14 Haziran 1942 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

14 Haziran 1942 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

M âlihttlya!.. Sıcaklık ve yaş Bir yatım olsa Kaptan, serdü men, lostromo? Yolcular kim? Para hakkında münakaşa Serdümen yekeyi bırakıyor Ne gülüyorsun? Aman biraz hava Çatır çatır! Meğer?. Sıcaklar bastı. Şikâyet için söy! lemiyorum. Derece ev içinde otuz. Bu sıcaklık derecesi de insan yaşı gibidir. Küçükken ertması istenir. Kışın sıfırdan yukan 1012 hatta 15 olmasını nekadar iyi gözle görürüz değil mi? Lâkin yazın 25 ten yukan çıkmağa başladı mı suraümızı asarız. İnsan yaşı da böyle değil midir? Yirmiye kadar atnan artsın deriz. Yirmi beşi hoş görürüz. Ondan yukansı pek hoşa gitmez. Hele kırkı geçti mi eğer geçen varsarakamlar adama ödenecek faiz hesabı gibi batar. Slcaklarımız da böyle. Yavaş yavaş istenen haddi asmıya başladı; ama sahibinin bize sorduğu yok! Radiyatörün musluğunu İstediği gibi açıp kapıyor. Sıcaklar basınca gevşeklik başlar. Herşeyde: Çalışmada, yürümede, konuşmada.. Bunun yerine bir umumî tenbellik demiyeyim d e . ağırlık kaim olur. Bende de böyle oldu. Hergün elime kuştüyü gibi hafif gelen kalem bugün derece 30 santigrad bir kazma gibi ağır geliyor. Önümdeki kâğıd da Ferhadın deldiği kaya. Gel de çahş. Aman Al lah! Dünyayı güldürecek, eğlendirecek bir ben mi kaldım? Bırak Allahaşkına! Şöyle bir uzanayım! Oooh!. Dünya varmış. Şimdi bu sıcak havada böyle masa başında satır dizeceğim yerde güzel bir yatın içinde olsam... İki direkli. Hem yelkenle, hem motörle işler güzel bir şey. Beş on kişi yatacak yeri, güzel bir Ealonu ve temiz güvertesi. Müsaadenizle ben yatın sahibiyim. Abidin Daver Ağabeyimiz lutfen amatör olarak kaptanlığını yapıyor. Amatör olarak diyorum. Çünkü o sporun para ile yapılmasına muarızdır. Öyle olmasa bile bir amatör amirala ücret vermiye kalksak ona para mx yetişir? Serdümen Nizameddin Nazif. Kendisi Bahriye mektebinde ihmali tahsil etmiştir. Lostromo Necib Fazıl Kısakürek. (Bu dahi eyni sınıftandır). Çarkçı Refi Cevad. (Makineden anlar derler.) Fazıl Ahmed, Refik Halid, Peyami Safa, Yusuf Ziya, Zekeriya Sertel, Sedad Simavi Baylar yolcu! Bayanlardan da isimlerini vermek istemiyen, verseler de pek tanımıyacağınız pahada ağır, yükte hafif beş altı hatun.. Gidiyoruz efendim. Güzel bir meltem esiyor. Biz rüzgâr gelen taraflardan kaçıyoruz. Hem pupayelken. Daver kaptan da öyle güzel idare ediyor ki. Eğer arasıra Nizameddin Nazifin aklına esip iskeleden sancağa alabandalar yapmasa hiç de bocalamıyacağız. Mükemmel şey! Yanımda adı lâzım değil dediğim bayanlardan birisi bana yeni şiirlerden bir şey okuyor. Hatır için: Pek güzel! diyorum. O bana, şiirde tektük fakat yerinde olmıyarak tesadüf edilen bazı pek maruf arabca ve acemce kelimelerin manalarını soruyor, Tam bu sırada burnuma bir karasinek konuyor ve beni tedirgin ediyor. Işimiz yolunda... Fakat fena bir tesadüf eseri olarak Peyami ile Necib Fazıl birbirlerini gördüler. Ooo! Siz burada mısmız? Bu suali ikisi birden soruyor. Aradan iki dakika geçmeden lostromonun işini bırakıp Peyami ile Para piyesini münakaşa ettiğine şahid oluyoruz. v Daver bağırıyor: . Yahu, şu randa yelkenine bir camadan vursanıza! Rüzgâr fazla gelmeğe başladı. Kim dinler. Ikisinin münakaşasını gören serdümen Nizameddin durur mu? Yekeyi bırakınca yanlarına geliyor, Peyamiye: Versene bir sigara! (Fazıla da) sen de ateş ver! Ne konuştüklannı, ne konuşabileceklerini araştırmayın! Yusuf Ziya uzaktan kıs ki3 gülüyor. r Burhan Felek Onun bu gülüşünü gören Nizameddin Nazif gürler gibi: Ne ,gülüyorsun Yusuf Ziya? Deyince, Yusuf Ziya ellcrini ve kaşlarını kaldlrarak: Vallahi size değil Nizameddinciğim. Aklıma Nurullah Atanın dişleri geldi de ona güldümdü, diyerek kendini kurtanyor. Derken Zekeriya Seftel başından Halil Lutfiyi savarmış gibi muttasll elile uzakiaştırmağa çalıştığı sigarasınm dumanından kendine yol açıp bunlara yaklaşıyor. Peyami: Gel bakakm üstad! Sen bu işe ne dersin? Hangi İşe? Para davasma! Sterlin blokuna girenler kazandllar. Çünkü harbden sonra.. . Necib Fazıl bir kaç beykoz işareti vererek: Mesele o değil üstadım. Şu benim meşhur piyesim hakkmda konuşuyoruz. Zekeriya Sertel bu söze karşı gözlüğünün arkasından sadece gülümsüyor. Derken ambar kapağından dışarı Refi Cevadın başı görünüyor. Kaptana hitaben: Allahaşkına! Şu manikaları rüzgâra çevirin de biraz hava alallm. Aşağıda bunaldık monşer! Ondan sonra, ben çarkçı mıyım, ateşçi mi? Anlıyamadım. Biz Kotdazürde de yat... Sözünü bitirmeden Zekeriya Sertelin mukabelesine maruz kalıyor. Sen ne çarkçısın, ne ateşçi azlzim! Sen tarihten... Bitirmeden Cevad hemen içeri çekillyor. Fazıl Ahmedle Refik Halid rüzgârsız bir yerde başbaşa vermişler, İbrahim Necmi ve Nureddin Artam hakkında tatll tatü sitayişlerde bulunuyorl^r. Abidin Daver kaptan da köprü üstünde elinde dürbün ufku araştırlyor. Arasıra puslaya bakıyor ve tek tük kumanda veriyor: Alabanda sancak! Viyaaa!. Biz böylece gidip dururken çatır çatır gemi karaya oturmaz mı? Oturur elbette! Serdümer.le lostromo, yolculardan muharrir Peyani Safa İle münakaşaya girişir, makinist hava derdine düşerse elbette gemi karaya oturur. Feryadlar: Batıyoruz... Nizameddin bağırır: Korkmayın çocuklar!. Batmayız. Ben kaç defa karaya oturdum. Yalnlz telâş etmeyin!. Evvelâ çocuklarla kadınlan kurtaralım! Peyamiye dönerek: Haydi çocuğum! Sen şu slmidl al da.. Derken Sedad Simavi: Aman bana da bir lokma simid verin! İçim ezildi... Diye bağırıyor ve tam o sırada ben uyanıyorum. Meğer masamın önünde sıcaktan rehavet gelmiş, uyuyakalmışım. Yavaş yavaş sandalyemden kaymış ve devrilmişim. Duyduğum çatırdı oymuş. «Uyandım da gördüm, o bir hâb ı Bir dolandırıcı yakayı clc verdi Şoförlerden birçok para dolandıran Fuad nihayet yakalandı Sehir haberleri Bir medeniyetin sonu «İktısadî devletçilik» mevzuu etrafında 1931 yılındanberi sistemli bir s u re t t e çahşan Hamdi Başar, bundan altı ay önce gene bu sütunlarda (16 ikinciteşrin 1941) ehemmiyetle bahsettiğimiz «Değişen dünya» dan sonra, takib ettiği serinin beşinci kitabı olarak «Bir medeniyetin sonu» nu neşretmiş bulunuyor. 256 büyük sahife ve beş fasıldan ibaret olan eserin birinci faslı «Medeniyetin doğuş ve batış» ına, ikinci faslı «Medeniyetin doğuş ve iierleyiş devresi» ne, üçüncü faslı «Marksizm ve İnkılâbcı sosyalizmin inkıiâb temeli» ne, dördüncü faslı «Medeniyetin çöküş ve yıkılış devresi» ne,, be.inci faslı «Bir medeniyetten diğerine geçiş» e tahsis edilmiştir. (Eser Cumhuriyet matbaasmda basılmıştır.) CUMHURİYET 14 Haziran 1942 1HEM NALINA MIHINA İkinci cephe n yaz, Almanya ve müttefikleri bütün kuvvetlerile Sovyet Rusyaya yüklenmek kararındadırlar. Buna karşı İngiltere ile Amerika da, Sovyet Rusyanın yükünü hafifletmek için, ona, Avrupada ikinci cepheyi, 1942 de açmağı vadetmişlerdir. 1942 nin altıncı ayındayız. Bu yılın bitmesine altı buçuk ay kalmıştır. Bu müddet içinde, ikinci cephenin nerede ve nasıl açılacağını, yalnız havada mı. yoksa karada da mı kunılacağmı görecegiz. Biz, bir kaç defa ikinci cephe hakkmdaki fikrimizi söylemiştik: 1 Bu cephe, ancak, Anglo . Sakson orduları hazır bulundukları zaman, 2 Alman ve Kus ordulan artık birbirlnden aynlamıyacak kadar kapıştıklan vakit kurulabilir. Birbirinl tamamlıyan bu iki şart bir araya gelmedikçe ikinci cephenin karada kunılması, İngilizlerin pek hakh olarak asla atılmak istemedikleri, sonu şiipheli ve tehlikeli bir macera olur. Alman ve Rus ordulannın adamakıllı kapışmalan, artık bir gün, nihayet bir hafta meselesi olmuştur. Fakat acaba AngloSakson arduları Avrupaya büyük ölçüde bir çıkarma hareketi ve kara taarruzu yapmak için hazır mıdırlar? İki devletin bu en mühim askeri sırIarını bilmemize imkân yoktur; fakat bazı araştırmalar yapmak kabildir. Britanya adalanndaki tngiliı ordusnnun, 10 tanesi zırhlı olmak üzere, 100 tiimeni bulduğu söyleniyor. Geçen harbi ölçü olarak alırsak, bu 100 tümenin pek de mübalâğalı olmadığını görürüz. Geçen harbin 34 üncü ayında, Fransadakl İngiliz ordusu 62 piyade ve 5 süvari tümenindcn mürekkebdi. Bu ordunun mnharib mevcudü 1 milyon 300 bin kişi kadardı. Ingilterede de bir miktar tümen daha teşkilâtlandırılmakta idi. Fakat bu 34 ay içinde, Fransadaki tngiliz ordusn, bir çok müdafaa ve taarruz muharebeleri yapmış, 700,000 kişiye yakın zayiat vennişti. Bu defa ise, Ingilteredekl ordn, 1940 mayıs ve haıiranında Belçika ve Fransada yaptığı ve takriben 100 bin kişi kaybettifi muharebelerden sonra, hiç zayiat vermeden sadece büyümüştür. tngilterede bulunan Kanada tümenlerile beraber, İngilterenln Avrupaya 1 milyon kişi gönderebilecek bir durnmda olduğunn kabul etmek yanlış olmasa gerektir. Amerikan ordusuna gellnce, 1940 »onbahanndanberi yeniden teşkilâtlandırılmakta olan bu ordunun mevcudü her ay artmaktadır. 1941 mayısında 27 piyade, 4 zırhlı, 2 süvari tümeninden mürekkebdi. Amerika Genelkurmay Başkanının geçenlerde söyledigine göre, Amerikan ordusu 1942 sonuna kadar 4 boçuk milyon kişiyi bulacaktır. Fakat, bu Amerikan ordusunu, bütün kuvvetilo Avrupaya göndermeğe imkân yoktur. Bu harbin şartlan geçen harbdekina benzemediği için, Amerikanm geçen harbde, mücadeleye karıştıktan 67 ay sonra Avrupaya gönderdigi 150 bin kişilik talimsiz ordu, doğru bir ölçü olarak ele alınamaz. Fakat yuvarlak hesabla, bngtin Içln, en az yanm milyonluk bir Amerikan ordusunun da Avrupaya gönderilebilecek bir durumda oldugunu, bu mevcndun zamanla muntazaman artınlabileceğinl kabul edebiliriz. Bu bir buçuk milyonluk AngloSakson ordusu, eger nispeten kısa bir zamanda, Avrupa karasma atılabilirse, ikinci cepheyi kurmak mümkün olabilir. Fakat bn iş, söylendigi kldar basit ve kolay degildir; yüz binlerce tonluk nakliye gemisile tam bir deniz ve hava hakimlyeti ister. Yazan: * ^ ^ ^ ^ Prof. M. Şekib Tunc Haleb mültecilerinden şoför Fuad bir müddet evvel şehrimize gelmiş ve kendisine otomobil lâstiği tüccan süsü vererek gizli olarak şoförlere lâstik bulacagını söylemiştir. Lâstiğe ihtiyacı olan şoförler bu sözlere kanmışlar ve Kumkapıda şoför İsmail 750 lira, Beyoğlunda şoför Mustafa 600 lira, Sirkecide şoför Hüseyin 180 lirayı Fuada vernıişlerdir. imiş., B. FELEK Bugün ELHAMRA'da Peri Kızı S AF O (Türkçe sözlü şarkılı) büyük film (Fransızca) Paris Komedi Fransez artistlerinin nefis eseri. Bugün saat 11 de tenzilâth matine. Bugün S A R A Y Sinemasında I Dr, Küdar'ın ILK AŞKI 2 Eğlence Kadını Herkesin görmek istiyeceği payanı hayret bir şaheser. Eğlendirici güzel bir aşk filmi çok güzel bir film LEW A Y R E S Tyrone POWER . Linda DARNELL Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine. Hakikarte bir dolandırıcı olan Fuad, eline geçirdiği bu paralar sayesinde lüks bir hayat sürmeğe ve Kadıköyünde tanınmış bir ailenin kızını kandırıp beraber yaşamağa başlamıştır. Fakat güDığer eserlerinde olduğu gibi burada nün birinde asıl hüviyeti bu aile tarafm da yaşanılan tarihi tecıübeleri ve klâdan anlaşılınca kızı bırakıp kaçmış, Ya sik malumatı kendi düşüncelerile yukacıkta başka bir kızla evıenmiştir. ğurduktan sonra bunlara «birbirine blok Parayı verip de lâstiklerin gelmediğini halinde bağlı bir fikir yapısı» vermesini gören şoförler Emniyet ikinci şube mü bilen Hamdi Başar okuyucularının da cürlüğüne müracaat edip vaziyeıi an kendi kendilerine düşünmesini bilenlatmışlardır. Nihayet dün, Fuad yanına lerden olmasını, hiç olmazsa «uzlaştırıcı aldığı arkadaşı saatçi Halüle Divanyo fikirleri» nin cankulağile dinlenmesiıü lunda benzin bayii Saimin 2000 lirasını istiyor. Çünkü bu kitab «insanları birbidolandırmaga uğraşırken yakalanmış rine boğazlatan büyük fikir aynhklarının sebeblerini incelemek» için yazıllardır. mıştır. Ayni zamanda «Avrupa ilim yapısının çürük ve sakat bir temel üzeriBelediye seçimine hazırlık ue kurulduğuna kani» olmakla metod Sonbaharda yapılacak Belediye seçi hususunda an'aneyi takib etmeğe tabimi için Dahiliye Vekâleü vilâyeüere atile lüzum görmez. Yahuz bu cesaretinbir tamim göndermiştir. Bu tamimde, den dolayı okuyuculardan "«iyi niyetler» dört senelik müddetin bittiği, Belediye dilemekle iktifa eder. İlk gaye herşeykanunu hükümlerinin gözönünde tutu den evvel «ınsanca bir fikir» in bulunlarak şimdiden hazırhklara başlanması masıdır. Bunun da behemehal Avrupabildirilmişür. Seçim 20 eylulde yapı dan beklenmesi icab etmez. iacaktır. Insanca düşünebilecek olanlar bunu Ağır işçi karneleri nasıl yapabileceğine göre meydan açık demektir. Hamdi Başar, işte bu meydanın verilecek? eridir; ve bu meydanda temayüz etmiş Şimdiye kadar nahiyelerdeki bürolar olanların arasına karışmış olmakla bahda sayılmakta olan ekmek fişleri Bölge üyardır. Fazla olarak bu meydandadır iaşe müdürlüğünde kurulan merkezî ki «rahat ve mes'ud bir insan cenneti» büroda ve fırınclların yaptırdıklan bü yaratılabileceğini dü.ünerek «Avrupayük kartlar üzerinden tesellüm edilnın fikir borsasında spekülâsyon yapmektedir. Bu suretle ekmek fişleri ümamış olan Türkiyeden bugün yeni bir zerinde her hangi bir suüstimal yapıldünya fikri, yeni bir humanisma» doğaması imkânı ortadan kalkmıştır. bilir ümidindedir. Çünkü: «Türkiye, Önümüzdeki aylar İçin ekmek karnesi şimdi henüz bir iman ve ahlâk kalesi, tevziatına aid bir talimatname hazırlanbüyük insanhk ideaii halinde yaşıyan mıştır. Bu talimatnameye göre ağır İşmemleketlerden biridir.» Halbuki bjna çilere aid karneler bulundukları mükarşıhk medenî dünyamızı teşkil eden esseselere ve müessesenin mes'uliyetine diğer bütün rr.illetler geçirdiğimiz cihan bırakllarak verilecektir. Ağır işçiler buhranı karşısmda birbirlerini anlamamahallelerindeki birliklerden kendılerimakta ve öldürmekte birleşmişlerdir. ne karne verilmediğine dair matbu bir mektub alacak ve bu mektub mu Maddî plânda bir dereceye kadar mümkabilinde müesseseleri kendilerine bi kün olan otarşi (kendi kendine yetme) ise ruhî plânda bütün vakıalarla redderer karne verecektir. dilmiş bir fikir olduğundan hakikat araAmerikan kız lisesinde yıcı bir ruh yahud akıl ışığı meseleyi Üsküdar Amerikan kız lisesinde dün halledebilir. Bunun İçin de heışeyden öğleden sonra diploma tevzi merasimi önce sönük kalmış olan bu ışığı parlatyapılmıştır. Bu münasebetle bir temsil mak lâzımdır. Fakat başıboş bir hürriverilmiş, mekteb müdürü tarafından yet havası içinde doğan Avrupa ilmi söylenen nutuk sonunda bu seneki me herşeyi oluruna bırakmak ve ancak olduktan sonra izah etmek tarzında «sabir çelenk atılmıştır. kat» bir yol tuttuğundan kurtarılması Çuval ve kanaviçe âzım olan insanhk karşısında ya bu ilİstanbul vilâyetl dahiline halk İhtl mi veya insanhğı reddetmek zarureti yaclarını karşılamak üzere 5000 aded vardır; o ilim ki «İhtisas erbabından ibaçuval ve 17,000 metre kanaviçe veril ret bir smıfa teslim edilmiş» tir; fazla miştir. Bunlar haziran sonuna kadar olarak cemiyet hâdiseleri gibi «insanın kendisile beraber hareket eden birşeyi tevzi edilmiş olacaktır. dışarıda aramakla» hata etmiş olacak ki Gelecek sene için hazırlık «senelerce yalnız gölge peşinde koşarak» Köy enstitüleri, gelecek sene yapıla hakikat zannile modern hurafelere sapcak ekim için, şimdiden hazırlıklara anmış, sonunda hiç bir şey bulamadığıbaşlamışlardır. Enstitüler, talebe mev nı itiraf. etmiş ve nihayet hâdiselere cudunu, ellerindeki malzeme miktarına eslim olarak «insanhğı felâketten fegöre ne kadar arazi ekilebileceğini men lâkete, ihtilâlden ihtilâle» sürüklemiştir. Eub oldukları vilâyeüere bildirecekler O halde bu ilim görüşünü terkederek insanhğa bakmayıp, onu hareket halindir. de kavramak ve bütün olarak kendi taMahsul elde edlldikten sonra, enstitü rihi içinde yeniden anlamak lâzımdır. lere ihtiyaclan kadar bırakılacak, geri Eskiden bu kabil buhran devirlerinde kalan da hükumet tarafından alınacak insanlar ancak «dine ve Allaha teslim tır. olmakla kurtulurlardı.» Çünkü felâketin düğümünü çözecek kadar «dünya, kâŞehir Tiyatrosunun eski nat ve cemiyet bigileri» ne sahib değilmüdürü öldü lerdi. Akıl ve şuur yolile bu hâdiseleri çözemiyorlardı; sadece ihtiras içinde Şehir Tiyatrosu Müdürlüğünden: Müessesemizin eski müdürü Memduh bunalan vicdaru kurtararak cemiyetin Kızılağaç vefat etmiştir. Cenazesi bu yeni yapısmı bu vicdan üzerine kurugün Cerrahpaşa hastanesinden kaldırı yor; insanların birbirlerine kardeş ollarak namazı Fatih camiinde kılındık duğu fikrini telkin ediyorlardı. Şimdi tan sonra Edirnekapıdaki Şehidliğe se «insanlara, avucları içine alarak defnedilecektir. San'atkâr arkadaşlan öğündükleri tabiat bilgileri gibi müspet, mızın cenaze töreninde hazır bulunma canh, akıl ve idraklerinin kabul edeceları rica olunur. Sana karşı İtaatsizlik göstereceğime, senin için iyi bir ev kadını olamıyacağıma nasıl İhtimal verirsin Aydemir? Benim nihayet iyi bir aile kızl olduğumu bikniyor musun? Fakat Zeyneb biraz önce Salimi sevdiğini söyliyen sen değil miydin? Evet!. Salim de a>Tii şiddetle beni seviyor ve onunla vaktile ölünciye kadar birbirimizi seveceğimize de yemin ettik. Buna rağmen talih «kocam» diys karşıma seni çıkardı. Bu vaziyette pek tabiidir ki seni mes'ud etmeğe çalışacağım. Yalnız ben mi, peki sen?. Orasını sorma artık. Otur bakalım Zeyneb konuşalım bîraz. ği şeyler söylemeli ve gösterilmelidir.» Çünkü insanlar artık dinin ikazına değil, «ilmin hakikî sesine ınuhtacdırlar.» O ilim ki «dini fatalist, misük ve fena bir şey diye tasfiye etti ve yerine aklın üstünlüğünü koyarak direksiyonu eline aidı; bu suretle karanlıktan ışığa çıkarabilecek tek meş'aleyi de söndürdü.» Fakat «hâdiselere tahakküm için din yerine vazife alarak ortaya aüldığı halde tehlikeli bir düzende gemisini kullanırken deniz tutan kaptan gibi, şaşkın ve iktidarsız, kaldı. Bundan böyle ise «aklî düzen istiyen plânlı cemiyette hangi şekil ve suret altında en iyi plân yapmak ve sosyal münasebetleri en rasyonel şekilde kurmak mümkün olacağını ve kanunlarının araştırılması ilmin yeni vazifesi olacaktır... Ve yeni cemiyette din, ahlâk ve ilim ayni kökte birleşmeğe mecbur» dur. Bunun için de yeni âlimin vazifesi: «Bu büyük kök temel dışınaa yeni hakikatler aramak değil, fakat onu sarsmadan en iyi ve devamlı şekilde yaşatacak cemiyet realitelerini hazırlıyacak usuller ve kanunlar bulmak ve o realiteleri incelemekten ibarettir.» Işte ancak bu ölçüde bir dünya medeniyetinin kurulmasüe, «ebedileşmek imkânına malik» bir devreye girileceğine inanan müellif, tabiat ve tarihin vücude getirdiği realitelerin ne mahiyette olursa olsun imha veya inkârında ütopik bir gayret görerek kökten yıkıcı ihtilâllerden hiçbirine taraftar olmaz. Her şey ıslah edilebilir olduktan sonra bundan istifade etmek, mevcudları zamana göre değiştirmek lâzımdır. Tâ ki «yeni bir refah ve sükun devrine yol açacak olan yeni fikrin, yeni medeniyet nizamının» elinde yuğrulsunlar. Yalnız bu yeni fikir ve yeni medeniyet nizamı nedir? Hamdi Başar buna da cevab veriyor: «Yapmak istediğimiz inkılâbın dünya ölçüsünde birsey olduğunu» söyledikten sonra: «Dünyanın hasta, kangıen olmuş bünyesine İlk neşteri biz vurduk. Fakat sonra vazifemiz bitmiş gibi, yapacağımız işi unutarak hasta ve takatsiz olan Garb kapitalist dünya£inın sükunsuzluğundan, hücum kudretinin azalmasından, kendi derdile meşgul olmasmdan kâfi derecede faydalanarak, yeni dünya fikrine meşale olacak ideolojimizi yaratamadığımızı» anbtıyor: «Bu satırların maksadı benim İçin ebedi bir hüsran noktssı olah, sıhhatime, hayatıma dahi son derece tesir yapmış bulunan bu büyük davayı dinlettirememij, izah edememiş olmamdan doğan derdimi tazelemek değildir.» Bu satırlarl okuduktan sonra Hamdi Başarın on bir seneienberi devam eden sistemli neşriyatının yaşanmış bir ıstırab kaynağından geldiğini, ve bu derece ;eniş çapta bir İnsaniyet İdealinde lnkişaf etmek kudretinin İçli derinliğini kendi ağzından öğrenmiş bulunuyoruz. Dünyanın muhtac olduğu bu ysni fikir ve yeni medeniyet nizamını da gene kendisinden dinliyelim: «Evvelâ milletim, sonra dünya değil!. olmasm. Gözlere yaş... Gönüllere ıstırab... veren en A. Vatanım ruyi zemin miüeum nev'i beşer de değil! İnsanllk ve Allah İçin her türlü fedakârlığa katlanmış, ferağat ve I kanaat İçinde yaşıyan misVimer dünJ J ' ' da değil!. Fakat beni, ~ ""' milletimi, dünyayı saadete götürecek olan bir büyük insanca fikrin üstünlüğü!. Emin olalım ki bu dünya, akılh ve insan olduğumuz mü'ldetçe hepimize yetişir. Kıt kanaat çeçinerek değil, fakat her türlü lüks ve sefahat yaparak hepimize yetişir. Zsngin insan ve millet olmak İçin mutlska başkasının fakir olmasl lâzım değildir; hepirr.izin elele vermesi kâf.dir. İns3nlar dar milliyetçilik çerçevesi içinde birbiıine bağhyacak her ideal ve fikir, başka milletleri ve insanları parçahyacak ve sefalete sokacaksa, insanlık İçin milletim İçin ve benim iç'n şeytanî fikirdir. Milliyet fikri, biıleştirici, kurtarıcı ve insan gruplarını büyütücü ve kuvvetlendirici bir fikir olarak yaşar Yoksa kan ve ateş deryaslna hız vermek için değil!. Sevişelim, birleşelim, ve dünyaya aklî bir düzen verelim!.. Dünyanın bütün ihtiraslarile şahlandığı bir zamanda Hamdi Başarın fiziyolojik ve ruhî plânlarımızı aşarak Almanların «Geist», Fransızlarm «Spritnel» dedikleri «manevî» bir plânda konuşması, ferdî ve umumiyi aşarak küllî «Üniversel» ye kadar yiikselmesi bir tezad teşkil etmekle beraber bütün kuvvet ve tesirini de bu tezaddan alarak istediği tarzda manevl bir tesir yapmrktadlr. Filhakika ancak mâna âlenvnde mevcud olan insanhğı bir mana obrak aklımızla duymamak kabil değildır. Fakat akıl plânında diisündüğümüz ve hallettiğimiz meiebleri bir de realite plânına geçirmek msselesi vardır ki asıl güçlük buradadır. Bütün ilin.îer riyaziye gibi yalnız akllla çalışabilselerdi Hamdi Başar:n büyük sıkıntıTnrı bu kadar geçe kalmaz, tarih (fc'sefesi yapmış olan bui'ca büyiik kafalar bu işi akıllar çoktan halletmiş olurlardı. Halbuki son soz tecrübenin oHuffu ve bu hakikatin arUşıldlğı gün. de;ı itibaren Ir.san aklı da ikinci plânda kalmağa mecbur olduğu içindif ki ilim istendiği kadar cesur o'aTnamış, cesaret ve imanla çahşanların âlimi arkada bırakmaları bundan ileri gelmiştir. Nered» kaldı ki imkân âlemüe reîliteler âlemi ayni şeyler değildir, imkânları gürrpek de muhakkak reaüteleri bulmak deĞildir. Her mümkünü düşünen akıl bun. ları ayni zamanda makul görür. Fakat iıer makui olanln hakikat olması İçin tecrübelerin de işe karışması ve aktasdik etmeleri lâzımdır. Bu yapılmadıkça İlmî bir hakikat değil, aklî bir nazar veya istidlâl vardır. Âlimlerin ellerinl, kollarım bağhyan da budur. Umumiyetle cesaretsiz olmalarl da pök'e hâdiseler peşinde koşmıyarak bilâkis gölgelerin asıllarını aramağa mecbur olmalarındandır. Halbuki akıl için gölgeler pekâlâ kâfi gelebilir. Çünkü gördükVrini sadece gölgelerle ispat etmekle vszlfesini yapmış sayılabilir. Eunun İçin korkulur \i ak'î eserlerin çoğu böyle gplgeler peşinde koşmuş M. Sekib TUNC Kalblere en büyiik zevki aşk romam güzel 2 Bugün İlk L A L E Sinemasında T a m a m e n R e n k l i d e f a BUGÜN 1HASRETSARKISI 2VAHŞİ AŞK A U R A A D A N t RAY MILLANT) . P. MORİSSON AKİM TAMİROFF IPEK'te 2 BÜYÜK FİLM Bugün saat 11 de tenzilâtîı matine. • Bugün T A K S İ N Sinemasınd? Bu sene Beyoğlunda en çok rağbet gören İKORKUSUZ SÜVARİ Baş ÇİSKO KİD 2 Senenin ş a h MES'UD •• CÜSLER ŞARK11J TÜRKÇE SÖZLÜ ARABCA Şarkın ses kralı A B D U L V E H A B m en son eseri 16 kısımlık tekmil film birden. Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine REBEKA rolerde: ve SHEILARYAN en çok beğenilen e se r i Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine bul edemiyeceğim. Tekrar evine git Zeyneb, kocanın yanına dönmeğe mecbursun. Beni Istemiyorsun değil mi Salim?. Demek beni hiç sevmiyordun?. Böyle düşünürsen çok büyük bir haksızlık yapmış olursun yayrum. Düğününüz başladığı andan itibaren bir haftadır duyduğum ıstıraba, bilhassa bu son gece geçirdiğim yeis anlarma nasıl tahamül edebildiğime hâlâ hayret ediyorum. Seni çok seviyorum Zeyneb, seni kaybetmekle yaşamak ümidlerini de, manasını da kaybediyorum, fakaı.. Fakat gösterilen bu büyük ferağati karşllıksız bırakamam. Bundan böyle biz seninle İki kardeşiz. Onun için şimdi sen kocanın yanına döneceksin. ™ Bugün SÜMER Sinemasında 8= KUçUk hikâye 2 BÜYÜK VE GÜZEL FİLM BİRDEN: BEYAZ İLÂHE f Korku ve dehşet filmi Ormanda bir aşk macerası BORİS K A R L O F F İSA MİRANDA tarafmdan tarafmdan Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine. 2 Yüzlü Canavar İki yol tac.ıksın!, Zeyneb, bu sözlerden bir şey anhyamsmlş. şaşkın şaşkın Aydemirn \üzüne bakıyordu. O devam etti: Yani muradına ermcn Içbı seni cna bırakıyorun, yarın kariîşıerini de görecek, onlan da bu gönül mesele=ınin bu şekiide halledilmes'.ne rnzı edtct ğim. Zeyneb, hâlâ şaşkındı: Bu oluı mu? Diye inledi. Olur. Sen merak etme. Sesinde şimdi kat'î bir emir sertliği vardı, ajTii sertlikle devam etti: Vakit geçirme, hemen şimdi Salimin yanına git, ona benden selâm söyle, de ki; Aydemir, birbirlerine bağlı iki kalbi çözmeğe çalışacak kadar demir kalbli değildir. Zeyneb bir şey söylemiyor, İçin İçin hıçklrıyordu. Aydemir son sözünü teker teker söyledi: Sana kalbimde bir ferağat yolu açıyorum, bu yoldan emniyetle yüıü, aşkına kavuşursun. Kudret Sinan Salim, geceyansı evine gelen bu misafiri görünce birdenbire o kadar şaşırdı ki, cevab bile veremedi. Çok perişan bir haldeydi, gözleri kızarmış, çehresi bir ölü rengi almıştı. Karşlsındakini bir hayal zannederek gözlerini ondan ayırmaksızın ağır ağır Zeynebin üzerine doğru yürüdü. elini omuzuna koyarak gözlerinin içine dikkatle baktı: Sen ne arıyorsun Zeyneb burada? Diye sordu. Sesi boğuluyormuş gibi güçlükle çıkıyordu. Hiç umid etmediğin bir zamanda tekrar sana geldim Salim. Bak sözümde durdum. Aydemirle aralarında geçen bütün macerayl baştan nihayete kadar ona anlattı. O söyledikçe Salim bazan daha fazla hayret ediyor, bazan da derin derin düşünüyordu. Genc klz sözünü bitirince aralarında uzun bir sükut devresi keçti. Nihayet Salim: Çok güzel Zeyneb, diye başladı. Aydemirin bu büyük ferağati karşısmda heyecan duymamak imkânsız, fakat bu İş olmıyacak. Hangi iş Salim?. MUHASEBEGİ ARANIYOR Âdana Elektrik T. A. Şirketinden: 3659 Eaj?!İı kanuc hükümlerine göre aylık ücretle bir mes'ul muhasebeci, bir muhasebe memuru ahnacaktır. İsteklilerin hal tercümesj ve referanslarmı bildiren bir mektubla 1/7/942 tarihine kadar Şirket Müdürlüğüne müracaat etmesi lüzumu ilân olunur. I Petrol Ofisi Umum Müdürlüğünden : Mühendis ve Kimyager alınacak Ofisimbe 300 lira ücretli bir makine mühendisi ile 260 lira ücretli bir kinıyager alınacaktıı. İhtisas mevkii olan bu vazifelere talib olanların 18 haziran 3342 perşembe günü saat 10 da bizzat lüzumlu evraklarile birlikte Umum Müdürlünimüze müracaatleri. Salimle ne zamandanberi sevlşiyorsunuz? Genc kız ellerile beyaz gelinak elblsesinin kıvrımlarını düzeltmeğe çalışırken: Çok eskidenberi, diye anlatmağa başladı, kendimizl bildik bileli sevişiyorduk. Peki o halde niçin onunla evlenmedin?. Vaziyeti müsaid değildl. Tarla^annı küçükken akrabaları zaptetmişler, bir kanş bile toprağı yoktu. Fakat çahşkandı. uğraştı, çabaladı, geçen sene bir aİleyi geçindirecek kadar tarlaları olmuştu, tam beni istiyeceği sırada birdenbire annesi öldü, tabiî o zaman beni ve aıiık ebejiycn birleşece|'tıizi an^a İstiyemezdi. Nihayet sen meydana çıktın. Kardeşlerim sen zengin olduğun için seni tercih ettiler. Delikanlı sesini çıkarmadan bunları dinlemişti. O bu kasabanln en zengin genciydi. Gene bu kasabanın en güzel kızı olan Zeynebi ailesinden istemiş ve Zeyneb bu akşam gelin olarak kendi evine gelmişti. Aydemir, kasabanın merdlik, misafirperverlik ve İyi ahlâkile tanınmış bir delikanhsıydı. Bu gecede en büyük saadetini duyacaktl. Fakat.. Kendi kendine: Gönül!. diye söylendi. Bu kızcağız kendisine kalbinden başka IJİÇ bir şey veremiyecek fakir bir genci bana tercih ediyor. Bir müddet düşündü, sonra. «onu bedbaht etmeğe hakkım yok» diye karar verdi, genc kıza dönjrek: Zeyneb! dedi, evvelden Sıîmı'.e ^ranızda böyle bir şey olduğunu biimiş olsaydım, kısa bir zaman için bile o<s& sizl bedbaht etmeğe razı olmaz ve t n düğünü yapmazdım. Muamafih orıaJa henüz kaybolmuş bir şey yok. Sen hemen çimdi Salimin yamıa gidecfi. ve ona verdiğin yeminde durduğunu Bu ne hal salim, sen bltmlşsin?. Hayır ağlama Zeyneb, bir haftadır benim çektiğim acılar, aşkımızın ve ıstırabımızln kefareti olacak kadar çoktur. Ben ne olacağım şimdi?. Bundan sonra kalbinde daha geniş bir sadakat yolu açılmıştır, bu yoldan emniyetle yürür ve saadete kavuşursun. İki yol!.. Salim sordu: , Nasıl iki yol? Senin gibi Aydemir de bana bir yol göstermişti. Ben şimdi bu iki yoîun birleştiği noktada, bir yol çatmdayım. Onun yaptığı bu fedakârbğı ka Hanğisinden yürüyeyim?.

Bu sayıdan diğer sayfalar: