kğ , vE ga RL Hakiki vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan | Kadri CEMiL a ra na 28-4.-934 Her hakkı mahfuzdur Tefrika: 45 Geçen kısımların hulâsası Mütarakeden sonra İstanbulda A- nadölu lehinde ve aleyhinde çalışanlar vardr. Bunlar yorulmadan, bıkmadan mütemadiyen çalışıyorlardı. o Leyhte çalışanlardan bir grupun içlerine aldık- ları hami ismindeki genç Glatada Ariyan hanına tercüman diye yerleş” | mişti. Park eğlencesinde tesadüf et- tiği Fatma Nüshetle aralarında bir s€- vişme uyanıyordu. Diğer taraftan e sahibinin oğlu Fatma Nüzhete Şahin kehyanın kahvesine giderek onunla ve arkadaşlarile temasa geçmiye çalığ- işti. Bu adam uzun bir müdavemetten sonra, Şahin ile anlaşmıya çalışmış; fakat ,Kâhyanm arkadaşları tarafın. dan yüz verdirilmemişti. Kâhya atlat. m:ya çalışıyordu. Bununla beraber Kâhyayı sayan ve ona hürmet eden biri olduğu için: — Peki Kâhya, dedi, sen çağır- madan çıkmam. Depoya yaklaşıyorlardı. Kâhya Hemşinli Mehmede seslendi: — Mehmet yaklaşıyoruz. Maki- neciye haber ver. Islık sesini işitti- ği zaman stop etsin ve “Motör bo- zuldu,, diye bağırsın.. Makineye | sen koş ve bize “makine bozuldu., diye haber getir. Rıhtıma yanaşa- cağız. Evvelâ Hayrullah çıkacak sonra da ben.. — Olur Kâhya.. — Arkadaşlara tenbih et tetik bulunsunlar.. agşMehmet, Kahyanın bu sen tn N ine cevap vermnden uzaklaştı. Hemen hemen ys nak üzere i-| diler, Kâhyanın bir işaretile Tah-| sin ıslık çaldı. Kar hâlâ yağmakta devam ediyor ve hattâ biraz uzak- ların görünmesine mâni oluyordu. Islik sesini takiben bir müddet beklediler. Makine hâlâ stop etme- mişti. Kâhya bunu görünce yuvar- lanır gibi makineye koştu ve bunu makinenin durması takip etti, Az sonra da makinecinin gür sesi ka- ranlığı yırttı: . — Makine bozuldu.. — Makine bozuldu... Motörde tabii bir şekilde devam eden bir o kargaşalığı o müteakıp Kâhyanın sesi yükseldi: — Sahile yanaşın da makineye orada bakın.. Dümen kır.. Bu hız bizi oraya kadar götürür, HABER — Akşam Postası e v 28 Nisan 1934 4 TAN ük söylüyor, sahilde adam varsa ona işittirecek gibi hareket ediyordu. Filhakika, motör daha sahile ya- naşmıya çalışırken yüzlerine bir süngü çevrildi. Kaba bir ses — Yasaktır... Diye bağırdı: Buna Kâhya cevap verdi: — Hemşehri motör bozuldu. Şu- racığa bağlıyalım da düzeltelim.. — Olmaz.. Yasaktır... — Canım bir şey yapacak deği- liz ki yasak olsun.. Sen de görüyor sun ki motör çalışmıyor Tariht Tefrikat 30 28 Nisan 1y34 o Karadeniz Korsanları © Müellifi: /shak FERDİ Geçen kısımların hulasası Istanbulda Sultan Mecit ve Rusyada Çar Nikola zamanında esirci Ali baba iki memleket arasında kağın ticareti yapmakla meşguldu, Alibaba Ferhat is- minde birini küçükken hadım yapmış- tı. Büyüdüğü zaman İstanbuldaki kız- ları bu delikanlıya teslim ederek, Kaf- kasyaya gidiyor. Tifliste valinin kona- ğında (Fatma) isminde çok güzel bir Güreli kızı vardır. Ali baba bu kızt kaçırmıya uğraşırken, bir gün Rüstem | isminde bir gençle çalışıyor. Bu genç, ! Ferhadın arkadaşıdır ve Ali babadan | intikam almak üzere İstanbuldan “Tif- lise gelmiştir. Rüstem Fatmayı kaçır- mâk ve Ali babayı ele vermek için ter- tibat alıyor . Ruslar Ali babayı tevkif ederek Pe- — Ben böyle emir aldım. Bura- ya kimse çıkamaz, — Yahu çıkacak değiliz... İşte nöbetçisin elinde silâhm var.. Bir şey yaparsak istediğini yap.. Sen Müslüman değil misin be.. Ne bu eziyet Allahmı seversen. — Ben Müslüman filân bilmem.. Ben böyle emir aldım. Buraya ne kimse çıkar, ne motör yanaşır,, Kâhya bu neferle münakaşanın fayda vermiyeceğini anlamıştır. İşaret etti, arkadaşı rıhtıma at- ladı. Şahin Kâhya onu takip etti. İkisi de karaya ayak basar bas- maz, zaten boş olduğunu tahmin ettikleri nöbetçinin tüfeği üzerine rıyarak motörden atılan bir iple si- kı sıkıya bağladılar. Hemşinli, bu bâdise karşısında Kâhyanın çağırmasına meydan ver ağzımı iki eliyle kapamıştı, Abdullah güçlü kuvvetliydi. Ne- ferin motöre götürülmesini Şahin Kâhya ona brrakabilirdi: çağırdı be adam, diye seslendi. — Kusura bakma Kâlhya.. Bir emrin var mı? — Ulan bu düşman mı be,. Bu da nasıl sual., — Yani motöre alayım mı diye soruyorum, — Götür. Neferi omuzlayınca motöre attı ve onu anbara bir külçe halinde bı- rakıverdi, Çok dikkatli ve çok sessiz hare- ket ediyorlardı. Rıhtımda ondan başka bir nöbetçi görmemişlerdi. Bunları, Kâhya oldukça hızlı Tefrika: No.18 ; Aşk, macera, kahrama: Müellifi : ( Geçön kısımların hulâsası Balkan misakı için Türk sefaretinde bir balo veriliyor. Genç diplomatlardan | Muhsin Raşidin Yunan diplomatlarn- dan Erci Behsağise karşı beslediği müthiş kini, silâh fabrikaları mlmes” sili Ert of Sad körüklüyor.. O Fakat, Muhsin, Erciyi öldürmeyince, Yunan diplomatı Atinaya otomobille gittiği sırada, Bulgar çetecileri ona suikast yapacaklardır. Ert of Sad, Muh: sine, Lizim heniz mahiyetini bikaedi- âimie bir sır tevdi ederek, onu, atla, kestirmeden Ercinii geç:ceği Altıyol mevkiine , Döylelikle Erci- yi Muhsin öldürdü sanacakiardır. Muhsin, emirberi Muammerle be- raber, odasında hazırlanıyor: nlık ve siyaset romanı vâ-ma) Muhsin binadan çıkarken, arka- daşları ona sesleniyor: elbisesiyle ne tarafa?.. Vazife ile mi gi- diyorsunuz?... diye sordular. gülümsemeksizin: — Altyola... Dedi Vazife ile değil, şahsi bir işim var... Onlar da, delikanlının halinde bir garabet sezerek birbirlerine baktılar. Muammer, biraz sonra, tereddütle gruptaki sefaret memurlarma yaklaş» W . — Hemen Altıyoldaki karakola te- lefon edin... Bizim bey oraya gidiyor... Bulgar çetecileri Erci Behzadise sui- atıldılar neferin kollarından kav- |* meden dışarıya atlamış ve neferin | — Sen gene mi geldin. Seni kim | — Nereye?.. Balodan çıkıp böyle at | Genç adam, hızlı hizli yürürken, | terburga getirmişlerdir. Ali baba sa- rayın zindanlarında işkence görüyor. Bu esnada Rüstem Bey Tifliste Ça - rn gözdesile beraber yaşamaktadır. — Oğlum, senin gibi bir deli- kanlının böyle boş gezmesi doğru değildir, Sana ticarethanemde mu- vakkat bir vazife hazırladım. Tif- listen gidinciye kadar yanımda çalışmak istemez misin? Demişti, Bekirofun bu teklifi Rüstemin | hoşuna gitmemişti. Çünkü Bekiro- fun mağazasma hergün bin kişi gelip giderdi. Bu arada Rüstemi eğ) diğer neferlerin içeride olacağını düşündü. Kapıya kadar ayak uçla- rma basarak yürüdüler, Abdullah kapıya kulak verdi, yavaş bir sesle; — Neferler mi? — Abdullah biraz daha dikkat- le dinledi: — Evet. Askerleri; Şahin Kâhya, Tahsin, Hayrullah ve Mehmet tabancalarmı çektiler. Şahin Kâhyanın işaretini bekliyor- lardı. Kâhya: — Hayrullah! Aç kapıyı.. diye seslendi: Hayrullahın küçük bir omuz dar besi kapının arkaya kadar açılma” sına kâfi geldi. İçerisi, geniş bir ahıra benziyor- du. Köşelere toprak serilmiş hasır- lar üzerine yerleştirilmiş minder- lerde neferler oturuyorlardı. Bun- lardan bazısı oturuyor, bazısı uza- nıyordu. Tüfeklerile palaskalarını duvarlara asmışlardı. İçerisini ge- ne dıvarda bir çiviye asılmış kirli bir gaz lâmbasının ışığı dolduru- (Devamı var) klar... Bu iş M Beyin üstüne yüklenecek! dedi, tanıyan birisi onu orada görürse, yakayı ele verecek ve bu kadar! kolayirkla ele geçirdiği Fatmayı kaçırdığı gibi kendi de kotese gi- | recekti, Bu vazife işine gelmedi. Fakat, bu teklifi birdenbire red- detmek olamazdı. Bekirofu kır- | mak istemedi. o , — Çok muvafık olur, dedi, hele bir iki gün daha geçsin de. Bu me- seleyi bir daha görüşürüz. Sizin ya nmızda çalışmak benim için bir şereftir! Rüstem o gün Bekirofun tekli- | fini Fatmaya anlattı: | —Senne dersin? Bekirofun mağazasında çalışmayı tehlikeli | görüyorum... Dedi. Fatma: — Çıldırdın mı? diyerek Rüs- temin boynuna sarıldı-. Bugünler- de sokağa bile çıkmana razı deği- lim. Bekirofu atlatmağa bak! Evin en sessiz ve tenha bir kö-| şesinde.. Oldukça geniş ve aydın-| lik bir odada oturuyorlardı. Fat-! ma sinirli ve münzevi yaşamayı sever bir kadın rolü oynuyor, evin içinde Bekirofun karısını bile na- diren görüyordu. Bekirofun eve getirdiği meşhur etibbaya kendini göstermekten çe- kinen Fatma bir gün nasılsa, Be- kirofun ısrarile bir doktorun yanı" na çıkmağa ve kendisini muayene ettirmeğe karar vermişti. Fakat, doktoru uzaktan görünce tanıdı.. Genç kızın yüreği ağzına gel: mişti. Kendisini muayene edecek olan doktor, Prens Mihailoviçin şatosu: na sık sık gelen meşhur bir hekim- di.. Ve Fatmayı çok iyi tanıyordu. Bereket versin ki doktor uzaktan Fatmayı teşhis edememişti. Fatma bermutat sinirlerinin bo- zulduğunu söyliyerek ellerile yü- zünü kapadı ve koşa koşa odasına kaçtı.. Kapıyı içinden sürmeledi.. Yatağına kapandı. Korkudan diz- leri tutmuyordu.. Küçük dilini yu: tarcasına hıçkırarak ağlıyordu. Bekirof ve karısı kapının önüne gelmişlerdi. Bekirof bir çocuk gibi yalvarıyordu: — Kızım, kabıyı aç.. Gel, kork- ma! Bu adam memleketimizin en meşhur hekimidir, Evimize seni muayene ve tedavi etmek üzere geldi. Haydi, sözümü dinle, | yav- rum! Bu hastalığı ölünciye kadar bir kaç kere de Altıyola gitmişlerdi. O- Memurlar, çavuşun ne demek iste- diğini birden bire anlıyamadılar. Fa- kat, telefonda dinlediklerini kısaca hi- kâye ettikten sonra: — Niçin önceden haber vermedin.. Muhsin Raşidin gitmesine mani olur- duk! dediler. Fakat, içlerinden biri: — Koşalım... Telefon edelim!... Telefon başında, büyük bir felâket haberiyle karşılaştılar: — O yol üzerinde tesisat yapılma- miştır efendim... — Eyvah, şimdi ne yapacağız? Muammer, deli gibi fırladı. Doğruca ahıra gitti, Seyislere: — Bir at... dedi. En iyi bir at ve- rin bana... — Atın iyisini demin Muhsin Ra- şit Bey aldı... Size ne oluyor bu ak- Beş dakika sonra, Müsmmer, bey- gir sırtında, dört mala. Altıyola doğru Bir kaç haftadanberi buradaydılar. nün İçin, Müâmmer de, Muhsin Raşit gibi hangi istikameti takip edeceğini, nerelere sapacağımı biliyordu. Atını boyuna mahmuzluyordu. Dimağında bin bir istifham vardı: — Acaba, Ert of Sadın Muhsin Ra- side söylediği nedir?.. Bu, ne olabilir? Her halde Erciye bir şey yapacak, fakat da şimdi böyle alelâcele ona niçin ko- şuyor?.. Vaktinde yetişemezsem, kim- bilir bu adamlar onu ne pusuya düşü. recekler?... Onun iki kilometre ötesinde, Muh- sin Raşit atını mahmuzluyor; — Erei!.. Erci Berzadis!.... diye kendi kendine söyleniyor. Gözleri bir acaip parıldıyor. Yü- ründe ne garip bir ifade var... Acaba bu heyecanla geyirtişinin se- bebi nedir?.. Yoksa, demin, Muhsin Raşide kur- şunu attıramıyan Ert of Sad, onun ku- lağına söylediği müthiş sırla, o Türk gencinde bu cür'eti yeniden mi halket- ? Cidder, Muhsin Raşit deli gibit İyice germizler. Te meyanda, | Bu selerder çekecek misin? Fatma, doktorun kendisini tan” madığını anlaymca çığlığı başl” Odanın içinde deli gibi tepinmeli başladı: — Gidiniz... Çekiliniz... B yalnız birakınız! Ben deli deği lim... Beni neden tedavi ettirmik istiyorsunuz? Bekirof karısının kolundan $” kerek: — Üzerine varmıyalım.. Beki bayılır... Dedi.. Uzaklaştılar. Bekirof karısını hareme gönd rirken: — Zavallı çocuk, bu deli kef” nı nerden bulmuş! i Diye mırıldanıyordu.. Deki run yanına geldiği zaman çok teessirdi. — Şu kızı bu fena illetten tarmanın bir çaresi yok mu, tor? Diye sordu. Doktor genç kızı” ayene etmemekle beraber hast#”£ tezahürlerini Bekiroftan dinli”! rek, kendince bu hastalığın koymuştu: Sinir zafiyeti, Çünkü, doktor, bir başka #9 şinde Rüstemi görmüş ve onun ” yarı vücudu ile karısınm bir ay” da olmadığını nazarı dikkate rak, hastanın evvelâ muvakkat " müddet için tecridini yani kocsfl bir arada yatıp kalkmamasını ye 4 tâ geceleri bile bir odada yi n masmı tavsiye etmişti. O gün Rüstem evde yoktu. Doktor bundan sonra hasi 4 günde iki defa soğuk su ile masını ve kuvvetli gıda alarak h nirlerini bu suretle olsun teda"! mesini tavsiye ederek çıkıp git” ti, Bekirof kendi kendine dü ” dü: — Tatbiki kabil olmıyan * nunane tavsiyeler... i Böyle güçlü kuvvetli bir deli”, Iı, Fatma gibi bir pilici gecelefiği dasında yalnız bırakıp ta, uyu tavuk gibi, başka bir odada * mi? Doktorlar da aklına geleni siye ederler.. Tatbiki kabil mir ğil mi? Burasını hiç düşünmö Fatma benim karım olsa, Alis”. saklıyacak değilim ya, ben de“ ılık nefesini göğsümde d ; u azdım. dg ği pe Z — Feriha!,.. Feriha!... diye Demek ki demin fotograflar de geçirdiği heyecan, palmın kelime üzerine düşüşü... O Hep hiç oldu?.. Her halde, delikanlı, bü buhran geçiriyor... Büyük bir pacaktır... Gene: — On dakika sonra oradayı“ ye inliyor. Erci Behzadis!.. Dimağında müthiş bir fikii saplı olduğunda şüphe yoku On dakikayı daha kısa bir indirmek için, alını mahmuzlay©”” Va: — Otomobile ya yetişm diye heyecanlanıyor. Mutlaka Eyim... Erci! Erci... Otomobile yetişip te ne Y/ Erciye yetişip te no olacak?” gif Ert of Sad, gazeteci 4 Gospodin ve daha diğer çetecilİgiil sin Raşidin ve Muammerin d peşinden şimdi geçmekte olduğ” goktandır katetmiştir. Bu kafile, otomebilin yol/”* miştar... 4 mes” ( v 2 i ge vg ITITP ma FAS SABRET SEE .# PEMİIL