Erkek, kadına hayretle baktı. Mucizeyle karşılaşmış gibi — şaşır- mıştı. Söylenmeğe başladı: — İmkânı var mı? Siz misiniz? Siz misiniz? Evvelâ benzettiğimi sanmıştım, Lâkin, otelin defterine baktım. Sizmişsiniz: Abidin Paşa hafidesi... Melâhat Hanım.., Melâ- hat... Melâhat... Geri geri sendeledi... Lâkin, genç kadın hareketsiz duruyordu. Gerçi o, Abidin Paşa hafidesiydi ama, Melâhat değil Meliha Muhatabma bakıyordu. Bu ada- mın Mehmet Kâmil Bey olduğuna | emindi. Onun, nice defalar, anne- sinin albümünde resmini görmüş- tü... Kâmil Bey, ihtiyarlamıştı. Saçları ağarmış, derisi kırışmış, bıyıkları kesilmişti. Altmış yaşlarında vardı. Fakat | hâlâ güzeldi, cazipti. Demek ki, Melihayı annesi Me- lâhat sanıyordu? Benzedikleri doğruydu. Yirmi sene evvelki Me- lâhat Hanımın tıpkısıydı! Erkek, on seneden beri Türki- yede değildi. Karşısındakine bakı- yor da, hâlâ Melihayı annesi sa- nıyordu: — Nasıl da değişmemişsiniz... -diye tekrarlıyordu. Bunun üzerine, kadın gülümse- di. Dimağına bir fikir gelip sapla- nıverdi. Meliha, yirmi beş yaşında bu - lunmasına rağmen iki kere evle- nip boşanmış, iki kere de âşık de- giştirmişti. Tam mânasile asrıydı. Aşkı, “yepyeni tarzda anlıyordu. Erkek arkadaşlar arasında — büyümüştü. Erkeklerin kendisinden pek az farkları olduğu — kanaatindeydi. (Meliha, onlar gibi pantalon giy- miş ve sigara içmişti.) Kendilerile şakalaşır, yumruklaşır, firsat dü- şünce de öpüşürdü... Ayakları di- bine diz çökmüş bir âşıkın hayali, onun nazarında, harpten evvelki bir film kadar modasaı geçmiş nes- — nelerdendi. Hulâsa, aşkı, hareket halinde — anlardı... Lâf halinde aşktan habe- ri yoktu... Ve bu, büyük nakıse- sidir!... “Seni seviyorum!,, , “Ne güzelsin!,, demeği bilmezdi... Melihanın annesi Melâhat Ha- nım, zamanının en güzel kadınla- rından olduğu için pek çok erkek- lerin tapınmış oldukları meşhur bir hanımefendi idi. Onun sevişme hususunda ne dereceye kadar ileri vardığını, Meliha tâyin edemezdi, Lâkin ba- zı erkek isimleri geçtikçe, Melâhat Hanımın dudaklarında bir tebes- süm hâsıl olurdu. Bilhassa bu Meh — met Kâmil Beyden bahsedildiği vakit: — Cidden harikulâdedir! -der- di. Şimdi, Meliha, erkeğe bakıyordu: “— Hiç te harikulâdeliği yahu....,, Ve, düşünüyordu: “— Acaba, bunun diğer erkek- lerden farklı nesi var?...,, Şüphesiz, Mehmet Kâmil Bey, ne kocalarına, ne de - âşıklarına benzemiyordu. Lâkin onlar da, ha- ricen yekdiğ-rlerini andırmamak - la beraber, hakikatte birbirlerinin eşi değil miydiler? Acaba, bu, bir mesil meselesi miydi? Bugünün delikanlıları hep ayni lügati ltonu- — şuyorlardı. Yoksa genç larmı — onlara — ayni lügatçeyi ilham ediyorlardı? karşısındaki yok idi. | Spor, el şakaları... kakaya varan şakalar.. Herhalde, önüne yeni çıkan er- kekten Melihanın beklediği bun- lar değildi. Acaba eski meşhur â- şıklar, aşktan, daha mı iyi anlıyor lardı? Derken »« Hulâsa, şu esnada, Meliha, kendisini sabık sevgilisi Melâhat zanneden Mehmet Kâmil Beyin yanındaydı. Dimağına saplanan fikir, gayet mülâyim geliyordu. Erkek: — Cidden şayanı hayret! dedi.- Bunca senedir, hiç değişmemişsi- mniz... — Güzellik müesseseleri, şimdi, harikalar yaratıyor. İşte... İşte bulduğu fikir: Mehmet Kâmil Beyin hatasını tashih etmiyecek... Bırakacak: Kendisini annesi sansın... Hayır, hiç bir fena fikri yoktur. Bu ihti- yar adama âşık olması da muhte- mel değildir! Onu, tahrik — eden, sadece meraküır. Vaktile âşıkların nasıl konuştuklarını işitmek, anla- mak istiyor. — Benimle beraber yemek yer- ona misiniz? — Maalmemnuniye efendim.. Bir gecelik bir komedi oynana- Odasına çıktı. Elbisesini değiş- tirdi, bu ihtiyar adamın carşısında masaya oturduğu vakit, kalbi, as- la çarpmadığı şekilde gümbürdü- | yordu. Mehmet Kâmil Bey ne ya - pacaktı?. Ne diyecekti? Evvelâ, o kadar mühim bir şey söylemedi. Kalabalık bir otelin lokantasın- da ne söylenir? çi Çalman cazbandı dinledi: — Aman, berbat şey... -dedi.- Burada enteresan bir şey yok... İki kocasile iki âşıkı, bu mevki- de, ancak bu kırat cümleler sarfe - derlerdi. Bu ihtiyarın hareketleri de onlarmkine benziyor. Fakat, mazurdur... Daha yalnız kalmadı- lar ki... Hele kalsınlar... O zaman, bakalım, neler diyecek? Neler ya- pacak.. Yemek bittikten sonra, Mehmet Kâmil Bey, genç kadını sahile sü- rükledi. Kısmen tekerlek bir mehtap, a- | gaçları arasında şairane şairane yükselmişti, Meliha, — heyecanla bekliyor. Şimdi artık, meşhur âşı- kın tam konuşacağı — zamandır... Yaklaşacak ve bülbül gibi ötmeğe başlıyacak... Hakikaten de yaklaştı. Ağzını açtı. Meliha, onun nefesini tenin- |i de hissediyor. Lâkin, sadece: — Melâhat!... -dedi.. Benim Melişim! İki kocası ve iki âşıkı gibi... On lar da tıpkı böyle hareket ederler- di. Bu sözlerden sonra, Mehmet Kâmil Bey, Melihayı öpmek teşeb |i büsünde bulundu. Fakat, genç ka- |İ5 İ TURK: dın, kaçarak, odasına gitti. İnkisara uğramış bir vaziyette, annesile alay etti: — Demek ki, zavallının tahay- |j ae ça İEALKAZAR: Vahşi orman esrar: İf HILAL: İ ALEMDAR: yül ettiği en mükemmel erkek buy muş hi Lâkin, tazecik şunu düşünme- di: Bu Mehmet Kâmil Bey, ihti- yarladığı halde hâlâ genç rolü oy- 'ğ nayan, gençleri taklit eden, onlar gibi olmak istediği için mazinin âşıkane cümlelcrini kasten unut- muş bulunan bir biçaredir! Mialesli- /idatira Gllravva) Meli... |J # KEMAL BEY: # FERAH: Hayatı İsâ ğ TANt Fıkra müsabakası Eniyi, en güzel fıkraları bize gön- dereceklerin yazıları; burada neşredi. kecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol: maması, seçme olması ve okunaklı yazılması lâzımdır. 225 — Bebek Zurafadan hoğ sohbet ve lâti- feci bir zat eğlentilere ve düğün- lere davet edilir ve nükteli sözle- riyle herkesin neş'esini — getirir imiş.. N Bir gün gene böyle bir meclise davet olunan bu zat bir çok lâtife ve taklitleriyle herkesi güldürmüş ve epeyce yorulmuştu. Vakit ge- ce yarısını geçmiş olduğundan ha- ne sahibi gelerek: — Efendim, çok — yoruldunuz, vakitte geçti, biraz — istirahat bu- yurmanız için size bir yatak tak- dim etmek istiyorum, fakat kala- balık malâm, onların içinde olsa- nız rahat uyutmazlar; yerimiz de darca olduğundan sizin yatağını- zı bebeğin odasına yapacağız; za- ten bebeğin odasiyle yemek oda- sından başka yer de yok, — Aman efendim, çok rica e- derim. Benim yatağımı yemek ©- dasıma emrediniz. Bebeğin oda - sında rahat etmek imkânımı göre- miyorum, — Olmaz efendim, yemek oda- sında kokudan rahatsız olursunuz. Derse de misafirin israrına kar- şı —peki— diyerek yatağı yemek odasına yaptırıp misafirleri yatı- rır. Sabah oldukta misafir zat kal- kar ve dışarı çıkmak — isterse de ne tarafa gideceğini kestiremedi- ğginden odanın içinde dolaşmağa başlar. Ayak sesleri dışarıdan duyula: rak kapıya yavaşça vurulur ve va- ki olan müsaade üzerine içeriye on altı, on yedi yaşlarında — afet gibi güzel bir kız, — elinde kahve tepsisi olduğu halde, girer. Misafir böyle cidden — lâtif bir mahlü- kun mütebessimane — karşısında durduğunu görünce, şaşırır kalır. Maamafih baltayı taşa vurma - mak için yavaştan — yavaştan kızı kolaçan etmek ister ve: — Yavrum, siz kimsiniz! der. Kız, gülerek: — Efendim; cariyeniz bu evin (Bebek) iyim! Demesine karşı akşam ettiği büyük hatayı anlıyan mumaileyh de: — Kızım; ben de buradaki mi- safirlerin (eşşek oğlu eşşek) iyim. der. Büyükada: Arif Ziya Gidilebilecek eğlence yerleri SİNEMALAR : Şeytan kız K Ben bir melek değilim. $ Bir gönülde iki sevda Kocasız kadınlar. Sahnc-E de; Edvardo Bianko . ğ Nil Haydutları Dünyayt dolaşan şarkı ğ Altın arıyan kızlar j Gönül tuzağı. Kadın ve kumar, Kara _vıhn. Hayatı Isâ IPEK: İMELEK: ESUMER : Beyaz rahibe Fedailer alayı Şeytan kardeş (Usküdar) Roma ateşler içinde YILDIZ: HALE: Sahte fahişt Gece hâkimi MILLI: (Şiştidey Çin geceleri t İ İ | m - Postası | Pratik Haqat Bilgisi Hayatta muhtaç 18 Nisan 1934 olacağınız amelt malümatı kolayca öğreniniz H A Nakıl ve tercüme hakkı mahfuzdur Yazan: . Gayur Cumartesi, çarşamba günleri çıkar Atölye ATÖLYE — Resim atölyesi: Bir odada pek güzel resim yapılabilir. E- | ğer odanın bir çok pencereleri — varsa bunları perde veya pancurla kapatma- h, yalnız birini açık bırakarak bir per- | de ile bir metre kadarını örtmeli; böy- lece ışık yukarıdan daha iyi gelir. Re- sim yapmak için pencerenin yanma ©- turmamalı ve arkasını yarı yarıya pen- cereye dönmeli, böylece yapılan resim | aşıkta kalır. Bir müptedi veya bir amatör natür- mort ve hattâ oturmuş kimselerin res- mini yapmak için tavan arasında çalı - şabilirler. Asıl resim atölyesinin irtifar dört buçuk metreden fazla olmamalı ve altı metre eninde sekiz metre boyunda ol- malıdır. Şimale doğru şakuli ve iki buçuk metre üzerine dört metre büyük lüğünde bir camekân — bulunmalıdır. Lodos tarafı güneşin mazarrat verme- mesine rağmen daha az soğuk bir ışık verir, bunun için ekseriya tercih olu- nur, Camekâna yeşil ve duble bir ka- bn perde asmalı böylece ışık mutedil eolur, mümkün olursa tavana iki metre üzerine üç metrelik bir camekân yap- malıdır. Bu pencereye de diğer pen- €erede olduğu gibi perde konmalı. A- tölyenin duvarlarını ya boyamalı yahut| muhtelif surette solan kâğıt ile kapla- | malı. Yağlı boyn tercih olunur. kü daha dayanıklıdır. Tam bir at zemin katta olmalı, pek büyük olma- malı ve yanında bir kış bahçesi olma- hdır. Bu kiş bahçesi tamamen cam- lıdır. Burada açık havada resim ya- pılır. Kış bahçesi bütün camekânlı, lü- zumu halinde açılıp kapanacak turette kepenkli olmalıdırlar. Astrakan ASTRAKAN — Olü doğmuş kuzu kürküdür. Beyaz, gri yahut siyah olur. Kıvırcıkları modaya göre küçük, orta veya büyük olanlar tercih olunur, Iyi cins bir deri yumuşak ve tersine mua- yene edildiği zaman mavimtırak olma- kdır. Derinin orta kısmı caketlere ve kol, yaka çevrelerine kullanılır. Ayak. Tarın derileri birleştirilerek — elbiseler yapılır , Asim ASTM — Nefes cihazının hastalı- ğgıdır. Hafif bir bronşitle 8öğsün taz- yiki buhranları suretinde görülür, Bu hastalık bahusus “Artrit,, hastaları ile asabilerde olur. Bir kimse astm ol. duktan sonra en küçük bir sebep buh- ranın tekrar gelmedini - intaç edebilir, Koku, toz, bir istikamete doğru dur. mak, yükselmek, —hava — değişmesi gibi . Astm hastalığı Şa'ri bronşit ve müz min brongitle karıştırılabilir. Alâmetleri: Gecenin ilk saatlerin. de kuvvetli bir tazyik görülür. — Aynı tazyik buhranın iptidasında da vardır. Nefes güçleşir ve geri verilirken 1slık gibi öter, yüz şişer, morarır, terle ör- tülür. Gözler dışarı çıkar ve yaşlanır. Bir kaç öksürük sağnağı olur. Bu iki Üüç saat devam edebilir ve bir miktar balgam tükürmekle nihayetlenir. Tedavisi: Hastayı oturtmalı; oda- yı bavalandırmalı; aşağı azalara har- dal yakısı konur. - Nitratlı kâğıt ve da- türa tozu yakmalı, kâlur sigarası iç- meli. Şekersiz koyu kahve gayet soğuk su içmeli. Boynun bir tarafını hançere- ye doğru bastırarak pnömogastrik da- marını bulmıya çalışmalı. Buhran olmadığı zaman: Sütlü ve- jetariyen rejim takip etmeli, günde el- K santigram iyod potasyom veya on damla tentürdiyot almalı. Yargunluk- tan sakınmalı. Lâzım olan iklim herkes için değişir . Asperj ASPERJ — “Kuş konmaz,, bu sebze Avrupa yemeklerinde pek çok kullanılır. Çorba, garnitür, püre ya- hut yemek arasında haşlanmış olarak yenir. O vakit sap halinde pişer Ve yalnız yumuşak kısımları yenir. Beyaz — kuş konmaz tatlıdır ve en evvel yeti" şir. Mor kuş konmaz kokulu ve iri- | dir. Yeşil kuş konmaz en ince ciusi- ı dir. Hemen tamamen yenir ve gayet lezizdir. Tabağa el ile yahut gümü$ maşa ile alınır. Haşlama kuş konmaz: Temizlemeli temizledikçe soğuk suya koymalı, sonra demet halinde bağlıyarak ayni boyda kesmeli kaynar suda on on iki dakika kaynatmalı, eğer parmağın ba- sıldığı zaman yumuşak — ise — pişmit demektir. Ehram halinde — sofraya | koymalı, ayrıca yağlı bir salça hazırlar — malıdır. Yahut pişer pişmez suda so- #utmalı ve atideki salça ile vermeli: Uç pişmiş yumurta sarısını iki çiğ yumurla sarısı içinde ezmeli, İçerisin bir küçük kaşık hardal, tuz ve — biber | koymalı, Hepsini bir fincan zeytin yas ği içinde karıştırmalı. Biraz kokulu et, sirke ilâve etmeli ve salçayı bir çey* rek saat kadar karıştırmalı , Bezelye gibi kuş konmaz — Yeşil kuş konmazlar seçmeli, yumuşak — ta- raflarmı küçük parçalar halinde kose meli.. Biraz tuzla kaynar suya atmalı; oldukça pişince süzmeli ve biraz tere- yağ ve cüzi şekerle bir sahana koymas h. Üzerine biraz un serperek biraz et suyu ile ıslatılmalı ve bir müddet kay- namıya birakmalı, sonra iki yumurta sarısı ile terbiye yapmalı. Bu yeme" Zin yanında yağda kızarmış ekmek bu- | kanur. Ömlet Asperj — Adi bir emlet ha- zırlamalı, fakat kuş konmaz uçların! çif yumurta ile karı Leki samriren li sdas B « | virmede yağda bafifçe kavrulmuş ku$ | konmazları artasına koyarak — ömleti | üzerlerine bükmeli . Asfksi ASFIKSI — “Boğulmak,, uzviyet" teki kanın teneffüs edilen havadan lü- zumu miktarı oksijen “müvellidülhu- Muza,, alamaması keyfiyetidir. Arâzı: Tazyik, teheyyüç, sayıkla* ma, ter, renk morarması, — baygınlık; göz bebeğinin büyümesi, teneffüsün azalması ve nihayet durması, — kalbit sür'atla çarparak sanra durması; o var kit yüz şişer, bütün vücut — uğuşarak | kendini koyverir. Devamı had vak'ar | larda beş dakika, müzmin — vak'alarda | değişiktir. Sebepleri: T —— Boyunun sıkışmati “Şiş, gıda tıkaması, asılma ve boğulr ma,,; 2 — Nefes adalelerinin durması, “Sar'n, alkoolizm, tetanos, ihtilâç habı | ! lerinde,,; 3 — Asabi sistem üzerine tet | sir “elektrik, elektrik çarpması,,; 4 — Teneffüse gayri müsait vasatta bulun” | mak “su, asid karbonik, üzüm tahant” | mür fıçıları, mağaralar, alçı ve - tuğlt fırınları,,; ilitimamla tedavi etmeli, çüff kü hayat'ekseriya avdet eder. Kazaze" |" deyi bol havaya oturtmalı, oksijen kok” latmalı, diti çekilerek sıkı — teneflüit yaptırmalı . Oksit dö karbon ile asfiksi: Di ), yanmıyan, çatlak, kızarmış — sobaları mangallar, ktagım tuğla ocakları bunt sebep olur. Havada 7000 de bir ni P betinde olunca oksid dö karbon kokü” | suz ve tatsız olmakla beraber bir çof | kan küreyvesi mahveder, Az miktard? olursa tedrici atfiksi görülür. YAW ve çamaşırcılar buna uğrar, — Bundt |" kansızlık, baş ağrısı, gönül bulantı$ı baş dönmesi, kulak uğuldaması, burüt |ra) kanaması müşahede edilir. Fazla mik” tarda olursa uğuşukluk, dalğınlık, ölÜ” me müncer olur. '& Tedavi için hastayı havalandırıp ©* turtmalı, fakat yatırmamalı, — Yüzüt” soğuk su atmalı, bacakları ve kalçala'” uğuşturmalı. — Sıkı teneffüs cti j ve dili muntazaman çelemeli. Oksijtt koklatmalı, şırınga ile ihtikan yaptt Ptü k, doktoru çağırmalı. Doktor dört ib Pa beş yüz gram kan alır, Hasta açılı demirli ilâç vermeli. Elektrik ve n tedavisi yapmalıdır ,