Cemiyet Hâdiseleri Sehir haberleri Mısırmeydanmuharebesi Piyango biletlerini Tabiat ve Ahlâk Asherî vaziyet Savaş bütün şiddetile devam ediyor? Mihver taarruzunun yeni mukavemetlere çarpiığı anlaşılmaktadır CUMHURÎYET 4 I'emmüz [HEM NALINA MIHINA Harb etmek san'atı irkaç gün önce bir Londra haberi, liberal partisine mensub Manchester Guaıdian gazetesinin şu Ckri ileri sürdüğü»ü bildirdi: .İngilizler, hiç bir zaman, asker bir miüet olamamışlardır. Müttejiklerinıizin askerlik sahasındaki kabMyst ve istidadlarından jaydalanmamız lâzımdır. Bugün hiir Fransız rnüttef'klerim'zin bu salvada bize yapabileceği yardırm unutmamahyız. Bugün, müttefiklerin en kabiliyetli askeri komutanlarından birine sahib bulunan küçük hür Fransiz erdusu parlak an'aneye sahib, iyi talira görmiis bir ordudur. Bajında, büyük bir lank mütehassısı da bulunmaktıdır. Eğer mevcud teknik ve askerî kabiliyetlerden en mükemmel şekilde jayda.la.n~ masını bilecek olursak müttejiklerimiz, bize kıymetli unsurlar verebilirler., Birkaç gün evvel, başka bir Londra gazetesi de şöyle diyordu: tMağlubiyetimizin sebeblerinden birini de mühim miktarda tank arabalanm kullanmakta ve düşmantn tank tabiyesine mukavemetteki îecrübesizlik olarak kabul edersek Yakmşarka bir Rus askeri heyeti davet ederek onîarın btza kıymetli dersler ı>erme!eri jırsatmt ihzar etmemiz doğru olmaz rnı?. Her iki İngiliz gazetesi de, başka muharib milletlerin matbuatında gdrülmiyen bir açıkyüreklilikle kusurlarını, eksiklerini itiraf ediyorlar. «Kişi noksanıni bilrnek gibi irfan ohnaz. derler; fakat, harb zamanında, bir milletin kendi noksanlarını bu kadar açıkça ilân etmesi, İngilizlerden başkasının yapabileceği bır iş değildir. Herkes, mağlubiyetlerini zafer gibi göstermeğe ve ayıblannı örtmeğe çalışırken İngilizler, biz asker millet değiliz, Fransızlardan kumandan alahm; Ruslardan tank öğrctmeni getirelim, diyorlar. Herşeyi bir mizah ve alay mevzuu yapan kaygısız ve kalender bir dosruma, İngilizlerin halinden bahsediyordum; dedi ki: Hiç şaşma; bu gidişle, İngiliz gazeteleri, Mareşal Rommeli çağıralım da, bize harbetmeği öğretsin bile diyecekler. taklid eden genc (Baş tarafı 1 inci sahifede) arruz etmişlerdir. Kahireden 3 temmuz sabahı Londraya gelip ayni gün buradan akscdea haberlere göre Mısır meydan muharebcsi hâlâ devam etmekte olup netice henüz bclli değildir. Ingiliz uçaklan bütün gün ve bütün gccc dahi fevkalâde çalışmışlardır. 2 tcmranz tarihli resmî İngiliz tcbliği, Mihver kıt'alarınuı çarşamba günü El Alemeyn İngiliz mevzilerine tanklarla ve kamyonlara bindirilıııiş piyadelerle yaptıkları taârruzların püskürtiilmüş olduğunu, çarpışmaların bütün gün devam ettiğini, savaş neticelerinin İngilizler için fena olmadığını bildirmişti. Fakat ayni tebliğde, diğer cihetten, Mihver tanklarının İngiliz cephesinin bir yer'.nde muvakkat bir gedik açmağa muvafiak olduklan fakat muharebenin sonunda bunların geri atıldıkları dahi yazılııîır. Velhasıl İngiliz rcsmî tebliği, imparatorluk kuvvetlerinin Kattara münhat vadisinin şiraal ve cenub kesimlerinden, İngiliz mevzilerinin 27 Km, önleıine kadar düşmana taarruz etıuiş olduklarım dahi ilâve etti. sırı muvakkatcn olsıın kurtarabilir. Muvakkat dediğimin sebebi, Almanlar Rusya seferini kazandıkları takdirde Mısırı da zaptedebileceklerinin pck muhtemel obnasındandır. Milli Piyangonun 23 nisan 1942 çekiMare;al Rammenn El Alemeyn mey li§indeki biletlerden alıısı üaerinde nudan muharcbesini kat'î surette kazandığı mara değişikiiği yaparak, bunlan ikratakdirde ise Nil deltasını geçerek Sü miye isabet edea büeCermiş gibi gösterveyşi alacağı ve buradan bütün Yakın digi ve bu suretle 2512 lira ele geçirdiği Doğruyu fcthe imkân ve kolaylık bula ileri sürülen Şemseddin Saki isimli bir cağı aşikârdır. gencin muhakemesine, başlanmıştır. İngiliz hükumetine itimad celsesindc Kendisi, piyango biletleri ilzerinde sayı Churchill'in Avam Kamarasında verdiği değ'.şikliği yapmanın kabil oîduğu husumalumata göre ise bidayette Kommel sunda bazı arkadaşlarile bahs« girdiğiordusuna üstün olan sekizinci İngiliz ni, iddiasını füen ispat için harekete ordusu Libya muharepclerinde bozula geçtiğini, ölçüiü şekilde tersim kabilirak pek zayıf düşmüştür. Fakat gene yetinden ve bilgiâinden istüade ederek onun ifadelerine nazaran Auchinleck bcr.a ile sayı değişikiiği yaptığını anordusuna gitmek üzere bir çok takviyc latmi'tır. Bu arada, kcndisinin şahsi ler yoldadır. Yakındoğuda da büyük bir menfaat gayesi güımediğini, bilâkis kuvvetler mevcuddur. Bu sebeble Mısır Piyango idaresini ikaz etmek. istediğini meydan muharebesi İngiliz Başvekilinc söylemiş, <muhteltf zamanlarda aldıgöre bitmiş değildir. Bununla beraber ğım bu paradan h:o harcamayışm da, cephedekiler daha reel düşündüklerin işi para için yapmadığımm delilidir. Eden her türlü ihtimalc karşı İskenderi saseıı babam zengindir ve bana her ay yenin tahliycsine başlanmıştır. Görülii kâfi derecede para gönderirdi> demiştir. yor ki verüen haberlere göre şu anda Gene ifadesine göre, kendisi, üzerinde de neticenin ne olabileceğini kestirip at ğişiklik yaptığı biletlerden son ikisine Bu haberlcre bakılırsa bir sürü tena mak mümkün değildir. Yalnız bir şey Istinadla almaja başvurduğu ikramiyekuz olduğu zanncdilerek işuı içinden söylenebilir ki o da vaziyetin Mısır cilıe leri, başkalan vasıtasile aldırmağı düçıkmanın güç olacağı sanılır. Halbuki bu tile ve İngih'zler bakımından asla cnıin şünmüştür. Birinde muvaffak olmuş, fakat ikincisinde, vasıta olan kimse gişe habcrlerde biribirine esash bir aykınlık olmamasıdır. önünde tutulmuştur. Ancak, vasıta oyoktur. 2 temmuz tarihli İngiliz resmî Doğu cephesinde: ' lanlann, tahriften haberleri olmadığı tebliğile Reuter muhabirinin bildirdiköğrenilmiştir. leri daha ziyade 1 tcmmuzda ccreyan eS ı v a s t o p o l d a : Mihver kıt'alan Sıden olaylan; yukarıda bahis mevzuu o vastopolun batısuıda Kerson ucuna sıMuhakemenin devamı, şahldlerln çal»n ve İngiliz El Alemeyn mevziinin ya ğınmı; Sovyet kıt'alannın imhasile uğ gınlması için başka güne bırakılmıştır. rıldığuiı haber veren Alman resmî teb raşıyorlar. Buraya iltica eden Sovyet liği de 2 tenunuzdaki neticeleri bildir kuvvetlerinin sayısı bilinememekle beTartısı eksik ekmekler mektedir. raber bizzat Sıvastopolda şimdiye kaÜsküdarda HEkimiyetimilliye caddeBunların hepsine göre şu netice çıkar: dar elde edilen esirlerin yalnız 50 bin İngiliz Generali Auchinlcck Akdcnizle ohnası son muharebeler esnasında bir sinde Vedadın fınnında 220 kilo, KısıkEl Kattara bataklığı arasındaki müsaid çok Sovyet kuvvetlerinin buradan de lıda Adnarun fırınında 26 küo, Kadıköve kuvvetli mevzide durarak elindeki niz ve hava yolile çekilebilmiş olduk yünde Söğüdlüçeşme caddesinde Mehmedin fırınında 37 kilo tartısı eksik ekbütün kuvvet ve vasıtalarla derinliğine lanru gösterir. tertibat alınış. Mihver kıt'aları çarşamba Sıvastopol büyük bir kale olduğu için mck bulunmuş, ekmekler musadere edigünü fecirle beraber taarruza başlamış burada 500 küsur topun ele geçmiş lerek fınncüar hakkmda zabıt tutulmuştur. lar. İngilizler muharebeyi kabul etmiş olması tabiidir. ler. Almanlar İngiliz müdafaa hattında İaşe müsteşarı şehrîmizde Mihver büyük taarruzu: ayni günde bir delik açmışlar, fakat yalTicaret Vekâleti İaşe müsteşarı Şükrü nız İngiliz mukabil taarruzile değil, ayni Bütün doğu cephesinde muharebeler Sökmensüer ile Koordinasyon heyeti uzamanda cenubdan bir cenah ve geri oluyor. Me.selâ Alman tebliği cenubda muml kâtibi Hazım Atıf Kuyucak da akınile de karşılamışlar, muharcbe ge Alman İtalyan kuvvetlerinin büyük dün sabah şehrimize gelmlşlerdir. ce geç vakitlere kadar devam etmiş, iki düşman mukabil taarruzlanru tardettikİaşe müsteşarı dün sabah Bölse İaşe tarafın uçaklan da muharebelere karış lerinden bahsediyor. Ayni zamanda asıl müdürlüğüne gelerek bir müdde; meşmış. Muharebe ertcsi günü de devam et taarruz bölgesinde 130 kilometrelik bir gul olmuş, burada İaşe müsteşarlığı flmiş ve nihayct Almanların El Alemeyn cephenin Alman ve müttefik kıfalar at tospit ve mücadele umum ınüdürü İngiliz müdafaasını yardık diyebileeckle tarafından yarıldığı da haber veriliyor. Müm:az Rek ,Vekâlet Standardizasyon ri bir duıum hasıl olınuş. İngiliz kay Bu yarmanın yeri Londradan gelen müdürü Faruk Sünterin iştirakile bir naklarmdan bu son durumu yalanlıyan haberlere göre Harkofun 80 kilometre toplantı yapılmıştır. ne resmî ve ne hususî yeni hiç bir haber şimal ve şimal doğusunda Volşansk Sigara harmanlarında gelmemiştir. Bivelçorod kesimi ile Kursk arasında Dünkü Alman ve İtalyan resmî tebliğ olmak gerektir. değişiklik lerinde ise El Alemeyn mevziinin yarılO halde Almanlann bn mıntakadan İnhisarlar idaresi bazı sigaralann harması genişletildiği esnada Mihvcr kıt'a ve Kursk'un doğnya yani Don nehrine manlarmda değiçiklik yapmak üzere Bir başka manada «tabiat», canlı mevlarının bir takım kuvvetli tahkim edil dogra ilerliyerek Moskovadan bu vadi tecrübeler yapmaktadır. cudlarda tabiatin bize vernüş olduğu miş İngiliz istinad noktalannı hücıımla boyunca Rostov'a giden demiryollannı şeydir. Canlı mevcudda kazanılmış ne 108 ton çivi zaptetmek mecburiyetinde kaldıklarını kesmek ve sonra oralardan Moskovanm varsa hep tabiate ilâvedir. Bu manada Ticaret Vekâleti, vilâyetler arasında bildiriyorlar. Bu tebliğin ifadesile dünkü cenub dofendan ihatasına başlamak istabiat, vehbî ve insiyakî unsurlanrı tevzi edilır.ek üzere yeniden 108 ton Alman resmî tebliğinin ifadesi arasuıda tedikleri anlaşılıyor. mecmuundan ibarettir. Terbiyecilerir, tonca bir fark oMıığu mcydandadır. DeAlman tebliği, Alman kıt'alannın şid çivi tahsis etmiştir. kullandığı tabiî ve mükteseb sıfatlannmek oluyor ki Ahnanlar, evvelce bildir detli Rus mukavemetine ra£men, MosYelken teşvik yanşları dan ikisicisile alâkah unsurları çıkandikleri veçlıile, El Alemeyn İngiiiz mü kovanm 170 kilometre kadar şimal baİstanbul su sporları ajanhgımn yel nız: Geri kalan, tabiat denen şeydec dafaasını yarmağa muvaffak olduktan tısındaki Rjev keshninde de bir Sovret ken teşvik müsabakalannm birincisi S ibarettir. sonra geri giden bo7gun İngiliz kıt'ala mevziine girerek miiteaddid mevkiler temmuz pazar günü saat 14 te Modada Bülün ilim ve feisefe tarihinin esas rını öyle alabildiğine takib edcmiyerck kazandıklannı büdirmiştir. Bu haberler yapılacaktır. Bütün amatörlere açık o mevzuunu teşkii eden tabiat mefhumu yeni bir takım mukavemetlere çarp bir araya gelirse, Sovyet ordulannm larak :ertib edilen bu yanşlara her nevi bu manalardan İbaret kalsaydı, mütefekmışlar, fakat bıınlan kısmen yenmişler Donetz bölgesini muhafaza için oraya ve ye'.ken teknesinin iştirakine müsaade e kirler arasında hiç bir ihtüâfa lüzum dir. Harknf şarkma büyük kuvvetler yıfadilmesi müsabakalan çok zevkli bir şek kalmıyacakh. Fakat şimdi tamamile Almanlar, yeni tebliği Berlinden bizim rak şiddetli karşı taarruılara giriştik le sokacaktır. Yarışa iştirak edecek yel başka anlayışlar karşlsmda kalacagız. leri, Almanlannsa şimdilik Moskovayı saatle alelusul 16 da verdiklerine göre, kenciler saat 13 te hakem heyetine mü Bu anlayışlara göre tabiat, Cenabı Hak3 temmuz öğleden biraz evvele kadarki cenubdan ve şimalden ihata maksadını racaatle kaydolarak teknelerini de kon km yarattığı herşeydir. Eğer dindar devaziyeri bildirmiş oluyorlar. O halde giittükleri neticesi çıkanlabilir. trol ettirmeğe mecburdurlar. Yarış ro ğilseniz bu yaratışı madde hazretlerine Ahnanlara göre son durum: İngiliz El Almanlar belki düşmaru şaşırtarak tası müsabaka mahallinde bildirilecektir. atfedebilirsiniz. Canlı ve cansız âlemi, Alemeyn mevziinde açılan geçidin geniş ona yanlış Istikametlere knvvetler sevbütün seyyareleri ihtiva eden kâinat! Limon tuzu yerine neler letildiği ve fakat Mısır meydan muha kettirmek için taarruzlannı kâh şnraBu vaziyette, bilhassa kâinatı yeratan rebesinin sürmekte olduğudur. dan, kâh buradan yapıyorlarsa da bunbir «Tann» mefhumunun da dahil oldusatıyorlarmış? General Auehinleck, Mareşal Rom ların umumi bir tasar dahilinde muFane, İsak, Samuel adlı üç seyyar sa ğu bir tabiat karşlsmda ahlâkm tabiate mel"ın hücumlannı El Alemeyn'de dıır ayyen plân ve hedefler takib ettiklerinc tıcı, limon tuzu yerine asid oksalik sa dayandığını söyliyecek bir mütefekkirin H. E. ERKİLET tarken, yakalanmışlardır. Kendileri. bu sezişi, ka\Tanması her babayiğite nasıb dıırup iki üç hafta kazanacak olursa Mı şüphe yoktnr. nu Çeşmemeydanmda bakkal Yudadar. olmıyacak girift bir dava halini alacakalıp sattıklannı söylemişlerdir. Adliye tır. " Mahkemede, resîm yapmak kabiliyetini göstermek için bu işi yaphğını söyliyor Bu sırada bütün dünya mütefekkjrlerini işgal eden ahlak meselelerinden memleketimizde de sık sık bahsolunduğunu görmekle nekadar sevinsek azuır. Buııdan evvelki birkaç yazımızda işaret ettiğimiz gibi Devlet Şefimizin memleket gencliğine hitab eden kıymetli sözlerinden gazete musahabelerine ve parlamento münakaşalarına varmcıya kadar hep bu bahsin akisleriîe karşılaşıyoruz. Bu konuşmalar araslnda sık sık zikredilen «tabiat. kelimesinden ve bunun alılâk mefhumile alâkasından neyin kasdedildiğini aydınlatmak icab ediyor kanaaıindeyiz. Umumiyetle yayılmış bir telâkkiye göre aiılâkiıhk «tabiati beşeriye, de ır.evcud bir kabiiyet, bir şiar ve biı iktidar oiup aksıni gösteren hâdiseleı hep bu «tabiat. in ifstdlndan ileri gelmektedir. Ahiâki hayatla uzaktan ve yakından alâkaa olan ilim ve felsefe mensubları böyle bir «tabıat> fikrinden hartkct etükleri zaman, halkvari ifadelerden ayrılarak iiim lisanını kullanırlar. Bunlardan bazılarının kendilerin e mahsus ıstılahlarl bile vardır. Fak.t ıstılahlann yarattığı ve ekseriya sun'î olan ayrılıklardan bir an kendinizi sıyırınlz: O zaman göreceksiniz ki «tabiati beşeriye» den hareket edenlerin hepsi bir noktada birle:mektedir. O halde ahlâktan bahsedenierin «tabiat» İııden neyi enüyabiliriz? Tabiat deyince ilkevvel akla gelen şey yabancı bir müessir ve amil olmaksiiu;ı bir mevcudua serpilişini temin eâ<n prensip mefhumundan ibarettir. Bu anisyışı biraz daha genişlettiğimiz takdirde madde âleminin eşyasını da İçmo alan bir mefhumla kar^ılaçırız. O zaman tabiat, türkçemizdeki «mahiyet. manaslnı,yani herhangi birşeyin ana sedyclerinir. ne olduğu sualine verüen cevabdaki manayı kazanır. Bu son tefsiri bir tarafa bırakarak «yabancı bir müessiı olmaksmn bir mevcudun serpilişini temin eden mefhum» u gözönüne aldığımız takdirde İnsanın «tabiat» indeki ikilik dikkaümizi celbedecekür: İnsanda «mevcudun serpiUşi» düsünülürken bin hayvanla müşteıek, diğeri ondan ayrı ve ona üstün fikrî ve ahlâkî hassalarla mücehhez iki «tabiat» gorülür. Acaba bu bassalar, insanın tabiaünde tabiat olmlyan şeyler midir? Hayır! O halde iıısan, hayvanın devarrudır. Evet! O halde • İnsan tabiati» dediğimiz zamsn yalnız hayvanla müşterek olmıyan unsurları kasdedeceğiz ve meseiâ Montaigne ile beraber şöyle diyeceğiz: «Tabiatten doğduğunu ileri sürdüğürr.üz şuur (veya vicdan) kanuniarı, âdetten doğarlar (1)». Bu takdirde ahlâkçı, iltibatların, anlaşamamaziıklarln önüne geçmeb için kullandığı. «tabiat» mefhumunu daima ihtirazî kayıdlarla İstimal edecektir. ^^^^^^^^^^^^^^^^^^ Ziyaeddin Fahri ^ ~t cnektebine mensub filozoflarla, yeni devrın müspet ilim mensublarınm ağzındaki «tabiat» e gelince bu da bir «nızam vc Liitizama tâbi hâdiselerin topuna birden verilmiş mana» dan başka nedir? Bu takdirde tabiat, felfesî tefekkürün ka*ourundan geçirihniş, işlenmiş, •insanlaşmış» bir tabiattir. Ahlâklılığl böyie bir tabiate dayandıran mütefekkir, hakikatte, filozof sıfatile inşa eylediği bir tabiate istinad etmektedir. Yoksa iddia etüği gibi mevcud olan, hâdise olarak iTözönünde buiunan ham bir tabiate de ÇINARALTI B T J G Ü N K Ü S A T I S I N D A ve zabıta, tahkikat yapmaktadır. eii. Nihayet son bir manaya da işaret edelim: Bir çok ahlâk ve hukuk âümıeri «tabiat» i, düsturlarımızın, kaidelerimiLin kaynağı göstermektedirler. Yunan sofist ve stoisiyenlerinden sonra Onyedirıci asrın tabii hukuk nazariyeleri, Oneekizinci asrın dini tabiî teiâkkisi, Ondokuzuncu ve Yirminci asırların tabii ahiâk cereyanlan bu nevi «tabiat» mefhumundan hareket etmektedirler. Başkasınm hürriyetine tecavüz etmek, başkasının dini hislerine dokunmak, başkasının mahnı çalmak ve namusunu leke'•emek «tabiate karşı, hareketlerdir. Düsturlarımızl «tabiat» ten çıkarmaiı, Şimdi sorabiliriz: Yukarıda tabiat mayani basit bir ifade iie hürriyete, dinî nalarından hangisi cilim bakımından .'lislere mal ve mülkiyete, şeref ve na ahlâk» eserinin ana sezgisini teşkii edimusa hürmetkâr olmahjnz. yor? Ilkiri edinilen kaneat, yabancı bir İşte tabiat kelimesinin ilk bakışta ha müessir ve amil olmaksızın bir mevcutırlattığı manalardan bir kaçı. Ahlâklı dun serpilişini temin eden prensipde ığın herhangi bir tefsirle tabiate dayan musır olan tabiate yakındır. Hatta haydığını söyliyen mütefekkirler, sarih ol van ve insan mukayeseleri yapılırken mak için, gerek bu manalardan birini, bu manadöki «tabiat» ten hareket edilgerek bizim burada İşaret etmediğimiz diği şüphesizdir. Fakat sonradan i^in manalardan birini davalarının mukadİçine «nev'ini tayin edemediğimiz tandemesinde belirtmiş olmahdırlar. Aksi zim edici bir kudret» ile bu kudreti ihtakdirde kendileri değilse bile okuyucutiva eden küllî tabiat mefhumlarını soları bir takım çıkmazlar karsısmda kaŞakayı bir tarafa bırakalım; İngilizlekuyor ve birinciyi ikinciye tâbi kjlıyor lacaklardır. rin Almanlar kadar iyi harbedemedikleve bize Spinoza'run «tabiatleşmiş tabiatBu sırada bazı muharrirlerce hakklnda Nature naturee» yi ile «tebiat yapan ta ri meydandadır. Churchill'in verdiği ratakdirli ve tenkidli yazılar yazılan «ilim biat «Nature naturante. ıru hatırlatı kamlara göre, 8 inci İngiliz ordusu sayıIjakımından ahlâk» kitabı, acaba bu ta yor. Bu ikinci tabiat hangi manada olur ca ve silâhça hasmmdan üstün olduğu biat aniayışiarından hangısine dayanl sa olsun «Tann» mn ta kendisidir (4). halde, yenilmiştir. Bunun sebebi basityoı? Objektif olabihnek için eserden bazı Acaba muhterem Türk âümi «Dr. A. tir. İııgiliz ordusu, henüz ateş tecrübesatırlar ve cümleier alalım: «Dimağda Muhtarı, Spmoza'yı ilmi metodolojiye sinden mahrum, yeni bir ordudur. Halkonuşma ve ahlâkî hbleri tevlid etme pek uymıyacak surette biyoloji lisanına buki teknik teıakkiler yüzünden askerkabiliyeti vardır.» «Alılâkî hükümlerin tercüme etmiş addedebilir miyiz? Derin hk eskbine nispetle çok güçleşmiştir. Modern bir orduyu sevk ve idare edehusulü, dimağın tabiî bir surette faalıbir sempati ile dolu olan şu satırlar bu cek olan subaylar, kurmaylar ve komuyetine bağlıdır.» «Bergson ve Pierre Jasuale menfi cevab verilmesine mânidir, tanlar, mantar gibi yerden bitmez; yılnet... gibi müelliflere göre her yaşıyan zannederiz: «Şimdiki ilim, eskider.berı lar ister. 282,500 kişilik aylıklı, küçük mevcudda yaşatan, hayatı muhafaza ve kâinatta mevcudiyeti kabul edilen mad bir ordu, üç seneden kısa bir zaman inkişaf ettiren bir saik, empülsiyon olde ve kudret ikiliğini kaldlrıyor demek içinde, milyonlar öloüsünde büyüdüğii masa, o mevcud ne olabilir, ne de ınkiür... Maddeyi de, his ve zekâ gibi ruhi takdirde. bu ordunun muharebe kabişa£ edebiürdi. Yaştyanların hepsinde, djğer grizelerin anası bir ilk grize var faaliyetleri de hep ayni varlığa atfetmek liyet ve kudreti de, mevcudile mütenadır. Müellifler buna horme ismini ve lâzımdır. Fennin şimdi vardığı bu neti sib olarak büyüyemez. Böyle yeni bir riyorlar. Bundan ilk çıkan grize, teşkii ceyi, asırlarca önce müstesna kabiliyet ordu için, harb okulundan ziyade muedici grizedir. Acaba bu «saik» nedir? leri, düşünceleri ve ilhamiarile hisset lıarebe okulunda, dövüşe dövü«e, yenile Muhterem müellif şu cevabı veriyor: miş büyük insanlar gelmiştir, Bunlar yenile yetişmck mukadderdir. Elverir ki .Şimdiki biyolojik malumatımlzın tet vahdeti vücudculuktan bahseylemişıer yetişinciye ve mükemmel harbetmeği kiki, evolüsiyonun husulünde nev'ini dir.» Dimağda konuşma merkezine ben öğreninciye kadar, düşman kat'î zaferi taj'in edemediğimiz bir tanzim edici zer bir ahlâk merkezinden bahseden ta kazanıp harbi bitirmesin. kudretin vücudünü gösteriyor. Biz buna biat âlimimizin vardığı bu bambaşka Gcçen harbde bu, mümkün olmuştu. evolüsyon saikl veya hızı (Elan d'evo tabiat telâkkisi, biyolojik ve ilmî ahiâk 1914 te 258,000 kişile harbe giren, halis lution) ismini veriyoruz.» İnsan dimağı sistemi vücude getirmek istiyen bütün İngiliz ordusu, İrlanda, dominyon ve bu hızın eseridir: «insan beyni tekâ mütefekkirlerin alın yazısı oian ve ken sömürge ordulan haric 5 milyon kişiyi mül saiklnln eseri olunca bütün faali dilerini kaçınılmaz tenakuzlara düşüren seferber etmiş ve bu ordu, 700,000 i ölii yetleri gibi ahlâkî hislerinin ve prensip bir doktrin skıbetinden başka hiç bir olmak üzere, 2 buçuk milyondan fazla lerinin esaslarmı da bu saik teşkii etmiş sebeble izah edilemiyecektir (5). zayiat vererek harbetmeği ve zafer kademek olur (2)». Böylece «insan beyni, zanmağı öğrenmişti. (1) Bk. Montaigne: Essals, I, 22 vilâdî olarak, ahlâk prensip'.erini ve Bakalım, bu harbin daha güç şaH(2) Bk. A, Muhtar: Ahlâk. Sf. 20, 27, Ian içinde, ayni şeyi yapmağa muvaffak meyillerini tevlid etmek kabiliyetlerini haizdir... iyi terbiye edilmiyen dimağ 34... olacak mı? (3) Bk. Cevab: Cumhuriyet, 23 haziran da, ahlâkî faaüyetler kâfi derecede hasıl olamıyor, onları yapan dimağ kosım 942. (4) Bk. Spinoza: Ethique, I, 29 larl inkişaf edemiyor.» Bu yüzden her (5) Bu noktajT D. Parodi (Morale et ahiâkçının vazifesi «dimağda neşvüneKonferans maîan lâzım ahlâk prensipleri» ni ter Biologie) isimli etüdünde çok güzel izah C. H. P. Beykoz Ocagı idare heyeü etmiştir. Bu bakımdan Dr. Metchnikofun biye etmekten ibarettir (3). düştüğü tenakuzlan biz de e\\elce gös reisliğinden: Buraya kadcr olan «tabii» sıfatı altıa» termiştik: İş Mecmuası 1936, sajn: 5 Ocağımızın 942 senesi altıncı aylık da yalnız insan veya insanlar kasdediltoplantısı münasebetile 5 temmuz 942 mekte ve insan dimağındaki «konuşma pazar günü saat 11 de muhterem doktor Yağmurların faydası kabiliyeti» gibi «ahlâk kabiliyeti» de Ahmed Saîim Çalışkan tarafmdan «hayvanlardan başlanarak iptidailerde İstanbul vilâyeti dahilinde son yağan (Genclik ve spor) mevzulu bir de konve medenüerde tetkik» edilme suretile feyizli yağmurlar yazhk mezruata bil ferans verileceğinden saym azanm mu.evolüsyon cereyanının bunlaıa verdi hassa pancar, kavun, karpuz, mısır, su ay^en saatte C. H. P. Beykoz kaza merği İstikamet» gösterilirken «bu istikame sam, kuşyemi, ayçiçeğile bilcümle mey kezini teşrifleri nca olunur. Herkes geFelsefe tarihinde ilk zamanlarda Milet tin bizi altruizme doğru sevkettiği» izah valara çok faydalı olmuştur. lebilir. olunmaktadır. Fakat biyolojik bir mevzu olan bu «tabiat», ;imdi küllî tabiate, iâinata bağlanacak, h a 11 a dimağında konuşma ve ahiâki da%Tanma nahiyeieri bulunan ferdin tabiatini kadrosu İçine alacaktır. Müellif «Mılyonlarca senelerdenberi evolüsyonu bır istıkamete doğru sevkederek nihayet şimdiki insan tipinin husule gelmesini temin eden kudret» i ihtiva eden bu tabiati, bazan «evolüsyon cereyanı», bazan «evolüsyon hamlesi», bazan da «evolüsyon saikı» veya «evolüsyon hızı» ismini verdiği esrarengiz kudretle teçhiz etmektedir. Bu kudretın ferdin «tabiat» indeki «grizelerle bir benzerlik noktası» olmadığını söylemeğe hacet yoktur (3)». Biiâkis gaî bir kudretle mücehhezdir. Zira «büyük bir ihümamla bütün kâinatta hüküm sürmektedir.» Müeilif, sonradan neşrettiği makalede bu noktaya dikkaümizi celbediyor. Âsab sistemini meydana getiren kudret başka, bu kudretin mahsulü olan grizeler gene başkacLr. Bu suretle küili manada anlaşılan tabiat, hayatiyatçı ve ruhiyatçınln mevzuu olan «tabiat» e hâkimdir: «Tabiat (yani müellifin ifadesile bütün varhkların mecmuu manasındaki tabiat), ferdlerin muhafaza ve neslin idamesi (yani biyolojik yapımıza formülliyen tabiat) inden ziyade evolüsyon cereyanına daha yüksek bir mevki veriyor.» Dinî reform ORHAN SEYFİ ORHON Taze Türk kanının telkin kudreti Türk idealine hizmet edenler HÜSEYİN' NAMTK ORKUN H\ E. ERKİLET Felsefe ve milliyetçilik PEYAMİ SAFA San'at ve teşvik EDİB AYEL Göç: Millî roman YUSUF ZİYA ORTAÇ Birçok şiirler, güzel makaleler ve yazılar. • • w • ŞISLÎ MARMARA KLINIGI SAHİBİ ve MÜDÜRÜ Dr. Sadih ÇağEar • Askerî vazifesınden dönmüş ve idareyi bizzat eline almışür. ^ H İÇKİSİZ HER P A Z A R SAZ. Senar'u saat 14 ten 19 a k a d a r Cağaleğİu ÇİFTESARAYLAR Bahçesinde Müxeyyen 20 kisilik tanınınıs hayan ve baylardan mürekkep «ÇIFTE FASIL» heyetile birlikte Bülbül sesri s Dinlemek fırs3tını feacırmayınız. Temiz hava Boğaza nazır ve eşsiz manziraj bahcer;i7 İÇKİSİZDİR. Gelenlerin istirahati temin edilir. Oknvanlar Hanendeler P R O GRA M YAHYA SEMİHA NECATİ TOKYAY Kemanl ARTAKİ MELAHAT Kemanî SAİM NUMAN GÜZHN Pivano SEFİK İBRAHİM SANİYE Kanun AHMED CAN İSMAİL VAHİP Kanun Cümbüş • KAURİ ı Klarnet : SALİH NİHAP Nısflve * A Üstad Psrbuka H \SAV TAHSİN ve Zurna EMİX'den A YPI1 MI nlUH RUMELİ ve KÂĞIUHANfc HAVALAR1 p | t u z senedir arkadaşlarımı tetkik eder dururum. Hâlâ da onları iyice tammam. Yanıma hizmetçi olarak alacağım bir kimse hakkındaki kararımı sadece onun yüzüne bakarak vermektc şüphesiz ki tereddüd ederim; bununla beraber, zannedersem ınsanların yalnız yüzlerine bakarak hükmümüzü veririz. Karârımızı çenenin bi beni büyük bir hayrette bırakmıştı. Hâçimine, gözlerin bakışına, ağzın çizgi diseyi bizzat kendi ağzmdan jşitmeseysine göre tesbit ederiz, Eğer ekseriya dim, onun bunu yapabileceğine kabil aldanmayıp da hükümlerimizde isabet değil inanmazdım. Gerek şöıünüşile, ediyorsak doğrusu şaaşrım. Roman lann gerek hareketlerile onun muayyen tipte ve piyeslerin ekseriya hakikate uyma bir adam oluşu meseleye büsbütün ması, muharrirlerinin, belki zarurî o garib bir çeşni veriyordu. Bir modele larak, kahramanlarını muayj'en bir mo göre çizilmiş bir adam olursa işte bu del üzerine biçip çıkarmalanndandır. kadar olurdu. Altı karış boyda, gayet Onlan tezad içine solonaya cesavet e zayıf, ak saçlı, buruşuk kırmızı yüzlü, demezler, o zaman anlaşılxnaz bir hal mavi gözlü bir adamcağızdı bu. Kenalma tehlikesi vardır; halbuki ekseri disini tanıdığım zaman altmış yaşlamiz tezaddan başka bir şey değilizdir. rmda vardı sanırım. Daima, yaşına ve Hiç bir kararda durmıyan bir takım mevkiine göre temiz ve mükemmel gihuylarm karmakarışık kümesinden iba yinmiş gezerdi. ret izdir. Mantık kitablarmda size öğreBir gün öğleden sonra, Grand Hotirler ki sarı dört köşedir, şükran havadan ağırdır demek manasızdır, fa tel'in salonunda oturuyordrum. Zelzekat imanı teşkii eden bu birbirine uy leden evveldi ve* daha maroken kolmıyan şeylerin halitası arasmda sarı tuk kalknıamıştı. Pencerelerden limanı pekâlâ bir at veya bir araba, şükran ve hummalı faaliyetini old'jğu gibi göda gelecek haftanın ortası olabilir. Bir rebiiirdiniz. Şanghay, Hongkong ve Sinkimse hakkındaki ilk intıbalarının da gapur yolile Vancouver'e, San Franıma doğru çıktığım söyliyenıere karşı cisco'ya veya Avrupaya gidecek vapursadece omuzlarımı silkmekle iktifa e lar vardı. Macera burnunuzun dibinderim. Bence onlarm ya görüşleri kı deydi ve size elinizd uzatsanız tutasadır, yahud da kendilerine pek fazla cakmışıruz gibi geliyordu. Bir aralık Burton salona girdi ve güveniyorlar. Ben kendi hesabıma, bbr kimseyi ne kadar uzun zamandanberi beni gördü. Gelip yanıbaşiTiclaki koltanırsam onu anlamaktan o kadar aciz tuğa oturdu. Bir şey içelim mi? olduğumu görürüm. En eski ahpablarım, haklarmda hiç bir şey bilmediEllerini vurarak garsonu çağırdı ve ğim kimselerdir. iki gin fizze ısmarladı. Garson içkilerimizi getirdiği sırada sokaktan biri Bu fikirler bana, bu sabahki gaze geçij'ordu ve beni görünce elini saltede, Edward Hyde Burîon'un Kobe"de hyarak bana selâm vercVi. Adaoım seöldüğünü okudum da onun üzerine gel lâmmı aldığımı görünce Burton: di. Kendisi tüccardı ve iş dolayısile Turner'i tanır mısınız? dedi. senelerce Japonyada bulunmuştu. Onu Kulübde tanıştım. Memleketinden ben pek az tanırdım, fakat kerıdisile yolladıklan parayla geçiniyormuş, öyle çok alâkadar olurdum, çünkü bü kere dediler. \Muhtac bir arkadas cevfren Evet, ben de zannederim öyle. 1 hemen hemen hiç bir şey yapmadım.» Burada öyleleri pek çok. dedi Kendimi tutamadım, güldüm. Güzel briç oynuyor. «Şimdiki halde size bir yardımda bu Onlarn hepsi umumiyede güzel lunamıyacağım, dedlm. Otuz beş sene briç oynar. Geçen sene oiri vardı, ga daha geçsin, o zaman gelin, biı icabma rib bir tesadüf, benimle ayni ismi ta bakarız.» şıyordu, ben onun kadar şüzel briç oyHareketsiz, öyle duruyordu. Rengi nıyan görmedim daha ömrümde. Bil bembeyaz kesilmişti. Bir an duraknıem Londrada hiç rastladmız mı ona, ladı, sonra, bir müddettenberi oyunda Lenny Burton İsmi. Meşhur kulüble talihinin fena gittiğini söyledi. Bricİ rin müdavimlerindenmiş. bırakmış, poker oynamış, bütün parasını kaybetmiş. Şimdi beş parası yok Hayır, hiç işitmedim bu İsmi. Hakikaten hayrete değer bir o muş. Herşeyi rehindeymış. Otel boryuncuydu. Adeta iskambil kâğıdlarma cunu verememiş, içeri ghnıyorlarmış. i a r ş ı yaradılıştan bir aşinahğı vardı. Berbad bir vaziyetteymiş. Bir İş bulup Anlaşılmaz bir şeydi doğrusu. Kendi çalışamazsa kendisini öldüreceKT.iıj. sile sık sık oynardım. Bir müddet de Şöyle bir göz gezdirdim. Sahiden çok Birbirimizin elini sıktık. Kendisine Kobe'ye geldi. sefil bir vaziyette olduğunu gördüm. Içkisinden bir yudum aldı. Her zamankinden daha çok İçmişti ve muvaffakıyet temenni ettim, gitti. O Eğlenceli bir hikâyidir, dedi. Fe elli yaşında görünüyordu. K:zlar onu sabah da bir alay işim vardı ve onlan na bir adam değildi. Severdim kendi bu anda görseler pek o kadar a'âkadar zarazor bitirip yarımda Tarumi'ye yesini. Daima İyi ve şık giyinhdi. Ol olmazlardı, muhakkak. « iskambil tiştim. Fakat hiç acele etmemeliymişim, dukça da yakışıklı bir adamdı, kıvır oynamasından başka bildiğiniz bir şey çünkü denizden çıkan falan olmadı. cık saçları, pembe beyaz yaiıEki 3 n var yok mudur?» diye sordum. «Yüzme bi Son dakikada vaz mı geçmiş? diye dı. Kadınlar onunla çok alâkadar o lirim.» dedi. « Yüzme mi?» Kulak sordum. lurlardı. Zararsız bir Jrimseydi, fakat larıma cıanamıyordum, bu bana öyle Hayır, vazgeçmemiş. Yüzmiye biraz vahşi ruhluydu. Çok fazla içerdi. yersiz bir cevab olarak gelmişti ki. başlamış. Fakat, ne olacak, içkiyle, suO gibi adamlar daima çok içer zaten. « Üniversitedeyken yüzerdim.» diye iistimalle bünyesi harab olmuş; fenerin Üç ayda bir, biraz para gelirdi ken ilâve etti. etrafindaki akıntıları yenecek kuv\'et disine, biraz da oyımdon çıkarırdı. Maksadımn ne olduğunu anlamıştrm. nerede! Üç gün sonra cesedinl bulduk. Benden epey kazanmıştı. Onu bilirim. İkide bir, üniversitede okumuş oldukBir müddet bir şey söylemeden öyle Parasız kalınca bana gelmesinin se larım söyliyerek övünen kimseleri çok kalakaldım. Sonra: bebi, zannedersem, benimıe ayni İsmi görmüştüm. c Gencliğimde ben de Kendi'ine bu teklifi yaptığnız zataşımasmdandı. Bir gün geldi beni ya iyi yüzerdim.» dedim ve o zaman akman boğulması tehlikesini hiç aklımza zıhanemde buldu ve benden bir iş hma bir şey geldi. istedi. Doğrusu şaşırmıştım. MemleketHikâyesinin burasında Burton dura getirmediniz mi? Yüzünde tatlı bir tebessüm belirdi ve ten para gelmiyormuş artık, çalışmak rak bana döndü. istiyormuş. Yaşını sordum. « Otuz Kobe'yl biîir misinlz? diye sordu. bana o saf ve bön mavi gözleıile baktı. beş» dedi. «Şimdiye kadar ne İş ya Hayır, dedim. Bir kere geçtim, Ne yapayım. o anda yazıhanemde pardınız?» diye sordum. « Vallahi fakat yalnız bir gece kaldım. i boş bir yer yoktu. Öyleyse Şiyoya kulübunü rjilmezsiniz. Gencliğimde oradan denize girer, feneri geçer, Tarumi'ye kadar yüzerdim. Üç milden fazla bir mesafedir bu ve fenerin etrafmda akıntılar olduğu İçin, geçilmesi pek zordur. İşte, benimle ayni İsmi taşıyan bu genc adama bundan bahsettim ve a>,ni şeyi yapabilirse kendisine iş vereccğimi söyledim. Hiç beklemediğl bu teklif karçısmda afallayıp kaldığını görüyordum. « Hani yüzücüydünüz?» dedim. «Şimdi kendimi pek iyi hlssetmiyorum.» dedi. Sesimi çıkarmadan omuzlarımı silktim. Bir an yüzüme baktı, sonra başını salladı. « Peki, dedi. Ne zaman istiyorsunuz?» Saatime baktım, Onu geçiyordu. « Bu yüzmeyi siz bir saat bir çeyrekte bitirirsiniz, dedim. Yarımda sizi Tarumi'de bekliyeceğim. Denizden çıktığınız zaman sizi oradan alır kulübe getiririm. giyinirsiniz, sonra beraber yemek yeriz.» « Kabul.»