A eee A Bir balık avı HABR'in hikâyeleri Düşmanlar Eskişehirden öteye geçmişlerdi. Sakarya kıyılarında gece gündüz kanlı muharebeler o- luyordu. Baştan başa harabe ha- lini almış bu geniş hıtta üzerinde hava, daima kan, duman, barut ve infilâk kokusu ile meşbu gibi ıdı. Sarıköyde artk serçeler bile na- diren saçaklara konuyorlardı. A- haliden hemen hiç kimse kalma - mıştı, Kalanlar da birer birer milli mücadeleye iltihak ediyor, yahut sefzlet ve açlıktan ölüyorlardı. Pantoflacı esnafından Mestan Zado Abdülbaki Efendi çoktan dükkânını kapamıştı. Bir sabah, kasabanın hericindeki tenha yol - larda, dalgın dalgın, meyusane do şirken eski dostu Husrev - Beyle | avsılaştı. Husrev Beyle, harpten çok ev- vel, Bozan gölü sahillerinde tanış- ardı. Abdülbaki Efendi oraya | giderdi. | m sahilde bu yeni av merak- | k balık avlamıya EBir g a rast gelmiş, evvelâ sade ar- iktan baslıyan - dostlukları, ş yavaş çez kuvvetli bir rabı- ta halini almıştı. Ondan sonra artık daima bera- ber balık avma gider olmuşlardı: Haftanın muayyen bir sabah erken buluşurlar, takrmları ellerinde, sigaralarını tüttüre tüze, ve yürüye yürüye sahile iner- er, küçük bir sandala 1ssız adaya geçerlerdi. Bozan gölünün ücra ve hüzün- lü sahillerine çok yakım olan bu ıssız ada, balık avma elverişli ol- duğu kadar, çok güzel, şairane bir yerdi. Ah, orada, yanyana ayak- | larını suya sarkıtarak, ve tatlı tat- İr konuşarak, ne unutulmaz, soh - tüt- pet ve istiğrak saatleri yaşamışlar- dı. Eski bir mülkiye memuru olan bu Husrev Bey de ne can bir a - damdı! Sözü ve sohpeti dinleni- yordu. Uzun av saatlerinde — tatlı fıkralar anlatarak arkadaşını gül- dürür, bin bir lâtife mevzuu icat ederdi. Senclerden sonra, şimdi bu ka- | dar acıklı şerait dahilinde buluş- tukları zaman, gözlerinde tahassür ve elem yaşlarile yekdiğerinin elle- | rini sıktılar: — Yahu, nedir bu inkılâplar?!.. — Sorma birader, meğerse alb- nımızın ne kara yazıları varmış! — Evet, hakikaten biz Allahın çok isyankâr kulları imişiz. Ve Abdülbaki Efendi arkadaşı- nın kulağına eğilerek, inler gibi bir sesle ilâve etti: — Ben artık her şeyden ümidi- mi kestim. Husrev Bey de endişeli görünü- yordu. Maamafih arkadaşını tesel- li etmek istedi: — Cenabı haktan ümit kesil- mez, dur, bakalım, ayinei devran daha neler gösterir azizim, dedi. Sonra kendi basit telâkkilerine göre, hâdisatı inceden inceye tah- lile çalışarak yürümeğe — başladı- lar. Bu teşrinievvel sabahında hava gayet güzeldi. Güneş, gökyüzünü kaplıyan bulut parçaları arasında parlıyor, hafif bir meltem rüzgârı yapraklarını dökmüş ağaçların ku ru dallarında hışırdıyordu. Man - zara onları yavaş yavaş maziye — kendi hatıralarına doğru götürdü: F — Balık avlarımızı hatırlıyor musunuz Husrev Bey? — Hatırlamaz olur muyum a - zizim! O günler hiç unutulur mu? Bir an oldu ki Husrev Bey dik- katle arkadasının — gözleri içine gününde | baktı. Bir şeyler söylemek istediği anlaşılıyordu. Fakat yutkundu, kı- zardı, ve söyliyemedi: — Oraya gitmediğiniz çok olu- | yor mu? — Sizden ayrıldıktan sonra bir daha gitmedim. Sustular. Abdülbaki Efendi ar- kadaşınım dili altında bir şeyler gizlendiğini anlamıştı. Fakat sor- mağa cesaret edemiyordu. Onun kendi kendine açılmasını bekledi. Nihayet Husrev Bey tereddütle başını kaldırdı: — Şey... Bugün oraya gitsek... Ne dersiniz?.. Abdülbaki Efendi böyle bir tek- KFf karşısında kalacağını tahmin etmişti. Sefalet ve ümitsizliğin bir kâbus gibi her tarafa çöktüğü bu zamanda, kendilerini bilfiil mazi- ye, o mes'ut günlere —velev mu- vakkaten— götürecek olan bu teklifi hem hicap, hem de meser- ret hislerile karşıladı: — Nasıl olur, bilmem ki Arkadaşından kolayca muvafa kat göreceğini anlıryan Husver B. artık coşmuştu: — Pek âlâ olur! Felekten bir gün çalarız vesselâm.. Ve izahat vermeğe başladı: — Bizimkiler kasabaya bir saat mesafeye — yaklaştılar. Karakol hattının en nüfuzlu zabiti benim dostumdur. Memnu mıntakayı on- dan alacağımız parola ile kolayca geçeriz. — Peki ya düşman?.. — Düşman Sakaryanm öteki sahilinde, Bozan gölünden çok u - zaktır. Zaten orada akşama kadar kalacak değiliz. Dahü'tüz tetmillrü müvakişa ettikten sonra programlarını yap - tılar, Ve takımlarını almak üzere kasabaya döndüler. Husrev Bey bir hayvana — atlı- yarak bir saat ötedeki Türk kara- koluna gitti. Arkadaşmı gördü. Kumandan bu garip — müracaati hayretle karşılamakla beraber sui telâkki etmedi. Gülerek iki avcı- nın eğlenmesine müsaade göster - di. Olta ve kamışlarını hâmilen memnu mıntakaya dahil oldukla- rı zaman takriben saat on bir var- | dı. Verdikleri parola sayesinde ileri karakolları zahmetsizce ge- çerek, Sakarya sahilleine kadar u- zıyan geniş ve bali araziyi takibe başladılar. Tek tük çıplak kiraz a- gaçları ve hüznengiz tarlalari- le bu mıntaka, şimdilik tamamile müemmen görünüyordu. —Husrev Bey, Kurt boğazı denilen korkulu geçide hâkim tepeleri gösterdi: — İşte düşman oradadır, yordu. Bu kelime Abdülbaki Efendiyi titretti: —Düşman!.. Vakıâ düşman orada idi. Ora- dan inerek, sık sık Türk köylerine taarruzda bulunduklarını, ahaliye türlü işkenceler yaptıklarını, her di- tarafı soyup soğana — çevirdikten yakıp yıktıktan sonra tekrar - tek- rar bu korkunç tepelerin arkasına | tahassun ettiklerini — biliyorlardı. | Şimdi, iclerinde büyüyen korku ve | evhama bu hâdiseleri hatırlamış | olmaktan mütevellit şiddetli — bir | kin ve nefret karışıyordu. Husrev Bey emretti: — Haydi yola, vakit kaybetmi- yelim! Her ihtimale karşı, avcı hattı- na yayılmış askerler gibi, yerlere sürünerek, gölgeleri örtmeğe elve- rişli sıkı fundalıklar arkasına sak- Fıkra müsabakası Eniyi, en güzel fıkraları bize gön- dereceklerin yazıları; burada neşredi- lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- maması, seçme olması ve — okunaklı yazılması lâzımdır. 234 — Üç olsun Ramazandan bir gün evvel, ak- | şam üstü bekçiler, davulla rama»- zanı ilân ederken bir kahvenin ö- nünde oruç ve namazla — alâkası olmıyan biriyle alay ediyorlar- mış: — Ey Mehmet Efendi! İşte ra- mazan geldi, yarın oruç var ya in- şallah!... — Tabit, ben zaten her sene ra- mazanda bir gün başından bir gün de sonundan tutarak ortasını dost- lara bırakırım.. Bu esnada oradan geçmekte o- lan bir bektaşi: — Be mübarek adam! Bari bir gün de ortasından tut ta üç olsun. Belki ahrette icap ederse önüne bir sıfır kor, herkesle beraber ©- lursun. der, 233 — Kim yatar? Fi tarihinde Pariste bulunan üstat Ahmet Haşim Bey oradaki Türk futbolcularını Perlaşez me- zarlığındaki şair Hanri Dörenye- nin mezarına götürüp der ki: — Ey aziz Türk gençleri, bilir misiniz burada kim yatar?.. O zamanki futbol federasyonu reisi sanisi Bürhanettin Bey de şu cevabı verir: — Kim olsa yatar. Mübarek, mezarlık değil âdeta çiçek bah- çesi... Aksaray: Hasan Basri Kibritten şikâyet Son günlerde, kibrit kutularım- daki çöp adedinin noksan bulun- duğu hakkında şikâyetler olduğu yazılmıştı. Şikâyetler devam et- mektedir. Bazı kibrit bayileri, kutulardan eksik çöp çıkışmı, fab- rikadaki çöp doldurma makinele- rinin iyi idare edilmediğine atfe- diyorlar. eli Kaos Ercüment Behzadın bu güzel eseri yarın piyasaya çıkıyor. Bü- tün okuyuculara tavsiye ederi: Gidilebilccek | eğlence yerleri ; SİNEMALAR : IPEK: — Hulya peşinde MELEK: Ben bir melek değilim. ALHAMRA: Karım beni aldatırsa.. SARAY: Kocasız kadımlar. Sahne- de: Edvardo Bianko. Nil Haydutları Dünyayı $ dolaşan şarkı TURK: Altın arıyan kızlar ASRI: — Evlenecek kızlar ŞIK: — Kadın ve kumar, Kara yılan. ŞRK: Çingene kızı ALKAZAR: Vahşi orman esrarı HILAL: Beyaz rahibe ALEMDAR: — Fedailer alayı YILDIZ: — Şeytan kardeş MILLI: — Macar Marşı MILLİ: — Sahte fahişe KEMAL BEY: Gece hâkimi FERAH: Volga kızı TAN: (Şişlide) Tali kuşu SUMER: lana saklana ilerlemeğe başladı - lar. Dar bir keçi yolu onları sahile götürdü ve derhal sazlar arasına :Zkııldulır. Husrev Bey — kulağını prağa koyarak etrafı dinledi, Ci- varda ne insan, hattâ ne de — bir hayvanın yürüdüğüne delâlet eden en hafif bir gürültü Y Nakili: — M Faiz —Devami Yarıma. Tki Postası 21 Nisan 1934 — Pratik Hayat Bilgisi Hayatta müuhtaç olacağınız ameli malümatı kolayca Ööğreniniz d0 Nakıl ve tercüme hakkı mahfurdur Yazan: . Gayur Cumartesi, çarşamba günleri çıkar Aspirin ASPIRIN — Salisilasetik hamız- dır. Hamızi tavda beyaz iğneler halinde tebellür eder. Dahilen hummaya, gri- be, romatizma veya yarım baş ağrısı e- lemlerine karşı kullanılır. Ekseriya ve- remlilerde dağma terletir. Istimal mik- tarı ellişer santigramlık kaşelerden bir ilâ üç gramlık alımır. Çocuklara yaş başına on ilâ yirmi santigram verilir. Ihtiyatla kullanmalı çünkü böbreklere zarar verebilir. Arnıka ARNIKA — Avrupanın cenup kıs- mandaki yüksek dağlarda Alplarda, Pi- renelerde bulunur. Çiçeklerinden tıpta istifade olunur. Bu çiçeklerde reçine, bir esas