CUMHURIYET 7 Hazîran 1942 Sıkılmak, utaıtmak bahsi Utanmamak ve utanmazlık Selim Sırrı üstadımızın bir hatırası Açığa çıkmış memurun başma gelenler Tarihten bahsediyorum sanacaksınız; hakkınız var. O bir vakitlermiş: Ağzına vur! lokmasını al! Adııu sorsan utancından alçuha kesiliyor, derlermiş. Şimdi bunlar birer tuhaf hatıra) olarak, bizim dilimizdedir. Gelecek neslin belki kulağında çahnır. Ondan sonraki nesil de unutur gider. Gerçek sıkılganlık, utangaclık bugünün matahı değildir artık. Dünya hep utanmamak, yalan olan ve pişkinlik esaslarına dayanarak gemisini yürütürken bizim utanmaya kalkmamız, Florya pJâjında frakla gezmiye benzer. Sıkılmakla, utanmayı birbirine ve sikılmamakla sıkılmazlığı, utanmamakla utanmazlığı gene birbirine kanştırmamalıyız. Meselâ haddim , 'ıyarak ben utangac değilim ama utanmaz da değilim. Buna mukabil bir çok işlerde sıkılganhğım vardır. Bizde bu mefhumlar çok defa birbirine karıştmldığı içindir ki; (mahçubluk) uiediğimiz kusura mukabil utanmazlık 've hayâsızlığı kullanmak hatasına düştnüşüzdür. Halbuki kazın ayağı öyle 'değildir. ı Size bu yanlış kullanılışm bir nümunesini geçenlerde AnBarada Gazi Ter•biye Enstitüsünde jübilesi yapıhrkeri 'kendi ağzından işittiğim Selim Sırrı üs[tadımızın başma gelmiştir. * Ustamız pek küçük yaşta Harbiyeye 'geçmiş imiş. Herhalde öyle olduğuna inanmahyız ki onu bugün bugünkü kadar genc bulabilelim. O harbiyede okuyup dururken bir gün mektebde bir takım mutad hilâfı temizlikler, badanalanmalar falan göze çarpmış. Alışıldığı için çocuhlar: Gene bir büyük misafir mektebi »yarete gelecek, diye düşünmüşler. Ya o gün, ya ertesi, mekteb müdürü ve diğer bir takım paşalar smıflara girip çocuklara sormuşlar: Sırbistan Kralı Hazretleri mektebi ziyarete gelecek. İçinizde kendisine fransızca hoş geldi nutku söyliyecek kimse varsa ayağa kalksın. Harbiye üçte kimse ses çıkarmamış. Harbiye ıkiye ayni sual tekrar edilmiş. Orada da sükut. Nihayet galibaHarbiye birde sorulduğu zaman küçücük boyile: Efendim ben söylerim, demiye kalmamış. Mekteb müdürü terslemiş: Sen sus! ütur yerine! Selim Sırrı Efendi süklüm püklüm oturmuş. Oradada da başkası ses etmeyince mektebi bir daha yoklamışlar. Uzatmıyaiım. Kimse bu vazifeye talib çıkmamış ve çarnaçar Selim Sırrı Efendiye bu vazifeyi vermişler. O da kendi anlattığına göre Sırb Kralına fransızca güzel bir nutuk söylemiş. (İnanırım, söylemiştir. Çünkü yedisinde neyse yetmişinde de odur derler!) Böyle küçucük bir talebenin güzel bir fransızca ile kendisine hitab edişinden Kral pek mütehassis olmuş, bunun neticesi olarak da paşalar, Selim Sırrı Efendiyi çağırıp takdir etmişler. O sıra mekteb müdürü mü. yoksa dahiliye müdürü rr.ü hangisi olduğunu hatırlamıyorum. Birisi paşalara hitaben ve makamı takdirde: Efendim, ben omm, ne utanmaz oldu ğunu size söylememiş miydlm! diyerek içi tatlıya bağlamış. Bu fıkra tamamen üstadımızın ağzından alenen dinlenmiştir. IHEM îlk mekteb mualliiiilerimn kıdem zamları Mesken bedelleri kaldırılacak, kıdem zamları muntazaman verilecek İlk mekteb muallimlerinin mesken be. deli, kıdem zammı ve nıaaş vaziyetleri etrafinda vüâyetlerden gönderilen raporlar üzerinde Maarif Vekâlet.nce tetkikler yapılmaktadır. Vüâyet hususi :darelerinden maaş alan ilk mekteb muallimlerinin, bütçe dar'.ığı dolayısile müterakim mesken bedellerini ve kıdem zamlannı tamamile alamadıkları görülmüştür.. Bu arada İs'.anbul muallimlerinden mülr.m bir kısmı da hâlâ 932 yılına aid mesken bedellerini alamami'tlardır. Şimdîye kadar lıasta olan, askere giden ve başka vilâyetlere nakleden muallimlere ancak ist'.hkak. lan ödenebilmiştir. Bununla beraber 500 den fazla muallim alacaklı vaziyet. te bulunmaktadır. Diğer taraftan Ankaradan verilen malumata göre Vekâlet, 942 mall yılından itibaren mesken bedellerini kaldırmıştır. Yapılacak tasarrufla kesbi kat'iyet etmiş mesken be. dellerile kıdem zamlan ödenecektir. tstanbul İlk mekteb muallimlerinden bu yıl terfi edenlerle birlikte 1000 mu. allim kıdem zammı alma§a hak kazanmıştır. Yenl kıdem tablosu Ankaraya gönderilmiştir. Muallimlere Istihkaklannı tediye etmek Uzere 942 bütçesinde verilen tahsisat kâfi gelmediğinden mü nakale yapılacaktır. Bununla evve'â köy muallimlerinin alacaklan verliecek, bundan sonra tahsisat nispetinde diğer muallimlere tediye yapılacaktır. NALINA MIHINA clik nereye zamanda olmacıâmdan ziyade aunya havasmdaki zıd ve muhtellf tesirlerden gelmiştir. Bu tesirleri görmiyerek aradaki farkı sadece verilen terbiyenin kusur ve hatalarında, yahud eski an'anelerin ihmal edilmiş olmasında görduğümüz takdirde bu terbiyeyi veren ve ananeleri devam ettirmekle herkesten önce mükellef olanlar yaşlılar olduğuna göre bütün kabahat ya^lılarm üzerinde toplpnacak demektir. Dünya havası düşünülmediği takdirde bu muhakeme tamamile mantıkidir. Fakat mukaddemeleri eksik olduğu için sadece bu şeklıle do^i'udur. Mukaddeme'.eri tamamlandığı takdirde ayni hüküm verilemiyecektir. Biliyoruz ki Fransız ihtilâlinden sonra Eski nesillerin yaşadıkları dünya hagenciliği arkasmdan koşturan ideal, «hürriyet» olmuştu. Umumî Harbe ge vasında nasıi bir küitür ve fikir hayranlinciye kadar bir çok gencler ona ka lığı olduğunu gdrmüştük. Bu hava yirmi vuşmak için birbiri arkasmdan kurban beş senedenberi çok bulanmış ve karışverdiler. Her tarafta bu kurbanlarm naştır. O derece ki ilmin kat'î zannezafer timsali olan hürriyet abideleri di dilen mütearife ve prensiplerinde bile kildi, Filhakika bu devrin gencleri fik tahmin edilemiyecek değişiklikler olrin büyük ve hatta en büyük bir kuv muş, hâdiseleri önceden kat'î olarak bilvet olduğuna ve fikirle mütemadi bir mek kanaati sarsılarak bunun yerine terakki temin edilerek insanların kema imkân fikri ve ihtimal hesabları kaim le erişeceklerine inanmış, küitür kıy olmuş, maddenin son haddi zannedilen metlerine sevgi ve saygı ile bağlanmış atömların içine kadar nüfuz edilmiş, tı. Bununiçin de büyük fikir ve san'at ziya sür.'atindeki hareketlerde cisimlead=ımlarına hayrandılar. Ruhta emsalsiz rin kütlelerini muhafaza edemiyecekleri bir üstünlük görüyor, bedeni çok aşağı anlaşılmıştır. Nazarî ve mücerred fikirbuluyorlardı. O derece ki ruh terbiyesi lere karşı oian eski hayrar.hk artık tabiyanında beden terbiyesini adi ve lü atile devam edemezdi. Fakat bu suretle zumsuz bir zahmet sayıyorlar, herşeyin boşalan yer de açık kalamazdı; dolması fikirle olacağma ve fikirden beklenmesi lâzımdı. Yalnız nasıl ve neyle dolacaklâzım geldiğine inanmış bulunuyorlardı. tı? Küitür ve fikir aşkı sarsıhnca gencXIII üncü asırda başlıyan ve «aydınlan lik eti ve kemiğile başbaşa kalır gibi ma» denilen bu devirde eski tarihî re oldu; evvelâ bütün kuvvetile bunların aliteler ikinci plâna atılarak bundan kültürüne kıymet verdi; hayatiyete saböyle tarihin de akıl ve fikirle yapıla rılarak \aicudünü sevmeğe ba?ladı. Rubileceği ve yapılması lâzım geldiği ka hunun da bir kuvvetle dolmasını istinaati moda olmuştu. Bunun için her yordu. Fakat bu, nasıl bir kuvvet olatarafta «fikir birlikleri. kuruluyor, ce caktı? Amerikanizm modası bütün dünmiyetlerin din, ahlâk, Tmkuk ve iktısad yaya C5Z, sinema, boks merakını yaymüesseseleri yeni baştan kurulmak is mıştı. Basit gencler ruhlarını bunlarla teniyor, an'aneler çökertiliyor, genclik doldurdu. Dans tiryakisi, artist budalade bu telkinlerle besleniyordu. Rünesans sı ve boks delisi oldu. ile yeniden doğan dünya, hakikatte ne Fakat bütün genclik bunlarla besleeski Yunan, ne de eski Roma dünyası nemezdi. İçinde yaşadışı dünya havası değildi. Bu dünya, barbarların istilâsı gergin ve korkuncdu. Çoklukların başıve hıristiyanhğın yayılması neticesinde na cesaret ve İman telkin ctmesini büen batmış ve yerine Ortazaman denilen önderler geçmişti. Bunlar, boşalmış ruhkilise etrafinda toplanmış bir İman çağı ları sıcak bir kuvvetle doldurmasım bigeçmiştı. Şimdi Ronesans ve Reformlarla "bu dünyadan da çıkılarak tabiate Halk Birlikleri faaliyete donmek ve dinî hürriyete kavuşmak İçin başhyor çalışan yeni milletlerin doğum zamanı Yeni kurulan Halk Birlikleri yanndan gelmlşti: Bu yeni milletlerle birlikte ayni zamanda yeni bir Avrupa doğu itibaren filen işe başlıyacaktır. Halk Bir. yordu. XVII nci asırda benliğini bul hıileri idare heyetelerinm tu.acakları du, kendıne inandı. XVIII İnci asırda halk iaşe kütuklDriîe evlere tevzi olubenliğini şahlandırmak hırslarüe çırpın nacak beyannameler yarın Bolge İaşe dı. XIX uncu asırda artık çevik ve müdürlüğünce dağılacaktır. Her ai:e re. kuvvetli bir küheylân olmuş, dünya ya isi, aılesı efradının mıktar ve yaşlanııı rışlarma çıkmıştı. Koşmak istediği yer beyannamelerde gösterecck ve beyanna. lerde hep birinci geliyordu, ve kcştuğu meler evlcrden nüfus kâğıdlan görülmek yefler gitgide bütün dünya olmuştu. Bu suretile Halk Birlikleri id3re heyetleri suretle fikrin zaferi de tam olmuş gö tarafmdan teslim edilecektir. Halk iaşe kütüklerinde her aileye rünüyordu. Yalnız bu koşuları yapmak imkânını bulanlar, «hürriyet., «müsa bir sahife aynlmıştır. Bu sahifenin yu. vat«, ve «uhuvvet. fıkirlerine rağmen kansında bir icmal hanesi vardır. Bubütün Avrupa milletleri olmadığı gibi raya aile kadrosu kayd ve işaret edilekoşuların temin ettiği büyük mükâfat cek ve değışiklikler gösterilecektir. lan paylaşanlar da çokluğu teşkil edenHer ferd yer ve ikametgâh tiegiştirler değildi. dikçe yer nakil ilmühaberile bunu eski ve yeni biriiklerme :escil ettirecek. O halde çokluklarla azlıkların, yarışa tir. girenlerle giremiyenlerin arası açılmaMekteb ve hastaneler, nüfuslan mik. mak kabil değildi. On dokuzuncu asrın tarı ne olursa olsun birer birlik addolunsonlarından itibaren dünyanın başlıca muştur. gailesi işte bu açıklık'.arın gittikçe artan gerginlikleri oldu. Büyük Harbe takaddüm eden sürekli grevler, içtimaî ve iktısadi buhranlar ve bu harbin doğurduğu akıbetler Sovyet, Türk, faşist ve nasyonal sosyalist inkılâbiarile Avrupanın S i n e m a s ı n d a içtimaî yapısmda büyük değişiklikler 1 K A T H E de N A G Y hasıl ettiği gibi, Büyük Harbden sonra P A U L K E M P fevkalâde zenginleşmiş olan Amerikadan tarafmdan oynanmış yayılan Amerikanizm modası da bunlara katılarak dünyanın havasmda muhtelif İklimler hasıl olmuştu. İşte bugünkü dünya gencliği böyle bir hava içinde Eğlenceli ve gülünclü film. yetişti. Onu bü^ün halinde anlamak isti2 TYRONE WOVER m yenlerin bu havayı evvelâ olduğu gibi harikulâde filmi görmeleri lâzımdır zannediyorum. Bu yapılmadıkça dünya gencliğini parça parça görüp ona göre hükümler vermek, hem yanhş, hem de ihatasız olur. Evet. eski fikirci ve idealist nesille bugünkü genclik arasında, hiç bir zamanda olBugün saat 11 ve 1 de madığmdan ziyade büyük bir fark hatenzilâtlı matineîer sıl olmuştur. Ve bu fark gene hiç bir Genclik hangi zamanda olursa oisun, F daima bir ideal pe • şindedir. Onu kendi % muhitinde bulamaz • sa etrafinda aramaf^0^0^&^^^^^t ğa veya hayalinde yaratmıya çahşır. Zamammızın gencliği de ayni kanuna tâbidir. Kapah cemiyetlerdeki genclik, idealini, cemiyet işleri arasında örrek olabilecek en nüfuzlu insan tiplerinde arar. Fakat açık cemiyetlerde mutlaka böyle olmaz, çünkü bu cemiyetler, bilhassa zamanımızda, dünya ile temas haUndedir. Genclerin dünyadan aldıkları tesirler mahdud ve muayyen olmaktan çıkarak genişlemişür. Bunun için genclik nereye gidiyor? sorgusuna cevab \'erebilmek için sadece kendi muhitinde kalmıyarak bütün dünyayı yoklamak, anlamak icab ediyor. Kartal olmak azmîndeyiz! Yazan: Burhan Felek «Varhğıyla yokluğu ânn sana yeksan gibi» Diye yazmıştım. Şimdi bütün bunlar artık yukanda da dediğim gibi tarihe mal olmuş şeyler dir. Sıkılmak, utanmak birer kusur olduktan başka sıkılmazlık ve utanmazlık hayatta muvaffakıyet amili oiınaktadırlar. Bunu cemiyet hesabme bir kâr diye kaydedemiyeceğim. Ne dcrseniz diyiniz! Yarı şaka, yarl ciddî bu ufak hasbihalden sonra yazımı şu fıkra ile bitirmek isterim. Eskiden oluyor bu: Mazul (yani açığa çıkarılmış) bir memur, bir yere kaynlmasını rica için vükelâdan veya devlet erkânından birini Boğaziçindeki yallsmda ziyarete gitmiş. Eskiden Kuruçeşme ve Emirgân büyük yalılarla bezenmiş İdi. Ben hatırlarım. Adam yalıya varınca, alelusul, selâmlığa almışlar. Galiba biraz da erken gitmiş olmalı ki paşa harem dairesinde imiş. Selâmlıkta güzelce döşenmiş olan odada bir hayli bekledikten sonra canı sıkılan ziyaretçi, oradaki yazlhanenin gözlerini karıştırmış, şununla bununla oynamış ve hokka takımını tetkik ederken kazara eski tertib porselen hokka takımlannln geniş tabağına hokkayl devirmiç. Bu hatasım tamir İçin de hemen cebinden mendilini çıkarıp, hokka takımını temizlemiş. Biraz sonra paşa selâmlığa gelmîş, adamla konuşmuş, gönlünü almlş, hatta onu yemeğe alıkoymuş. Sofra, bitUik denlze karşı odada kurulmus İmiş. Çorbadan sonra ortaya gelen düğün feti ziyaretçinin pek hoşuna gitmiş ve önünde duran incik kemiğini alıp şöyle evire çevire temizlemek İstemiş ama yalanmış kemiği sonra nereye koyacağını bilemediği için buna cesaret edemezken paşanın bir kemiği böylece yalayıp temizledikten sonra pencereden denize attığını ıgörünce kararı vermlş, adl geçen İncik kemiğini aımış güzelce yalamış ve tamamen temizledikten sonra kendi tarafmdaki pencereden fırlatmasile şangır şangır cam kırılması bir olmuş. Meğer yekptıre eamlı olan pencerelerden paaşnın tarafı açık, misafirin tarafındaki de kapalı İmiş. İyi silinmiş dupye cam olduğu İçin biçare adam açıkla kapahyı farkedemlyerek kemikle camı kırmış. Bu felâket üzerine gerçi hane sahibi: Zararl yok! Sağlık olsun efendim! demiş ama siz olun da sıkllmayın. Herif mahcubiyetinden bitmiş. Üstelik memuriyet istemiye de gittiği için büsbü'ün nevmid olmuş. Şakır şakır terlemiye başlamış ve şakaklarından akan terini mendilile silince hane mhlbl olan paşa kendini tutamayıp kahkahalarla gülerken, bizim ziyaretçi farkma varmiş ki biraz evvel hokka takımını sildiği mendille terini kurularken yüzü gözü simsiyah olmuş. Bu vak'a üzerine nüktedan bir adam olan paşa: Memuriyete geçmeden yüzünüzün kararması, inşallah memuriyetinizi yüz aklığı ile ifa edeceğinize delildir. Diyip adamı teskin ederek savmış ve rivayet ederler ki bir yere de kayırmış. Böyle yüz karaları dostlar başma! Y a z a n : »•»•»«> Şekih Tunc Meclis reisimiz şehrimize geldi Büyük Millet Meclisi Reisi Abdülhallk Renda dün sabahki ekspresle Ankaradan şehrimize gelmiş.ir. Meclıs re,simiz Haydarpaşa istasyonunda Vali Lu"fi Kırdar, şehrünizde bulunan Parti Genel Sekreteri Memduh Şevket Esendal, Par. ti müfettişl ve dostlan tarafmdan kar. şılanmıştır. Abdülhalik Renda bir müddet şehrimlzde is'.irahat edecektir. Duatepe motörünün sigortası Karadenlzde meçhul bir denizaltı ta. rafından topa tutularak battıktan sonra kurarılıp İstanbul limanına get'r.len «Duatepe» motörünün sigorta bedelinın alınması işi hukuk mahkemesine intikal etmiştir. Dün sabahki celsede, avarya raporu mahkemeye gösterilmlş ve şehidler d.n. lenilmiştir. Kaptan ve tayfalar hâdisenin nasıl olduğunu anlatmışlardır. Bir fen heyeti, gemiye giderek tetklkat yapacaktır. Buna göre zarar ve aiyan miktannı belirtecek rapor yazılacaktır. Ondan sonra da, alâkah'.ar ta. rafından, sigorta bedelinin tahsili ci. hetine gidilecektir. ava Kurumunun sekiziııci kurultayı, hava harbinin en civcivli zamanına rastladı. Bütün harb cephelerinde, dünyanuı beş kıt'asında ve eski bir tabirle yedi ikliminde hep Âdem oğlunun yarattığı çelik kartalların homurtusu ve onların liyorlardı; üstelik yal yağdırdığı bombaların gümbürtüsü dunız söylemekle kalyuluyor. mıyor; ayni zaman. Avrupanın doğusunda: Şimal Buz da bunîarı yapıyor ve yaptırıyorlardı. denizinden Karadenize kadar uzanan kocaman cephenin bütün boyunda ve O halde ki tabiatm bütün derinliğinde; yaratıcı kuvvetleri sanki bunlara ceAvrupanın batısında: Noneçin şimal sedlenmişti. Onun mantkile ve onun burnundan İspanya hududuna kajar sertlığile konuşuyor, ölmekle öldürmeyi uzanan kıyılarda; bir sayıyor; ölümden, sefaletten korkAvrupanın batısmdan doğusuna doğmuyorlardı. Hem de bu huşunet ve kıyakhk, düşkün bir ahlâkı değil, bilâkis ru: Brifanya adasının İrlandaya bakan kahramanlık ve fedakârlık ruhunun bir sahillerinden Almanyanın Baltık deyeni dirilişini gosteriyor; İmana olan nizine kadar giden bütün topraklarda; Avrupanm cenubunda: Akdenizin Ceşiddetli bağlılık artmış bir canlılığa delâlet ediyordu. Yeniden uyanmış hayatî belitarık, İtalya, Sicilya, Malta, Girid, kuvvetlerle birleşen bir cesaret ve iman Yunanistan. Rados, Filistin, Suriye ve filhakika muthiş bir kuvvet yaratmış, Kıbrıs kıyılarında; Afrikada: Libya, Mısır, ve Süvcyş kahramanlık ve iradeyi ulviyet derecesine yükseltmişti. İş.e yirmi beş sene ufuklarında, Madagaskarda; Asyada: Japon adalarmda, Çinde, Biroluyor ki birinci sınıf örnek insan, bu canh, cesaretli ve inanclı büyuk irade manyada, Hindistan hududlarında, Seyadamları olmuştur. Bunların hüküm lân adasmda; sürduğü yerlerdeki genclik asırlardır bu Amerikada: Alaskanın hiiera bir köderece hamle, bu derece coşkunluk gös şesindeki Aleusiyen adalannda; termemiş, bu derece eyimserlik ve seA\nstralyada: Mercan denizi kıyılai'inc duymamış, bu derece faal bir rol rında ve bu kıt'anın şimalindeki Mecynamamıştır. Dünyanın geçirdiği bu lanezya denilen adalarda. buhran devresinde genclerin çoğunun Bütün bu yerlerde, her tarafa yenedcn babaları gibi olmadıklarmı anla tişen, en çok vuran, en merhamelsizmak artık güç olmıyacaktır, zannediyo ce vuran, en korkunc silâh, 20 nci rum. Çokluk genclerin bir kaç asırdır asır medeniyetinin en mühim buluşu hayran olduğumuz küitür kıymetlerine olan «uçak» tır. • tıraş. diyerek aldırış etmediklerine Hava Kurumu sekizinci kunıltayıdikkat ettiğimiz halde bu kıymetlerin nın sayın üyeleri, havacılığın ehemnıihayranlığımız önünde bizi alâkadar eden yetini ve memleket müdafaasında haher sahada nasıl tavsadıklarma dikkat va kuvvetlerinin hayatî rolünü gösteretmiş değiliz. mek için, nutuklar hazırlamak ve söyBu buhranın akıbetini hayra yoran lemek zahmetinden kurtulmuşlardır; ların yanında pek karanlık görenler de Anadolu Ajansının bir günlük hava vardır. Fakat şimdilik muhakkak olan harbi haberlerini okumalan kâfi. bir şey varsa dünya gencliğinin büyük Bu harbde söz çelik kartallarındır; bir kısmının inhisarcı menfaat poütikamilletlerin mukadderatını onlar konularından nefret ettiği ve içtimaî bir adaşuyor. Muharib devletlerden heıhangl lete susamış bulunduğu, mühim birinin elinden hava ordusunu tamabir kısmının da geri kalmış millî taazmile abnız; yahud da, henüz ke$(ezuvları tamamlamağa ve bunlara miılî dilememiş olan afsonlu bir ışık, yahud yeni bir üslub vermeğe çalıştıklarıdır. sihirli bir rüzgârla onun tnotörlerini Buna göre düşünürlerin vazifesi bu tadönmez bir hale getiriniz; o memleket rihî oluşları kendi zaruret ve ihtiyacları 1935 36 harbindeki zavallı Habeşisdairesinde görerek kitablarm telkinlerin tana dönecektir. Çıplak bir kırda şidden ziyade realiteleri anlameğa bakmak detli bir dolu ve yağmur sağanağına o'.abilir. Ve bunu anladıktan sonra da tutulan bir adam için nasıl korunnıak bugünkü önderler gibi fikir ve kanaatve kurfulmak imkânı yoksa, hava orlerinde metin ve iradeli olmaları lâzımdıısu olmıyan bir millet için de, gükdır. Genclerin zamanımızdaki fikir ve ten «baranı bclâ» gibi yağan bomba san'at büyüklerinden beklediği de buyağmurundan korunnıak ve kurtulmak dur. öylece imkânsızdır. M. Sekîb TUNC Uçan insanın şerrinden ve nılmiinden kurtulmak için, uçmaklan ve oCild hastalıkları nunla göklerde dövüşraekten başka çare kalmamıştır. Yoksa atmacanın penartmağa başladı Emrazı Cildiye Cemiyeti dün saat çesinden kurtulamıyan zavallı civcive 14 te Cağaloglu Etibba Odasında mu. dönmek mııkadderdir. Biz atmacaları da yıldıran kartal olmak azmindeyiz. Rekabet yüzünden bir cinayet Çatalcada kömürcülük yapan Etemle nrkadaşı Kabakçalı Mustafa, Sirkeclde Vezirbahçesinde rakı içerlerken Hüseyin ve Ali adında Çatalcalı iki kömürcü de ayni bahçeye gelmiş ve onlar da bir masaya oturarak rakı içmeğe başlamışlardır. Aradan bir kaç saat geçtikten sonra, aralanndaki rekabet yüzünden eskiden. beri Hüseyinle Aliye kızan Etem taban. casını çıkararak ateş etmeğe başlamış, Ali İle Hüseyin ağır surette yaralanarak kanlar Içinde yere yuvarlanmışlar, E. temle arkadaşı da kaçarken yakalanmıştır. Bendeniz de bu ölçüye göre utan mazlar arasında bulunmakla bahtiyar olanlardanım. Çünkü ben de böyle aleni yerlerde söz söylemekten sıkılmam. LâB. FELEK kin bunun utanmazhkla bir münasebeti olduğuna kail değilim. Utanmazlık (haîngiliz konsolosu Valiyi yâsızlık) demektir değil mi? Nitekim ziyaret etti vaktile hezel makammda arkadaşlanmdan birine ithaf ettiğim bir manzumede: Dün sabah vilâyette, Vali ve Belediye .Bîhayâlık galiba sence ulüvvüşan reisi doktor Lutfi Kırdan, İngiliz general konsolosu ziyaret etmiştir. Or.aköyde oturan İzzetin oğlu 14 yaşlarında Nuri, dün öğleüzeri Topanede Dumlupınar gitti vatman Hüseylnin idaresindeki tramvaya Dumlupmar vapuru Yunanistanın fa. atlamış, biletçinin yanına gelmesinden kir halkına tevzi edilmek üzere hazar. korkarak tramvay hızla gitmekteyken lanan 2000 ton yiyecek maddesile dün yere atlamak lstemiştir. Fakat atlamaga öğleden sonra saat 15 te Pireye hareket muvaffak olamıyarak yere düşmüş, bu etmiştir. Vapur, bu seferinde Osmanlı yüzden iki ayagı birden kınlmıştır. YaBankası, Turing ve Otomobil Kulübü, ralı çocuk ölüm halinde hastaneye k L Anadolu Ajansı, Basın BırKği ve Türk dınlmıştır. mühendisleri tarafından tedarik edilen 150 kadar koliyi de götürmektedir. tad toplantısını yapmıştır. Bu topîantıda bir çok doktorlar, cıld hastalıkları üzerinde yaptıkları etüdlerm ne.icelerinl bUdfrmişler ve bu hususta nümuneler göstermişlerdir. Bu arada, cild hastalıklannın son zamanlarda artmakta olduğu rr.üşaheds edilmiştir. Doktorlar, mevzuu bahsedilen hastalıklar üzerinde münakaşalarda bıılunduk:an sonra toplantı sona ermiştlr. Yaramaz bir çocuğun iki ayağı kırıldı SARAY BUGÜN T A K S I N SinemasMida B U G Ü N : Bu sene Beyoğîunda en çok rağbet eören Memis ELHAMRA'da (Türkçe Sözlü ve şarkılı) Sen Yuva MELEK'te İKANUNDAN KAÇILMAZ 2 B Ü Y Ü K F İ L M BUGÜN BUGÜN""% İPEK'te 1Zorla Katil Arjantina ( SON HAFTA ) Bugün saat 11 ve 1 de tenzilâtlı matineîer ( ŞİKAGO KRALI ) Müthiş ve muazzam bir macera filmi. Baş rolde: ROBERT MONTGOMERY 2 Şöhreti hâM unutulmıyan 2 MUAZZAM FİLM MES'UD T Ü R K Ç E Şarkın Ses Kralı CÜNLER Ş A R K I L I S Ö Z L Ü A R A B C A ABDÜLVEHAB'm * A N H E 5 S E VÎ 16 kısımlık tekmil film bir defada Meşhur Fransız edibi Alphonse DAUUET'in eserinden (Büyük Fransızca film) Mary Marquet Jean Max François Roset. Bugün saat 11 I ve 1 de tenzilâtlı matineîer. I SAFO ZORO'nutı İŞARETİ Heyecanlı ve muazzam film Baş rollerde; LYN BARY L L O Y D N O L A N 2LAKONGA Senenin en zevkli şahcseri Bugün saat 11 ve 1 de tenzilâtlı matineîer. BUGÜN 5 te Tepebaşı B E L E D İ Y E Yazlık Bahçesi G AR D E N S A L O N U SON GALA MATİNESİ İhrahim Özgür ve ATESBÖCEKLERİ 2 CAZ VARYETE BUGÜN SÜMER Sinemasında Ç O K G Ü Z E L 2 F İ L M B İ R D E N On Dokuzuncu asırda yetişen milletlerarası bir çok âlimler, tarihln efsanelerden, hikâyelerden yakasını kurtanp başlı ba?ma bir bilgi haline geldiğlni ilftn ettiler. Onlara göre tarih, yazılı vesikalardan yahud her vak'aya aid zamanmda vücude getirilmiş anıtlardan destek alarak ve tahlil terkib usullerine dajıanarak tamamüe müspet ilimlere mahsus bir çehreyle meydana, çıkacak, geçmişte \~ukua gelmiş her olayı doğru, kusursuz ve gerçek olarak bize anlatacaktır. Heyhat!. Bu iddianın er:şilmez bir hayalden ibaret kaldığmı, hangi tarihî hâ. diseyi inceleıneğe el atsak derhal anlıyor ve adeta ümidimizi kesiyor, ye'se düşüyoruz. Harbden feaşka Nelsr oluyor? si başlangıcında o zamanki imparatorluğun merkezi olan (Babil) e dönmüş ve memlekette yeni teşkilât vücude getlrmek için günlerini baa çalışmalara hasrettiği bir sırada anl bir rahatsızlığa tutularak vücud harareti yükselmiş, 13 haziran 323 günü dünyaya ebediyen göz. lerini yummuştur. Gene klâs:k tarih malumatma istinad edecek olursak, İskenderin naşı, generallerinden Mısır kumandanı Batlemyüs tarafmdan İskenderiyeye getirilmiş, mumya haline kona. rak mükellef bir mezara konmuş ve tsanın doçuşundan sonraki 3 üncü asra kadar orada muhafaza edilmiştir. Yazan : Ahmed Hidayet MARGARİTA GAROSTİO ve GALLİANO MASİNİ tarafından yaraülmış çok güzel bir müzikli süper film. Seanslar: 3,45 . 6,30 9,30 OPERA YILDIZI HAVAY GECELERİ KİTARALAR, CAZ. ŞARKILAR VE D A N S L AR Seanslar: 2,30 5,20 . 8,15 2 "• Umumî taleb üzerîne Büyük İskender gibi tarihin hakikaten en büyük şahıslarından birinin naşinin nereye gömüldüğü ve mezannm nerede bulunduğu da Orta çağlardan devrimize kadar yapılan, ve son zamanlarda pek ziyade ileriye götürülen, araş. tırmalara rağmen hâlâ meçhulümüzdür. Fakat bazı tarihler, Mısırda Kleopatra Bu husustaki efsaneler, hikâyeler riva hâkim bulunduğu sırada bu mumyanm, yetlerle asıl tarihî hakikati birbirlerin kadın hükümdarın emrile dağıtılıp parden ayırmak mümkün olmuyor. çalattırıldığmı ve sandukanın içerisinŞimdiye kadar klâsik tarih kitablan den bir çok kıymetli taşlar çıkartılmış tskendsrin ölümü hakkmda şu şekilde olduğunu ve mumyanın yerine tphtadan malumat vermektedirler. Makedonyalı oyulmuş bir vücud konduğunu kaydethükümdar İsâ dotmadan evvel 323 sene. mektedirler, ' Diğer tarihî bir rivayet ise îsanm doğuşundan sonraki 193 ve 211 seneleri arasında Romada hükümdar olan Septim Sever'in Makedonya hükümdan hakkmdaki efsanelerden bıkarak, ayni zamanda bu büyük ölünün mezarırda rahat yatmasını temin etmek maksadile mezarın kapılarını ördürerek duvar haline getirmiş bulunduğunu bildirmektedir. Başka bir rivayet de ayni hükümdar tarafmdan mumyanın gizlice Ramaya nakledilmiş olduğu, Garbt Roma İmparatorluğu yıkıldıktan sonra da cesedin Şarki Romanın merkezi Istanbula gettrüdiği ve «361 63» senelerinde Şarkl Romada hâkim olan Julien zamanmda mumyanın mukaddes bir mabud telâkki olunarak halk tarafından huzurunda dua edüdiği merkezindedir. Peki ama, ortaya bir de 272 senesindeki İskenderiye yangını giriyor. Bazı tarihçiler tskenederin türbesinin ve naşının İşltendejriyenin yangınından haralj olan kısmında bulunduğunu ve bir müddet sonra türbenin yeniden inşa olunduğunu yazıyorlar. Diğer bir kısım tarihçüer ise mumyanın yangında hiç bir zarara uğratılmadan kurtarüdığını ve sonra yer altmda bir mahzene gömüldüğünü kaydediyorlar. 1887 de Suriyede tarafımızdan meydana çıkarılarak İstanbul müz«sine nakle. dilmiş olan süslü ve mükellef lâhdin İskendere aid olduğu uzun müddet kuvvetll bir ihtimal olarak ileri sürülmüşse de incelemeler neticesi bunun yanlış bir tahmin olduğu ve lâhdin İskenderin generallerinden birine aid bulunduğu anlaşılmıştır. Şumdi bütün bu saydığımız vaziyetlerden hangisi daha hakikate yakındır? Dünva tarihçileri onu aramakla meşguldürler. Mesele. sade İskenderin mezan ve na^ı meselesi değildir. Lâhdin ve cesedin Mısırda mı, Romada mı, tstanbulda mı olduğunun meydana çıkarılması, diğer bir çok tarihî hâdiselerin daha avdınlanmasını temin edecektir. Ne yazık ki bu hususa aid henüz en küçük bir lpucu bile ele geçirilememiştir. Bütün tarihî hâdiseler, zamanm derln. liğinde bizden uzaklaştıklan derecede ibham karanlıklanna dalıyorlar. Büyük İskender Ahmed Hidayet