Çışarın ikâye leri Türkçede, ayni mânaya geliyor. Sanılan ile kelime vardır: Biri, müstersleke, diğeci ise müstamere- dir... Bu iki söz, iki noktai nazarı ifade eder. Biri, başkalarma ait | toprakları, servetleri Avrupalıların istimlâk edivermelerini; yani, bun | ları kendi taşarruflarına geçirme- | lerini gösterir... Diğeri de, Avrupa- | Lılarm istilâ ettikleri memleketleri imar ettiklerini anlatmak ister, Filhakika, İngilizlerin, Fransız- ların, İtalyanların, Portekizlerin ve sair emperialistlerin eline geç—; miş herhangi bir Afrika yahut As- | ya diyarına gidin; mamur şehirler göreceksiniz: Asfalt yollar, beyaz binalar, muntazam dikilmiş ağaç- lıklı mesireler... Lâkin bunlar, hep, orada oturan müstevlilere — aittir. Yerlilerin nasibi ise, evvelkinden çok daha fena şerait altında çalış- | mak ve daha berbat yaşamaktır... Fakat, garplılar, şarka ve cenu- ba medeniyet götürdük diye övü- nüyorlar... Bizde de, bazı kimseler, bu tefahurlara inanıp müstemleke- keye müstamere diyor... Bakımız, size, müstemlekeciliğin ne demek olduğunu gösteren — iki lâvha ınlılıyıın Hani ıııımılırdı seyrettiğiniz zengin hayatı yok mu? İşte, bun- dan yarım asır evvel cenubi Afri - | kadaki Honan mevkiine beş para- | sız olarak gitmiş ve örada on beş sene kadar çalışmış olan Mister Harding Londraya avdetinde böy- le bir mazhariyete nail olmuş bulu nuyordu: Şatolar, yatlar, hususi tayyreler, dünyanınm bütün plâjla- rında villâlar, bütün akrabasını devri âlem seyahatine çıkarmalar, kendisi Monte Karloda bir milyon franka “banko!,, demeklikler... Hu lâsa, bütün dünya onun gibiydi.. Geçenlerde hastalandı... Yetmi; küsur yaşında, evlâdı, ahfadı ara- sında rahat rahat öldü. Herkes arkasından ağladı: | — Ne mübarek adamdı... Hem “memleketimize para soktu, hem ai- | lesine azim bir miras bıraktı, hem | de gittiği iptidai diyara medeniyet | götürdü... -dediler, Bu adamın İngiltereye para sokmuş olduğu ve ailesine azim bir servet bıraktığı muhakkaktı. İngi- liz efkârı umumiyesinin ve gazete- lerinin bu noktada hakkı vardı. Lâkin, bir cihet yanlıştı: Kendisi- nin mübarek olup Afrikaya mede - niyet götürdüğü!... Yarım asır evvele dönerek, bu- nun sebebini anlatalım... 1884 senesinde, yani, Ayvrupa devletleri dünya üzerindeki son boş yerleri de aralarında paylaştık | ları zaman, bu Mister Harding, bir takım maceracılarla birlikte cenu- bi Afrikaya gitmişti. Kendisi mü- hendisti. Yanındaki arkadaşlar, misyoner denen papaslardı. Hep birlikte, Avrupanın ordu sevkedemediği ormanlar arasma daldılar... Burada, “herlüz zaptu rapt altına alınmamış,, yerliler ya- şıyorlardı. Yamyamlık devresini epeyce zaman evvel geçirmiş, ku - zu gibi sakin, tatlı yüzlü insanlar- dı. Av avlarlar; azıcık ziraatlerde uğraşırlar, geçinip giderlerdi. Harding ve arkadaşları, bunlar arasında dolaştılar, Onlara, mülâ- yemetle hiristiyanlık propaganda- sr yaptılar ve maksatlarınım sade bu hayırhahlık olduğunu etrafa ilân ettiler. Fakat, maneviyatla uğraşırlar- ken. maddiyattan da vazgeçmiyor- Bir Afrika köyünün feci macerası | akacak, göl, koruyacaktı!... | sıl yapmalı?... | amele getirtmek azim sermayeye aa lardı! Nitekim, mühendis Harding tabiati pek zengin olan havaliyi gözden geçiriyordu. Cenubi Afrika nm pırlanta membar olduğunu bi - lirsiniz. Harding, çok geçmeden, burada, bu kıymetli taşın izlerini keşfetti; Damar, Çamçat gölü denen dur- | gun bir dağ suyunun sahilindeydi. | Misyonerlere de meseleyi açtı. | O havalide, hep birlikte, taharri- yata g iler... Tek tük elmaslar buluyorlardı... Bunun için, elli altmış zenciyi ça- lıştırıyorlardı. Günde beş on saat- Hik işe karşılık, kendilerine bir ma- vi dizi katır boncuğu, yahut biraz cam, yahut rengârenk kâğıtlar, bir kaç arşın kırmızı beze veriyorlar- dı. Zenciler, ilk önce, bu bilmedik- leri, görmedikleri şeylerle alâka- dar oldular... Lüâkin, boncuk, — bir HABER — Akşam Postası Fıkra müsabakası | Eniyi, en güzel fıkraları bize gön- dereceklerin yazıları; burada neşredi- kecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- maması, seçme olması ve okunaklı yazılması lâzımdır. 260 — Kürt ve hamam Kürdün biri hiç yıkanmazmış. O kadar ki, ömründe bir defa bile hamama gitmemiş. Fakat bir gün evlenmeye karar verdiğinden ha - mama gitmeye mecbur olmuş. Bu- na rağmen: — Canım nelüzumu var? Git - mesem ncolur? diye gitmek iste- memiş. Fakat arkadaşları çok 1s- rar etmişler, nihayet zorla gitmek mecburiyetinde kalmış. Kürt hamama girip de etrafta kalabalığı görünce yanmdakileri - ne dönüp: — Aman demiş, bugün amma da çok kişi evleniyor.. Karagümrük: Rai dizi, iki dizi, üç dizi takılır... Son- | ra, usandılar, bunlar için çalışma- mak istediler... Avrupalılar, onları, başka şey- â lerle razı etmeğe uğraştı: Kutu ku- tu reçeller, şekerler, daha ağır ku- (İ| MELEK: maşlar, hattâ bir ay çalışmağa mu kabil av tüfekleri vesaire... Bunlar sayesinde epeyce işçi te- darik ediliyordu. Lâkin, mühendis, bu sıralarda başka bir şey keşfetti. Madenin asıl yeri, Çamcat — gölü- nün kenarları değil, suyun altı... Buraya nasıl girmeli?.. Eğer su olmasaydı, iş, çok kolaylaşacaktı. Misyonerlerle birleşerek şöyle bir karar verdi: Dağlarm tepesinde, deniz sevi- yesinden sekiz yüz metre yüksek - likte bulunan bu gölü boşaltmak!... Zencilerin oturdukları ormana doğ ru, şâyet bir buçuk kilometrelik bir kanal kazılırsa, bütün su, aşağıya Fakat, bu mühim ameliyeyi na- Avrupadan buraya muhtaçtı... Bu zenciler ise, çalış- mak istemiyorlardı... Onlar, sahil hafriyatında kazma çalarken, men faat mukabilinde iş görmenin ne demek olduğunu anlamışlardı — Haydi... Çalış... -dendi kit, Avrupalı işçi gibi: — Gündelik kaç para?... sına gelen sözler söylüyordu. Elmasın ne demek olduğunu ta- | ua edeceğiz... Gıdılebılecek eğlence yerleri SİNEMALAR : Vals muharebesi Bir taşla iki kuş. ELHAMRA: Yavrum ve deli g:'înîı!.. SARAY: Hi SUMER: TURK. IPEK; İ ü ı g Insan aver Uçan Şeytanlar kal- bidir. ğğ Ankara Türkiyenin ASRİ: ŞİK: — Kız misin, erkek mi? ŞARK: — Hayat budur. ALKAZAR: Vahşi orman esrarı HILAL: — Benhür. ALEMDAR: Karım beni YILDIZ: MİLLİ: HALE: (Uüsküdar) Boğaziçi şarkısı KEMAL BEY: FERAH: — Ankara postası TAN: (Şişlide) Saygon isyarit | FRANSIZ TİYATROSU: Kuklalar. Altın arayan kızlar aldatırsa Sarışın rüya Ben bir melek değilim. Lüi sinemacı, ne erişmek için, tam üç sene, evet, tam üç sene taşla, toprakla didin- di... Ve nihayet, göl sahilini teşkil eden büyük kayaya kadar vardı- lar... Bu sırada, Mister Harding, şehi- re kadar seyahat etmiş, büyük bir araba dolusu barutla avdet eyle- mişti — Haydi!... -dedi." Hepiniz a- -mâna | şağı inin.. Evlerinizde oturun.. Biz, beraber, görüne- misyonerlerle Elmaslar burada, mamile değilse bile, aşağı yukarı | cek... Ondan sonra, saadet... öğrenmişlerdi. Hattâ içlerinden bir Papaslar, haç çıkardı. Yerliler, kaç tanesi, üç beş pırlanta bulup | yarı yarıya imana geldikleri için, Avrupalıların yaşadığı sahil şehir- | bu işaretin samimiyetine inandı- lerine götürmüş, oradan, araba a- | lar... Gölün altındaki dönerek, | döndüler... raba kıymetli eşyalarla yerlilerin gözlerini kamaştırmıştı. Onun için, Mister Harding - ile kayanın dibine, arabayla yurtlarma Mühendis ile arkadaşları, son misyonerler, yerlilere, mühim va- yerleştirerek fitili ateşlediler... Ve atlarda bulunmak mecburiyetinde | kendileri daha yukarda bulunan kaldı: bir kayanm arkasına kaçıp saklan- — Eğer şuradan şuraya kadar | glar... bizim söylediğimiz gibi çalışırsa- nız kö; ü Avrupalıların şehir- Yarım saat sonra, müthiş bir ta- raka işitildi... Suyu muhafaza eden lerine benzeteceğiz... Hepinize ken kaya berhava olunca, bütün gö dimizinki gibi elbiseler, dürbün- ler, fonograflar, tüfekler, şapkalar, potinler, atlar alacağız... sizinle ortağız... Hulâsa, | Nuhun tufanı gibi zenci köyleri ü- | zerine boşandı... Avrupalıların ortakları, inleşe - | vek, bağrışarak, medeniyet bekler- Yerliler, misyonerlerden, dinin | ken belâ ile karşılaşarak, boğuldu ne demek olduğunu da öğrenmiş- lerdi Papaslar, semalara — doğru | haçlar çıkararak, ahaliyi kandırdı| mücevher anbarı halinde lar... Ve, gölün dibi, emsalsiz bir görün- ve bunun üzerine, çalışma l:ıı.ıln-1 dü... dı... — Şu kayaya kadar kıııdıklınl 1," ;ıı.e bir “müstamere,, tari- sonra, bütün bu söylediklerinizi ya Pbic pacaksınız, öyle mi?... — Elbette... Elbette... İşte size, muhterem milyarder | Mister Hardingin servetinin men- Ormanları içinde o zamana ka- | $eim dar mes'ut yaşıyan zenciler, kendi- | lerine tasvir edilen dünya cenneti- | (Vâa-Nüa) barutu | | Pratik Hayat Bilgisi Hayatta muhtaç olacağımız ameli malâmatı kolayca öğreniniz e RZ nn Nakıl ve tercüme bakkı mahfuzdur Yazan: . Gayur Cumartesi, çarşamba günleri çıkar Anestezi ANESTEZİ — Vücutta hissin ma - halli veya umumi surette kaybolması. Hastalıktan mütevellit Anestezi: Kısmi veya mevzü olur. Cildin hasta - lıklarında ve derini- — yaralanma nda görülür. (Donuklarda, tazyikte, zan - grende ilâh..); adele veya kan damar- larının hastalanmalarından olur. (Ya - ralanma, yaranın üfünetlenmesi ilâh.); dimağın mevzii surette berelenmesin- den olur, (ihtikanı Cem, ur, dimağın kuvvetini kaybetmesi, yarım vücut anestezisi'nde olur); bel kemiği iliği- nin hastalıklarında görülen (Tabes a- mestexisi, süfli Azaların anestesizi, bel kemiğinin kırılmasında, incinmesi mesinde ve Pot hastalığında) Isteri'de | Polinevril'de umumi hali müşahede o- lunur, Bir çok vakalarda hassasiyetin yal- nız bir kısmı zayi olur. Hararet yahut acı, yahut temas yahut tazyik, yahut elektrikiyet duymaz, vaziyetini - bile- mez, renkleri, kokuları, tadları, sesle- ri duymaz. Cerrahi Anestezi: — Ameliyatlarda acıyı veya rahatsızlık verecek hare - ketleri men için yapılır, bu ancak a - meliyatı yapan doktorun huzurunda yapılmalıdır. Mahalli veya mevzii nevi: 1 — Kloru metil ile; bu cisim sıfırın altın- | da yirmi üç derecede galeyan eder. Yani buhar haline gelir. Sağlam tüp- lerde tazyik edilerek mayi halinde saklanır. Seri tesir gösterir. Dondurma- sı tehlikesine dikkat ister) en iyisi Kloru metili şiringa ile su bardağına sıkmak ve mayile su çeken bir vatkı pamuğunu ıslatarak sürmek lâzımdır. 2 — Koril veya Anestil; Kloru me- til ile Kloru etil'n mahlütudur. Cok iyidir, Falemt teslei kakhıkkla Wasil «ikal tüblerde, Anestil cam ampullerde hıf. zolunur. 3 — Kokain; yüzde bir ve daha i- yisi yarım nisbetinde mahlül halinde sekiz günden fazla evvel yapılmış | mahlül olmamalı. Azami yüzde 15 gram verilir. Hasta iyi yemek — yemiş ve koyu bir kahve içmiş olmalı. Dai - ma yatık duracaktır. Enjeksiyon pra- vaz şiringası ile yapılır. Ön dakika | sonra Anestezi olur ve iğnenin batı » rıldığı yer etrafında iki şantimetrelik noktada görülür. Kaza halinde — (te- heyyüç, baş dönmesi, solğunluk, bas - ginlik, tazyik, kusmak, göz bebeklori- nin büyümesi gibi alâmetler görül - dükte) hemen koyu kahve içirmedi, rum veya konyak içirmeli, eter ve ko- kain şiringası yapmalı, vücudü uğuş - turmalı, çocuklar, ihtiyarlarda — kalp, albomin hastalığı olanlarda, gebe ka- dınlarda, kansız, zayif ve asabi olan - larda pek hafif miktarda kokain kul- lanılabilir. Dikkat: Raşikokainizasyon aşağı azaları ve karnı pravaz şiringası ile | bel kemiği iliğine kokain sıkarak his - siz yapmaktır. Kloroform - kullanması imkânsız olursa buna müracaat edilir. 4 — Okain ve Stovain; az zehirli . dirler. 15 ile 30 santigram enjeksiyon yapılabilir. Bayıltmaz, Fakat nesiçleri | kan döker hale sokar — ve rahatsızlık verirler. 5 — Novokain adrenalin; ze''di değildir. Çocuklara, gebe kadınl va, aç olanlara bile zarar vermez. Kan a- kıtmaz, hepsine müreccehtir. Dikkat: Diş çıkarmak için —Koril ile bu sonumcu uyuşturucu madd<yi | mezcederek kullanmalı. Umumi Anesleri: 1 — Pek sef Bromür detil ile (cam boruda 20 | gram) ağız ve burun birden bire şid- | detle kapatılarak kullanılır. Hasta bir dakikada uyur ve uykusu dört dakıca sürer. Uyanınca rahatsızlık görmez, tehlikesi yoktur. 2 — Kloru etil veya Kelen; merhemidir. Beş gramlık tüb halindedir. Çocuklarda bile daha seri ve tehlikesiz surette tesir göste ir. 3 — Skopolamin; 4 — Kloroform; İ 5 — Eter; 6 — Kelen mahlütu, Kloro- form; en iyisidir. Kıvranmaları, bayıd- maları ve Kloroformu mucip olduğu öğürmeleri meneder; 7 — Skopolamin hülâsası, morfin; bir santimetre mikâ- be miktar suya yarım miligram olmak üzere ameliyattan bir buçuk — saat ev- vel enjeksiyon yapılır. O vakit Klo « roform'lanma daha iyi olur. Anjin ANJIN: Boğaz yolunun sade, tehe likeli veyi n verir #urette ufunet* lenmesidir. 1 — Sade Anjin; bunda: Ürpermtâ vücut kırğınlığı, 39 ile 40 derece sı * caklık, baş ağrısı, mide bozukluğu safravi hal, inkibaz, mide bulantısı, çenenin altında guddeler müşahede o* lunur. Boğaz yanar, sıcaktır, — kızar * maıaştır, — bozuktur, şişkinlik vardır, — yutkunamaz. İ Hastalık bir hafta sürer ya geç » ve yahu!* bir çıban peyda ederek neti « eelenir. Sebebi (Hele çocuklarda a * yakların üşümesi, grip, kızıl, çiçek; kızamık gibi hastalıklar. Bir takım boğez hastalıkları ile — karıştırılabilir. Bunlardan mügede dil ve damak üze * rinde beyaz tomurcuklar hâsıl olur; boğaz erizipel'inde renk fazla kırmızı" dır. Boyunda iri güddeler hâsıl oluri boğaz ürtiker're ayni zamanda çiltte de ürtiker görülür. Blâdonla zehirlen- mede boğaz fazla kurur. Göz bebek * leri büyür; yodür'le zehirlenmekte burun, gözler ve ağızdan çok ifrazât | olur. Tedavi: hastayı tecrübe etmeli ve doktoru çağırmalıdır. Haşhaş ve ebe * gümecinin ilik menku'u ile veya bin * de yirmi borikli 1lık su ile gargarâ etmeli; boğazı kauçuklu bir kanelâ ile yıkamalı; daima yenilenen vatga Pa* muğu ile saatte bir âtideki terkipleri “Gillserin — 4U graelii | 2 gram; kokain 1.30 gram" yerine iyotlu gliserin de kulla* nılabilir. Boyuna soğuk su ile ıslatılmti könpres konur ve üzerine — zamkli tafta sarılır. “307 ilâ “40” gram ingi' — liztuzu ile müsbil vermeli. Birer gram” lik bir veya iki antipirin güllâcı yut turmalı; alkoldan ve tütünden kaçıf malı, Bedemcik anjini: Bunda hem af jin arazı, hem de bademciklerin şit" mesi görülür. Anjin tedavisini yap " tıktan başka okaliptüs veya — benzüt tentürü konmuş suyun buharı bol'" çektirilmeli, günde iki ilâ üç gram t0f halinde Salol ve beş gram benzoat *” sud süt içinde veya suda karışık olâ * lmeli. üzmin anjin; Tütün alkonöl, Hi7 — va, romaltizma, artritizin'den olabili" Arazı: Sabahleyin boğaz kuru *” ya pıhtıdır. Kulak iyi duymaz. Şişkif” likler öksürük verir ve tükürme hev?” Si uyandırır. Boğazda kızıllık ve şif * kinlik vardır. Daimi nezle ve baş ları görülür. Tedavisi: Atideki terkibi boğstfi içine temiz tüyle sürmeli: “Bir 6rİŞ yod, bir gram yodu potasyom, gram su, bu her üçü de günde bir £7 pılmalı, boğaz boğaz koterize edili H, gargara yapmalı ve doktorun verdir diği yodlu, arsenikli ve sülfür “iüçbr' kullanmalı. Amigdalet erpetik .V ğazda küçük şişler hâsıl olur. BU şeffaftır. Çabucak gayri şeffaf, y'ğ lak “sahte uvuzlar” yani adamift esas parçası imiş gibi kalırlar” Sebebi: Buhar ve kışta soğul- | htilâtları: Geçicidir, —bu anlif Pnöncal, boğmnca müçopları VETİ Müşahede olunan ar; geef hararet, ürperme, şiddetli bat rı, küçük sahte azalar iki üç * koparak yerlerine esmerimsi - bif buk peyda olur. Marazın hept! demciklerde toplanır. Boyunda demcikler şiş, hastalığın d-“'" y' on gün, nekahat devresi de dardır. Tekerrürü kesretle ıfı"'uî (Daha bi *