25 Ocak 1942 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

25 Ocak 1942 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Avustralyalüarın sükutu Hepimize geçmiş olsun Ne yemiş yiyorsnn? Avustralyalıların sükutu /" Yazan : \ Mılletlerin âdel leri hakkındaki ef\Burhan Feleh satıeler arasmda A vustralyaîıların lâ dünde gördüğü bazı çıbanlardan işkilkırdı etmez, sükutî lenerek: adanüar alduklarına Nesimaçi! Sende şeker olduğundan dair masallar var şüphe ediyorum. dır. Bunlardan birisi Hayat, insanhğı Vallahi yok beyefendi, Billahi de nakleder ki; rmzdan önce teşekyok! Yalruz bu sefer değil, bundan evAvustralyanın ıskül etmiş 'bulun sız ormanlarından birinde iki arkadaş velki sefer çoluk çocuk için yarım çumak ve önünden ka val almıştım. Bundan evvelkı sefer de oduıı kesiyormuş. Bir hafta süren çaçıIaTiaz bir realite bir çuval aldım. Bu sefer de yarım çuhşma sırasında biroirlerine tek kelime gibi görünmek itival... soylememişler. Sekizinci gün (Con) bir barile onu nasıl olsa sürmeğe mahkum Bırak onları! O şeker değil. Senın çon sesi işiterek arkadaşı (Cak) a demiş bir vaziyette miyiz? İnsanhğın binlerce vücudünde şeker var. İdrarıru muayene ki: asır tahmin edilen hayatından düşünce ctmek lâzım. Yirmi dört îaatlik idra İşitiyor musun (Con)? Bir inek. rmı topla da gönder, bir tahlıl edelim. Fırıncılar Cemiyeti reisi Ahmed Rıza, ve duygularma aid olarak büdiğimiz (Cak) elindeki baltayı yıllanmıs ağaeErtesi gün, Nesimaçi bir adanhle tam Belediyeye müracaat ederek halen faa yıllar pek mahduddur. Bunca tecrübelara indirmeğe devam eder ve işnmetniş bir binlik dolusu şey gönderir. Doktor liyette bulunan 194 fırının 80 fırına İn lerden sonra herhalde erişilen hükümler gjbi ğörünür. şaşar. dirilmesini taleb etmiştir. Bu taiebe se ve verilen hakimane kararlar olacaktır. Ertesi tabah ayni saatlerde (Cak) bir Yahu! Nedir bu? Üç dört yüz grarn beb olarak fırıncılafın odun bulama Fakat biz ancak tarihlerini bilebildiğidenbire aıkadaşı (Çon) a sorar: kâfiydi! Neyse bırak da git! Efendiye de dıklarını, fazla elektrik sarfettiklerini, miz medeniyetleıin bu husustaki karar İnek olduğunu nereden bildin? iöyle yarın akşam buradan geçsin! bu sebeble ekmeğe zam yapılrrası icab lanndan bahsedebiliriz; çünkü azçok Daha ertesi sabah (Cak) kulübesinErtesi akşam Nesimaçi doktonın ka ettiğini, bir çuvaldan 133 ekmek çıktığı sarahatle yalnız bunlan büiyoruz. Geri den çıktıgı zaman (Con) u pılıyı pırtıyı binesine geldiği zaman doktor *endikalanlar hakkında muhtelif ko^nıogoni hesablandığı halde bu miktar ekmek toplamış, baltasını omzur.a vurmuş, yola sine müjdeler: ve mitolojilerde sadece sembolik bir taçıkanlmadığmı ve odun narkının 580 olçıkmak üzere olduğunu görür; soıar; Gözün aydın Nesimaçi! İdrarda şe duğu halde Belediyenin 510 dan hesab kım akisler görüyoruz, fakat bunları an Ne o? Gidiyor musun? Hayrola? cak pek şüpheli tefsirlerle tahmin etmek ker yok! Temiz çıktı.. ettiğini, halbuki 700 kuruşa dahi odun Ben vırvırdan hoşlanmam. Sen Nesimaçi memnun: kabil oHuğundan ü^erlerinde emniyetle bulamadıklarını İleri sürmüş ve Bclokavga aııyorsun. Onun için gidiyorum. Müsaade eder misiniz? Evs bir t i diyeden tedbirler alınmasım istemişür. durmağa elverişli değildirler. Cevöbıru alır. lefon edeyim doktor bey? Hayat, dünya içinde ve dünya ile birKarnelerin tevzüne baş'andı Sükutu ve sükuneti bu kadar seven Hay hay, buyurun! likte yaşandığı için onun hakkında veŞubat ayına aid ekmek karnesi tevAvuütraiyahlar şimdi Capon tayyareleNesimaçi telefona geçer ve sriyleı: rilen hüküm ve kararlar tabiatile dünrinin seslerile tedirgin olmaktadar ve bu Ester! Gözümüz aydin! İdrarlar te ziatına dün sabahtan itibaren başlan yaya da şamil oluyor: Birinin pembe veyazden nasıl münakaşalar eımektedir miz çıktı. Ne bende, ne sende, ne kü mıştır. Vali muavinleri, Belediye reis ya kara görünmesi diğerini de kendi kaymakamlar ve nahiye ler. Harb bu an'aneyi de bozdu; bir çok çük Yakoda, ne Hayim amcada, ne de muavinlerı, ren^ine boyamakta gecikmiyor. Yalnız Yasefte şeker yokmu|. Hepimizs yeçınış müdürleri karne tevziatmı teftiş etmiş bu kadar geniş ve büyük bir hükmün çey!eri bozduğu gibi. lerdir. Bazı evlerde karneyi tesjllüm olsun! veriiebilmesi için pek tatlı duyulan haHepimize geçmiş olsun mukabilinde imza verebilecek kimse yaün ya ekseriyetle hep bu kıvamda Ne yemis yiyorsun? Görüşüyorlardı: bulunamamıştır. Bu evlere tekrar gidilegitmesine veya bunun aksine tecelliler Babayani bir dos Hükumet el ko cektir. Yalnız şubat ayına mahsus olagö!=termesine bağhdır ki bu mahiyette tum vardır. Hayatyacakmış. rak nüfus cüzdanı ibraz edemiyenlere bir tecrübe ancak büyük ve sürekli ta iki şeye düş Yok a canım! oe karneleri verilmektedir. bir surette yaşanmış medeniyetlerin mandır: Gösteriş ve Zannetmem. Havagazi tahdidatı salı günü müçterek tecrübelerinde vaki olabilir. israf. Vallahi koya başlıyor Çürıkü ferdi hayat tecrübeleri ne mahiParası olduğu halcakmış. Ben mev de meselâ elma yüz Havagazi sarfiyatının tahdidatma salı yette olursa olsun kollektif'bir renk alsuk yerden haber kuruşa çıkınca yesabahından itibaren başlanacaktır. Yarın madıkça hayatın değeri hakkında u aldım. meyiverir. Eğer kesilme saatleri kat'î surette tesbit edı rmımî bir hüküm teşekkül edebilecek Ayol çekere el lecek ve sah sabahından İtibaren talı gibi olmaz. konur mu? Zaten onu kendisi sattırı halde veya pazarda *ırk kuruşa bulursa didata başlanacaktır. Büyük ve sürekli medeniyetlerin sark yor! alır, bulmazsa aramaz blle; nefsine hâHavagazi tahdidatı muayyen bir müd ve garb tip'.eri olmakla beraber hepsin Sen beni dinle! Şekere değil ama kimdir. det devam edecek ve bir kaç ay sonra de de uzun hayat tecrübelerinin yaşanfekerli maddelere el koyacakmış... Falan şey moda olmuş veya hslk ara tahdidat kaldırılarak havagazi sarfayaü mış olması birbirlerine zıd iki temayülü Eöz burada iken bir üçüncü ahpab sında çok fazla yayılmış. Derhal ondan normal şeklini alacaktır. açıkça belirtmek neticesine varmı=tır. geldi., uzaklaşır. Ondan ötürüdür ki; dans öğBunlardan Hind medeniyeti, kemalıne Ne o, neymiş? Neye el konacak? 1800 lâmba söndürüldü renmemiştir. erişüği zaman, geçirdiği hayat tecrübe Şekerli maddelere el konacakmış... Elektrik tasarrufunu temin için, şchrîYemişlerin şu son zamanda altın pa lerinin sonsuz mihnet, elem ve sefaletSevincle sordu: mizin cadde ve mej'danlannda fazla buhasına çıkmış olmasından bahsediyorierinden o derece bıkmıştır ki ondan Sahi mi? Mevsuk mu Allahaşkına? duk. Sordum: lunan 1800 lâmba söndürülmüştür. İki kurtulmak, hiç olmazsa onu sıskaîatmak Öyle diyorlar. gün içinde bu lâmbaların hepsi söküle Ne yemiş yiyorsun? meramını her türlü hikmetin başında Alman inşallah sahiye çıkar! cektir. Bu suretle 6000 kilovat kadar Keçiboynuzu, cevabını verdi. görmek ıstırarmda kalmış ve Nirvana Neden seviniyorsun? elektrik tasarruf edilmiştir. Tasarrufu O da yemiş ml canım? hayali bu bıkkınlığın son ifadesi olmuş Bizim kayınvalidenin şekeri vardıı Mükemmel yemiş. Hem ucuz, hem artırmak maksadile daha başka tedbir tur. Garb medeniyeünde ise hayata kard£'.. bereketli. Bir tanesinl bir çeyrekte yi ler de düşünülmektedir. şı ahnan bu menfi vaziyetin tam aksi Gülüştüler. Ve onun üzerine içlerinden yemezsin! Üstelik çürümez de!. hasıl olmuş, hayat korunmaya ve alabiri nakletti: Haydl kışın bunu yedin! Yazın ne Bin kilodan fazla şeker saklı bildiğine artırılmağa çalışılan kıyınetli Sıhhatinde bazı aksaklıklar, uyku yiyeceksin? bir nimet olarak tanmmıştır; bunun için sunda intizamsızhklar, baş dönmeleri Daha kolay! Çitlenbik yerim. Hem yan bir kahveci tevkif edildi de garb mütetekkirleri hayatın bu telâkfalan gören ve hele şu günlerde çok çekirdeklerile. Tok tutar. Yemişralyok Galatada Dimitri isminde bir kahveci kisine brr terne] (yapmak cehdile realiteyiyip içtiğinden şikâyet eden Nesimaçi ayol! elinde ellişer kiloluk on bir sandık kes nin kıjmetini ispat etmeğe çahşarık bir ahpab doktora müracaat edip halini Herkes onun gibi düşünseydi, manavilinılerini herşeyden evvel realiteya dabeyan eder. Doktor şişman bir adam o lar şimdlki gibi lüks mağazalar srasına rne şeker, yüzer kiloluk dört çuval t şeker ve aynca yirmi beş kilo kesme şe yamağı düşünmüşlerdir. Bu istikame'.te Icn kastasını muayeneden sonra vücu pirmezdi. B. FELEK ker bulundugu halde beyanname ver vaki olan tarihî hareket başhca üç saf IHEM Sehir Fikirler haberleri Hayatın kıymeti ve geçirdiği buhran Fırıncılar odun tedarik edeıtıiyorlar CUMHURIYET 25 tkmcikântm 1942 NALINA MIHINA] Biri yer, biri bakar... oğan Güneş İmparatorluğunun cesur ve ciiretkâr askerj kuvi'etleri, Avustralyayı da tehdide başladılar. Küçük Japonlann ayak bastıklan Yeni Gine adası şimali Avustralyanın tam karşısındadır. Bu ada ile Avustralyayı birbirbıden ayıran Torres boğan, aşağı yukarı 110 mil kadardır; İstanbuldan Gelibolu kadar bir şey. Japonlann, kendi kıf alarnun bu kadar yakınma gelişi Avustralyalılan pek ziyade endişeye düşürmüştür. Dün sabah Londra radyosu, A\ifctralya başvekili ile nazırlanndan birinin İngiltere ve Amerikadan yardım istiyen telâşlı ve heyecanlı beyanaünı neşrettikteM sonra, şöyle diyordu: Fakat nazır korkunc bir sesle «sonuna kadar harbedeceğiz» diyerek sözünü bitirmiştir. Bu korkunc sesin Japonlan korkntup durduracağı beklenemez; Japonlan ancak, silâh kuvvetile durdurmak mümkündür. Bunu da Avustraîya ihmal etmiştir. Geçen harbin tarihine «Anzaklar» diye geçen Avustralyahlar kahraman askerler olmakla beraber, bu memleketi idare edenler, müdafaa işlerini çok ihmal etmişlcrdir. Bu zengin ve mes'ud memleket, yıllardanberi Japonların kendi geniş. verimli, fakat nüfus bakımından bonıboş topraklarına Büyük Okyanusun üstünden hasretle baktıklannı bildiği halde, İngiliz donanmasma güvenerek milH müdafaaya ehemmiyet vermiyordu. Japonyada murabba kilometre başına 169 kişi düşer; eğer, bu nühıs kesafetinî yalnız ekilmeğe yarar topraklar ıizerinden hesab ederseniz murabba kilometrede 1000 d t n fazla adam yaşar; Avustralyanın bir kısmında ise 10 murabba kilometreye yanm adam, bütün Avustraîya topraklannda ise kilometre başına 03 kişi düşer ki bir adam bile değildir. Cemiyet reisi, fırınlardan bir çoğunun kapatılmasmı istedi Prof. M. Şekib Tunc r kabil olmamakla beraber insanların bu haileden sonra tarihî tecrübelerin en büyüğünü görmüş ve o nispette da ibret Bütün mitolojisi, şiir ve trajedisi, heyke. almjş olacağmı umuyoruz. Yeni zaman ve mimarisile bunu teyid ettiği gibi ori medeniyetinin eski bütün medeniyetjinal dünya görüşleri getiren felsefesi lerden çok daha kudretli ve ilerleyici dahi, halis bütün felsefeler gibi, ilimden olduğunda şüphe yoktur. Yalnız nereye ziyade bir san'at eseridir. Burada hayat, ve nıçin ilerliyoruz ve bu ilerlemelerden güzeî ve çirkin ohnak üzere biri yüksek, kimler istifade ediyor? İşte bunları bildiğeri aşağa iki dereceye ayrılmıştır; miyoruz. Halbuki bu sorularda hakikabunlardan yüksek dereceye kaülarak teu hayatî olan meseleler vardır: Ilim kendi sahasında onun tahakkukuna yar ve teknik vadisinde günden güne vaki dım etmek insanın elindedir. Ortazaman oian ilerlemelerin temin ettiği kudret medeniyeti için de ayni şey söylenebilir. bizi nereye götürüyor ve kimlerin istiDünyayı bir ahlâk nizamı halinde tasav fadesinde kullanılıyor, sorusunu her türvur eden Ortazaman, iyiliğin zıddı olan lü iyilik, güzellik ve adalet geüşmeieri fenalığın mevcudiyetinden gafil değildir; hakkında da irad edebiliriz? Bunlara fakat düryaya hâkim ahlâki bir nizamın karşı bcl keseden verilen cevablar boş efiem bir üyesi olmak şuuruna sahib bir takım tantanah sözlerden ibaret kalolan Ortszâman adamına bu şuur bir dığı müddetçe bu meseleler hep yerinde büyüklük ve emniyet veriyor, yapılacak sayıyor demektir. Yeni zaman medenibir çok vazifeleri, benimseterek onu yetinin en zayıf noktası da buradadır. kuvvetlendiriyor, hatta fenalığın ya DiJin kemiği olmadığı için cnu ağzıyılmasına karşı güvenle çarpışmak z*v mızda istediğimiz gibi çevirmek, onunla kinı tattırıyordu. Yeni zamanda ise ha istenilen şeyleri söylemek daima mürayat kavgasile tekâmül ve terakkiye kündür. Fakat hayatın istediği ve kavinanmış bir tasavvurun arkasında haya rula kavru'.a yandığı derdleri boç söztı yükseltmek \re yaşayışı ıslah etrr.ek ler bir müddet için maskelemekten ve yoiur.da mütemadi çahşmalar olduğu avutmaktan fazla bir şeye yaramıyacağı görülür; eğer boyle olmasaydi tekâmül için daima neticesizdirler Fazla olarak ve terakki inancı ruhlara bu derece hayal sukutlarına ve dolayısile bedbinkuvvetle yayılmış olmazdı. Hğe götürmekte birebirdirler. Hakikî fikir ve iş adamlarından ziyade söz adamO halde bu medeniyetlerde, genel olaralt, üç tip hayat yaşanmış ve tiplerden lannın tesirlerine maruz kalındığı takher biri güzellik, iyilik ve tekâmül gibi dirde ki zamanımız medeniyetinde yareclitelere inanarak bunlarla yekvücud yın bolluğu yüzünden bu hal son dereolmağa çalışmış, kuv\Tetini de bunlardan ceye varmıştır halk yığınlarının demaalnjış; ve ancak bu sayede sadece alıcı goji ağından kurtulmaları pek güç olur. lıkta kalmıyarak yapıcılığa geçmiştir. Zamanımızın afetlerinden biri de budur. Bu medeniyetlerde yaşıyan insanlarm Kolera, veba, taun gibi salgınlarm öndkaiblerini kıvanch bir güvencle doldu ne karantinelerle geçildiği gibi demagoji ran da bu yapıcılık olmuştur. Fakat Balgınlarının önüne de ancak karantinebundan dolayı, ne çirkinlik, ne fenalık, ler vasıtasile geçilebilir. Halk terbiyesine de gerilik asia yok olmamış, bilâkis nin nekadar ciddi ve esaslı bir iş olduğu çoğalır gorünmüştür. Şu kadar var ki düşünülürse onu demagoji salgınına bıartık bunlar karşısmda müdafaasız ve rakmanın o kadar tehlikeli bir ihmal yalnız kalmaktan kurtuhnuş, güzelhk, ola ağı kolayca anlaşıkr. Bilhassa halk iyilik ve terakkinin kökleşmesine elbır terbiyesine yeni başlamış memleketlerde liğile çaliiabilecek bir hale yakiaşmış bu nokta çok daha nazik ve pek mühim bulunuyor ve ayni zamanda hayatımızın olmak lâzımdır. bir onlam ve değer kazanmış oiduğuna Lnanıyorduk. Elhasıl geçen asnn sosyalizm hareketleriîe başlıyan hayat buhranları içinde yaşodığnnız 20 inci asırda, doğurduğu bütün tezadlarla en had devreye girmiş bulunuyor. Dinî, ahlâkî, hukukî, iktısadî bediî ve hatta ilmî kıymetlerde vukua gelen değişmeler hayatın evvelce kararlaşmış bütün değerlerini beraberinde sürükliyerek bir kıymetler buhranma uğratmış görünmekte, maddî ve manevî bütün kuvvetler birbirlerile kıyasıya çarpışmakta, üstün insan ve üstün cemiyet ideallerine ulaşmak gayesile büyük bir imtihan geçirmektedir. Tarihte emsaü olmıyan bu büyük hailenin aktörleri olmak rolü bugünkü nesillere düşmüş bulunuyor. Bu rol nasıl oynap.acak, nasıl bitecek? İşte karşımıza dikilen müthiş bir soru. Japonyada, halk bir avuc pirinc alabilmek için, banş zamanmda bile, hükuınetin açtığı tevzi yerlerinin önünde saatlerce nöbet beklerken Avustralyada buğdaylar çürür, portakallar denize atıIır, pamuklar yakılır. Japonyada 95 milyon kişi yarı aç yaşarken Avustralyall kestiği semiz koyunlann nefis ctlerinden bir çok parçalan atarak yalnız yüzde 19 unnu yemeğe tenezzül eder. Japonyada şofbrler, tramvay biletçileri. gazete satıcılan hayatlannı kazsnmak için çifter çifter çalıştıklan haltîe, Avustralyada Sidneyin meşhur köprüsii yapılırken kaynakçı ameleye saat başına bir İngiliz lirası yevmiye verilmiştir. Japon kızlan, bez fabrikalarında, yüz para gündelikle geceli gündüzlü çalışırkcn Avustralyada çamaşırcı kadıuların en fakirinin bile hususî otomobiü vardır. Avııstrulya, hayat standardı en yüksek olan ideal bir memlekettir. Avustralyalılar servet ve refah içindedirler; o kadar ki orada hizmetçi bulmak çok güçtiir. Bu kolay ve rahat hayatla güvenHikleri İngiliz donanması, onlan millî müdafaa için malî ve bedenî fedakârlıklara katlanmaktan uzak tutmuştur. Avustralyalılar, bir dünya cenneti olan bu memlpkette, bir avuc insanın bu kadar bolluk içinde yaşamasına fakir ve aç, ayni zamanda kalabalık milletlerin tahammül edemiyeceğini, bir sün. bu scrveti paylaşmak için Avustralyaya saldıracaklannı hiç düsünmemislerdir. Bizim .Biri yer, biri bakar, kıyamet ond»n kopar.> atalar sözüne benzer bir söz Avustralyada da olsaydı, bu lenginlikleri konımak için iyice silâhlan. mak da lâzım geldiğini dUşünürlerdiVaktile bunu düşünmedikleri içindir kî, dü=raan kapıyi çalınca, kendileririi müdafaa edeıniyeceklerini görerek İngiltereden ve Amerikadan yardım istiynriar. TAKSİN Sinemasmda mediğinden yakalanmış ve mahkemeye verilmiştir. Dimitri, bu şekerleri, kendi ihtiyacına sarfetmek üzere sakladığım, bu maksadla saklanan maUarın beyannameye tâbi tutulduğundan haberi olmadığını söylemiştir. Mahkeme, hakkında tevkif müzekkeresi kesmiştir. Tahkikat genişletilmek üzere muhakemenin devamı başka bir güne kalmıştır. Şehremininde mahallebicl Süleyman da, elinde bulunan kırk beş kilo şeker için beyanname vermediğinden tevkit edilmiştir. Kızıl Silâhşor Muhteşem mizanseni, fevkalâde temsili, heyecanh mevzuu i!e san'at meraklılannın gözlerini kamaştıracak olan, sinemanın en yüksek bir zaferi... Film dünyasının en biiyük heyecan, kaynağı: (Türkçe) Kanlı flıtiraslar, harikulâde sergüzeşfler... Tarihin entrikalarla dolu bir sahifesi... Aşk sahnelerile kaynıyan şatolann içyüzü... Şövalyelik devrinin en parlak cengâverlik destanı... Herkesin göreceği, seveceği ve candan alkışlıyacağı azamet ve ihtişamile başlan döndüren, kanlı macera, heyecan ve aşk dolu sahnelerile kalbleri titreten emsalsiz bir eser. Bujmn saat 11 de tenzilâtlı matine. • M H M H H I H BUGÜN bulabileceğiniz en büyük «evk Bulunan gizli şekerler Fiat Murakabe bürosu dün de bir çok yerlerde şeker araması yapmıştır. Bu meyanda Harbiyede Kaya sokağmda 11 numaralı evde de Vali tarafından imzalanan arama emrUe araştırma yapılmış ve 204 sandık kesme şeker bulunmuştur. Yemişte Yemiş eczanesi de aranmış ve tavanarasmda gizlenmiş 2 sandık şeker bulunmuştur. Evvelki gün sahlbleri bulunamıyan ve kapalı görülen mağazaların bir kaçı sahibi bulunarak dün açılmıştır. Fakat diğerlerinin sahibleri dün de meydana çıkmamıştır. Fiat Murakabe bürosu esklden yapılmış olan şekerli maddeler üzerine eski mamulât levhası konularak ucuz sa^ılmasım temir.e uğraşmaktadır. Yöınız bunlann köklenmek üzere oiduğuna dair olan kanaatlerimizin karmakarışık olmak tehlikesine uğrayabileceği bir devir içinde yaşadığımızı zanncttiıen emareler gün geçtikçe artar görünmektedir. Filhakika güzellik, iyilik ve terakkinin eski büyüleyici tesirleri kalmamıştır. Fakat bütün dünyanın daha büyük ve geniş çapta güzellik, iyi'ik ve terakki ümidleri uyandıran içtimaî muazzam hareketlerle çalkandığmı görüyohaya ayrılır; İlk zamandaki Yunan roz. Tarihin kaydetmediği bu emsalsiz mütefekkirleri dünyayı mükemmel bir fırtmada küçük büj'ük bir çok mületlesan'at eseri ve küllî bir ahenk gibi gös rin döktükleri ölüm terlerinden sonra termek suretile onun karanlıklarite te gözlerin nasıl açılacağını ve hayatın kazadlarının fevkine çıkmağa çahşmışlar; zan'lmış anlam ve değerlerinden hangiOrtazaman mütefekkirleri realitede ah leriTÜn yaşıyacağını ve yeni ne gibi anlâkî bir nizam görerek adaletle rahmü lai". ve değerîer kazanacağım söylemek M. Sekib TUNC şefkat tezadını bu suretle telif etmişlerdir; nihayet Yenizaman mütefekkir!eri nazarmda dünya, haşin bir hayat kavgası sahnesi, mütemadi bir tekâmül ve ku\rvet artırma hareketi oluyor. O halde ki ilk bakışta bozukluk ve tezad gibi görünen şeyler bile bu dinamik hareket için lâzım olan bir münebbih Bütün REN'KLİ olarak muazzam sahneler... Büyük bir sersüzeşt... (uyaran) ve bir iç tepmesi olarak bağışa Eşsiz bir macera saheseri... Baş rollerde: rr.azhar oluyor. ŞEVIMLI HAYDUD'un İ \ T İ K A MI T r ^ ^, « , r ^ « ^T ^ . JACKIE COOPER İPEK ve N E L E K R E B E KA Şaheserini doya doya seyretmektedir. Ba? rolierde: sinemalarının iyice teshin edilmiş geniş salonlannda KAft ve FENA HAVALARI YENTEN LAURENCE OLIVIER JOAN FONTAINE DIKKAT: Bugünden itibaren seanslar her iki sinemada saat 1,30 4 6,30 ve 9 da Bugün saat 11 de tenzilâth matine. Burada denebilir ki müetfekkirlerin bu düşünceleri ohıann birer fikir oyunları da olabilir. Filhakika bu düşüncelerin arkalarrnda daha derin hareketler ve hakikaten yerleşmiş hayat şekilleri olmasaydı böyle bir ihtimal varid olabilirdi. Halbuki arzettiğimiz düşünceler, içinde asırlarca yaşanılan medeniyetlerden doğmuştur. Hakikat bu merkezde olduktan sonra onların yaşanmış medeniyetlerden alınma düşünceler olduğu muhakkaktır. Dünyayı bir san'at eseri gibi tavassur eden Yunan düşüncesi, baştanbaşa san'at dehasile temayüz eden Yunan medeniyetinin çirkinliklere karşı güzelliği mazıar kılmpk cehdile savaştığını gösterir. H E N R Y FONDA HENRY HULL Yahmda İ P E K'te • Bugün E L H A M R A sinemasında • CUMHUR1YET Nüshasi S ÇOŞKUN ÇIRAK V.'AV Senenin en neş'eli filmi 2 saat kahkaha, Çapanoğlunun emsalsiz macerası, tekrar tekrar görülecek nefis film. Abone şeraiti Senelik Alb avlık Üc avhk Bir avlık Parisln en meşhur komedi artistleri DUVALLES FLORELLE ALESME MONA GOYA Ayrıca: CAMBAZLAR Moskova ve Leningrad'ın yüzlerce cambazlardan ve muhtelif hayvanlardan mürekkeb meşhur cambazhanesi (Türkçe) Buffün saat 11 de tenzilâth matine. kurustnr. Türkive Harîc iein lcin 1400 Kr. 2700 Kr. 750 » 1450 • 400 ( 800 » 150 » Yoktur. Dikkat Gazetemize eönderilen evrak ve vazılar nesredilsin edilmesin iade edilmeî r e •rivainH»n mps'nlivpt kahnl olnnmaı. Bugün Beşiktaş S U A D Ş E B L O K P A R K sinemasında ÂŞIKLAR KRALIN HAZİNELERÎ İki b ü y ü k T Ü R K Ç E film H O L M E S GENC B A S İ L R A T H B O N E T ü r k ç e C L A R K G A B L E CLAUDETTE COLBERT T ü r k ç e I Kılıcı ordulara... Cesareti dünyalara bedel olan, yiğitliğine e ? Askına ' benzer bulunmıyan . Şöhreri diüere destan .. Tarihlere şan olan BÜYÜK KAHRAMAXLAR FİLMİ Bugün L A L E Sinemasmda İnhılah Kahramam Bütün kalbleri titreten bir aşk romanı, bütün gönülleri ateşliyen bir heyecan kaynağı, bütün görenleri hayran eden senenin en muazzam T Ü R K Ç E F İ L M İ D İ R . Busün saat 11 de tenzilâtlı matine. ( T Ü R K Ç E ) SARK Sinemasmda Büyük Âskların Fevkalâde Yıldızı . Esrarengiz . . . . . , , gozlu kadm OLCA TCHECHOWA Sihri ve füsunile ANGELIKA ( G ü n a h s ı z K a d ı n ) Füminde san'at harikalan varatmaktadır. Sükutu. aşk ve lrinin sebeb olduğu bir cinayeti saklıyan iztirabh ma^pus Bugün saat 11 de tenzilâth matine. l ^ a p ı hafif darbelerle vuruldu: **• Giriniz! Diye bagırdım. Kanad ağır ağır açıldı. Üstü başı perişan, a\urdlan çökük, elleri zayıf, bacaklan titrek orta yaşlı bir adam mütereddid adımlarla masama dogru lerledi: Beyetendi, dedi, Allah aşkına be derim, kısa ve öz olsun. sevimli hayvanlar, nelerde neler. nim bir çareme bakınız. Günlerdenberi Korkmayınız, uzatmıyacağım beyeHiç cevab vermedim. Çünkü dogruişsiz ve aç dolaşıyorum. Nereye baş fendi. Ben gözleri kör bir dilenci idim. sunu söyliyeyim, bu alillikten kurtulavurdumsa, bana bir hzmet gösteren ol Çocuklarımdan biri beni her sabah e cağıma kat'iyyen ümidim yoktu. Fakat madı. vimden alır, bazan Süleymaniye camii tatlı sesli zat, elime küçük bir kart tuArasıra ziyaretlerile bizl taltif eden nin. bazan Yenicamiin jnerdivenlerine tuşturdu: asri dilencilerden biri zannederek elimi bırakır, oradan gelen geçen merhamet İşte, dedi, adresim, düşün taşın, cebime attım. Adam derhal: sahibleri yere serili mendilimin içine ameliyat olmaya karar verirsen, gel be Yoo.. diye itiraz etti, ben sadaka beş on para atarlar, akşam gene ayni ni ara!. istemeğe gelmedim, çalışacagım, afır, yavrunun yedeğinde evime döner, o gün O akşam karımla, çocuklanmla bir hafif her ne İş olursa yapacağım. ne kazandımsa çoluğumla çocuğumla meşveret meclisi kurduk. Onlar bu haBiraz sinirli nazarlarla muhatabımı güle oymya yer içerdim. Aza kanaat et bere çok sevindıler: tigim, hayatta büyük emellerim olma Ah, dediler, senin ve bizim için ne baştan aşağıya süzerek cevab verdim: İyi ama, benim ticarl ve iktısadi dığı İçin hiç bir sıkmtım, endişem de biiyük nimet. Derdinl veren Cenabı Hak devasını da ihsan eder. İyi olacak has*müesseselerle hemen hiç münasebetim j yoktu, diyebilirim. yok gibi, onun için yanlış kapı çaldığıHiç unutmam. sıcak bir yaz günü idi. tanın doktoru ayağına gelir!. O vakit benim de içimde bu ebedî nızı zannediyorum. Tammadığım tatlı bir ses kulağıma çakaranlıklar diyanndan kurtulmak, metAdam «hay:r!> der gibi başını geriye lındı hini dinlediğim tabiat harikalarmı gördoğru iki defa salladı: Senin gözlerin hiç görmüyor mu? Ayakta duracak halim yok, dedi, Tevekkül ve kayıdsızlık içinde cevab mek için sonsuz bir heves, tatlı bir arzu peyda oldu. müsaade ederseniz şu lskemleye otura verdim: yım. Hayır efendim. İnsanlan, eşyayı Karar verdim. Hastaneye gidip ame Hay hay buyurun! değeli, ışığı bile seçmez. liyat olacaktun. Hemen ertesi gün o kaCevabını alınca, sandalyenln bir ke Ben doktorum, onları sana fazla rarı tatbik mevkiine koyduk. İki, Uç denarma ilişerek sözüne devam etti: zahmet vermeden küçük bir ameliyatla fa masaya yatıp kalktım. Gözlerimin ü Benim vazlyetlm" diğer hiç bir işsi açacağımı zannediyorum. İstersen has zerinde içüni fena halde gıcıklıyan ince zln durumuna benzemiyor, ondan dola taneye gel. tecrübe edelim, gene gör ve kör bıçaklar dolaştı. Bir ay yatağın yı müracaat etmek İçin sizln gibi uir mezse ortada kaybedeceğin hiç bir şey esiri olduktan sonra sargılanmı çözdümuharriri seçtim. Eğer vaktiniz ve ta yok. Fakat görmeğe muvaffak olursan ler. Aman yarabbi ne saadet!. Nura, hahammülünüz varsa anlatayım. bu dünyada seyrediftneğe lâyık çok gü yata kavuşmuş, yepyeni bir dünyayft Görüyorsunuz. Gazeteye acele yazı zel şeyler var. Renkli çiçekler, parlak dojmuş, sevincden deliye dönmüştüm. yetiştirmek mecburiyetindeyim. Rica e yıldızlar, güzel kadınlar, yeşil sahralar, Bir taraitan doktorun bir elini bırakıb Küçük hikâye Açılan gözler.. zaman zaman gözlerimin açümasına vasıta olan dottora lânet, bu tesadüfü takdr edip haarlıyan Allaha isyan edeceğim geliyor. Çünkü doktor da, Aziz Mevlâm da bana bütün hemcinslerimin müstefid olduklan «nuru basar» ı bağışhyarak büyük bir bahtiyarlığa nall ötekl elini öperek minnettarlığımı gösetmelerine mukabü rızkımı kestiler. Evtermeğe çalışırken, öbür taraftan da de çoluk çocuğum aç ve perişan, Kurkarımı, çocuklarımı kucaklıyordum. saklarına günlerdenberi sıcak yemek Bir haftamız hısım, akrabanın, eşin dostun tebrik ziyaretlerile sonsuz bir değü, kuru bir ekmek parçası bile düşhayü huy içinde geçti. Ondan sonra medi. Bana iş verebilecek bütün kapıgündelik nafakamızı tedarik gayretine lan gezip dolaşarak: girişmek ihtiyacı başgösterdi. Kalktım. İnşallah, maşallah, bakalım, edeTıpış tıpış Süleymaniyenin kapısına ka lim, adresini ver de, biz sana haber dar yürüdüm. Mutadım olduğu üzere yollıyalım! mendilimi yaydım. Merhamet sahibleriGibi yarama merhem olmıyan cevabnin gönüllerinden kopup lutfedecekleri lar aldıktan sonra niçin size müracaat beş on parayı beklemefe başladım. Ge ettiğimi anladınız mı beyim. Nasıl. delen geçen bir kere yüzüme bakıyor, kol diğim gibi. Benim vaziyetim diğer işsizlarımı, bacaklarımı süzüyor, yürüyüşülerin durumundan büsbütün başka değil ne hız vererek yoluna devam ederken mi imiş?. Allajı aşkma, şunu gazeteye tnınldanıyordu. yazınız da belki ilgili olanlar bunu in Sakat, alil değilsin, gözlerin görucelemeğe lâyık bir mesele görürler, dokyor, elin. ayağın tutuyor. Git bir yerde torlar, bir hizmete koyup çalıştramıyaçalış!. Dilenmeğe utanmıyor musun? cakları, dilencilerin kör gözlerini açmaO gün ceblerim kadar çevrelerim ve ya, çolak kollarını, topal bacaklanm mendiDerim de bomboş eve döndüm. düzeltmeğe kalkışmasmlar. Belki kalbErtesi gün Yenicami merdivenlerindeki lerinin şefkati, ruhlannın merha yerimi tecrübe ettim. Ayni netice. İstanbulun işlek caddelerindeki köşelerde meti galeyana gelir de dayanamaz de hep bu muvaffakiyetsizliğe uğradım. lar, gene böyle bir teşebbüse giriOkumam yok, yazmam yok. Küçükten şirler, onun için el açmış bir alili beri bir san'at da öğrenmiş değilim. O uzaktan gördüler mi, hemen yollanun için her hangi muajTen bir işe gi rını değiştirsi^'T. karşı kaldırıma geçip remezdim. Kapıcılık, hademelik, hatta o tarafa hiç bakr^ian yürüyüp gitsinhamallık için bile ak üstünde karayı ler. Beniı% halim, onlara bir ibret dersi seçmek şart koşuluyor. Tövbeler olsun, olsun! Ahmed Hidayet

Bu sayıdan diğer sayfalar: