HABR'in hikâyeleri Tramvayda konuşuyorlar: — Ah, sorma, sorma, doktor Beyin hanımının başına gelenleri. — Ne olmuş?... — Anlatayım da dinle... Geçen gün, onlara misafir git- tim, Ben, ağzıma ciğer koymam... | Kokusundan anladım: Mübare- ği kızartıyorlar... “— Eyvah... Bari öteki yemek- ler iyi olsi diye düşündüm. Neyse, sofraya indik... Çorba filân iyi.. Arkadan, yanında doğranmış soğanlarla nazeninim teşrif etti — Buyurun, buyurun.. Ben: — Teşekkür dim. Sanki ikrammış gibi, ciğer ala- yım diye ısrar ediyorlardı. Almadım. Fakat, kim var kim yoksa, hep- si yedi: — Aman, cidden nefis olmuş... Buyurun Allah aşkına... — Vallahi istemem... — Sığır yahut dana ciğeri de- ğil.... Pek yumuşak, pek mükem- mel... — Koyun ciğeri de değil... Ku- zu ciğeri olacak... Hattâ belki kı- vırcık kuzusuu.. Çünkü hiç kokmu yor.. Ne nefis... Doktor Bey, karısı, annesi, ab- lası, çocukları, ağızlarını şapırda- ta şapırdata yediler.... | Üstüne kuru fasulye, pilâv, ho- şaf... Karnımızı doyurup sofradan kalktık. Oturma odasına geçtik... traya başladıka. » - Doktor Bey, bizim gibi iskam- bilden filân hoşlanmaz. Odasına geçti.. — Kitaplarile, ilâçlarile meşgul olur... Biraz sonra, sesi duyuldu: — Hanm... — Ne var, bey? ı — Gel bakayım buraya.... | İçeriki odada, fıskos konuştuk- ları işitiliyor: —A,. A... -diye haykırdıkları duyuluyordu. Doktorun sesi merdiven başın: da tekrar duyuldu: — Ayşe kadın... Nefer nerede? — Miralay beyin neferile konuş- mağa gitti... Sesleneyim mi? — Çabuk, çağır.. Bir hâdise olmuştu ama, neydi? Merakla, kulak kabartmakta devam ettim. Biraz sonra, sofada ayak - sesi | işitildi: — Murat! — Efendim? — Sana bugün hastahanede ver diğim paketi ne yaptın?... Hani?... Ortada yok.., — Hanımefendiye teslim ederim!... -de- Pas- et- Soğanlı ciğer “ciğerdir... Eve götürün!,, dedi- DiZ.... — Hastahaneden eve yenecek ciğer gönderilir mi?... Elbette in- san ciğeriydi... Bunu düşünmedin mi? — Aman efendim, kaç kere hastaneden eve erzak taşıdım... Bunu da öyle sandım.. Doktor, böyle konuşurken, ka- rısı ağlamağa başladı... Herkes, bu sözleri işitmişti... Onlar da bir fena oldular, bir fena oldular... Evime gelmiştim. Orada inecektim. Fakat o de - | rece merak ettim ki, aksi istikamet te bir tramvaya binerek geri dön - meğe karar verdim. Tek şu muha- verenin arkasını işiteyim, İyi ki öyle yapmışım.. Yoksa, ömrümün nihayetine kadar ağzı - ma ciğer alamıyacaktım... Eve gi - rince de öğürüp duracaktım. Bu hikâyeyi dinliyen kadın: — Ne yalancısın, Nebahat! -de- di. — Niçin? — Sen, bana bu hikâyeyi bir ke- ve daha anlattın.. Ama, o sefer, ciğer diyecek yerde beyin dedin... Oh, rahat bir nefes aldım... (Hatice Süreyya) e ybe y YEYARYRR ON g BevseY EaKer YEKEYER SELET İngiltere münferit kalmalıdır Londra, 23 (A.A.) — Dün ak- şam Gildhalda milletler cemiyeti- ne müzaheret heyetinde bir nutuk söyliyen Sör Osten Cemberleyn in- firat siyaseti taraftarlarının — şid- detle aleyhinde bulunmuş, bu su- | retle hareketin İngiltere için artık mümkün olmadığını isbat etmiş- tir. Mumaileyh İngilizlerin kom- şularının endişelerine karşı alâka- sız kalamıyacaklarını — ve bunun yalnız başkalarma ait sebeplerden değil belki komşularının menfa- atlerinin Ingilizlerin kendi menfa- atleri olmasından ileri — gelmekte bulunduğunu beyan etmiştir. Sir Cemberleyn demiştir ki: — Emniyetimiz infiratta değil- dir. Mütecavizin, — insaniyetin düşmanı olduğunu kabul ve teslim etmeli. Ve mütecavize karşı, onu tecavüzünden beklediği istifade- den mahrum edebilecek bir kuv- vet vücude getirilmelidir. Mumaileyh netice olarak mil- letler cemiyetine olan imanından bahsetmiştir. M. Cemberleyn tarafından müdafaa olunan tak- Tir ittifakla kabul edilmiş ve avam kamarası koridorlarında birçok münakaşalara mevzu teşkil etmiş- tir. Filvaki — parlamento azasm- dan bir çokları şimdi arazi emni- tim... Doktor Bey: — Eyvah... -dedi. Hanmn eseflendi: — Demedim mi ben sana?.. Doktor: — Peki, içinde, ciğer olduğunu | bilmiyor muydun? — Biliyordum. — Hanıma niçin söylemedin? — Söyledim efendim. — İnsan ciğeridir. demedin mi?.. “Bunu odama çıkarsınlar, ü- zerinde — tetebbuda bulunaca- gım!..., diye sana haber vermedim | altı kazazedeyi ve zmi zamanda ! FERAH: Hayatı İsâ î evelce kampa gönderilmiş mi idi? — Vermediniz efondim... Sade- yetlerinin ve tecavüze karşı temi- natın zaruri olduğunu — kabul ve teslim edecek derecede ileri git- mektedirler, Buzlar arasında kalanların hepsi kurtarıldılar Moskova, 13 (A.A.) — Şimit kampından dün de 22 kişi Vanka- reme nakledilmiştir. Buz üzerin- de zltı kişi kalmıştır. Şimit Alas- kaya naklolunmuştur. Moskova, 13 (A.A.) — Üç tay- yare bugün Şimit kampından son Uılll köpekleri getirmiştir. keş he HABER — Akşâm Pöstâsi | Fıkra müsabakası | En iyi, en güzel fıkraları bize gön- | | dereceklerin yazıları; burada neşredi- | lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- maması, seçme olması ve okunaklı yazılması lâzımdır. 220 — Minare tohumu Dağlı Arnavutlardan biri İstan- | bula gelmiş, memleketinde görme- diği minareleri görünce şaşkına | dönmüş. Bunlardan birinin önün - de ağzı açık bir zaman durduktan sonra kendi kendine söylenmiş: — Hay yaradana kurban ola - yım, sulak yeri bulmuş ta amma | serpilmiş bire mori. Arnavudun yabancı olduğunu çakan biri hemen yanma sokul- muş: — Hemşeri, demiş. humundan ne kadar istersen ben de var, götür memlekete dik! Arnavut kanmış, bir. dükkâna gitmişler, bir kaç para verip biraz tohum almış. Memleketine dön- düğü vakit bahçesini mükemmel kazıp, belleyip tohumları serpmiş. Gel zaman git zaman beş ay bek- lemiş, altı ay beklemiş, toprakta yapraklar peyda olmağa başlamış amma, henüz sivrilen bir şey yok. Arnavut merak edip bir kaç yeri kazınca, bakmış ki, iri iri, uzun u- zun havuçlar toprağın içine doğru sarkmış: ! Tuh bire mori kardaşım demiş. tohumları ters dikmişim. |Davutpaşa Orta mektebi 1. A. 266 A, Fuat Tevkif edilen zabitler Bükreş, 13 (A.A.) — Rador a- jansı bildiriyor: Milli müdafaa nezareti 1 nisan- da bazı zabitlerin tevkifinden do- | layı işae edilen bethahane ve te- | lâş verici şayialar üzerine tevkif | edilen zabitlerin isimlerini ihtiva | eden bir tebliğ neşretmiştir. Lis- tede bir kaymakam, bir binbaşı, üç yüzbaşı, altı mülâzimin ismi vardır. Bu zabitlerle bazı küçük zabitler askeri makamat tarafın- dan tahkik edilmekte olan bir işle zimethaldirler. Milli — müdafaa | nezareti bu listeyi neşrederken memleketin düşmanları — tarafın- | dan işae edilen uydurma haberle- re ve mübalegalara — karşı müte- | yakkız davranmasını efkârı umu- miyeden istemektedir. Bu tarzda şayia çıkaranların kanunlara tev- fikan takip ve tecziyeleri için ted- birler alımmıştır. SEETELETEE Gidilebilece eğlence yerleri SİNEMALAR : IPEK; — Şeytan kız SARAY: Şerlok Holmes MELEK: Kendini aşka veren kadın ALHAMRA: Bir gönülde iki sevda TÜRK: Altın arıyan kızlar ASRI: — Gönül tuzağı. SUMER: Suzan banyoda ŞIK: Denizaltı cehennemi ŞARK: Hayatı İsâ ALKAZAR: Vahşi orman esrarı HILAL: Beyaz rahibe ALEMDAR: © da bir zamanmış. YILDIZ: Roma ateşler içinde MILLi: Gülen Paris, Vatandaş silâhğ| başinı HALE: (Usküdar) İncili kadın KEMAL BEY: Kingkong Bunun to- H TAN: — (Şişlide) Çin geceleri | ister. Bir çiftlikte gayet iyi | kefgir gibi olacak. 4 — Bu KARTERTTEEERERSETTETRAREK0E ÖF AĞ İSNETTELERUNN Pratik 14 Nisan i934 Haqat Bilgisi Hayatta muhtaç olacağınız ameli malümatı kolayca öğreniniz — T8 — Nakıl ve tercüme hukkı mahfuzdur Yazan: . Gayur Cumartesi, çarşamba günleri çıkar Elektrik tedavisinden istifade edi- lebilir. Günde elli santigram ilâ bir gram Yodür dö Sadyom dört ilâ beş hafta- lık devrelerle alınır. Sonra ayni mik- tar gün ilâç alınmaz. | Gerek inkıbazdan, gerek zorluk ve- | recek sebeplerden sakınmalıdır. Ihtilâtları: Üremi ve nefrit, dima- ğın arteryollerinden birinin -kopması ile husule gelen emoraji ve dimaği ateh. Şiryan uçlarımda tıkanma husule gelerek kangrendir. Artist ARTIST — Sanayi Nefiseye inti- sap eden bir çok gençler istidat, — ve san'at hevesiyle alâkadar olmıyan tâli sebeplerle bu yola girerler. Bu sebeplerin başlıcaları ebeveynin evlâtlarından fazla şeyler beklemeleri, kendini beğenmişlik, tenbellik, velha- sıl insanı artist değil, serseri haline sokacak sebeplerdir. Bunları daha ip- tidasında uzaklaşlırmıya bakmalı, çün- | kü bu meslek onlara hüsran — tehlike ve mahrumiyetlere yol açar. Bilâkis ebeveyn çocuklarından bir tanesinde hakiki bir istidat görürlerse onun se- batkârane çalışması için her türlü e- dakârlığı göze almalıdırlar. Bu suret- Te yapabilecek fedakârlık daima fazla kazanç bulma ile karşılanır. Filhakika mahdut bir zümreye le- tafet zevkini vermekten başka emeli olmıyan hakiki artistlerin yanında sa- nattaki azimleri, faaliyetleriyle — istis- mar edilebilen bir çok hür tatbikatç lar vardır. Nihayet dikkatsizlikle bir sa- nayi nefise şubesine atılmış olan genç- ler azimkâr ve faal olurlar ve öğren- dikleri sanatın tekniğine iyi vakıf olur- larsa san'atın ikinci derecedeki şubele- rinc girerek temini maişete muvaffak olurlar. Hakiki sanatkâr vasi bir kültüre muhtaçtır. Evvelâ — bununla meşgul olmalı: Mebde'de artistik te- tebbüler ikinci derecede gelir. Daha sonra ehemmiyetleri artar. Maamafih klâsik tetebbülere zarar — vermemeli, eğer bunlar tamamlanırıa — san'atın hususi tetebbülerine meydan kalır. Eğer gelirin azlığından dolayı çocuğa kâfi miktarda hususi ve teknik — bir tahsil verilemezse onu bir mesleğe ta- bü istidatlarına uyar bir metleğe sev - ketmeli. Bir defa ekmeğini kazanabi- Hirse, istidadı da kendini bu yola sev- kederse boz zamanlarında sevdiği san'- ata çalışabilir. Bu suretle açlıktan öl- mek tehlikesine maruz kalmaz. umumi mütbemlik ona ziyan vermez, Arpa suyu ARPA SUYU (Biğre) — Bira ima- li eğer satış için olacak olursa mühim miktarda malzeme ve büyük sermaye biranın kolayca istihsali için usul şudur: Ti- | Garette satılan malt satm almalı, bir hektolitre bira yapmak için on beş kilo gram malt, yedi yüz gram eğrelti otu, iki yüz elli gram bira mayası kâfidir. 1 — Bir kazanda iki sant müddetle | içine eğrelti otu atılmış bulunan otuz litre suyu kaynatmalı; 2 — Mayii bir kaba sözmeli; 3 — Bir buçuk hektolit- re istiabenda bir fıçı hazırlamalı. Bu fıçmın musluğu olmalı ve — musluk samanla örtülerek önüne bir iri taş koy malı. Fıçımın içinde ikinci bir dip ya- pılıp üzerine malt komalı üst diple alt dip arasında mesafe olacak ve üst dip maltın üzerine otuz litre kaynamak üzere o- lan su dökmeli ve kabı kımıldatmamalı, ihbarlardan 5 — Kırk litre daha su kaynatarak bu suyu da kaynar maltın üzerine dökme- li; 6 — Musluktan maltta süzülmüs suyu alarak çavdarlı su ile karıştırmı lı, suyu körken bezden veya ince süz- geçten geçirmeli. Bu fıçı yarı yarıya dolunca azıcık bira içinde halledilmiş olan iki yüz ilâ iki yüz elli gram maya- yi tevessü ettirir, eğrelti otu içindeki da dökmeli. 18 derecei hararette tahammür bet | Eğer | yükselecek ise yaptığı bir kaç senelik | altı gün sürer, Eğer fıçının deliğin” den köpük çıkarsa bir kaba toplamalı: Bu, bilâhare kullanılabilecek olan mâ* yadır. Ameliyattan on on iki gün son ra içine, şarapta yapıldığı gibi yumur” ta beyazı veya ihtiyokol koyup de“ liği sıkı Bir tıpa ile kapamalı. On bet gün sonra bira berraklaşır. Iyi kapâ* nir şişelere nakledilir. ve lâzim olduk* ça kullanılmak üzere serin bir mahzen” de hıfzolunur. Biranım istimali — Her yemekten | bir şişe bira içilebilir, fazla bira mide- | yi tevessü ettirir, eğreti otu içindeki afyon dimağı ahmaklaştırır. Normal miktarda bira gıdalandırır ve serinletir. Tıbbi biralar — Fenni kmalı birat Bir litre kuvvetli biraya 30 gram ki- nakma atılır. Gündeo elli ilâ yüz gram içilir. Skorpite karşı: Ötuz gram kohlesarya yaprağı, altmış gram — taze refor kökü; yürmi gram küçük çam to- murcuğu, iki litre kuvvetli bira içine konur. Bundan günde elli gram alınır. ilâ — yüz Asansör ASANSOR — Asansörler su — ile işler. Bir kuyuya batırılmış bir piston* un su tazyiki ile yukarı çıkması sure- tinde işler. Su pistonu su cenderele: rindeki usul üzere yukarı çıkarır. Bu sistem bir çok su sarfını ve çok derim bir kuyunun bafredilmesini icap etli- rir. — Asansör odasınım kabinesil muadili bir siklet vardır. Bazı — sis temlerde kuyunun çok derin olmama" &1 için içi kaf bir piston kullanılır. Bar zi sü asansörleri de pistonla değil, fas | kat bir su motörünün tahrik zincirlerle yükselir. Elektrikli asansörlerde bir Yik ihotörü yükseltme zincirinin dârt he olduğu vınci çevirir. M ettiği Mahsur havalı asansörlerde mahsuf hava hususi borularla su sütunu üze“ rinde tazyik eder. -3 Âsanâör tanzimi ve yapılması mü” Bu alet | tehassısa havale edilmelidir. lerin bir çok nevileri vardır. Bir asansör kafesi birdenbire düşe“ cek olursa çömelmemeli, vakit varsli ellerle kafesin yukarısına asılmalıdır. Yahut dizleri hafifçe bükerek parmak" lar ucunda durmalıdır. ği zaman darbenin şiddeti azalmış ©* lur . grn0tAYTECACAKLA SA AKAA DA CAREASELAECEEESETETA” M. Prensin katli hadisesi .. Paris, 13 (A.A.) — Müşavif Prensin oğlu ve karısı tarafındaf dün, adliye nazırı M. Şerona birf muhtıra verilmiştir. Bu muhtır#” da deniliyor ki: “Ne yapılırsa yapılsın ve ne i$” tenilirse düşünülsün — M. Prensifi katlinin Staviski — meselesine af? temyiz mahkemesi baş reisine mü” him ifadelerde bulunacağı günüf arifesine tesadüfü insani kuvve! sarsmaktadır.,, Muhtıra facianın bir lırihq;eıiııi yapmakta ve “M. Prensin, esraf' bugün çözülen, bir suikasta m* ruz kalarak katledildiğine inaf mâak icap ediyor.,, demektedir. Sonra birçok — malümattan bahsedilmekte V 20-2-934 tarihinden altı gün eV& linden M. Prensin sıkı bir neza altında bulundurulmuş olması üse rinde durulmaktadır. Bu nezâ şahitlerin ifadeleri ile sabittir. — En nihayet cinayetin muh“ıj sebepleri araşlırılmakta ve yalf' Staviski işiyle alâkadar görü"d ihtimal kabul edilmektedir. | taze | elekte | Yere varıldır | İ İ İ İ