E—?”"ı. DÖ Hakikt vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan Kadri CEMiL 18-4-934 Geçen kısımların hulâsası Mütarakeden sonra İstanbulda A- nadolu lehinde ve aleyhinde çalışanlar vardı. Bunlar yorulmadan, bıkmadan mütemadiyen çalışryorlardı. Leyhte çalışanlardan bir grupun içlerine aldık- Jarı Tlhami ismindeki genç Glatada l Ariyan hanma tercüman diye yerles- mişti. Park eğlencesinde tesadüf et- tiği Fatma Nüshetle aralarında Bir se- vişme uyanıyordu. Diğer taraftan ev sahibinin oğlu Fatma Nüxhete Şahin kehyanın kahvesine giderek onunla ve arkadaşlarile temasa geçmiye çalış- mıştı . Bu adam uzun bir müdavemetten sonra, Şahin ile anlaşmıya çalışmış; fakat ,Kâhyanın arkadaşları tarafım- dan yüz verdirilmemişti. Kâhya atlat- mıya çalışıyordu. — Sizden şüphe etmezler, On- larm niyeti yalnız beni yakalamak tır. Siz burada durun.. Ben aşağı- ya ineyim, dedi. Nur ve Muslihuttin Beyler Kâh- yanın bu sözüne cevap — vermedi- ler. Kâhya, merdivenlerden ağır adımlarla aşağı indi. Köşelerde birer put gibi oturanların gözleri esnedikçe çıtırdıyan merdivenlere dikildi. Şahin Kâhya, hiç bir gayri tabi- $lik mevcut değilmiş gibi kendi işiyle meşgul göründü. Ayni — za- manda da gözleri, kalabalık - için- | de kendine Anadoludan gelme sü- | sünü veren adamı aradı; fakat gö- : lndıvı"iı.ğg.)yımndı bekliyenle- rin otuz, otuz beş kişiden eksik olmadığını tahmin etmişti. Bu adamlardan merdivene ya- kın duran birisi Kâhyaya doğru yaklaştı: — Şahin Kâhya sizsiniz değil mi? —Evet; bir şey mi istiyorsunuz. — Mübdüriyete kadar gelecek - siniz.. Yukarıdakiler kimlerdir? Şahin Kâhya: — Müşteriler. — Buyurun.. İki arkadaş - sizi müdüriyete kadar götürecektir. — Müdüriyete gidecek bir ka- bahatim yok. Sebebini — öğrene- mez miyim? — Biz de bilmiyoruz; elbette orada söylerler. — Bir dakika müsaade ediniz | de, şuradaki işlerimi halledeyim.. | Her hakkı mahfuzdur Adamcağız iyi bir zamanına * Tefrika: No. 8 | rabilirlerdi. Tefrika: 85 rastlamış olacak ki: — Pek âlâ, beş dakikada her - şeyini halletmelisin.. — Çalışırım, (35) polisin yetmiş gözü Şa - hbin Kâhyanın üzerindeydi. Hep- sine de Şahin Kâhyanm kaçabile- cek kabiliyette bir adam olduğu söylenmiş olacaktı ki, Şahinin bü tün hareketlerini takip ediyorlar ve onu gözden kaçırmıyorlardı. Kâüâhya, kendisini müdüriyete götürmek üzere böyle otuz beş po- Tisin kahvesine gelmesinden âde- ta ürkmüştü. Bu gidişin iyi netice- ye varmıyacağımı kestirir gibi ol - muştu. Fakat bu dakikada artık iş işten geçmiş bulunuyordu. Ocak ta çalışan Şükrünün yanma gitti ve çok yavaş bir sesle: — Eve haber ver, görüyorsun beni götürüyorlar, dönüp dönemi- yeceğim şüphelidir. Yarına döne- mezsem beni arasınlar.. Nurla Muslihuttine haber ver; ortada görünmesinler, dedi. Bu ara, kendisini müdüriyete | davet eden sivil polis yaklaştı: — Ancak işlerin hakkında gö- yüşebilirsin Oldakir büşkarile. |Bu genci de götüreceğiz. — Benim haydi bir meselede alâkam var diyelim, fakat bunun nesi var.. — © çok kalacak değil, hemen müdüriyetten geri döner. Ona da bazı şeyler sorulacak. — Dönecek mi? — Bilmem, fakat zannederim. — O halde, eve bir başkasile haber göndereyim. Gece eve döne- mezsem merak ederler. — Bir başkasile haber gönder. — Pek âlâ... O halde müsaade edin de komşulardan birine haber vereyim; eve gidip söyleyiversin- ler, — Giderken söylersin.. Kâhya, çekmecesinden o gün- kü hasılatı alıp cebine indirirken işi şakaya vurmuş: — Ne olur ne olmaz.. Serde belki aç kalmak ta vardır. Cepte beş on kuruş bulunsun demişti. Kâhya hazırlandı. Dışarıya çıktı. onu peşinden giden — (35) polis arasında görenler bir Lan- dronun yakalandığı kanaatine va - Evine komşusunun Her hakkı mahfuzdur Aşk, macera, kahramanlık ve siyaset romanı Müellifi : ( Va - Nâ ) Geçen kısımların hulâsası Balkan misaktı için Türk sefaretinin tertip ettiği bir balodayız... Kalbinde büyük bir intikam bissi besliyen ve si- | lâh fabrikalarıran n:ümessill Ert of Sad tarafından telkin altında tutulan Muh- | sin Raşit Bey, can düynanı Erci Bek- | zadisin karısı ile konuşüyor. tinize gelmişti.. Fakat o, bütün fecayi- in aleyhtarı olmuştur... Kocam, tam mânasile mert bir askerdi... Ben do za- ten ona bu hasletleri ,ıaiıdn gönül verdim... Atinadaki bütün W"' cemiyetlerin azasıyım, beyefendi.. Orn- rümü yefkat işlerine hasretmişimdir... Fakat, kocamm bu meziyette beni kat kat goçtiğini O, Anadolu 4 KTMSR işgali esnasında, milletdaşlarınıza elin- den gelen her iyiliği yapmış, pek çok ailelerin felâketi önüne geçmiştir... Er- ci Behzadis, iki milletin o zamanki düş manlığı arasında beliren, diyebilirim ki, ilk sulh unsuruydu!.... Muhsin Raşit, put gibi dona kal- maş, dinliyordu. Bu kadın, kendişile a- lay mı ediyordu?... Madam Bedi Behzadis devam edi- yordu: — İşte kocam, bu sulh fikrile, insa- niyet ve şefkat hislerile ötedenberi za- ten şöhret kazandığı için, sade benim değil, aynı zamanda devletin de dikka- tini celbetti. Zabitlikten istifa etti, lisine hariciyede mühim bir va- verildi. Şimdi, Erci, tam yerini ö ösbrüer —— a aa | HABER — Akşam Postası Tariht Tefrika: 21 Geçen kısımların hulasası Esirci Ali Baba, Kafkaayadan getir- diği bir sürü kızdan, Süleyman paşaya, birini bile beğendirememişti. Fakat pe- şinen aldığı bin altma mukabil, Kaf- kasya valisinin şatosundaki mutena çer- kes dilberini kaçıracağını vaadetmiş- tir. Zaman, Sultan Mecit zamanıdır. (Esir ticareti) Avrupada yapılan bir koöngrede menedilmiştir. Fakat esirci Ali baba, her tehlikeye rağmen bu kı- zı, birçok diğer kızlarla birlikte Rus- yadan Istanbula kaçıracak.. Ancak bir korkusu var: Çar Nikola... Ali Baba, Kumkapıdaki mabhzenin- deki saklı esir kızları hadım bir deli- kanlıya bıaktıktan sonra Kafkasyaya gidiyor. Hadım delikanlı Ferhat, çok genç- | ken, Esirci Ali Babanın hryanetine uğ- ramıştır. Genç, bundan intikam alma- yı düşünüyor. — Sana göre çok iş var, oıııl" Istersen şimdilik benim mağazam- da da çalışabilirsin! Ahmet, deri taricinin bu dosta- ne sözlerinden çok memnun ol - muştu. — Teşekkür ederim, İsmailof! dedi, Bir iş araştırayım da, bula- mazsam, senin yanında çalışırım. .. * >R V —i Ahmet bir sabah otelde İsmai- lofa Tiflisin güzel kızlarından bahsediyordu: — Buraya geldiğim gündenbe- ri, gördüğüm kızların hiç birisi haşuma gitmedi, İsmailof! Hal- buki, esircilerin İstanbula getirdi- ği Gürcü ve Çerkes xızları arasın- da öyle güzel ve cana yakın olan- ları var ki.. — Sen İstanbuldaki satılık ca- çocuğu ile haber gönderdi ve doğ- ru polis müdüriyetine getirildi. Kâhyayı, önce polis müdürü Hasan Tahsinin yanma çıkardı - lar. Fakat nedense mütareke dev- rinin bu namidar vatan haini ona bir tek sual bile sormadı. Yalnız: — İfadesi alımsın! Emrini ver- di. Kâhyanım isticvabı tam üç sa- at sürdü. Bu müddet zarfında ken disine sorulan suallere cahilliğine rağmen pek diplomatça cevaplar vermişti. Her suali: — Bilmem.. Haberim yok.. Ben ne bileyim.. Tanımam gibi kestir- me karşılıyordu. kaalım (Devamı vaz) Yunan siyasileri arasın- dı.'l'ibııiıldhiıı-ldllhr h yaratıcılarındandır... Ve, lâkırdı arasında, şunu da ilâve ettiz — Hattâ, bu gece bile, baloyu bı- rakarak, geç vakit otomobille Atinaya gidecek... Venizelosu Balkan misakı a- var.. Onların Atinada bir rezalet çı- karmamaları için, teşebbüste buluna- “— Erci Bohzadis sulhperver ha?.. diye dişlerini asabiyetle sıkarak düşü- nüyordu. O, Türklere karşı şefik, ra- hün dayranmış ha?.. Ah, istilâ esna- sında onun gibi zalim insan var mıydı acaba?... Onun bize yYaptığını kim yap- mıştır?.. Yılanın başı oydu...., sin Raşidin hayalinde Oynanan vı ha- tıralarına ait faciaya teşkil |, ettir — k 18 Nisan 1934 18 Nisan 1934 Müellifi: Jshak FERDİ — riyeleri yakından gördünmü? — Görmez olur muvyum? Bun - lardan birini bedava olarak evime | delikanlıdır. bile kaçırmıştım. — Bedava olarak mı?! — Öyle ya.. Parasız ve zahmet- siz olarak bir Çerkes dilberi ele ge- çirmiştim. Bu çok meraklı bir hi- kâyedir, İsmailof! Anlatsam gül- mekten bayılırsın ! İsmailof bu meraklı bahsi kur- calamağa mecbur olmuştu. Deli- kanlıya sordu: — Seni dinliyecek vaktim var, oğul! Anlat bakalım şu — meraklı hikâyeyi.. Ahmet, elindeki boncuk tesbihi | sallıyarak anlatmağa başladı: — İstanbulda esirci Ali baba is- minde gaddar bir adam varmış. Süleyman Paşaya Rusyadan yeni | bir kız getirmek üzere Tiflise git- miş. İstanbuldaki satılık kızları da, çok itimat ettiği Ferhat isminde bir delikanlıya emanet etmiş. Hal- buki, bu Ali baba denilen herif, | küçükken Ferhadı hadım yapmış. Ferhat benim arkadaşımdı. Onun- la işi uydurdum... İIsmailof gözlerini açarak: — Fakat bu bir namussuzluk- tur! dedi- emanete hiyahet — olur mu? Ferhat denilen delikanlı, &5- kiden hadımlığını bilmiyor muy- | du? Ahmet soğuk kanlılıkla cevap verdi: — Biliyormuş ama, bu fenalığı kendisine kücükken kimin yaptı- | ğgını bilmiyormuş. x — Sonra nerden ve nasıl renmiş? — Kendi maballesinde bu sır- rı bilen bir ihtiyar anlatmış. — Bu bir iftira olsa — gerek, o- gul! — Niçin iftira olsun, canım?! Ali babanın Rusyaya gitmesile bu sır meydana çıktı, İhtiyarın ağzın dan ben bile dinledim, Ali baba çok canavar bir adammış. — Peki sonra ne oldu? — Buralarını bırakalım, Isma- ilof! Ben sana işin eğlenceli tara- fını anlatayım da gül! — Bunda M ne var? öğ- Ferhat çok namussuz. bir adam- T Kulma aisml Forlük y | benim çok samimi bir arkadaşım- dır. Nıuıunıg—lım,oııh ae vaz. geçmiş ve kendi tabii ve milli hudutla. rı içinde ziraatla, kendi emeğile yaşa. ©.. Nişanlısı Feriba ile istikbale dair planlarını yapmışlardı... Kendi toprak- larını, civardaki köylü için, adeta — bir mumune çiftliği haline getireceklerdi... Etrafa doğru vazgeçerek, bütün kuvvetini kendi içine sarfedecek Türkiyenin çok sağlam bir hüceyresini teşkil edeceklerdi. Ttilâf devletlerinin ergeç makulüi anlıyacaklarmı ve tabiati cebreylemekten vazgeçerek mütareke sulhnameyi ileri süreceklerini düşünü- yorlardı... Hakikaten de Vilson, meş- hur on dördüncü maddesile bizi koru- mamiş miydi?... İşte bu zihniyetle, yeniden yaşamı- ya hazırlanmışken, bir gün, ortalıkta, müthiş bir haber bomba gibi patladı: *Yunanlılar Izmiri işgal etmiş.... Ne Ferihanm, ne de Muhsin Raşi- İla zti dimden ziyade güvenirim. Sen İve benden çok daha namuslu — Ali babanın bıraktığı kif ra iyi bakıyor mu acaba? — | — A babacığım, bundan ne?! Iyi bakmış.. Fena , Bu cihet ne seni alâkadar edefi” de beni. Ferhat buy sırra vâkıf #” ca Ali babadan intikam almak ” dasına düştü. Evvelâ kızlart” bir kaçını ucuz fiyatla zengin * naklarına satıp parasını başladı. A İsmailof hiddetinden | oturamıyordu. İ Ahmet safiyetle sözüne d etti: | — Bu kızların içinde çok bir Gürcü dilberi vardı.. Bu da ben aldım. — Sen mi aldın? Bari de; verdin mi? — Ne münasebet?!.... bile vermedim, Ka — Bedava ha?!.. M — Elbette... İşte hikâyenin * latmak istediğim tarafı burast Kızı alıp eve getirdim. Her $' sabahlara kadar vur patlasın.. * oynasın.. Öyle güzel eğlenif öyle tatlı vakit — geçiriyorduk' Gürcü dilberi beni çok - sevi; ve serbest kaldığı için, bana * bağlıydı, İsmailof! Ali baba Bir canavarın elinden kurtuldu$ nu düşündükçe ve günler geçti beni eskisinden fazla — sevmi| başlamıştı. Z v — Bu ahlâksız herifin i cürme sen de iştirak ettin dem” Yazık Ahmet Bey.. Ben seni © dürüst ve namuslu bir - delik zannederdim! İnsan kendisin€ olmıyan bir şeye nasıl el w Ahmet gözünün ucu ile bak#” gülümsedi: ğ — Kendisine ait olmıyan z28" hi kızları aile yuvalarından kaf” rak yüksek fiyatla zenginlere tan esirci ne hakla ve ne onlara el uzgtmışsa. Biz de ö zattık. Biz de öyle yaptık, İ lof! Üstelik biz o zavallıları retten kurtardık.. Yer altın yer yüzüne çıkardık.. Serbest raktık. Onları ışığa ve dünya: vuşturduk. Bu bir iyilik de İımıılof’ (Devamı vear) havı nu aldı.. — Yun Serliyardei Kopulan focyllia. kulaktan kulağa, onlara kadar gı du ... Yok, hayır!.. Koyun gibi boğâf' mıyacaklardı!... Memleketlerine *") murdan sonra üreyen gür yakk gibi, milli kuvvetler beliriyordu. Mf sin Raşit te, Beşpmar ve civar vi teşkilatlandırdı... Fakat, yi telerini bile adam akıllı kurmak y tını bulamadan, Yunan ordulaı | arruzuna uğradılar... a Anadolu haritası gayet Bakarsınz, Marsilya şehrinin m göstermek için ne irilikte bir taPfiğ yapılmışsa, Ankaranın şimal t g na da Yabanabat diye o bü3 bir işaret kondurulmuş... “Işte b bir şehire geliyorum!,, dersinize | buki, katır şırtında dağ taş B lerce gittikten sonra vardığınız kiz barakalı ve bir tek camili bir met konaklı ve bir karakollu bir kidir... “Yabanabada ne kadar "j diye sorduğunuz vakit: “Işte bWT Y derler... Şaşmamak elden gelme/” , ğer şaşılacak şey de, Beşpınar $ mur, kalabalık, şipşirin b?'ı Gl o 1 p