , — Hayır... — Ben merdivenden - çıkarken İlhami Beyi gördüm. Acaba onun | yanından mı geliyordu?. | — Bilmiyorum.. Beri Muhlis Bey | başkasını daha ilâve ictinap ederim. Pantikyan endişeli bir gülüşle; | — Tşekkür ederim. Mademki is- rar ediyorsunuz. Sırf sizin arzunu- zu yerine getirmek ve sizi endişe den kurtarmak için üzerinizde bu- lunmadığına emin olmakla bera- ettirmekten ber üstünüzü aratacağım. Ve sizi | daha sakin bir hale koyabilmek içim de bazı sualler soracağım, De dikten sonra: — Buna ne lüzum var, oFeri- dun Bey, dedi. Size itimadım olma» sa burada ne işiniz var.. Sonra nö-| betçiye: — Siz çıkm, dedi. Nöbetçi çıktı. Feridun Bey: — Nöbetçi yanında haysiyetimi düşündüğünüz için size tekrar tekrar teşekkür ederim. Bizzat ara» manız beni daha çok sevindirecek ve beni büyük bir sıkıntıdan kur- taracaktır, Rica ederim, buyudu- nUZ, arayınız. —Müsaade ederseniz ceplerim- deki kalabalığı şuraya çıkarıp bı rakayım. Ondan sonra daha esaslı İ memnun musunuz? i Şimdi size ilk şüphemden bahse | devam edeceğim.. Bu kâğıtların da | le beraberken kimse gelmedi. | gide İlhami Beyin O hizmetinden — En iyi çalışan, iyi hizmet eden bir genç olarak tanıdım. Şüphesiz siz daha iyi bilirsiniz.. tedim, — Başka bir soracağmız?. — Hayır yok, teşekkür ederim.. ortada olmadığını öğrenmiye za - ten bu bahis sebebiyet vermişti, Si- ze aldığım bir raporu gösterecek » tim, Fakat aklımdadır; hulâsa e debilirim. Siz Şahin Okâhyanın iyi bir adam olduğundan bahsediyordu - nuz, Fakat bu rapor hiç (te böyle demiyor, İki gün evvel ada açık- larında tesadüf etmişler. Ya o, ya- hut ta Şahin kâhyanın adamları .. | Pek malüm değil. o Karamürsele cephane kaçırıyorlarmış, Motörle - ri bozulmuş. Fakat sonra yakayı sıyırmıya muvaffak olmuşlar. Şahin kâhyayı araştırdım. Kom- | bir şekilde aramak bali olur. Pekâlâ, öyle olsun, kadar herkes — Yalnız fikrinizi öğrenmek is» !— i Buna ne diyeli KABER — Akşam Postası Tariht Tefrika: 40 8 Mayıs 1934 » 8 Mayıs 1v34 o Karadeniz Korsanları © Müellifi: /s.hak FERDİ Geçen kısımların hulasası Istanbulda Sultan Mecit ve Rusyada Çar Nikola zamanında esirci Ali baba iki memleket arasında kadın ticareti yapmakla meşguldu, Alibaba Ferhat is- minde birini küçükken hadım yapımış- t. Büyüdüğü zaman İstanbuldaki kız» ları bu delikanlıya teslim ederek, Kaf- | kasyaya gidiyor. Tifliste valinin kona- Zında (Fatma) isminde çok güzel bir Gürcü kızı vardır. Ali baba bu kızı kaçırmıya uğraşırken, bir gün Rüstem | İ isminde bir gençle çalışıyor. Bu genç, | Ferhadın arkadaşıdır ve Ali babadan intikam almak üzere Istanbuldan Tif- Mse gelmiştir. Rüstem Fatmayı kaçır. | mak ve Ali babayı ele vermek için ter- tibat ahyor , Ruslar Ali babayı tevkif ederek Pe- tersburga getirmişlerdir. Ali babâ sa“ rayın zindanlarında işkence görüyor. Bu esnada Rüstem Bey Tifliste Ça - nn gözdesile beraber yaşamaktadır. — Yüz ruble.. Bu kısa muhavereyi zabitlerden başka bir kimse işitmemişti. İsmailofu tanıyan zabit, kimse- ye sezdirmeden © yüz rubleyi ahçı yamağına uzattı, Ve İsmailof uzaklaşırken, genç zabit önüne bakarak mırıldandı: — Emanetleri gece yarısma doğ- ru getireceğim. Kapıyı aralık bı- rak!., İsmailof bu sözleri işittiğini an- latmak için yavaş yavaş başını sal- | lamıştı, Genç zabit, beyannamelerin ne- relere dağıtılacağını, o gece geldi- ği zaman söyliyecekti .. İsmailof geceleri dükkânda ya- tıyordu, O gece müşteriler dağıldıktan şalım! Diyerek zabitlerin ikisini dükkândan içeriye soktu. İsmailof merak içinde titriyof” du: ri — Bu zabitler koskoca bir #8l tanatı nasıl devirecekler? !. Kapıyı içerden sürmeledi.. Ve sordu: — İnkılâp yapmak istiyen p* ti neye güveniyor?. Zabitlerden biri cevap verdi! — Köylüye.. İsmailof gülümsedi: Köylü çok cahildir. Ben Tifli# bütün köylünün başı aşağıda $ diğini ve çarın memurlari çok korktuğunu gördüm. i — Başı aşağıda gezen o köylü nün günün birinde başını kal! # İsmailof zındandan çıkalı henüz İ sonra, İsmailof kepenkleri indir » | cağını tahmin etmiyor musun?» üç gün olmuştu.. Tekrar böyle teh- likeli bir işe girişecek kadar buda» la ve düşüncesiz bir adam değil- di. Tecrübeli kurt, bu ( zabitlerin paralı adamlar olduğunu sezmişti. Onlara yardım vadederek topluca para sızdırmak niyetindeydi. Sivil zabitler bir müddet baş ba» şa kalarak konuştuktan sonra, İs* mailofu ufak bir göz işaretiyle ça- ğırdılar, — İki votka getir.. Ahçı yamağı votkaları getirdi. Zabitlerden biri yavaşça sordu: — Borcumuz ne kadar?, Karaağaçta silâh deposü da tamtakır Bırakılmış. Türk yüz- başıyı, (20) nöbetçi oneferini de beraber götürmüşler ve ayni za- manda İngiliz baş çavuşunu boğa- rak öldürmüşler., Feridun Bey işte bize tavsiye ettiğin Şahin kâhya.. Buna ne diyeceksin?, Feridun Bey, Pantikyanın Şa- hin kâhya hakkında verdiği bu haberden şaşırıp kalmıştı. Hakika- ten vaziyet bu şekilde ise bunun tashihi pek güç olacaktı. Feridun Bey daha dün akşam üstü yolda kâhyanın adamlarından birine rastlamış ve onun hakkında malümat istemişti. Fakat neden- se bu adam kâhya hakkında ken- disine müsbet bir cevap vereme » miş ve nerede olduğunu bilmediği- ni söylemişti, SKAYBOLARI EEYGİLİ 4 Aşk, macera, kahramanlık ve siyaset romanı Müellifi : ( Geçen kısımların hulâsası Genç Türk diplomatı Muhsin Ra- şit, Yunan diplomatlarından Erci Beh- | zadise karşı son derece kin besliyor. Zira, millt mücadele esnasında, Erci, | Muhsinin felâketine sebep olmuş, o | nun sevgilisi Ferihayı o öldürmüştür. Bulgar çetetileri ile silâh fabrikatör. Teri, bunu bildikleri için, Balkan misâ- kma mâni olmak üzere, Erciyi otomo- bilinde öldürüp Muhsine iftira atmak, böylelikle sulhu baltalamak istiyorlar. Muhsin, suikasta mâni oluyor. Şimdi, hastahanede, Erci, bir hasta- havadis veriyor. haberini bize getirmişler, tafsilât ta vermişlerdir... Buna rağmen, o adam | bakıcıya, alıştıra alıştıra, heyecanlı bir | , * va-nNa) | sağdır.. Evet, büyük harplerde böyle seylere tesadüf edilmedi mi?... Edildi, değil mi?... Eğer, Muhsin Raşit hak « kında da sana dersem ki. Kız; — Yine rüya mı görüyorum?.. Yok sa benimle alay mı ediyorsunuz?. di- ye inildedi. Gözlerini uğuşturdu. Eliyle vücudünü ve yanındaki 4ş - yayı yokladı: — Hayır, rüya değil... Uyumuyo - rum. Ercinin gözleri içine baktı: — Siz, siz benimle bu derece al * çakça alay etmezsiniz... Sahi mi?... Sahi mi söylüyorsunuz?.. O, sağ mı? Mektup mu geldi?.. Sakın mektup olmazım ?... trler belki... Muammer mi getirdi?... Fakat o, gözleriyle Muhsin Raşidi görmüş mü?. Kabil » Yas rabbi, bu kabil mi?... O esnada, kapılardan biri açıldı. Evvelâ, hariciyeci nöbetçi doktor dışarı çıktı. Arkasında beliren iki kişi» ye: — Burada bekleyiniz, şimdi geli » yorlar... Dedi. sin Raşit göründü. Türk tiplomatı ile kız, birbirlerine bir an, gözlerini hayretle açıp baktı - lar. Sonra ikisi de kollarını açtı: — Feri Ferihacığım... — Mahsin!... Demek sen sahiden sağmışsın.. — Demek o istiraplar.... — O göz yaşları... — O mezar taşları, — Geceleyin okuduğum dualar... — Feriha. — Muhsin. Hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı. Sevinç göz. yatları döküyorlardı, Kız, hâlâ: di.. Dükküânin içini O temizlemeğe başladı. | Sokaktan arasıra geçen gümrük du. İsmailof çok yorgundu. Zindan ! da eriyen göbeği