yağ bir de arnistin — isminde hususi madde vardır. Cümleyi adaliye ve cümleyi asabi- yeyi tehyiç eder. Arnika — alkoolası veya tentürü bir sukut veya bir darba- dan husule gelen - sarsıntılarda —hari- cen kullanılır. Beş gram arnika çiçe- Bi bir litrede kaynatılarak dâhilen münelbih olarak kullandlır. Vülnerer de dikleri likörde arnika da vardır. Apyol APYOL — Anber sarısı, züyuti, kuvvetli kokulu, sert tatlı bir mayidir. Maydanoz tohumundan elde edilir. Hıfzıssıhada kullanılır. Hayız de- minin muntazam zamanlarda gelmesi- ni, rahim sancılarının durmasını temin eder. Eğer hamilelik ihtimali varsa kul lanılmamalıdır. Beheri — yirmi beşer #antigramlık kapsül halinde — günde yirmi ilâ altmış — santigram — alınır. Apyolin tebellür etmiş bir — cisimdir. Maydanoz tohumundan istihaal olunur. ilâ on santigram miktarını at nr, — a ö Antıseptik ANTISEPTiK — “Müzadı taaffün,, başlıca antiseptikler şunlardır: Ağız için: Sabun, binde bir nisbetin- de formal, yüzde bir kloral, — 4000 de bir asid timik, binde bir — nisbetinde fenosalil, oksijenli su, salol ve kömür tozu, sulu ispirto . Mi 6 Yanıklar Evvelâ binde on iki asid pikrik ile işba edilmiş — mahlülle mahalli banyo yapmalı. Sonra bu mah:- Tül ile ıslanmış gaz bezinden kompres- ler koymalı, gaz bezinin üzerine iârofil vatka pamuğu koymalr ve her dört ilâ sekiz günde değiştirmeli . Fistül, adenit, soğuk — çibanlarda: Kâfurlu naftol, kâfurlu salol, ıyodo- forme eter, klor çinko . Göz içleri için: 20000 de bir biyo- dür dö merkür veya on binde bir oksi- siyamür ile yıkamalı , Burun içi: Vazelin, rezorsin veya mantollu yağ . Barsaklar: Süt rejimi, Ingiliztuzu müs | hili, kalomel, kaynamış su ile ihtikan, mayalar, lakto basilin — tahammürler, lakteol, laktokol, anteroseptil, salol, benzo naftol, nebati kömür. Kadın azaları: 4000 ilâ 8000 de bir nisbetle mahlül halinde permanganat dö potas, 8000 de bir süblime, binde 4 mikrosidin, binde on — kibriti — nihas, “Sülfat dö küivr,, bir gram yod, — iki | gram yodür ve 300 gram mukaddar su- dan mürekkep gram mahlülü, binde 0,25 nisbetinde formol mahlülü . Kulak: Onda bir nisbetinde fenik- li gliserinden bir kaç damla akıtmalı. Deri ve yaralar: Yodol, dört bin- de bir nisbetinde yodoform, — aristol, dermatol, salol, oksijenli su, kangren- ler için binde 0,50 ilâ bir — nisbetinde permanganat dö potas, biride üç ilâ beş nisbetinde mikrosidin, binde bir sübli- meli Van Siten likörü, binde beş nisbe- tinde oksiyanür, — “200 gram vazelin ve hir gram yodoform, 0,50 gram asid fenik, 4 gram asidborik, — 0,10 gram süblime, beş gram antipirin, üç gram salol ile yapılmış köklü pomadası,, elli derccci hararette kaynamış su ve bü* husus tentürdiyod . Alkool ALKOOL — Alkooller tahammüf edecek usaresi olan nebati maddelerif taktiri ile elde edilirler. Bazı meyva” larm ve bahusüs üzüm, elma ve erik posası alkool — istihsaline — müsait” tirler. Hububattan, patates, pancüf ve melastan dun derecede alkool elde edilir. Yegâne kullanılacak alkool şaraptan clde edilen alkooldur. Bunâ yüzde altmış altı alkoollü olacak olur" sa ispirto denir. Şarap ispirtosunda tohum ispirtosU karışık olup olmadığını anlamak içiti — bir miktarı kaynamadan ve içine 30" | kulacak kibrit alev yapmayıncıya ka” dar isıtmalı, eğer ispirto safsa kalaft suyun tadında hafif bir şarap hamizli" Gi tadı duyulur. Ve kaynamış şarap gibi kokar. — Eğer ispirto karışık ist tat acr olur. Koku da çirkin olur. İs- pirtoya biler, zencefre gibi bir şey ilâve edilerek tat verilmiş olup olma” dığını anlamak için müsavi — miktardâ mütekâsif hamizi kibrit “asid sülfürik» ile karıştırmalıdır. Eğer ispirto safst beyazlanır. Içinde ne kadar fazla ee |e nebi maddeler varsa rengi © kadar ke* (4 yu olur. Konyak yapmak için yetmiş iki de“- | V, recede ve lezzeti gayet iyi ispirto al* malı. Her iki litre suya beş gram o* mak üzere kapilyer koyarak kaynatma” lı, kaynamış suyu süzmeli vo her "&i litre için iki yüz elli gram şeker koy” malı, bu kaynamış ve süzülmüş suyt derecesi 72 den 50 ye ininciye kadaf | ispirtoya karıştırmalı. Mayie bir kaf parça beyaz ve taze çam odunu koj” | ymalı, Ispirto hafif bir reçine tadı ıl almaz çişeler alıtarına eimeli. “veldem bitaz karamela ile venk verti te mümkündür. Elma, erik şaraplarilt üzüm cibresinden yapılan konyaklardA bir tat bozukluğu vardır. k Bu nevi konyaklar elma, erik Px ve cibre şarabı. yapılan memleket” |1, lerde istihsal olunur. Ispirto mutfak* larda kesretle kullanılır. Aşçılar elleri" Py | n ta & | ne bir miktar damlatıp uğuşturarak kö kusuna bakarlar. Güzel bir koku neşre” derse iyi demektir. Bütün likörlerit yapılışmda ispirto vardır. İ_nıinnıııın iyi olması için alkoomet” ve ile 90 dereceyi gösteçmesi, 80 santi” gratta kaynaması, renksiz olması, ya” h rım bırdrlı suda bir kaç damlası içilir” se hususi bir taamı olmaması lâzımdı”" Bazı üsüller — Ispirtodaki suyu Ç" karmak: İspirtoya iyi cinsten bir patf' jelatin sokulur. Jelatin suyu çeker ispirto serbest kalır. İ h ı | Ispirtanun zenginlik derecesini bal | mak için: Ispirtoya bir parça filitre kâ” ğidı batırılır. Kâğıt islannıca çıkarıld” rak ateşe tutulur. Eğer ispirto yandık” —4 tansonra kâğıtkolaylıklayanarsa ispirt 80 dereceden fazla demektir. Eğer k#” P| lay yanmazsa ispirto 75 ilâ 80 dereet |. dir. Eğer kâfıt yanmazta — Hpirtefi İ dereceden az demektir. ş Ikinci usul: Ispirto'dolu bir kastif |. bir kaç zerre barut konur. — Ispil tutuşturmalı. Eğer safsa yanar ve . Ş rut tutuşur. Eğer içinde su varsa ber rut tutuşmaz . ha (Daha bitmedi) et dramaimimü ee Sokak köpekleri öldürülüyor Son günlerde — şehirde köpeklerinin fazlalaştığını sokak & belediye, itlâf ameliyesine 9"’ ' miyet vermeğe — karar vermi! Mücadele heyetleri şehrin lıN' rafında gece ve gündüz — dol caklar köpekleri nhirlıye% dir. Zehirlenen köpekleri y ve saire ile kurtarmağa çılıP' ceza göreceklerdir.