Kadri CEMiL 30-4-934 Geçen kısımların hulâsası | Mütarakeden sonra Istanbulda A. | nadolü lehinde ve aleyhinde çalışanlar vardı. Bunlar yorulmadan, bıkmadan mütemadiyen çalışıyorlardı. —Leyhte çalışanlardan bir grupun içlerine aldık- lart Tihami ismindeki genç Glatada Ariyan hanına ten an diye yerleş- mişti. Park eğlencesinde tesadül et- tiği Fatma Nüshetle aralarında bir se- vişme uyanıyordu. Diğer taraftan ev sahibinin oğlu Fatma Nüzhete Şahin kehyanın kahvesine giderek onunla ve arkadaşlarile temasa geçmiye çalış. mığştı . Bu adam uzun - bir müdavemetten sonra, Şahin ile anlaşmıya fakat ,Kâhyanm arkadaşları dan yi Ber hakkı çalışmış: targlın- temişti. Kihya atla!- du. üz verdi mıya çalışıyo: — Buradan alacaklarımızı al - madan bir yere çıkamayız.. Verin çıkalım.. — Siz emri Mustafa Kemal Paşadan getireceğinize — burada | sadrazamdan getirin. Ben yalnız o- nun emrini yerine getiririm. — Bize müşkülât — çıkarmayın yüzba: Yerlerini gösterin de a» — Gitmezseniz şimdi sizi dışa- | rıya attırırım.. — Bu sizin için çok fena olur. — Nasıl attıracağınızı merak e- | diyorum., — Neferler sizi atmıya kâfidir. — O halde çağırınız Yüzbaşı bütün sesiyle haykır- di — Mustafa çavuş!. — Mustafa çavuş!. Yüzbaşının sesine kimse cevap | vermiyordu. Kâhya hafifçe güldü. - İsterseniz ben çağırayım, dedi.. Ve seslendi: — Mustafa !.. Mustfa çavuş kapıyı açtı ve tam bir asker tavriyle gelip kâhyanın | üç adım ilerisinde durdu ve selâm verdi: — Emrediniz efendim. Bu sırada dışarıda kopan bir gürültüden sonra Mustafa içeri gi- rerken kapı hızla açıldı; Abdullah ! ve Hayrullah; eli, kolu bağlı birini | içeriye sürüklediler.. Aptullah: — Kâhya, İngiliz çavuşunu da biz getirdik... Dedi. — Hele durun bakalım.. Evvelâ ! yüzbaşile / işimizi hallcdelım de ——— Tefrika: No20. — GATL CTT | duvarda dayalı duran çavuşun ya- | nün yettiği kadar gene Aptullahla | fak olamazdı. Silkindi. Tefrika: 47 sonra,. Yüzbaşıya da dönerek: — E... Ne diyeceksiniz, yüzba- Ht Yüzbaşı sesini — çıkarmıyordu. , Kâhya, bunun kolay kolay yola ge- |lir takımından - olmadığını anla- mıştı. “Emriniz,, diyen Mustafa ça- vuşa: — Dışarıya haber ver.. Bizden i- J ki kişi gelsin... | İçeriye ellerinde gene sağlâm | bir iple giren iri yarı iki Lâz kâh- yanın bir şey söylemesine meydan | | vermeden hemen yüzbaşının üzeri- | ne atıldılar ve onu sıkı sıkı bağlı- yarak dışarıya sürüklediler. Aptullah, bu sırada kâhyaya yaklaştı: — Bu çavuşu ne yapalım, kâh- ya? dedi. Kâhya: — Bana mı soruyorsun, ne ya- parsan yap... | Aptullah, büyük bir çeviklikle kâhyadan ayrıldı ve bağlı olarak nına gitti, ayni zamanda belinden | kayışımı çıkardı. Hemşinlinin, bu İngiliz. hizme- tinde baş çavuş rütbesinde çalışan Ermeniye karşı diş gıcırtıları baş- lamış ve onu öbür dünyaya gön- dermeğe karar vermiş bir hali var- dı. Hâlâ, hiç bir şey yapmak imkâ- nının ellerinden alınmış olduğuna akıl erdiremiyen baş çavuş gücü- uğraşıyordu. Aptullahla başçavuş, kediyle HABER — Akşam Postası Tariht Tefrikat 32 | Geçen kısımların hulasası Istanbulda Sultan Mecit ve Rusyada Çar Nikola zamanında esirci Ali baba iki memleket arasında kadımn — ticareti yapmakla meşguldu. Alibaba Ferhat is- minde birini küçükken hadım yapmış- te. Büyüdüğü zaman İstanbuldaki kız- ları bu delikanlıya teslim ederek, Kal- kasyaya gidiyor. Tifliste valinin kona- ğında (Fatma) isminde çok güzel bir Gürcü kızı vardır. Ali baba bu kızı kaçırmıya uğraşırken, bir gün Rüstem isminde bir gençle çalışıyor. Bu genç, Ferhadım arkadaşıdır ve Ali babadarı intikam almak üzere İstanbuldan Tif- lise gelmiştir. Rüstem Fatmayı kaçır- | mak ve Ali babayı cle vermek için ter- tibat alıyor. Rutlar Ali babayı tevkif ederek Pe- tersburga getirmişlerdir. Ali baba sa- tayımn zindanlarında işkence görüyor. | Bu esnada Rüstem Bey Tifliste Ça - rın gözdesile beraber yaşamaktadır. — Ben de böyle temenni ede- |rim. Lâkin tahliye teşebbüsü uzar- sa, bu kanlı duvarların içinde nasıl yaşıyacağız, Petroviç? Çar çok za- lim bir hükümdarmış! ada Petroviçin gözü, ka- den içeriye bakan bir gö- Petroviç yavaşça Ali babaya e- ğgildi: — Konuşmayı keselim... — Ne var? rek yere yıkıldı. Başçavuş yakasını bırakmadı, Bu, Aptullaha nispeten daha uzun daha zayıf ve fakat da- ha kemikli görünüyordu. İşte asıl boğuşma, asıl güreş şimdi başla- mıştı. Aptullah alttan kurtulmağa ça- lışıyor; fakat bir yarasa gibi üze- rine kol ve kanat geren baş çavuş buna imkân vermiyordu. Bodrumu kaplana benziyorlardı. — Ya!...Demek buradan bir şey alınmasına razı değilsin ha.... Ehhh.. Ehh... Ehhhh.. Haydi baka- | lım, Rahat duracak mısm, yoksa durdurayım mı? Baş çavuş kollarının bağlı olma- sına rağmen hâlâ mukabeleye ça- lışıyordu. Bir ara kollarını bağlı- yan ipin gevşemesi yüzünden, el- lerini kurtarmış ve Aptullahın gırt- lağına sarılmıştı. A_ptull.ıh şayet güçlü kuvvetli biri olmasaydı. Can korkusile boğazına kenetlenen bu parmaklardan kendisini çok güç kurtarabilir, belki de buna muvaf- Filhakika | andıran bu oda içinde zaten ken- dilerinden başka da kimse kalma: mıştı. Diğerleri, yüzbaşıyı bağlıya- rak dışarıya çıkarmışlar ve motöre | atmışlardı. Aptullah, odanın loşluğu içinde bunun, boğuşma esnasmda farkına vardı. Tamamile yalnız oldukla- rını görünce son bir gayretle sil- kindi. Baş çavuşu üzerinden atarak üç adım ileriye duvar dibine fır- lattı. Kalkmasına meydan verme- den yakaladı. Bütün boğuşma es- nasından elinden bırakmadığı ka- yışı baş çavuşun boğazına doladı. Ve iki ucundan kollarının bütün kuvvetile çekerek, onu, cansız bir kendisini kurtardı amma, sarsılış )uzundcn müvazenesini kıybede- 'YKAYBOLAN SEVGİLİ Aşk, macera, kahramanlık ve siyaset romanı . Müellifi Geçen kısımların hulâsası Balkan misak: için Türk sefaretinde bir balo veriliyor. Genç diplomatlardan Muhsin Raşidin Yunan diplomatların- dan Erci Behzadise karşı beslediği müthiş kini, silâh fabrikaları mümes- : ( VA Müuhsin, Erciyi öldürm diplomatı Atinaya otomobille gittiği sırada, Bulgar çetecileri ona gsuikast yapacaklardır . Otomobille gelen Erci, pusuya dü- şüyor ve puszunun ortasında Muhsin Raşidi kendine.. Gizlice suikast tertip etti... Niyetinin me kadar kat'i olduğu anlaşılıyor... Bu adam, beni o kadar fena biliyor ki, ken- Na derece teminat versem, ne | Vâ - Nü ) imkân yoktur... Gözleri dönmüş... Hem de, elinde silâh olmadığıma, yalnız ya- nındakilerin elinde silâh bulunduğuna ve otomobile “dur!,,İşareti verdiğine nazaran, maksadı, beni, bir kurşunla derhal devirmemek... Burada yakala- yıp bir yere kapamak... Bana işkence etmek... İşkence ede ede öldürmek.... Bunda da hakkı var.. Bütün maddi ve manevi felâketini meydana getirdiğime kail... Fakat, benim de yaşamak bak- kımdır... Kendimi — müdafaa — etmeli- yim..r, Frene bastığı ve otomobili birden. bire durduttuğu esnada, bütün bu fi- kirler, yekdiğerini takiben aklından geçmişti... Bir saniye içinde, hepsini dü halde yere serdi. (Devamı var) Ve şöyle düşünerek hava: dı: '— Bu çetenin başı Muhsin Raşit- tir... Eğer onu vurursam para ile tutul- duklarında şüphe etmediğim diğerleri dağılacak... Ben de belki böylelikle kendimi kurtarabilirim...,, İstemiye, istemiye, namluyu — düş- maama cevirdi: — Bunu hiç arzu etmezdim ama, ne yapayım, mukaddermiğ., Ve, ateş etti... Kuwçun, namludan fırladı... Muhsin Raşide doğru seğirtti. Hedefe isabet oldu mu? Delikanlı yaralandı mı?.. Yaralan- dıysa hafif mi, ağır mı?.. Yoksa öldü mü?.. Bulgar çetecilerin arasına nasıl gir- di? Manianım Üzerine niçin çıktı?... Neden ellerini âçarak kendini hedef it- tihaz etti?.. Yokta, ona, bu hareketi, Bulgar çetecileri, bir kurnazlıkla, onu manevi bir pusuYA düyürerek mi yap- tırdılar?.. Acaba, Maniaların üzerine Muhsin Raşidi © için cebir mi istimal ettiler? - şünüvermişti. Sağ eliyle, şimşek — sür'atiyle, e Kurşun P'nı&u. sonra, Muhsin Raşit yahut YA ** mukabele &- 3w we 30 Nisan 1934 30 Misan 1934 Müellifi: Jshak FERDİ — Kapıdan bizi dinliyorlar. — Eyvah... Acaba bir pot kırdık mı? — Farkında değilim, İsmailof ! aÖi Rus korsanı Sivastopol - sahille- rinde tahrikâtına devam ediyor. Köylüyü kendi tarafına çekmeğe çalışıyordu. Çar Nikola, Ştankanın bir an evvel ele geçmesini istediği halde, ona iltihak eder korkusile Sivastopola bir gemi bile gönder- miyordu. manından ayrılırken, uzaktan bir kaç yelkenlinin kendisini takin et- tiğini görerek, maiyetine: — Silâh başına.. Diye bağırdı. Bu gemilerde kimler vardı? Ni- çin ve nereden geliyorlardı. Ştanka, bunları düşünürken yel- ken gemilörinin kendisine yaklaş- tığınt görmüştü. Birdenbire garip bir müzika se- si:., Budane?! Gelen gemilerdeki tayfalar (kı- zıllar) m ihtilâl havalarını çalıyor- lardı. Acaba bu gemilerdeki askerler de çara isyan mı etmişlerdi? Ştanka tereddütle etrafına ba- kımırken; — Ştanka... Korkma.. Biz de se- | nin gibi yaptık.. Zülme, işkenceye, haksızlığa isyan ettik. Sana iltihak ediyoruz! Seslerini hayretle dintedi. Yeni gelen yelkenliler, korsan gemisinin etrafını sarmıştı. İri boy- lu yakışıklı bir zabit, gemilerden $Ştankaya selendi: — Beni tanımadın mı?.. Volga da kaçakçılara meydan okuyan küçük Petroviç.. $tanka genç zabiti görünce ta- nidı. Küçük Petroviç Çarın çok sev- diği maiyet zabitlerinden biriydi. Cesareti, atılganlıği ve iri boylulu- ğile meşhurdu. Ona Volga kaçak- çıları kasten bu unvanı vermişler- di. Ştanka, genç zabiti gemisine da- vet etmişti. Eğer bu zabit hakika- ten Çara isyan etmişse, Ştanka he- define kolaylıkla varacak demek- | ti. Çünkü rus korsanı rusyayı baş- Emyı vurabildiler mi?... Ne oldu?.... Bütün bu suallerin cevabını — ver- mezden evvel, genç adamın nasıl Bul- gar pususuna sokulduğunu, ne süretle onun üzerine çıktığını ve niçin, ne mak satla kollarını öyle açtığını anlatalım... Altıyol ağzına, Ert of Sad, Gal ve Gospodin, daha evvel gelmişler ve çe- teci olan iki arkadaşlariyle — beraber, yolu kazmıya, pusuyu bhazırlamıya baş- lamışlardı. Diğer iki Bulgar çetecisi, Muhsin Raşidin yolunu beklemeğe memur edil- mişti. Onun atla geleceği iki müthiş kaya vardı ki, bir süvarinin buradan geçmesi mecburiydi. İşte, onu orada | bekliyecekler, durduracaklar; Erciye suikast yapıncıya kadar onu orada ala- koyacaklar, silâhlar patladıktan, Yu- nan diplomatı kanlara boğulduktan sonra, delikanlıyı onun civarında bı- rakıvereceklerdi. Muhsin Raşit orada yakalandıktan sonra, mesele kalmıyacaktı. Bütün de- liller onun Aaleyhinda değil miydi? Suikastın Muhsin Raşit tarafından ter- tip olunduğu derhal ispat edilecekti. Fakat, bütün bu evdeki pazar, çar- mak istiyordu. Son günlerde vastopol sahillerine gelişinin j bi de köylüleri ve sahil kandırmaktan ibaretti. Köylüler, Çarın istipdat v& hakkümünden çok yılmışlardı tanka onlara ne kadar munih kadar cana yakın görünmüştü" Mülâzim Petroviç korsan | sine atladı ve korsan reisinif nuna sarılarak: — Ştanka, seni tebrik edi dedi. Bütün köylünün kalbine mişsin !.. Bu muvafafkiyeti | başka kimse temin edemezdi: Bir sabah Ştanka, Sivastopol li- | beni de gücendirdi. Bir mes€", tahkiki için Odesaya gelmi Limandaki donanmaya m gemileri gezdim ve gemicil yana müsait görünce, bir gect sini peşime takarak Odesadâ' yıldım. — Çok iyi yapmışsın! Fi benim buralarda dolaştığım! reden biliyordun? — Gemiciler söyledi.. Onlaf ni uzaktan daima takip ve * sut ederler, Nereye gittiğini, de neler yaptığını bilirlermiş: Ştanka genç zabite bir sii zattı: — Peki, şimdi ne yıplll*k rindesin? — Evvelâ seninle a.nlııııl’ı — Ne gil Genç zabit göğsündeki k? larını kendi elile sökerek yef? tız — Bu göz boyayan sızıp4'” | Şoktanberi nefret ediyotdum tanka! Senin Karadenize a€" ni duyunca o kadar çok tim ki... Daima ilk fırsatta yanma gelmeyi, seninle *f’(w ve denizlere hâkim olmayı / nürdüm,. Şimdi, ne yapmı ğimi anladın, değil mi? Ştanka, genç zabite biraf itimat ederek: — Pekâlâ! dedi, bütün bi''yi ler ve sen, benim kumandat' da bulunmak şartile bırl:ı'# zi olurum. Küçük Petroviç muvıfıb eden bir eda ile gülümsedi: ' —Kabul ediyorum, Ştıı*’ ve gemicilerim bu dakikad&” yen senin emrin ılundıyrll — Kaptanlar ve dümen n | benim adamlarımdan olııl'r’b tan başa ihtilâl içinde görmek, | Çarlı ımpdıdım kokünd:n yık-l — Pekâlâ olsun.. (D/ kadar, zi c türlü zıt fikirlerle dolu dize Muhsin Raşit, kayalara biraf şınca, atını durdurdu. Koytu ağaca bağladı. Sonra, iki karşılıklı pusu kurduğu ka! pesinden aştı. Adamlar, yüf W yere yatınış, yoldan geçi variyi bekliyorlardı. Muhsit, © | elinde, onları, arkadan bastıf ” — Eller yukarı!... Komiteciler, şaşırdı. Neye uğradıklarını bil Ellerini derhal havaya Muhsin, o heyecanlı »W men, bu adamlarla alay '”', ni kendinde buldu: — Siz, çeteci iseniz, bef' Mfj cadele esnasında çeteciliğit sını yaptım, arkadaşlar.. satılmaz... Bir süvari puf' uğratılır, öyle bilirim ki, i$tö! ile koymuş gibi, olduğunu” dum... Haydi, palabıyık!-e İnmak için omuzuna As! K kadaşını kıskıvrak bağfa kın ha... Palabiyik seni PYf kadar kımıldayım W'” berbatlırl... Mahvolursun!e Deyir