19 Eylül 1941 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

19 Eylül 1941 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURlYET 19 Eylul 1941 Çinayeti yarım kalan Sehir Meraklı sahifeler haberleri > Garb tarihinden T A H MI N L Yeni alınan bir On beşînci Lui'yi yarahyan Damiens bir binada sınaî kimya deliydi, fakat asrın doktorları onu dörde laboratuarları bölüp işin içinden çıktılar! kurulacak yacaktı» diye, gayet 1757 kânunusanisinin beşinci günü, akşam altı sularında, Versailles şatosundaki dairesinin trerdivenlerinden in mekte olan Fransa Kralı Onbeşinci Louis, bir yabancının, hızlı adımlarla yanına yaklaştığını görmüştü. Kral, kendini toparlamağa vakit bulamadan, yabancı adam, sol elini Kıalm cmzuna koydu, ve sağ elile, kamasmı, onun vücudüne sapladı. Kralın etrafında, o esnada, pek az kimse vardı. Onbeşincı Louis. yanmdakilerin gözüne çarpmıyacak kadar çabuk geçen bu sahner.in akibinde «vuruldum!» diye haykırmış. sonra, cli bıçaklı yabar.cıyı göstererek: «İşte bu vurdu! deroişti. Yakaiaym, ama oidürmeyin!» Saraym içi birbirine girdi; Kralın etrafında buyük bir kalabalık toplandı ve kendisini, tekrar dairesıne götürdüler; yatağına yatırdılar. Yara, bol miktarda kan akmasma rağmen, derin değildi. Hatta, cerrahlardan biri, «şayed yaralı, lâalettayin bir vatandaş olsaydı, bir gün islirai.at edip ertesi gün işi vc gücile mc#gul olmasına müsaade ederdim.> demışti. Binaenaleyh, gerek saray halkı, gerek millet, yaralı Kralın sihhî vaziyetinden ziyade, yakalanır yaka'anmaT, her hali büyük bir garabet arzeden katille meşgul olmağa başlamıştı. Başında siyah bir japka, sırtında kü] rengi bir redingot; cebinde dinî bir kitab ve yirmi beş tane Louis altım bulunan katil, elleri sımsıkı bağlandıktan Eonra sorguya çeküdiği zaraan, birbırini tutmaz cevablar vermcğe başlamış; yavaş yavaş cevablan, deli saçmai: haline gelmişti Heselâ, suç ortakları olup olmadığını sormuşlar; katilden: Evet, cevabıru almışlardı; Veliahda derhal haber veriniz. Meydanda gözükmesin; ayni akıbet onu da beklıyor. Kralı bıçaklamağa neden dolayı leçe';büs ettiği sualine de. şu cevabı vermişti: Eğer Kral, iki üç piskoposun kafasım kestırseydı, bu iş, başına geltnezdi. Sonra, katil, işi büsbütün azıttı: Hazreti İsa gibi, işkenceler içinde ölmek ısterim, diye tutturdu. Onun söylemesine lüzum kalmadan esasen tamamlanmış olan işkence hazırhkları ortasmda istintaka başlandı. Katılin isrni Françoıs Damiens olduğu anlaşıldı. San'atı da uşaklikü. Fakat, bundan başka hiç bir şey öğrenempdiler. Yaptığı suikasdın sebebinı, hep «din meselesb diye, sözde izah edıyor, iazla tek kelime ilâve etmiyordu Halbuki. dinle hiç bir alâkası kalmadığı da, gene kendi ifadesüe sabitti İstintak, perde perde ilerledikçe, Damiens, bu izahatına, bir başkasını daha ilâve etti. Paris halkmı sefaletten kurtarmak Utediğini, bu maksadla, Kralı öldünneğe kalkıştığını anlattı. 1757 senesi adliyecilerinin, karşılaru.a geçen mücrimi, cürmünü kendi dılile itiraf etmedikçe, söyietecek tek vasıtaları işkence idi. Zahiren sebebsız gibi görünen cinayetlerin, irsiyet gibi. şuur ihtilâli gibi. yaradılış galatları gibi fizyolojik âmiller tesirile işlenmesi ihtimali akla gelemezdi. Daraiens'in de, bir hilkat kurbanı olduğunu düşünen kimse çıkmadı Filhakika, namuskâr bir amele çocuğu olan Damiens, on üç yaşına bastığı zaman, haşarı, ele avuca sığmaz, öfkeci bir mahluk oluvermişti. Oturduğu kasabada, ona, «İfrit Robert> derlerdi. Babası, bu muzır oğlanın yaramazlıklarile başa çıkamayıhca, cezaen onu ayaklarından tavana asardı. Seneler geçtikçe Damiens'in, çocuk yararaazlıkları, deliliğe, küstahlığa, halta hırsızlığa inkılâb ediyordu. Doğduğu kasabadan kaçıp Parise geldikten sonra, uşaklıktan başka yapacak iş bulamamıştı. Fakat, hangi Kapıya girse, ya bir tnünasebetsizliği yüzünden kovuluyor, yahud kendisi kaçıyordu. Terbiyesizliği, mütecaviz lisanı yüzünden, gene bir gün, yamnda çalıştıjı bir kadın tarafından kapı dışarı edilince, evin içini ve hanımımn konak arabasını taşlamıs, mütereddi bir mahluk olduğunu bu suretle ispat etmişti. Mağrurdu da; sorulan suallere, kâh nazlanarak, kâh küstahça cevabbr veriyor. verilen işleri yapmağa nadııen tenezzül ediyordu. Kendini beğenmişlikte yekta idi; gözünü aynadan ayırmazdı. Abus yüzü. kendi kendine konustukça mütemadiyen kımıldayan dudakları, herkesi yanından kaçırtan deli tavırlarile, Damiens. kal°balık ıçinde sa!ma gezen neviden bir deli olduğunu acktan açığa gösteriyordu Suikasda takaddüm eden günler zarfında. Versailles'da bir otelde bir kaç gece geçirmişti. Suıkasddan ve tevkifinden sonra, otelin sahıbi, verdiği ifu" dede, Damiens'in ^ayritabiiliğıni bir . kat daha ıspat eden garib bir hikâye npkletti: Cinayetten bir gün evvel, Damiens, durup dunırken hacamat olmak arzusu "izhar etmişti, fakat otelci. cerrah aramak zahmetine katîanmamış, baştan savma bir cevabla işın içinden sıyrılmıştı. Bu hikâyeyi, Damiens'in ifadesindeki bazı sözlerle karşılaştırınca, katilin ne çeşid bir muvazenesiz olduğu kendilişinden maydana cıkıverdi. Kral suikasdcısı, cinayetin sebeblerini izab ederken: «eğer bir gün evvel otelciden istediğim hacamatçı gelip de vüeudümden kan alsaydı, bu iş olmı feir Kral katili! Toplayan: enstitiisü genişletiliyor Hamdi Yaroğln acsyib bir iddia gütmüştü. Gene bu .ıevi iddialarından I biri de şu idi: «Ben, bu cinayet fikri kafamdan çıksın diye Holandaya kadar gittim!» Maamafih, Damiens'i, bu cinayete, bir fikri sabitin, marazî bir sevki tabiinin icbar ettiğini de kabul etrrek lâzımdır. Adam öldürmek hırsına mukaveınet edemiyeceğini artık ; yıden iyiye inİEmış olacak ki, cinayet gününden bir kaç gün evvel, tanıdıklan, onun «karım mahvoldu! Kızım mahvoldu!» diye, kendi kendine haykınp tazallüm ettiğini işitmişlerdi. Fen Fakültesi Kimya Enstitüsü binasırun ihtiyaca kâfi gelmemesi yüzünden son senelerde büyük müşkülâtla karşılaşılmakta, hatta talebenin mühim bir kısmı laboratuar mesaisi yapamamakta idL Yeni ders yılı için Ensütünün Cağaloğlundaki binasonm yanmdaki Hilâl matbaası istimlâk edilerek Enstitüye ilâve edilmiştir. Burada sınaî kimya laboratuarları kurulacaktır. Dığer taraftan Enstitüye alınacak talebenin. tahdidi hakkmdaki teklif Maarif Vekâletince kabul edilmiştir. Bu sene Enstitüye 100 talebe slmacaktır. Müracaat fazla olduğu takdirde namzcdler imtihana tabi rutulacaklardır. temasmda, ayni şekilde feryad edıyor; fakat derhal susuyordu. Gırtlağından, kaynar zeytinyağı, zift, kükürt ve reçıne akıttıkları zaman da, boyie yaptı. En sonunda. kollannı, bacaklarını beygirlere bağlayıp vücudünü dört larafa eererek paralamağa başladıklan vakit, Damiens. büyük bir soğukkanhhk ve büyük bir hayret ve tecessüsle, tedricen konan tızuvlannı seyredivordu. Bugünkü tıb. hiç sebeb yokken. sırf bir sevki tabiî ile ve bir fikri sabitin kurbanı olarak adam öldürmeğs kalkan bu mecnunu, şüphe yok ki müşahede altma ahrdı, Fakat, 1757 senesinın hekimleri, henüz akıllıyı deliden ayıracak fen üsrünlüğüne sahib olmadıklarmdan, Damiens'i dörde bölüp işin içinden çıktılar. Damiens idama mahkum oldu. Tarihçiler, katil olmasma ramak kalan bu divanenin, işkenceye dayanma kabıliyetini, bir insanın ıstuab çekme tahammülüne en büyük misal diye gösterirler. Fakat fen adamları, bu hâdiseyi, analgesie denilen, hassasiyetin tedricî azalması keyfiyetile irah edivorlar. Bakınız, Damiens nasıl idam edildi. Evvelâ, elini ateşe soktular. Atcş, elini kavurmağa başlaymca, çok uzaktaıı duyulabilecek kadar kuvvetli bir çığhk kopardı. Fakat, birdenbire sustu; bir müddet sonra, başını kaldırdı, uzun utun elini seyretti. O kadar sakin. o kadar tabiî idi ki, guya, bir başkasınm yanan eline bakıyordu Bacaklan, kolları, göğsü kerpetenle sıkıştınlırken Damiens, kerpetenin iık I Asheri vaziyet Atlantikte Amerikan kontrolunun tesirleri (Baştarafı 1 inci sahifede) Avrupa ve Doğu Asya pazarlannı k a j bcderse iflâs eder ve hatta mahvolabU lir. Bu sebeble Mihvcrle Japonyanın bu harbde galib gelmemelerine bütün kuvvetile çalışmaktadır. Çünkii Almanja, İtalja ve Japonyanın neücede galib gelneleri İngiliz imparatorluğunun daçılması, bunıın ve Holandanın müstemlekelerinin Mihver devletleri arasında taksim edilmesi ve nihayet Birleşik Amcrikanın bütün Asya ve Avrupa ticaretlerile bcraber Filipin adalannı ve Okyanuslardaki nüfuz ve üslerini kaybetmesi demektir. Bunun için Amerika, bu harbde tarafsız kalamaı ve Atlantik harbinin İnsiltere akyhinde şiddet ve dehşeue devamına seyirci duramaz. 13 eylul tarihli Cumhuriyet'te çıkan ynzımızla anlatmağa çahştığınıjı gibi Atlantik harbi bir deniz malzeme harbidir. Almanlann gayesi İngiliz ve Infiü» hizmetindeki gemileri batırarak İngiltereyi aç, silâhsız ve çaresiz bırakarak teslime mecbnr etmek veya hiç olmazsa kolayhkla Uarruz ve istilâya musaid bir hale koymaktır. Bu plân İngiltere fibi büyük deniz kuvvetlerine malik bir devlete karşı haddizatmda güç tatbik olunabilir bir şeydir. Bununla beraber x\lmanların her ay inşaya ve hizmete sokmağa muvaffak olduklan denizaltı ptınilerinin sayısı ehemmiyetli surette yükselmiş olacak ki yalnız bir Uaftada iki yuz kusur bin ton batırıldığı haber verilmektedir. Her ay yanm ilâ bir milyon veya daha ziyade ton hacim kaybeden bir nakliye filosu nekadar çok olur6a olsun nihayet bir gün bitmeğe mahkum bulunur. Meğer ki düşmanm gemi batıtma imkânları azaltılarak zarar tahdıd olunabilsin. İşte Birleşik Aınerikanın bngiin girişmek istcdiği iş budur. Fakat Birleşik Amerika Almaııyaya harb ilânında ameli bir fayda görtnediği gibi henüz bunun zamanının gcld'ği ue de kani olmadığı için İngilterenin Amerikadan alacağı silâh ve saire muhimmatın nakil mesafesini yanyanya indirmek yolunu tercih etmiştir. Filhakika bundan bir müddet evvel İngiliz don*ıınası, nakliye kafilelerini Birleşik Aınerikadan Ingiltereye kadar himaye ve muhafaza etmek mecburiyetinde idi. Bu yol bilâhare İzlanda üzerinden dolaşmak mechuriyetıle pek uzamışb. Sah gününden itibaren ise. Ingiltereye Amerikadan harb malzemesi taşıyan vapur kafilelerini Groenland üze>inden İzlanday.ı kadar bizzat Amerika donanması muhafaza ve himaye edccek ve Amerikan harb gemileri bu yol üzerinde vazife ifa ederken sayed bir Alman dcnizüstü veya denizaltı harb gemisine raslarlar>a bunu zapt veya tahrib etmeğe çahşacaklardır. Bu tedbirin İngiltere için faydasi aşikârdır. Çünkü bu sayede İngiliz donanmasının muhafaza sahası azalmakta ve dolayısile vapur kafilelerini muhafaza ve himaye imkânlan artmaktariır. İzlanda ile İngiltere arasındaki mesafe İngiltere İzlanda Groenland Amerika yolunun takriben üçlc biri olduğu için Amerika donanmasının bu işte üzerine aldığı yükün büyük olduğu an!aşilır. Bununla beraber Almanlann ilân ettikleri tehlike sahası İngiltere ve İzlanda adaları etrafındaki sulara münhasırdır. Bu sebeble Birleşik Amerika, Atlas donanmasının jimdilik muhafaza bölgesinin İzlandadan Groenlandın centıb doğusıına kadar 1000 kilometreyi aşmamaktadır. Bu hareket tarzile Birleşik Amerika Ingiltereye hcra azami yardım etmekte ve hem de Japonyayı Üçlü Muahede mucibince Amerikaya harb ilanına mecbur edecek bir haıtkct (arzjndan içtinab etmektedir. Bu harekct tarzı Almanyaya karşı resmen harbe girişmektir. Eğer dedikleri gibi Amerika Japonya ile anlaşabilseydi onun Almanysya harb ilân etmesinde hiç bir mahzur kalmazdı. Fakat Birleşik Amerikanm Japonya ile anlaşması ihtimali yok gihidir; çünkü Japonya, Amerika ile anlasmak için, en az Amerikanm Çinden el çekerek bu devlete asla yardım etmemesini ister. Amerikanm da Japonya ile anlaşmak yolunda ilk talebi Japonyanuı hem Mihverden ve hem de Çinden çekilmesi olacağı için bu iki devıeün esa&h surette anlaşmalan ihtinıali yoktur. Bu ilibarla son Tokyo müzakercleri başlıca Amerikadan Busyaya jani Vlâdivostoka yapılacak benzin nakliyatina nıüteallik bazı teferruaU aid olsa gerektir. Amerikanm Atlantik harbine bilvasıta yeni müdahalesinin ue gibi bir netice vereceğini şimdiden kcstirınek kabil değildir. Bunu ancak zaman gösterecektir. Şark cephesinde; Almanlar Uliraynada Dinyeperin doğusunda ilerilemekte olduklannı ve Leningrad civarında taarruz harekâtınm inkişaf etmekte olduğunu bildiriyoriar: Bundan Almanlann Leningrad ve Kiyefle beraber mümkün merlebe fazla Rus kuvvetlerini de ihata etmek istedikleri anlaşüıyorsa da ne olarağını ancak gelecek günler gösterecektir. ir kaç gün evvel, Londra radyosu, Almanlann petHemen hemen on dokuz asırdanberol ihtiyacından bahscttL ri tarihin Epictete diye tanıdığı filoAlman hava kuvvetlerinin, Alman dozofun hakikî adı bilinmiyor. Ebediyete nanmasi ile denizaltılaruun, Alman kadar da bilinmiyecek. Epictete has bir zırhiı vc motorlü birliklerinin, yapüan İsim değildir. Bu kelime satın alınnu? çok ince ve esaslı hesablara göre, yılda adam, esir ve uşak demektir. 3 milyon ton petrola mııhtaç olduklannı, Birinci asrm başlangıcmda Phrygie diselerin dilediğin şekilde gelmesini bek Arrien itina ile sohbetlerini topladı ve Alman işgali altında bulunan memlede Hierapolis (Pamuk Kalesi) te esir leme. Nasol geliyorlarsa öyle gelmele sekiz fasla ayırarak neşretti. Bunların ketlerin de ayrıca bir milyon tona ihtiolarak dünyaya geldi. Neron zamanm rini iste, böylece daima bahtiyar olur dördü zamanla kaybolup gitti. Bu s«h jacları bulunduğunu soyledi. betlerden onun bütün felsefesini huda Romaya götürüldü. İmparatorun sunS Bu yeni rakamlar, bu harbden biraz Kendisi asia bu yoldan şaşmamıştır: lâsa e;!en Düşünceler yahud (Epictete azad ettiği bir esir olan Epaphrodite evvel ve harbin başında yapılan hecBaşıma gelenleri (ısürabları) benimse Risalesi) adile küçük bir kitab meydaadında kaba, ahmak, hain bir adama sablar ve tahminlere hiç uymamaktayorum, seviyorum. Zira Allahların be na getirdi. verildi veya satıldı. dır. O zaman Almanyanın senelik petnim için münasib gördükleri «eyler be• *• *** rol ihtiyacım asgari 10, azami 25 milEpictete tilmizlerinden hürmet göre yon ton arasında hesablıyanlar pek Epictete topaldı. Bir gün Epaphrodite nim istediklerimden daha iyidir.» Yeni bir Eyyub Peygamber gioi Epic rek ve herkes tarafından takdir edilebir işkence aletile filozofun sakat baçoktu ve bu tahminlere göre de. Ahnancağile oymıyordu. Esir sükunetle ona tete dünya mal ve mülküne karşı en rek uzAin bir ömür sürdü. Büyük ru yanm stoklan pek çabuk tükenecek; • Böcağımı kıracaksın!> dedi. Epaphro derin bir lâkaydi tavsiye etmektedir: hunu nerede ve ne zaman Allaha tes kendi mahdud kajnaklanndan elde etdite eğlencesine devam ederek nihayet «Her ne hakkında olursa olsurı: «Onu lim ettiği bilinmiyor. İhtimal ki bu ha tiği az miktarda tabiî benzin ile köbacağını kırdı. Epictete soğukkanlılıkla kaybettim!» deme; fakat «Onu geri ver yat misafirhanesini, ölüm anında söy mürden çıkanlan sun'î benzin, Sovyet«Kıracagını söylemiştim, iste kırdın!» dim!> de. Çocuğun mu öldü? Onu geıi lemesini o kadar arzu ettiği şu cüm ler Birliğinden. Lehistandaki petrol verdin. Karın mı öldü? Onu da geri leleri ilâhlara söyleyerek terketmiştir: dedL kuyularından ve Rumanyadan tedarik verdin. Tarlanı mı elinden aldıtar. İşte «Emirlerinize isyan ettim mi? Bana ver*** ettiği petroUarla da beraber, Almanyagene bir iade. Lâkin onu elimden alan Topal. hasta ve zincire vurulmuv ol kötü bir adamdı! Onu sana verenuı diğiniz mevhibeleri israf ettim mi? Dı nın ihtiyaelanna kifayet etmiyecekti. duğu ha'de Epictete pek gencken dü hangi elierle geri almasmın ne ehem saslarımı, temennilerimi, kanaatlerimi Nihayet, Almanya bir motör ve petrol şüne düşüne insana aid zevk ve ihti miyeti var? Onu sende bıraktığı müd size tâbi kılmadım mı? Sizden hiç şi harbi olan bu harbi petrolsuıhık yüras sefalttinin, nahvet ve gururun üs detçe yolcuların otellerden istifada et kâyet ettim mi? Ilâhi hikmetinizi hiç zünden kaj bedecekti. tüne yukselmiştir. Son Stoicien'lerden tikleri gibi, adeta sana aid bir şey de itham ettim mi? Hastaydım, çünO zamanlar, bütün petrol mütehasbiri olan Musonius Eufus onu irşad ğilmiş gibi ondan isüfade et.» Zira dün kü siz bumı istemiştiniz, ben de öyle sıslannın verdikleri hükum bu idi. istedim. Fakirdim, çünkü siz bunu isetmiş, ona tabiate ve akla uygun bir ya bir misafirhanedir ve hayat bir ziGerçi onlann, Ahnanyanın petrol ihtarzda yaşamayı yani manevî hü'riye yafetten başka bir şey değildir: «Unut temiştiniz, ve ben fakirliğimden mem tiyacı hakkındaki tahmin ve hesabları, nundum. Sefalet içindeydim. Çünkü siz tini koruyup takviye etmeyi, ihtirasla ma ki hayatta bir ziyafette imisjin g!bi pek birbirini tutmuyordu amma, netirının boyunduruğundan kurtulma>n, fa hareket etmen lâzımdır. Bir yemek ta bunu istemiştiniz. Ve ben asla bu se cede hepsi ayni hükümde ittifak edizi'eti sevmeyi, ıstırab ve ölümü küçük bağı sana kadar geldi mi? Elini ki faletten kurtulmak istemedim. Benim yorlardı. Vaktile bizim gazetelerimıze gönnayi ve İlâhî hikmete inanmayı öğ barca uzatarak ölçü İle bir parça al. hiç halimden mahzun olduğumu gördü kadar aksetmiş olan bu hesabları, Alnüz mü? Beni hiç kınlmış ve sızlanır retmlşti. Onünden kaldınyorlar mı? İlle almak gördünüz mü? Hâlâ daha hakkımda ve manyanın kolayca işgal ettiği Danimarka, Holanda, Belçika, Fransa ve Bu irşadla beslenen Frijyalı esir, o isteme. Henüz önüne gelmedi mi? Arreceğiniz hoşunuza gidecek her hükmü Rumanyada bulduğu azim miktarda zamanlarda en vakur \*e en mükem zularm uzaklara gitmesin, tabağuı kendi kabule hazırım. Sizin tarafınızdan vestoklar altüst etti. Bütün bu memleketmel bir tarikat olan Stoicien'Ierin ah tarafına gelmesini bekle! Çocuklarına, rilecek en ufak işaret benim için bir ler yıldırun harbile ele geçtiği için, Allâk telâkki]frini en son haddine götür karına, memuriyetlere, mansıblara, seremri kat'idir. Bu muhteşem temasadan manlar, sarfettikleri mahdud miktarda müş, sabn, itidal ile perhizi hikmeün. vete, ikbale karşı da böyle hareket e t çıkıp gitmemi mi istiyorsunuz? Çıkıyopetrolu, iğtinam ettikleri mayii mahtnarifehn temeli ve esası saymıştır. O, O zaman ilâhların bile sofrasına kabul rum ve bütün eserlerinizi göstermek ve ruk stoklan sayesinde ziyadesile telâfi bütün felsefeyi şu. iki keKmeye irca edilmeğe lâyık olursun. Sana verileni kâinatı idare ettiğiniz harikulâde nizamı, etti ler. etmişti: Katlan. mahrum ol! Yani ıstı almazsan, atar ve onu küçük görürsen, gözlerimin önüne yaymak İçin beni buraba veya İhtirasa meydan varmeden o zaman yalnız ilâhların misafiri değil Üç aydanberi sark cephesinde, büyük raya kabule tenezzülünüzden dolayı size her şeye tahammül et, görünpn şeyleri müsavisi olur ve onlarla beraber hübir Alman ordusu, her gün su gibi bin kere çükrediyorunı.» ve hareketleri hakir say ve bunları küm sürersin!» benzin sarfettiği halde, Almanyanın yapma. Bu yüksek, güzel ahlâkını, teVe ihtimal ki mezarının taşında ken petrolsuz kaldığmı ve kalacağuu gösvazula, susarak, övünmeden tatbik et: disinin yazdıgı rivayet edilen şu kitabe teren bir emare de yoktur. Milâdın 90 senesinde Domitien bütün «f'eîsefe ile uğraşıyorum» deme. «Kenvardı: Londra radyosunun, çok ince ve efilozofları İtalyadan kovan bir ferman dimi kurtarryorum!> de. «Ben; esir, sakat, fakirlik ve sefalet saslı hesablara istinaden yapüdığını çıkarınca Epictete Yunanistanda Nikbolu şehrine çekilerek bir mekteb açtj. te başka bir Inis olan, bununla beraber söylediği senevî 3 4 milyon tonluk Stoîcienlerin mevcudiyetini bıkâr et Orada belki de Adrien zamanma kadar Allahın sevgilisi bulunan Epictete'im.» petrol ihtiyacı yanlış değilse, AlmanC. Castera'dan nafcleden: yanın mayii mahruk kıtlığı yuıiındcn mesine ve Allah için kendisine mükem hiç bir şey yazmadan felsefesini tamel değilse bile hiç olmazsa yolun baş lim etti. Talebelerinden fciri Izmitli Burhan TOPRAK harbe devam edemiycceği hakkındaki mütehassıs tahminlerinin doğıu çıkmılangıcmda olan tek bir Stoîcien gösteyacağına hükmetmek lâzım geliyor; rilmesini rica etmesine rağmen, o hakiBabası tarafından polise çünkü ayni mütehassıslar, Almanyanın Adliye teftiş heyeti reisi katen Stoîcien'dir Stoîcien, yani chaselindeki tabiî ve sun'î benzin kaynakta iken mes'ud, tehlike İçinde mesBir muddettenberi İstanbulda buluteslim edilen hırsız evlâd lannın senelik verimi, 6 8 milyon ton ud, can verirken mes'ud, ilâhlardan ve nan Adliye Vekâleti teftiş heyeti reisi Pangaltıda bir apartımanın bcdrum olduğunu kabul ediyorlardı. ya insanlardan şikâyet etmiyen, asla Sezai Bilgen. îstanbul Adliyesinde tefmahrumiyet hissetmemiş, hiç bir şeyle tişler yapmaktadır. Bir kaç güne kadar katmda babasile birlikte oturan dükŞark cephesinde harbeden Alman ormeci çırağı İspiro; syni apartımanın ılk dusunun sağ cenahı, kışa kadar, Kafyaralanmıyan. ne tamahı, ne hiddeti, ne Ankaraya dönecektir. katmda oturan Mebrukenin dairesir.den kasyadaki petrol kuyuları mıntakasmı hasedi olan ve bu fanî vücudde ilâhVeliefendide define! 52 parça ev eşyasını aşırmaktan mah değil de, Rostofu tutarsa, Iarla gizli bir münasebeti devam ettiburadaki Bir şahjs Vilâyete muracaatle Veli kemeye verilmiştir. İspironun babası petrol borusunun müntehasmı ele geren \e nihayet insanî kılıfındın soyunarak Allah olmak isteyen bir adam!» efendi çayınnda define bulundustunu Petraki; suç işlediğiai öğrenince, oğlu çirmiş olacağı için, Kızıtordıınım köbeyan ve arama müsaadesi istemıştir. nu kendi elile polisa te=lim etmi^tr. mür ve demirden başka petrol sıkınZira Epictete kâin?ttaki unsurlarm Bu müsaade verilmiştir. tısı da çekmek tehlikesine maroz kabir sembolü olarak İlâhlara inanır. İlâhFiat Murakabe lacağı anlaşıhyor. Şoförlerden şikâyet lar fazlü marifetlerini her şe\r:n Cıstüne yayarlar. Bu âlemi mükemmel bir suBu harb. ne kadar tahminleri ve heMüsterilere fena muamele eden ve komisyonunda rette, addetle idare ederler. Ve Âdem arzu edilen yere gitmiyen şoförler haksabları altüst etti. Fiat Murakabe Komisyonu dün Beoğlu. çok hakîm ve çok iyi bir hikmeti kmda Belediyeye vaki şikâyetler tevali ilâhiyeden gelen şeylermiş gibi. iyi veya etmektedir. Belediye reis muavlni Lutfi lediye İktısad Müdürü Saffet Sezerin kötü btşına gelenleri bütün kalbile ve Aksoy, dün bir muharririmize. her şl riyasetinde toplanarak e\\elâ çuvaîcılabiî olarak benimsemek ve onlara rıza kâyetin ayrı ayn tetkik edilmekte ol l»nn çuval fiatlarına ysptıkları itirazgöstermek için mevcuddur. duğunu ve muşterilere karşı bu yolda ları tetkik etmiş, bu itirazîar ve ve «Millî sahne» ihya ediliyor saik kâfi görülmiyerek fiatlar ipka eSan'atkâr Şadi, «millî sahne> yi yeHerkese yeryüzünde oynayacağı rolü hareket eden şoförlerin derhal mahke dilmiştir. Komisyon, peyniı tacirlerinin niden ihya etmeğe karar vermiştir. meye verilerek plâkalarınm istirdad d&ğıtan bu ilâhî hikmettir. «Hat'rla ki yaptıkları maliyet hesabları ve itiraz Kuvvetli bir temsil heyeüle milli sahne der uzun veyahud kısa bir piyeste edildiğini söylemiştir. Son günlerde ye lan da ikna edici bulmarnıştır. yakında şehrimizde faaliyete geçeniden bir kaç taksi şoförü Adliyeye vemüellifin sana verdiği rolü oynayacak cektir. bir aktörsün. Eğer senin bir dilenci rolü rilmiştir. Petrol yerine sarı su oynamanı istiyorsa elinden geıd'ı^i kaGüreşçi Adnan profesyonel satıyorlarmış dar iyi oynaman lâzımdır. Eğsr bir toFiat Murakabe burosuna şehrin bazı pal yahud bir prens veyahud ayaktaoldu kımından birinin rolünü oynamanı isMillî güreş takımımızm güzide ele semüerinde, bilhasâa Fener. Balat, Eve Halic mmtakasında terse gene başka türlü hareket edecek manlarından Adnan, profesyonel olarak dirnekapı değilsin!» güreş yapmağa karar vermiştir. Adnan, halka petrol yerine san bir mayiin saİlâhî hikmet; zekâ, ilim, niıam. «kıl elyevm Konyada hulunan profesyonel tıldığı haber verilmiştir. Gizllce bazı nümuneler ahnmış ve tetkikata baş dır. Ve Epictete ister ki insan her şey pehlivanlarla müsabaka yapmak üzere lanmiîtır. bugün Konyaya gidecektir. de onun marifetine bağlanmalıdır: «Hâ E P I C TE T E Yazan IHEM i NALINA MIHINA! Petrol harbi Burhan Toprah ED Idarelr LAMBA mmm HERYfROE Üniversiteye giden memurlar Medis tarafından kabul edilen bir kanun mucibince muvazzaf memurların Üniversiteye devam etmemeleri lâzıragelmektedir. Vilâyet ve Belediyede çalışan ve Üniversite veya diğer mekteblere devam edeL% memurların bir listesi hazırlanarak Dahiliye Vekâletine gönderilmiştir. Kanun, bunlardan bazıları için istisnaiyet hakkını Vekâlete vermiştir. Üniversitenin son sınıflarında bulunanlar için bu hakkın istimalmi VUâyet, Dahiliye Vekâletinden rica edecektir. H. E. ERKÎLET «Beni sevdiğini biliyorum. Bana olan düşkünlüğünün ve alışkarıhğınm farkındayım. Eve gelip de bu satuiarı okuduğun zaman ne hale gireceğini takdir ediyorum. Buna rağmen seni bırakıyorum. Seninle daha iazla yaşayamıyacağımı bildirmeğe meoburum. Şimdi sakin yüzün, uysal bakışlı gözlerin eminim ki, karma kanşık olacak senin kadar iyi bir insana reva gördüğüm bu zulümden ötürü pek haklı olarak isyan edeceksin. Fakat ne çare, ben kadırıım. Arzularîa, heyecanlavîa dopdolu, Jümdüz yaşayıştan nefret eden, hayali geniş, isteklerini sımrlandırraayı düşünmiyen havaî bir kadm. Çok şükür ki. kendisine hislerimin ve hareketlerimin hesabmı vermeğe mecbur olduğum kimsem yok. Çünkü beni kim dinlese mazur göreraez. Hak ve mantık senin tarafmdu. Bende ise çapraşık bir duygu yığını var. Ama ağır basan taraf da o. Sen çok iyisin Rahmi. Sakin, çalışkan, vakur, i§ine ve evine bağlı bir adamsın. Hareketlerini ölçüye vurmağa muktedirsin. Okuyucağın kitablar, dolaşacağın yerler, konuşacağın dostlar. ne bileyim, yiyeceğin yemeklerden, kullandığm tıraş sabununa, diş macuııuna kadar her şeyin düşünülerek seçilmiş, beğenilmiş ve terkedilmesine imkân olmıyan şeyler. Dprli toplu yaş?mağa düşkün, muntazom bir kocasm. İsmini taşımak bir kadına şeref verır ve senin olan kadın. ömrünün sonuna kadar, şüphe ile sarsılmadan, derin bir sükun içinde. her itibarla huzur'u olarak yaşayabilir. Bu tip koca, bir çokları için idealdir belki. Fakat benim gibi bir dalda karar k\lmağa asla muktedir olmıyan bir kadın için çekümez Sfi't'ı'ftfı HELİOS'MOESSESATI Ş Hasta güçlükle gözkapaklanru kımıldattı: Handan, sevgilim. Hep yarumda kal! diye inledi. İlk dakikaların heyacan ve perişanlığı yatıştıktan sonra hâdiseyi gene kadına anlattılar. Kocasının ariadaşı: «Her zamanki gibi sakin sakin çali§ıyordu.» diyordu. «Bir kaç defa odasına girip çıkmıştım. Bir şeyi yoktu. Akşama doğru odama uğrEdı. Rengi sararmıştı. Çok sıkıldığını, kalbinm daraldığını, derhal eve gitmeğe mecbur olduğunu söyledi ve zil çaimadan çıkıp gitti. Az sonra polisten telefon ettiler. Bir taksi çarpmış. İfîde veremedi. Fakat tahmin ediyorum ki, hasta idi. Müthiş bir buhran geçiriyordu. Kaza, onun dalglnhğı neticesi olsa gerek...> Handan içinde bir şeylerin koptuğunu hissetti. Bir önsezi Ue kocasının, müthiş kusurundan haberdar olduğunu yana yana düşündü. Çoktan Faruğun hayali, içinde can vermişti. Hastanın vaziyeti günlerce ciddiyelini muhafaza etti. Tehlıkeyi atlattığı gün herkes bir mucize karşısında kalnıış gibi hayret içinde idi. Eve döndükleri zaman biri hayata yeniden doğmaktan gelen bir saadet İçinde yüzüyordu. Diğeri, avucları içinde iken kıymetini ölçemediği bir şeyın, kaybohnak tehlikesini atlatmasından son derece memnundu. Her arzusu yerine getirilmiş, her kaprisine katlanılır bir kadının, bir ı u h dalgasını ifadelendiren o saçma mektubu hâlâ masanın üstünde duruyordu. Gene kadın onu bir mum alevine terketti. Artık varlığındaki tehlikeler snklayan hayal dünyası çökmüş, hakikat ışığı belirmişti. Küçük hikâye Çapraşık duygular Mükerrem Kâmll Su çok hırpalayacak, ağUtacak, aldatacak, Handan mektubunu zarfladı. Hazırlanşey. fakat sevecek. Onun sevgisi, seninki ka mak üzere yatak odasına çıktı. Az sonBen yıllardanberi düştüğüm bu durgunluğa daha fazla devam edemiyece dar emin ve sağlam olınıyabilir. Fakat ra telefon çaldu Açmağı istemiyordu. ğim. Değişik hisler, değişik hayat, ha bana hududsuzluğun tadını duyuraoak. Önce aldırmadı. Fakat zil yırücı bir reket, heyecan ve tehlike istiyorum. Kaçarken arkasmdan koşacağım, yaklaş ısrarla evin havasını sarmakta devam Ömrümüz ediyordu. Şiddetle isitiri kaptı. Mutlak, bir haminnem olsaydı da beni tığı zaman uzaklaşacağım. Kendisine söylenen şey öyle müthişti dinleseydi kulaklarımı çeker, melek gibi karşıhklı bir çarpıjma ve namütenahi ki, rengi bembeyaz oldu. Dudakları tHkocayı bulmuş da bunayor, seninkisi didinmelerden ibaret olacak. Bu, ölünciye kadar, ama dikkat et. reyerek: «Geliyorum. Evet şimdi, hedensizlik, diye beni paylardı. Fakat şimdi, ne iyi ki, beni çekip yoruluncıya kadar demiyorum, ölünciye menb diye cevab verdikten sonra soçevirecek, sapmağa hjzırlandığım yo kadar böyle devam edecek. Çünkü l e n kağa fırladı. lun, münasebetsizlikler, uçurumlar, su hayata doymıyacağımı, duygularm coşÖnüne ilk çıkan taksiyi çevirerek kutu hayaller ve daha karmakari|ik kunluğu içinde tokluk hissetmiyeceğüni içine atıldı. Şoföre cdaha hızlı! Daha, bir çok şeyi de saklıyabileceğini ilerıye biliyorum. daha!> diye durmadan emirler veriyor; Faruk, senin hiç beğanmediğin bir a sabırsızlıkla ince mendilini didikliyorsürerek beni vehimlere sürükliyecek dam. Ben, gözünden, gönlünden esirçe du. kimse yok. Hür olmak, dilediğitn yerde, dilediğicı diğin, çocuk gibi sevilen bir oyuncak Hastanenin büyük demir kapısmdan gibi yaşamak. ömür denilen bu bir avuc ve göz okşayan bir sevimli mahluk geçtiler. Hariciye paviyonunun önünde günü, bu bir kaç yaprak geceyi derin gibi bin naz içinde şımarttığın karın... durdular. Merdivenin üst basamağında hazlar, saadetler, kıskanclıklar, teblike Sen bu kadına nankör diyecek, onu kocasının en yakın arkadaşı kendisini ler ve gönül doyuran, yahud da tüke kalbsizlikle itham edeceksin. bekliyordu. Konuşmadan koridorlan ten şeylerle bitirmek istiyorum. Onun kuş beyinli bir insan olduğunu, geçtiler. Gene adam kapıyı açarken: Her akşam ayni erkeği beklenıeMen, damarlarmda zehirler kaynadığını far «Metin olmalısınız Hanımefendi!» dedi. her sabah ayni hayata göz açmaktan ketmeden onunla yıllarca yaşadığına «Israrla sizi istemeseydi hu sahneye usandım. Seni o kadar lüzumundan acı duyacaksm. Lâkia öfken duruldu müsaade etmiyecektik...» fazla tanıdım ki, bana hiç bir zaman ğu, ıstırabm siner gibi olduğu zaman Onu beyaz örtülerin altında, öiü rengi yeni bir şey yaratmağa muvaffak o ona biraz da acıyacak; deli gönlüııün ve hareketsizliği içinde görür s»örmez lamıyacağını artık anlamış bulunuyo çıkmazında bir gün bedbaht olabilece başı döndü, gözleri karardı ve dizleri rum. Eve gelm°den r.eler söyliyeceğini ğini düşünerek elem duyacaksm. Bu karıncalanarak olduğu yerde sallandı. tahmin ediyor ve eündeki paketlerin na rağmen ne sen bir daha onu ara Bayılmıştı. Hem de ilk defa. K&ndine icin; görür gibi oluyorum. yacak, affedeceksin, ne de o, en sefil geldiği zaman gözlerinden yaşlar ineEvet. Rahmi. Farukla gitmeğe k;ırar bir hayata düşse de sana dönüp gelecek. rek hastanın üstüne kapandı: verdim. Sende sükuna boğulan ruhum, Gidiyorum sevsilim. Evet sevgilim Rahmi. Rahmi seni seviyorum. Anonun fırtmalı varlığı içinde baş!« â diyorum. Çünkü ben seni bir zamanlar lıyor musun? Sesimi tanıyor musus? lemlerin rüyasını görecek. Onda huzu sevmiştim. Hem de nasıl, hem de ne Sensiz yaşayamam. Ölme sakm beni ru bulacak değilim. Muhakkak ki, beni kadar!..» yalnız bırakma! diye hıçkırıyordu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: