Dünkü kısmın hülasası Asırlarca evvel Rusya... Slovyanlar, balta görmemiş ormanların şimalinde, Türkler ise cenubunda yaşıyor.. Bir- birlerinden Mhaberdirler.. Hanın oğlu Sungur Bey, bu ormanlarda kaybolup aylarca dolaştıktan sonra, küçük Çar Radoslavofu esir düşüyor. Orada Na- dejda ile evleniyor. Lâkin karısını kü- çük Çara vermediği için, kayın pederi ile birlikte ağuçlara ağlatıyor. İhtiyar: — Bizim için buradan kurtuluş yoktur!... diye inledi.. Bu mel'un yere köylüler, yaklaşmağa korkar» lar., Haftalarca, aylarca, leşlerimiz parçalanıncıya kadar buraya gel- miyeceklerdir.. Hoş, gelip kurtar- salar bile, nereye gideceğiz? Tek- rar memleketimize dönemeyiz... Aç susuz, günlerce bekliyeceğiz... © Nihayet, kurtlar, çakallar, bizi - parçalıyacak... Hele Nadejda, ceylân ifadeli gözlerinden iriiri yaşlar dökü- yordu: — Ah... Bizi kurtlar, kuşlar yi- yecek... Ne felâket, ne felâket. Bari, düğünümüzden bir kaç gün sonra bu felâket başımıza gelsey- di.. Sana doyamadım, Sungur!... — Ne uğursuz muşum ki, başma bu » musibeti getirdim... Gece basmıştı... Rüzgârlar çık- a a versin ki, mevsim yaz- Meva yoktu.. Zira, sırtlarında elbiseleri olmadığı ve her şeyleri askerler tarafından soyulduğu için soğuktan kakırdarlardı, Saatlerce, dehşet ve Istırap İ- çinde kıvrandılar... Nihayet rüz- gâr durdu... Ağaçların arasından, başka bir uğultu işitildi ve iki ışık — görüldü. © Çeneleri biribirine kilitlenen ih- yarı” Kurt!.. diye mırıldandı. Hem de bizi farketti.. Üzerimize geli- yor... Nadejda, hıçkırıyordu: — Son dakikalarımız yaklaştı.. Bari ilk önce beni; parçalasa da sizlerin ölümünüzü görmesem. Delikanlı, ne diyeceğini, sevgili- sini nasıl teselli edeceğini bilemi- .yordu. Zira, müthiş bir kurt, işte, ta yanlarına gelmişti, Hayvan, durdu. Pırıldıyan iki gözünü Sungura dikti, Kız hâlâ; — Ah, sana dokunmasa da beni parçalasa.. Beni parçalasa..- Fakat, hayır.. Hayvan, Sungura Nadejda, sevdiği adamın cana- © var tarafından İime lime edildiği- ni görmemek için gözlerini kapa- mışlı, © Fakat, delikanlı, bir sevinç çığ- lığı kopardı: o — Buraya bakm!... Buraya ba- o kın... Kız ve babası, hayretle başları- nı çevirdiler. Kurt, bir taraftan, delikanlının “ellerini yalıyor, diğer taraftan da, — sivri, keskin dişlerile iplerini ke- miriyordu. görüyoruz?... Kemirme, bir kaç dakika sürdü. Sonra kurtla Sungur, biribirlerine sarıldılar.. İki kardeş gibi adetâ kucaklaştılar.. Hayvan, sahibini © bulmuş köpek gibi zıpzıp sıçrıyor, © adamın boynuna atlıyordu. Türk çocuğu, serbest kaldıktan — sonra, karısını ve kayın babasmı da çözdü. © Üçü birden, şimdi, yanlarında “kurt, ormanın cenubuna doğru İ- — Mucize mi var?.. Rüya mı. lerliyorlardr. Hayvan, sanki onlara klâvuzluk ediyordu. Tahtaları biribirine sürterek a- teş yaktılar.. Sonra, zahmetle elde edilen bu ateşi söndürmemek için meşalelerle ilerlediler. — Demek ki, böyle ha, Sungur.. Bu kurt, seni, o zamandanberi u- nutmamış... Fakat, onun ayni hay- van olduğuna emin misin?.. — Kulağıma bak.. Nasıl yok.. Ben, babamın yurdundan kaybol- duktan sonra, bu hayvana yavru iken rastlamış ve onu, iri bir pan- terin elinden kurtarmıştım. Sonra, avladığım kuşlardan ona da ver- dim.. Aylarca yanımda dolaştır. dım.. O zaman, bana fevkalâde a- lışmıştı.. Şimdi de hâlâ unutmadı. ğını görüyorsun... — Hassas hayvan.. Bize nasıl da klavuzluk ediyor? Filhakika, arada sırada kaybolu yordu. Gitti, artık gelmiyecek $#a- nıyorlardı. Fakat, çok geçmeden, ağ3ında bir geyikle, bir tavşanla avdet ediyordu. Bunu, pişirip yi- yorlardı. Seyahatleri tam üç ay sürdü... Bir gün, ağaçların seyrekleştiğini farkettiler. Sungur: — Cenup!... diye haykırdı. Be- nim memleketim.. Babamın ölke- sine geldik. Kurtulduk. Aradan bir ay geçmemişti ki, Tatar hanı, büyük bir ordu hazır- ladı, O zamana kadar, ormanların ötesini, Türkler, cehennem zanne- | diyorlardı. i Kristof Kolomb Amerikayı keş- fetmezden evvel Bahri muhiti At- lasiye karşı Avrupalıların telâkki- si neyse, bu ormanlar da, onların nazarında ayni mahiyette idi, Şimdi, artık, öte tarafta, müm- bit tarlalar ve çalıştırılmağa elve- rişli esirler olduğunu öğrenmişler- di. Gelen kışın şiddetini nazarı iti- bara bile almadan, ordular, orma- nı geçti. : Şimaldeki ovada, dolu dizgin, at koşturarak, Slovyanların küçük garlarını birer birer mağlüp etti. Böylece, şimal Türkleri, bütün kı- ta üzerinde, hâkimiyetlerini tesis ettiler, Yazan: (Hatice Süreyya) Soruyoruz HABER'in Haziran başında yapacağı tenezzühün: i — Ne tarafa yapılmasını is- tyorsunüz? tireceksiniz? rınızı HABER tenezzüh Kaos i Ercüment Behzadın yeni şiir kitabı,bugün çıktı 40 kr. | Dr. Hafız Cemal Dahili hastalıklar mütehassısı Cuma ve pazardan başka günlerde öğleden sonra saat 2) den 6 ya kadar İstanbulda Divanyolunda (118) nu- maralı hususi kabinesinde hastalarını kabul eder, Muayenahanede telefon nu- marası: 22398 2 — Beraberinizde kaç kişi ge- | 75 Mayısa kadar cevapla memurluğuna gönderiniz | lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- maması, seçme olması ve okunaklı yazılması lâzımdır. 255 — Bal ayı İngilizler çok menfaatperest ve hodbin insanlardır. Böyle bir İngiliz bir Fransız kadını ile ev- lenmiş ve beraberce bal ayı seya- hatine çıkmışlar. Tren gayet şai- rane yollardan gidiyor ve yeni ev- liler saadetlerini yudum yudum tadarak ilerliyorlarmış. Bir ara genç zevç sevgili zevcesine $or muş: — Yerinden memnun musun? — Çok memnunum, teşekkür e- derim. — Hava cereyanı seni rahatsız etmiyor ya?. — Kat'iyyen cicim. — Ümit ediyorum ki, oturdu- ğunuz yerden manzara da iyi gö- rünüyor. — Fevkalâde. — Trenin sarsıntısı hissolunu * yor mu?. — Hayır, hayır. Merak etme, ko cacığım, çok rahatım. — Şikâyet edilecek hiçbir şey yok ya?. — Kat'iyyen.. Ah, beni ne ka” dar çok seviyorsun? sevgili koca” cığım. — Öyleyse lütfen yerinizi bana terkediniz.. Gedikpaşa: Neriman 256 — Kabahat kimin? Baba ile oğul konuşuyor: — Oğlum, ne olacak senin bu tembelliğin?. —ı. — Daha geçen hafta smıfın 0- tuz ikincisi idin, bugün otuz üçün- cüsü olmuşsun. Senin bu balin ne olacak?. — Kabahat bende değil ki ba- ba.. — Peki, ya kimin?. — Ne yapayım? Bugün smıfımı za yeni bir talebe daha geldi. Süleymaniye: Mes'ut — — İş istiyorum Almanyada üç sene bulunmuş bir işçi, her sistem ve markada 40 tezgâha kadar bir fabrikaya gerek ustabaşı, ge- Anadoluya da gider. Galip Bahtiyar Adres: Sultan çeşmesi caddesi nu- mara 73: Bolt Gidilebilecek eğlence yerleri SİNEMALAR : IPEK: 33 numaralı casus MELEK: Bir taşla iki kuş. # ALHAMRA: (Prenses Nadya. i SARAY: oHortlıyan mumya i # SUMER: © Ankara Türkiyenin kal bidir, Şi Ankara Türkiyenin katl bidir. İİ TURK: İH ASRI: oÇin geceleri İ ŞIK: OKız mısın, erkek mi? i ŞARK: © Hayat budur. İİ ALKAZAR: Vahşi orman esrarı HILAL: Çin geceleri | ALEMDAR: Karım beni aldatırsa YILDIZ: o Sarışm rüya Bir gönülde iki sevda HALE: (Uüsküdar) Boğaisi şörkışi E KEMAL BEY: (Insan avcıları, FERAH: Volga” E TAN: (Şişlide) Saygon İsyan Hayatta muhtaç olacağınız amci! malümatı ! kolayen öğreniniz. i Nail ve tercüme bakkı mahfuzdur Yazan: . Gayur Cumartesi, çarşamba günleri çıkar Aptesane APTESANE — “Ingiliz sistemi, mevaddı gaitenin harice atılma sistemi ne göre aptesane aletleri muhteliftir. Eğer müzahrafat bir çukura gidiyorsa Ingliz sistemini kullanmak lâzımdır. Bunda fayans'ten küvetin ucunda ba- kırdan bir kapak vardır. Bunda biraz su olduğundan kapak kapalı o durur. Su kaldırılan bir sapın çeşmeyi açması ile gelir. Musluk ya binanın su taksi- matından veya hususi bir su deposun- dan gelen suyu akıtır. Küvetin heyeti meocmuasi oturulacak tahtadan bir &i- mit ile örtülüdür. Bunun da bir tah- ta kapağı vardır. 1 — Sifon; 2 — Sıkı kapanır Tampon; 3 — Tam âlet; 4 — Ala- turka oapdesthane 5 — Sifonlu tampon. Kanalizasyon olursa: Bunlarda ©- turulacak yerlerin bütüm aksamı mey- dandadır. Küvetin alt kısmında bir si- fon vardır. Bu sifon su ile kapalı du- rur. Küvetin temizlenmesi otomaük bir surette boşalan bir hazinenin suyu- nu bir zincir çekerek akıtmakla olur. Hazine su kanalizasşyonuna (o merbut bir musluktan dolar. Hazine boşaldık ça musluk açılır ve su bir irtifa bulun-, ca 5 Muhtelif aptesaneler: Bazı aptesa- nelerde oturacak yer yoktur. Yalnız zemin sathında bir delik vardır. Evler- de gördüğümüz aptetaneler bunlardır. Avrupada bu gibi aptesaneler umumi mahallerdeki ve amele ve hizmetçilere tahsis olunanlardır. Bunlar gayet te- miz tutulmalıdır. Eğer buna riayet &- dilir ve otomatik su ile Ianalizasyon tatbik olunursa en sihhi | aptesaneler bunlardır. Mebal: “İşeme kabı,, ayni suretle veya hususi kanalizasyon suretiyle si- fon, hava boruları, otomatik su aletle- riyle meballer yapılabilir, Aptesaneler daima çok ziyale ve havalı olmalıdır. i Endirektziya ve hava şayanı tavsiye değildir. Helâ çukurları: Hafzıssıha noktai nazarından mevâdı gaite tamamen lâ- ğıma dökülmeli ve orada sanayide kül- lanışlı bir şekle sokulmalıdır. Lâğım tertibatı muntazam olmıyan şehirlerde sukur usulüne müracaat olunur. 'ki nevi çukur yapılabilir. Etanş dedikle. ri çukurlar, müzahrafatı lâğımın temiz. lenme gününe kadar hıfzederler. Bun. len lâğımın sathı azami dört metre mu- rabbaında olmalı, her bir cephesi 1,60 | ilâ 2 metre irtifamda bulunmalıdır, Du İ varlar lark beş santimetre kalınlığında | olur. Ust kubbenin kalmlığı 35 santi metre olmalıdır. Zaviyeler dörder ya- pılmalıdır. Ihraç deliğini kapıyan tampon taş- lan veya fonttan Olmak, Bir metre ilâ bir metre altmış beş santi- metre bir açıklık temin etmelidir. Ap- tesaneye inen boru yolu ( hayalandır- mak için dama kadar (o çıkarmalı- dır. Vantilâtör ismi verilen diğer bir borunun iç kutru azami yirmi santi- vaetre olmalıdır. Bu da şöminenin hiza- 2 #ina kadar yükseltilmelidir. Kuyu ci” | yarına âptesane lâğımı kazmamalıdır. Dolan lâğım temizletilmelidir. Bu ya kova ile ya tulumba ile yapılır. Lâ ğım temizlendikten sonra lâğımı kapa” madan tamponu güzelce kapatılmalı" dır. Kırlarda lüğimdan çıkarlın maddeler, meskenlerden, kuyulardan, ırmak ve menbalardan uzak uzak v€ işlenebilecek bir toprağa dökülür. Ve | düküldükleri çukur örtülür. | Kuyusuz ve müteharrik lâğımlar: Bu sistemde kazılan bir mahzene mü teharrik lâğımlar ve kutular konur. Bunlar doldukça lâğımcı tarafından & lenip yerlerine boşları konur, Taksim edici aletli müteharrik lâ“ ğımlar: Bunlarda sulp maddeler 6t0- matik surette lâğımda kalır ve mayi kısmı lağıma dökülür. Lâğım olan yer” de kullanılan bir usuldür. Fakat kâfi Yukarıda : etanş lâğam Aşağıda: septik lâğam. Septik liğımlar: Bunlar biyolojik tıbbi tasfiye üzerine müesses iseler d€ | henüz pek az yerde kullanılır. Madefr çimento veya taştan bir çukur halindö | dir. Biri su dolu ve içine hava giri” | yen iki ayrılır. Madde" ler birinci bölmede burada anmerobik | dedikleri birinci tahammura tabi kalı” lar. İnhilâl eder ve kısmen mahvolui” lar. Yeni sukutların yaptığı tazyikli? mayi yavaş yavaş ikinci bölmeye g€$*” ve oradan lâğıma gider, J Buraya renksiz ve kokusuz halâ” varır. Lüğum iyi örülmüş bir kay” dur ve maşfer ile doludur. Buraf* aerobik denilen ikinci bir tahammüf olur. Ve kalabilmiş olan fatoj0” tohumlar mahvolur. Bu usulün iyi f| lemesi için büyük bir dikkat t Henüz tecrübe devresindedir. j Helâ olan ve lâğım tesisatı olmu7"” yerlerde ya iyi bir sistemde don$ 21 ğım veya tecrübe edilmiş septik YAP turmalıdır. 5 ne veya iyi yapılmamış lâğımlara 9 | vâdı gaitenin berakılması bir çok BİZ. likeler tevlit eder. Pis kokular v8.” | pek gibi hayvanatın mazarratında e,