M HABER — Akşam Fostası Hakikt vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan Kadri CEMiL Her hakkı | 5-5-934 Geçen kısımların hulâsası | Mütarakeden sonra Istanbulda A- nadolu lehinde ve aleyhinde çalrşanlar vardı. Bunlar yorulmadan, bıkmadan mütemadiyen çalışıyorlardı. Leyhte çalışanlardan bir grupun içlerine aldık- lart İlbami ismindeki genç Glatada Ariyan hanına tercüman diye yerleş- mişti. Park eğlencesinde tesadüf et- tiği Fatma Nüshetle aralarında Gir ge- vişme uyanıyordu. Diğer taraftan ev sahibinin oğlu Patma Nüzhete Şahin kehyanın kahvesine giderek onunla ve arkadaşlarile temasa geçmiye çalış- mıştı.. Bu adem uzun bir müdavemetten sonra, Şahin ile anlaşmıya — çalışmış; fakat ,Kâhyanın arkadaşları tarafın- dan yüz verdirilmemişti. Kühya atlat- mıya çalışıyordu. Feridun Bey kısaca: — Pek âlâ efendim, sizi yarım saat sonra rahatsız ederim. — Teşekkür ederim. — Ben dışardayım, vaktim mü- Sait, siz gidip gelinciye kadar bu- rada bekliyebilirim, Fcrı:hın Bey gekildi ve Pantik- | yaân yalnız kalınca hemen kaleme ve kâğıda sarılarak bir şeyler ka- | ralamıya başladı. Yazdığı raporun tam üçüncü sayfasmdaydı. Tele- fon çaldı. Açtı ve: — Burada Pantikyan dedi. Sonra kendisine söyliyen kısa bir cümleye mukabele olmak üze- mahfurdur Tefrika: 52 — İsterseniz odasında oturu- nuz. Bu Feridun Bey için bulunmaz bir nimetti. Fırsatı kaçırmadı. — Teşekkür ederim. Oturayım. Pantikyanın odasına girdi ve ev- velâ koltuklardan birine çöktü. Ye rini intihap ederken de Pantikya- Ünın masası yakımda olmasını tercih etmişti. Gözü Pantikyanın biraz evvel yazdığı ve fakat tamamlamıya va- kit bulamadığı raporuna ilişmişti. Elini uzatıp aldı ve süratle göz gez dirdikten sonra içinde geçen bir is- mi kurşun kalemile cebinden çıkar dığı küçük kâğıda okunur — okun- maz bir şekilde kaydetti, Bu rapor da Pantikyan Mecır Hey'e üç mad de halinde uzun uzadıya Trakya mesaili hakkında malümat veriyor ve tetkikatmım neticesini bildiri- yordu. Bu maddelerden birinde hulâ- saten şöyle diyordu: 1 — Perşembe günü Burgazdan Istanbula gelen İtalyan bandıralı (Feridun Bey vapurun adımı oku- yamadı) vapurile seksen kadar E- dirneden Türk mülteci askeri gel- diği. Bu askerler arasında da Şa- kir Bey namında bir meb'us ta var- dır. Şakir Bey Trakya mesaili hak- kında Roma ve Sofyada genç Türk re: — ©O siz misiniz Mecır Hey ben de size raporumu hazırlryordum... | Hay hay efendim, şimdi gelir size » şifahen izahat veririm. dedi. Telefonu kapar kapamaz hiç bir evraka el sürmeğe bile lüzum görmeden dışarıya çıktı, Kapısm- daki nöbetçiye: — Ben yirmi dakika içinde bu- | radayım. Feridun Beye haber ver. Benim dönüşümü bekliyecekti ama unutmasın. Muhakkak beklesin.. dedi, — Emredersiniz efendim. ÂAz sonra yan odada oturan Fe- ridun Bey dışarıya çıktı. Nöbetçi onu görünce: — Feridun Bey, Pantikyan E- fendi yirmi dakika içinde dönecek, sizin kendisini muhakkak bekle- | menizi istedi, dedi. Feridun Bey: — Zaten malümatım var, bek- | rüesasır arasında aktedilen kongre- de hazır bulunmuştur. Ve bu kon- gre mukarreratını Trakya mesaili- le İstanbulda meşgul bulunan gru- pa tebliğ etmek ve müzakerata bu- | rada da devam etmek üzere — gel- miştir, 2 — Son zamanlarda Osmanlı matbuatmda Bulgar — Yunan hu- dutlarmda faaliyete geçtiği bildiri- len çetelere ait havadislerin aslı yoktur. Bu şayiat, bir çok sebepler den dolayı, gene Ankara hüküme- tini iğfal için Sofyadaki Ankara | komitecilerinin tertibile İstanbul matbuatına aksettirilmektedir. 3 — Maamafih ahvala ve Bulga- ristandan almana havadislere na - zaran Trakyda ihtilâlkârane mahi yeti haiz yeni vaziyetler hâdis ola- caktır. Bunun için mahallinde tet- kikatta bulunmak üzere ya kendi- sinin veyahut Agopyan ile Dirta - tm bir an evvel Sofyaya gönderil- | meleri lâzımdır. Müellifi : ( Vâ - Nü ) Geçen kısımların hulâsası Genç Türk diplomatı Muhsin Ra- şit, Yunan diplomatlarından Erci Beh- | sadise kargı son derece kin besliyor. Zira, milli mücadele esnasında, Erci, Muhsinin felâketine sebep olmuş, ©- nun sevgilisi Ferihayı — öldürmüştür. Bulgar çetecileri ile silâh fabrikatör- leri, bunu bildikleri için, Balkan misa- kına mâni olmak üzere, Erciyi otamo- bilinde öldürüp Muhsinc iftira atmak, böylelikle sulhu baltalamak lstiyorlar. Muhsin, suikasta mâni oluyor. - Silâh- çıları kovup çetecileri ikna ediyor. Vak'a mahallinde tabanca seslerini işi- tenler koşuşuyor. — Ne oldu?.. Ne var?.. diye sormu- ya başladılar. A... yolu da bozmuşlar... Buralarda bir takım hâdiseler oluyor... Ert of Sad ile Gal, bütün bu kar« gaşalığın müsebbibi diye yakalanmak korkusiyle, — sandallarına atladılar ve | arkalarına bakmadan, bir daha avdet et- memek üzere kürek çektiler... Çeteciler ise, Muhsinle Erciye: — Haydi, Allaha 1marladık, hoş- ça kalın! dediler. Biz, kaçıyoruz.. Ar- kadaşlarımızı da kayanın üzerindeki yerlerinden alır, kurtarırız... Şayet ki- min taarruzuna uğradığınızı sorarlar. sa, isminizi kirletmemek için, rica ede- riz, bizi söylemeyin... Yakalanmaktan korkmuyoruz. Zira, hududun öte ta- rafına aşacağız.. Fakat sulhun bozucu- su diye İlân edilmek istemiyoruz.. A- lelâde hırsızların taarruzuna uğradığı- nızı, fakat silâh atarak onları kaçırdığı- nızı söylersiniz... Olur mu?,. Tarihi Tefrika: 37 Geçen kısımların hulasası Istanbulda Sultan Mecit ve Rusyada Çar Nikola zamanında esirci Ali baba iki memleket arasında kadın - ticareti yapmakla meşguldu. Alibaba Ferhat is- minde birini küçükken hadım yapmış- tı. Büyüdüğü zaman İstanbuldaki kız- ları bu delikanlıya teslim ederek, Kaf- kasyaya gidiyor. Tifliste valinin kona- Hında (Fatma) isminde çok güzel bir Gürcü kızı vardır. Ali baba bu kızı kaçırmıya uğraşırken, bir gün Rüstem | isminde bir gençle çalışıyor. Bu genç, Ferhadın arkadaşıdır ve Ali babadan intikam almak üzere İstanbuldan TIf lise gelmiştir. Rüstem Fatmayı kaçır- mak ve Ali babayı ele vermek için ter- tibat alryor . Ruslar Ali babayı tevkif ederek Pe- tersburga getirmişlerdir. Ali baba sa- rayın zindanlarında işkence görüyor. Bu esnada Rüstem Bey Tifliste Ça - rın gözdesile beraber yaşamaktadır. Sivil memur yavaşça delikanlı- nn kulağına eğildi: — Babanı Tiflisten Petersbur- ga mevkuf olarak — getirmişlerdi. Ben, o vakit sarayda müstahdem bulunuyordum. Çarın Tiflisteki cariyesini kaçırmışlar. Bunun mes- uliyetini babana yüklediler. Ve kendisine sarayda on beş gün mü- temadiyen işkence yaptılar. Baban tamamile masumdu. Fakat, çar bu hâdiseye çok ehemmiyet vermişti. Bir gece baban zindanda yatarken ©o gece ben de nöbetçi bulunuyor- | dum. Ertesi gün saraydan verilen başka bir vazifemi takip etmek ü- zere Ödesaya hareket edecektim. Feridun Bey bu raporu okuduk- tan ve hafızasına naklettikten son- ra gene eski halinde, aldığı yere bıraktı, Feridun Bey içindeki, Pantikya nm, daha nelerle meşgul olduğu- nu öğrenmek arzusunu yenemi- yordu. Böyle, onun odasmda yapa yalnız bulunma fırsatını bir daha ele geçirmeyi kolay kolay bulama- zdı. Fakat, birdenbire içeriye birisi- nin, bahusus Pantikyanın giriver- miş bulunmasr kendi vaziyetini büsbütün kötülemekten başka bir şeye yaramazdı, O, biraz evvel okuyarak esasla- rını kafasına yerleştirdiği raporu buraya böyle bir tesadüfle girip te öğrenmemiş bulunsaydı bile, nasıl olsa en çok iki üç gün sonra öğre- necekti, (Devamı var) ba ol hilenlardın ber gikkmrede Muhsin: — Haydi... Olur... Kaçın... dedi. Çeteciler, karanlıkta kaybolduktan | sonra, gelenlere, iki diplomat, kim ol. duklarını bildirdiler.. Merak - edilecek bir şey olmadığınmı söylediler... — Hırsızlar, pusu kurmuş... Para istediler.. Kurşun attık.. Kaçtılar.. Biz yarın, polise de lâzım gelen malümatı veririz.... Ahali: — Buradan telefon olsaydı, karako- la haber verirdik... Fakat, daha yapıl- madı, yok!... dedi. Barı, biz, silâhlana- rak, bir takip müfrezesi çıkaralım... Erci Behzadis: — Hacet olmasa gerek... filaini ileri sürdü. Biz, ilerden telefon ederiz. Kaç'ıkları istikamet malüm, önlerini keserler... Her halde, yakalanacakları tüphesizdir... Siz, sade, şu bozulan yo- lu eski vaziyetine getirin ki, başka bir otamobile zarar vermesin... Biz yandan dolaşır, gideriz... Sonra arkadaşlarına döndü... Yanj, Muhsinle emirber neferi Muammer ça Yuşat — Buyurun.. 5 “ğ'i". - 5 Mayıs 1934 Müellifi: /shak FERDIİ Burada belki seni görürüm düşün- | cesile babanın yanına sokuldum. “Yakında oğlunu göreceğim, Bir diyeceğin var mı?,, diye sordum. Zavallı ihtiyar o dakikada çok bay | gin ve bitkin bir haldeydi. Müşkü- lâtla kendini toplıyarak gözlerini | açtı: “Bu canavarlara hâlâ bir kö- pek sadakatile çalışan oğluma söy le... Eline fırsat düştüğü zaman çardan ve onun sülâlesinden inti- kamımı almayı unutmasın.,, dedi. Ve bunlar babanm son sözleri ol- du. Gözlerini kapadı. Yavaşça ya- nına eğildim. Kalbini muayene ettim, Çarpmıyordu. O artık öl- müştü, Genç zabit bu faciayı dinlerken kulaklarına inanamıyordu: — Demek ki babamı işkence i- | le öldürdüler ha...? Zavallı babacığım.. Diyerek ağlamağa başlamıştı. Petroviçin eski arkadaşı ıöıüneş devam etti: — Ştankayı yakalıyarak hükü- mete teslim edecek kadar cesaret ve cüret sahibi olan senin gibi kuv- vetli bir adam, bu dakikada çar- | dan intikam almak fırsatına malik- tir, — Nasıl!?.. — Evet... Sen şimdi buna mukte dirsin, Petroviç! Bu dakikada se- kiz gemi senin emrin altmda bu- Tunuyor! İkinci bir Ştanka olabi- lirsin! Ve elini omzuna vurarak: — Petroviç! Dedi. Köylünün 18- trabına ve çarın istipdadına taham- mül edemiyerek kendini engin de- nizlerin kucağıma atan- böyle bir kahramanı kendi elinle nasıl teslim ettin? Rus köylüsü bu haberi du- yarsa, seni lanetle yadedecek Petro viç! Ştanka yarın bütün bir Rusya nın halâskârı olabilirdi. Ştanka nın ele geçmesi ile rusyada sevine- cek bir tek adam vardır; Çar Niko- la. Fakat milyonlarca Rus köylüsü bundan sonraki günlerini matem içinde geçirecek. Bu milyonların kalbini kazanmak., Babanın inti- kamını almak istemez misin, Petro- viç? Genç zabit gözlerini sildi: — Sende çarın düşmanısın öyle- mi? — Şüphe yok, Kardeşimi on sene evvel saray zindanlarında boğdu- ran bir hükümdara karşt dost ve imammer, hâlâ, olan işleri yor, aptal aptal, iki sabık düşmanın yü- züne bakıyordu. Iki diplomat, şoför yerini ve onun yanındaki mevkii işgal elu. Kendisi, arkaya oturdu. Araba, yerlilerin: — Geçmiş olsun. Haydi güle güle.. temennileri arasında yola düzeldi. Muammer, konuşulan şu sözlere ku- lak misafiri oldu: Yaranızdan istirap çekiyor musu - nuz?.. — Hayır,.. Pek o kadar fazla de » ğil... Vücüdüm muhtelif defalar delin- diği için hafif ile ağır vurulmanın vra- sındaki farkı gayet iyi biliyorum... E- limle bastırıyorum... Artık kan da ak- Layor sanırım.... Her halde, kemikte bir arıza yok.. — Muhtelif defalar yaralandınız — On sekiz defa... Düşünün li yü. zümdeki kılıç izi, bunların sade bir ta nesidir! Erci: — Vah aziz dostum vah.... diye, di reksiyonundan ayırdığı eliyle Muh- sinin kolunu tuttu. Çok müteessi- Fim... Fakat, o devrin ne devir olduğu sadık kalacak değilim ya!,.. Içimde hergün uyanan ve derinleşen bi kin var. Bu kin, aylar yıllara boldukça damarlarımı tutuştur!" yor.. İntikam almak için zaman V* fırsat bekliyorum, Petroviç! Genç zabit kendi kendine 3ÖY lendi: — Zavallı babacığım... Zavallı | Ştanka... Uzakta dolaşan gümrük kolct” Tarının ayak - sesleri yıqunl' başlamıştı Daha fazla konuşamadılar.. Ayrıldılar.. Petroviç yamrukl#” rını sıkarak limana doğru Sivil memur, genç zabitin ark$” sından bir kaç adım gitti.. Bu 877 | da memurun ayaklarma parlak şey takılmıştı.. Yere eğildi.. Ve tf ların üstünde sırmalı bir yaver kö' | donile iki apolet gördü. Üstüne bi” sarak geçti.. Karanlık bir sokağ' daldı. —— Ştankayı Odesadan Petersbur ga elleri ve ayakları - zincirle! bağlı olarak getirmişlerdi. O senelerde tevkif edilen inlf lâpçılar (Petropoloski) kılııc zif danlarına atıldığı halde, doğrudan doğruya saraya |bt'l'i" müştü. O gün bütün saray erkânı 4 Çarmn sadık bendeleri Karadefi” korsanlar reisinin yıl(ılııımıl'ı dan dolayı birbirlerini terbik | yorlardı. Sarayda yüzü ıulml bir fert yoktu. j Ali baba yattığı yerden acı * ses işitti.. Başını kaldırdı., Dışarıya kulak verdi: E — Beni tazyik ve tehdit ede? ne öğrenmek iştiyorsunuz? Ali baba bu sesi tanımıştı.. » di kendine: — Eyvah.. Ştankayı da yı’ mışlar... Diyerek yavaş yavaş kıııııl?'g dı.. Ayağa kalkamıyordu.. Bir * çuk aydan beri dayak yımek“' işkence görmekten bütün vüt yara bere içinde kalmış, ko man göbeği havası boşalmış balon gibi sönmüştü. (Devami . ler. tiye gittim... Malüm ya: Zirâ, € tikamını almak için Balkan ve Kafkasyayı istilâya Iıılw Lâkin, siz şimdi nasıl siyasi ' " düşüncedeyiz.... —$imdi nereye gidiyoruz? — Elbette... sardıracağız... Hem de. nu bil ıyonnîıx... — Tabii.. tabii... w — Hem, itiraf edeyim ki, ıılif:j Yunan muharebesinde de - bizift i; dattan hayır kalmamıştı... henüz büyümemiştim! l-lıın. M idea... Sizin Turancılık e bi.. LııvırPıııncWıll." siyasiler de o zaman © kıfldıi Tarınız içinde namuskârana istiyorsanız, biz de samimi: A Muhsin, asıl sadede gelmek v" du: — Akropolis hastanesine — Sahi mi?... — Tnanamıyorum vallahle — Tnanın... Inanın... Hertt — Aman Yarabbi... ğümü samyorum. (Devami Rüyü