HABR'in hikâyeleri * — Mutlaka o adamın başmı kes- tirmeliyim... Hükümdar kadın Berafin ayağr- nı yere vurarak, böyle söylüyor- du. Nedimesi onu teskin ümidile uğraşıyordu. — Affediniz... Sizin kalbiniz çok merhametlidir... Fakat, mer- hametiniz onun kabahatinden da- ha büyük... Affediniz... Affediniz. — Asla.. Asla affetmiyeceğim. Onun sucu öyle hadsiz payansız ki, bağışlamama imkân yok.. Kestire- ceğim.. İllâki kafasını kestirece- ğim.. Nedime merak etti. Demin “o nun kabahati çok büyüktür!,, de- mesine rağmen, hakikatte, melike- nin hidetini celbeden adamın ne suç işlediğini de bilmiyordu. Sordu: — Peki amma, devletlü sulta- nım.. Bu alçak herif, sizi bu dere- ce sinirlendirmek için ne yaptı ku- zum?.. Barafin, ayağını, yere şiddetle! i mek yanlışlık oldu. Amma, zarar vurdu: — Ne mi yaptı? Nemi yaptı? Ah, işte, orasını sorma.. Çıldıracak gibi oluyordu. İki yana bakındıktan sonra, işi- tilmediğine emniyet hâsıl etti: Beni öptü... dedi, — Aman, demeyin.. Nasıl oldu bu?.. Buna imkân mı var?.. De- mindenberi yanınızdaydım.. Kim- se yaklaşmadı. Hem ne haddine? Yaklaşsa da, efendimiz gibi afif, sofu bir melikeye dudaklarını o değdirmeğe hangi erkek cesaret eder? Barafin, ağlıyacak gibiydi: — Kimse edemez, fakat o etti.. Ah, kim bilir ne kadar günaha gir- dim.. Namusum da lekelendi. Mut- laka o adamı buldurup başını kes- tirmeliyim, — Af buyurun.. O busenin nasıl ve nereden alındığını bir türlü an- İyamadım.. — Nereden olacak, dudakları- mın ortasından! Nah, şuradan... — Peki amma nasıl?.. — Hani avcılar, şahin, atmaca, beslerler, şikârları üzerine saldır- tırlar.. Herhalde, o herif te bir $i- neği o suretle terbiye etmiş olacak. Zira, hızla uça uça dudaklarıma gelip kondu.. Öpücüğü çalarak, Pirrer, üçtu; o menhus, o mende- bur, o çirkin herifin dudaklarına | oturdu.. Bu, beni, dolayısile öpmek sayılmaz mı Hakkım yok mu? O küstah herifin kafasını kestirme- meli miyim? Elbette kestirmeli- yim... Nedime, boynunu büktü: — Madamki bu kadar israr ©€- diyorsunuz, madamki hiddetinizin geçmesi için başka çare yok, öy- leyse, hangisi ise, cellâda söyleyi- niz, emir veriniz, o kulunuzun ka- fası kesilsin.. — Aksiliğe bak ki, demin bura- dan alelâcele geçti.. Kalabalık i- çinde kayboldu. Ne adını biliyo- rum, ne sanını.. — Emir büyurun., Bütün bu ci- vardaki askerler ve köleler, huzu- runuzda geçit resmi yapsın, kaba- hatliyi gösterirsiniz. Cellât, ceza- sını veriri. Melike, ellerini, biribirine çırp- tr, Baş kumandanına lâzım gelen emri verdi. Çadırın iki yerde kapı sı açıldı. Önünden, herkes, geçit resmi yaptı. Hükümdar kadın tah- © ta dayanmış, bütün erkeklerin yü- züne bakıybrdu: ik Hükümdar kadının hiddeti — Bu mu?.. Bu mu?.. Bu mu?.. Amma da biribirine benziyen er- kek var ha!... Lâkin, dur, hele dur. Onu, elbette tefrik edeceğim.. Hah, tamam.. Galiba şu.. Hayır, o pala bıyıklı değil, sivri sakallısı, canım, hani, alnında saçları az.. İşte o... Kesin kafasmı... Derhal herifi yakaladilar,. Elle- rini arkasına bağladılar. Ağladı, yalvardı, kabahatsiz o olduğunu söyledi. Fakat fayda vermedi.. Cel- lâdın satırı, kafasma indi. Başkumandan, kelleyi, saçla» rından tutarak, hükümdar kadının önüne koydu: — Buyurun efendimiz.. —A.. —?. . — Bu adamın kulağmda gümüş küpe yok mu?.. — Yok efendimiz.. — Peki, küpe deliği? — O da yek.. — Halbuki kabahati işliyenin HABER — Akşam Post Fıkra müsabakası En iyi, en güzel fıkraları bize gön- dereceklerin yazıları; burada neşredi- lecektir. Yalnız bu fıkralar uzun ol- maması, seçme olması ve okunaklı yazılması lâzımdır. 251 — Üç mesele Bir papas kilisede vazını dinli- yen cemaat ve ahaliye hitaben: — “Ey ahali! Bugün size üç şey söyliyeceğim, iyi dinleyiniz!,, di- yerek kürsüye çıkmış: — Birincisi beni bu sene kilise- de istihdam edecek misiniz, etmi- yecek misiniz? Bu sizin bileceğiniz şey. İkincisi bu kilisede alacağım | para beni idare edecek mi, etmiye- | cek mi? Buda benim bileceğim| şeydir. Üçüncüsü size şimdi. İncili okuyacağım. Bu da nesizin ne de benim bileceğim bir şeydir! demiş. Tekirdağı: Ahmet Hilmi 252 — Hele bulsun Bir gün Nasrettin hocanın evine hırsız girer, Karısı telâşla: —Efendi, dışarıda hırsız gezini- yor.. deyince, Hoca: — Karı, karı sen hiç üzülme!| Hele hırsız işe yarıyacak bir şey 30 Nisan 1934 Perşembe ve pazartesi günleri çıkar Müellifi: ömer Rıza Do you see the parents? (Du yu si zi perents?) Görüyor musunuz ana baba Ana babayı görüyor musunuz? They are working now. (Zey are wörkin nov.) Onlar dırlar çalışıyor şimdi Onlar şimdi çalışıyorlar. The children are playing. (Zi çildren ar pleyin.) Çocuklar oynuyorlar. Whom do you see? (Hum du yu si?) Kimi görüyorsunuz? We see the parents and tbe children, Vi si zi perents end zi çildren. Biz görür ana babalar ve çocuklar Ana babalar ve çocukları görüyoruz. What are you doing? (Vat ar yu duyin.) Ne siniz siz yapıyor Ne yapıyorsunuz? lam playing with Mary İ (Ay âm pleyin viz Meti) Oynuyorum ile Meri Meri ile oynuyorum. kulaklarında küpeleri vardı.. De- | bulsun da elinden almak kolaydır, | With whom is be playing? yok., Artık hiddetim geçti.. Hay- di, saz takımı gelsin. (Vvâ-N0) nav 1015000 A AA Be v8 KA CEVAPLARIMIZ 1. ETEM BEYE: Gazetemizin ter- tip tarzı arzunuzun is'afına maalesef imkân vermiyor. Gazeteyi kolleksi- İ yon halinde saklarsınız ve arzu eder- seniz kitap halinde çıkmen dersleri ay- rıca almanız lâzım gelecektir. UNKAPANINDA IRFAN BEYE: 1 — Pratik bayat bilgisinde ve bako- loryada görülen tarife numarası hata. larr bizim de nazarı dikkatimizi celbet- miştir. Bunların her birisinin hangi nüshalarda çıktığını yazac” dan sonra numaralarm te: rıca ehemmiyet verilecektir. 2 — Dilenciler tefrikası bir kaç | gündür yazı kesretinden konamadı. E- | sasen bitmek üzeredir. Bu hafla biti- receğiz. 3 — Bilmece kuyonun 7 inci say- fanın alt tarafına ve ilin gelecek #u- rette konulmasına ayrıca dikat edile. | cektir. 4 — Çocuk sayfası sırf yavruları alâkadar edecek bilgiler ve içtimai bir makaleye hasredilmiştir. Çocuklar bak kmda sıhhi bahisleri, yerimiz oldukça koruz. Esasen “Pratik hayat bilgi. si, inde çocuk faslında bu bapta vasi malümat verilecektir. ikâyetler temenniler —— Abideleri siyanet Istanbulun her bir köşesindeki eski binalar birer abide gibidir. Ezcümle Fatihle Edirnekapı arasındaki Hırkai- şerif camiine yakın olan ve meşhur Fa- tih yangınında ütülenmiş bir tavuk gi- bi çırçıplak bir hale gelen eski Alipaşa şami muhafaza edilecek bir abide- dir. Bu camiin üsnü dilmesi lâizmm gel Çağaloğlunda Ameli Hayat mekte- bi karşısında 16 numarada M. Emin İş istiyorum Almanyada üç sene bulunmuş bir işçi, her sistem ve markada 40 tezgüha kadar bir fabrikaya gerek ustabaşı, ge- rek usta, gerek işçi sıfatiyle taliptir. Anadoluya da gider. Galip Bahtiyar Adres: Sultan çeşmesi caddesi nü- mara 73: Bolt İ Tramyay şirketile yeniden! müzakereler * başlıyor | Ankara, 29 (Hususi) — İstan- bul Tramvay şirketiyle Nafia Ve- | kâleti arasmdaki müzakerelere, şirket erkânından M. Veyl Paris- ten döndükten sonra, bugünlerde başlanacaktır. der. Davutpaşa orta mp. 1. A. 266 A. Fuat 253 — 3 ay mühlet İki kişi mahkemeye gidip biri ötekinden 350 kuruş alacağı duğunu, istediği halde vermediği- ni dava etmiş, Hâkim borçluya: — Sen ne diyorsun deyince: Borçlu: — Evet, borcum var, şimdiye kadar verecektim. Fakat tam dört senedir bana üç ay mühlet ver di- yorum kabul etmiyor ki, ben de parasmı tedarik edip vereyim, de- ol- miş. Gelenbevi orta mp. 2 B den 237 Selâhattin Bu yıl yapılacak demiryolları Ankara, 29 (Hususi) — Bu yıl içinde mutlaka yaptırılacak demiryollar,; Ergani — Diyarıbe- kir arasındaki 70 kilometrelik ve Filyos — Çatalağzı hatlarıdır. Bu son hatta iki büyük tünel de yapı” lacaktır, Çatalağzında hat kömür havzasına temas edecek, oradan | itibaren Ereğliye kadar (trenler elektrikle işliyecektir. Afyon — Antalya hattı da bu yıl yapılacaktır. Mersin, Ereğli, limanlarının inşasına ilk müsait vaziyette başlanacaktır. olan eriten sema iel meri Gidilebilecek eğlence yerleri i SİNEMALAR : | IPEK: 33 numaralı casus MELEK: Zabit namzetleri ALHAMRA: Prenses Nadya SARAY: SUMER: Hortlıyan mumya i Ankara Türkiyenin kat- bidir. 5 kal- bidir. TURK: © Ankara Türkiyenin ASRI: Çin geceleri ŞIK: Kız mısm, erkek mi? İİ ŞARK: © Hayat budur. ALKAZAR: Vahşi orman esrarı HILAL;: Çin geceleri ALEMDAR: Altın örâyan kızlar YILDIZ: o Sarışm rüya | MILLI: Bir gönülde İkİ sevda HALE: (Usküdar) Mesul doktor Insan avcilar, Volga kır & (Şişlide) Saygo” yanı 8 FERAH: TAN: 1 (Viz hüm iz hi pleyin?) İ le kimin dır o oynuyor O kiminle oynuyor? Are yov playing, boys? Are you playing, boys? Oynuyor musunuz çocuklar Oynuyor musunuz, çocuklar? No, we are working. (No, vi ar workin.) Hayır, biz çalışıyoruz Hayır, biz çalışıyoruz. İ Are you working in the garden” (At yu workin in zi garden Çalışıyorsunuz mı de bahçe Bahçede mi çalışıyorsunuz? No, we are learning. (No, vi ar lernin) Hayır, biz ezberliyoruz. Hayır, biz ezberliyoruz. What are you İcarning? (Vat ar yu lernin) Ne siz ezberliyor Ne ezberliyorsunuz? sunuz) 1 am İcarning English. (Ay üm lernin ingliş) İngilizce öğreniyorum. What is şhe İcarning? (Vat iz şi Ternin) Ne o (mücnnes) öğreniyor O ne öğreniyor? What are you all learning? (Vat ar yu ol lernin? Ne siz hep öğreniyor Siz hep ne öğreniyortunuz? We are all learning English (Vi ar ol lernin ingliş) Biz uz hep öğreniyor ingilizce Biz hepimiz ingilizce öğreniyoruz. What boys and girls do we see in the picture? (Vat boyz end geri du wi si in pikçer.) Ne çocuklar ve kızlar görüyoruz de resim Resimde ne erkek ve kız çocuklar görüyoruz . We see English boya and girls. (Vi si ingliş boyz &nd geriz.) (Oğreniyor- zi Biz görür Ingiliz çocuklar ve kızlar Ingiliz erkek ve kız çocukları görü- yoruz. | Tom is an English boy. (Tom iz en ingliş boy.) Tom dır bir Ingiliz çocuk Tom bir İngiliz çocuğudur. Mary and Jane are English girls, (Meri end Ceyn ar ingliş geris.) Meri ve Ceyn dırlar İngiliz kızlar Meri ve Ceyn İngiliz kızlarıdır. Where do they live? (Ver du zey hiv?) Nerede onlar yaşar Onlar nerede yaşarlar? (ikamet e- derler) They live in England. (Zey liv in Tagland) Onlar yaşar de Ingiltere Onlar İngilterede yaşarlar. A boy, an English boy (E boy, en İngliş boy) Bir çocuk, bir Ingiliz çocuk Bir çocuk, bir Ingiliz çocuğu, They, their, four, fourth (Zey, zeyr, for, fors) Onlar, onların, dört, dördüncü I see, love, play, learn, work (Ay si, Tav, pley, lern, work) Ben görür, sever, oynar, öğrenir, çalışır He sces, loves, plays, learms, worka, (Hi siz, lavz, pleyz, lernz, works.) I work 1 do not work (Ay work, ay du not vork.) Ben çalışır, ben çalışmam Ben çalışırım, ben çalışmam. lam working İ am not wor king (Ay âm workin, ay âm not workin) Ben çalışıyor, ben çalışmıyorum Ben çalışıyorum, ben çalışmıyorum. England is a noun. (ngland iz € hâvn.) İngiltere dır bir isi İngiltere: bir isimdir. English is an adjective (Ingliş iz en adjektiv) Ingilizce dır bir sıfat Ingilizce bir sıfattır. 1 — Okuyunuz: Four, for, daugh- ter, love, son, mother, work, fırst, İeamı, two, wbo, whom, boys, parents, works, plays. 2 — Suallere cevap veriniz: (1) What is Tom doing? (2) With whom Mary is playing? (3) Where is she playing? (4) Is the father working or playing? (5) How many daughters has the mot- her? (6) Do you see the picture? (7) Does Tom love his father? (8) Who is not playing? (9) Who is learning? (10) Where do Tom and Henry live? (11) Where do English children live? (12) Is Henry an English boy? (13) Who is in the garden? (14) Who has only one hovse? (15) Are all the children sons? (16) For whom do the parents work? (17) With whom is Mary playing? (18) What are you doing? İ (09) Wpers do yon Uye? (20) What is twice two? (21) Where are the parents? (22) Who docs not live in England? 4 — Şu örneğe dikkat ediniz: Müfret: The boy plays in the garden. Cemi: The boys play in the garden, Şu cümleleri cemi yapınız: (1) The child lives in a house, (2) The son has a mother, (3) T sec a boy. 4 — Şu örneğe dikkat ediniz: (5) He works and plays thete. (6) She Basa son. İ (G) Lam working in a garden. İ (8) He loves his child. | (9) She works with his daughter. (10) He is playing with his son. saman saa 'Tekaüt kanunu hakkındâ bir tefsir Ankara, 29 (Hususi) — Bütçe encümeni tekaüt © kanununun 66 mcı maddesinin tefsiri talebini ' tetkik etmiştir. Encümen; beledi” | yerlerle hususi idarelerden tekaüt | aidatını alırken mebus olup tek" ütlük müddetini ikmal etmiş ola” İ ların Oo mebuslukta © geçirdikli i müddetin tekaüt hesabma sayıl#” İ bileceğine karsr vermiştir. a Nafia teşkilât lâyihas! Ankara, 29 (Hususi) — Nafi* Vekâleti teşkilât lâyihası Vekâlet” lere tevzi edilmiştir, ” İstifa edecek memur ve müsli demlerinin müteahhitlik yapmf” maları, imtiyazlı şirketlerde çalı trılmamaları hakkındaki lüyibai da Adliye encümeni aynen kabil etmiştir. Devlet demiryollorı memurları Ankara, 29 (Hususi) — Devl demiryolları memurlarının tek$ ütlük hakları hakkındaki kanı” lâyihası Vekiller heyetine veril * miştir, ; e