İLİM DİLİMİZ Dil islerimiz Yazan Af. Namıh on, on Deş senedir büyük bir dii hareketi içinde bulunuyoruz. Bu müddet zarfında ötede beride az çok faydalı eBerler ve makaleler neşredildiğini de biliyoruz. Felsefe ıstılaHanna dair bu siitunlarda okuyuculara sunduğumuz yazıların Ügi ile karşılandığını temas ettiklerimizden gördük. Asıl dil işlnin gerekli olduğu, şekilde aydmlatılmadığını, bu yolda yürüyüş ve anlatışlann yetkisiz derecede genc ve dinc zümreler arasında yayılmadığını anladık. Bunu blraz da bütün gazete ve mecmuaiarın zarurî olrak bu ellere düşmek imkânını görmemesLnde bulduk. İhtiyac uzuvları yalnız nebat ve hayvan bedenlerinde değil, ayni zamanda cemiyetin her sınıf kurumlarında ve tabiî basın âleminde de yaraür. Gazeteler de bu maddî ve manevî gerekliklerin karşılayıcısı olmak zorundadır. *** Dil bilik. konuşulan veya telâffuz olunan dllin ve buna uyularak yazılan dilin, en geniş şümulile, ilim için gerekli bir şekilde incelenmesidir. (Dil biliği linguistique karşılığı tutuyoruz) Dil, insanın başkalarına ve yahud kendi kendıne düşüncesini ifade edebilecek eurette, azçok tertibli bir şekilde, biribirine bağlanmış ve anlamı bulunmuş dallann, öz türkçesile imlerin bir araya gelişidir, toplanışıdır. Ruh bilim bakınımdan bunun esası, her hangi bir şekli, bir sureti şuur hallerinden birile b;rleştirmektir, birinl ötekinin karşılığı tutmaktır. Kulakla işitilmiş veya gözle görülüp okunmuş bir lâfzı ruhi hayatımızın değişmelerinden birlne mukabil olarak kabul etmektir. Bunun içln insanlara mahsus olan her dilin yapısındu ve temelinde itibarî mahiyette bir parça vardır. Dilin büyük bir kısmı, genij bir bölümü, bu bakımdan insanın bizzat kendi işidir, özünün öz verimldir. Konuşulan bir dili kuran keiimelerde, biri sesle ve ötekisi anlamla olmak üzere, sırasile iki konu Incelenir. Dile İki yönden bakmak zoru bulunur. Dil biliğin ses bili ve anlam bili olarak iki kısma aynlması bundan ileri gelir. Bunlardan evvelkisi haricî ve afaKî şartlan, ikincisl derunî ve enfüsî esasları gözönünde tutar. Ses bilik, (bir cüz olmak ve dünkü eserlerde bunlar mephas sureci'.e ifade olunup asıl İlimle kendi cüz'ü arasında ifade farkı gözetilmek itibarile) daha doğrusu, ses bili, savtiyat. bir ses olayı, bir ses görüngüsü olmak bakımından, kelimelerin ilmî bir surette İncelenmesidir. Kelimenin nispeten basit ve savtiyat itibarile mevcud her unsuruna ses denilir. En karışık ve çapraşık bir dilde bile, birbirinden apaçık bir surette farklı olmak üzere altmıştan fazla ses yoktur. Bu sesler kendilerini ifade için bulunup kabul olunmuş yazı ve bunun kurulduğu basit harflerle ancak belirtilebilir. Hiç bir yazıda vasıta olmak istediği dilin çıkardığı bütün sesleri bütün İnceliklerile, bütün ânatile ifade edebilecek tam ve mükemmel harfler yoktur. Muasır ses bili, telâffuzda bulunan bu incelikleri hakkile ve tamamile ayırd etmek için bir takım hususî İşaretler kullanmaktadır. Maziden gelmiş ve böylece içlnden çıktığı kökün asilliğini imlâsmda taşımakta bulunnuış kelimelerin zaman ve mekân değişmesile muvazi değlşken telâffuzlarını doğruca ve yanhşsız olarak yazmak için, tarihî yazının karşısmda bir de ses bili imlâsı kullanmağa başlanmıştır. Bugünkü türkçemiz bu imlânm esaslarma çok yaklaşmıştır. Hatta dün imlâ encümeni ve bugün Türk dili tetkik cemiyeti kendi işini azçok bu temele göre kurmuştur. (Bakınız: Imlâ Kılavuzu). Ses bili, uzun müddet bu görüngüleri, bu hâdiseleri üstünkörü bir şekilde müşahedeyi kâfi görmüştür. Fakat Garb âleminde son nesildenberi bir deneme safhası başlamıştır. Bunun tesirleri az çök bizim ilim dünyamızda, Dil Kurultayı müzakerelerinde de kendini gösteı miştir. Nefes borusunun, ses yolunan pek nazik hareketlerini, ağız ve bıırun teneffüslerlnin bağlandığı vezinleri ve tutradlan, sesli ihtizazlann sayısile şiddetlerini yazmak için kendilerini açık ve pürüzsüz olarak kayıd ve işaret edecek yazıcı aletlere başvurulmuştur. Her dilin kurulduğu iki biçim ses bîii unsuru vardır. Biri anlamlar (semantemes), sesler, heceler, bazan da hece zümreleridir, bunların bir araya gelışleridir. Bunlar her kelimeye kendilerinin esasen delâlet ettikleri manayı verirler. Bunun için Azerî lehçesinden alarak kendisine anlak dedik. Aristo'nun yaptığı gibi manada tasarruf ettik. Bunlar ifade olunacak ve olunmak ktenilecek fikri tespit ederler. Bur.lar düşüncenin adeta mahfazalarıdır. Onun özü ve temelidir. Diğeri şekillerdir. Tasavvurların, zihnî suretlerin Jüşüncede, tatbikat İtibarile cümlede, diğ«?r tasavvurlarla, zihnî suretlerle kurduğu nis ı Çanhı petlerdir, bu nispetlerin değişme kalıplarıdır. Meselâ Garb dillerinde ve arabcada harfi tarifler, bütün dillerde fül ekleri, zamirler, edatlar bu ikinci kısımdandır. Bunlar bizzat manayi, ar.lamı göstermez. Ancak zamana ve mekâna, şahsa ve cinse göre değişmeleri kaydederler. Böylece ismin, sıfat veya fiilin, çogül veya tegilin, fail veya naibinin yerine geçenin vazifesine sarahat verirler, onları daha açık gösterirler. Meselâ vergi, verim, verkiler, verimler, verimli, verimsiz, veriyorum, veriyoruz, vereceğiz kelimelerinde ortak hece olan (ver) parçası bir anlaktır bir anlamdır. Kelimenin isim, fiil, edat oiarak aldığı muhtelif şekillerde ortaklaşa mefhumdur, asıldır, köktür. Arab sarfmın tabirile masdardır. Çünkü diğer bütün tasrifat ondan sudur etmiştir, ondan çıkmıştır. Türkçe emir durumunda olan bu kökten başka, bütün şekiller, o mefhumun açık veya kapah olarak diğer mefhumlarla birlikte değişen nispetlerini gösterir. Bazı dillerde, bir harfin değişmesl, kelimenin kendl içinde tasarruf, meselâ türkçede etmekten ettirmek gibl veya mücerred mana ifade eden cüz'ün harekelenme tarzı, meselâ arabcada refi ve nasb gibi Yahud cümlede kelimenin yerini değiştirme, bunun başka kelimelerle nispetlerini veya vazifelerini tadile kâfi gelir. Bu son halde, her nekadar pek aşikâr değilse de, bu değiştirme bile, bir şekliyat hizmetini göi."ür. Meselâ Ahmed Alinin arkasmdan gidiyor cümlesinde kelimelerin zincirleniş tarzı alelâde faille meful arasında bir nispet ifade eder. Bu hikâye şeklini hafif bir telâffuz farkile bir hayret şekline koyabiliriz: Ahmed Alinin arkasından gidiyor? Bu takdirde Ahmed faili üzerinde telâffuz ederken fazlaca dururuz. Birincl cümledekl gidiyor kellmesine nispetle, bu ikinci cümlede gidiyor üzerinde son heceyi biraz daha fazla uzaürız. Düşüncenin hizmetinde ku'lanılmak İtibarile, kelimelerin manalan mütaleayta anlak bili (s£mantique) diyoruz. Bu da iki bölümdür: A. Kelime ve cümle dahilinde muhtelif nispetlerin çözümü, sonra şekliyah, sindi bili (sindi, kırkızcada şekli zahiridir) yi, düşüncenin iğilip bükülmelerini, meselâ kelime ve fiillerin tasriflerini havi bulunur. Osmanlıcada Arab irfanma uyarak buna sarf diyorlardı. Biz garb ilmine ve bugünkü görüşe bakarak şekle itibar ediyoruz. B. Mürekkeb cümlelerde, bîr çok suretlerle kelimelerin birblrlerile kaynaşmalannı, meselâ failin, mefullerin, aslî ve tabi cümlelerin vaz'fe'erini, hizmetlerini inceler, buna da söz dizimi diyorıar. Eskiden nahiv derlerdi. Nihayet söz bili, eskilerin tâbirile, ilmi lugat gelir. Bu da tarihin cereyanında, her kelimenin geçirdiği şekil ve mana farklarını, bunların köklerini ve dallarını inceler. Türkçenin ne böyle hareket halinde ve ne de sükun halinde henüz kelimeleri derlenmemiştir. En cidd! bir mahsul görünen, Hüseyin Kâzım Kadrinin büyük Türk Lugatinin bası'masi on iki senedtr ihmal olunmuştur. Bilmem Türk Dil Kurumundaki dostlann kulaklarını biraz bükmek lâzım mı? Bu ilimlerin evine adeta içgüvey olaoak girmiş, onlara akrabalık iddiasında bulunmuş, fakat bugüne kadar pek de Umî bir mahiyet kazanmamış bir takım bilgiler daha vardır. Bunlar, yukarıda Baydıklanmızın lleriye doğru atıimış bir nevi ilk karakollandır. Yahud onlarm bulduğu nazarî hakikatlerin kısmpn de tatbikatıdır. Bunlardan philologie, dilcilik edebiyata bağlıdır, sımsıkı olarak onunla ilgilidir. Bir kökten aynlmış muhtelif lehçelerle alâkası bakımından dili inceler, meselâ türkçenin zaman itibarile başka başka devirlerde geçirdiği safhalan tetkik, dilciliğin hududu dahilinde olduğu gibi, bunun arta Asyada, İran, Efgan Kâşgar, Buhara, Kazan ve Kınmda halen yaşıyan şekillerile Anadolunun muhtelif lehçelerini, bvınlar arasında mevcud esaslı ve tâli farkiarı incelemek ayni vasfı ibraz eder. Bugünkü Türklerin ilk cedleri ort3 Asyadan başka başka zamanlarda ve başka başka mıntakalardan gelmişlerdir. Zaman ve mekân bakımından bu ihtilâflar mahallî şiveler üzerinde tesir etmiş'ir.Bir de üslubiyat, çığırbili vardır. Bu, daha bediî bir noktadan üslubun kurullarını ve eserlerini müşahede altma alır. Eski Yunanilerin ve bunlara uyarak Islâm âleminin ve ded<derimizin verdiği manada edebij'at demek olan gramer, bütün bu çeşidli dil Inzıbatlan arasında bir neii ilmî uzlaşmadır. Öğretme itibarile onlar'ın bir araya geiisinden başka birşey değildir. Böyle olmakla beraber, yukarıda saydığım.z biîeiierden ilham alır. Onları yavraak meziyetini ve hünerini gösteribilrsö, o da kendine göre bir İlmî mahiyet kazanmış olur. Vardım ki yurdundan ayak çekilmiş (1) Yavru gitmiş tssız kalmif otağı Canilar şikest olmnş meyler dökülmiiş Sakiler meclisten çekmiş ayağ\ Hangi dağda bulsanı ben o meraü Hangi yerde görsem çepni gazali Avculardan kaçrruş ceylân misali Göçmüş dağdan dağa yoktur durağt Lâleyi sünbülü gülü hâr almış Zevk ü şevk ehlini âh ü zâr almış Sideyman îahtım sanki mâr almtş Gama tebdil olmuş ülfetin çağt Zihni derd elinden her zaman ağlar Sordum ki bağ ağlar bağban ağlar Halk Partisinin hlmayesinde okumak Sünbüller perişan güUer kan ağlar ta olan yüksek tahsil talebeleri, bu yıl Şeyda bülbül terkedeli bu bağı esaslı bir tasfiyeye tâbi tutulmaktadır. Bayburdlu Zihni'nin bu koşması, di' Bundan böyle ancak pek İyi derece ile limizin en tanınmış, en sevilen şiirleliseden mezun olan veya bulunduğu fa rinden biridir. Ne zaman okusak, ne kültede sınıf geçen talebelerden, haki zaman hatırlasak, bizi sarar. Bilmiyenkaten yardıma muhtac olduğu sıkı bir lere gösterin, onların da hoşuna gider. tahkikat neticesinde anlaşılanlar hima Niçin? Bize bu kadar İşliyen nesi var? ye edilecektir. Güzel olmadığını İleri sürmek, beBundan başka gerek Parti bürolan ve ğenmemek için sebebler göstermek kogerekse hususî yurdlar sıkı bir kontrola laydır. Nedir Zihni'nin söylediği? Geçtâbi tutulacaklardır. Her hangi surette miş zamanı yanarak aruyor, ihtiyarlıyolsuz bir harekette bulunan talebe ğın başlangıcında belki her gönlün duyduğu acılığı anlatıyor. Herkese dokuderhal yurddan çıkarılacaktır. Parti Vilâyet İdare Heyeti reisi Suad nacak bir konu seçmiş; iyi, ama bu Hayri Ürgüblü yurdları teftişe başla konu üzerine çok sözler söylenilmiş, bir rruştır.. Parti reisi dün öğleden sonra an düşünmekle bir çogunu hatırlarız. Işte Karaca Oğlan'ın koşması: Beyazıddaki Partinin erkek talebe yurduna giderek, yurdun ve talebenin u Çıktım ücesine »eyran eyledim nıumî vaziyetlerini, iaşe ve bakım işle Yar ile gezdiğim çöüer perişan rini kontrol etmiştir. Suad Hayri Ür diye başlıyan koşması. İşte Yahya Egüblü, sıra ile diğer yurdlan da ge fendinin beyü: zecektir. Diğer taraftan Üniversite tarafmdan Bülbüller Mer güüer açar şâd gönül yok yardım gören yoksul talebe işile de Bir böyleliğin görmemişiz jasli baharın Talebe Birliği uğraşacaktır. Fatih med İşte İzzet Mollanın beyti: reseleri Birliğe devredilmiştir. Birlik, Bir mevsimi bahanna erdik ki âlemtn medreselerl tamir ettirmekte ve burada Bülbül hamuş havz tehi gülsitan harab murakabeli bir idare kurmaktadır. Bu İşte Halet Efendinin mısraı: Mey o mey scfcj o saki Halet ol Halet yıl Anadoludan gelen talebeler yersizdeğil likten nrüstarib olduklanndan Birlik Üniversiteye yakın medreseleri de yurd Daha da bulunur. Şair böyle çok kulhaline getirmek üzere teşebbüslerde bu lanılmış, herkese dokunabilecek bir konuyu seçmekle işin kolaymı aramış. lunmaktadır. Üstadımız Fuad Köprülü, «Türk Saz Şairleri Antoloji» sinde: «Şairin 1244 Karne tevziatı bugün de teki Rus istilâsı geçtikten sonra, Bayburd'a döndüğü zaman yazmış olduğu devam edecek Beyannameli karnelerin mutemed> bu küçük manzume, harâbeye dönmüş anayurdun elemlerini acı acı inliyen lere tevdii işi tamamlanmışhr. Halka aid karnelerin tevzii işine de çok samimî bir şiirdir. diyor. Ancak vam edibnektedir. Bu karnelerin de tev bu söze inanmak güç: Fuad Köprülü o koşmamn 1244 ten sonra Bayburd'da zii bugün akşama kadar tamamlanmış yazıldığını nereden biliyor? Bayburd olacaktır. Vali ve Belediye reisi doktor için bir tek mısra mı var? Bir takım Lutu Kırdar, halk karnelerinin dağısöz oyunları, meselâ birinci dörtlükteki tılmasının bu aksama kadar tamamlan «ayak. cinası, son dörtlükteki: ması için yeniden bazı direktifler verSünbüller perişan güller kan ağlar miştir. mısramdaki «hüsnj talil» Zihni'nin Alınan hesablara göre ucuz ekmekten gerçek bir acıyı söylemekten çok san'at istifade edecek büyükler 230 bin ve çogöstermek İstediğini belli etmiyor mu? cuklar 35 bin ve ağır işçi de tahminen Fuad Köprülü"nün sözü sadece bir ya22 bindir. Bu suretle şehrimizde ucuz kıştırma olmayıp bir belgeye dayansa ekmekten istifade edeceklerin miktan bile biz o koşmamn bir vurd acısını 290 bine baliğ olmaktadır. Beyanname söylediğine inanamayız, o şiirde san'at, harici kalanlar da aşağı yukan 568 bini oyun kendini çok duyuruyor. bulmakta ve bunların 32 binini çocuklar Konudan sonra koşmanın yazılışma ve 37 binini de ağır işçiler teşkil etmek bakalım. Söyleyişte hiç bir yenilik yok. tedir. Zihni kendinden önceki divan şairlerinin de, saz şairlerinin de kullana kulŞeker tevziatı Birinciteşrin ayına mahsus olmak ü lana yıprandırdıkları hayalleri, teşzere ekmek karnelerile yapılmış olan bihleri alıtıış, kendisinden bir şey katmamış. Bir mısraı yeni değil. bize başşeker tevziatının bugün son günüdür. ka bir yerde de görmüşüz gibi geliyor. Bu akşama kadar karnelerini kullanmaDüşüm çağının Latin şairleri, her mısmış olanlar bu haklarmı kaybetmiş ola raını ayrı bir şiirden alarak şiirler yacaktır. Vilâyette pazartesi günü yapıla zar, bunların adına cento, yamadan urcak bir toplantıda Belediye İktısad Mü ba derlermiş. (cYamalı urba« değil, dürlüğünden kesilen irsaliyelerle Şeker «yamadan urba» diyorum, çünkü «yaFabrikalan Şirketi tarafmdan verilen malı urba» üzerine yama vurulmuş urşeker miktarı karşılaştırılarak halkın ne badır, cento, ise her parçası yama olan kadannm şeker aldığı tespit olunacak urba; belki daha iyi bir karşılık butır. Bundan sonra bu ay içinde istihkak lunabilir, ben bulamadım). Zihni'nin larıru almamış olanlar hakkında kat'i koşması da öyle bir cento'ya benziyor. bir karar verilecektir. Şair, kendinden önce gelenlerin şiirini Önümüzdeki ayın şeker tevziatının zenginleştirmiyor, öğrendiklerini söyekmek karnelerile yapılması hakkında lemekle kalıyor. Zaten şiirin sımrlarını henüz bir karar yoktur. Eğer iaşe bel genişletmek, yeni bir ses getirmek angelerinin dağıtılması kabil olursa tevzi cak büyük şairlere vergidir; Zihni İS3 elbette büyük bir şair değil, divanmı at bu iaşe belgelerile yapılacaktır. ckumuş olanlar anmağa değer bir şey Üniversite pazartesiye bulamadıklarını söylüyorlar, öteki koşmalarında da ayrıca bir güzellik yok. Sefıir SOHBET haberleri Bir şiir üzeriıte düşünceler Talebe yurdları yeniden tanzim ediliyor Parti Reisimiz Suat Hayri Ürgüblü teftişlere başladı Yazan: ••••• ••••• > CUMHURIYE1 31 Birinciteşrin 1942 İstanbu.da dünkü bayram toplanfıiarı (Baş tarafı 1 inci salıifcde) toplantılara sahne olmaktadır. Dün öğleden sonra saat 17 de Eminönü Halkevirıde, açılan cistanbul köyleri el lşlerl sergisi» bilhassa günün en cazib iıâdisesini teşkil etmiştir. Tamamen orijinal mahiyette tertib edilen sergide, köy evinin içı, bütün dekorlarile canlandınlmakta ve köy kadınları tarafmdan hazırlanan pamuklu, keten ve emsali dckumalar, kilim, havlu, mendil, dantelâ, oya, yemeni ve iç çamaşırlan İle, bütün giyim eşyası, teşhir edümektedir, Köy kadınlannın canlı manken roliânü oynamalan, serginin hususiyetini bir kat daha artırmıştır. Köycülüğümüzün mütefekkir Idealisti Viiâyet köy bürosu şefi Salâhaddin Demirkan tarafmdan büyük bir vukuf ve gerçekten titiz bir itina ile hasrlanan İstanbul köyleri el işleri sergisinde, bilhassa dikkati çeken şey, köylü. kadmiannın eski ve yeni tip dokuma tezgâhlarındaki faaliyetleridir. Halk Partisi reisi Suad Hayri Ürgüblü ve diğer bir çok mümtaz şahsiyetler tarafmdan ziyaret edilerek lâyık olduğu takdiri kazanan köy sergısi on beş gün müddetle haika açık bulundurulacaktır. Nurullah Ataç temiş olabilir, daha da büyük bir ustalık göstermiştir, samimî olduğuna, gerçekten sevip acılar çektiğins bizi inandırmıştır. Her şair öyle değildir. çok büyükleri içinde bile samimilikleT rine inandıramıyanlar v ardır; işte Baki... O şairin san'atma hayranım, Osmar.lı şairlerinin en büyüğü belkj odur (Osmanlı diyişim Fuzuli'den, Karaca Oğlan gibi divan edebiyatma uymağa çahşmamış saz şairlerimizden ayırmak içindir, «Osmanlı. sözünü »hiç bir zaman kimseyi kötülemek için kuiianmadım; geleneğe çok bağlı olmasam da herhangi bir çağın insanlarma saygım vardır). Ama Baki'nin şürinden eldığımız zevk, bize samimiliğin verdiği zcvk değildir, Nailfnin, Nefi'nin, Neşati'niıı, daha başka şairlerimizin şiiri için de bunu söyliyebiliriz. Nâzım'da, Nedim'de, bazan Galib'de bir gerçeklik, duydukları ile söyledikleri arasında bir biriik duyulur. Ötekilerin ise asıl söylemek istedikleri söze âşık olduklarıdır, onlar da Fehim gibi: Ben âşıki dihübayi nazmım diyebilirler. Çok güzel, çok büyük bir aşk... Onları küçültmek istemiyonım, bir duygumu belirtmeğe çalışıyorum. Şairde her şeyden önce söz aşkı, san'at göstermek isteği bulunması gerek; çünkü Fuzuli'de, Nedim'de olduğu gibi şair, samimiliğirü dujoırmağa da ancak sanatîa, ancak oyunla erişebiliyor. tedim, bunu anlamıyor musunuz? Şiirde yenilik, eskilik, taze mazmun, bunların hepsi boş sözlerdir.. Belki büsbütün boş değilse de şlirle sıkı bir ilişiği yoktur. Şiir ne olduğu aniaşılmıyan bir şey, bir mucizedir, ona her yoldan gidilir, ya hiç bir yoldan gıdemezsiniz. Sizin bütün incelemeleriniz, parçalamalarınız, bulacağmız kusurlar da, meziyetler de bir şey göstermez. Ne o kusurlar bir şiiri çirkinleştirir, ne de o meziyetlerden güzellik doğar. İşte benim koşmam, seviyorsunuz, güzeldir; daha ne istiyorsunuz?» Böyle söyliyecek bir şaire, tenkiddnin vereceği cevab yoktur. O koşmanın dili için söyleneceklere de cevab vermek kolaydır. Tabii dil değildir, divan şiirinin diline özenen şair bu İşi pek başaramamış; ama bize %ayet yakın, gayet tatlı bir dille söylemiş. Bazı kelimeleri bozmuş, türkçe cmaral» kelimesini cgazal», «misal» kelimelerine uysun diye türkçenin ses kurallanna uygun olmıyan bir söyleyişle söylüyor. (Buna karşı: «Hayır, onu maral diye söylüyor, gazal, misal sözlerini de Doğu illerinde olduğu gibi dalkumral ahenginde kahn oluyor> denebilir, ama bunu hiç sanmıyorum; medresede okumuş, yıllarca İstanbul'da bulunup memurluk etmiş bir şair elbette dilini inceltmek istemiştir, taşrahlarm diyişini beğenmez. Zihni'de medrase görmüş bir taşralı ukalâlığı bulunduğunu inkâr edemeyiz.) Varsın sözleri bozsun; bu da bize geçmiş bir zamanın kokusunu getirmiyor mu? O koşnm, böyle bir kusuru da bulunduğu için bize eski şiirimizin, divan şairleri, saz şairleri ile bütün geçmiş edebiyatımızm bir özü diye gözükmüyor mu? Doğrusunu söyliyeyim, Zihni'nin o şiirini bir yaratıcı şairin elinden çıkmadığı için de seviyorum; onda bir yenilik, bir başkalık olsaydı bcyle bütün bir edebiyatm özü olamaz, o n a l t ı satır içinde bize sanki bütün bir şiir tarihini tattıramazdı. Bayan Mediha Baysalın natku Zihni'nin koşması yeni değilmiş... Varsın olmasın. Bir şiir ille yeni ohnaIıdır diyemeyiz. Yıpranmış hayaller, teşbihler kullanarak da çok güzel bir şiir yazılabileceğini bize Zihni'nin koşması gösteriyor. Fransız tenkidcilerinden Remy de Gourmont bir yazısuıda, dücyada «Daphnis ile Khloe» nin konusundan başka roman konusu olmasa iyi bir romancınm gene herkesten başka olabileceğini söyler. Zihni de çok söyienilmiş bir konuyu ahrken küçülmemigtir. Diyebiliriz ki o daha da ileri gidiyor, sanki şöyle söylüyor: «Herkesten başka olmak da niçin? Çok kimselenn seçtlği bir konuyu seçmeme bir şey deNURULLAH ATAÇ miyorsunuz da o konu üzerinde benim Lise öğretmenlerinden herkesin kullanmış olduğu hayallere, teşbihlere bağlanıp onlara bir şey kat(1) Ben de herkes gibi «ayak götürmayışıma şaşıyorsunuz. Ben size şairin. müş» diyebilirdim; Çankın meb'usu kendisinden hiç bir şey getirmeden, an B. Talât'ın kitabmda «ayak çekilmiş» cak çevresinden öğrendiklerile kalarak diye yazılmış. O şekli daha uygun bulgüzel şiir yazabileceğini göstermek isdum. Bayram münasebetile şehrimizin bir çok semtlerinde, halk kürsülerini işgal eden hatibler, Cumhuriyet rejimlnln feyizli ve irşadlı kuvvetiııi belirten nutuklar söylemişlerdir. Bu arada, Halk Partisi Beyazıd şubesl namına, halka hitab eden ögretmen ve muharrir Mediha Muzaffer Baysal çok heyecanlı bir nutuk söylemiştir. Hem lrfan ordumuzda, hem içtimal yardım 1$lerinde ferağatle çahşan Mediha Baysal nutkunda 19 yaşını bitıren Cumhuriyetimizin Türk dünyasmda yarattığı tnkılftblarm mana ve şümulünü anlatmakla süze başlıyarak, eski devrin kötfl idaresl altında mllletimizin çektlği ıstırablara işaret ettikten sonra, dünyanın bu kanşık durumunia hepimize düşen vazifeleri hatırlatmış ve ezcümle demiştir ki: < Hepimize bugün dünden çok daha feragatli yaşamak, şahsi hayatımızda biraz sıkıntıya katlanmak, müli emniyetimiz, yurdumuzun istiklâl ve hayslyetinin muhafazası için hükumetin aJdığı tedbirlerde ona yardım ederek yaşamai mecburiyetindeylz.ı Mediha Baysalın nutku hararetle al. kışlanmıştır. Halkevlerinde Dün akşam Eminönü Halkevinde ayrıca saat 20 de Halkevi reisi Yamz Abadan tarafmdan (Cumhuriyet ve yurddaşlık fazileti) mevzulu bir korıferans verilmiş ve toplantı sonunda (Kahraman) piyesi temsil edilmiştir. Beycğlu Halkevinds de, dün akşam bir müsamere ve onu müteakıb bır konser verilmiştir. Anado'.uhisan 34 üncü ilk okulda yapılan toplantı da çok parlak olmuş, millî oyunlar ve şarkılar söylenmiş, ve müteakıben İsmail Hakkı Baltacıoğlunun (Akıl taciri) adlı piyesi temsil edilmiştir. Müellifin de hazır bulunduğu temsil, büyük alâka uyandırmiş ve şiddeîls alkışlanmıştır. Diğer okullarda da müsamereler verilmiş ve Cumrmriyetin feyiz ve nimetlerini tekrarlıyan nutuklar söylenmtştir. Kadıköy Halkevinin köycülük ştıbesi azaları bayram münasebetile bir köy gezîsine çıkmış ve İçerenköy ve Merdivenköyünde fakir çocuklara bayram sakerl ve defter gibi hedlye'er dağıtmışl"rdır. Akşam da ayni Halkevinde prcTesör Vehbi Sandal tarafmdan alâka uyandıran bir konferans verilmiştir. Konferansı, koro heyetinin tertib ettiğl konser takib eylemiştir. Çocuklara aynca Karagöz oyımu da gösterilmiştir. Büyükada Yardımsevenler cemiyeti de bayram münasebetile, dün 43 yoksul yavruya elbise ve ayakkabı dağıtmıştır. BUGÜN SENENİN EN BÜYÜK K A H K A H A KOMEDİSİ... TÜRKÇE SÖZLÜ K A S I R G A S I Meşhur ARŞAK PALABIYIKYAN^ın 3 AHBAP CAVUŞLAR POLİS HAFİYESİ İPEK ve SAKAY S İ N E M A L A R I N D A Ş A H E S E R İ Jean ARTHUR Melwyn DOUGLAS Fred Mac MURAY îibi 3 büyük ve müstesna yıldlzln beraber yarattlklan Cezaevinde Cumhuriyet bayramı açılıyor NE ÇOK KOCAM VAR! SUMER Sinemasmm Yeni bir muvaffaklyeti olacaktlr. Emsalsiz film. umtımi bir heyecan uyandlracak ve önümüzdeki S A L I akşamından itibaren İstanbul Üniversitesi, pazartesi sabahı merasimle açılacaktır. Rektör Cemil Bilselin mutad senelik nutku ile başlıyacak olan merasim saat 9 da Üniversite konferans salonunda yapılacaktır. Merasimi müteakıb bütün Fakültelerde derslere başlanacaktır. Dili üzerine de çok şeyler söylenebilir. Hiç tabiî bir dil değil; şair divan şairlerine benzemeğe çalışıyor, pek beceremiyor: Gama tebdil olmuş ülfetin çağı mısraına bakın, acemi bir şairin dili. Sordum ki bâğ ağlar bağban ağlar Mustafa Namık CANKI Çünkü •'Baçttm Uâçlan Dütün dOnyada mi* lyonlarca defa denenmiştir. »Bayek* ilâçları ilmî arastırmalann neticelerile senelerce süren tecrübeleri kendisinde mısraında «bağban» sözünü «bâğıban» diye okuyacağız, yahud imaleli olacak, Evvelce 300 tona kadar deniz vası hece vezninde ise imale olmaz O koşmayı yermek için daha çok setalarımn gitmesine müsaade edilmiş olan Karadenizde yabancı sulara yapı bebler bulunabüir. Ama hiç biri bizi lacak seferler İçin haricî ticaretimizin kandıramıyor, hepsi de sanki o koşma faydalanması gayesile 2500 tona kadar ile bir ilişiği j'okmuş, onun dışmda İmiş gemilerin sefer yapmasma müsaade e gibi gözüküyor. Zihni'nin şiiri bizi gedilmiştir. Yalnız, bu sefer yapacak ge ne o eşsiz hüznü, melâli ile sarıyor, miler için deniz ticaret filomuzda bu gene şiirimizin en güzel şiirlerinden öirı unan "500 tona kadar tekneler arasın olarak kalıyor. Fuad Köprülü o koşmanın 1244 ten da den:z nakliyat komisyonunda bir kur'a çekilmiş ve gidecek gemiler sı ! sonra Bayburd'da yazılmış olduğıınu söylerken belki sadece yakıştırıyor. araya konulmuştur. İlk sefere Sinob vapuru çıkmıştır. ma «çok samimî bir şiir» demekte hakDeniz nakliyat komisyonu bu sefrlere sız mı? O samirailiği hepimiz duynıulüzum görüldükçe müsaade verecektir. yor muyuz? Koşmaj'i parça parça, mısra mısra incelersek şairin oynadığm, öğ. Mekteblerde yeni vakit rendiği bir takım şeyleri söylemekten ileri gitmediğini, divan şairlerine bencetveli zemeğe çalıştığmı aııkyoruz, bü.üne Pazartesi sabahmdan itibaren mek baktığımız zaman, bütünü dinlediğimiz teblerde yeni vakit cetveli tatbik edi zaman bunlar yok, bir ses, bizi sarsılecektir. Bu cetvele göre, lise ve orta veren, elbette şiir âleminden gelen bir mekteblerde derslere sabah saat 9 da ses var. Demek oyunla da samimiliğe başlanacak ve 15,45 de son verilecektir. erişiliyor. Öyle olduğunu bilmiyor muyBu mekteblerden çifte tedrisat yapan dunuz? Fuzuli, Türk şairleri arasında lar da sabah devresi 8,30 da başlayıp söz oyununda en usta olanıdır, bütün 13 de bitecek; öğleden sonraki devre gazelleri her türlüsünden lâfız şan'at13,10 da başlayıp 17,40 da sona erecek larile, mana san'atlarile doludur, ama tir. Kız enstitülerinde dersler 9 da baş samimiliği de en çok onda duyarız. lıyarak 16,50 de bitecektir. Erkek tek Fuzuli: nik tedrisat mekteblerinde derslere 8.30 da başlanarak 17,30 da son veri Âh eylediğim servi htramanm tçincîir lecektir. Ticaret mekteblerinde derslere Kan ağladığım goncei handanm içindir, 9 da başlanarak 16,10 da bitirilecektir. yahud: Şehrimizde muhtelif nakil vasıtalanEtti zülfün pek perişan hâlimi hâlin nın mevcud bulunması dolayısile, meksenin teb idareleri Vekâletçe verilen salâhiyete dayanarak derslere 15 dakika er Bir gün ey bîderd sormazsın nedir hâlin ser.in ken veya daha geç başlıyabileceklerdir. Mekteb idareleri vakit cedvellerini, bu i derken sevgisini söylemek değil, yalnız esaslar dahilinde hazırlamıslardır, J l A söz san'atında ustahğuu göstermek isj 2500 tona kadar gemiler Karadenize çıkabiliyorlar Beşiktaş SUAD PARK Sineması % Cumhuriyetin 19 uncu yıll İstanbul Cezaevlndfi de törenle kutlanmıştır. Merasime İstiklâl marşile başlanmış. Oezaevi müdürü Hüsnü Konukçu güzel bİT nutuk söyliyerek Cumhuriyetin nimetlerini ve âdil kanunlannı izah etmiş, yakın bir atide, bütün hapisanelerin modern cezaevleri gibi idare olunacagını müidelemiştir. Mahkumlar adma konuşan Tevfik de Cumhuriyetin adalet ve şefkatinden bahsederek, salâha erişmis mahkumlann bir gün affa kavuşacakIan iimidini kaybetmemelerini söylemiştir. Müteakıben Eminönü Halkevinin temsil kolu «Kahraman> piyesini oynamıştır. Türkçe SAÂDET GECESİ I Şaheserini takdim eder. Baş rolde: CHARLES BOYER Diiğün İlâveten: ÖLÜIVJ GEMİSİ • Safranbolu eşrafından Abdi Kökçür.ün kızı Melâhat Kökçü ile, SafranI bolu eşrafından Aksaray fırını sahibi Mustafa Doğancmm düğünleri dün akşam Tokathyan Oteli salonlarında iki tarafın aileleri ve kalabalık bir davetli kütlesi hururüe icra edilmiştir. Toplantı, geç saatlere kadar neş'eli eğlencelerle geçmiş ve genclerin kurduklan yuva kutlanmıştır. Kendilerini tebrifc ve mes'ud olmalarmı temenni ederiz. Arabacının Kızı . Gece ve Gündüz Benimsin filmlerinin parlak yıldızı I • BUGÜNE KADAR GÖRÜLEN EN BÜYÜK AŞK FACİASI... HİLDE KRAHL | in en son yarattığı çılgm ve ölmeyen bir aşkln hazin romanl >I\KSİ M'de NÜZEYYEN Kemanî N E C A T İ Üstad MUHLİS HER AKŞAM ve SABAHADDİN'in ANUŞKA Gece için yerlerinizı evvelden aldırınlz. Telefon: 40380 SENAR Arkadaşlan T O K Y A Y E F E N İ N Tanınmış artistlerin iştirakile 60 kişilik A Ş K I R E V Ü HER PAZAR Saat 16 da aynl programla DİKKAT: 2/11/942 pazartesi akşaml Kızllay menfaatine saat 3 e kadar fevkalâde eğlenceler. Programa ilâveten san'atkâr İSMAİL DÜMBÜLLÜ ve Arkadaşlan taıafmdan kahkahalı komedi. İÇKİSİZ Aüe Mafinesi SÜRTÜK • FİLM YILDIZLARINİN SON ZAFEEİ EIHAMRA'da Matineler saat 11 de baslar. •