birkaç gün için - de büsbütün küçülmüştü. Yabancı bir memlekette parasız iş görmek | ve yaşamak kolay değildi. İsmailof kendi kendine: — Gene taliim varmış.. Hapis- ten çıkar çıkmaz iyi kötü bir iş buldum ve başımı şuraya soktum. Karnım da doyuyor. Allaha şükür ler olsun. Diye söyleniyordu. Gece yarısı olmuştu. Dükkânin kapisi aralıktı. Birdenbire hafif bir öksürük. Ve arkasından biribirini takip e - den ayak sesleri duyuldu. İsmsilof kapıya koştu. Zabitler dükkânın önüne dikil- mişlerdi. İsaimlofu taniyan zabit kolu - nün altındaki paketi yavaşça uza” tarak; — Şunu iyice sakla.. Sabaha karşı gümrükk olcuları ve sokak bekçileri uykuya dalarlar. O va “| kit bu civardaki bütün sokaklara birer ikişer ve kimseye sezdirme- den atacaksın! Hatta mümkün o * lursa bazı köşelere de yapıştıra - caksın! Dedi. Zabitler derhal gitmek İstemişlerdi. İsmailof: çekilip yı rüm... Bunun da rüya olmasından kor | Muammer olmuştu... Kucaklaşan, 6 « Sonra, kapıdan Muammerle Muh - | püşen nişanlıların etrafında, fırıldak kuyorum.. Diye tekrarlıyordu. Delikanlı, ona teminat veriyordu: — Rüya değil... Vallahi benim. Fakat, sen, sen nasıl oldu da ölme - din?... İşte buna aklım ermiyor. İki nişanlı, gene, bir dereceye ka- dar sabırlı idiler, Fakat asıl en büyük hayrete düşen | gibi dönüyor, artık kibarlıkları unut « muş, köylü lehçesiyle; — Iş anam! İş anananam... Bu na» sıl iş be7.. diye söyleniyordu. Gü“ çük hanım! k hanım! Sen ölme - dün müydü be?.... Beki biz on yıldır beye niçin deli gül i ettük ya?... Hele şükür, hele şi ür Bu sözleri öyle komik bir tavırla söylemişti ki, iki nişanlı, göz yaşları 8- rasında biribirlerinden ayrılarak, Ma- ammere baktılar. Bir kahkaha atıp ©- na sarıldılar. Bu sefer üçü birden ö - püşmeğe başladı. Uç eski dost, biribirlerinin yüzüne bakıyorlar, bakıyorlar, doyamıyorlar; | sonra yine sarılışıp öpüşüyorlardı... — Belki.. Fakat, yalnız köylü le iş biter mi? Çar devrilirse, Yİ ne kim geçecek?. — Veliaht Aleksandr. — Peki ama, veliaht ba! devrilmesinden müteessir olmif” cak mı?.. — Hayır.. Çünkü babasının w tına kendi oturacak, Öteki zabit ilâve etti: ı — Saltanat tatlı şeydir, bab” İnsan onu elde etmek için, sını değil, evlâdmı bile feda #İ” — Delikanlılar, sizden bir daha öğrenmek istiyorum! Bs? nasıl emniyet ve itimatla bu tevdi ediyorsunuz?. — Biz kellemizi koltui almış fedaileriz. Senin gözleri den ve halinden anladık ki, bir adam değilsin! Şahsen » bir fenalık görmemiş olsan N ailen efradı arasında araştır parsak, muhakkak ya işkeneti müş veya sürgüne gitmiş biri sadüf ederiz. Doğru söyle, sef» İığın bu zalim idaresinden g* nun musun?, * İsmailofun bütün vücudu içindeydi. Başını kaldırarak bir tavırla: — Hayır, dedi, çar iel devrilmesini ben sizden ziy8€ 4 zu ederim. Çünkü ondan ve “| adamlarından gördüğüm işk yi yüz sene yaşasam unutan Ve zabitlerin omuzunu ok rimizi tekrar görmek müyess€ — Şöyleceke şeyi — Vallahi çıldıracağım. çi — O çöl gibi manasız, azap” yattan sonra bu vaha”... 5 4 — Susamış bir yolcunun P“ vuşması gibi saadet duyuyo! — Peki amma, 1 olur, Vallahi, ban venin ölümü bul9eEi Muammer: i ei — Biz, seni, yanan evin 4 çikardık... Gömdük... güçük dedi. Mezarı da yaptık pi Feriha beyaz dişlerini gülüyordu / — Işte, ölmemişim.. |, — Peki, o gömülen kimi rinde senin elbisen vardi Bulutla örtülen güneş #i?" tebessümü matemle söliniverdi ge — Bizim bütün ev halt İL. Cl de ben kurtuldum. Hepsi ölÜYer si yandı, enkaz altmda kaldi” , de bulduğunuz ve ben sand bahat olacak... Çünkü benim giymişti... Boyca da bara ! Feriha, Muhsin Raşidi” sarıldı: m ça /

Bu sayıdan diğer sayfalar: