3 Ekim 1941 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

3 Ekim 1941 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Z CUMHURÎYET 3 Birinciteşrin 194Î | Düııyadaıı akisler I Muhacir geyikler Eskimoların bir sene müddetle refah içinde yaşamaları veyahud açlıktan ölmeleri bu geyiklerin hicretlerine bağlıdır Goçebe insanlar gibi, muhacir kuşların da mevsime göre yer değiştirdiklerirıi hepimiz biliyoruz. Dört ayaklı hayvanlar arasında göçebe olanların başında ise Amerikanın kutub bölgesine yakın şimal havalisinde yaşayan Ren geyikleri gelir. Bunların mevsimlere göre kalkıp gittikleri ve tekrar dönüp geldikleri arazi bilhassa Hudson körfezi civarmda Kingariyuellik ve Handigayuk gölleri kenarlarıdır. Bu goller, adeta muhacir geyiklere tabiat tarafından kurulmuş birer tuzak gibidir. Çünkü bütün sürüler onların ikisinin arasındaki Arkakorkçevik ısmindeki dar bir geçid yerinden geçmek mecburiyetindedirler. Eskimolar muhaceret zamanında bu geçidi tuttular mı, birkaç aylık gıdalarına kâfi gelecek eti temin edecek miktarda geyik avlarlar. Yerliler gey.k etlerini kurutup sakladıklan gibi, onların derilerinden elbise, ev döşemesi, kemiklerinden akla gelmedık aletler vücude getirirler. Muhaceret zamanı yaklaştı mı, kabileler halkından, avcılıkta maharetlerile tanınmış erkekler sıra ile her sabah bu geçid yerine nszıı sırtm kenarına gidip dürbünlerle geyiklerin gehp gelmediklerini gözetlerler. Hayvanlar kurşun yeüşecek saha içerisine girdiler mi, bütün nişancılar toplanıp bir anda sürünün üzerine ateş ederler. Kendilerine isabet vâki olan geyikler yaralaııarak veya ölerek geçidde düşüp kalırlar. Sürü^rın diğer kısmı devam eden sılâh seslerinden ürkmüş, verilen kurbanların vaziyetinden ümidsizliğe düşmüş bir halde kaçar, kurtulurlar. O havalide etnografya ilmine aid tetkiklerde bulunmak üzere dolaçmakta olan İsviçreli bir âlim gördüklerini şöyle anlatıyor: <Ayutnar isminde genc bir Eskimo ile birlikte muhacir geyiklerin geçtikleri yollara doğru yürümeğe başladık. Bir günde sıkı gidişle 40 kilometre kadar mesafe katetmişiz. Geceyi kurduğumuz küçük bir kampta geçirdik. Ertesi sabah gözlerimizi açtığımız zaman kalabalık bir sürünün dar boğaza tıkılmış old"ğunu gördük. Fakat hayvancıklar intihab edecekleri yol hususunda mütereddid göriinüyorlardı. Çünkü göllerin arasında akan dereyi takib edecek olurlarsa bir kısmının boğulmak ihtımalleri vardı. Yan taraftaki bataklıklara doğru yürüseler saplanıp kalacaklarını pek iyi biliyorlardı. Bunun için mecburen bunlarm ortasmdaki kayahk sahaya saptılar. O vakit geçtikleri saha büsbütün daralmış bir vaziyete girdi. Ancak iki üç geyik yanyana gidebiliyorlar ve mütcn:adiyen ürkek gözlerle etraflarına bakıyorlardı. Herhalde bunlar evvelc? arkadaşlarmm felâketlerine şahid olmuş tecrübelilerdi. Fakat hicret etmek sevki tabiisi onlarda korkuya galib bir h;sti. Yerlilerden öğrendiğime göre bunların muhtelif mevsimlerde muhacir olmak suretile katettikleri mesafenin yekunu aşağı yukarı 2000 kilometreyi tecavüz ediyordu. Ayutnar çekik gözlerini kırpıştırarak Eğer, dedi, tabiat bu geyiklen gbçebe olarak yaratmamış bulunsaydı, çoluğumuz, çocuğumuz, köpeklerimiz açlıktan ölürlerdi. Kıştanberi şu baharı bekliyoruz. Yüzlerimiz ancak şimdi gülecek, karmlarımız ancak şimdi doyacak, sırtlanmız ancak şimdi ısmacak!.. Yunanistana gönderilecek gıda Sehir haberleri ÜNÜN MEVZUU MIHINA J NALINA I Kurtuluş vapurunun hareket tarihi henüz tesbit edilemedi Yunanlstarun fakir halkma bir yardım olmak Uzere Kızılay tarafından temin edilen yiyecek maddelerinl Pireye götürecek Kurtuluş vapurunun limanımızdan hareket tarihi henüz tespit edilememistir. Vapurun mensub oldu&u kumpanya, bir aylık sefer İçin 50 bin lira istemektedlr. Müzakereler bugünlerde sona erdiği takdirde hazıriıklannı tamamlamış olan vapurun hareketi geclkmlyecektir. Berlin elçimiz fstanbula müteveccihen hareket ettlginl yazdıjımız Berlin büyük elçimi* Husrev Gerede dün akçam Sofyaya gelmiş ve geceyi Bulgar payitahtında geçirmiştir. Husrev Gerede yann akşam şehrimizde beklenmektedir. Buradan doğruca Ankaraya gidecektir. Bir Eskimo geyik kemiJrinden yapılmış bir matkabla, başka bir alet vücude getirmek için bir feyik kemiğini deliyor Acaba geyiklerde bu muhaceret sevki tabıisini doğuran nedir? Daha otu, nebatı bol bir bölgeye gitmek ihtiyacı mı? Hayır... Çünkü 58 derece şimal arzındaki bu havalinin hemen her tarafmda bazı cüce nebatlardan başka ot yetişmez ki... O halde... Sivrısinekler!.. Bahar gelip de sivrısinekler meydana çıktılar mı, geyiklerin kışı gecirmiş olduklan kuytu arazide kalmaları imkânı ortadan kalkıyor. Zira, sivrisinekler onları son derece rahatsız ediyorlar. O vakit, rüzgârlara maruz daha şimaldeki sırtlara göç ediyorlar ki o bölgede sivrisinekler bataklık ve kuytu yerlerdeki kadar fazla olrnuyorlar. İlk yola çıkan kafileler ekseriya otuz kırk dişi ile o seneki yavrulardan mürekkeb oluyjr. Bunların hareket edişi bahann ilk günlerine tesadüf ediyor. İkinci kafileler iki yüz, iki yüz ellişer dişi ile bir sene ewe!ki yavrulardan teşekkül ediyor. Bunların hareket edişi de nisan başlangıcına rastgeliyor. 10 mayısta erkeklerle diğer geri kalanlar yola çıkıyorlar. Bunların vücude getirdikleri kafüelerin sayısı iki üç bini buluyor. Vurulmadan, öldürülmeden birinci merhaleyi bitirmiş olanlar, yerlilerin «daima buzlu» manasına gelen «Hikoligavur> ismini verdikleri gölün civarmda toplanıyorlar. Zira, buranın iklimi sivrisineklerin yaşamalarına ve üremelerine hiç de müsaid değildir. Küçükler biraz gelişip yürümek, yol zshmetine katlanmak kudretini iktisab ettiler mi, hayvanlar toptan hareket ediyorlar. Bu sefer arhk muayyen ve muhtelif kafT.elere ayrılmış değildirler. Erkek, dişi, yavru, birbirine karışmıştir. Hepsi muazzam bir sürü halindedirler. Hikoligavur gölünün kenarını dolaşıyor, Kazan nehrini geçmeğe teşebbüs ediyorlar. Burada da Eskimolar zavalb hayvanlan adamakıllı sıkıştırıyor ve içlerinden yüzlercesini yaralayıp, öldürüyorlar. Nihayet tnuhacirler tamamüe şar ka doğru yürüyorlar. Yan orada geçiriyorlar. Kış yaklaştığı zaman bulundukları bölgede karın doyurmak güçleşiyor. Bu ihtiyac onları sonbaha^da tekrar eski yerlerine dönmeğe mecbur ed;yor ve sonbaharda da cenuba doğru muhaceret başhyor. Biçareler, birkaç yüz •telefat da o zamsn veriyorlar.» Amerikamn Ingiltereye yardım hususunda, son günlerde aldığı kararla rın ehemmiyeti, gün geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır. M. Ruzveltin, icar ve iare kanunu hakkında Kongreye verdiği izahatla Amerika Bahriye Nazırı Knoksun beyanatı, vaziyeti bir hayli aydmlatmıştır. Amerika harb sanayiinin istihsalâtı, Ruzveltin söylediği gıb;, önce bir dere iken, bir nehir olmuş ve bu nehir de bir sel hal.ni almıştır. Şıradi, seli Amerikadan Ingiltereye kadar akıtmak için, tedbirler alınmağa başlanmıştır. Bu tedbirleri soyle hulâsa edebiliriz: 1 Ingiltereye malzeme taşıyan muharib ve bitaraf ticaret gemilerini Amerika kıyılarından İzlanda sularma kadar, Amerikan harb gemilerile hımaye etmek, 2 Amerikan ticaret filosile İngilız İmparatorluğunun bir kısım uzak mıntakalarına si'âh ve mühimmat taşımak, Şimdi bu iki mühim tedbirin Atlantik meydan muharebesi üzeruıdeki tesirlerini tetkik edelim: Atlantik harbine B Amerikanın iştiraki Yazan: ***^* Hakikati söyleyen nutuk Abidin Daver hopeaal o^ R.ccet O ngiliz Basvekili M. Çörçilin nutuklarının mümeyyiz vasfı. harb içinde söylenmesi mümkün hakikatleri, aleyhte de olsa soylemekten çekinınemesidir. O, sanki İngiliz milleti ile daima doğruyu söylemek î^in, hir mukavele akdetmiş gibidir. Bilhassa Avam Kamarası önünde konuşurken düşmana faydalı olabilecek şeyler müstesna, hakikati soylemekten çekinmez. Meselâ, Mİ ordusunnn muzaffer Libya seferi, Alman zırhlı tıimenlerinin müdahalesi üzerine bcklenilmiyen bir muvaffakiyetsizlikle neticelendiği zaman, *L Çörçil, İngiliz kumandanlannın Almanlann Libyaya bu kadar bir knvvet gönderebileceklerini tahmin edemediklerini, üstelik İngiliz generallerinin teknik hatalar işleyerek baskına uğradıklarını ve İngiliz zırhlı kuvvetlerini sayıca pek fazla ohnıyan düsmana mağlub ettirdiklerini açıkça soylemekten çekinmemişti. O, son nutkunda da böyle yapmış, her hanei bir propaganda servisinin örtbas edeceği veya tevile çalışacağı bazı hakikatleri söylemiştir. Harb vaziyetinin iyi taraflarmı olduğu gibi fena taraflarını da açıkça anlatmıstır; ahvali gül pembesi göstermemiştir. M. Çörçilin nutkundan anlıyoruz ki: 1 Hava harbi müstesna olmak üzere teşebbüs, hâlâ. Amanlann elindedir ve İngiltere, teşebbüsü düşmanm elinden alacak kudreti henüz bulamamışür; 2 İngiliz ordusunun kıt'aya bir ihraç hareketi yapmasını beklememek lâzımdır; 3 İngilterenin kara ordusu. Alman ve Rus ordulanna göre orta ölçüde bir ordudur ve daha ziyade biiyümesi memul değildir, bu ordu mükemmelen teçhiz edilmişse dc harb tecrübesi yoktur; 4 Şarkta harb. kısın da bütün şiddetile devam edecektir; 5 Sovyetler Birliğine yardım etmek için, İngiliz milletinin son derece ciddi fedakârhklar yapması ve muazzam bir gayret sarfetmesi icab etmekte oldnğu gibi, Amerikada da çok büyük tesisat yapılması gerektir, yani Kızılordunun silâh ve malzeme kaybı büyüktür; 6 İlkbaharda, Almanlann şarkte, Ortaşarkta, yahud garbda taarruz etmelerini ve görülmemiş muharebeler olmasını beklemek lâzımdır; hattâ Al manya. bu üç hedefe ayni zamanda taarruz edebilir. Fakat vaziyetin bu bedhin faraflannı hiç gizlemeye lüzum görmeyen Çörçil. o meshur İngiliz sebat ve inadının canlı hir timsali halindedir; nutkunu bitirirken İngiliz milletine tam bir emniyet ve itimad telkin ediyor: «Ananevî ve değişmez İngiliz inad ve ısrar kabiliyetine inzımam eden millî hirlik kudreti sayasinde İngiltere. uhdesine mevdu büyük rolü liyakatle ifa edebilecektir. diyor. O. bu nutkunda yük'sek konuşmuyor; doğruyu söylüyor; fakat azimkâr ve metindir. 1 Amerika ve İngilterenin lakip edecekleri yol.Amerikadan İngiltere.ve eidecek eemi kafilelerini Amerikan ve İngiliz donanmalarının himaye edecekleri sahaları gösterir harita Böylece Amerikanın yardımı, uzun bir yolun dörtte üçünü Amerikan donanmasına, dörtte birini ingiliz donanmasma buaktığı için, İngibz hava ve deniz kuvvetleri, bütün gayretlerini İdlanda, İskoçya arasmdaki sahaya teksif edebilecekleıdir. Müdafaa kuvetlerının bu kesafeti, elbette İngilizlerin lehine ve Almanların aleyhine olacaktır. İs^e Amerika donanmasının İzlandaya kadar ticaret vapurlarmı himaye ve müdafaa etmesi, İngilizler için, bu mühim sevkulceyşî faydayı temin etmiştir. dır), Fiji ve Pasifik adalan, Bermüd ve Falkland adalan, ingiliz Güyanı, ingiliz Hondurası, İngiliz Antilller\ Ternöv ve Labrador gibi mıntakalar ve buralardaki limanlar. Artık manası kalmamış olan «bitaraf? lık kanunu», yann öbürgün, ilga edlldikten sonra, Amerikan vapurlarının belki nefsi İngiltere de dahil olmak üzere, bütün ingiliz İmparato'luğu limanlarına gidebileceklerine şüpbe etmemek lâzım gelmekle beraber, yukarıda isimleri geçen İngiliz idaresindeki memleketlere silâh, mühimmat ve yolcu naklinin şimdiden Amerika gsmıleri tarafından yapılması, İngiltere hesabına hayli mühim bir kazancdır. Çünkü, dünyanın bu uzak Okyanuslarmda çok uzun seferler yapmak mecburiyetinde bulunan İngiliz ve müttefik ticaret gemileri oralardan alınarak şimalt Atlas Okyanusunda harb malzemesi nakline tahsis edi'.ebileceklerdir. Böylece, bir milyon tonluk ^ m i tasarruf edildiğini kabul edersek bu Amerikan yardımımn ehemmiyeti anlaşılır. Amerikan ticaret vapurları, bilhassa Malezya, ingiliz Borneosu, Birmanya gibi Japon tehdidi altında bulunan İngiliz İmparatorluğu kısımlarıle Ortaşarkta Sudan gibi yerlere silâh ve mühimmat taşımayı üzerlerine almış, böylece İngiltereye Uzakşark ve Ortaşarktaki ordularmın muvasalasını temin hususunda büyük yardımda bulunmuş oluyorlar. Belediye Daiml Encümeni, evvelce taksilere yapılmış olan yüzde otuz üç zammı yüzde elliye çıkarmıştır. Buna sebeb, benzin fiatlarile yedek aksamm pahalılaşmış olması ve lâstik tedariki mkânlarmın da güçleşmiş bulunmasıdır. Yanndan itibaren taksiler yeni tarife üzerinden yolcu taşımağa başlıyacaklardır. Amerika donanmasının Taksilere zam yüzde elliye himayesi: Amerikan donanmasının kendi «müçıkarıldı dafaa suları» addettiği mıntakanın, şimdilik, Amerika Kanada Groenland İzlanda arasındaki deniz yolu, yani Atlas Okyanusunun şimal kısmı olduğu artık kat'iyetle anlaşılmıştır. Amerka harb gemileri, bu şimal yohınu takiben Amerikadan İzlandaya giden muharib ve bitaraf bütün ticaret gemilerini himaye edecektir; buralarda tesadüf edecekleri Alman ve İtalyan denizaltı ve deniz üstü gemilerine ateş açacaklardır. Amerika donanmasuıın Ingiltereye silâh ve malzeme taşıyan vapurları himaye edeceği yol, Amerika İngiltere yolunun heıren hemen dörtte üçü kadardır. İzlandadan şimalî İngiltere limanlarına kadar olan mesafe ise bu yolun dortte biri kadar bir şeydir. Amerlka donanmasının, şimdiye kadar bu sahayı karakol eden gemilerinin 340 tane olduğu, geçenlerde bildirilmişti; şimdi, bu miktarm daha artırılacağı ve bu işte kullanılan tayyare filolarının da takviye edileceği şüphesizdir. Eöjkce Amerikan deniz ve hava kuvvatlerinin, İzlanda cenub sularına kadar himaye edeceği kafileler ve gemiler İzlandadan itibaren İskoçya garbındaki limanlara kadar, İngiliz donanmasının ve hava kuvvetlerinin himayesinde gelecektir. İzlandada İngiliz hava ve deniz üsleri vardır. İzlanda ile İngilterenin batı şımalindeki limanîara kadar, Danimarkaya aidken İngilizler tarafuıdan işgal edilmiş olan Far Öer adalan, bunların biraz cenubda Ingilizlerin Şetland adalan, gene bunların cenubunda İngiltereye aid Orkad yahud Orkney adalan bulunmaktadır, ondan sonra da İskoçyanuı Fİmal kıyıları başlamaktadır. Böylece Amerikan harb gemilerinin himayesinde İzlandaya gelen ticaret gemileri buradan itibaren İzlanda Far Öer Şetland Orkad adalan İskoçya hattını takib edeceklerdir. Bu hat, Şimal denizi yolile Almanyadan, Danimarkadan ve Norveç sahillerinden gelecek olan Alman hava akınlarma. Alman denizaltı gemilerile deniz üstü kor=an kruvazörlerine karşı nakliye kafilelerini müdafaa için, iyi bir müdafaa perdesi teşkil etmektedir. Buralardaki hava ve deniz üslerinde bulunan İngiJiz hava ve deniz kuvetleri, kafilelerı daha iyi himaye edebilirler. Adliyede terfiler Adliye Vekâleti îstanbul Adliyesl İçin bir terfi listesi hazırlamıştır. Bu listede isimlerl bulunanlar şunlardır. Ağırceza reisi Hasib Gürpınar, aslire ceza hSkimi Celâleddin Toksoy. aslive hukuk hâkimi Osman Yeten, sulh hâkimlerinden Münib Bakraktar. Nureddin Sırer. Ferhad Refık Döneke, Zeki Barlas, Cevad Özkan, Ratib Selicl, hâkim muavinlerinden Meliha Barlas. Muazzez Savaşkan. Saadet Uiusoy. Sehabeddin Anç, Sadeddin Gökav. Müddeiumum! muavinlerinden Atillâ Yurdakul. Refik Bülbül Hikmet Gündüz Bedia Sovlemez. Sina^i Berken Hılmi Davazlıgil, Şekib Muslu, Suad Özdoğru ı Amerika ticaret yardımı: filosunun Mısırçarşısının tamiri Atatürk bulvarınm İkinci kısmının toprak tervayesi 67 bin lirava. Mısırçarsısmm tamiratı da 206 bin lirava dün ihale olunmustur. Çarçının tamiri hazirana kadar bitmis olacaktır. Bir Amerikan firma da Carsıda frişorifik esisat yapmaJc istemektedir. Bu hususa temas yapılmaktadır. Amerikan harb donanması Anerika İzlanda yolunda ticaret ve nakliye gemilerini doğrudan doğruya himaye ve böylece İngiliz donanmasma yardım ederken Amerikan tıcaret filosu da İngiliz ticaret filosuna mühim bir yardımda bulunacaktır. Vaşiııgtondan gelen 16 eylul tarihii bir haber, Amerika Birleşik Devietleri Başmüddeiumumisinin bir emırname ile Amerikan gemilerinin Britanya İmparatorlufunun bazı mıntakalarına sılâh, mühimmat ve yolcu taşımalarına müsaade ettiğini bildiriyordu. Bu emirname mucibince, Amerika gemileri Ilindistan, Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda ve cenubî Afrika ile Birleşik Amerika Devletleri reısinin tayin ett.ği harb rr.ıntakaları haric olmak üzere, Britanya İmparatorluğunun diğer kısımJarma gidebıleceklerdir. Amerika Hariciyesi yüksek memurlarının tasrih ettiklerine gdre, Amerlkan vapurlarının gidebilecek'erı yorler şunlardır: Şarkî İngiliz Airikası, İngiliz Mısır Sudanı yani Kızıldeaız kıyı'arı, Aden, Perim, Birmanya, Malezya, İngiliz Borneosu, Brunei, Sarawak (bunların her ikisi de İngiliz Borneosunda Yangm felâketzedelerine yardım Kızılay tarafından Fener yangını feâketzedelerme tahsis edilen gıyecek îşyasının tevziine, pazartesi günü de•am edi'ec^ktır. Gecen defaki tevzia^ta ancak 80 kişiye ihtiyaclan olan mik tarda eşya dağıtılabilmiştir. Yangmdarı zarara u&nyanların miktan ilk t i h minden daha fazla olduğu aıılasılmıştır. Kızılay mümessilliji, idari makamlar tarafından yapılan incelemeler sona erince bunalra da ihtivaclan nis petinde giyecek eşyası dağıtacaktır. Bu pazartesi akşamı pİHalkın dileklerifAğızları açık kuyular! Büyükdere ile Kireçburnu arasındaki boş araaide ağzı açık ve yirmi beş, otuz metre derinliğinde bir çok kuyular var. Bunlar o civar halkı ve bilhassa çocuklar İçin büyük bir tehlike teşkil etmektedirler. Nitekim geçenlerde bir çocuk kuyulardan birine düşmüş ve ölmeden kurtanlmışsa da yaralannm tedavlsi için uzun müddet hastanede yatmak mecburiyetinde kalmıştır. Alâkadarlann bu kuyulann agızlanmn ya örülmesini. yahud da sıkıca kapatılmasını temin etmeleri lâzımdır. ŞARK SİNEMASI Görülüyor ki Amerika. son günlerde Asker ailelerine ağusots ayı İçinde aldığı mühim kararlarla İngiliz İmpa227,622 lira tevziat yapümıştır. Tevziata ratorluğuna harb malzemesı taşımak bakımından ehemmiyetli yardımlaıda bu devam olunmaktadır. lunmaktadır. O kadar ki bu yardımı, Morga kaldırılan cesed Amerikanın, Atlantik meydan muhareDün. Galata köprüsü altmdan geç besme iştiraki addedebiliriz. mekte olan hüviyeti meçhul orta halli ABİDİN DAVER bir adama ani fenalık gelmiş ve kaldmldığı Gureba hastanesinde biraz sonra ölmüştür. Cesedi muayene eden Adliye tabibl Enver Karan, hem ölüm sebebinin ve hem de hüviyetinin tesmti için Morga kaldınlmasma lüzum gös termistir. Asker ailelerine yapılan yardım Kasabların şikâyeti Açık teşekkür Sevgili babamız Ferid Bayburdun anl bir ölümile aüe yuvamızdan ayrılması münasebetile ebedi istirahatgâhına götürülmesinde bizlere refakat eden bütün akrabalanmıza, dostlarcmıza ve yazı ile bu elim ıztırabımızı paylaşmak lutfunda bulunan bütün arkadaşlan ^7ak'anın kahramanını Nazime vasımıza gazeteniz vasıtasile candan tetasile tamdım. Nazimenin toplanşekkürlerimizi arzederiz. tılarına sık sık gelirdi. Bununla beraber Oglu: Bursa Askerî hastanesi dahlbirimiz onun farkında değildık. liye mütehassısı binbaşı Dr. Ferid hiç Bir, Damadı: Erzurum Askerl hasta Oyle silik bir tipti ki, aramızda buPetrol muntazaman nesi nisaiye mütehassısı binbaşı Dr. lunup bulunmamasmda hiç bir fark yoktu. Onun, ilk gördüğüm günlerdeki dağıtılmıyor! Ziya Üstün halini şöyle hatırlıyorum: Ekseri demoEvlerinl aydınlatma vasıtası olade siyah elbiseler giyiyordu. Bu elbirak petrol kullanmakta bulunan faMevlid selerin senelerce kalmış olduklan nafkir halkın oturduğu semtlerdeki kaKayseri tüccaranından Nalbandzade talinli bir sandıktan çıktıkları 'İY barilerimizden aldığımız mektublarda Süleyman Tüter ruhuna ithaf edilmek bşta anlaşılırdı. Sonra ondan aklımda petrolün muntszam dağıtılmadığı üzere 5 birinciteşrin pazar günü öğle kalan fikirlerinin ucları daima dıs^nda ve 250 gram petrol bulmak için banamazım müteakıb Bostancı camiinde îalan kocaman siyah bir topuz, elmaszan bütün gün sabahtan akşama kaMevlidi Nebevî kıraat ettirilecektir. Ardar bakkal bakkal gezmek mecburian salkım küpeîerdir. zu edenlerin teşriflerini merhumun aileyetinde kalmâığı bıMirilmektedir. Küçük bir seyahatten avdette Nasi rica etmektedir. O civar halkı için başlıca tenvir vazimeye uğradığım zaman bu kadır.a aid sıtası olan petrolün dağıtılmasının şayanı hayret havadisi öğrendim. DosFi:re. bizi yılda bir defa, şahsıbakkallann keyfine bırakılmıyarak tum beni hevecan içinde kabul etti. mızdan başkalarını duşünmeğe çaherkesin istifade edebılmesini mucib Karşılıkîı oturur oturmaz ilk sözü ?u ğıran fırsattır. Bu davete samimî olacak bir esasa bağlanması icab oldu: bir alâka göstermeliyiz. eder. Şefikanın evlend'ğini duydun mu? Şa=;ılacak is değil mi? Şefika . Bu isim bana hiç kimseyi ha1 tırlatmıyordu. Şaşkınlığımı gören Na zime: Canım, nasıl tanımazsm? diye bağırdı. Şefika, büyük amcamın k;zı... Ve uzun uzun tarife başladı. O za man birdcnbire yukarıda bahaettiftim Yıldızlann en parlağı ve en dehâkân ksdını, ğülünc siyah elbiseleri, salkım küpeleri ile hahrlaysbildim. Bununla beraber onun yüzünü gene de vuzuhla GUSTAV DIESL ile beraber yarattığı havalimde canlandıramıyordum. Nazime memnun: İşte hatırlayabildin, diye baŞırdı. Evet. evet o utanga<\ mahcup kadmcağız. bİ7İm Şefika, büvük amcamın kızı . Ee, ne olmuş! diye merakla sordum.. Büyük macera ve ask ve ihtiras fi'mini takdim edivor. İnsanlar ve vahsi Evlendi, dedi. havvanlar arasında bir kadm... Çılgınları kendine râmeden sehhar bir kadın. Bunu söylerken oturdueu yerde vüLüks ve ihtişam Zenginlik Teessür ve heyecan. cudü heyecandan yusyuvarlak olmuştu. Fakat niçin bu kadar heyecanh ' Önümüz kıştır; bu şimal mıntakasınDün şehrimizdeki bazı kasablara Mezbahadan et gelmemiş, bazısı da an da yazın geceler kısa, gündüzler uzun cak bir veya iki koyun tedarik etmiş olduğu halde, kışın aksine geceler çok tir. Buna sebeb olarak toptsncı kasab uzun, gündüzler kısadır. Kış mevsimınardan bazılarınm kesimi durdurması de hava, ekseriya, bulutlu, sisli, pusgösterilmektedir. Dün perakendeci ka lu. yağmıırlu ve karlıdır. Bu uzun gesablar Mmtaka Ticaret müdürlüğüne celer ve rüyet sahası pek mahdud olan ;elerek şikâyette bulunmuştur. Hâdise kapanık gündüzler, vapur katlelerine • Mıntaka Ticaret müdürlüğü el koy tayyare ve denizaltı hücumlarını gü$e lestirecektir. \ mııstur. OPERET Emsalsiz musiki şaheserini takdim edecektir. Büyük rejisör W I L L Y F O R S T ' u n vücude getiıdiği CUNHURİYET Nüshası 5 kurusfur. Aboneşeraili fçSve î * c Senelik Alü avlık Üc avhk Bir aylık 1400 750 400 150 Ti Herkesi memnun ve gaşyedecek film... Bütün Viyana Operetlerinin filmi... Milyonlara mal olmuş fevkalâde Pazartesi ealası için verler evvelden aldırılabilir. Kr. 2700 Kr. » 1450 » , 800 » » Yoktur. film... Dikkat Gazetemize eönderilen evrak ve vazılar ncsredilsin edilmesin iade edilmez ve 7İvamdan mes'ulivet kahnl nlnnma7 Ç= Küçük hikâye Nefse itimad Bu gün matinelerden itibaren TAKSİN Sineması I S A M I R A N D A ' y ı BEYAZ İLÂHE sm? diye, mırıldandım. Evlendise ne çıkar? Zavallı kadıncağız, demek birini bulmuş. Ne diyorsun sen! diye haykırdı. Şasılmıyacak şey mi bu? Sonra sakinleştı ve bana hak verir gibi bakarak: Dinle. diye başladı. Sana baştan anlatmak lâzım. Bu bizim Şefika benden bes yaş büyüktür. Demek kırkını geçmis. Bu yaşa geldi evlenemedi. Şimdiye kadar hiç bir erkeğin dönüp ona ba^nadığına eminim. Zaten öyle uyuşuk, pısırık bir kadındır ki zavallı.. yüzüne baksan kızarır, bir kelime sövlesen cevab vermek için kekeler.. Kocası olacak adamı, şoyle ellisini geçkin, mahalle efendisi kılıklı. köşesinde, «Hanım. hanım» diye öksüren parasız. puısuz bir ihtiyar tasav\rur ediyorsun belki. Fakat aldanıyorsun dostum. Sana evlendiği adamm ismini söylersem hayretler içinde kalırsm.. Ve ismi söyledi. Hakikaten birdenbire olduğum yerde hayretle ırküdim. Meşhur bir muharririn ismini söylemişti. Adamı uzaktan tanıyordum. Kırkını geckin, ir.ee uzun. çirkince, fakat sempatik. Şöhretine gelince, edebiyat âleminde mühim bir mevki tutuyordu. Gençlieinde oldukça güzel roman'.ar yazmıştı.^ Şimdi ise anlasılmaz acaib makaleler yazrr.akla meşguldü. Bununla beraber çok sevilıyor ve bü\"ük bir kari kütlesi tarafından tutuluyordu. Nazime: Burada tanıştılar, diye tekrar baş , olmamıştı Onun geniş omuzlarma kalçalarınm iri, fakat ahenkli dökü'üsüne, yüzünün munis, açık ifadesine bakarken erkeklerin gözlerinde arzu kıvılcımlan uçuşuyordu. Bulunduğu köşenin gittikçe kalabalıklaştığını görüyordum. = Alçak ahenkli bir sesle, günahtan, arladı. Fakat hiç konuşmadılar gibi bir şey. ğişti ki!.. zudan ve aşktan bahsedenlerin eğilişi, Sonradan haber aldım, benim evime bin Peki nasıl oldu, dedim. İyi mi. fesokuluşu ile konuşuyordu. Kocasına gebir rica ile gelmiş olan bu kendini be na mı? lince, bu meşhur muharririn ona deli ğenmiş adam bir kaç gün sonra Şefikaya Dudağıru istihfafla bükerek: gibi âşık olduğu belli idi. Gözlerini katelefon etmiş ve ziyaretine gitmiş. On Gülünç! dedi. rısından ayırmıyor ve başkalarımn ona bes gün sonra da evlendiler. Şerıka içm Fakat buna emin olmam için onu bir alâkasından sinirli, rahatsız görünmekle ne diyormuş biliyor musun? Onda şimkere de benim görmem lâzımdı. Mera beraber sükunetini muhafazaya çalışıdiye kadar hiç bir erkeğin keşfedeme kımı ancak bir iki gün sonra tatmin yordu. diğı hususıyetler varmış. Tam aradığı edebildim. »** kadmmış, yapmacıkla'dan kacmmasını Ona bir ahpabımın çayında tesadüf Bu tesadüften sonra Şefikayı uzun biliyormuş. Korsa giymiyor, kaşları nı yolmuyormuş. Düşün bühün bunlar ettim. Eğer yanında kocası ve Nazime müddet gdrmedim.. Fakat dedikodulan olmasa tanımama imkân yoktu. Alla kulağıma geliyordu. Çünkü artık şehrin Şefika, bizim şu ihtiyar kız için. hım ne değişiklik! O, utancından iki meşhur simalarmdan biri olmuştu. HaNazime güzefliğine güvenen ve ken büklüm oturan gülünç kıyafetli, za reketli bir hayat yaşıyordu. Küçük sedisinden başkalanna alâka gösterilme vallı ihtiyar kızuı meğerse ne kadar u yahatlere çıkıyor, evinde sık sık davetsine sinirlenen bir kadındı. Amcasınm zun bir boyu varmış! Vücudü biraz iri, ler yapıyor, bütün eğlence yerlerinde, kızını kıskandığını hissettim. Fakat ih fakat dolgun. Evvelce kısılmış duran balolarda, çaylarda görünüyordu. Haktiyar kızın salonun bir köşesine büzülmüş renksiz dudakları kıpkırmızı boyalı ve kında umulmadık rivayetler de dolaş haU, o demode elbiseleri, kocaman to şimdi insana doğrudan doğruya çekin mağa başlamıştı. Kocasmı aldattığım puzu ve gülünç yüzükleri, küpeleri ile meden bakabildiği için gözlerinin olduk Eöylüyorlardı. gözümün önüne gelince dostumun heye ça güzel olduğunu farketmek mümkün. (Sonu yann) canına, hiddetine hak verir gibi oldum. Yorgun, fakat munis bir bakışı var. ÜEvet, böyle bir kadına, hem de meşhur, zerindeki elbisenin büyük bir terzinin üstelik kendini beğenmiş bir adamm elinden çıktığı belli. Saçlarmı dümdüz taramış. Arkasına iri büklümlerle top1 âşık olması!. IVasatî saat Ezanî saal lanmış, bu saçlann arasmda bir tek beNazime devam ederek: yaz tel yok. Güneş 5.59 1 12.09 Şimdi Şefikayı görme, diyordu. KoBen salona girdiğim zaman kocasmm cası büjnjkannesinden kalmış olan bütün 12.03 Ogle 6.12 yanında ayakta duruyor ve yan'ndaki o eski, gülünç elbiseleri ona attırmış erkeklerle güıümseyerek konuşuyordu. 15.20 9.30 Terzileri beraber dolaşmışlar. Artık her Ikindi Beni görünce tanıdı. Tebessümü genişhafta bir yere gidiyor. Kadının huyu ledi. Selâmlaşarak bir köşeye çekildim. Akşam 17.51 12.00 bile değişti. Hiç o eski utangaç, pısırık Nazıme gizli içaretlerle uzaktan onu gösŞefika değil. Bülbül gibi konuşmağa baş teriyor, sınirli sinirli gülüyordu Ben 19.20 Yatsı 1.30 ladı. Hele kocasma o süzgün bskışla ı dalmış kadını tetkik ediyordum. Hayır, 10.30 Imsak 4.20 rını, nazlanmalannı görsen... Öyle de 1 Nazimenin dediği gibi hıç de güiün; Peride Celâl Cuma i i Ramazan

Bu sayıdan diğer sayfalar: