21 Kasım 1941 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

21 Kasım 1941 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Balıkesirde bir aile faciası Bu hazin macera, Doktor İrfanın karısını seven adamın odasmda ölü bulunması ile de bitmedi... Balıkesir (Hususî) Geçenlerde vukua gelen hazin bir aşk ve aile faciası Balıkesirde geniş bir alâka ve tessür uyandırmıştır. Buna, hemen hemen mutadı veçhile diyeceğimiz geliyor, gene cahil ve hoppa bir kadın sebeb oldu. Vak'a şudur: Balıkesirde müreffeh ve zahiren tres'ud bir aile var. Doktor İrfan Bey, karısı Şefika ve sekiz yaşındaki kızları. Takriben on senedir evli bulunan bu genc çift Babkesirde çabucak ve büyük bir dost muhiti yapmışlar ve rahat bir hayat sürmeğe başlamışlardır. Ailenin en yakın dostu burada bir ticarethane sahibi bulunan Cevdet isminde bir zattır ki, bu doktor İrfanın en samimî arkadaşlarından blridir. Her iki adamın birbirlerine adeta kardeş sevgisini geçen bir bsğlılıklart var. Her toplantıda beraberler, her yemekte beraberler. Yekdiğerinden hemen hemen yalnız iş ve uyku saatlerinde ayrılıyorlar. Hikâyenin bundan sonraki safhasım tahmin etmek güç değildir: Hayat böylece geçip giderken günün birinde doktor İrfanın karısı, kendisini çok seven kocasına açıkça: <Ben artık senlnle yaşayamam» diyor. Neye? Çünkü Cevdetl seviyorum. Aman nasü olur? Ne yapalım. Olur işte. Sana çocuğunu bırakıyorum. Artık ne yaparsan ysp! Tabiî beyninden vurulmuşa dönen doktor İrfan gene soğukkanlılığını muhafaza edebiliyor. Karısını Mudanyaya ailesinin yanına yolluyor. Kendisi de ne yapacağını bilmez bir vaziyette avâre avâre kalkıyor, bir müddet İstanbula, Ankaraya giderek dolaşıyor, avunmağa çalışıyor. Fakat nafile. On senelik kurulmuş bir hayatın bir anda yıkılması, başına gelmiyenlerin tahmin edecekleri kadar kolay tahammül edilir şey değil. İrfan tekrar Balıkesire dönüyor. O günlerde de boşanma muamelesi ikmal edilecek. Kadın da muhakeme için Balıkesire gelmiştir. irfan bir sabah Mu danyada bulunan küçük kızından bir posta kartı alıyor. Cümle aynen şu: E'ba. ben bu hayata tahammül edemiyorum. Annemle barış ve beni yaOma al!> lıyor, ve epeyce bir müddet içtikten sonra kalkıp ticarethaneye, eski arkadaşı Cevdeti görmeğe gid;yor. Ke diyecek? Niçin gidiyor? Burası bel'İ değil. Fakat iki adam bir odaya kapanıyorlar. Ve bir çeyrek kadar sonra bir tabanca sesi üzerine odaya koşanlar İrfanı yerde hemen hemen öiü denecek kadar ağır yaralı buluyorlar. Cevdet onun yanıbaşmda ayakta durmaktadır. Pek az sonra ifade bile veremeden ölen doktur İrfanın nasıl bir kadere kurban gittiğlni gene ancak Cevdetten dinleyebiliyoruz: «Bana hücum etti. Elindeki tabancası, boğuşmamız esnasında patladı ve işte bu oldu.> F?kat doktor İrfanın Afyonda bir kardeşi var. Hâdiseyi haber ahr almaz Balıkesire telgraf çekerek cenazenin bekletilmesini ve kendisinin geleceğini söylüyor. İki gün sonra da geliyor. Cenaze merasimi ölünün çok sevilmiş bir adam olmasından dolayı muazzam ve hazin oluyor. Mezar başında doktor İrfanm kardeşi olan zat bir hitabe irad ederek «bu bir kahbeliktir. Ben bvmun İntikammı alacağım> diyor, ve açıkça Cevdeti öldüreceğini söylüyor. Çünkü onun kanaati kardeşini Cevdetin öl dürdüğü merkezindedir. Lâkin Cevdet buradaki dükkânı kapatrrış ve memleketi terkederek civarda bir başka vilâyete gitmiştir. Dün bir haber Cevdetin de İrfanın kardeşi tarafından öldürüldüğunü Balıkesire yaydı. Fakat bunun aslı yoktur. Çünkü merhum doktorun kardeşi hâlâ burada bulunuyor. Zaten herkes ilk teessür ateşile söylediği sözlerini tatbik etmemesini temenni ediyor. Maamafih hâdisenin mabadi de merakla beklenmiyor değil. un verilmîyecek Börekcilere Sehir haberieri 21 îkinciteşnn 1941 Sark cephesinde GÖRDÜKLERİM Benderde bir hasbıhal ruz. Hedefe varmak için katedeceğimiz mesafe pek uzun olduğu için hiç. bir yerde durup vakit geçirmek işe gelmiyor. Bu sebeble Ploesti'de durmadan geçtik. Bununla beraber peşin söyliyeyim ki Berlinden Bükreşe dönerken Braşov Sinaia Prahova boğazı demir>olile gelip Ploesti petrol kaynak ve fabrikaları alanlarmı şimalden cenuba doğru katederek buralarını fcir daha o taraflardan da görmek ve hiç bir tahribat olmadığma bir daha ve tamamile kani olmak benim için mümkün olmuştur. Ploesü'den 35 kilometre mesafede Mizil köyüne henüz varmadan bindiğimiz güzel Amerikan arabasının frenleri yandı: onun İçin mihmandarımız Yarbay Braun, bizi artık yürümez olan arabanın içinde bırakarak bir kısım arkadaşlarımız ve eşyamızla arkamızdan gelen, demirden yapılı ve İnsan naklinden muhabere kıt'alarının kablolarını yol boyunca sermeğe kadar her işi yapan hatta araba veya küçük topları bile çeken Kübül adlı ve dört tekerleği de motöre bağh arabaya binerek Ploesti'ye döndü. Oradan Bükreşe telefon ederek bize yeniden bir binek arabası tedarik edecekti. Bükreşten yeniden ve uzun bir sefere elverişli resmî bir arabanın buunması, hazırlanması ve yola çıkarılması elbet birkaç saat sürecekti. Biz şimdi bu saatleri nasıl ve ne ile geçireceğimizi düşünüyoruz: Konuşmak, gezinmek, etrafa ve gelen ve geçene bakmak, not defterine bir şeyler yazmak, fotograf almak, kahvalh etmek ve yolun sağında sakin duran rahat arabada biraz uyku kestirmek... Bunlann hepsi olmuştur ve nihayet yeni araba da gelerek yola devam etmişizdir. Fakat ne çare ki bu araba panı sebebile Bender'e karanlıkta ve çok geç varabildik. Üstelik hava tehlikesine karşı, kasaba tamamile karartılmış olduğu için sağ ve solumuzu göremlyorduk. Bükreşte yağ gibi sessiz kayan arabaların temiz ve parlak asfalt caddelere aksetİrdikleri müteharrik ve pusulu mavi şıklarm hayalde uyandırdıklan o seyyal ruhların, dolaştığı güzel ahiretten burada artık eser yoktu. Bu gece sadece karanlık va kaba bir gece idi. [HEM NALINA MIHINA! 7 Cunningham'lar taarruzu îbyada beklcnen Ingiliz taarruzu başladı. Gelen haberlere göre buna «Cunningham'lar taarruzu» demek lâzım geliyor. Çimkü, 1 Taarruzu karadan yapmakta olan 8 inci ordunıın kumandanı General Cunuingham'dır. 2 Taarruza havadan iştirak etmiş nlan tayyare kuvvetlerinin kumandanı hava VisMareşalı Conyngham'dır. (Bu ismin orta hecesi «y» ile yazılır; fakat «i» gibi telâffuz edilirmiş.) 3 Taarruza denizden yardım eden donanmanın kumandanı da o yanıan Anıiral Cıınningham'dır. Kara ve deniz ordularmın kumandanları kardeşlerdir. Hava ordusu kumandanı bu aileden değilse de, adı onlarınkine hiç de yabancı değildir. Bu ism'n orta hecesindeki küçük değişiklik de, aıabcanın çocukluğumuzda öğrendiğimiz meşhur vav ya yaya, ya elife kalbolunur> kaidesindeki gibi «i» den «ye» ye kalbedilmesinden ileri gelmiş olması ımıhtemeldir. İşte bu sebebledir ki Libyadaki son Ingiliz taarruzuna •Cunningham'lar taarruzu» diyoruz. Adlan birbirine benziyen üç kumandanın beıaberce giriştikleri taarruzun ne netice vereceğini, şimdiden kestirmek mümkün değildir. Geçen sene 9 birincikânunda başlıyan Ingiliz taarruzu ilk hamlede bir zafer şcklini almış; fakat, Sırt çölünde durduktan sonra, Alman ların müdahalesi neticesinde bir mağlubiyctle neticelenmişti. Bu defa, İngilizler çok hazırlandılar. 5 tümenlik küçük Nil ordusu, şimdi, en az 2021 tümenlik büyük 8 inei ordu olmuştur. İngilizlerin 5 tanesi nrhlı olmak üzere 2021 tümenlik kuvvetine karsı Mîhverin 1417 tümenlik bir ordusu olduğu söyleniyordu. Geçen temmuza aid olan bu kuvvetleri iki tarafın da daha artırmış olmalan muhtemeldir. Üç adaş kumandan, elbirliğile karşıiarındaki Mifiver knvveilerini tam ve kat'î bir mağlubiyete uğratabilirler ve bu defa bütün Libyayı Tunus hududuna kadar ele geçirebilirlerse Akdenizde İtalyanın vaziyeti büsbütün fenalaşmış olur. hakkındaki kararın tatbikına bugünlerde başlanacaktır. Belediye bu hususta alâkadar makamlarla temasta bulunmaktacır. Şehrimizde münhasıran pasta satan dükkânlar pek azdır. Pastanelerin çoğu, şeker ve şekerlemeye müteallik maddelerle doludur. Bu dükkânlara un verilmemesi, yalnız bisküvi kek, çörek gibi maddelerin ve bir de baklava, börek gibi lüks hamur işlerinin tedricen piyasadan çekilmesine sebeb oiacaktır. Maamafih, şimdilik, tathcı dükkânlarına ihtiyaçları nispetinde un verilmekte devam edilecektir. Dün, fırınlarda ihtiyacdan çok fazla ekmek çıkanlmıştır. Müşteri bulunamadığı için satılamıyan ekmeklerden peksimet yapılmasına müsaade edilmiştir. Hakikt ekmek ihtiyacını tespit için hazırlanan beyannameler, kaymakamlar marifetile bugün evlere tevzi edilecektir. Beyoğlunda yeniden açılmasma izin verilen fınnlarm hemen faaliyete geçmeleri için sahiblerine tebligat yapılmıştır. Ekmek darlığınm bir daha tekerrür etmemesi için, icab eden bütün tedbirler alınmış bulunmaktadır. Tat!ıcı dükkânlarına Alman ve Rumen kumandanları Rus ordusunun savaş kabiihtiyaçları nisbetinde liyetile sevk ve idaresi hakkında neler düşünüyorlardı ? tevziat yapılacak Sinaia yolunu bırakarak şimdi Ploesti Pastacı ve börekcilere un verilmemesi petrol şehrinden Buzau'a doğru gidiyo•Yazan: Emekli General I H. Etnir Erkilet teşekkülü bulunduğu takdirde onun yapacağı şey, vaziyet * ne olursa olsun emir almcıya veya cepanesi tükeninciyı kadar yerinde kalarak muharebeye devam etmekten ibarettir. Hatta bu Alman üssubayının anlattığına göre, muharebe eden bir Sovyet kıt'ası hasım tanklarınm arkadan geldiklerini gordüğü zaman sadece geriye dönüp ate ediyormuş. Rus kıt'aları ve orduları her taraftan sarıldıkları zaman bile kendilerini saranlarm üstüne beyhude atılıyorlarmış ve ırıuhasarayı yarıp çıkmak için hiç bir gavretten geri durmuyorlarmış, Muharebe bitip esir düştükleri ve komiserlerin tazyik tehdid ve tehlikesinden kurtuldukları zaman bambaşka bir adam oluveriyorlarmış. İşte birbirini tutmıyan ve fakat hemen hepsi ayn ayn bir vak'anın ve bir doğru görüşün ifadesi olan bir sürü mütalealar. Ben kendi hesabıma, ve bir Alman ordu kumandanınm bir akşam yemeğinde bana söylediğine göre, bugünkü Sovyet ordusile 19141917 Çar ordusu arasında, harb kabiliyet ve karakterince hiç bir ehemmiyetli fark yoktur. Geçen Büyük Harbdeki şark cephesinin Tannenberg, Mazori, Loç ve diğer meydan muharebelerinde Rus askeri her ne idiyse bugünkü doğu cephesi İmha muharebelerindeki Sovyet askeri de aynidir. Rus askerleri 27 yıl evvel olduğu gibi şimdi de aynile ve merdce dövüşüyorlar. Şimdiki Sovye kıt'alan sabık Çar kuvvetleri gibi iy bir muharebe ve müdafaa kudretine maliktirler. Kezalik, büyük sevk ve idare 27 yıl evvelki Çar ordularmda ne kadar kifayetsiz idiyse bugün de öyledir. O halde orada yeni Rus rejiminin veya Bolşevik İdeolojisnin doğurduğu ve ku\rvetlendirdiği hususî bir kahramanlık veya vatanperverlik diye bir şey yoktur. Ayni suretle görüyoruz ki, rejimin ve ideolojinin zannolunduğu gibi zayıflattığı veya inhilâle uğratabileceği bir vaziyet de mevcud değildir. Bugünkü Sovyet kıt'alan, tamamile hemfikir olduğumuz Alman ordu komutamnın düçündügü ve bulduğu gibi, 27 yıl evvelki Çarlık kıt'alarının hemen aynidir Bu sebeble de şimdikiler tıpkı 27 yıl evvelkiler gibi namus belâsı bir vazife ve bir iş diye harbediyorlar. Rus tab'an ürkek ve korkak değildir; bu sebeble de harbeder. Zor görürse daha çok harbeder. Çamurun ve batağın hasmı 11erlemekten alıkoyduğunu görünce daha kolaylıkla harbeder. Fakat bunlar bir orduyu mağlubiyetten kurtaracak değildir. Çünkü çamura ve istihkâma sığınarak harbetmek kâfi gelmez. Yenmek için ev\'elâ kâfi bir kuvvete malik olmak ve sonra da üstün harbetmek gerekiir. Fskat bu unsurların her ikisi de şimdi Ruslarda yoktur. Makara, naftalin ve pil geldi Şehrimize yeniden 2,448.000 dikiş makarası, binlerce ceb feneri pili ve 10.000 kilo naftalin gelmiştir. Dün toplanan Fiat Murakabe komisyonu bu maddelerin fiatlannı ve kir hadlerini tayin etmiştir. muşaması ve çamur deryası haline gelmesi sebebile gerek piyade ve gerek zırhlı ve motörlü kıt'alarm yollarda ve yolun dışmdaki arazide hareket S2rbesti ve imkânlarını kaybetmelerinin bu hususta pek tesirli bir rol oynamakta olduğu da muhakkaktır. Yağmurlu ve sisli havalar, Alman uçak filolarının haiz oldukları üstünlükten istifade ederek, sık sık uçuş yapmalarına şüphesiz engel olmuştur. Bununla beraber bizzat Rus mukavemetinin hakikî sebeb ve kaynakları hakkında Rumen ve Alman devlet adamlarile askerlerinin pek muhtelif fikirler edinmiş ve ayrı düşünce ve tefsirlere sapmış olduklarmı görmek beni çok alâkalandırmıştı. Meselâ Rusların cesur ve şeci insanlar gibi bilerek ve duyarak harbetmediklerini ve bilâkis daha çok komiserierin tehdidi altında kavga etmekte olduklarım delillerile İddia edenler mevcud olduğu gibi böyle bir zan ve zehabı kökünden reddederek Rus kıt'alarının iyi bir muhsrib olduklarmı, fakat sevk ve idare İtibarile Rus ordusunun geri bulunduğunu kuvvetle İleri sürenler vardır. Dirayet ve enerjisile tanmmış görgülü bir Alman diplomatı şöyle anlattı: « Ruslann bilhassa Odesadaki mukavemetine cesaret veya kahramanlık diyemem. Bir müdafaa hattı tasavvur ediniz ki önünde mayin tarlası, arkasmda mayin tarlası, daha arkada komiserler ve tehdid bulunsun. Böyle bir müdafaa hattına konarak ölünciye kadar burada kalacaksm ve muharebe edeceksin! emrini alan kültür ve medeniyet seviyesi dun bir asker, cepanesi Ibitinciye veya hasma esir düşünciye kadar sebat ve muharebe etmekten başka daha ne yapabilir?» Şunu da ilâve edeyim ki, her ne sebebe mebni olursa olsun, ır.uharebelerde sebat ve mukavemeti görülmekte olan Sovyet askeri esir düştükten sonra, aslen Rus olsa dahi, bir kuzu kesilmektedir. Hatta fabrika, ziraat ve yol işlerinde çalıştırılan esirler meyanmda en iyi itaat ve inkiyadla çahşanlar bizzat Ruslarmış. O halde Rus askeri, daha ziyade tabiî bir saikle muharebe etmektedir, diyenler de vardır. Görüşleri doğru ve tabiî olan bir Alman üssubayı Rus askerinin muhariblik karakterini izah için onun Fransiz askerile bir mukayesesini yapmıştı: Muharebe eden bir Fransiz kıt'ası, yanlarmın ve gerilerinin bahusus bir Alman zırhlı ve motörlü kıt'ası tarafından çevrilip sarıldığını gördüğ1'! zaman artık her şeyin bittiğine ve mukavemetin beyhude olduğuna hükmederek kaçar, dağılır ve bunları yapamadığı zaman, mahza kan dökülmesine mâni olmak İçin teslim olur, Fakat bu Fransız kıt'asınm yerinde bir Sovyet askerî Kadma gelince, o şimdi kimbilir nasıl nedamet düşüncelerile kafası şişmiş, şurada burada dolaşıyor. Hattâ bir rivayete göre cenaze merasiminde kalabalığın arasına katılmış ve bir müddet alayı takib etmiş. İşin garibi hlç de güzel değilmiş. Şimdi kadmlık mahiyetini ve manasını da kaybedince elbette bütün bütün çirkinleşmiştir. Üstelik Cevdetin de hem yaşı fazla ileri ve yüzü şirkin, hem de geliri İrfaninkine nisbetle çok daha azdır. Bu kartı elbette büyük bir teessürle Fakat İnsanlar belli olmuvor ki... tkuvan bedbaht baba içki İçmeğe başCemîl Fikret îşten menedilen mimarlar Şehrin muhtelif yerlerinde yeni yapılmış olan binalann Belediye fen heyeti tarafından fennl muayeneleri yapılmadan kiraya verildiği ve bundan fennl bir takım mahzurlar doğduğu gibi çöküntüler bile görüldüğü anlaşılmıştır. Yapılan tahkikat neticesinde bu işte suçlu görülen dört mimarla bir kalfanın birer sene müddetle işten menedilmelerine karar verilmişrir. Soygunculuk yapan sahte elektrik memuru Kadıköyünde Kuşdilinde İhlâs sokağı 1 numarada oturan Alâeddin Işığın zevcesi Bedia evde yalnız bulunurken kapı çalınmış ve elektrik memuru oldugunu ve saate bakacağını söyliyen bir adam içeri girmiştir. Kadmcagız, hü viyetini bile sormağı hatırlamadan bu adamla saate bakmak üzere yürümeğe bauşlamıştır. Meçhul adam, kendisine arkasi dönük olan Bedianın birdenbire üstüne atılarak gırtlağını sıkmağa başlamış, kadıncağız korkudan bayümıştır. Mütecaviz, derhal yukan çıkarak sandık ve çekmeleri karıştırarak bunlarda bulduğu 1800 lirayı, 6 alün bilezigi, iki altın lirayı ve bir kıymetli kol saatini alarak kaçmıştır. Bedia, kendine geldikten sonra, vak'a süratle Emniyet âmirliğine ve Kadıköy Müddeiumumiliğine bildirilmiştir. Bedianın tarif ettiği eşkâl üzerinden şüphe edilen bir kaç kişi sorguya çekilmiştir. Bozuk teraziler Bir Türk gencinin Âlman matbuat heyeti muvaffakiyeîli eseri Ankaradaıt geldi Galatasaray liseslni ve hukuk tahsilini muvaffakiyetle bitirdikten sonra üç sene de Fransada kalarak Paris Hukuk Fakültesi doktora kısmına devam eden ve burada da muvaffakiyetli derecelerle imtihan'arını verip, dünya vaziyeti dolayısile, tezini kısmen İsviçrede Lozanda hazırlamak ve tabettirmek mecburiyetinde kalan Vedad Dieleli memlekete hukuk doktoru olarak dönnv'is bulunuyor. Tahsil hayfitının bu en zor kısmında, kendisini yakinen tamyanlarca malum bulunduğu veçhile, pek elim günler ve hatta harb içinde bulunan bir memlekette çok tehlikeli anlar yaşamış bulunan bu değerli gencimiz, karşılaştığı güçlüklerden hız alarak, çektiği meşakkatle mütenasib büyük çapta bir eserle karşımıza çıkıyor: «Beynelmilel istikrazlar ve transfer meselesinin pratik hal çpreleri» (*). Nazarî ve amelî iki kısımdan müteçekkil olan bu eserde Vedad Dieleli pvvelâ «beynelmilel istikrazları. ve bilâhare transfer meselesinin pratik hal çarelerini mütalea etmektedir. Vedad Dieleli eserinin ikinci kısmında, birinci bölümde tetkik olunan beynelmilel istikrazların transfert meseler n i tetkik ederek bunun pratik hal çarelerini aramakta ve böylece, haricî borcların tediyesi sisteminin umumi mekanizmasmı gözden geçirirken Türkiye haricî borclarının tediyesi mevzuU"a da temas etmektedir. Bu sütunlarm verdiği mahdud imkânla, her bakımdan faydalı olan eserin kıymet ölçÜEÜnü tebarüz ettireb'lmek kabil değildir. Ancak ihtiva ettiği mevzuun umumî hatlarma işaret etmekle iktifa ediyoruz. Her münevverin eserin mevcud fransızca nüshasmı okumasmı I tavsiye ederken memleket ilim sahasına kendinden bir şev katabilmek bahtiyarlığına erişen Vedad Dicleliden, kitabırn turkçeye de çevirmek tesebbüsünü | göstermesini ve memleket irfan hayatına. geleeek yı"=r icinde. daha birçok eserler vermesini temenni c"vnn'7. r Dün, Belediye zabıtası şehnn bütün kazalannda anî olarak esnafm kullandıkları terazileri kontrol etmiştir. Bu kontrol neticesinde yüzlerce trazinin kefesi halk aleyhine olarak 100 200 gram arasmda bozuk bulunmuş vr bunlar musadere edılerek zabıt tutulAlman Hariciye Nezareti Matbuat muştur. dairesi şefi orta elçi doktor Schmidt'ln Eski Darülfünun binası başkanlığmdaki heyet, dün sabahki ekspresle Ankaradan şehrimize gelmiştir. tahliye ediliyor Heyet. İstanbulda iki gün kaldıktan Şimdi. Edebiyat ve Fen Fakültelerisonra tayyare ile Berline dönecektir. nin işgal ettiği eski Darülfünun btnası olan tarihî «Zeyneb Han:m konağı» Kahraman askerlerimize çok harab bir halde bulunmaktadır. tamirinin kışlık hediyeler hazırlanıyor Yapılan tetkikler, bu binanmçok fazla binanm kıymetine nazaran Yardımsevenler cemiyeti Îstanbul şu bir paraya mal olacağını ve esasen bina besi, Vali ve Belcdiye relsi Lutft Kırda nın bugünkü talebe kesafetine müterın refikasının riyaseti altmda yaptığı hammil olmadığım göytermiştir. Şehbir toplantıda bu sene kahraman as rimizde bulunan Maarif Vekili Hasan kerlerimize İstanbuldan gönderilecek Âli Yücel ve Parti Genel Sekreteri bikışlık hediyeler, asker aileleri ve kim nayı gezmişlerdir. Neticede Edebiyat ve sesizlere yardım işleri üzerinde mühim Fen Pakültelerinin Zeyneb Hanım konağmı âcilen terketmeleri ve bunun kararlar vermiştir. için iki fakülteye bir veya ayrı ayrı biGeçen sene sınırlanmızda nöbet bek na bulunması takarrür etmiştir. Dünliyen kahramanlara en çok hediyeyi den itibaren bina aranmasına başlangöndermiş clan İstanbuldan bu sene mıştır. daha fazla hediye gönderilmesi için daZeyneb Hanım konağında bir enstitü ha çok çalışılacaktır. Bunun için faa yerlfşecektir. liyete geçilmiş ve dün 400 avcı yeleği Pencereden düşerek öldü ve takım biçilmiştir. Taksimde Lamaırtin caddesincte 22 Her semtte iş evleri açılacak ve buralarda kimsesiz muhtac kadınlar ça sayılı <BireN apartımanmm 6 ncı kalıştırılarak bunlann elişîeri kıymetlen tında hizmetçi 25 yaşmda Senora EII, dirilecektir. Esasen bu işe karşı büyük pencere camını dışarıdan silerken. kazaen sokağa düşmüştür. Beyoğlu Belebir rağbet mevcuddur. diye hastanesine götürüldükten 45 daÇalışmağa lhtiyacı olmıyan kadmkika sonra ölmüştür. Adlî hekim Hiklarm dahi boş vakit geçirmiyerek çamet Tümer. cesedin gömülmesine mülışmalan temin olunacaktır. Bütün bu saade etmiştir. işlerden eîde edilecek gelir, bilhassa asker aileleri ve muhtaclara yardım işine Yanm düşünmeden bugün rahat tahsis olunacaktır. edemeyiz. Yann çocuklanndır. Çocnk Esîrgeme Knntmu Genel Merkeıi HERKES ALKIŞLIYOR r\akikalardanberi ayni masanın başındayım. Zaman ilerledikçe kalbimin çarpıntısı, ruhumun heyecanı artıyor. Durmadan saate bakıyorum. Akreb yelkovanı çok telâşlı kovahyor, fakat onu bir noktada yakalayıp da geçti mi, ağırlaşıyor, bir türlü yürümüyor, ilerlemiyor. Sabırsızlıktan ne yapacağımı bilmiyorum. Bir müddet yanımdaki İskemlede duran şapkamı aldım. Tozlarmı temizlemeğe çalıştım. Sonra cekeümin sol cebinden cüzdanımı çıkarıp içinde aylardanberi birikmiş eski mektubkrı ve evrakı gözden geçirdim. Bunlar da kâfi gelmedi. Pes perdeden bir ıslıkla hafızamda kaknış bazı eski şarkıları terennüm ettim. Heyhat, gene beklediğim ortalarda yok. iki üç mssa ötede duran gazeteleri, mecmualan aldım. Hiç bir şey anlamadan satırları okumaya, resimleri gözden eeçirmeye uğraşbm. Tekrar saatime baktım. Hâlâ, ne gelen var, ne giden. Sağ tarafımdaki masada oturan golf pantalonlu, yün gömlekli, enli boyunbağh genci uzun uzun tepeden tırnağa kadar tetkik ettim. Deh şetli sinirlenmiştim. Fakat bu asabiyetimi tadil edip bana teselli veren tek şey, Gerda'nın her an sokakta belirmesi, kapıdan gözükrnesi ümidi ve ihtimali idi. Şimdive kadar bir kere olsun görüştüğüm, konuştuğum bir genc kız olsaydı, şüphesiz bu derece üzülmez, eziyet çekmezdim. Gerda İle bir mecmuanm küçük ilânları vasıtasile. tanışmış, mektuplaşmış, fotograf teati etmiş ve nihayet sevişmiştik. Resmi çok güzeldi. Hattâ Amerikan sinema yıldızlarından ismini pek İyi hatırlayamadığım, fakat beyaz perdede sık sık gördü Rumenlerin Eigina dedlkleri bizim •ski ve tarihî Bender kasabası birçok uğraşmadan ve fedakârlıktan sonra Odesayı zaptetmiş olan Rumen ordularmın karargâhı idi. Rumanyadaki Alman askerî talim ve terbiye reisi Tuğgeneral Haufe şimdi bu karargâhta askerî müşavirlik vazifesini görüyordu. Rumen ve Alman generalleri, üssubay ve subaylan bize güzel bir sofra hazırlamışlar ve hayli beklemişler: fakat çok gecikeceğiTıİzi anlayınca bittabi yemişler! Biz karargâha 4 saatlik bir pan ve 500 kilometrelik bir yoldan sonra ancak geceyarısı vardık. Bununla beraber Rumen subay kazinosuna girdiğimizde Rumen ve Alman karargâhları üksek mensublarının birlikte olarak bizi hâlâ beklediklerini görerek memnun olduk. Bu cidden yüksek bir misafirperverlik hasebile İhtiyar olunmuş bir lutufkârlıktı. Biz yemek yerken onlar yavaş yavaş içiyorlardı. Ayni zamanda çok tatlı ve samimî sohbet edijjorduk. Ruslarm mukavemeti neden ileri geliyor? Cesaret ve şecaatten mi, Rus tahkimat ve müdafaa sistemlerinin çok ve kuvvetli olmasından mı? Yoksa daha çok yağmur ve çamurun Almanlarm hareket ve taarruzlarma bir mâni teşkil etmesinden mi? Rus mukavemetini bu fikir ve ihtimallerin dışmda İzah ve bunu, Sovyet ordularını teşkil eden insan elemanlarının kültür, refah ve duygu cihetile çok geri, çok kaba ve heyecansız olmalarına atfedenler de vardı Yağmur sebebile fena yolların ve tarlaların yu H. E. ERKİLET Karısını yaraladı Ortaköyde Dereboyunda oturan ve tütün deposunda çahşan Fatma, akşam işinden çıkarak, evine giderken bir müddettenberi ayn yaşadıgı kocası Mustafa ile karşılaşmıştır. Mustafa, kansına, tekrar birleşme teklifinde bulunmuş, fakat red cevabı alınca bıçaını çekerek Fatmayı muhtelif yerlerinden ağırca yaralamıştır. Bu akşam Şehzadebaşı T U R A N SİNEMA TİYATROSUNDA SİN'EMA TİYATRO VARYETE San'atkâr N A Ş I D ve arkadaşları SAHRA GÜZELİ: Komedi 3 perde Yeni varyete numaraları ve Çin varyetesi. SİNEMADA: İKİ BÜYLK FİLM BİRDEN' Konferans Eminönü Halkevinden: 22/11/941 cumartesi günfl saat 20 de Evimiz salonunda Dr. Yavuz Abadan arafından verilecek (Müll Birlik) hakItmdaki konferans yerine Ankaradan iehrimize misafireten gelen Ankara, tadyosu san'atkârlanndan İbrahim Delideniz tarafından (Türk şiirlerlnde inşad) mevzulu bir konferans verile:ektir. Ne zaman beni kollaruun arasmda sıkacaksm? Diye bağırdım ve kalkıp ona doğru yürüdüm. Lâkin o anda patron da bize doğru geldi: Affedersiniz, dedi, herkesd taciz ediyorsunuz. Eğer yavaş konuşmanıza ve mahrem işlerinizi gizli tutmanıza İmkân yoksa derhal gazinoyu terkediniz! Gerda hayret ve merak içinde sordu: Bu adam bizden ne İstiyor? Meyus ve mustarib: Fazla gürültü ediyormuşuz, dedim, müşteriler rahatsız oluyormuş. Çıkıp gitmemizi rica ediyor. Boynunu bükerek cevab verdl: Hayret. Müşteriler, bizden niye rahatsız oldular bilmem. Şurada kendi halimizde sakin sakin oturuyor, sonÎUZ ve ilâhî aşkımızdan dem vuruyorduk. Mutlaka kıskandılar. Zaten samimî sevişen çiftler daima herkesin gözüne batar. Acele hesabı gördüm. Sert ve hiddetli tavırlarla kapıya doğru yürüdük. *** Evlendiğimizin haftası oluyor. Yazlıkîardan birinde bahçe içerisinde bir köşk tuttuk. Gece, gündüz, sabah, akşam, he? an sonsuz aşkımızdan birbirimize sessia ve sakin doya doya bahsedebiliyoruz. Yalnız civardan geçenler, arasıra başlannı kaldırıp: Bunlann da kavga etmedikleri gün yok! Der gibi merhamet dolu nazarlarl» bize b^V'vorlar, sonra yüzleri teosüüf ve tee^sür işm'>azlarile dolu önlerine bakarak ağır ağır yürüyüp gidiyorlar. 1 1914 TEN SONRA. (Türkçe sözlü) 25 senelik dünya vak'alarınm geçid resmi. 2 BEYAZ İLÂHE. (İsa Miranda) Büyük macera, sergüzeşt ve vahşi ormanlarda geçen aşk filrni. 11 den itibaren devamlı matine. [ZİNCİRLEME AŞK Kahkahalarla güldüriiyor. ıspanyol hikâyesi IZİNCİRLEME AŞK Fransiz artistlerinin zaferi. Sakin bir aşk! dar mes'udum. Sevinc ve bahtiyarlıktan adeta dilim tutuldu. Hey dostum, aklını başına topla. Genc kızlar ilk karçılaşmada şaşıran, afallayan delikanlılara «budala!..» ismini takarlar. Bütün cesaretimi topladım: Gerda, dedim, sen resminden çok daha güzelsin!.. Genc kız, benden tarafa mübalâğa İle eğilip abandı ve sordu: Ne dedin? Resminden çok daha güzelsin yavrucuğum.. Masanın üzerinden adamakıllı uzanarak tekrar etti: Anhyamadım, ne dedin? Birdenbire tavan başıma yıkılmış gibi benliğime bir kâbus çöktü, dimağımın Içinden korkunç bir parıltı geçti. Anlamıştım. Gerda epeyce ağır İşitiyordu. Ayağa kalktım. Vücudümü kambur Iaştırarak ağzımı kulaklarma yaklaş lırdım ve bağırdım: Resminden çok daha güzelsin! Bütün kahve halkı o anda başlannı kizden tarafa çevirdiler. O, hiç aldumadı. Gülerek sordu: Sahi mi söylüyorsun? Yemin ederim, Gerda.. Ne dedin? Sesimi yükseltmeğe mechur oldum: Yemin ederim, diyorum.. Kahve halkı yeniden bize bakülar. ZİNCİRLEME AŞK Güzellik. incelik. genclik. Nakleden: Nuri Refik Nuri EFE (*) Les emprunts in*ernstionaux et les soluttons pratiques du probleme des transferts. (Lozan Konkord Matbaası). Çocuk: Küçülmüş bir insan değildir. Büyüye"ek bir yurddaştır. Çocuk Fsirgeme Kunımu Genel Merkeıi ZİNCİRLEME AŞK Fransızca. aTnel Panley Mirelle Perrey S'noel Suzanne Dehelly. EFHAMRA S İ N E M A S I pıı aksam Sinemasında Kadınliğın bütün cazibe ve şuhluğunu göreceğiniz ı ^KKLER ]\EYİ SEVERLER? Kadmlar Vin yapürin bü\Kik, gü^el ve orijinal filmde bir kadın. zevcini kendisine bağ^mak için n°'?ri bl'meli? Bir kadın zevcinin metresi olab ; ! 'r mi? suallerine LENY MARFNBACH VE JOHANN RIEMANN Cevab vereceklerdir. Bu akşam için yerlerinizi evvelden aldırınız. Tel: 49369 ğüm birine benziyordu. Aşkımız, uzun zaman böyle tam eflâtunî bir sahada kaldıktan sonra nihayet buluşmaya karar verdik. Doğrusunu söylemek lâzım gelirse bu kararı önce ben verdim, sonra onu güç halle ikna ettim. İşte bunun için demindenberi sonsj»z halecan buhranları geçiriyorum. Bakahm, ş?hsı resminin ayni mi? Hakikı mevcudiyeti, üzerimde hayalinin uyancırdığı hoş tesiri vücude getirebilecek mi? Oh.. çok şükür, geldi galiba. Gazinonun kapısı önünde duran taksiden çıkan o olacak. Lutr bir manto içinde mütenasib vücudlü bir kızcağız. Hay Allah müstahkını versin. Yüzünü bu tarafa çevirmiyor ki. Bozuk parası mı yok, nedir, şoförle lâkırdıyı uzatıyor. Döndü, Evet, o.. Hiç şüphe yok o.. Ayni armudî çehre, ayni zeki bakışlı gözler, dudaklarının üstünde ayni çapkm tebessüm. Kaoıya kadar gidip karşılarrak lâzım. Yoksa bu kalabalığın içinde beni çok güç bulur. Tanıdı. tanıdı.. O da beni tanıdı. Karşı karşıya koltuklara kurulduk. C rsona bir kahve ısmarlıyarak başımızdan savdım Birbirimize soyleyecek o kadar çok şeylerimiz var ki.. Tabiî ilkönce söze benim başlamakIığım ve derin aşkımdan bah'jçtmekliğim icab ediyor. Aman Yarabbi, ne ka Hattâ İçlerinden biri: Ulan, ne nezaketsiz herif bu!. Diye mırüdandı. Gerda İltifatımdan çok memnundu: Biraz geç kaldım, sizi beklettim ama, dedi, çok mühim bir işim vardı. Zarar yok, en nihayet geldin ya! Diye bağırdım. Bu haykırış gazinonun içinde bir fırtına tesiri yaptı. Fakat biz, müşterilerin sinirlertmelerine hiç ehemmiyet veımeden üst perdeden konuşmamıza devam ediyorduk: Mektublannda gözlerimin zekl, fakat ayni zamanda hüzünlü bakışları olduğunu yazıyordun. Şimdi de bu fikirde misin? Hayır. O hüzün içerisinde gizli bir neş'e de var.. Bebekleri çok canh... Dudaklarımı pek İnce buluyordun.. Çok zarif şeyler. Hemen öpülmeğe lâyık. Bir saniye mükâlemeden baş alıp da etrafa göz gezdirdiğim zaman masalarda hemen hic bir müşteri kalmadığını farkettim. Bütün kalabalık gazino sabibinin çekmecesi başmda toplanmıştı. Kadın. erkek bir takım sesler: Ya bu çift arabayı çekerler. yahud biz bir daha geimemek üzere gideriz! Diye haykırıyordu. Gerda. tabiatile işin farkmda değlldi: Nasıl. diyordu. mes'ud musun? Çok mes'udum J

Bu sayıdan diğer sayfalar: