Ziraî bahisler Haşarata karşı da seferberlik lâzım!.. Mahsul ekmek tatlı ve zevklidir, fakat biçemeraek çok acıdır ı« TETKİK Sehir TENKID II haberleri Bir intihal'e dair Bu nasıl 10 Msrt 1942 İHEM NALINA MIHINA İlâc mı; hata mı? ir taraftan, Ho'anda Hinr'.istanının belkemiği Cava, Japonların eline düşerken dı^er taraftan Amerikalıların Japonyaya karşı taarruza geçmek üzere olduklan hakkında AngloSakson kaynaklarıntlan bir takım haberler geliyor. Bu haberler, Cavanın sukutundan doğan fena tesire karşı teskin edici bir ilâc olsa geifck.ir. Çünkü herhangi bir taarruzun ilk muvaffakıyet şartı basknıia başlamasındadır. Baskının birinci şartı ise, yapı'acak harcketin gayet gizli tutulmasındadır. Bir arkadaşımızın pek haklı olarak soylediği gibi davul zurna ile ne baskın yapılabilir, ne de taarruz. Gerçi Amerikalılar, askerlik işlerinde henüz pek toy olduklannı ispat etmişlerse de, harb san'atmm bu pek mühim prensipini bilmez değillerdir; bilmeseler de Pearl Harbour baskımnda pek acı bir şekilde Japonlardan öğrenraişlerdir. Kaldı ki harbde baskının kıymetini, Amerikan askerlerinin de bilmesi lâzım gelir. Çünkü Amerikan ordusunun sefer talhnnamesinde harbin değişmiyen ana prensipleri olarak dokuz maddeden altıncısı «baskın prensipi» dir. Bu, İngiliz talimnamcsinde de böyledir. cemiyet ? Zlraatte haşaratla mücadele teşkilâ vadan, yeni sürülmüş tarlaları kollar ve tına kuvvet vermek, ekimden gaye o oralara inerek yüzde kalmış tohumları lan mahsul alma keyfiyetinin tahak yedikten maada, gagalarile eşeüyerek kuku için birinci şarttır, yüze yakın tohumları gene çıkarıp yerler. Toprağını eken çiftçinin mahsul almBunlarm beğenmedikleri, yemedikleri cıya kadar korktuğu felâketler; Dolu. hububat da yoktur. Her halde bu karga don, kasırga, sel, çekirge, kuraklık ve benzerleri gibi felâketler. Bunlar görü meselesine tirinci dereoede ehemmiyet vermek mecburiyetindeyiz samyonür kazalardır. Fakat hen nedense yurrum. dumuzda görünmez kaza halinde daimî Yabani güvercinler de az zararlı mahtahribatını yapan bir felâket daha vardır ki o da haşarat çokluğudur: Top luklar değıldir. Bunlat da «ioğruian raklarımız kurdlu, havalanmız kurdlu, doğruya hububatla geçinen mahlukat olup, miktarı kargalar kadar değilse de ufuklanmız gene kurdludur. onlara mühim yardımcı olacak sürüYani sürfelerini toprakta bırakan lere maliktirler. Bunlarm bazı kuşlar İlyazar, Salamon, Mordo, Hanri, M'.şel, nebatat düşmanı haşaratla, meyva dal gibi çiftçilere faydalarını da hatırlmıNesim adlı altı Musevî gencinin dıuı Urında tomurcuklara veya daHara yap yorum. Eti ise, avcılar için pek maktığı keseciklere yumurtlamış bin çeşid bul değildir. Binaenaleyh bunların da İstanbul altıncı asliye ceza mahkemesintırtü kelebeklerini ve ufukları kara bu kargalarla birhkte temizleneceğindcn de cemiyetler kanununa muhalif haremuhakemeletine lut gibi kaplıyan doymak bilmez kar korkumuz yoktur. Yalnız nefis bir av kette bulunmaktan galan kasdetmek istiyorum. İki, üç se eti olan üveyiklerden bunlar arasında başlanmışür. Davaya göre; bu gencler, Galatada «Kardeşlik» kulübünün idare ne evvel Kayseriden Niğdeye incrken zayiat verebileceğimiz akla gelmekte bir kı? mevsüninde solumdakj zengin ise de böyle mühim işlerde ufak tefek heyetini teşkil ediyorlarmış. Cemiyetler meyva bahçelerindeki ağaçlar vakitsiz fedakârlıklara baş iğmek mecburiyeti kanunu mucibince bir müddet evvel kulübün hesablan, defterleri tetkik oyeşermiş gibi ökse otu ile dolmuştu. bulunabilir. unurken, kulüb kütübhanesı de gözcen Bunları içaret etmek istiyorum. Vatandaşlanma da şunu tavsiye ede geçirilmıştir. Kütübhanede siyonizme aEkmek tatlı ve zevklidir. Fakat bi rim: id muhtelif eserler görülmüştür. Bunun çeraemek çok acıdır. Çünkü bu netice Yurddaş, ek de ne ekersen ek... Ay üzerine tahkikat yapılarak, idare heyeti derin bir mahrumiyetle beraber masraf çiçeğinden buğdaya, patatesten yerel nı teşkil eden bu gencler yahudiliği yayve emeğin de boşa gitmesi demektir. masma kadar, bir • karş toprağtnı boş mak için faaliyette bulundukları, bu suBinaenaleyh haşaratla mücadele teşkibırakmıyacak şekilde ek! Meyva ağac retle de kulübün teşekkül maksadmı lâtını her zamankinden daha sıkı ve larını evlâd gibi sev ve koru, ve onun belirten n zamnamesine aykın hareket Cİddî bir disiplinle seferber etmek mecverimini artırmaya çalış. Çünkü bu zo ettikleri kaydile, mahkemeye verilmişburiyetinde olduğumuza kaniim. Bu run en yaman günlerindeyiz. Fakat, erdir. tedbir ekim savaşından daha ehemmiunutma ki onları haşarata yedirmek Nesim ve diğer muhakeme edi'.enler, yetlidir. için değil, mahsul almak için ek ve mahkemedeki sorgulannda, kulüb kü Hafaratla mücadeleye en müsaid bir koru, tübhanesindeki edebî, felsefî, ilmi, fennî mevsimde bulunuyoruz. Zira meyva aBir karga öldürmek birçok çuval hu yedi yüz kadar eserden yedi cild kadağaçlarındaki okse otlarını dallarında bubat kazanmak, bjr tırtıl §ürfesi yok rmın mevzuu siyonizme aid olması, kenbahar mevsiminde canlanacak olan ha etmek bir sepet meyva almak demek dilerinin yahudiHği yaymak yolunda şarat keseciklerini ancak bu mevsimde tir. Kargalar senin kara düşmanın, çi faaliyet gösterdiklerine delil sayılamıyayapraklar yeşermeden görüp topljyabi çekler arasmda yaldızlı kanadlarile u cağını, herhangi bir kütübhanede türlü liriz. Baharda yavrularını yetiştirmeden çuşan süslü kelebekler senin birinci mevzuda kitablann bir arada buîunabişimdi bir karga öldürmek, bir kaç kar derecede rızk ve hayat düşmanındır. leceğini ileri sürmüşlerdir. Bazı hususgaya bedeldir. larm tahkiki için muhakemenin devamı Bunu bil ve unutma! kalmıştır. Bunun içindir ki hem mücadele ekiplerini şimdiden sefebe retmek, hem de radyo neşrıyatile yurddaşlarıru ikaz ederek umumen bu işe koşturmak zanjanını kaçırmamak lâzımd:r. Diğer taraitan halkı ve köylüyü aydmlatacak neşriyat imkân dahilinde yapılmalıdır. Meselâ sayın meb'uslanmızdan mütehassıs Ali Rızanm (Nebatat hastalık ve düşmanları) adlı kıymetli kitabmm daha muhtasar ve köylüniin de anlıyabileceği bir İfadeyle yazılmış nüshaları kendisinden istcnip basılsa da her köy odasma bunlardan birer tane gönderil»e çok faydah olur. Meseleyi kısaca inceliyelim: Nebatata musallat olan tırtıüarm hayatım az çok hepimiz biliriz: Bir dalda gözle görünür veya görünmez cesamette sürfeler bahann aylık havasila yumurtadan çıkarak kurd olur, canlanır canlanmaz körpe yakrakları yemeğe başlar ki o vakit bütün yapraklar henüz fışkırmış ve körpedır, Kurdların tırtıl olarak büyüme safhaları ilerledikçe oburlaşır ve tahribat derecesi artar, nihayet o sene için muayyen olan müthiş tahribatını ikmal eder vetabiî eafhalarını yaşadıktan sonra kelebek olurlar, sonra .çiftleşerek tıpkı kendilerinin canlandıkları şekilde kozalar yaparak içine binlerce tohum bırakırlar. tşte bu mevsimde bu tohum kozalan çıplak dallarda hevenk hevenk asıh durmaktadır ki yapraklar yeşermeden bunları toplayıp yakmak kolaydır, yap. raklar yeşerdikten sonra iş işten gsçmiş türeyen binlerce tırtıllar ağaçları sarmıştır. Ökse otlanna gelince meyva ağaçlarının nesfini emerek meyvaiarı ve ağacı tereddiye sürükliyen bu tufeyli otları da dallardan kesmek ve kabuklardan sıyjrarak yerlerini kara boya denilen madde ile ilâçlamak şimdi miimkündür. Ağaçlar yeşerdikten sonra bunları arayıp bulmak çok müşküldür. Kargalara gelince: Bu doymak bilmez mahluk yalmz hububatla geçınir. Bir tek karganm yılhk tohum istihlâki bir insan istihlâkine, nüfusu da nüfusumuza bedeldir dersem mubalâğa etmiş olrr.am. Vaktile Anadolu gezilerimde Muşa uğramıştım. Muşun Bitlise bağh bir sancak olduğu günlerden kabna mevrun bir sözünü işittim: (Bitlisin Muşu, altı ay kışı, çortudur aşı (1), k3rgadır kuşu) diye bir söz yakıştırnışlar ki bunun hakikatten uzak olmadığını o vakitler bızzat görmüştüm: Akşum olunca ovadan kara bulut dalgaları halinde kargalar kasabaya hücum ederler, şehirdeki bütün ğaclar dallara konan kargalarla simsiyah bir manzara arzederdi. Akşam serinliğinde damına veya bahçesine çıkmak istiyen halk, üstüne yağacak karga pisliğinden oturamaz, karga sesinden arhat konuşamazdı. Sabah erkenden bunlar ovaya dağılırlar, fakat şehirdeki ağaclaria, karga pisliğinden, temiz ve yeşil bir yaprak görmek imkânı yoktu. Gözlerimle görmüş olduğum bu hakiket aşağı yukarı yurdda müstevi bir haldedir ki, her şeyden evvel bu obur nzk ve hayat düşmammızdan kurtulmak çaresine savaşmak en lüzumlu ve faydalı bir iş olacaktır. Halkm ve köylünün tüfeklerle karga •vlaması elbette ki faydahdır; fakat tehlikeyi önleyici radikal bir tedbir olacağından şüpheliyim. Acaba, diyorum, her mıntakada muayyen ve yalnız kargalar için tarlalar surdürerek buralara laboratuarlarda hazırlanmış zehirli hububat eksek ve bunları toprağa kanştırmadan kargalara birer ziyafet sofrası hazırlasak iyi bir netice elde edemez miyiz? Çünkü bunlar kırlara inmezler, ha 6 Yahudi genci mahkemeye verildi Buüilarm yahudiliği yaymak için faaliyette bulıındukları iddia ediliyor s. ç. Askert vaziyet Tehlike Avustralyanın kapılarına dayandı (Baştarafı 1 ind sahifedc) sız teslim olduklannı duyuyoruz. Japonların şimdilik teslim aldıklan kuvvetler, 35 bin (Japon tebliğine göre 95 bin) Holandalı ile 5 bin Avustralyah, İngiliz ve Amcrikan askeridir. Japonlar, velevki dedikleri gibi adaya 8 tümenle taarruz etmi; olsunlar, 9 günde Cava gibi 1000 kilometreden fazla boju ve 100 ilâ 200 kilometre eni olan bir adayı zaptedebilmeleri yıldınmvari bir başarı olduğuna şüphe yoktur. Japonlar daha Cavayı tamam almadan Yeni Ginenin Avustralyaya aid kısmına da asker çıkarmağa başlamışlardır. Burada kâfi bir hava ve kara kuvveti ohnadığından bu büvük adamn belliba^h yerlerinin az zamanda alınacağına şüphe yoktur. Filipinlcrin en son mukavcmct merkezi olan Manilamn garbmda Bstaan yarımadası da açlık ve mühimmatsızhktan düsmeğe mahkumdur. Bu suretfe ccnub batı Pasifiğin bellibaşlı adalan tamamile Japonların eline geçerek sıra bizzat A\rustralyaya gelmiş olacaktır. Japonların Birmanya seferinin neticesini beklemeden, bu beşinci dün>a kıt'asına da teveccüh etmeleri müttefiklcre burasını atkviye etmek imkânım \ermemek bakımından, doğrudur. Lâkin bu, onların eilerindeki kuvvetlerle Avustralyada Müttefiklerin toplıyahile cekleri kuvvetlerin kemiyet ve keyfiyeine bağhdır. Libyadan Habeşistana, Irak. İran ve Malezya çöllerine, Fele menk Hindistanı adalarına varıncıya kadar her yeri müdafaaya memur cdilen Avustralya Yenl Zelanda kuvvetleri şimdi asıl memleketlerini korumak için ağlebi ihtimal kâfi gelemiyeceklerdir. Japonlar, Birmanyada dahi Rangoon'u ve şimalindeki uçak meydanlarını almağa muvaffak olmuşlar ve 45 mart gece^i de Havay adalarmdaki Pear] Harbour Amerikan üssünü bir daha havadan vulup yakmışlardır. Japonların hedefi, 3 ay evvel hurduhaş ettikleri bu tissün i^e yarar surette tamirine meydan vermemektir. Rangoon'un zaptile Çin ikmal yolunun filen kesilmesi, Pearl Harbour'un ycniden tahribi de Amerikanın Pasifiktc dikiş tutturamaması demektir. Bu suretle Havay adalarınm zaptı Japonların hir müddet sonra inkisaf ermesi ihtinıali bulunan eski bir tasarları olduğu, onların ileride burava da bir hareket yapma'arı beklenebilir. çemberi günden güne daralttıklannı bildirdikleri 16 ncı Alman ordusunun mahdud bir kısmının Staraya Russa civannda hakikaten güç bir va»yette olduğu Rus tebliğlerindcn anlaşılıyorsa da durum lâyıkile bilinememektedir. Ancak burada Almanların 9 tümeninin değil, niha>et birkaç fııkasmm çevrilmiş olması ihtinıali vardır. Rııslar Smolcnsk istikametinde bazı ilerlemeler haber veriyorlar. Fakat cvvelce de dediğimiz gibi bu bölgcde Sovyet kit'alarının azar azar mesafe kazanınalarında stratejik hiç bir kıynıtt ve Alman müdafaası için de bir tehlike yoktur. Bclki dc merkezde ilcrıeme bilâkis Sovyet kıt'alatı için, bilâhare tehlike teşkil edebilecektir. Kurak edebiyatımızda telif bir eser çıkmıya ki, arkasından da hased ve gayzın yaygarası bir aksi sada gibi ortahğı velveleye vermesin: İntihal, diye haykırırız. Daha munsıflanmız; eserin şunun veya bunun mevzuundan mülhem olduğunu, yahud bihaber müellifin tesadüt'en diğer bir eseri taklid ettiğini iddia eder ve tevarüddür damgasuıı yapıştırırız. Dikkat ediniz; bu ithamlan güdenlerin ekser.si telif namma hiç bir sentetik yaratmayı fikir ve san'at tarihimize nakşetmemiş kimseler; yahud kolay şöhret peşinde koşan isimsiz delikanlılardır. Sentetik yaratmayı, yani kül halinde «kitab» dediğimiz hakikî fikir varlığını meydana getirememiş adam, kitab mubdiinüı yaratma ıstırabını biraz düşünecek olursa, çekememezlik ve kıskanclığa râmohnaz, fakat söz ve fikir doğumunun, vücud ve hareket doğumundan daha az ıstırablı olmadığını teslim ederdi. Bir babaya çocuğunu inkâr etmenin tevlid ettireceği acı, bir mübdie esermi başkasına maletmenin vereceği acıdan daha aşağı değildir. Çocuğunu inkâr ettiğmiz babaya üstelik: «Sen çaldm!» ithamını da savuracak olursak, büyuk îcıya bir de namussuzluk töhmetini ilâve etmiş olmaz mıyız? Hakikaten, eşyayı çalmakla fikri benimsemek arasmda ne fark vardır? Eşya yamd fikir ihtikârırun cemiyete vereceği :arar bünye ve ruha aşılanan ayni zeıirdir. Bu g bi yıkıcı ve menfi tarizlerle; esassız iddialara yol açmak, efkârı umumiyeyi sarsmakla kalmaz, a>Tii zamanda miilî tefekkür ve san'atı da tekâmülden uzaklaştırmış olmaz mı? San'atkârın fikir mülkiyeü, herhangi reel mülkiyet prensiplerinden aşağı değildir. Onun :endine ve okuyucularuıa karşı duydu;u mutlakıyete veda etmesi iç ve dış iünyasının da inhidamı demektir, İşte şair Necib Fazılın «Para» eseri lakkındaki dedikodular yukarıdaki düüncelerimize misaldir. Birkaç zaman evvel ayni gayız ve kin oklanna ben de hedef olduğum için «Para> müelliiinin bugünkü hislerini ne iyi anlıyorum. «Bir misafir geldi» piyesimin Asmodee islmli bir eserden intıhal edildiği iddia edıldiği zaman; adalet huzurunda, neşriyat sütunlarmda ispata davet ettiğim vakit gayz ve kinin karanhk ağzı kiüdlendi ve sustu. Ayni İmanla eserine bağlı olan Necib Fazıl da «İspat ediniz!» dedi. Fakat bugün ispat diye önümüze sürülen deliller o kadar çürük ve cılızdır ki, intihal ve tevarüd şöyle dursun, İki eser arasında bir benzerlik bile bulamadık. Eğer ispatları bu kadaisa, Kecib Fazılın ir.tihali muarızlarımn intiharı oldu demektir, Bu kadar zavıf deliller karşısmda «Para. müellifinin hakkını daha sarih bir kat'iyetle hâlâ aramamasına hayrettey.m. Ceîâleddin Exine ** Yazan: mektir. Beş duygulu insandan altıncı duy gu beklenilemez, Fakat her duygusunda kendini gören ve kendi görüşile cemiyet ve dünya görüşlerini birle^tirebilen; kendini sezen ve kendi sezışile ferd ve kâinaü anlatabilen yaraücıdır ki, alelâde ve basitten, ayrı ve başkanın yolunu bulmuştur. Eğer her mevzu, fikir ve hatta söz benzerliği bir İntihal ise, Türk edebiyatmın tacını taşıyan öyle şöhretler gösterebilir, dünya edebiyatından öyle misaller alabiuriz ki, her ikisi de arşlarından devrilebilirler. O zamfan fikir hırsızhğı bir zincirlemeden başka birşey olmaz ve dünya edebiyatı yerinden sarsıhr. Bu iddiamızı afaki cumlelerle değil, fakat müspet delillerle arayacağız. Misallerimizi mütemmim mü(1) İsmail Habıb: Türk Teceddüd elliflerden değil; fakat bizim ve dünya Edebiyatı Tarihi, sahife 239. edebiyatmm esasmı teşkil eden klasikle(2) İsmail Habib: Türk Teceddüd Erinden alacağız. debiyatı Tarihi; sahife 246. İşte Hâmid! «Finten» de acemi bir (3) Racine: İphigenie, Goethe: İphiShakespeare'i sczmiyor muyuz? «Nes genie auf Tauris, Gluck: İphigenie in tren. Corneille'in «Cid» ine bir nazire aulide hissini vermiyor mu? Ve kendi, büyük (4) Hıstoria von Dr. Johann Faust, Hâmid, bakınız ne diyor: «Corneille nam sene 1587, Marlow: The Tragical History Fransız şairi marufunun Le Cid un of the Life and Death of Doctor Faust, vanile Avrupada intişar eden manzume sene 1616. sini tanzirdir. Yani «Nestren» «Le Cid» e Lessing: Untersuchungen über die nazire olabiiir. Fakat «Nestren» «Le Fabeltheorie, sene 1759, Friedrich MülCid» değildir...» (1) «Eşber» de de gene ler: «Faust> piyesi, sene 1778, Mikolaus Corneille'in, Horace» m izlerini buhı Lenau: «Faust. şiiri, sene 1836. Bakınız: yoruz. Ve gene büyük Hâmid bakınız ne Otto Leixner: Geschichte der Deutschen diyor: «Eşber iptidai emirde bir perde Literatur; sahife 151, 326, 391, 406, 471. lik facia idi. Merhum Namık Kemal ev(5) Schiller: Die gungfrau von Orlevelâ onu pek beğenmiş «Horace» dan ans, Voltaire: La Puselle d'orleans, muktebes demiş, fakat muhtasar bul Bernhard Schaw: Saint Joan. muştu.... O da .Horace» dan mün'akistir; Nestren» «Le Cid» den muktebes olduMekteb talebelerinin ğu gibi (2) İşte eski Elen mitolojisinde, Agamemnon ve Klistemestra'mn kızı İfijeni'nm efsanesi! Evvelâ Örepides'in iki kısımlık dramına esas mevzu oldu. Sonra Racine ve Goethe'nin dramlarının, Gluck'un operasmm mevzuu değil midir? (3) İşte XV inci asrın sihirbazı, âlimi, meczubu Dr. Gohann Faust efsanesi! oethe'den evvel ve sonra kaç şair ve edibe ilham verdi. Evvelâ Spies ve Petsch'in neşriyatları; sonra Klingerin eseri, ingiliz Marlowun kitabı. Goethenin iki kısımlık Faust'u, Lessing'in yarım kalan eseri, Lenau'n şiiri, Müller'in dramı.... (4) İste Azize Jeanne d'Arc'ın hiîâyesi! Schiller'e, Vo'.taire'e. Bernhard Schaw'a mevzu olmadı mı? Yoksa bütün bu büyük adamlar birbirlerini kopya mı etüler acaba? (5) dur? Rafael'in Madonna'sı, Michel Angelo'nua Musa heykeli yüzlerce mübdi san'atkâra örnek olmadılar mı? Eğer «Para. eseri bir intihal ise. Goethe de müntahildir, Voltaire de müntahildir, Racine de müntahildir! Şu halde İki bin senelik fikir. san'at ve edebiya^ «deha« sı bir serabdan başka bir şey değilmiş! Birkaç gün evvel büyük şair Yahya Kemale «intihaU hakkında yazmak istediğim bu makalemden bahsediyordum. Mevzuu anlattım. Gulümsedi: «Daha fecii var, dedi, bilir misin ki, Corneille'in «Cid. inde 120 mısra İspanyol şairi Castro'dan aynen tercüme edilmiştir ve eserine teliftir!» Üstadın anlattığı bu intihal şimdiye kadar bildiklerimin hepsini aşmıştı... Ceîâleddin EZİNE nüfus cüzdanları Talebenin nüfus hüviyet cüzdanlarının, kayıd işleri bittikten sonra, mekteblerde alıkonmaması lâzım geldiği halde, bazı mekteblerce bu cüzdanlarm talebe dosyalarmda saklandığı; bu yüzden talebenin ekmek karnesi almakta müşkülât çektikleri görülmüştür. Maarif V'ekâleti, hüviyet cüzdanlannm derhal sahiblerine geri verilmesi için mekteblere yeni bir tamim göndermiştir. Ekmeğe yüzde 25 mısır karıştırılıyor Toprak Mahsulleri Ofisi bütün fırmara 10 çuval buğday ununa mukabil 2,5 çuval mısırunu vermeğe beşlamıstıi. Bu suretle şehrin ekmeği içinde mısır nispeti yüzde 25 e çıkarılmıştır. Bu haArioste ve Tasso'da adım adım Virgi litanm değirmenlerde yapılması bazı lius"un tesir ve taklidlni görmez miyiz? masTaflan mucib ol?cağmdan fırınlarda Shakespeare'de Titus Livius vnk murpııv>/'k »öriilmüstür. Sinemanın tasvire Ihtişamı halkm gözlerini kamaştıracak bir film... kalktığı en büyük mevzu... AŞK... SAN'AT... Ve İHTİRAS arasında mücadele eden BİR KADIN ... « ARABACINTN KIZI . filminin kahramanı Harkofa kadar olan mıntakada yeni ve ehemmiyetli bir hâdise olmamıs, Harkofla Taganrog arasındaki bölgede Rus taarruzları Almanların da ifadcsine nazaran yeniden şiddetlenmiştır. Kınmda Sıvastopol önünde bulunan Alman kıfalarının gerilerine Ruslar merkczden asker çıkarmışlar, fakat Alman tebliğine göre denize dökülnıiiştermiş. Bütün bu haberler gösteriyor ki Ruslar birçok zayiat ve yorgunluk nıukabili olsa da cephcdeki Alman müdafaa ordulanna bir an bile rahat vermetnektedirler. Buna rağmcn devamlı ve şiddetli Rus taarruzlanndan, üç ayı müteca\iz zamandanberi sevkulceyşî nıahiyctte hiç bir netice çikmadığı gibi ilkbahara kadar da ehemmiyetli hâdise olmıyacağı umulablür. Hatta iki eserin ana hatlarmda kat'î bir benzeriik bile olsaydı gene •intihaldirs. damgasmı vuramazdık. Bugünün mübdii için şimdiye kadar işlenmemiş me\^zuu bu'.mak kabil midir? En yeni mevzu bile ya sentezinde yahud analitık kısımlarında tamamile yeni olamaz. Gök kubbe altmda işlenmemiş dava kalmadı. Bizim bugün yeni ve başka diyobiîeceğimiz eser, malum mesele ve davalan; malum şahıs ve hâdiselerin psiko'.ojilerini .ayrı» ve orijinal bir adeseden görmek ve incelemektir. Yeni olan mevzu değil, fakat onun yeni ve hususî bir tarz ve usulde teşrihidir. Eser telif kıymetini müellifinin kerıdine hâs pörüş ve düşünüsünde bulur. Hâdiselere, fikirlere, hareketlere, fiiHere kendi damgasını vurpb'İPn miipll'f. tplff çepri varatrri'S deY A R IN A K Ş A M HILDE KRAHL KAETHE DORSCH HENNY PORTEN Artist Isttrabi ( K o m ö d i a n t e n ) tarafmdan şahane bir surette temsil edilen Büyük Harbden sonraki Amerikan ve İngiliz askerî edebiyatmda, herhangi bir hareketi gayet gizli tutarak baskın tesiri yapmak Iüzumu üzerinde ısrarla durulmuş ve bu prensipe aykırı olan ihmallerin, dikkatsizliklerin ve gevezeliklerin pek kanh zayiata mal olduğu, üstelik de hemen daima taarruzun muvaffakıyetsizlikle neticelenmesine sebebiyct verdiği misallerle gösterilerek bunlar şiddetle tenkid edilmiştir. İngilizlerin meşhur İntelicens Servis» yani gizli istihbarat teşkilâtının eski şeflerinden General Sir Corc Aston, geçen harbden sonra neşrettiği eserde, askerî hareketleri gizli tutmanın lüzumundan ehemmiyetle bahseder. Kitahm «Harbin en fena gizlenen sırrı: 1915 te Çanakkale, ba^lıkh faslında Çanakkale seferinin, o zsman Bahriye Nazın olan M. Çörçil'in sansüre çok fazla kıymet vercn bir devlet adamı olmasına rağmen. İngilizler tarafmdan hiç de gizli tutuhnn . dığını bütün tafsilâtile anlatır. Bu tafsilâta göre, M. Çörçil, deniz sansür şefi olan Sir Douglas Brownrigg'e, bir gün, «Bu vazifede baş sansör benim, siz değilsiniz.» diyecek kadar, haberlerin vakitsiz sızmamasma itina ettiği halde, Çanakkale seferinin yaplıacağı İnj,ilterede çok evvel duyulmu'rtur. Seferî kuvvetin kumandanı General Sir Jan Ilamilton, şifahi talimat almak üzere. Harbi} e Nazırı Lord Kiçner'iıı odasına girdiği zaman masanın üstünde, kapağmda kocaman harflerle «İstanbul seferî kuvveti» yazıh dosyalar görmüş; seferin esran muhafaza edilemijeceğini anlıyarak Harbiye Nazınndan bu başlığın değiştirilmesini rica ctmiş, o da .İstanbul» yerine «Akdeniz» kelimesini koymu=tnr. Fakat ondan sonra dalıi, seferin hazırlıkları gizli tutulamamış, Mısır gazeteleri, İskenderiyeye gelcn her nakliye gemisi hakkında bol bol tafsilât vermisler ve bunların Gelibolu yarınıatlasına gitmekte olduğunu yazmışlardır. General Aston, bu yüzden Türk ordusu tarafmdan karşılanan seferî kuvvetin 113,000 61ü vermesine rağmen muvaffak olamadığını, fakat tamamile gizli rutulan tahliyenin zayiatsız başarıldığını doğru olarak soylüyor. Geçen Büyük Harbde gerek Çanakkale scfeıinde, gcrek diğer hareketlerdo alman derslerden sonra, Amerikahlann Pasifikte taarruza geçecekleri hakknHa İngiliz kaynaklarmdan haberler sızacağı pek tahmin edilemez. Çünkü bütün gazeteler. radyolar, tclsizler, telgraflar ve kablolar sıkı bir askerî sansüre tâbidir. Fakat, eğer 1915 te Mısırda olduğu gibi, gene büyük bir hata islenmemişse, bu haberleri, Cavanın snkutu karşmnda AngloSakson efkârı umumiyesini teskine mahsus bir ilâc telâkki etmek daha doğrudur. Reji: G. W. PABST . Ş A R K Sinemasında • ARJENTIN CECELERI Baş rollerde: Büyük bir heyecan... Müessir bir dram... Müzik ve Göz yaşları... BU P E R Ş E M B E akşamı büyük G A L A müsameresile I P E K Sinemasında Büyük sinema müsameresi olarak 1941 42 sinema yılının BİRİCİK TÜRK FİLMİ RITZ BROTHERS ve ANDREWS S1STERS BU T AKŞAM A N Kahraman askerlerimize A R M A Ğ A N P a n g a 1t l İhtiyat jandarmalar davet ediliyor 1. Tümen Askerlik Dairesinden: 1 Konya ve Kayseri askerlik mıntaka K. lığı bölgesinden 325, 326 doğumlu ihtiyat jandarmalar. 2 Diyarbalur askerltk mmtaka K. lığı bölgesinden 325, 326, 327 doğumlu ihtiyat jandarmalar. 3 Erzurum askerlik mmtaka K. llgı bölşesinden 325, 326, 328, 329, 330 ve 331 doğumlu ihtiyat jandarmalan talim ve terbiye maksadile celb ve sevkedileceklerdir. 4 Yukanda ilân olunan bölgeler halkından olup da İstanbulda yabancı şubelerde kayıdlı mükelleflerin hemen kayıdlı olduklan yabancı şubelere müracaatlerl. 5 Müracaat etmiyenler hakkmda kanuni muamele vapıîacağı ilân olunur. Sinemasında Bir Rus • Alman Sulh ihtimali Guya Japonlar Almanlann Ruslarla sulh raparak İngiltereye taarruz etmelerini istiyorlarnıış. Zaten Almanlar da Rusları yenebilmek ümidlerini ka>bctmişler ve Ruslar Almanlan Rusyadan çıkaramıyacaklarına kani imişlcr. Bu sebeble iki taraf beyhude yere boğuşmaktansa barışmalannın doğru olacağı rivayeti birkaç gündür söylenmektedir. Bu haberî neşretmek acaba hangi tarafın menfaatine muvafık dü'üyor? İşin > ciheti meraka değerse de rivayctu lerin asılsız olduğunu söylemek daha doğru olur. Böyle bir barışı Almanlann kabul edeceklerini zaıınctmek onların Ruslarla niçin harbettiklerini bilmemek demektir. Dava yalnu bolseviklik meselesi değildir Ya Ruslar Almanlan veya Almanlar Rusları tahrib ve imha edeceklerdir. Bu hakikati her iki tarafın hilerek duyduğundan hiç bir tarafın tamamile kudretsiz düşünciye, yani tnağlub oluncıya kadar elinden silâhı bırakmaması pek tabi'dir. Bahıısus Almanlar, harbi ancak Ruslan yenmekle kazanabileceklerine kani olduklarından onları bırakıp İngiltereye dönemezler. Ve bu suretle harbin kendilerine müsaid olmıyan bir anında arkadan hanrerlenmeyi istiyemezler. Suzan Güven • Semiha Arsever Kemanî NL'BAR TEKYAY Kanunî Üstad AHMED YATMAN ve Arkadaşları Konseri A S R I ÇİN K IZ L A R Kahkahalı komedi 4 perde VARYETE ARTİSTLERİ BÜYÜK Bu akşam S U M E R sinemasında »^ «BROAD\VAY» Dans Kraliçeleri... Büyük MUSİK HALLS yıldızlan BROAD\VAY GEtELERİNDE göz kamaştıran bir aşk hikâyesi MALREEN OHARA LUCILLE BALL RALPH BELAMİ tarafmdan parlak bir tarzda yaratılan DANS ve CENCLİK LÜKS ve İHTİŞAM, DANS ve MUSİKİ FİLMİ Bu akşam için yerlerinizi evvelden aldmnız. Atina Belediyesinin teşekkürü A'ina Beiedlyesi, İstanbul Beledlyesine yazdığı bir mektubda. şör.der'len 1000 koliye teşekkür ve bunun b ; r ifadesi olarak yağlı boya bir tablo ile bir albüm hediye etmiştir. DoŞu cebhesinde Bugün Beşiktaş GÜREL sinemasında Mevsimin en muazzam programı Kürk ve mücevherat davası Kilis tüccarlarından Cemaleddin Salihoğlu tarafından, nişan olarak verildiği iddia olunan kürk ve mücevheratın iadesi talebile Bayan Benli Beıkıs hakkında açılan davaya dün asliye dördüncü hukuk mahkemesinde bakıİTiş ve bazı şahidlerin celbi için muhakeme başka bir güne bırakılmıştır. Doğu cephesinde Sovyet taarruzları Leningrad önlerinde yeniden şiddetlenmiştir. Almanlar bunların püskıirlü'düklerini bildiriyorlarsa da vaziyet bilhassa Volkof şehrile Leningrad arasında aydın değildir. Vaktile donmuş olan Volkof nehrini şarktan garba doğru geçerek bir kaç koprübası kurmaga muvaffak olan dıştaki Sovyet ordularile Leningradın içindeki Rus orduları arnBu mülâhaza ile diyebiliriz ki Alsında bir irtibat tesis etmek maksadi'e şiddetli muharebeler olduğu anlaşılıyur. manların İngiltere ile sulh yapmak istemeleri belki mümkündür. fakat Rus ' İlmen gölü bölgesinde ve bilhassa larla bir miKsrrkeye nza göstenneîcrî I Nun Numaraiı koltuklar bugünden iti•'»raya Rus<sa elrafmda muhsıebeKr ihtimali yok gibidir baren İPEK g'.şesirHe satılmakşiddetlerini kaybelmcmi'lerdir. RuslaH. E. ERKİLET » tadır. Telefon : 44289. nn tamamen sardıklannı ve etrafındaki I ISTIKLAL KAHRAMANI T Ü R K Ç E 2 VAHŞI AŞK R E N K L İ CENAL SAHIR Türk Tıb Encümeni Türlc Tıb Encümeni yarmki çarşamba günü saat 6,30 da, E'.ibba Odasmda toplanacaktır. Kıymetli operet san'atkârımızm 1942 O P E R E T G E C E S BU AKŞAM Şehir Tiyatrosu KOMEDİ kısmında Ç A R D A Ş (Potpori) Şehir Tivatrosu San'atkârları KONSER: En kıymetli okuyueu MUZEYYEN SENAR Salahaddin Pmar, Necati Tokyay ZIR DELİLER opereti (tamamı) TOTO ve HALK OPERETİ tam kadrosile Doğum Bursa gazetesi muharrirlerinden Esaf s1 kamn hir kız çocrğu dünyaya ge'.rrişt' r . Yavruya uzun ömürler temenni ederiz. I.